24 Mayıs 2019 Cuma

Bu günlerde öne çıkan bazı yorumlar...2019-05-24 1

================================

ÜMİT ZİLELİ: "SEÇİMİN SONUCUNA ETKİ EDECEK HİÇBİR ŞEY YOKTUR!"

Evet ben de aynen böyle düşünüyorum ama başlıktaki cümle bana ait değil…

Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven 7 üyenin "Evet" oyuyla alınan İstanbul seçimlerinin iptali kararına koyduğu muhalefet şerhinde aynen böyle diyor!. . Muhalefet şerhi düşen diğer hakimlerin söyledikleri de yenilir yutulur olmaktan çok uzak!. .

Öncelikle belirtmem gerek; İstanbul seçiminin niçin iptal edildiğine dair 7 üyenin kaleme aldığı 250 sayfalık gerekçeli zarar pardon karar maalesef bu kararı açıklayacak bir başka gerekçeli karara fena halde ihtiyaç duyuyor!. .

Değerlendirmede zaten 16 gün önceki kısa kararın epey dışına çıkılmış olması bir yana belirtilen hususlar arasındaki çelişkiler okuyanı yalnızca acı acı gülümsetiyor!. . Önce bu karara muhalefet eden üyelerin söylediklerine bakalım:

-Mesela Sadi Güven AKP'nin "23 bin usulsüz oy kullanıldı" iddiasına kullanılan usulsüz oyun yalnızca 706 olduğunu belirterek karşılık veriyor!. .

-Bir diğer muhalif üye Cengiz Topaktaş 16 Nisan Referandumu'nda YSK'nın aldığı "Mühürsüz oyların sayılması" kararını hatırlatıp "Sandık kurulunun oluşumundaki hataların sorumluluğu seçmene yüklenemez" diyor örneğin!. .

-Mesela muhalif YSK üyesi Kürşat Hamurcu kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanının seçmenin oyunu yönlendirdiği değiştirdiği veya etkilediği yönünde aynı sandık kurulunda görevli olan beş siyasi partili üyeden hiçbir şikayet gelmediğini belirterek karara itiraz ediyor!. .

rneğin muhalif üye Yunus Yalkın ise yaptığı çarpıcı yorumda "Gerçekleştiği iddia edilen olaylar ve ileri sürülen hukuki sebeplerle yapılan başvuru kurulumuzca verilen ara kararı uyarınca toplanan bilgi ve belgelere göre seçimin sonucunu etkilemediğinden itirazın reddi gerekir görüşündeyim" diyerek iptal kararına karşı çıkıyor!. .

Eee peki birader bu 7 arkadaş hangi "pek müthiş" gerekçelerle seçimi iptal edebiliyor diyeceksiniz; işte orası "pek trajik" bir komedi maalesef!. .

Pes gerçekten pes be birader!. .

Şimdi bu 7 susan üyenin gerekçeli kararındaki trajik çelişkilere bakalım…

İlk sırada başkanı usule uygun olmayan 754 sandık var; YSK'nın bu durumu tek başına tam kanunsuzluk saymadığını öncelikle belirteyim… Bir de yine seçimin iptaline gerekçe olarak gösterilen 108 sandık var; bunlardan 18 tanesinde sayım döküm cetveli yok 90 tanesinde de sayım döküm cetveli yok… Gerekçeli kararda bu sandıkların tek başına seçim sonucunu etkilemediği de açıkça yazılmış durumda…

Şimdi herkesin aklına takılan sorulara yanıt arayalım:

Şu meşhur 108 sandık başkanları usulsüz atanmış 754 sandık arasında mı? Yanıt kocaman bir hayır! Başkanı usulsüz atanmış denilen 754 sandıktan yalnızca ikisi sayım döküm cetvelleri açısından sorunlu; ikisinde de cetvel var ama imza yok!. .

-Pekii sayım döküm cetveli imzasız olan 90 sandıkta ıslak imzalı tutanaklarla imzasız cetveller arasındaki oy sayıları farklı mı? Tabii ki hayır! 60 sandıktan 86'sında hiçbir fark yok. Yalnızca dört sandıkta 9 fark bulunuyor onlar da şikayetçi AKP lehine yazılmış!. .

u oy kullanması mümkün olmayan 706 kişi acaba başkanları usulsüz atanan 754 sandıkta mı oy kullanmış peki? Onun yanıtı da 'hayır' sayın seyirciler! 754 sadığın yalnızca üçünde ve yalnızca bu şekilde 3 oy var!. .

Hem trajik hem de çok komik!. .

"Adaletin olmadığı yerde devlet yıkılır!"

Kısacası tıpkı Sadi Güven'in başlıkta söylediği gibi şikayete konu olan iddiaların tümü "fos" çıkmış durumda!. .

Haa AKP'nin iddia ettiği susan 7 üyenin de kanırtarak binbir zorlamayla kararına meze yaptığı sorunlu 108 sandıktaki oy sayısının 30 bin 281 olması bunun da iki aday arasındaki 13 bin 726 olan farktan yüksek olması durumu mevcut…

Şimdi elinizi vicdanınıza koyup söyleyin lütfen; bunun çözümü İstanbul seçimini iptal etmek midir?. . Ortaokul öğrencisini çağırıp sorsanız aynen şu yanıtı verir hem de matematik hesabıyla birlikte:

108 sandığı bir kez daha sayarsın iki adayın oylarını hesaplarsın; alınan oyların aradaki farkı kapatmaya yetip yetmediğine bakarsın kararını ona göre verirsin!. .

Bunun aksine yaptığın her şey seçmen iradesini yok saymak alay etmek insanları "saf ötesi" saymak anlamına gelir!. .

Tam da aynı zaman diliminde AKP'li Cumhurbaşkanı hakim ve savcı kura töreninde şöyle konuşuyordu:

Adaletin olmadığı bir devlet tıpkı temelsiz bir bina gibi yıkılıp gitmeye mahkumdur…

Ne kadar doğru tüm kalbimle katılıyorum!. .

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/umit-zileli/secimin-sonucuna-etki-edecek-hicbir-sey-yoktur-4910629/

================================

YILMAZ ÖZDİL: GEREKÇELİ KARAR

2004 yılında asrın liderimize ABD'deki Katolik St. John's Üniversitesi tarafından "hukuk" alanında fahri doktora takdim edildi.

Bilahare asrın liderimize "hukuk" alanında fahri doktora takdim eden St. John's Üniversitesi hukuk fakültesi dekanı intihar etti.

Rektör papazdı o da istifa etti.

Çünkü…

Hukuk fakültesi dekanı ve rektör hakkında yolsuzluk davası açılmıştı.

Mahkemeye kanıt olarak sunulan belgeler arasında Türkiye de vardı.

Sayın hükümetimizin üniversiteye 300 bin dolar bağışta bulunduğu bu 300 bin dolar karşılığında asrın liderimize "hukuk" alanında fahri doktora

verildiği öne sürüldü.

İntihar eden dekanın Türkiye'de banka hesabı bile açtığı ortaya çıktı.

Asrın liderimize Japonya'daki Waseda Üniversitesi tarafından "hukuk" alanında fahri doktora takdim edildi.

Üniversite ayağa kalktı.

Waseda Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği asrın liderimize "hukuk" alanında fahri doktora verilmesini protesto etmek için imza topladı dernek üyelerinin neredeyse tamamı imza attı.

İngilizce ve Türkçe kınama bildirisi yayınlandı.

"Erdoğan rejiminin Türkiye'de her gün artarak yaşattığı vahim hukuk ihlallerini teşvik edecek bu davranışı şiddetle protesto ediyoruz daha önce Kenan Evren tarafından da kullanılmış olan bu hazin yönteme üniversitenin alet olmasını akademik ahlaka aykırı buluyoruz bütün kalbimizle kınıyoruz" denildi.

Asrın liderimize Suriye'deki Halep Üniversitesi tarafından "hukuk" alanında fahri doktora takdim edildi.

Asrın liderimiz sırf bu hukuk doktorasını almak için özel uçakla günübirliğine Halep'e gitti Türkiye seninle gurur duyuyor sloganlarıyla uğurlandı Suriye seninle gurur duyuyor sloganlarıyla karşılandı.

Fahri doktora takdim töreninde asrın liderimizin hayatından kesitler içeren barkovizyon gösterisi seyrettirildi asrın liderimizin Gazzeli çocuğun yanağını okşarken Davos'ta Şimon Peres'i fırçalarken çekilmiş fotoğrafları vardı duygulu anlar yaşandı ağlayanlar oldu.

Asrın liderimiz buğulu ses tonuyla romantik bir konuşma yaptı "Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi için kanun çıkardık diye bizi İsrail'e peşkeş çekmekle suçladılar bizim muhalefetimiz bizi tanımıyor neyse ki Suriyeli kardeşlerimiz bizi iyi tanıyor" dedi ayakta alkışlandı.

"Yıllar önce iki ülke birbirinden ayrı düşmüştü biz göreve gelince bu yapay meseleleri bir kenara koyduk Beşar Esad kardeşimle dünyaya örnek olacak bir kardeşlik sağladık" dedi gene ayakta alkışlandı.

Asrın liderimiz "hukuk" alanında fahri doktora cübbesini giyip poz verirken Halep Üniversitesi rektörü konuştu "üniversitemizin 50 senelik tarihinde hiç kimseye fahri doktora vermedik Tayyip Erdoğan ilk oldu çünkü bizim kriterlerimize uyan dünyada başka kimse yok" dedi gene ağlayanlar oldu.

Bilahare çarşı karıştı…

Aynı Halep Üniversitesi asrın liderimize takdim ettiği "hukuk" alanındaki fahri doktorayı zart diye geri aldı.

Zehir zemberek kınama bildirisi yayınladılar asrın liderimizi Suriye halkına komplo kurmakla suçladılar Suriye'nin doğal kaynaklarıyla kültürel mirasını soymakla suçladılar Suriye'ye karşı insani olmayan davranışlarda bulunmakla suçladılar.

Asrın liderimize Sudan'daki Hartum Üniversitesi tarafından "hukuk" alanında fahri doktora takdim edildi.

Fazla detaya girmeyeyim asrın liderimiz Sudan cumhurbaşkanı El Beşir'e teşekkür etti El Beşir ve hukuk bu detay sanırım yeterli.

Bazı kaynaklara göre El Beşir'in şu anda tutuklu olduğu belirtiliyor bazı kaynaklara göre özel uçakla ülkesinden kaçtı.

Asrın liderimize Uganda'daki Makarere Üniversitesi tarafından "hukuk" alanında fahri doktora takdim edildi.

Asrın liderimizi sarayında ağırlayarak "hukuk" alanında fahri doktora takdim edilmesini sağlayan Uganda devlet başkanı Museveni dünyanın en kötü 10 diktatörü listesinde 6'ncı sırada yeralıyor tee 1986 yılından beri Uganda'yı yönetiyor Uganda anayasasında devlet başkanı olmak için 75 yaş sınırı var Museveni 76 yaşında ama son beş senedir 71 yaşında olduğunu söylüyor itiraz eden tutuklanıyor.

Asrın liderimize Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi tarafından "hukuk" alanında fahri doktora takdim edildi.

Hukuk fakültesi dekanı hukuk doktorasını takdim ederken asrın liderimizin elini öpmek istedi eğilerek hamle yaptı asrın liderimiz izin vermedi.

Ve bu ülkede hâlâ… Yüksek Seçim Kurulu'nun gerekçeli kararını beğenmeyen hukuka aykırı bulan ağız burun kıvıranlar filan var.

Siz hukuku asrın liderimizden daha iyi mi bilecekseniz kardeşim?

Daha neyin gerekçesini arıyorsunuz?

Suriye Sudan Uganda gibi saygın ülkelerden utanmıyorsanız bari Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nin dekanını örnek alın…

Eli öpülecek hukuk var bu ülkede!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/gerekceli-karar-4910580/

================================

RIFAT SERDAROĞLU: HAZİNE GARANTİLİ ÖLÜM TUZAĞI

Önümüzdeki dönemin en kabarık dosyalarından biri şüphesiz ki İstanbul'un Yeni Havalimanı dosyası olacak. İhaleden yapımına kadar yapılan yolsuzlukların yanlışların insan ölümlerine sebep olacağı çevre ve hayvan katliamına yol açacağını başta TMMOB'un kamuoyuna açıkladığı rapor olmak üzere tüm teknik raporları okuyup arşivime kaldırdım.

Geçen gün çok ilginç bir olay aktardılar!

Bir emekli Korgeneral dostum İzmir'den İstanbul'a gitmek üzere uçağa biner. Yanındaki koltukta resmi kıyafetiyle bir pilot oturmakta ve elindeki telefondan bir film seyretmektedir.

Yol boyunca hiç konuşmamışlar.

Dostum uçak inişe geçtiğinde pilotta bir tedirginlik sezer. Uçak oldukça fazla sallanarak iniş yapar!

Dostum sorar; Bana bu yeni havaalanı hakkında gerçekleri anlatır mısınız?

Pilot; Efendim ben anlatamam. Anlatırsam yorumum siyasi olarak yorumlanır!

Dostum kimliğini gösterip ısrar edince pilot konuşmaya başlar;

Pilot; Dünyanın neredeyse tüm havalimanlarına uçtum. Böyle bir havalimanı görmedim. Tüm havaalanlarındaki pistler düzdür. Buradaki pistlerde iniş ve çıkışlar var. Şu an uçağı kullanan meslektaşım frenle gidiyor.

Sıcak havalarda bu pistte frenle gidersek tekerlekler ısınır ve pist başında en az yarım saat beklemek zorunda kalırız. Yoksa kalkamayız.

Pistin çıkış kısımlarında ise fazla benzin kullanmak zorundayız.

Problem çok ama size ikisini anlatayım;

-Uçaklar park ettiğinde kanatlar neredeyse birbirine değecek kadar yakın.

Bu felakete sebep olur. İki uçak arasındaki mesafenin bu kadar dar tutulduğu bir havalimanı dünyada yok.

-Uçağın sağlıklı olarak park etmesi için elektronik bir alet vardır. O çalışmıyor. Çünkü bu aleti yapma işini ilk defa imal eden yandaş birine vermişler.

Şimdi göreceğiniz gibi hala elde çubuklar olan yer görevlileri uçakları yanaştırmaya çalışıyorlar. Bu durum kazaya neden olabilir kanatlar birbirine veya bir yere çarpabilir.

Değerli Okurlar;

Adamın dostuma dedikleri bir-bir çıkmaya başladı. Önce en ufak bir fırtınada uçaklar Çorlu havaalanına yönlendirildi.

Sonra da bir uçağın kanadı çarptı şans eseri bir patlama olmadı.

Önümüzde sert fırtınalı karlı kış günleri sıcak yaz günleri var.

THY ve DHMİ Genel Müdürlerine vatandaş olarak hiç güvenim yok!

Bu sebepten bir daha İstanbul Yeni Havalimanından uçmamaya karar verdim.

İstanbul'da işim olduğunda Sabiha Gökçen Havalimanını kullanıyorum…

Güzel ülkemiz ne hale geldi?

Cumhurbaşkanı aynı zamanda AKP Genel Başkanı. Tarafsız değil.

Bakanlar sadece birer sekreter. Hiçbir yaptırım güçleri yok.

TSK Komuta Heyeti yaklaşan tehlikenin farkında değil.

Polis olabildiğince politize edilmiş.

Basın %95'i satılmış.

Üniversiteler Sendikalar ve STK'lar dilsiz olmuşlar.

En garantili yolculuk olan havayolu ile seyahatin bu durumda sağlıklı işlemesi nasıl mümkün olabilir ki?

Not; Bugün Uşak-Kütahya-Eskişehir-Ankara seyahatine çıkıyorum.

Yazılarda aksama olursa şimdiden özür dilerim…

================================

MURAT MURATOĞLU: 'ÜZMEYE DEVAM EDECEĞİZ!'

Hazine ve Maliye Bakanımızın değerini bilin! Almanya'dan gelen gurbetçi dayı gibi her daim paketle geliyor kendisi… Noel Baba bile bu kadar paketi bir arada görmedi.

Sabah sabah bir baktım dolar 6.15'e dayanmış. Haberleri açtım Berat Albayrak paket açıklayacakmış. Daha yeni açıklamıştı. Belli ki doyamadı.

★★★

Gözünü seveyim daha fazla paket açıklama artık… Bırak herkes paketler bitti sansın… Aile arasında hobi olarak yine paket açarsın.

Ekonomide Yapısal Dönüşüm paketi açıklandığında dolar 5.69 liraydı. Paketin tam 40'ı çıktı dolar o günden bugüne 6.14'e tırmandı.

★★★

Türk Telekom'dan da devamlı olarak; "Bir üst pakete geçmek ister misiniz?" diye arayıp duruyorlar. Hiç değilse onlar soruyorlar. Bakan sormadan sabah haber veriyor öğlenaçıklıyor.

Paketin adı; vme Finansman Paketi" Bugüne kadar çok paket ismi duydum lakin batan ekonomiye "ivme" denildiğine ilk defa şahit oldum. Haziran ayında açıklanacak "Darbeli Matkap Paketi" için bekliyorum.

★★★

Bakan resmen ivmeledi bizi… Nisan marttan daha iyi olacak dedi. Olmadı! Mayıs nisandan iyi olacaktı can acıttı. Düşünmek bile istemiyorum haziranı…

Ekonomi battıkça boş paketler açıp gaz almaya çalışıyor. Millet parasızlıktan kendini belediyenin önünde yakıp köprüden atlıyor. Sorsan ekonomi dengeleniyor.

Paket öyle aceleye gelmiş ki sunum bile yanlış yazılmış. Düşünün bu disiplin ve ciddiyetle ülke ekonomisi kalkınacakmış!

Yahu siz olsanız 40 günde bir paket açıp reform yapacağını açıklayan canı sıkıldıkça serbest piyasayı askıya alan bir ülkeye yatırım yapar mısınız?

★★★

Sunumdan ne çıktı? Kamu bankaları piyasa faizlerinin altında 30 milyar lira kredidağıtmaya başlayacakmış. Başka? Ülke olarak cari fazla verecekmişiz haziranda…

Hiçbir özel bankayı ikna edip bu pakete dâhil edememeleri enteresan tabii… Demek ki bıçak kemiğe dayandı hiç biri tehditlere aldırmadı!

★★★

Peki kamu bankaları nereden bulacak 30 milyarı? Türkiye'nin o kadar finansman kaynağı var mı? Bizim vergilerin de hepsi seçim için harcanmıştı. Belli ki gıcır para basılacak kredi olarak şirketlere aktarılacak.

Hele haziran ayında verilecek cari fazla! Türkiye'deki ekonomik krizin sertliğinden ekonomik daralmanın sonucu olarak gerçekleştiğini niye söylemiyor?

Madem öyle çıkar doları 10 liraya ithal ürünlerin ÖTV'sini 3'e katla… Bak nasıl rekor kırıyorsun cari fazlada… Turizm sezonunun açılmasını da kendi başarınmış gibi anlatmayı unutma!

★★★

Nihayet sunum bitti. İç güçler dış güçler Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kapanış. Hepi topu 20 dakika… Ekonomi gibi sebep sonuç ilişkili bir bilimde "inşallah" demesine dahi şahit oldu bu gözler Bakan'ın yaptığı sunumda…

"Ekonomi çöküyor diyenleri üzmeye devam edeceğiz" de dedi… Bakan "gara gara düşünüyorlar" derken doları 5.3 liradan alanlar bunu beğendi. Üzülenler bilin bakalım kimdi?

Valla devam edebilmek için önce başlamak gerekiyor. Sonuçta bir Berat Albayrak kolay yetişmiyor!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/uzmeye-devam-edecegiz-4910286/

================================

ORHAN UĞUROĞLU: EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZDIR YSK'NINDIR

Gerekçe merekçe yok fasa fiso var diye yazdım gerekçeli karar yayınlanınca haklı olduğumu anladım.

YSK yok hükmünde diye yazdım gerekçeli karar yayınlanınca haklı olduğumu anladım.

Vicdan cüzdan ve Erdoğan başlıklı 17 Ocak 2019 tarihli yazımda özetle şunları vurguladım:

Peki "can alıcı" denir ya şimdi de böyle bir soru gündeme getiriyorum:

Erdoğan hükümeti görev süresi dolan 6 üyenin yeniden seçilmesi mümkün iken ve çok rahat bir süre varken neden istemedi?

AKP kafasına uygun YSK ekibini "ya seçilemezlerse" korkusu ile anayasaya aykırı şekilde görevde tutuyor...

Ve geçen gün yazdığım gibi yerel seçimi iptal etmek için koz olarak kullanmak istiyor...

Gerekçeli karara gelecek olursak.

Neden devlet memuru olmayan 750 sandık başkanının adları ve görevleri gerekçeli kararda yok?

7 YSK üyesinin neden suskun kaldıkları gerekçeli kararda net şekilde ortaya çıktı çünkü savunacak tek bir kelimeleri yok…

7 YSK üyesinin verdiği karara istinaden yazdıkları 12 sayfalık gerekçe YSK Başkanı Sadi Güven ve 4 üyenin yazdığı 38 sayfalık karşı görüş ile yüzde yüz çürütülüyor.

7 üye İstanbulluların iradesini çaldı Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasını çaldı…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul adayı Binali Yıldırım ve AKP'lilerin dillerine pelesenk ettikleri "çaldılar" sözünün dayanaksız hukuksuz ve gerçek dışı olduğu da net şekilde ortaya çıktı.

Çünkü 250 sayfalık gerekçeli kararda 7 YSK üyesi de "oylar çalındı" demiyor.

Yıldırım "çaldılar" sözünü soran Habertürk TV'nin başarılı sunucusu Didem Arslan'a bakın ne yanıt verdi.

"Ben halk anlasın diye söyledim"

Milletle alay etmek işte budur.

7 YSK üyesi oyların çalınmadığını söylüyorsa Binali Bey size düşen saçma sapan gerekçelere sığınmak değil milletten özür dilemektir.

7 YSK üyesinin kararı hukuki değil siyasidir.

AKP'nin baskısı ile alınan siyasi bir karardır.

YSK bu karar ile kendisini inkar etmektedir ki hukuken yok hükmündedir.

Cumhuriyet Halk partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu "Gerekçeye göre; Kamu görevlisinin sandık başkanı olmaması BB seçimine etki ediyor ama birkaç oya bağlı belediye meclis üyeliği seçimine etki etmiyor.

Oysa Meclis üyelikleri birkaç oyla dahi yer değiştiriyor nasıl etkilemez? Emir ve karar verenler Türkiye'ye büyük kötülük ettiler" diyerek çok farklı bir yorum ortaya koymuştur.

250 sayfalık gerekçeli kararının özeti sadece 5 kelimedir.

"750 sandığın başkanları memur değildir…"

Tamam bu gerekçe ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal ettiniz.

Memur olmayan 750 sandığın memur olmayan başkan dışında gerekçeli kararda "sonuçları değiştirecek fark var" demişsiniz.

Peki Kuşoğlu'nun tespitine ve sorusuna ne yanıt vereceksiniz?

Belediye Meclis üyeliklerinin de sonuçlarını değiştirecek oranda oy kullanıldı bu 750 sandıkta.

Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkanı AKP'li cumhurbaşkanı olursa

Türkiye'de haktan hukuktan ve adaletten bahsedilir mi?

Şimdi bu gerekçesiz gerekçeli karara bir şu açıdan bakalım.

1- 16 Nisan referandumunun da iptali ve yenilenmesi gerekir. Çünkü mühürsüz oylar geçerli kılınmıştır YSK kararı ile.

2- 24 Haziran Cumhurbaşkanı seçimi iptal edilmelidir. Çünkü memur olmayan sandık görevlileri vardır.

3- 24 Haziran milletvekili seçimi de iptal edilmelidir. Çünkü memur olmayan sandık görevlileri vardır.

Gerekçeli karar ile ortaya çıkan sonuç şudur:

Egemenlik Kayıtsız Şartsızdır YSK'nındır

Değerli okurlarım

Duyarlı ve dikkatli Yeniçağ okurları Yavuz Selim Demirağ'ın "Teşekkür" başlıklı yazısında adımı görmeyince telefonla arayarak e-mail WhatsApp SMS mesajları ile adımın yazıda neden olmadığını sordular.

Çok sayıda okurum "Yoksa ziyaretine gitmediniz mi geçmiş olsun demediniz mi?" diye şüphe duydular.

Demirağ'a alçakların şerefsizlerin kalleşçe saldırmasından bir saat sonra hastanede yanındaydım. Oğlu ile beraber odasına çıktık.

Geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Hatta fotoğrafını da çektim ki elimizde belgesi olsun. Kendisine de yazımda kullanayım mı Yeniçağ'a göndereyim mi diye sordum. "Gerek yok abi" dediği için sosyal medyadaki kınama mesajımda da kullanmadım.

İnanıyorum ki "sehven" unutulmuşumdur.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/egemenlik-kayitsiz-sartsizdir-ysknindir-52028yy.htm

================================

BATUHAN ÇOLAK: "DERSİM"E AK PARTİ'DEN TAM DESTEK!

Fatih Mehmet Maçoğlu… Kamuoyu Maçoğlu'nu Türkiye'nin ilk komünist başkanı olarak duydu.

Tunceli Ovacık'ta başkanlık yapıyordu. Medyada yer almayı da seviyordu. Türkiye'de işini hakkıyla yapan kim olursa olsun "ideolojiler" artık bir önyargı olarak değerlendirilmiyordu. Bu yüzden Atatürkçü muhalif milliyetçi hatta muhafazakâr kesimin sempatisini kazanabildi.

Toplu taşıma ücretsizdi su faturaları son derece uygundu. Siyasetin güncel meseleleri hakkında da yorum yapmadığı için taraflı-tarafsız destek alabildi. Sosyal medyayı da etkin kullanıyordu. Tunceli Ovacık'ı bilmeyen vatandaşlar "Komünist Başkan"ın memleketi diye tanımaya başladılar.

Belediyenin katkısıyla yerel üretim canlandırıldı. Ovacık'ın insanları da Maçoğlu'nun alçakgönüllü ve herkesin derdine koşan birisi olduğunu ifade ediyordu. En azından bize haberler vasıtasıyla sunulan içerikler böyleydi. 31 Mart seçimleri öncesinde ilginç bir olay oldu. Maçoğlu Tunceli Belediye Başkanlığı için aday olacağını her yere duyurmaya başladı. Beklenti "komünist başkan" olarak aday olmasıydı.

Ancak farklı bir süreç başladı.

HDP Maçoğlu'nun kendilerinden aday olmasını istiyordu. Maçoğlu "hayır" demedi. Uzun süre pazarlıklar yapıldı. Anlaşma son anda iptal oldu. Maçoğlu TKP'den aday olarak Tunceli'yi kazandı. Kim ne derse desin önemli bir başarıydı.

HDP ile yakın teması fazla dikkat çekmedi. Ama o uzun pazarlıklar epey kafa karıştırıcıydı. Maçoğlu sempatik profili bir anda değişmeye başladı. Çünkü kendisi epey karanlık dehlizlerde ideolojik saplantılar içindeydi. Kendisini "Tunceli Belediye Başkanı" değil de "Dersim Belediye Başkanı" olarak tanıtmaya başladı. Sosyal medya hesaplarını bu şekilde değiştirdi.

Tepkiler arttı "Neden böyle yapıyorsun seni seçenler 'Dersim' ismini sevebilir ama geçmiş konuları kaşımanın insanları kutuplaştırmanın kimseye faydası yok" denildi dikkate almadı.

Herkesin sevdiği bu başkan bir baktık ki Tunceli Belediyesi yerine "Dersim Belediyesi" adını kullanacaklarını açıkladı.

Buyur burdan yak!

Demek ki kendisi gayet belirli ideolojilerin bataklığında

Demek ki kendisi gayet istekli bir şekilde kendisine yönelen sevgiyi dağıtmakla meşgul. Bu girişimin Türkiye'ye hiçbir hayrı yoktur olmamıştır. Çünkü oraya Dersim yerine Tunceli denilmesi bir devlet kararıdır. Cumhuriyet'i kuran kadroların isyanlara saldırılara karşı bir önlemidir. Tunceli demek Cumhuriyet demektir Tunceli demek Atatürk demektir.

Peki AK Parti hükümeti konuya nasıl bakıyor.

Tıpkı Komünist Başkan gibi!

2017 yılında Binali Yıldırım Şırnak Havalimanı'na HDP'li Şerafettin Elçi'nin ismini verdiklerini hatırlattıktan sonra şu ifadeleri kullanıyor:

"Dersim'de 1937 ve 1938'de vahşet yaşanmıştır. Bu topraklar en iyi bilendir. Dersim olaylarının bu topraklarda yaşayan insanlara ne kadar büyük acılar yaşattığını biz bilemeyiz ama bizim dedelerimiz bizim büyüklerimiz yaşadı. İstiyoruz ki bizden sonrakiler yaşamasınlar. O günün tek parti yönetimi CHP ne dedi; 'Dersim bir çıban başıdır' dedi ve bütün buradaki vatandaşlarımızı yok ettiler acımasızca üzerine bombalar yağdırdılar. Yaşlarını büyütüp idam ettiler. "

Tunceli'de 33 Askerimizi karakolda kim şehit etti!

1937'de Seyid Rıza ve Şeyh Said'in en küçük kardeşi Abdürrahim Tunceli merkezli bölgede isyana kalkıştı.

Bölgedeki dönemin emniyet görevlisi İhsan Sabri Çağlayangil anlatıyor: "Atatürk Singeç Köprüsü'nü açmaya gidecek. O tarihte Seyit Rıza Dersim'in lideri. Devlet Fırat üzerine bir köprü yapmış. Köprünün başında da bir karakol. Karakolda 33 askerimiz başlarında İsmail Hakkı adında bir yedek teğmen var. Köprüye Dersimliler saldırı düzenliyor. Karakol yakılıyor ve 33 askerimiz şehit oluyor. İşte bu olay isyanın başlamasıdır. Atatürk olayla ilgileniyor ve kesin talimat veriyor: 'Bu meseleyi kökünden hallediniz..."

Buna rağmen Ankara olayların büyümesini istemediği için bölgeye ikna heyetleri gönderip aşiretlerle görüştü. Ancak ihanet içerisinde olanlar geri adım atmak yerine Mehmetçiği şehit etmeye başlamıştı. Mustafa Kemal Atatürk'ün kesin talimatıyla Tunceli'de operasyon başladı. Türk askerinin kararlı ve başarılı operasyonları sonrasında iyice köşeye sıkışan isyancı Seyit Rıza İngiltere'ye şu mektubu yazıyordu:

ngiltere Dışişleri Bakanlığı'na

Sayın Bakan

Üç aydan beri ülkemde tüyler ürpertici bir savaş sürüyor. Savaş olanaklarının eşitsizliğine yangın bombalarının boğucu gazların kullanılmasına rağmen ben ve yurttaşlarım Türkiye ordusunu başarısızlığa uğrattık. Üç milyon Kürt sesimden ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.

Sayın Bakan en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.

Dersim Generali

Seyid Rıza"

Hikayenin kısa özeti budur...

Kim nasıl düşünürse düşünsün kim hangi pazarlıkları yaparsa yapsın.

Tunceli'nin ismi Tunceli olarak kalacaktır.

Seçim de yapsanız referanduma da taşısanız oranın adı Tunceli'dir!

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/dersime-ak-partiden-tam-destek-52023yy.htm

================================

HÜSNÜ MAHALLİ: Umut yürek ister

Ne zamandan beri belli değil ama FETÖ'cüler; ÖSYM ALES KPSS ve Askeri Okul Sınavları'nı istedikleri gibi sonuçlandırıyordu.

Kızım iki kez doktora sınavına girdi ama her seferinde 69'la bırakıldı.

Müthiş bir örgütlenme.

Geçen ay gözaltına alınan ÖSYM Başkanı Ali Demir kısa bir süre sonra serbest bırakıldı ve ortadan kayboldu.

15 Temmuz 2016'da FETÖ'cü darbe girişiminden sonra AKP benzer yöntemi uygulamaya başladı.

Mülakat sistemi getirildiği için bir AKP'liden 'Hamili kart yakınımdır' notu getirmeyenler hiç bir yere alınmadı ve alınmıyor.

Moraller bozuluyor ve umutsuzluk giderek toplumda yayılıyordu.

Ekmelettin İhsanoğlu travmasını unutursak en büyük çöküntü 16 Nisan 2017 anayasa referandumunda yaşandı.

2.5 milyon mühürsüz oy kullanılmış CHP lideri Kılıçdaroğlu YSK üyeleri için 'çete' demiş anayasa değişmiş ve Erdoğan yeni sistemde ülkenin tek hakimi olmuştu.

24 Haziran 2018'de Muharrem İnce bir umut oldu ama amatörce sonlandı.

31 Mart seçimleri son bir nefesti.

CHP ve İYİ Parti birlikte çok iyi çalıştı ve HDP onlara arka çıktı.

Devletin tüm olanaklarını sınırsız bir şekilde kullanan AKP 31 ilde yenilgiye uğratıldı ve İstanbul'da Ekrem İmamoğlu denilen bir adam tüm hesapları altüst etti.

Çok basit ve yalın gerçeklerle:

'Kompleksiz dürüst şeffaf içten duygusal ve tipik bir Türk insanı'.

Çocukların ve gençlerin 'Ekrem Abisi'…

Devletin tüm olanaklarına sahip 17 yıllık AKP iktidarı onu durduramadı ve durduramayacak.

AKP'de olmayan her şey Ekrem Abi'de var.

Özellikle samimiyet sevgi ve alçak gönüllülük.

Halkın sağduyu ve vicdanı bu gerçeği gördü.

AKP ve yandaş medya ne yaparsa yapsın İmamoğlu'nun oyları gün geçtikçe artıyor.

Önemli olan ciddi bir yanlışlık yapmaması.

İmamoğlu Türk toplumunun son umudu.

Tükenmişken yeniden yeşeren bu umut insanları hayata bağladı.

Çoğunluk yeni bir Türkiye'nin doğacağına inanıyor.

Yeni bir Türkiye çok daha farklı bir Orta Doğu demektir.

Savaşsız bir orta doğu herkesi mutlu eder.

'Yurtta Sulh Cihanda Sulh' tam da böyle bir zaman için söylenmiş.

100 yıldır bu coğrafyada istediği her şeyi yapan ABD ve müttefiği Batılı ülkeler Cumhuriyet'le birlikte Türkiye'nin önünü kesmek için her yola baş vurdu.

Amerikan ve NATO üsleri komşularla kavgalar askeri darbeler iç savaş provaları her kesimde ihanetler BOP ve son olarak Arap Baharı…

Her şeyin sonu geliyor gibi.

Halkın yeniden yeşeren umudu haline gelen İmamoğlu artık AKP'nin korkulu rüyasıdır.

İptal kararını açıklamak için 36 gün bekleyen YSK 250 sayfalık gerekçesiz gerekçeli kararıyla insanların moralini bozmak istedi.

Birileri 'AKP 23 Haziran'da her yola başvurur ve seçimi kazanır' algısını yaymaya çalışıyor.

Başkaları 'AKP kaybedeceğini anladığı an bir gerekçeyle seçimi erteler ya da iptal eder' tezgahında.

İnsanlara 'Boşuna heveslenmeyin İstanbul'u vermeyiz' demek istiyorlar.

İnsanlara 'Boşuna heyecanlanmayın Ekrem kazanamaz' mesajını vermeye çalışıyorlar.

Ama boşuna.

Kim ne yaparsa yapsın sonuç değişmeyecektir.

Ne olursa olsun Ekrem İmamoğlu hep var olacaktır.

Tarih böyle bir şeydir.

19 Mayıs'ta Samsun'dan yola çıkan Mustafa Kemal kısa bir süre sonra tüm dünyanın tanıdığı Atatürk oldu.

Ama öncesinde Türk halkının yüreğinde taht kurdu.

O tahtta yakında İmamoğlu oturabilir.

Sevecen duygusal ve halkçı haliyle.

Toplumsal barış kardeşlik ve esenlik için.

Atatürk çizgisinde içerde ve dışarda kararlı ve inatçı.

Tam bir lider gibi.

İstanbul'u fethetti mi bu iş tamam.

Sonrasını zamanı gelince anlatır birlikte yaşarız.

O zamana kadar da insanların umudunu hiçbir güç yok edemeyecektir.

Gülmek acayip bir silahtır.

Gülmek; moral sevgi ve umuttur.

Müthiş heyecan ve haz verir.

24 Haziran gecesi hepsi yaşanacaktır.

Herkes görev başına.

Umut emek ister.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/husnu-mahalli/umut-yurek-ister-4910503/



- - - - -

- - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Milli egemenlik oyle bir nurdur ki onun karsisinda zincirler erir tac ve tahtlar batar mahvolur.
Milletlerin esirligi uzerine kurulmus muesseseler her tarafta yikilmaya mahkumdurlar.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

27. ALLAH'A INANMAK HIC INANMAMAKTAN NE DAHA EMINDIR, NE DE DAHA AZ CANIYANE

Genellikle insanlar icin hicbir sey, bir kaniti, korku kadar ikna edici kilmaz. Bu ilkenin sonucu olarak hocalar, rahipler, hahamlar vb. butun ilahiyatcilar bize derler ki, "En guvenilir yon tutulmalidir. Allah, varligi hakkinda kuskulanmak kustahliginda bulunanlari siddetli cezalara, azaplara carpacaktir, onun siddeti dogrudur. Bu nedenle tanrisizlardan intikamini acimadan alacaktir. Cunku, deliliklerden ya da fesattan, dinsizlik ve gunahkarliktan baska, bir mutlak hukumdarin varligini reddettir ebilecek hicbir sey yoktur".

Bu tehditleri sogukkanlilikla inceleyecek olursak, soz konusu seylerin "varsayildigini" buluruz. Yani sozunu ettikleri seylerin gercekte olmadigini, varsayilan seyler oldugunu goruruz. Kendisine inanmanin daha guvenilir ve mevcudiyetinde tereddut ya da onu inkar etmenin pek cirkin, pek lanetlenmis oldugunu bize soylemeden once, ise, bir Allah'in varligini inandirici bir sekilde kanitlamakla baslanmaliydi. Bize yine kanitlanmaliydi ki, adil bir Allah, bozuk akillarin anlayamadigi bir zat, varligina inanmaya engel olan bir cinnet halinde bulunduklarindan dolayi insanlari acimasizca cezalandirabilir. Sozun kisasi, kanitlamasi gerekirdi ki, adaletle dolu oldugu soylenen ilahi zat, kendisi hakkinda insanin kusatilmis oldugu yenilmez ve zorunlu cehaleti cezaya carptirabilir. . . Ilahiyatcilarin dusunce, yargilama ve akil yurutme tarzi pek tuhaf degil midir?

Korkunc hayaletler uretirler, onlari celiskilerden olustururlar. Sonra da emin yolun, bizzat icat ettikleri bu hayaletlerin varligindan kuskulanmamak oldugunu soylerler!

Bu yol izlenince, inanilmasi inanilmamasindan daha guvenilir olmayan hicbir sacmalik bulunmaz.

Butun cocuklar tanritanimazdir, Allah hakkinda hicbir fikirleri yoktur; bu durumda bu cehaletleri nedeniyle cocuklar suclu mudur? Cocuklarin Allah'a inanma zorunlulugu hangi yasta baslar? Ergenlik yasinda diyeceksiniz. Bu yas ne zaman baslamalidir?. . . Bundan baska, en derin ilahiyatcilar, hocalar, papazlar, hahamlar tanrinin icyuzu meselesinde yaya kalir ve bu konuda bir sey bilmekle iftihar edemezken, dunyanin halki, kadinlar, isciler, sozun kisasi butun insan kitlesini olusturanlar, bu noktada hangi fikre sahip olabilirler?

- - - - - - - - - - - - -
Insanin azinlikta olmasi, tek kisilik bir azinlik olmasi bile, deli oldugu anlamina gelmiyordu.
Bir dogru vardi, bir de dogru olmayan dogruya sarildigin zaman, tum dunyayi karsina bile alsan, deli olmuyordun.
akillilik cogunluga bakilarak soylenmez.
George Orwell 1984

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Tanrisiz bir dunya fikri bana, kendisi mukemmel olup cehhennem tehdidiyle koseye sikistirabilmek icin kusurlu bir insanlik yaratan bir tanrinin varligindan daha az sacma geliyor.

SALACROU,ARMAND (1899-1989) Fransiz oyun yazari ve senarist.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 


 




-------------------------------------------------
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder