3 Ağustos 2019 Cumartesi

HABİP HAMZA ERDEM : DEVLET VE ORDU

Türkçeden Türkçeye tercümesi:
Ordular halkın ordusu olmazsa, partinin, dinin, cemaatin ordusu olursa boku yersiniz demiş.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  


HABİP HAMZA ERDEM : DEVLET VE ORDU

August 2 2019

XVIncı yüzyılda Avrupa'da Devlet-Ulusların doğuşuna ilişkin bir örnek verilecek olursa; modern anlamda ilk Devlet ve Cumhuriyet'in Hollanda olduğu söylenebilecektir.

Hollanda Devlet'inin bağımsızlığı bir halk hareketi yani ulusal duygu sonucu değil ama İspanyol egemenliğine karşı bir politik özgürlük isteğiyle başlamıştır diyelim.

Ne var ki bu 'politik' özgürlük 'dinsel politika' temellidir.

1558 yılından itibaren İspanya'ya karşı yürütülen savaş Portakal (Orange) prenslerinin yöteminde 'Ordu'ya dayanmakta idi.

Yani iyi örgütlenmiş bir Ordu ve usta 'komutan'lara sahip olunursa Devlet de 'sağlam temeller'e oturtulmuş olur diye düşünülüyordu.

Oysa 1648 Vestefelya (Vestphalie) Antlaşması yapıldığında görüldü ki Ordu her şey demek değildi.

Önemli olan halkın örgütlenmesi yani 'ulus' olabilmekten geçmekteydi.

Tam da bu nedenle her 'Devlet' kılığındaki toplumsal kuruma 'Ulus-Devlet' ya da 'Ulusal Devlet' denmez; dense dense 'Devlet-Ulus' denir diye sürekli olarak yineleyerek gelmekteyim.

Yani 'Devlet' nasıl olsa varolabilmekte ama 'Ulus' temeli olması kimi koşullara bağlı bulunmaktadır.

İkinci saptama Hollanda'da Vestefalya Antlaşması'ndan sonra Portakal Prenslerini seçimle yenerek iktidara gelen Cumhuriyetçi'lerin Jean de Witt'in liderliğinde sadece 'dinsel özgürlük' amacı güdüyor olmalarıdır.

Bu anlamda gerçek bir 'cumhuriyetçilik'ten yani 'ulusallık'tan çok bir 'dinsel naiplik' (régent) sözkonusudur.

Her ne kadar Portakal Prenslerinin baskıcılığına karşı Jean de Witt'in liderliğinde Hollanda yirmi yıl boyunca dinsel özgürlük ortamında kimi ekonomik ve sosyal gelişme sağlamışsa da Fransa kralı XIVncü Louis'in Hollanda'yı (o zamanın Provins Unis'si) işgal etmesi üzerine Jean de Witt halk tarafından 'vatana ihanet' suçuyla öldürülmüştür (1672).

Böylece bir 'Ulusal Ordu'nun varlığının ne denli önemi olduğu ortaya çıkmış olacaktır.

Şöyle de söylenebilir 'Ordu' olacaksa ancak 'Halk için' olacaktır ki ancak o zaman hem 'ulusal güvenlik' ve hem de 'ulusal gönenç' sağlanabilsin.

Bütün bunları Türkiye'deki son 'Askerî Şûra' dolayısıyla anımsatmak istedim.

Türkiye'de III. Abdülhamit'in yönetimde son onyedi yılda 'Türk Ordusu' olabildiğince barındırdığı gerçek ulusalcı komutanlardan tamamen arındırılmış bulunmaktadır.

Son Askerî Şûra'yı tabuta son çivinin çakılması olarak da değerlendirebiliriz.

Kimi tatlısu aydınımsıları ve solcularının başına Atatürkçü ya da Kemalist sıfatı takarak Ordu'nun daha doğrusu Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komutanlarına yaltaklanmaları boş bir hezeyan olmanın ötesine geçemez.

Tüm kurumların ambleminden 'Türkiye Cumhuriyeti' ibaresini kaldırmaya yeminli bir 'iktidar'dan 'Türk Silahlı Kuvvetleri' oluşturmasını beklemek mümkün müdür?

Oluşturulan sözde 'Türk Ordusu' ya da 'Türk Silahlı Kuvvetleri' özde yeni 'Hamidiye Alayları'dır 'Hamidiye Alayları'.

Kuş beyinli şimdi beni 'bozguncu' diye tanımlayacaktır.

Asıl bu kafa ülkeyi felakete götürüp bir 'ulusal bozgun'a uğrattıklarında gerçek 'bozguncu'nun kim olduğu ortaya çıkacaktır.

Ki bu durum pek de uzak değildir.

Ne yazık ki 'uyarmak' yetmemekte ülkenin gerçek aydın ve düşünürleri yeterince etkin olamamaktadır.

Tatlısı aydın ve solcuları da 'nabza göre şerbet' vermeye devam etmektedirler.

III. Abdülhait'e kulluk da denilebilir.

Ben de diyorum ki bu III. Abdülhamit iktidarda olduğu sürece 'Silahlı Kuvvetler' değil 'T. C. Ordusu' 'Peygamber Ocağı' ya da ne bileyim ben 'Mehmetcik' falan sadece ve yalnızca onun 'Alaylı' komutanlarının 'Silahlı Kuvvetleri' olmaktan kurtulamayacaktır.

Tersini savlamak 'eşyanın doğasına aykırı' davranmak demek olur da ondan. .

Published By



- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Turkiye nin asil sahibi ve efendisi gercek uretici olan koyludur.
O halde herkesten daha cok refah saadet ve servete mustahak ve layik olan koyludur.
Onun icin Turkiye Buyuk Millet Meclisi nin iktisadi siyaseti bu asl gayeye erismek maksadini guder.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

180. INANMAYANIN OLURKEN TOVBE ETMESI, INANMAMAK ALEYHINE HICBIR SEY KANITLAMAZ

Inanicilik taraftarlari, inanmayanlari, cogunlukla "samimiyetsizlikle" suclarlar, cunku hastalik sirasinda ilkelerinde sarsildiklari, goruslerini degistirdikleri ve olurken kanaatlerini terk ettikleri gorulur. Vucut perisan oldugu zaman, muhakeme yetisi de birlikte perisan olur. Sakat ve is yapamaz insan, son demi yaklastiginda, akil ve muhakemesinin kendisini terk ettigini bizzat fark eder. Asil belirgin niteligi cesareti yikmak, korkak kilmak ve dimagi zayiflatmak olan bazi hastaliklar vardir; bazi hastaliklar da vardir ki, bedeni yikima ugratirken muhakemeyi asla bozmaz. Her ne olursa olsun, hastaliginda kanaatini degistiren bir inancsiz, dinin kesin bir sekilde zorunlu kildigi gorevi saglikliyken ihmal eden bir inanandan ne daha nadirdir, ne daha olaganustu. Saltanati doneminde tanrilar hakkinda az saygi gosteren Isparta Krali Cleomenes, hayatinin sonlarinda hurafelere inanir oldu. Tanrisalligi kendisiyle ilgilendirmek icin cevresine bir suru rahip ve haham topladi. Dostlarindan biri kendisine, bundan dolayi saskinligini soylediginde, Cleomenes su cevabi verdi: "Ne sasiriyorsunuz? Ben artik eski ben degilim; ayni adam olmadigimdan ayni tarzda dusunemem ".

Din imamlari gunluk islerinde, baskalarina ogrettikleri siki ilkeleri yalanlar ve ogrettikleri siki dini hukumlere oldukca sik karsi gelirler. Oyle ki, inancsizlar onlari samimi olmamakla suclarlar. Bazi inancsizlar, gerek can cekisme gerek hastaliklari sirasinda, saglikliyken savunduklari gorusleri yalanlarsa, rahipler, savunduklari dini saglikliyken bile yalanlamazlar mi? "Kendi yapmadiginizi, neden baskalarina yaptiriyorsunuz?" paylama sorusuna maruz olmazlar mi? Comert, acgozlulukten arinmis, gorkemin dusmani, yoksullugun dostu Prelats'lar, yani ruhani baskanlar goruyor muyuz? Sozun kisasi, bircok Hiristiyan rahibin yaratilisinin, hudalari ve ornek misalleri olan Hazreti Isa'nin siki ahlakina uydugunu hic goruyor muyuz?

- - - - - - - - - - - - -
Sonunda, Clover, Gozlerim artik iyi gormuyor, dedi.
Gerci gencken de dogru durust okuyamazdim ya.
Ama bana oyle geliyor ki, yazilarda bir degisiklik var.
Yedi Emir eskisi gibi duruyor mu, Benjamin?

George OrwellHayvan Ciftligi

- - - - - - - - - - - - -
Aci geldigi zaman, Tanri'dan bir isaret gelmesini arzulariz, zaten coktan gelmis oldugunu unutarak.

MCLAUGHLIN,MIGNON (1913-1983) ABD'li yazar ve editor.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder