29 Mayıs 2019 Çarşamba

Bu gün öne çıkan bazı yorumlar... 2019/05/29


================================

ÜMİT ZİLELİ: UTANÇ VERİCİ İTİRAF!. .

Binali Bey'in YSK'nın gerekçeli kararının bilinmediği günlerde bir propaganda gezisi esnasında kendisine "Seçimleri niçin kaybettik başkanım" sorusuna verdiği yanıt neydi hatırlıyor musunuz?. .

Oylarımızı çaldılar ondan!. .

Bu sözler bir anda gündeme oturmuş AKP'li Cumhurbaşkanı dahil partinin önemli isimleri koro halinde aynı şarkıyı söylemeye başlamışlardı:

Oylarımız çalındı!. .

AKP Genel Başkanı işi bir adım daha ileri götürüp "Hırsızlığın videosu var" bile demişti!. . Ancak o videoyu izlemek hiç kimseye nasip olmadı!. . CHP İYİ Parti Saadet Partisi haklı olarak aynı soruları sıraladılar:

Nasıl çalındı? Kim çaldı? Şayet bu kadar eminseniz niçin belgeleriyle birlikte savcılıklara suç duyurusunda bulunmadınız? Madem video var niçin izlemiyoruz?. .

Bu sorulara yanıt hiç gelmedi ancak "çalındı" "hırsızlık var" teranesi sürdü gitti!. . Her iftarda her sahurda aynı sözcükleri duymaktan emin olun fenalık geldi!. . Sonunda YSK'nın gerekçeli kararı açıklandı… Aaa o da ne 250 sayfalık gerekçeli kararda çalınmayla hırsızlıkla ilgili tek bir sözcük dahi yoktu iyi mi!. .

Karar açıklandığında bir televizyon programına konuk olan Binali Bey'e durum sorulduğunda şu mealde muhteşem bir yanıt verdi:

Tabii öyle olacak biz halk dilinde söylüyoruz onlar resmi kurum diliyle karar yazıyor!. .

Son Başbakan TBMM Başkanlığı yapmış önemli görevlerde bulunmuş bir siyasetçinin bu yanıtı Türkiye'de siyasetin nasıl yapıldığını göstermesi açısından ibret vericiydi!. .

Ama bu daha sonra toplumun gözlerinin içine baka baka yaptığı itirafın yanında hiç kalacaktı!. .

"Sesimi duyurmak için söyledim!. . "

Önceki akşam Kara Elmas Kuran Kursu tarafından düzenlenen 2 bin kişinin katıldığı "Yeni Sahra 3. Roman İftarı"na Binali Yıldırım da katıldı…

Oruçlar açıldıktan sonra da bir konuşma yaptı. İşte söyledikleri:

Maalesef sizin verdiğiniz oylar iç edildi çalındı. O anları ben yaşadım. Götürüp bana attığınız oy başkasına yazıldı. Sandığa giren oy başka sandıktan çıkan oy başka!. .

Nasıl da kendinden emin nasıl da elinde sarsılmaz deliller olan bir aday konuşması değil mi?. . Hani bilmeseniz hüngür hüngür ağlayarak boynuna bile sarılabilirsiniz o kadar acıklı o denli trajik yani!. .

O akşamın sabahına yani dün sabah saatlerine gidelim şimdi… Yer Fox TV… İsmail Küçükkaya'nın sunduğu Çalar Saat programının konuğu Binali Bey… Konu doğal olarak "Oylar çalındı mı?" sorusuna geliyor. Küçükkaya'nın sorusuna Binali Bey aynen şu yanıtı veriyor:

-aldılar" demeye mecburdum! Algı operasyonu yapıldı. Hukuki bir tabir değildi bu. Ben farkındayım. En büyük mağduriyeti yaşayan İstanbullular var ben varım. Ben sesimi duyuramıyorum sesimi duyurmak için yaptım!. .

Önce şu sesini duyurma meselesine bir göz atmamız gerekiyor; ülke medyasının gazete televizyon hatta radyoyu da katalım neredeyse yüzde 90 küsuru bu beyefendinin mensubu olduğu iktidarın kontrolü altında!. . Devletin tüm olanakları yine bu beyefendinin elinde!. . Koskoca Cumhurbaşkanı sanki aday kendisiymiş gibi her an yanında hatta önünde!. . 31 Mart seçimleri öncesi Yenikapı mitinginde mikrofonu alan İstanbul Büyükşehir Adayı ne demişti anımsatayım:

Ben fazla zamanınızı almayayım sayın Cumhurbaşkanım şimdi İstanbul projelerimi anlatacak!. .

Yani Cumhurbaşkanı işin o kadar içinde!. . Sonra çıkıyor aldılar demek zorunda kaldım sesimi duyurmak için yaptım" diyor diyebiliyor… O halde bize de söz hakkı doğuyor en hafif tabiriyle söylemeye çalışacağım çünkü sesimi duyurmam lazım:

Utanç duydum!. .

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/umit-zileli/utanc-verici-itiraf-4968764/

================================

YILMAZ ÖZDİL: ÇALDILAR DEMİŞ AMA HUKUKİ TERİM DEĞİLMİŞ

Chp genel başkanı Kılıçdaroğlu mecliste konuştu "Binali dersek yanlış olur Milyon Ali dememiz lazım havuz medyası için Milyon Ali koordinatörlüğünde 630 milyon dolar toplandı" dedi. Şak… Binali bey "iftira" diyerek manevi tazminat davası açtı.

Chp milletvekilleri Bülent Tezcan Selin Sayek Böke ve Barış Yarkadaş Malta'daki off shore şirketlerinden bahsettiler kayıtdışı şirketlerden ve gemiciklerden bahsettiler. Şak… Binali bey "iftira" diyerek üçüne de ayrı ayrı manevi tazminat davası açtı.

Cumhuriyet gazetesi Malta'daki off shore şirketlerini haber yaptı Binali beyin oğulları Erkam ve Bülent Yıldırım'ın şirketlerinden bahsetti. Şak… Binali bey "iftira" dedi manevi tazminat davası açtı.

Odatv haber sitesi Malta'daki off shore şirketlerini haber yaptı Binali beyin oğulları Erkam ve Bülent Yıldırım'ın şirketlerinden bahsetti. Şak… Binali bey "iftira" dedi manevi tazminat davası açtı.

Ahmet Şık "Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda" adıyla kitap yazdı Binali beyin hem takkeli hem akçeli ilişkilerinden bahsetti. Şak… Binali bey "iftira" dedi manevi tazminat davası açtı.

Sözcü gazetesi Binali beyin çocuklarının sahibi olduğu şirketler ve gemiciklerle alakalı haber yaptı 47 metrelik ultra lüks yattan filan bahsetti. Şak… Binali bey "iftira" dedi manevi tazminat davası açtı.

Türkiye'nin en güvenilir kişisi basın meslek ilkelerinin sembol ismi değerli ağabeyim Uğur Dündar üçüncü havalimanını yazdı milletin orasına koyacağını ifade eden yandaş müteahhitle kendisine ihale üstüne ihale veren Binali beyin ilişkisini yazdı. Şak… Binali bey "iftira" diyerek hem manevi tazminat davası açtı hem de Uğur Dündar'ın dört sene hapse atılması için ayrıca ceza davası açtı.

Yılmaz Özdil "Beraber Yürüttük Biz Bu Yollarda" adıyla kitap yazdı Binali beyin kimlere hangi ihaleleri verdiğini kalem kalem anlattı Binali beyin bacanağının İzmir'deki maceralarından bahsetti. Şak… Binali bey "iftira" dedi manevi tazminat davası açtı.

Yılmaz Özdil Sözcü'deki köşesinde Binali beyin Singapur'da kumarhanede fotoğrafı çekilen oğlunun marifetlerinden bahsetti. Şak… Binali bey "iftira" dedi savcılığa suç duyurusunda bulundu.

(Bu Yılmaz Özdil'in kim olduğunu bilmiyorum ama Binali bey onu çok seviyor sanırım kendisi hakkında beş defa filan dava açtı. )

Ve şimdi aynı Binali bey diyor ki…

"Seçimde oyları çaldılar dedim ama çaldılar demeye mecburdum çaldılar demem hukuki bir terim değil. "

(65 yaşında adamsın insan yaşından başından utanır seni kim mecbur etti… İşin bu tarafını bir kenara bırakıyorum. )

Binali bey aleyhinde neredeyse cümle kurmak bile hukuken suç…

Binali beyin namuslu insanlara "hırsız" demesi hukuki bir terim değil öyle mi?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/caldilar-demis-ama-hukuki-terim-degilmis-4968638/

===============================

EMİN ÇÖLAŞAN: YALANIN BU KADARI OLMAZ

Sevgili okurlarım 27 Mayıs 1960 darbesinin-ihtilalinin yıldönümü bahanesiyle yandaş medyada yine yalan rüzgarları esmeye başladı.

Bunlar acayip tipler… Gaddarca utanmazca Allah'tan korkmadan kuldan utanmadan sürekli yalan söylüyorlar… Ve bu yalanlar özellikle İsmet İnönü'ye yönelik oluyor.

"Bu adam camileri kapattı ahır yaptı depo yaptı!. . "

Ne diyeceksiniz bunlara ne yapacaksınız!. .

Oturduğun yerde yüzlerce yalan üret sonra da bunları Türk Milletine yutturmaya kalkış!

Geçmiş yıllarda bunlardan bazıları smet Paşa asker kaçağı idi" diye ortaya çıkmışlardı!

Şimdi 27 Mayıs'ın yıldönümünü bahane edip bu kez farklı bir yerden saldırmaya başladılar:

"İnönü Yassıada kararlarında idam cezalarının derhal uygulanmasını istemişti!"

Tamamen yalan…

Tam tersine verilecek olan idam cezaları henüz açıklanmadan önce İsmet Paşa Devlet Başkanı Cemal Gürsel'e bir mektup yazmış ve "Yüksek Adalet Divanı idam kararları verirse uygulamayın" demişti…

★★★

Bu mektup sonraki yıllarda Meclis çatısı altında komisyonlarda bile okunmuştu. Aslı devlet arşivinde duruyor.

Bunların Atatürk ve İnönü'ye karşı kini nefreti ve alerjisi vardır. Atatürk'e hakaret etmeyi öyle kolay kolay yapamazlar.

Ama iş İnönü'ye gelince atış serbesttir!

Şimdi 13 Eylül 1961 tarihli bu tarihi mektubu sizlere aynen iletiyorum. (Sadece daha anlaşılır olması için bazı sözcükler yerine güncel Türkçe olanları kullandım. )

O tarihte idam cezaları henüz açıklanmış değil. Ama İnönü hissediyor veya haber alıyor Devlet Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel'i Garp Cephesi Komutanı eski Cumhurbaşkanı o günkü muhalefet lideri ve devlet adamı kimliği ile uyarıyor.

★★★

"Orgeneral Cemal GÜRSEL

Sayın Silahlı Kuvvetler Başkumandanı ve Milli Birlik Komitesi Başkanı.

Yassıada kararları tebliğ ve ilan edilmek üzeredir. Kararlar arasında ölüm cezaları bulunursa bunların infazı Anayasaya göre Milli Birlik Komitesinin onayına bağlı olacaktır.

Kararların tebliğinden iki gün evvel yüksek makamınıza müracaat ederek ölüm cezalarının infazı hususundaki ciddi endişelerimin Milli Birlik Komitesine duyurulmasına tavassut buyurulmasını (aracılık etmenizi) istirham ediyorum.

Memleketin siyasi hayatında sorumluluk sahibi olarak idam cezalarının tasdikindeki büyük zararları arz etmek için başka bir vasıtamız ve çaremiz olmadığından müracaatımın zorunlu görülmesini saygılarımla rica ederim.

Mahkemenin her tesirden uzak olarak tam bağımsızlıkla karar vereceğine ve vereceği kararların adil olacağına şüphe yoktur. Ancak Milli Birlik Komitesi üyeleri ölüm cezalarının infazı için son söz sahibi olmak yetkisiyle donatılmıştır.

Bu hususta Milli Birlik Komitesi üyeleri hükümlerin kararlarına dayanak teşkil eden hukuki ve kanuni unsurlar dışındaki bazı gerçekleri ve zaruretleri göz önünde bulundurmak durumundadır.

Ben bu müracaatımla memleketin selameti bakımından hayati ehemmiyette saydığım bu gerçekleri ve zaruretleri ortaya koymak istiyorum.

★★★

Sayın Orgeneralim

Memleketimizin bugünkü halinde ne kadar az sayıda olursa olsun ölüm kararlarının tasdik ve infazı yüksek milli çıkarlara her suretle aykırıdır.

Kansız bir ihtilal yapıldı. Böyle bir ihtilalden bir buçuk sene sonra geçmiş iktidar mensuplarının siyasi suçlarından dolayı idam edilmeleri siyasi idamların bünyesinde zaten mevcut olan hak tereddüdünü azami ölçüde arttırmış olacaktır. Suçluların en çok kahrını çekmiş vatandaşlar bile bu infazı aşırı bulacak ve müteessir olacaklardır (üzülecektir. ) İhtilalden bir buçuk sene sonra seçimlere gidiyoruz. Eski yeni siyasi parti mensupları arasında yaklaşma ve anlaşma çareleri arıyoruz.

Bu çabalama içinde artık eskimiş olan siyasi suçlardan dolayı idam cezası tatbik etmek siyasi partiler arasında ve memlekette manen huzur kurulmasını imkânsız kılacaktır.

Unutmamalı ki yarın seçime gidecek ve seçimlerden sonra idareye katılacak siyasi partilerin çoğu geçmiş iktidar partisinin mensuplarına büyük mikyasta istinat etmektedir (büyük ölçüde dayanmaktadır. ) Bunlar yalnız seçim esnasında değil seçimden sonra da ruhlardaki daimi yarayı işletmekten geri kalmayacaklardır.

Ceza tatbikinin bünyesinde taşıdığı ibret ve uyarıcı hususlar şimdiye kadar infaz yapılmamasında daha ziyade mevcuttur. Memleket huzurunun ve vatandaş ilişkilerinin iyi yola girmesi için ümitlerin bağlanabileceği tek çare bundan ibarettir. Suçluların idam olunmaması ayaklanma teşebbüsünde olacakların cüretini arttıracağı endişesi mübalağa edilmemelidir. Ayaklanma teşebbüsünün maddi kuvveti hiçbir zaman devlet ve hükümetin kuvveti ile başa çıkamaz. Bu teşebbüslerin dikkate alınacak tarafları daha ziyade ruhi ve manevi kuvvetleridir. Bu kuvvetler ise idam cezasının infaz olunması ile artmak ve infaz olunmaması ile zayıflamak eğilimindedir.

İnsanların tecrübesinin bir değeri varsa bizim her yerde gördüğümüz sonuç budur.

Sayın Orgeneral

Biraz da infaz meselesinin bir diğer önemli tarafına temas etmek isterim.

Mahkemenin vereceği kararlara tesir edilmemesi ve mahkemece verilen kararların tatbik edilmesinin ordunun isteği olduğundan bahsedilmektedir. Mahkeme kararlarına tesir edilmemesi arzusu ordu için tabii bir ihtiyaçtır.

En büyük milli müessesemiz olan ordumuzun adalet bağımsızlığı fikri ile dolu olmasını millet anlayışının bir yankısı saymak lazımdır. Bu arzu takdire ve saygıya layıktır.

Yalnız ölüm cezasının infazı ayrı bir meseledir. Nitekim Anayasa bunu Milli Birlik Komitesinin hususi kararına bağlayarak kayıt ve şart altına almıştır.

Eğer geçerli ise ordu adına Milli Birlik Komitesinin idam kararının onayına zorlanması haksız ve kanunsuzdur. Ordu adının böyle bir konuda kullanılması Türk ordusunun ebedi şerefine karşı saygı duygusu ile ölçülemez.

Ordu tesiri ile bir infaz (idamların onayı) muamelesi millette orduya karşı deva bulmaz bir kızgınlık yaratacaktır. Milletle ordu arasına girecek böyle bir hatanın tepkisini düşünmek insana dehşet veriyor.

Bilhassa infaz kararında ordunun tesirini Milli Birlik Komitesince yerine getirmek akla gelebilecek mahsurların en büyüğünü taşır ve tarih önünde karar verenlere de verdirenlere de hesapsız vebal yükler. Ordunun böyle bir tesir yaptığına ve yapacağına asla inanmıyorum. Milli Birlik Komitesinin ağır ve şerefli vazifesini tamamlarken memleketin selameti bakımından duyduğum endişelerin üzerinde duracağını ümit ediyorum.

Sayın Orgeneral

Türkiye bugün bir ittifak topluluğu içindedir. Her meselenin önünde Milli Savunma için müttefikler arasında haysiyetli ve itibarlı bir mevkide bulunmamızın büyük önemi vardır. Bu bizim için öyle bir ihtiyaçtır ki bunda kusurlu olmak hatta ittifak topluluğu içinde bizden daha kusurlu üyelerin bulunması ihtimalinde bile bizim için mazeret teşkil edemez.

Siyasi suçlardan dolayı ölüm cezası bugün yeryüzünde hemen hiçbir medeni ülkede kalmamış gibidir. Türlü tehlike karşısında bulunan memleketimizin bekçileri ve koruyucuları olan Milli Birlik Komitesi üyelerinin ellerindeki aziz emaneti vahim bir itibar buhranına maruz bırakmayacaklarını temenni ve ümit ediyorum.

Sayın Orgeneral

İnfaz meselesinde düşündüklerimi şimdiye kadar muhtelif vesilelerle size ve temas edebildiğim Milli Birlik Komitesi üyelerine tam bir açıklık ve kesinlikle söylemekte kusur etmedim.

Şimdi resmi vazife olarak son kararı vereceğiniz anda Milli Birlik Komitesine bu konudaki düşüncelerimin resmen bildirilmesini sizden niyaz ediyorum (diliyorum. )

Üstün saygılarımın kabulünü istirham ederim Sayın Orgeneralim.13 Eylül 1961

İsmet İNÖNÜ. "

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/emin-colasan/yalanin-bu-kadari-olmaz-4968092/

================================

TUNCAY MOLLAVEİSOĞLU: PROJE!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin seçilmiş başkanı Ekrem İmamoğlu'nu sandıkta durduramayacakları bir kez daha belli oldu.

Neye sarıldılar? İftiraya yalana...

Meral Akşener'in İYİ Parti'yi kurduğu süreci hatırlayın... Abdüllatif Şener'in Türkiye Partisi'ni...

AKP'ye kim sesini yükseltiyorsa olağanüstü zenginlikler içindeki yaşamlarına saltanatlarına kim tehdit oluşturuyorsa aynı koro harekete geçiyor...

Yalanın iftiranın hakaretin yandaş kanalların ekranlarından ve besleme gazetecilerin kalemlerinden aktığı tek bir merkezin yönlendirmesi ile hareket eden yapı ortaya çıkıyor.

Geçmişte FETÖ'cülerle işbirliği yaptıkları dönemde bu kirli paslı işleri onlar yönetiyordu. Muhaliflere kaset kumpasları Atatürkçülere karşı Ergenekon Balyoz Oda TV gibi seriye bağlanmış hukuk/adalet cinayetleri...

Şimdi Ekrem İmamoğlu hedefte...

AKP İstanbul İl Yöneticisi Elif Şahin Keleş sosyal medyada aynen şunu paylaştı:

Soru: PKK'ya FETÖ'ye yabancı basına bir mesajınız var mı?

CHP Adayı (İmamoğlu): Ne diyebilirim ki gelin Türkiye'yi beraber yönetelim!

Bu paylaşımı yapan Keleş; "Bende söz tükendi artık yazıklar olsun" diye yorum da yapmış!

Aklınız alıyor mu? Ekrem İmamoğlu PKK ve FETÖ'ye "gelin Türkiye'yi beraber yönetelim" diyecek! Rantın esiri olmuş isimler bu aptalca iddiayı bile seçmene yutturabileceklerini düşünebiliyorlar!

Habertürk'te Didem Aslan Yılmaz'ın programına konuk olan İmamoğlu'nun sözleri makaslanarak bu komplo hazırlanmış!

***

Bu kadar değil elbette...

Bakın neler söylüyorlar;

* İmamoğlu'na din dersi verilmiş. Dini vurgular yapsın Yasin okusun diye...

* Soyadı bile proje olması için yeterliymiş!

* Dindar ve modern olduğu için FETÖ'cülerin büyük stratejisiymiş!

Ben kendi tanıklığımı anlatayım. Ekrem İmamoğlu'nu Beylikdüzü İlçe Başkanlığından beri tanıyıp izleyen bir gazeteciyim. Ayrıca Trabzonlu olmaktan kaynaklı çok ortak dostumuz var.

Beylikdüzü gibi yeni gelişen bir kentte girdiği ilk seçimde AKP'nin elinden Belediyeyi aldı İmamoğlu... Onun ilçe başkanlığından belediye başkanlığına uzanan öyküsü kitap oldu. Merak edenler "Benim Sevgili Başkanım" kitabını mutlaka okumalı...

O kitapta sistemli planlı vizyon koyarak çalışmanın ekibi motive etmenin çok çalışmanın her türlü güçlüğü göze alarak seçmene dokunmanın samimi olmanın hikayesini bulacaksınız...

İmamoğlu'na "proje" diyenler okumalı o kitabı... Vicdanı olanlar utanacaktır...

İmamoğlu'nun dini bilgisine gelince... bundan neden rahatsızlık duyuyor bu din simsarları acaba?! Dini kendi tekellerinde gördükleri ve siyaseten sömürdükleri için olabilir mi?

* Camide görünmek haram yemenin günahını kaldırır mı?

* Cumayı kılıp çıkışta ihale pazarlığına oturmak hangi ahlakta yer alır?

* Gençler akbil hesabı yaparken onların eğitiminden harçlığından kesilip ödenen vergilerle saltanat hayatı yaşayanlarda ne ahlak ne de Allah korkusu var...

Ekrem İmamoğlu Okan Bayülgen ile yaptığı programda; "Evet ben bir projeyim. Trabzon'un 40 haneli köyünde 60 metre kare evde doğdum. Bu proje Atatürk Cumhuriyeti'nin bir projesi. Beni köyümden alıp İstanbul Belediye Başkanı yapan proje..."

diyerek şahane bir yanıt vermişti iddialara. .

***

Seçmen "bahar havasına" rağmen sandığa mutlaka gitmeli...

AKP'nin tek bir oya bile ihtiyacı var ve bunu sağlamak için her yolu deniyor. İstanbullunun her oyuna İmamoğlu'nun da ihtiyacı var.

"Peki ya 'YSK ne olacak?'" diyenlere yanıtım;

Aynı soruyu CHP sözcüsü ve ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı Faik Öztrak'a TELE 1'de sordum;

"Bu kez işi YSK'ye bırakmayacağız" dedi... Daha ne desin?!

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/proje-52093yy.htm

================================

Rıfat Serdaroğlu: İMRALI BİLDİRİSİ

20 Mart 2013 tarihinde PKK Narko-Terör Örgütünün lideri Öcalan'ın mektubu

AKP'nin izniyle Diyarbakır'da 100 bin kişi önünde Türkçesi Sırrı Süreyya Önder Kürtçesi Pervin Buldan Tarafından okundu.

Dünya tarihinde ilk kez;

Bebekocuk-Kadın-Yaşlı-Genç-Asker-Polis-Korucu-Güvenlik Görevlisi dahil

54 bin insanımızın hayatını çalan başta uyuşturucu kaçakçılığı-organ kaçakçılığı-kadın ticareti-sigara ve her türlü kaçakçılığı yapan katil bir örgütün lideri topluma mektup ile tv canlı yayınlarında seslenebiliyordu!

Bu gerçek tüm dünya tarafından bilinmektedir.

Pek bilinmeyen Türk Milletinden saklanan durum ise şudur;

AKP'nin 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerine kadar her yerel veya genel seçimden önce devlet yetkilileri aracılığıyla PKK Narko-Terör örgütüyle masaya oturup anlaşma yaptığıdır!

Anlaşmanın temeli "Sen seçimlere kadar öldürmeye ara ver ateşkese biz de uyalım. Türk Milleti terör bitti sansın" şeklinde bir alçaklıktır.

Dünyanın hiçbir ülkesi elindeki silahı bırakmayan terör örgütüyle müzakere etmez.

Bu düpedüz vatana ihanet suçunu bilerek ve planlayarak işlemek demektir.

AKP Üst Yönetimi bu ağır suçu defalarca işlemiştir.

Aradan geçen dört senede AKP'nin bir çok yüzünü gördük.

Gün geldi Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına aldılar Arap Milliyetçisi oldular.

Ertesi gün en güçlü (!) Türk Milliyetçisi oldular.

Her gün bir yalan söylediler. Öylesine çok yalan söylediler ki yalanlarının üstüne yine yalan söylediler. Sadece söyleyecek yalan bulamadıklarında zorunlu olarak birkaç defa doğruyu söylediler.

Bu süreçte AKP yüzyıllık ABD-İsrail projesi olan "Büyük Kürdistan Devletinin" iki parçasının kurulmasına yol verdi. Barzani'ye maddi manevi destek veren AKP bir de bu eşkıyayı Büyük Kongresinde konuşturarak desteğini açıkça belli etti ve bu sahte devletin birinci parçası kuruldu.

İkinci parçayı da ABD ile paslaşarak PYD'ye kurdurdular…

2019 yılı Mayıs ayının sonuna geldiğimiz bu günlerde AKP'nin PKK ve Öcalan aşkı yine depreşti.

AKP 23 Haziran İstanbul seçimlerinde İstanbul'daki oylarını arttırmak uğruna bebek katiline bir daha sarıldı.

Ne kadar sarılırsa sarılsınlar çırpındıkça çarpılacaklar ve batmaya devam edecekler!

Eee defalarca söyledik dinletemedik.

Sen akma İstanbul İmamı" olarak dinimizi ve kutsal değerlerimizi pazarlayıp oy almaya kalkarsan Allah sana bir "İmamoğlu" gönderir feleğin şaşar feleğin!

AKP ve Türk düşmanları için tehlikenin en büyüğü oban Ateşi Hareketidir. "

Atasından aldığı emirle örgütlenip çığ gibi büyümektedir.

Aklı olan iyi düşünsün!

Haydi şimdi istikamet doğru İmralı. Koşun belki Türk çocuklarının katili size yardım eder…

================================

SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU: SİZİN YÜZÜNÜZDEN!

Çıkın sokağa seçmece değil rast gele önünüze çıkan ilk 10 kişiye sorun:

- Neyin kökünün kazınmasını istersiniz?

O 10 kişiden en az 9 tanesi kayıtsız şartsız "PKK" diyecektir -hâlâ-.

PKK Cumhuriyet tarihinin son 40 yılındaki "en ortak" acımızdır bizim. Geride bıraktıkları en ortak yaralarımızdır. Bu milletin bağrından o damsız derme çatma ocaklardan çilekeş ama mermer gibi anaların kucağından söküp aldıkları en ortak kayıplarımızdır.

***

Ve bu halde olağan olan;

"Kuzey Irak'a hava ve kara harekatı…"

"PKK hedeflerine operasyon…"

nlerine girdiler…"

"Komandolarımız Kuzey Irak'ta…"

"ATAK helikopteri vuruyor…"

Haberleri karşısında millet olarak topyekün gururlu bir telaş içinde olmaktır; her şeyden önce yeniden millet olmaktır. Milletin ordusuna "ama"sız destek çıkmaktır. "Allah Mehmetçiğimizin ayağına taş değdirmesin"den ötesini sayıklamamak; bütün diğer "meseleleri" sonraya erteleyebilip "bir" olmaktır.

***

Eğer biz dün sabah öz evlatlarımızın sınır ötesinde o hain ve cani sürüsüne karşı kelle koltukta vatan savunmasına giriştiklerini öğrendiğimiz anda öğrendiğimiz halde bir milim yaklaşamadıysak bu "bir"lik ruhuna…

- "Zamanlama manidar…"la başlayan

- "Tam da seçimden önce…"yle başlayan

-calan açılımının gazını almak için…"le başlayan

-"Bayram arifesinde kim bilir kaç ananın yüreğini yakacaklar…"la başlayan cümleler "Allah yardımcıları olsun"la başlayanlardan önce karıştıysa memleketin havasına…

Eyyyyyy iktidar sahipleri;

Sizin yüzünüzden!

***

Sair zamanda "Kandil'e bir daha inmemek kaydıyla Türk bayrağı dikilmeli" çağrısına "Böyle saçmalık olmaz" diyen bir zihniyetiniz olduğu için sizin yüzünüzden!

Türkiye'nin Ege'den Doğu Akdeniz'den Batı Karadeniz'den "kuşatılmasını" ısrarla yok saydığınız ısrarla görmezden geldiğiniz için sizin yüzünüzden!

Zaten bitmiş sıfırlanmış haldeki terör örgütünden bir "muhatap" yaratıp "müzakere"ye girişerek yeniden var ettiğiniz ve Türkiye'ye terörle mücadele ettiği yıllardakiyle yarışır oranda şehit verdirdiğiniz için sizin yüzünüzden!

Analar en çok siz "analar ağlamasın" dedikten sonra ağladığı için sizin yüzünüzden!

Öcalan'ı yeniden "PKK'yı yöneten lider" konumuna kavuşturucu adımları atıyor olduğunuz için sizin yüzünüzden!

Hiç ders almadığınız aslında hiç "konjonktür hazretleri"nin emrinden çıkamadığınız misal "PKK'nın siyasi uzantıları"na atıfla "Ben de olsam dağa çıkardım" diyen zatı pekala daha yeni "Yüksek İstişare Kurulu"nuza atayabildiğiniz için sizin yüzünüzden!

***

Belki de yaptığınız en milli işi bile "seçim malzemesi mi" "siyasi çıkar için mi" diye sorgulattığınız bizi evlatlarımıza dua etmemiz gereken anda "işin içinde iş aramak" durumunda bıraktığınız bu kirli şüpheye mahkum ettiğiniz için bile af edilmezsiniz!

SORU-YORUM

"Millete ve devlete hizmeti geçmiş bilgi ve birikim sahibi kişilerin -elbette ücreti mukabilinde- bu kazanımlarından istifade edilebilmesi amacıyla" oluşturulan Yüksek İstişare Kurulu'na atananlar arasında Bülent Arınç'ın da yer aldığını görünce haliyle merak ettim.

Fetullah Gülen'i "Muhteşem insan hayatını iman ve Kuran'a hizmet etmeye adamış eğitim hizmetlerine gönül vermiş fedakarlık ve feragatı öğretmiş güze insan büyük mütefekkir büyük dava adamı muhterem insan" diye tanımlamış Kandil'deki terör kamplarından TBMM'ye transfer olmuş kişilerin tercihlerinde "haklılık payı" olduğunu gösterircesine "Ben de olsam ben de dağa çıkardım" demiş tam çözüm sürecinin göbeğinde Abdullah Öcalan'la sınıf arkadaşı olduklarını üniversitede sınıfta namaz kılan üç kişiden biri olduğunu filan anlatarak muhafazakar kesimin gözünde "sevimlileştirmeye(!!!)" çalışmış "suikast" iddiasıyla "Kozmik Oda"nın kapısının "FETÖ"ye aralandığı senaryonun kahramanı olmuş "Milli orduya kumpas"ı "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" olarak yorumlamış birinin hangi tecrübesinden faydalanmak niyetinde devletimiz?

Sonra "magazini geç Selcan" dedim; "büyük resme odaklan".

Bülent Arınç'la birlikte kimlere teklif götürülmüş bu kurul için?

İsmail Kahraman Cemil Çiçek Mehmet Ali Şahin…

TBMM Başkanlığı yapmış olmak dışında ortak özellikleri ne?

Milli Türk Talebe Birliği'nden beri beraber yürüyor olmaları siyasette!

Dönem dönem usulde ayrışsalar da "esas"taki ittifakları devam ediyor göründüğüne göre cevabını aramamız gereken asıl soru budur belki:

Devletin zirvesinde neden ilk çağrışımı "Kanlı Pazar" olan "MTTB"yi adeta küllerinden doğuran bir kurula ihtiyaç duyulur ki!. .

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/sizin-yuzunuzden-52092yy.htm

================================

BEKİR COŞKUN: MİKROFONUN DÜĞMESİ…

Yandaş televizyonların yayın süreleri toplansa binlerce sene eder dinleyen yok…

Ama mikrofon iki saniye açık unutulsun memleket ayağa kalkıyor…

Cumhurbaşkanı Yassıada'da yaptıklarını anlatırken "Yaslı ada" dedi… Yandaş televizyonda mikrofonu açık unutmuşlardı yayındaki Oğuz Haksever "Neresi yaslı be canına okumuşsun…" demesiyle kıyamet koptu…

Oğuz 17 senedir anlatıyordu böyle ilgi çekmemişti…

Cumhurbaşkanının gazabından ödü kopan televizyonda derhal kriz masası oluşturuldu aslında priz masasıydı suçu teknolojiye yıktılar…

Oğuz Haksever "Ben canına okumuşsunuz diyerek yapanlara kast ettim ama mikrofonun açık kaldığını anlayan arkadaşlar hemen kapatınca son hece 'uz' gitmiş sanki ben cumhurbaşkanımıza 'Canına okumuşsun' demişim gibi olmuş" dedi…

Harika…

Beyaz…

Canlı yayına bağlanan Ayşe Öğretmen ocuklar ölüyor sessiz kalmayın" dediğinde yine bir mikrofon kazasıydı iktidar sahibi kızacak diye Beyaz çıkıp özür diledi hatırlarsınız…

Programında ocuklar ölmesin" denildiği için çıkıp (Çocuklar da dahil) herkesten özür dileyen dünyanın ilk yayıncısı oldu böylece…

Ağlayan patron var…

Reisin istemediği haberleri yayınlayan genel yayın müdürü ve editörleri kovan Demirören telefonda reise "Sizi üzdük" dedi…

Ama "Olur böyle şeyler" nezaketi yerine paparayı yiyince ilk "fırt" sesi duyuldu…

Patron ağlıyordu…

Kısacası iktidarın televizyonlarının normal yayınlarındakine bakmayın siz… Asıl gerçekleri mikrofonlar kapalıyken söylerler…

Normal yayında söylediklerine kendileri de inanmaz…

Böyle bir hüzündür Türk medyasının hali…

Her gün onlarca anlı-şanlı yayıncı ekrana çıkar ve inanmadıklarını millete anlatarak resmen kandırırlar…

Arada mikrofonu açık unuttuklarında hah…

O dur gerçek…

Hakikaten canına okumuşsun memleketin…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/bekir-coskun/mikrofonun-dugmesi-4967210/



- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Memleket mutlaka modern medeni ve yeni olacaktir.
Bizim icin bu hayat davasidir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

190. INSAN RUHUNUN MANEVIYATINI, ILAHIYATIN NE KADAR KISITLADIGI VE KULTUR, AKIL VE GERCEK ISIKLARININ ILERLEMESINI NE KADAR ERTELEDIGI HAKKINDA

Her donemde dusuncenin gercek zorbalari olmus olan ruhanilerle, tanrilarin gostericileriyle cekismeye, dovusmeye ve dusmanliga dusmekten cekinmek icin, eski ve yeni butun dusunurler ne kacamaklar, ne maharetler kullanmislardir! Buluslarini dinlerin kutsallastirdigi ham hayallerle, fahis hatalarla birlestirmek icin, Descartes'lar,

Malebranche'ler ve diger bircogu ne kadar varsayimlar, dolambaclar hayal etmek zorunda kalmislardir! En buyuk filozoflar, fikirleri teolojinin ilkeleriyle her catistikca, hatta sacma, celiskili, mantiksiz olmak tehlikesine dustugu olcude, kendi kendilerini ne kadar yedek onlemlerle kusatmislardir! Bazi acikgoz rahipler, cikarlarina uymayan sistemleri sondurmeye hep ozen gostermislerdir. Teoloji, her donemde "Procuste'un

Yatagi" olmustur. (Bu haydut, bu yataga yabancilari yatirirdi; ayaklari yataktan uzun olursa keserdi. Uzerine yatmak zorunda biraktigi kimsenin ayaklari yataktan kisa olursa, atlarla cektirerek ayalkarini uzatirdi. )

Yuzyillardan beri, hep yararsiz ve cogu kez turumuze zararli kuruntular uzerinde delice hayat tuketen bircok caliskan kafalarin kaybedilmesini, aci ve sikinti duymaksizin dusunebilecek, akli basinda insan, hangi insandir? Bunca unlu dusunur, bos bir teoloji ve kustah tartismalarla ilgilenecek yerde, fikirlere ne kadar isik sacabilirdi! Dini goruslerinin mal oldugu cabalarin yarisi ve kultlerin milletlere gerektirdigi masrafin yarisi; ahlak, siyaset, fizik, tip, ziraat vb. hakkinda dahileri aydinlatmaya yeterli olmaz miydi? Hurafe hemen hep kavimlerin dikkatini, hayranliklarini, hazinelerini yutar. Onlarin cok masrafli bir dinleri vardir. Ancak etkenleri olarak ne isiklari, ne erdemleri, ne mutluluklari vardir.

Bazi eski ve yeni filozoflar, tecrube ve akli rehber yapmak ve hurafelerin zincirinden kurtulmak cesaretini gosterdiler. Lencippe, Straton, Epicure, Democrite ve oteki bazi Yunan bilginleri, batil fikirlerin kalin perdesini yirtmaya ve felsefeyi ilahiyatin engellerinden kurtarmaya curet ettiler. Ancak kuruntuya asik muhayyileler icin fazla sade, duygusal mucizelerden ve keramet iceren seylerden fazla arinmis olan sistemleri, yerlerini, Platon'larin, Socrates'larin, Zenon'larin, masal icerikli varsayimlarina ve tahminlerine terk etmek zorunda kaldi. Yenilerden Hobbes, Spinoza ve Bayle vb. Epicure'un izleri uzerinde yuruduler. Ancak felsefeleri, akli dinlemeyecek olcude masallarla henuz keyf halinde olunan bir dunyada cok az izleciyi buldu.

Butun donemlerde, halkin kutsallastirdigi batil fikirlerden hicbir tehlike olmaksizin ayrilmak mumkun olmamistir. Hicbir turden bulus yapmaya asla izin verilmedi. En aydin adamlarin butun yapabildikleri, kapali kelimelerle konusmak, cogu kez korkak bir gonul oksaciligiyla, utanc icinde, yalani gercekle karistirmak oldu; bircoklarinin biri acik oteki gizli cifte inanci oldu. Gizli olan inanclarinin anahtari kayboldugundan, bu kisilerin gercek duygulari cogu kez anlasilmaz ve dolayisiyla bizim icin yararsizdir. En acimasiz tarzda yok edilmek tehdidi altinda, akil ve muhakemeden vazgecmeleri ve akil ve muhakemeyi imana boyun egdirmeleri kendilerine bagrilarak soylenen yeni filozoflar, dehalarina nasil ozgurce gezinti verebilir, akil ve muhakemeyi nasil olgunluga yoneltebilir, insan zekasinin ilerlemesi nasil hizlandirilabilir? Buyuk insanlar gercegi, ancak korkuyla titreyerek, araliktan gorduler; gercegi ifade etmek cesaretine cok ender olarak sahip oldular. Bunu yapmaya cesaret edenler, "kustahliklarindan" dolayi, genellikle cezaya carpildilar. Din, hicbir zaman ozgurluk olgunluguyla dusunmeye, ya da dusunuleni acikca soylemeye, ya da insanin her yerde kurbani ve saskini oldugu batil fikirleri elestirmeye asla elverisli olmadi.

- - - - - - - - - - - - -
Iyi yazamiyorsan, iyi dusunemezsin iyi dusunemiyorsan baskalari senin yerine dusunur.

George Orwell

- - - - - - - - - - - - -
Bana kalirsa, hayati yasanilir kilmak icin dinlere ihtiyac olduguna inanmak bir hatadir.

LEWIS,SINCLAIR (1885-1951) ABD'li yazar.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder