28 Mayıs 2019 Salı

Bu gün öne çıkan bazı yorumlar.... 2019-05-28 2





================================

CAN ATAKLI: TÜRKİYE'Yİ DÜNYANIN ÖNÜNDE DÜŞÜRDÜKLERİ HALE BİR BAKIN

İktidar çok büyük sıkıntıda.

Açık söyleyeyim yaşadığı sorunların belki de en basiti İstanbul seçimleri.

Gerçi Erdoğan diğer bütün sorunları aşmak için İstanbul'u kazanmayı hesap ediyor ama bunun başarılması çok zor.

Zaten Erdoğan bu durumu örtbas edebilmek için hemen her gün "dış güçlerden" söz ediyor. "Terörle halledemediler şimdi ekonomik terörle saldırıyorlar" türü açıklamalar yapıyor.

Bu söylem AKP tabanında karşılık bulsa bile dünyanın gözü önünde yaşananlar Türkiye için hiç de iyi sinyaller vermiyor.

Örneğin dünyanın en önemli haber ajanslarından Reuters Türkiye'nin dlib'deki IŞİD teröristlerine silah gönderdiğini" yazdı.

Elbette şte Erdoğan'ın söylediği bu Türkiye yoğun bir saldırı altında" diye geçiştirmeye çalışabilirsiniz bu haberi.

Ancak bu tür haberlerin yalanlanması ancak Türkiye'de yaşayanları biraz inandırabilir.

Dünya ise Reuters'a inanır.

Bakın Reuters'ın Esad karşıtı isimlere dayandırarak verdiği habere göre Hama'nın kuzeyindeki üsse gece yarısı bir Türk konvoyu geldi.

Reuters muhaliflerin üst düzey temsilcileri tarafından cumartesi günü açıklama yapıldığını belirterek "Türkiye'nin söz konusu desteğiyle Suriye ordusunun İdlib'e düzenleyeceği büyük çaplı saldırıyı püskürtmenin amaçlandığını" ileri sürdü.

Habere göre İdlib'e Suriye güçleri tarafından yapılacak askeri operasyon sonunda Türkiye'ye yönelik yeni bir göç dalgası olacağına inanılıyor.

Durumun Rusya'ya aktarıldığı ancak bir anlaşma sağlanamayınca bu yola başvurulduğu belirtiliyor.

Türkiye Suriye üzerinden gelecek yeni bir göç dalgasını kaldırır mı?

Birincisi kaldıramaz artık.

Kamuoyu da buna yeter diyecektir zaten.

Ama daha önemlisi İdlib'den gelecek göç dalgası beraberinde IŞİD'li teröristleri de getirecektir ki asıl tehlike budur.

Zamanında atılan yanlış adımlar uygulanan yetersiz stratejiler ve hatalı siyasetler nedeniyle Türkiye Suriye batağına gömüldü.

Şimdi iktidar gerçek tehlike ile yüz yüze kalınca ne yapacağını bilemiyor.

İdlib'e silah göndermek şu anda iktidarın kendince doğru olduğuna inandığı bir karar olabilir.

Ancak bunun dış dünyadaki yansıması açıkça "teröre destek" olmak olarak algılanır ki işte o zaman Türkiye'nin işi gerçekten çok zor olacaktır.

Erdoğan stanbul hırsını" çok hızlı biçimde bir kenara bırakmalı muhalefeti de bilgilendirerek Türkiye'nin üzerine doğru gelen yakın tehlikeyi kamuoyuna "gerçekten"anlatmalıdır.

"Dış güçler karanlık güçler birileri bazıları kimileri" edebiyatı seçime kadar iş yapar belki.

Sonraki tufanı durdurmak mümkün olmayabilir.

SORALIM BAKALIM

15 Temmuz'un İçişleri Bakanı nerede?

Bu iktidarın önemli özelliklerinden biri "beğenmediği ya da işinin bittiğine karar verdiği" insanları anında yok ediveriyor.

O kadar çok insan tarihe karıştı gitti ki hesabını tutmak bile zor.

Örneğin 17-25 Aralık skandalının kahramanı olan bakanlar nerede? Sanıyorum bir tek Egemen Bağış gizli itibarını sürdürüyor.

İstanbul Belediyesi kendisine araç ve şoför tahsis etmişti.

Demek bu şahsın AKP ile ilgili işleri henüz bitmemiş. Diğer bakanlar hiç ortada yok. Açık söyleyeyim isimlerini bile unuttum kendi hesabıma.

Böyle bir anda yok edilen isimlerden biri de Efkan Ala.

İktidarın çok parlak çocuğu idi Ala.

Başbakanlık Müsteşarlığı'nda astığı astık kestiği kestikti.

Sonra İçişleri'nin başına getirildi.

Polis onun döneminde çok sert tavırlarıyla adeta tarihe geçti.

MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı ile Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesini sağlamak için "Sallarız Suriye'den iki üç füze işi hallederiz" demesiyle de çok ünlenmişti.

15 Temmuz gününün İçişleri Bakanı'ydı. Ama sonra birden görevden alındı. Öyle bir gecenin sorumlusu olarak görülmüş olabilir elbette ancak garip olan şu ki bir dönemin en önemli ismini bir daha hiç duymadık.

Eğer o gece iktidarın en önemli makamlarından birinde oturuyorsa herhalde söyleyeceği pek çok şey olmalı değil mi?

Ama ara ki bulasın bu eski bakanı.

Yer yarıldı içine girdi.

Haydi bizleri ciddiye almıyorlar peki AKP'nin bunca "çok bilmiş" şahsiyeti var ekranlarda konuşan hiçbiri mi merak etmez?

Niye hiçbiri "Bu Efkan Ala niye konuşmuyor? O geceyi en iyi anlatacak isimlerden biridir. Niye bilgisine başvurulmuyor? Yok eğer o gece ile ilgili ihmali hatası veya suçu varsa hakkında niye hiç soruşturma bile açılmıyor?" diye sormayı akıl etmiyor.

Garip bir ülkeyiz vesselam.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Kandırmacaya bakar mısınız: Görevden değilmiş

Yüksek Seçim Kurulu eliyle İstanbul seçimlerinin tekrarına karar verilip seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da mazbatası elinden alınınca belediyedeki eski ekipler tekrar harekete geçti.

Bütün kavşaklar alt geçitler üst geçitler yine büyükşehir belediye reklamlarıyladolduruldu.

Burada dikkatimi çeken bir slogan var.

Diyor ki "Görevden değil gönülden yapıyoruz. "

Nedir bu gönülden yapılanlar.

Efendim yüzme havuzu yapmışlar.

Spor salonları inşa edilmiş.

Kavşak açmışlar yollar döşenmiş. AKP zihniyetinin caddelere astığı sloganlardan anlıyoruz ki bunların hiçbiri görevleri değil aslında. Ama o kadar yüce gönüllüler ki halkın yararlanması için bunları gönüllerinden gelerek yapmışlar.

Kandırmacanın bu kadarı olur mu?

Olmaması lazım değil mi?

Ayrıca bir iş gönülden yapılıyorsa para da alınmaz.

Ama AKP hem bu "gönülden" hizmetleri olduğundan çok pahalıya mal ediyor hem de bu işlerden para alıyor.

Yerseniz.

BUNU YAZMAK GEREK

Muhtar seçimlerini ayrı yapma önerisi de neyin nesi?

Hafta içinde Erdoğan'ın muhtarlara yönelik yaptığı konuşma üzerinde fazla durulmadan geçip gitti.

Oysa çok önemli bir şey açıkladı Erdoğan konuşmasında.

Önce şöyle dedi; "Muhtarlık bilgi sistemini de biz kurduk. Bu muhtarlık müessesine verdiğimiz önemin bir işaretidir. İçişleri Bakanlığı bünyesinde 'Muhtarlık Daire Başkanlığı'nı biz kurduk. "

Sonra işi silah konusuna getirdi nedense. zlük haklarının yanında silah dediniz silahı da verdik. Hem de geri iade edilmemek üzere. Bu muhtarlık müessesine verdiğimiz önemin bir işaretidir" diye konuştu.

Buradan öğrendik ki Erdoğan muhtarlara verdiği silahların "geri iade" edilmesini istemiyormuş.

Yani muhtarlık bittikten sonra da bu kişiler silahlı gezecekler. Nedense artık?

Ama asıl önemli açıklama en sonra.

Erdoğan "Muhtarlık seçimlerinin de belediye başkanlığı ve belediye meclis üyeliği seçimlerinden ayrılmasında yarar var" deyiverdi.

Oysa ilk günden bu yana muhtarlar yerel yönetim seçimlerinde seçilir.

Şimdi neden bundan vazgeçilmek isteniyor acaba?

Durup dururken böyle bir talep insanı ister istemez kuşkulandırıyor.

Kimsenin aklına bile gelmezken sahi muhtar seçimlerinin neden ayrıca yapılmasının istendiği konusunda bir fikriniz var mı?

ÇOK GÜLDÜM

Yetkisiz kişilerce ödenen su faturası

Okurlarımdan Turgut Çimen "Hırsızlık yapıldı" söylemine karşı gerçek hayatın içinden bir kesiti esprili biçimde dile getirmiş.

Buyurun siz de okuyun;

31 Mart civarıydı. Bankaya gittim su parası yatırdım makbuzu alıp eve döndüm. Nisan ayında evin suyu kesildi. Belediyeyi aradım "Son faturayı yatırmamışsınız" dediler.

"Nasıl olur makbuz var?" dedim.

"Bankaya yatırmışsanız bile banka bize ödememiş" dediler bu kez. Bankaya gittim durumu anlattım "Araştıralım yarın gel" dediler.

Ertesi gün bankaya gittim.

"Siz parayı yatırmışsınız makbuz doğru para bankamıza girmiş ancak biz belediyeye su parasını yatırmamışız" dediler. "Niye?" diye sordum. "Siz para yatırmışsınız ancak gişedeki bayan bankanın memuru değil de çaycısı olan bayanmış. Memur hastalanınca çaycıya 'Yerime bak' demiş. Sizin işlemi o çaycı bayan yapmış. Yani usulsüz bir durum var. Para yatırmanız geçerli sayılmıyor. "

Ben de yi de banka sizin banka işlemler doğru para da sizde ya bana geri verin ya da belediyeye yatırın" dedim.

"Yok sen 23 Haziran gibi bir daha gel o zaman bakalım" dediler.

"İyi de benim suçum ne?" diye sordum. "Gişeye gittiğinde memura kimlik sorsaydın"dediler.

"Ya kardeşim banka bunun için var. Kapıda güvenliğiniz var sistem sizin bilgisayar sizin her yerde kameralar var. Çaycı da zaten banka personeli. Çaycıya işlem yaptıran sizsiniz. Zaten çaycı işlemleri de doğru yapmış ben niye kimlik sorayım? O zaman banka şubesinin özelliği kalmaz" dedim.

"Uzatma işte sen gene de 23 Haziran'dan sonra tekrar gel" dediler.

Bekliyorum…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/can-atakli/turkiyeyi-dunyanin-onunde-dusurdukleri-hale-bir-bakin-4951782/

================================

MURAT MURATOĞLU: ÜLKEYİ YÖNETMEYİ KOLAY MI SANDIN?

Sen git ülkeyi 17 yıldır tek başına yönet sonra durumdan şikayet et! Bulduğun çözümler ile insan aklıyla alay et. Ekonomiyi mahvet. İşte budur maharet!

Döviz artınca "Türkiye düşmanlarının işi" diyelim. Çok yoğun ekonomik saldırıya maruz kaldığımızı söyleyip sorumluluğu üzerimizden atalım.

Çaktırmadan faizleri artırıp "Artırmadık" diyelim. Faizden haz etmediğimizi de belirtelim.

★★★

Kamu bankalarına her gün döviz satması için emir verelim. Sattığı dövizin kimin dövizi olduğunu açıklamasın. Üzümünü yiyen bağını sormasın!

Bankalar kâr etti hepsi faiz düşürsün. Bankalar herkese kredi versin. Kredi vermeyen banka müfteri ilan edilsin.

Diğer yandan herkes para biriktirsin tasarruf etsin. İşsizlik Fonu'nu zaten yemişsin. Onun yerine zorunlu BES gelsin. Yanına da Kıdem Tazminatı Fonu eklensin. Bunları birleştirip "fon" yapalım. Hükümetin emrine kaynak olarak sunalım.

★★★

Para yetmeyince Merkez Bankası'na başvuralım. İhtiyaç akçesinde biriken 46 milyar lirayınormalde piyasaya sürülmeyecek bu parayı bir sonraki torba yasada Hazineye aktaralım. Bir anlamda para basalım. Ayda bir paket açalım bunu televizyonlarda işadamlarına yorumlatalım. Hepsi çok beğensin hükümete teşekkür etsin. Şirketi batarken de kimseye söylemesin.

★★★

İşsizlik Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kötü seviyesine ulaşsın çözüm olarak her şirket 1 işçi alsın. Bir de yetmez 5 alsın. 5 de yetmedi 25 alsın. En son 50 dedi… Ben orada kaldım.

Yolları köprüleri özel sektör yapsın İktidar bedavaymış gibi davransın. 20 yıllık garantiverip 20 yılda kat be kat fazlasını ödeyelim.

★★★

Vergiyi artıralım. Cep telefonu alınca devletin de bir yeri şişmesin ona da alalım. Tekne yat kotra alandan vergi alınmasın. Herkes işe yatıyla gitsin.

Zam yapılsın zam denilmesin. Ayarlama düzenleme denilsin. Ayıp olmasın.

Varlık Fonu kuralım ülkeyi yöneteni başkan olarak atayalım. Damadını yardımcısı yapalım. "Bugüne kadar hiçbir şey yapmasa bile bir şey yapmıştır illa" diyelim şans dileyelim. Varlık Fonu'nu Sayıştay denetlemesin ihaleyi kafasına göre versin ama vergi vermesin.

★★★

Ülkenin sınırları kontrolsüzce açılsın ipini koparan ülkeye gelsin. Bayramlarda ülkelerine tatile gitsin.

Ülkeyi yöneten "Valiliklerimiz yoluyla Suriyelileri aynen yedirmeye içirmeye giydirmeye devam edeceğiz" desin. Millet karnını doyurmak için pazarda çöplerin başında beklesin.

250 bin dolarlık ev alan Türk vatandaşı yapılsın. Pazarlıkla indirim hakkı tanınsın. Hatta takside bağlansın. "Ev alana nargile hediye" kampanyası başlatılsın.

★★★

Olmadı mı? Her türlü yetki tek bir kişide toplansın. Beğenmediği seçimi iptal yetkisiverilsin. Meclis'te 600 milletvekili ne iş yapıyor kimse bilmesin.

Ülkeyi yönetmek kolay mı sandın? Kolay olsa sen yapardın.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/ulkeyi-yonetmeyi-kolay-mi-sandin-4951593/

================================

SONER YALÇIN: EMRE ABİ

Demek Fenerbahçe'ye "Abi" gerekiyormuş!

Demek Fenerbahçe'ye bu sebeple Emre Belözoğlu'nun transfer edilmesi şartmış!

Demek Fenerbahçe'nin son maçında taraftarlar Emre Belözoğlu lehine tezahüratta bulunmuş!

Demek Başakşehir ile 30 Haziran 2019 tarihinde bitecek sözleşme sonrası imzalar atılacakmış!

Fenerbahçe Kulübü nereye koşuyor? Kafasını kimler karıştırıyor?

Silivri'de dün 23'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde baş sanığın Fetullah Gülen olduğu Kumpas Davası görüldü. Aziz Yıldırım başta olmak üzere 91 mağdurun yer aldığı dava yerine Fener taraftarının Emre Belözoğlu için tezahürat yapmasını nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Taraftarlar Aziz Yıldırım'ın önderliğinde FETÖ'ye karşı yaptıkları yiğit direniş günlerini unuttu mu?

Hafızları tazelemek de yarar var. Sanırım… Çoğu taraftar sadece 23 değil 32'nci Ağır Ceza Mahkemesi duruşmalarından da habersiz…

Fenerbahçe'de futbol oynayan Bekir İrtegün ifadesinde şunu söyledi:

"Ataşehir'de Ümraniye'de bu yapıya ait okullarda toplantılar yaptık. Toplantılar genelde kahvaltı yapmak için buluşurduk. Cuma günü ise toplantı sonrasında birlikte cuma namazına giderdik veya bir sabah namazı için veya Kandil gecelerinde buluşurduk. (…) Hatırladığım kadarıyla Çamlıca'da ev yemekleri yapan bir yerde de buluştuğumuz olmuştu. Ayrıca yine hatırladığım kadarıyla birkaç kez Emre Belözoğlu'nun evinde de buluşmuştuk…"

Terim uyardı

Futbolcu Uğur Boral Fenerbahçe'deki FETÖ günlerini şu sözlerle anlattı:

"Fenerbahçe'den takım arkadaşlarım Tuncay Şanlı Serdar Kulbilge Kerim Zengin Bekir İrtegün Emre Belözoğlu Orhan Şam Gökhan Gönül ile birlikte değişik zamanlar ve değişik gruplar halinde bu sohbetlere katıldım…"

FETÖ'nün Futbol İmamı olarak bilinen Süleyman Sait Aksoy'un duruşmada ne söylediğine bakalım:

"G. Saray'ın UEFA Kupası'nı kazanan kadrosundaki bazı isimler Cemaate bağlıydı. Genellikle sabah namazlarında bir araya gelir daha sonra futbolcuların evlerine gider dini sohbetler yapardık. Emre Belözoğlu'nun o zaman yaşı küçüktü ama adı çok öne çıkıyordu. Fatih Terim birkaç kez Emre'yi Florya'da odasına çağırıp biraz da sert bir üslupla 'Fetullahçılarla ilişkini kes. Bunlar senin kariyerini bitirir geleceğini karartırlar. Ben takımımda böyle bir yapılanmaya asla ve katiyetle izin vermem' diyerek uyarmış. Bunu bana yine futbolcular anlatmıştı…"

FETÖ baskısıyla Galatasaray'dan koparılan futbolcu Mustafa Kocabey (Papen Mustafa) savcılığa şu bilgiyi verdi:

"Hakan Şükür Arif Erdem Cihat Arslan Okan Buruk Emre Belözoğlu'nun artık Cemaat adına diğer futbolcuları tesir altında bırakarak Cemaatin sohbet evi adı verilen evlerine gidip gelmelerini artırdıklarını duyuyordum…"

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı FETÖ futbol yapılanması davasının görüldüğü mahkemeye gönderdiği yazısında; futbolcular Alper Potuk Orhan Şam Tuncay Şanlı Gökhan Gönül Mehmet Topal hakkında takipsizlik kararı verildiğini ama Emre Belözoğlu hakkında FETÖ kapsamında soruşturmanın yürütüldüğü bildirdi.

Bu soruşturma nedense bir yıldır bitirilemiyor! Bu futbolcu ta 2003 yılında FETÖ propagandası yaptığı için DGM'de ifade verdi. Gizli-saklı ne kaldı ki?

"Abi" FETÖ hitabı

"Abi" hitabı Nurculardan FETÖ'ye miras kaldı.

Demek Emre Belözoğlu Fenerbahçe'ye "Abi" olacak öyle mi?

Fenerbahçe'ye FETÖ eliyle 3 Temmuz 2011'de "şike kumpası" yapılırken Emre Belözoğlu neredeydi? O zor günlerde takımı bırakıp Atletico Madrid ile sözleşme imzaladı!

Salt futbol başarısı/ şampiyonluk hevesi demek taraftarın aklını başından böyle alıyor!

Bağdat Caddesi'ndeki büyük yürüyüşlerini unutmuşa benziyorlar…

Metris Cezaevi önündeki direnişlerini unutmuşa benziyorlar…

Stadyumda "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" diye bağırmalarını unutmuşa benziyorlar…

Ülkeyi FETÖ'ye teslim etmemenin onurunu unutmuşa benziyorlar…

Diyorlar ki "Fenerbahçe'ye 'Emre Abi' gelsin!" Yazık.

Madem unuttunuz şanlı tarihinizi İstanbul Başsavcılığı önünde eylem yapın; "Emre Abi suçsuzdur" diye bağırın!

Hani yıllarca Galatasaray'a "FETÖ'cü ib. .ler" diye tezahüratta bulunurdunuz; ne olacak şimdi? "FETÖ Abisini" transfer ediyorsunuz…

Sahi ne "Abi" imiş arkadaş?

Milli takıma da seçtiriliyor…

Fenerbahçe'ye de transfer ettiriliyor…

FETÖ'nün yıkılmayıp ayakta durduğunu göstererek örgüte moral aşıladıklarının farkında değiller mi?

Koskoca Fenerbahçe'yi ne hale getirdiler: "Emre Abisiz olmaz!"

Kimler böylesine yozlaşmaya imza koyabilir?

İnsan 15 Temmuz şehidi Fenerbahçe taraftarlarından utanır!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/soner-yalcin/emre-abi-4951404/

================================

ÜMİT ZİLELİ: MİLLİ ORDU SİZLERE ÖMÜR MÜ?!.

Yeni askerlik kanunu Cumhurbaşkanı'nın onayına sunuldu…

İktidar cephesinden anlatılan yasa içeriği gayet ballı börekli!. . Artık askerlik 6 ay olacak… Bedelli askerlik sürekli olacak; 30 bin TL'yi bastıran askerlikten muaf olacak!. . Parası olmayan da 6 ay askerlik yapacak. Diğer bir deyişle 6 aylık askerliğin ay başına ücreti 5 bin lira sudan ucuz!. . Yasa çıkar çıkmaz askerliğinin 6 aylık kısmını yapmış olanlar da terhis olacak…

Acaba gerçekten öyle mi?. . Önce sosyal medyadan bana gönderilen bir mesajı paylaşmak istiyorum:

"Türk Ordusu terhis ediliyor farkında mısınız? Sanki yeni bir Sevr Anlaşması imzalandı!. . Bir günde Kara Kuvvetleri komutanlığı yüzde 25 mevcut ile kalacak… Hem de bayram arefesi hem de terör örgütlerinin eylem yapmaya başladığı mayıs haziran aylarında hem de Akdeniz ısıtan S400 krizi devam ederken aşama aşama ABD ambargosu başlamışken hem de terör örgütünün sınırımızın dibinde 70 bin kişilik teçhizatlı bir güç haline geldiği günlerde… Ey yetkililer ey sorumlular ey siyaset ey askeri bürokrasi komutanlar generaller siyasetçiler nereye gidiyoruz? BOP planının son aşamasına mı geldik? Birileri ülkeyi nereye götürüyor? Askerlik süresinin hiçbir hazırlık yapılmadan paldır küldür kısaltılmasının yaratacağı riskleri görmüyor musunuz? Ülkeyi işgale hazır hale getirmek mi amacınız?. . "

-Yürekten kopan bu haykırışı nasıl karşılarsınız acaba?!.

Dört bir yanımız kaynıyor!. .

Gelin bir de Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen'e kulak verelim:

"Türkiye savaşan bir ülke… Türkiye 40 yıldır içerde ve Irak'ın kuzeyinde PKK ile savaşmakta… Türkiye Suriye'de savaşmakta… ABD'nin silahlandırdığı 70 bin PKK'lı gözümüzün önünde Suriye'de Fırat'ın doğusunda PKK/YPG devleti kurmakta…

Doğu Akdeniz yeni bir potansiyel çatışma alanı… Burada enerjinin kokusunu alan Batılı ülkeler akbabalar gibi çevreye yerleşmekte ve bölge devletleri ile anlaşarak Türkiye karşıtı koalisyonu genişletmekte ve güçlendirmekte…

Ege'de nasıl cesaret buluyorsa 10 milyonluk Yunanistan'ın hücum botu 82 milyonluk Türkiye'nin korvetini taciz edebilmekte!. .

Kuzey'de ABD NATO şapkasıyla Karadeniz'e girip Rusya'yı çevrelemek istemekte…

Doğu'da ABD Körfez Koalisyonu İran'ı giderek sıkıştırmakta… Ekonomik-finansal krizle Türkiye'nin bağışıklık sistemi çökertilmiş…

Türkiye yalnız S400 ile F-35 arasında değil aynı zamanda ABD ile Rusya Atlantik ile Avrasya arasında sıkışmış kalmış!. .

TSK önce Ergenekon Balyoz ve benzeri davalarla daha sonra 15 Temmuz darbe girişimi ile çok ciddi darbeler yemiş…

Özetle içimizde çatışma devam etmekte dört yanımız ya çatışma ya da potansiyel çatışma alanı… Ordunun yaşadığı darbeler nedeniyle mevcudu 700 binden 350 bine düşmüş!. . "

nsanı dehşete düşürecek denli ağır bir tablo değil mi!. .

"Erdoğan kendi ordusunu mu kuruyor?"

Bitmedi! Nejat Paşa "yapılan hayati hatayı" şöyle anlatıyor:

"Oysa Türk Ordusu'nun aynı zamanda hem PKK ile hemde iki ayrı cephede savaşma yeteneğindeki olması gerekmekte…

İşte bu şartlarda yeni askerlik sisteminin gündeme getirilmesini bedelli askerliğe devamlılık kazandırılmasını ve askerlik süresinin kısaltılmasına anlamak mümkün değil!. .

Türkiye'nin bu şartlarda güçlü bir orduya olan ihtiyacı her zamankinden daha fazladır. İstanbul seçimlerine kilitlenen Türk medyası ise Türkiye'nin sanki bu seçimlerden başka hiçbir sorunu yokmuş gibi davranmış ve yeni askerlik sistemini yeterince tartışmamıştır!. . "

İşte böylesine kritik bir açmazın eşliğinde ülkemiz. . Nejat Eşlen yine çok vahim bir konuyu şöyle açıklıyor:

"Ayrıca yeni askerlik sistemi yasasının 45'inci maddesinde "barışta ve olağanüstü hal ve seferberlik veya savaş halinde askerlik hizmetini yapmadan Cumhurbaşkanınca gerekli görülen sahalarda görevlendirilen ve Cumhurbaşkanınca belirlenen şartlara uyanların askerlik sisteminden muaf tutulmaları amaçlanmıştır" ifadesi yer almaktadır…

Bu maddede "gerekli görülen sahaların" ve "belirlenen şartlara uyanların" ifadeleri açık değildir ve bu nedenle bu maddenin demokratik bir ülkenin yasasında bulunmaması gerektiği açıktır!. .

Bu ifade sadece mevcut cumhurbaşkanına değil bundan sonra gelecek tüm cumhurbaşkanlarına ucu açık bir yetki vermektedir. Herhangi bir cumhurbaşkanının iyi niyetli olmaması durumunda bu madde olumsuz amaçlar için kullanılabilecektir!. . "

Nasıl? Korkutucu değil mi!. . Soruyu daha da açalım:

-Her şartta Cumhurbaşkanının seçeceği ve askerlikten muaf tutacağı bu kişiler nerede hangi hizmeti göreceklerdir?. .

Uzmanlar endişelerini "gizli ordu" sözcükleriyle açıklıyor!. . Askerlik kısaldı aman da bedelli artık sürekli oldu diye sevinenlerin incelemesine sunulur!. .

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/umit-zileli/milli-ordu-sizlere-omur-mu-4951908/

================================

YILMAZ ÖZDİL: BELEDİYE BORÇLARI

Aklı başında bir toplumda "devletin malı deniz yemeyen domuz" diye bir atasözü olabilir mi?

Bu yağma zihniyetinin tavsiye mahiyetinde nesilden nesile aktarıldığı bir memlekette belediyelerin soyulup soğana çevrilmiş olması şaşırtıcı mıdır?

"Borç yiğidin kamçısıdır" lafını atasözü olarak benimsemiş bir kültürde borçlanmanın yüceltildiği teşvik edildiği borç alanın adeta kahramanlaştırıldığı yiğitleştirildiği bir değerler sisteminde belediyelerimizin gırtlağına kadar borca batmış olması tuhaf mıdır?

Bakın Mansur Yavaş açıkladı önceki dönemde 1 milyar liraya bitirilen ihale sadece 188 milyon liraya tamamlanmış tek kalemde 812 milyon lira… "Deveyi havuduyla yutmak" Japon atasözü müdür?

İstanbul belediyesinden tarikatlara dinci vakıflara aktarılan yüzmilyonlarca lira mesela… "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" değil de nedir?

Neymiş efendim bir kişinin üç tane makam otomobili varmış filan…

Yılışık yılışık sırıtarak "bal tutan parmağını yalar" diyen Alman duydunuz mu siz hiç?

Üzümünü ye bağını sorma

Beleş atın dişine bakılmaz

Bedava sirke baldan tatlıdır

Sokaklardaki avanta iftar sofralarına oturup o sofralara aslında kaç para harcandığını merak eden oluyor mu?

Alt tarafı bi tas çorbayla iki kap yemek için kimlerin şirketlerine ne kadar ödeniyor gerçekten o miktarlarda paraya mı maloluyor?

Üzümünü yeyip bağını soran var mı?

Bana sorarsanız…

Türkiye'deki bütün finansal krizlerin temelinde yatan sıkıntı budur.

Belediye başkanlarının değişmesi yetmez…

Sayın ahalimizin zihniyetinin değişmesi gerekiyor.

Çünkü tasarruf tedbirleri elbette çok önemli ama…

"Devletin malı deniz"den daha büyük israf var mı?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/belediye-borclari-4951453/

================================

RIFAT SERDAROĞLU: DEMOKRASİ ADASI!

Türkiye'de demokrasinin olmadığının en yetkili ağızdan itirafıdır bu söz!

Bir devrin olağanüstü darbe mahkemesi tarafından yargılanması boğulması zindanlara atılması asılmasının adıdır Yassıada!

1950'de yeni emeklemeye başlayan demokrasi çocuğunun on yaşında iken bacaklarının kendi ordusu tarafından kırılmasıdır Yassıada!

AKP Genel Başkanı Yassıada'ya "Demokrasi Adası" adını verirken bu adın getireceği siyasi rant beklentisi içine girmiş ama tongaya düşmüştür!

Demokrasinin kökünün askeri darbelerle özel emirle kurulan mahkemelerle kesildiği siyasetçilerin boğazlandığı yere "Demokrasi Adası" demek yakışsa yakışsa AKP kafasına yakışır…

Türkiye'nin hiçbir metrekaresinde olmayan demokrasi Yassıada denen Yaslıada'da olsa ne olur olmasa ne olur?

Türkiye'de gerçek demokrasi vardır diyecek aklı başında biri var mı?

AKP Genel Başkanı siyasi rant elde edebilmek Demokrat Partinin mirasından yararlanmak için emredecek AKP'nin sadık bendesi TOOB Başkanı üyelerinden topladığı 500 Milyar TL'yi üyelerine sormadan Yassıada'ya akıtacak ve toprağında kan ve gözyaşı olan Yassıada Demokrasi Adası olacak ha!

Bu kabul edilebilecek bir şey değildir.

2002 yılında iktidara geldiği andan itibaren AKP siyasette kendini şöyle konumlandırdı;

1)Mendereszal ve bunların devamı Erdoğan!

2)Demokrat Parti- Özal'ın Partisi ve bunların devamı AKP!

Beraberce bu kurnazlıklara bakalım;

1)Adnan Menderes İstiklal Madalyası sahibi birisidir.

Atatürk'ün davetiyle milletvekili seçilmiştir.

Hukukçudur diploması gerçektir yabancı dil bilir.

Başbakan olduğunda 33 bin dekar dededen kalan arazi sahibi idi.

Asıldığında sadece 3 bin dekar arazisi kalmıştı.

Adnan Menderes darbe mahkemelerine hesap verdi. Yolsuzlukla suçlanamadı.

Adnan Menderes HIRSIZ değildi…

2)Demokrat Partinin ilk kurucusu Kurtuluş Savaşının "Galip Hocası"

Celal Bayar'dır. İstiklal Madalyası sahibidir. Atatürk'ün silah arkadaşıdır.

Dış ve İç hainlere karşı ölümüne mücadele etmiştir.

Türkiye'nin ekonomik kalkınmasının öncüsüdür. Atatürk tarafından Başbakanlıkla görevlendirilmiştir.

Celal Bayar Türk Devletinin en dürüst ve en cesur adamlarından biridir.

Kendisine verilen 8 aylık 2 metreye dört metrelik yerdeki hücre cezasını hiç çıkmadan bir o bir de Bayar'ın sağlık bakımını gönüllü olarak üstlenen Eczacı Kemal Serdaroğlu tamamlamıştır.

1957 seçimleri ile oluşan DP Meclis Grubunun yüksekokul oranı %97' dir.

Celal Bayar dürüst ve cesur biri idi…

Bayar ve Menderes ikilisinin AKP Genel Başkanı ile benzerliği Mars ile Dünya arasındaki mesafe kadar yakındır!

Şimdi sözüm Demokrat Parti-Adalet Partisi- Doğru Yol Partisi gibi "Merkez-Merkez Sağ'da" siyaset yapan kadrolara baştan karşı olanlara;

Herkesin aklını başına alma zamanıdır. Şimdi birlik içinde hareket etmeliyiz. Haksız ve gereksiz eleştirilerin bugünümüze bir faydası olacaksa beraberce eleştirelim. Unutulmasın ki T. C Devleti 1919 yılındaki şartlardan daha ağır bir saldırı altındadır.

Bundan böyle siyasi mücadele İKİ TARAF arasında olacaktır;

Birinci grup; Emperyalist Devletlerin kölesi Siyasal İslamcılar+ Kürtçü Bölücüler+ Sahte Milliyetçiler + Perinçek ve Paşaları+ İktidardan beslenen üçkağıtçılar!

İkinci Grup; Vatanseverler+ Atatürkçüler+ Lâik Cumhuriyetçiler+ Sosyal Hukuk Devletinden yana olanlar+ Demokratlar+ Kur'an Müslümanlığını kabul etmiş mütedeyyin kitle ve namusuyla çalışıp Türk Vatanına ölüm pahasına hizmet eden Türk Milleti…

Bizler ülkenin her yöresinde teşkilatlanma çabası içinde olan şimdilik

yüz binlerce Çoban Ateşi Hareketi gönüllüleri kinci Grup'tan" yana tarafız.

Bu bölümün birliği için çalışacak ve sonunda tüm Türk Milletini kucaklayacağız…

Yunus Emre'nin dediği gibi;

Bölünürsek yok oluruz.

Hakça bölüşürsek Tok oluruz ÇOK oluruz…




- - - - - - - - - - - - -

a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Ogretmenler!
Cumhuriyet fikren ilmen fennen bedenen kuvvetli ve yuksek karakterli muhafizlar ister.
Yeni nesli bu ozellik ve kabiliyette yetistirmek sizin elinizdedir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

152. IZLEYICILERININ ILAHI HAZRETI ISA HAKKINDA

Eger dunyada butun olup bitenlere gozler kapatilarak, Hiristiyan dininin taraftarlarina guvenilmek istenseydi, Isa'nin gelisinin, milletlerin ahlakinda en sasirtici inkilap ve en tam iyilestirmeyi yaptigina inanilirdi. Mesih, Pascal'a gore; yalniz basina seckin, aziz ve buyuk bir kavim olusturmus, onu yonetmis, beslemis, huzur ve yucelik makamina goturmus, bu kavme yasalar vermis, bu yasalari kalbine kazimis, bu kavim icin nefsini Allah'a kurban etmis ve seytanin basini ezmistir. Bu buyuk adam, ilahi mesihinin, bu kadar tumturakla soz ettigi, herkesin yapamayacagi isler gorerek olusturdugu kavmi bize gostermeyi unutmustur. Bu kavmin simdiye kadar yeryuzunde asla mevcut olmadigi gorulmektedir.

Hiristiyan milletlerin ahlaki biraz incelenir, arastirilir ve rahiplerin serzenisleri, sikayetleri dinlenirse, bu sikayetlerden su sonucu cikarma zorunlulugu ortaya cikar: Bunlarin AIlah'lari olan Isa, semeresiz, beyhude konusmus, basarisiz olmustur ve her seye gucu yeten iradeleri halen insanlarda bir direnisle karsilasiyor ve bu Allah bu direnise ya ustun gelemiyor ya da ustun gelmek istemiyor. Bu ilahi imamin, ogrenicileri tarafindan pek cok hayranlik gosterilen ve cok az uygulanan ahlakini, butun bir yuzyilda, goksel sarayda parildamak san ve serefine ozellikle erisecek yarim duzine mechul azizden, bagnaz ve adi sani belirsiz papazdan baska, kimse izlememektedir. Bu Allah'in kani pahasina gunahtan kurtarilmis bulunmakla birlikte, geriye kalan insanlarin tumu sonsuz alevlerin lokmasi olacak.

- - - - - - - - - - - - -
En gec 2050 yilina kadar, su andaki konusmamizi anlayabilecek tek bir kisinin kalmayacagini hic dusundun mu, Winston?

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Uc dinsel hakikat vardir 1. Yahudiler Isa'yi Mesih olarak tanimazlar. 2. Protestanlar, Papa'yi Hiristiyan inancinin lideri olarak tanimazlar. 3. Baptistler, bir icki bufesine ya da Hooters'a (Hooters (Ingilizce argoda meme anlamina gelir) ABD'deki bir restoran zinciri. Garsonlarinin seksi giysiler giymesiyle taninir. (c.n.) ) girdiklerinde birbirlerini tanimazlar.

ANONIM
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 





-------------------------------------------------
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder