30 Ağustos 2019 Cuma

Dün ve bu gün öne çıkan bazı makaleler.. 2019/08/30

  1. RIFAT SERDAROĞLU: VAKFA VÂKIF OLALIM
  2. MURAT MURATOĞLU: MEMURA YÜZDE 4+4 ÇAYA YÜZDE 30 ZAM
  3. ÜMİT ZİLELİ: AŞIK "ŞEMS"İN ÖNLENEMEYEN YÜKSELİŞİ!. .
  4. YILMAZ ÖZDİL: 30 AĞUSTOS'TA KAYBETSEYDİK…
  5. RIFAT SERDAROĞLU: ŞİMDİ REŞİT OLDUNUZ
  6. EMİN ÇÖLAŞAN: CUMHURBAŞKANINA YAKIŞIYOR MU?
  7. YILMAZ ÖZDİL: İNSAN İÇİNE ÇIKABİLMEK…
  8. ÜMİT ZİLELİ: BİR MİLLETİ YARATAN BÜYÜK TAARRUZ!. .






================================

RIFAT SERDAROĞLU: VAKFAKIF OLALIM

Vakıf; Bir hizmetin sürüp gidebilmesi için kişilerin KENDİ İSTEKLERİYLE bağışladıkları KENDİLERİNE AİT para ve mülklere VAKIF denir.

Vâkıf; Öğrenmek bilmek hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olmak demektir.

Vakıflar hakkında herkes konuşuyor.

Arzu ederseniz ülkemizin en meşhur vakıflarından olan TÜRGEV ve TÜGVA'ya beraberce vâkıf olalım!

Vâkıf olalım ki bu vakıfların sahibi olan Erdoğan Ailesine haksızlık etmeyelim…

Birinci Konu;

Bu vakıfların vergiden muaf olmaları!

Yani yönetenler diyor ki "sen ülkeye yararlı işler yapıyorsun ben de senden vergi almayarak sana destek oluyorum. " Buna Bakanlar Kurulu karar veriyor.

18 yıldır ise AKP karar veriyor!

İkinci Konu;

İnsanlar vakıflara kendi istekleriyle bağış yapacaklar.

Herhangi bir zorlama "Senin devlette olan işini çözerim ama sen de bizim vakfı görüver" gibi nüfuz yolsuzluğu veya "Bak bağış yapmazsan vergi denetimi-polis kapını çalabilir" türünde bir mafya usulü zoraki bağış olmayacak.

Üçüncü Konu;

Şahıslar veya kuruluşlar sadece kendi mallarını vakfedebilirler. Vakfedilen malda Türk Milletinin veya başka birilerinin nokta kadar hakkı varsa o mal vakfedilemez.

Bugün zorlama ile bağışlatırsınız yarın biz geliriz ve Türk Milletinin hakkını iade ederiz sizleri ve engel olmayanları yargıya teslim ederiz.

Bu üç konu bir malın vakfedilmesinin temelidir anayasasıdır.

Bu üç temel kural ışığında Bilal Erdoğan' ve Usame Erdoğan'a soralım;

-Elin Arabı neden vakfınıza 100 MİLYON DOLAR bağışladı?

-Bu bağış karşılığında İstanbul'da hangi yerin imar planı değiştirildi?

-Bu imar değişikliğinden Türk Milleti ve çevre ne kadar zarar gördü?

Gelelim en önemli konuya;

Hazine arazisi olan kupon araziler (!) TOKİ'ye devrediliyor.

TOKİ aynı araziyi AKP'li bir belediyeye bedavaya devrediyor.

Belediye bu arsaya ğrenci Yurdu" yapıyor.

İçine her türlü malzemeyi koyuyor. Buraya kadar tamam mı?

Sonra AKP'li belediye bitmiş-döşenmiş binayı arsası Türk Milletinin yapımı için tamamı Türk Milletini parasından oluşan belediye bütçesinden oluşmuş parayı harcayarak Bilal Erdoğan'ın vakfına bedavaya devrediyor.

Bilal Oğlan da öğrencilerden para alıp onları yurda kabul ediyor!

Bunun Bilal Oğlanın cebine para koymaktan bir farkı var mı?

Şimdi Cumhuriyet Savcılarına soruyorum;

Bu durum yasalara ve teamüllere uygun bir vakfetme olayı mıdır?

Türk Milletinin hakkı olan hazine arazileri Belediye bütçesine katkısı olan insanlarımızın haklarını kim ve hangi yetkiyle Bilal Oğlanın vakfına bağışlar?

Sayın Savcılar;

Bu yapılan dalaveredir. Hileli satıştır. Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırıdır.

Vakıf sahibi ve soyadları Erdoğan olan çocuklara eğer Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasa idi bu paralar mallar vakfedilir miydi?

Bırakın milyonlarca parayı bu kişilere selam veren çıkar mıydı?

Bu yapılan Allah'ın huzurunda milletin malının üstüne oturmaktır ve büyük günahtır.

Hukuk Devletinde ise nüfuz yolsuzluğu ve hileli satıştır.

Hele küçücük çocukları istismar eden sapıkları koruyan bünyesinde barındıran vakıf müsveddelerine belediyeden para-mal aktarmak tam bir utanç vesikasıdır.

Niçin susuyorsunuz? Neden görevinizi yapmıyorsunuz? Yoksa sizi de mi vakfettiler? Vâkıf oldunuz mu?

================================

MURAT MURATOĞLU: MEMURA YÜZDE 4+4 ÇAYA YÜZDE 30 ZAM

Memur ve memur emeklileri 2020 yılı için yüzde 4+4 2021 yılı için yüzde 3+3 zam aldılar. Halbuki memur değil de çay olsalardı yüzde 30 zam alacaklardı. Belki zam yapmadı ama memurunu düşünen devlet hoşça vakit geçirmeleri için hazırladığı tiyatro oyununuseyrettirmeyi ihmal etmedi. Bu gösteri memurlara geldi. Senaryoya göre memur maaş zam oranını belirleme günü gelir çatar. Toplu sözleşmelerdeki saçmalıklar dikkat çekmeye başlar. Sendika isteklerini sıralar. Karşılanmazsa çok kötü olacağını fena yapacaklarını gönül koyacaklarını falan sayıklar. Devlet cücük kadar teklif eder. Sendika isyan bayrağını çeker. Birinci perde biter.

★★★

İkinci perdede sözde bir çekişme! Aslında cilveleşme… Ne devletin ne sendikanın istediğiolur. Hakem heyetine gidilir. Halbuki zam oranları çoktan belirlenmiştir. Bu sayede kimse tepki çekmeyecektir.

Hakem heyetinin kaybedeceği ne var ki? Size bir üyesinden bahsedeyim geri kalanları siz tahmin edin!

Cumhurbaşkanı tarafından seçilen profesör doktor olan üye aynı zamanda hukuk fakültesi dekanı olarak atanır…

Üniversitesindeki açılış töreninde Cumhurbaşkanı'na fahri doktora unvanı vermeyi kararlaştırır. Sunumda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elini öpmek istemesi ile gündeme gelir. Erdoğan elini öptürmez. Dudakları havada kalır. Öyle de tarafsızdır!

★★★

Ülkede sendikaların gereksizliğini ortaya koyan bir karar oldu. Sendika ne isterse istesin İktidar yine vermek istediğini veriyor. Neden boşu boşuna pazarlık yapılıyor?

Niye sendika yöneticilerine maaşlar ödenip masrafları karşılanıyor? Neden sendikalar var? Ne işe yararlar? Buyursunlar bu soruları cevaplasınlar.

Benzine elektriğe yapılan zamları "fiyatlarda değişiklik" diye haberleştiren yalaka basınımız anlaşmayı koca koca puntolarla "memura zam müjdesi" diye verdi. En kötüsü geride kaldı Türkiye eski Türkiye değil demişlerdi. Hükümetten ilgili bakan dahil kimse çıkıp bahsettikleri güçlü Türkiye ekonomisinden memura neden pay vermedikleriniaçıklamadı!

★★★

Sözleşmede enflasyon farkı denince kaç artı kaç verildiğinin bir önemi yok! Önce enflasyonu geçmesi gerek. Az kalırsa enflasyon farkına tamamlanıyor.

Verilen zam enflasyonun altında kalacağı için enflasyon kadar zam yapılacak. O da inananı olmayan İstatistik Kurumu'nun açıkladığı enflasyon! Hani bir türlü artmayan devamlı sezon sonu indiriminde olan…

★★★

Zira isteseler de maaşlara zam yapamazlar! Kasada para kalmadı. Son kalan da kendilerine yetecek kadar… Daha Van Gölü kıyısına 1071 metrekare Ahlat Köşkü'nün inşaatına başlayacaklar!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/memura-yuzde-44-caya-yuzde-30-zam-5307161/

================================

ÜMİT ZİLELİ: AŞIK "ŞEMS"İN ÖNLENEMEYEN YÜKSELİŞİ!. .

Onu gayet iyi tanıyorsunuz…

Adı Ethem Sancak… Gençliğinde sıkı bir "Mao'cu" idi!. . Sonraları iş dünyasına dahil oldu. AKP öncesinde ecza depoları vardı. Durumu fena değildi ama işte o kadar… 2000'li yıllarda Reis'le tanıştı… İşte ne olduysa bundan sonra oldu; Ethem Bey bir büyüdü pir büyüdü… Şirketler medya patronluğu filan derken bir baktık silah üreticiliğine soyunmuş!. .

2014 yılında BMC'yi ihaleye tek başına girerek 751 milyon liraya almıştı Sancak; o sıralarda iktidara olan yakınlığı ve bağlılığı ile bilinen Star ve Akşam gazetelerinin patronuydu. Sahibi olduğu Es Mali Yatırım Danışmanlık şirketi 725 milyon TL teklif etmişti. Bunun üzerine teklif verecek bir başka şirket zaten yoktu!. TMSF yetkililerinin ısrarı hatta neredeyse yalvarması sonucu Ethem Sancak insafa gelip teklifini 26 milyon TL artırdı. Böylece koca BMC 751 milyon TL'ye Es şirketinin oldu!. .

Halbuki o alanı bilenlerin iddiasına göre BMC'nin yalnızca arsası 1.5 milyar TL ediyordu!. . Ayrıca şirketin 1 milyar lirayı bulan borcunun 800 milyon TL'lik kısmını da TMSF karşılıyor Sancak'ın üzerine yalnızca 200 milyonluk borç kalıyordu!. .

Üstelik daha ihaleyi kazandığı sırada yaptığı açıklamada da projenin finansmanının hazır olduğunu söyleyen Sancak "Dost ve kardeş bir ülkenin kurumunun da ihaleyle ilgilendiğini" belirterek şöyle diyordu:

Katar devletinin bir kuruluşu. Ortaklıkla beraber finansmanı çözeceğimiz bir modeli geliştiriyoruz… Daha stratejik bir kurum olma ihtimali yüksek!. .

Geliştirilen modelin ne olduğunu nasıl bir stratejik kurum olacağını biz sıradan ahali yıllar sonra Türk ordusunun en stratejik üretimleri gerçekleştiren "Tank Palet Fabrikası'nın" bu arkadaş ve ortağı Katar'a adeta "hediye edilmesi" ile öğrenecektik!. .

Bu aralar o ihalenin iptaliyle ilgili çelişkili bilgiler alıyoruz göreceğiz!. .

Allah nasıl da "yürü ya kulum" dedi!. .

Zaten bu muhterem kısa bir süre sonra BMC'yi nasıl aldığını da anlattı…

AKP'li Cumhurbaşkanı ile konuşmasını aktaran Sancak'ın BMC'nin satılış hikayesini kendi ağzından kendi sözleriyle dinleyelim:

Liderimiz bana dedi ki 'Sen o otomotiv şirketinin altından kalkabilir misin?' Valla ne emrederseniz onu yaparım. Ama buna gücüm yetmeyebilir… Savunma sanayine girmek o gün için bir macera. Dedim bu para var. Ama diyelim ki aldım. Bunu emrettiğiniz gibi güçlü bir sanayi şirketi haline getirebilmem için güçlü bir fon olması lazım arkamda. 'Ne yaparız' dedi. Siz büyük ferasetinizle Arapların onurlu bir bölümünü kendine getirttiniz. Katar'la neredeyse tek millet iki devlet haline geldik. Allah da gani gani para vermiş Katar'a. Emir'de sizi kırmaz. Katar devletini ve silahlı kuvvetlerini bana ortak ederseniz bu işin altından kalkarız. Sağ olsun Emir'i aradı o da kırmadı. BMC'nin yüzde 50 eksi birini Katar ordusuna sattım. Tek başıma yapmak istemiyordum. Benim gibi deli bir laz ortak önerdi sayın Cumhurbaşkanım. Onu da aldım; Talip Öztürk eşit bölüştük…

Gördüğünüz gibi gayet kolay! Böylece ihaleyi niçin yalnızca Sancak'ın şirketinin tek başına girip aldığını Katar ordusuyla nasıl ortak olduğunu Türk ortağı bile nasıl bulduğunu anlayabildik!. .

Zaten Ethem Sancak büyük bir yüce gönüllülükle "Onu tanıdıkça aşık oldum" dediği Cumhurbaşkanı'na olan aşkını "Mevlana ile Şems'in" aşkına benzetmemiş miydi!. .

MKE'den BMC'ye uzun ince bir yol!. .

Gelelim bu muhteremin zirveye nasıl tırmandığı meselesine…

Bunun sırrı aslında Türkiye'nin silah sanayinin nasıl el değiştirdiği ile de yakından alakalı!. . Bundan 10 yıl öncesine kadar ağırlıkla kamu kuruluşları tarafından yapılan silah üretimi bugün artık Sancak'ın BMC'si ve Cumhurbaşkanı'nın damadı Selçuk Bayraktar'ın şirketleri eliyle yürütülüyor…

Mesela yakın zamana kadar silah sanayinin omurgasını oluşturan Makine Kimya Enstitüsü'nün (MKE) artık esamesi bile okunmuyor desek yeridir!. . 1993 yılında Türkiye'nin en büyük 10'uncu sanayi kuruluşu olan MKE yıllar içinde öylesine geriledi ki (geriletildi de diyebiliriz sanırım) 2018 yılında ilk 500 listesinde 133'üncü sırada yer alabildi!. .

O yıllarda ilk 10 içinde 7'sini kamu şirketleri oluşturuyordu. İlk sırada TÜPRAŞ ikinci sırada TEKEL yedinci sırada Türkiye Şeker Fabrikaları sekizinci sırada Ereğli Demir Çelik dokuzuncu sırada PETKİM ve onuncu sırada da MKE vardı!. .

Şimdi hiçbirisi yok! Bu kamu kuruluşlarının neredeyse tümü özelleştirildi iyi mi!. . Gelelim BMC'nin füze hızıyla yükselişine; 2015'de ilk 500 şirket içinde bile olmayan BMC 2017 yılında listeye 79'uncu sıradan dahil oldu!. . 2018'de ise 61'inci sıraya yükseldi!. . 2019'da ne olacağını ise Allah bilir!. .

Ancak satış gelirleri pek çok şeyi anlatmaya yetiyor; Sadece 751 milyon liraya alınan BMC'nin 2018 yılındaki satış geliri tam olarak 2 milyar 676 milyon lira olarak gerçekleşti!. . Şirketin aktif büyüklüğü ise 6 milyar 869 milyon TL'ye ulaşmış durumda!. . Ne diyelim:

Allah bereket versin!. .

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/umit-zileli/asik-semsin-onlenemeyen-yukselisi-5307096/

================================

YILMAZ ÖZDİL: 30 AĞUSTOS'TA KAYBETSEYDİK…

30 Ağustos'ta kaybetseydik…

İstanbul hâlâ İngiliz şehriydi.

Asrın liderimiz İngiliz Muhipleri Cemiyeti'ne üye olsa bile anca avam kamarasına girebilirdi.

Rize Kontu Siirt Dükü Kasımpaşa Markizi olmadığı için maalesef lordlar kamarasına almazlardı.

Vahdettin Köşkü'nü makam ofisi olarak kullanamazdı çünkü Vahdettin'in sülalesi zaten orada oturuyor olurdu.

Sevr geçerli olacağı için Erzincan doğumlu Binali Yıldırım Ermenistan vatandaşı olacaktı.

İzmir milletvekili filan olmayı boşver İzmir'e gitmek için Yunan konsolosluğundan vize almak zorundaydı.

İstanbul'a belediye başkan adayı olamayacağı gibi o aldığı Yunan vizesiyle İstanbul'a turist olarak bile gidemezdi çünkü İstanbul Schengen bölgesine dahil olmayacaktı illa İstanbul'u görmek istiyorsa gidip bir de İngiltere vizesi almak zorundaydı.

Bülent Arınç'ın nüfus kağıdına Bülentis Arınçopulos yazabilirlerdi çünkü doğduğu şehir Bursa asimilasyon meraklısı Yunanistan'a aitti.

İçişleri bakanımız aslen Pontuslu olacaktı.

Mardin'e kayyum vali atayamazdık çünkü zaten Fransız müstemleke valisi görevde olacaktı.

Gazi kahraman şanlı olamayacaktı Lö Antep Dö Maraş Dö la Urfaux olacaktı.

Ahmet Davutoğlu Osmanlı'yı yeniden kuramadı ama belki Roma İmparatorluğu'nu yeniden kurabilirdi çünkü İtalyan şehri Konya'da dünyaya gelecekti.

Üç saatte Şam'ı alıp cuma namazı kılmaya Emevi Camisi'ne gidemediler maalesef Vatikan'a giderlerdi gari.

Ankara zaten elimizde kalmazdı ama de ki kaldı… Ankaralı Ali Babacan İstanbul'daki parti kurma toplantılarına gitmek için her defasında 50 lira yurtdışı çıkış harcı ödemek zorundaydı.

Sayın hükümetimiz Kazdağları'nı Kanada şirketine veremezdi çünkü Çanakkale İngiliz şehriydi İngiliz hükümetinin kendi topraklarını bir başka ülkeye peşkeş çekmesi mümkün değildi!

Edirne'den Ardahan'a diye bir gururumuz olamayacaktı.

Yunanistan'dan Ermenistan'a olacaktı.

Şu an kendi topraklarımız içinde seyahat ettiğimiz Van Gölü Ekspresi'ne binersek Ermenistan'a Kurtalan Ekspresi'ne binersek Kürdistan'a Kars Ekspresi'ne binersek Yunanistan'dan Ermenistan'a Toros Ekspresi'ne binersek Fransa'dan İtalya'ya gitmiş olacaktık.

Asrın liderimizin bizzat açtığı İstanbulzmir otoyolu İngiltere'yle Yunanistan arasında gidip gelmeye yarayacaktı.

30 Ağustos'un kıymetini bilmek gerekir.

Mustafa Kemal'e dil uzatan ya vatan hainidir ya da vatan hainidir.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/30-agustosta-kaybetseydik-5307213/

================================

RIFAT SERDAROĞLU: ŞİMDİ REŞİT OLDUNUZ

AKP geçen hafta 18'inci yaş gününü kutladı!

Vatana millete yavru vatan Kıbrıs'a tüm dış temsilciliklerimize BOP'a Astana Sürecine El-Kaide'ye El-Nusra'ya İhvan'a Barzani'ye Salih Müslim'e Şivan Perver'e İbo'ya İmralı Apo'suna Hamas'a El-Beşir'e Maduro'ya Putin'e Trump'a Kuzu-Kuzu Burhan'a ve Ağlayan Kaşar Bülo'ya hayırlı ve uğurlu olsun…

Huber Apo'nun-Serok Ahmet'in Bebecan Ali'nin yokluğu biraz burukluk yarattı ama Samanyolu İlahi Grubunun yanık ilahileri ve Först Leydi'nin aynen Diyarbakır Meydanında İmralı Apo'sunun mektubu okunurken olduğu gibi ağlaması salonda havayı biraz yumuşattı çoğunluk ağladı ferahladı!

Artık AKP 18 yaşını doldurdu ve reşit oldu. Her icraatından kendisi sorumlu!

Bundan böyle şunları duymayacağız;

-Küçükken şeker veren bir amca bizi kandırdı!

-Askerde bizi kandırdılar!

-Bizi FETÖ alçağı da kandırdı. Halbuki ne istediyse hep vermiştik vericiydik yani!

özüm Süreci diye bizi Dolmabahçe Sarayında aldatıp canımızı çok yaktılar!

Habur'dan girenler de bizi kandırdılar!

-Reza Zarrab önce vatansever ve hayırsever idi. Sonra casus olup bizi aldattı!

-Saatçi Zafer bile benimkinden daha pahalı kol saati takarak aldattı!

-Trenden inenler bizi kandırdı!

-Tony Blair otelde kandırdı. "AB'ye sokacağız" dedi bir türlü sokmadı!

-Stratejik ortak Trump bizi aldattı!

-Dostum Putin de bizi kandırdı!

-Papa bile bizi kandırdı yahu o da FETÖ'nun adamıymış meğerse!

-En sonunda Özge kızımız da damadımızı kandırdı! Bu bize çok koydu!

Eyy AKP

Hani "Ne aldatan ne aldanan" olacaktınız?

Bu güne kadar sizi kim kandırdıysa kim sizden faydalandıysa artık tamam.

Kandırılma aldatılma işine bir son verin. Artık 18 yaşını tamamlayıp hukuken reşit oldunuz. Bundan böyle kandırılırsanız aldatılırsanız bu ilişkilere gönüllü olduğunuzu varsayacağız.

Ne bu yahu! Sizi kandırmayan kalmamış. Neredeyse sizi kandırmayan ahirete imansız gidecek!

Yetti gari artık kanmayan kandırmayan çalmayan yöneticiler istiyoruz…

Eyy AKP Genel Başkanı;

Önce Akademisyen Danışman sonra Büyükelçi ve Dışişleri Bakanı daha sonra "Sevdam dediğin" AKP Genel Başkanlık koltuğunu verdiğin Genel Başkan ve yıllarca Başbakanlık yapmış has evladın neler söylüyor yahu?

Serok Ahmet kafayı mı kırdı yoksa kilo-kilo yürek mi yedi?

Bunlar ne çabuk unuttular senin tokadın tadını?

Serok Ahmet; "Terör dosyaları açılırsa bazıları insan içine çıkamaz" derken eliyle de senin resmini işaret etmiş!

Ne demek insan içine çıkamamak? Bundan böyle hayvanların içine mi çıkılacak?

Serok Ahmet "Stratejik bir Derinlik" peşinde mi? Bu derinliğe sizi mi gömecek?

Eğer Serok Ahmet gibileri şimdiden susturmazsan yol olur!

Ne racon kalır ne de delikanlılık! Bak ne diyor; nsan içine çıkamaz!"

Eyy Serok Ahmet;

Ne biliyorsan teker-teker anlatmalısın. Korkma "Dik dur eğilme AKP tabanı seninle!" Anlattıkça açılır ferahlarsın.

Anlat bakalım;

Dönemin Başbakanı Valilere "PKK'lılara dokunmayın" diye nasıl emir verdi?

17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olayında sen "Bu Bakanları Yüce Divana sevk edelim" dediğinde Reyiz sana nasıl bağırdı? Ne dedi? "Oğlum Ahmet işin ucu ya bize dayanırsa" dedi mi?

Anlat Serokçuğum;

Örneğin MİT Tırlarını anlat! Yunanistan'a verilen adaları anlat!

Bir de şu Reza Zarrab olayının gerçeğini anlat. Kim lüpledi 2 5 MİLYAR Doları?

O dört Bakan kendi başlarına mı yemişler onca haltı?

Anlat ki hem sen kurtuluşa er hem biz rahatlayalım.

Sen yeter ki anlat. Sana söz anlatırsan siyasette seni tüm gücümüzle arkandan destekleyeceğiz.

De hadi yiğidim madem başladın dökül dökül…

================================

EMİN ÇÖLAŞAN: CUMHURBAŞKANINA YAKIŞIYOR MU?

Sevgili okurlarım Türkiye'de çok acayip bir süreç yaşıyoruz. Yakınlık duyduğumuz siyasi parti ya da siyasal görüşümüz ne olursa olsun bu acayiplik ortada sırıtıyor.

Görev başında bir cumhurbaşkanı var.

Görev başında bir de iktidar partisinin genel başkanı var.

İkisi aynı kişi!

Olacak şey değildir…

Neden olacak şey olmadığını bir kez daha anlatmaya çalışayım.

Anayasa madde 104:

"Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder. "

Bunlar çok önemli kavramlardır.

Demek ki neymiş!. .

Cumhurbaşkanı Türk Milleti'nin BİRLİĞİNİ temsil etmekle yükümlü imiş!

Daha doğrusu Recep Bey dönemine kadar böyle bilinirdi.

★★★

Anayasamızda çok önemli bir madde daha var. Madde 103… Cumhurbaşkanının Meclis önünde ant içme metnini özetliyorum:

"…Üzerime aldığım görevi TARAFSIZLIKLA yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda NAMUSUM ve ŞEREFİM üzerine ant içerim. "

Namus ve şeref üzerine edilen bir yemin o yemini eden herkesin omuzlarına büyük sorumluluk bindirir.

Hele o yemin "Tarih huzurunda" ise.

★★★

Şimdi sormak gerekir:

"Recep Bey yeminine bağlı kaldı mı?

Normal zekalı herhangi birinin kim olursa olsun bu soruya "Evet" demesi mümkün değildir.

Bunlar bir referandum düzenleyip cumhurbaşkanına aynı zamanda parti genel başkanı olma hakkı verdiler.

Yani Recep Bey'in şu anda iki şapkası var:

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı.

★★★

Beyefendi her gün törenler düzenliyor meydanlara ve kürsülere çıkıp nutuk atıyor.

Hem de sadece cumhurbaşkanı şapkasıyla!

Başta CHP olmak üzere muhalefet partilerine ve onların genel başkanlarına bindiriyor bazen eskilere gidip diline İsmet İnönü'yü bile dolamaktan çekinmiyor.

Yandaş medya onun sözlerini örnek verirken hep "Cumhurbaşkanı dedi ki" diye başlıyor.

Nerede kaldı ettiği namus ve şeref yemini?

Hani "Tarafsız" olacaktı!

★★★

Şimdi onun ağzından önceki gün çıkan şu sözlere bakalım:

"İstanbul'a sahip çıkacağız. Bu aziz şehrin bölücü örgüt destekçilerine peşkeş çekilmesine engel olacağız…"

İstanbul'u bölücü örgüte kim peşkeş çekiyor nasıl çekiyor?

Tahmin ediyorum bu sözleriyle Ekrem İmamoğlu'nu işaret ediyor da bunun herhangi bir belgesi var mı bu konuda açılmış soruşturmalar var mı?

Galiba yok!

Niyetleri acaba kitabına uydurup İstanbul'a da kayyum atamak mı?

Belki!

★★★

Sonra sıra CHP ve Kılıçdaroğlu'na bindirmeye geliyor:

"Sen bitmişsin. Öyle üç beş belediyeyi almakla bir yere varılmaz. Kazandığınız üç beş belediye sizi yanıltmasın…"

Üç beş belediye demekle acaba neyi kastediyor?

Kendi partisi son seçimlerde CHP'nin elinden bir tek önemli belediyeyi alamadı. Tam tersine İstanbul Ankara Antalya Adana Mersin Kırşehir Bilecik Ardahan gibi nice belediyeleri CHP'ye kaptırdı.

Kendisi ve partisi adına büyük bir hezimetti.

Şimdi o hezimeti unutturmaya çalışıyor.

Unutmasın ki beyefendinin ç beş belediye" diyerek küçümsediği belediyelerde milyonlarca insanımızın anasının ak sütü gibi helâl oyları var.

O oylar Türkiye'deki seçmen kitlesinin yarıdan fazlasını temsil ediyor.

Yani küçümsenecek bir hadise değildir.

★★★

Sevgili okurlarım şimdi size soruyorum…

Bu ayrımcı sözler bir cumhurbaşkanına yakışıyor mu?

Namusu ve şerefi üzerine etmiş olduğu tarafsızlık yeminini falan da bırakıyorum bir yana…

Anayasa uyarınca devletin başıdır ve Türk Milleti'nin birliğini temsil etmekle yükümlüdür.

Anlaşıldığı kadarıyla çevresindeki hiç kimse de kendisini uyaramıyor. Oysa birkaç kişi bile bu görevi yerine getirse beyefendi boş bir vakit bulduğunda başını iki elinin arasına alıp "Yav beni eleştirenler acaba belli konularda haklı mı" diye biraz olsun düşünür…

Ama yakın çevresinde kendisini uyaracak bir babayiğit yok ki!. .

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/emin-colasan/cumhurbaskanina-yakisiyor-mu-5301809/

================================

YILMAZ ÖZDİL: İNSAN İÇİNE ÇIKABİLMEK…

Sadece 21 ay başbakanlık yaptı.

İlk iş kendine şarkı yaptırdı…

Adam kim yiğit kim /

kim kim kim kim /

bir bilge adam /

bir yiğit adam /

bir hışımla geldi geçti /

Davutoğlu Ahmet hoca /

peh peh peh peh…

Bu peh peh başbakanken…

Asker-polis 466 şehit verdik.

Pkk'yla Hizbullah birbirine girdi iki gecede 53 kişi öldü adeta içsavaş provası gibiydi 35 şehirde 68 ilçede çatışma yaşandı kimisi tekbir getiriyordu kimisi biji naraları atıyordu 212 okul üç bin işyeri 263 kamu binası 190 banka şubesi 75 PTT şubesi 80 siyasi parti binası 340 sivil otomobil 216 resmi otomobil 30 dernek binası kullanılamaz hale geldi müzeler spor salonları saldırıya uğradı elektrik trafoları mobese kameraları trafik lambaları ateşe verildi Kuran kursu binalarına molotof atıldı marketler yağmalandı yedi şehirde 34 sene sonra sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Diyarbakır'da Hdp mitinginde bomba patladı beş vatandaşımız öldü.

Suruç'ta bomba patladı 34 vatandaşımız öldü.

Cumhuriyet tarihinin en ağır terör saldırısı oldu Ankara Garı'nda bomba patladı 109 vatandaşımız hayatını kaybetti.

İstanbul Sultanahmet'te bomba patladı 13 turist hayatını kaybetti.

Ankara Çankaya'da askeri servis aracı geçerken bomba patladı 29 vatandaşımız hayatını kaybetti.

Ankara Kızılay'da otobüs durağında bomba patladı 38 vatandaşımız hayatını kaybetti.

İstanbul Taksim'de bomba patladı dört turist hayatını kaybetti.

"Memleketin her tarafı canlı bomba dolmuş siz ne işe yararsınız bunları niye yakalamıyorsunuz?" diye sordular… "Hepsinin tek tek isim listesi elimizde ama eylem yapmadan tutuklayamayız Türkiye sebepsiz yere insanların tutuklanabileceği bir ülke değil" dedi!

Hendekler kazılmasını evlerin cephaneliğe çevrilmesini armut gibi seyrettiler Sur'da Cizre'de Nusaybin'de adeta savaş yaşandı tanklar filan binalara ateş açtı bir yıl sürdü 249 şehit verdik.

Diyarbakır Barosu başkanı Tahir Elçi göz göre göre öldürüldü.

Takvimde başka gün kalmamış gibi tam 29 Ekim'de Cumhuriyet Bayramı'nda Kürdistan silahlı kuvvetleri topuyla tüfeğiyle topraklarımızdan Kobani'ye resmi geçit yaptı.

"Bana serok Ahmet diyorlar Kobani'deki kardeşlerimizin alnından öpüyorum" dedi.

Dünyada ne kadar köktendinci terörist varsa hepsi Türkiye üzerinden Suriye'ye geçirildi sonra o silah bumerang gibi Türkiye'ye döndü Kilis'e Işid füzeleri düştü 20 insanımız hayatını kaybetti.

Vatan toprağı terkedildi.

Süleyman Şah Türbesi'ndeki boş sandukalar tanka yüklendi götün götün kaçıldı.

Rus savaş uçağı düşürüldü.

"Komşularla sıfır sorun" dedi.

Sıfır komşumuz kaldı.

"Avrupa Birliği'yle Kayserili pazarlığı yaptım Avrupa'ya vizesiz gideceğiz" dedi bunu dediğinde 2016 yılıydı anlattığına göre "Suriyelileri alacaklar üstüne bize 10 milyar euro verecekler"di.

Para yerine babafingoyu aldık… Cahil cühela beş milyon Suriyeli kimlik kontrolü bile yapılmadan hobaraaa diye Türkiye'ye sokuldu.

(Dışişleri bakanıyken…

Mavi Marmara feribotu basıldı insanlarımız öldürüldü.

Musul konsolosluğumuz basıldı konsolosumuz kaçırıldı. )

Fethullah Gülen'i Pensilvanya'da ziyaret ederken dışişleri bakanıydı.

17 Aralık TBMM'de aklanırken başbakandı.

Stratejik derinlik diye kitap yazmıştı stratejik takoz'u da o yaptırdı…

Akp'nin meclis grup salonundaki kürsü Tayyip Erdoğan'ın boyuna göre ayarlıydı Davutoğlu başbakan olunca boyu yetmedi.

Tayyip Erdoğan'la sidik yarışına girdiği için daha kısa kürsü yaptırmak yerine 20 santim yüksekliğinde takoz koydular belli olmasın diye yerdeki halının aynısıyla kaplayıp kamufle ettiler.

Davutoğlu bu takozun üstüne çıktı mikrofona anca yetişti. Ama önden bakınca Tayyip Erdoğan'la aynı boyda görünüyordu.

Tayyip Erdoğan tarafından zart diye başbakanlık görevinden alındı.

Gıkını bile çıkarmadı.

Tırıs tırıs gitti.

Amerikan derin devletinin yayın organı olarak kabul edilen Foreign Policy dergisi aynen şu yorumu yaptı: "ABD Ankara'daki adamını kaybetti. Davutoğlu Washington'ın kapalı kapılar arkasındaki en güvenilir müttefikiydi. "

Ve şimdi…

Bu Ahmet Davutoğlu çıktı pişkin pişkin çağrıda bulundu.

"Meydan okuyorum" dedi.

"Bu milletin vicdanına aykırı bir tek adımımız olduysa söyleyin" dedi.

"Eski defterler açılırsa bazıları insan içine çıkamaz" dedi.

Varsa söyleyin dediği için söylüyorum…

Bu Ahmet Davutoğlu bile hâlâ insan içine çıkabiliyorsa bence herkes rahat rahat çıkar kardeşim!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/insan-icine-cikabilmek-5301843/

================================

ÜMİT ZİLELİ: BİR MİLLETİ YARATAN BÜYÜK TAARRUZ!. .

Büyük taarruzun başlayacağını yalnızca 5 kişi biliyordu…

Gazi Fevzi Paşa İsmet Paşa ve Asım Bey ile son bir kez Türklerin önerdiği barış planını Avrupa'ya anlatmak için yola çıkan Fethi Okyar!. . Fethi Bey "Sizce barış için umut var mı Paşam?" diye sorduğunda Büyük Devrimci şöyle diyecekti:

Hayır yok ama akacak kandan kimin sorumlu olduğu tarihe yazılır!. .

"Büyük Yürüyüş" 14 Ağustos 1922'de başlayacaktı… Tam 100 bin kişi büyük bir gizlilik içinde yer değiştirecek ve Yunan ordusuna tarihte eşi görülmedik bir darbe indirecekti!. . Asım Bey hatırlattı:

Yunan da geçen yıl Sakarya'ya doğru yürüyüşe 14 Ağustos'ta başlamıştı!. .

Hepsi bir an için o ateşten günlere gittiler ve döndüler. Fevzi Bey kocaman güldü:

O uzun yürüyüşle bizi aldatıp güya baskın vereceklerdi. Baskın nasıl olurmuş şimdi görürler!. .

Çok uzaklarda İngiltere'de Avam Kamarası'nda Başbakan Lloyd George ateş saçan bir konuşmayla barış ümitlerini bütünüyle yok ediyordu:

Ankara martta bildirdiğimiz barış şartlarının hala geçerli olduğunu sanıyorsa çok aldanıyor. Bu şartlar artık hükümsüzdür. İzmir'de hakimiyet Türklere bırakılamaz!. .

Kramer Palas'ın bahçesinde Rumlar sevinçten neredeyse göbek atıyorlardı. İngiliz başbakan "Helenizmin koruyucusu" ilan edilmişti! Yarbay Spridonos ile ordunun yeni Hareket Şubesi Müdürü Albay Passaris yemek yiyorlardı. İkisi de durgundu. Passaris bir sigara yakıp şöyle dedi:

Lloyd George'un son konuşması beni korkuttu…

-Neden?

Türklere savaşmaktan başka yol bırakmadı!. .

-Evet ama Türklerin savaşabileceğini gösteren bir işaret yok.

-Bence uyanık olmalıyız. Ama bakıyorum başta komutan herkesin içi rahat!. .

Sabrın ve umudun tükendiği zamanlar!. .

General Hacıanesti Trakya'dan gizlice İzmir'e dönmüştü…

Lloyd George'un konuşmasına rağmen çok mutsuz görünüyordu! General Valettas'a sordu:

Düşmanda kıpırdanma var mı?

-Hayır her şey bıraktığınız gibi. Hiçbir hareket yok.

-Güzel!. .

Türkler de çok mutsuzdu!. . Faris Ağa İbrahim Ethem Bey'in yanına diz çöküp söylendi:

Neredeyse bir yıldan beri dağdayız beyim. Biz bitiğiz. Bu kışı da dağda geçirecek halimiz kalmamıştır. Artık cephe gerisini terk edip orduya katılmamız daha iyi olur diye düşünüyorum.

Ethem Bey azarladı: "Boş konuşma. Ordu mutlaka taarruza geçecek!

Ne zaman? Kışın bekledik olmadı. Baharda bekledik olmadı. Yaz da geldi geçiyor. Ne bir ses ne bir nefes!. .

Milyonlarca mazlum kaç zamandır ordu yürüyecek diye bekliyordu. Gemlikli Hafize Ninesızlanıyordu:

Hani Kemal'in askerleri gelecekti?. .

Mekece'deki Deli Baba ağlıyordu. "Hani ordu kızlarımızın öcünü alacaktı?. .

Akşehirli Fatma Yunan askerinin incittiği kadınlardan biriydi. Orduya sövüyordu:

Korkaklar! Yalancılar! Hainler!

7 Ağustos günü Padişah Vahdettin İngiliz temsilcisi Sir Harold Rumbold ile konuşuyordu… İkisi de henüz bilmiyordu ancak bu son görüşmeleri olacaktı!. .

Vahdettin her türlü fedakarlığa hazır olduğunu belirterek milliyetçilerin bastırılması için istanbul kuvvetlerine silah ve para yardımı yapılmasını istedi!. .

Sir Rumbold daha sonra bu görüşmeyi nanılmaz bir durum" olarak bildirecekti:

Türk Sultanı düzeni korumak amacıyla Sakarya Savaşı'nı kazanmış Türk ordusunu silahla yok etmek istiyor daha da şaşırtıcı olanı yok edebileceğini sanıyor böyle birine ne denir?" Ne deneceğini Padişah İngiliz zırhlısıyla ülkeden kaçtıktan sonra Büyük Devrimci tiksinti dolu bir ifade ile söyleyecekti:

Soysuz!. .

Tarihin en kutsal taarruzu!. .

Tarih 25 Ağustos 1922 günlerden cuma idi…

İsmet Paşa saat 12'de ordulara ve Kocaeli Grubu'na genel taarruz emrini yolladı!. .

Cephedeki bazı kıpırtılar tecrübeli Yunan komutanı Trikupis'i iyice huylandırmıştı. Her olasılığa karşı tümenleri alarma geçirdi. Türklerin Afyon önünde en fazla 6 tümen toplayabileceğini hesap etmişti. Bu kadar kuvvetle Afyon müstahkem mevkilerini aşmak asla mümkün değildi! İştahla yemeğini yedi şarabını keyifle içti ve Türklerin düşündüğünün iki katı kuvvetle geldiğinden habersiz yattı…

Sabah cehenneme uyanacaktı!. .

Herkesin İngilizlerin Yunanlıların İstanbul Hükümeti'nin dünyanın Ankara'da sandığı Başkomutan Yunan ordusu komutanları yataklarındayken Kocatepe'de ordusunun başındaydı!. . Sabah saat 05.00'ti… Başıyla İsmet Paşa'ya işaret etti gerekli emirler derhal verildi…

Önce bir tek top sesi duyuldu…

05.30'da tüm batarya komutanları zevk narası atar gibi emir verdiler:

Ateş… Ateş… Ateş…

Tahrip ateşi başlamıştı!. . Bu cehennem ateşi 20 dakika sürdü… Geçilmez denilen asla yıkılmaz denilen savunma mevkileri delik deşik olmuş açılamayan yerleri de sabırsız istihkamcılar parçalamıştı. Fırtına gibiydi Türkler; tüm alanda yalnızca onların narları vardı:

Allah Allah… Allah Allah…

Binlerce süvari arkası kesilmeksizin sel gibi Afyon Ovası'na iniyordu!. . Bunu gören Yörük mezarı köyünün muhtarı yaşlı gözlerle şükür secdesine kapandı:

Rezil işgal sona ermişti!. .

Afyon iki günde geçildi… Yunan komutanı Trikupis kaçtığı Uşak'ta yakalandı… Türk ordusu yalnızca 10 gün içinde İzmir'e Türk Bayrağı'nı çekti…

Emperyalistler ve uşaklarına tarihin en kutsal tokadı Türkler tarafından atılmıştı!. .

Türk vatanı tarihin en alçak en şerefsiz işgalinden kurtulmuştu…

Turgut Özakman ve u Çılgın Türkler" romanına en derin saygıyla…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/umit-zileli/bir-milleti-yaratan-buyuk-taarruz-5301783/



- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Okul sayesinde okulun verecegi ilim ve fen sayesindedir ki Turk milleti Turk sanati Turk iktisadiyati Turk siir ve edebiyati butun guzellikleriyle gelisir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

189. TEOLOJI, DUNYADA VE DOGADA HICBIR SEYI ACIKLAMAZ VE AYDINLATMAZ

Din taraftarlarina bakilirsa, teolojisiz, dunyada hicbir sey aciklanamaz; doga, surekli anlasilmayan bir hal alir; insan kendi kendini anlamak imkansizligina duser. Ancak, gercekte dinin bize "acikladigi" nedir? Din ne kadar cok incelenirse, o oranda, teolojik nosyonlarin butun fikirlerimizi karistirmaktan baska bir sonuca ulastirmadigi gorulur. Bu nosyonlar, her seyi sirra donusturur. Zor seyleri, bize olanaksiz seylerle aciklar.

Sorarim: Esyayi birtakim mechul etkenlere, gorulemeyen kudretlere, maddi olmayan etkenlere baglamak ve dayandirmak, esyayi, esyanin icyuzunu aciklamak midir?

Uzerine kustah bakislarini bosuna yoneltecegi kendisine her dakika tekrar edilen "hikmetirabbaniye" haynelerinin derinliklerine basvuruldugu zaman, hayret durumunda, insan zekasi daha cok aydinlatilmis olur. Kesinlikle akil erdirilemeyen tanrisal icerik, zaten aciklanmasi zor gorunen insan icerigini anlatabilir mi? Bir Hiristiyana sorunuz: Dunyanin kokeni nedir? Size cevap olarak, "Kainatiyaratan Allah'tir" diyecek. Allah nedir? Bu konuda hicbir sey bilinmez. Yaratmak nedir? Bu konuda hicbir fikre sahip olunmaz. Vebanin, koleranin, kitliklarin, savaslarin, kurakliklarin, su baskinlarinin, depremlerin nedenleri nedir? "Allah'in gazabi". Bu felaketlere karsi ne careye basvurulmali? Dualarin, namazlarin, kurbanlarin, haclarin, adaklarin, tanrisal gazabi yatistirmak icin gercek careler oldugunu bize soylerler. Ancak, Allah neden gazaba gelmistir? Cunku insanlar kotudur. Insanlar neden kotudur? Avrupali bir teoloji bilgini size hemen der ki; "Ilk kadin tarafindan aldatilan ilk erkek, Allah'in dokunmayi yasakladigi bir elmadan yedi". Bu kadini boyle bir budalalik yapmaya kim yoneltti? "Seytan". Ancak seytani kim yaratti? "Allah". Insan turunu bozmaya ozgu bir seytani Allah neden yaratti? Bu konuda bilinen hicbir sey yoktur, tanrisalligin sinesinde gizli bir sirdir.

Yerkure gunesin cevresinde doner mi? Boyle bir sistem, bizzat tanrisallik tarafindan bildirilmis olmakla kutsadigi mukaddes kitaba uygun olmadigindan, iki yuzyil once sofu bir fizikci, bunun, kufur ve itaatsizlige dusmeksizin dusunulemeyecegini soyledi. Bugun bu konuda ne dusunuluyor? Tanrisal bildirime ragmen, bugun Hiristiyan filozoflar, vahiy-eser kitaplarinin tanikligindan cok acikliga teslim olmaya erismislerdir.

Insan vucudunun eylem ve hareketlerinin gizli ilkesi ve gizli etkeni nedir? "Ruhtur". Bir ruh nedir? Maddi olmayan bir varliktir. Ne rengi, ne sekli, ne hacmi, ne organi bulunan bir cevherdir. Boyle bir cevheri akil alabilir mi? Bu konuda bir sey bilinmez; bu bir sirdir. Hayvanlarin ruhlari var midir? Hayvanlarin makineler oldugunu Karteziyen* size temin eder. Ancak, hayvanin da insanlara cok benzer bir sekilde hareket ettigini, hissettigini, dusundugunu gormuyor muyuz? Sorumuza cevap olarak, tam hayal derler. Ancak, hakkinda hicbir sey bilmeden insana uygun gordugunuz ruhtan, hayvani ne hakla mahrum ediyorsunuz? Su nedenle olacak ki, insanlarin olumsuz ruhlarini korkutmakla yetinen ve hayvanlarin ruhlari konusunda ayni cikara sahip olmayan ilahiyatcilarimizi, hayvanlarin ruhlari, mantik acisindan zor bir duruma dusurebilir!

Yulari hep teolojinin elinde olarak cekilip goturulen felsefenin, dunyanin maddi ve ruhani meselelerini aciklamak icin dogurmak zorunda oldugu cocukca durumun ornekleri iste bunlardir.

Karteziyen, unlu filozof Descartes'in felsefe mesleginin taraftari ya da bu felsefeye mensup demektir. (A. C)

- - - - - - - - - - - - -
Insana karsi savasirken sonunda ona benzememeliyiz.
Onu alt ettiginiz zaman bile, onun kotu aliskanliklarini benimsemeye kalkmayin.
Hicbir hayvan asla bir evde yasamamali, yatakta yatmamali, giysi giymemeli, icki ve sigara icmemeli, paraya el surmemeli, ticaretle ugrasmamali.
Insanin butun aliskanliklari kotudur.
Ve en onemlisi, hicbir hayvan kendi turunden olanlara zorbalik etmemeli.
Guclusu gucsuzu, akillisi akilsizi, hepimiz kardesiz.
Hicbir hayvan baska bir hayvani oldurmemeli.
Butun hayvanlar esittir.

George OrwellHayvan Ciftligi

- - - - - - - - - - - - -
Endise etmedigim tek sey, Tanri'nin var olup olmadigi.

Ama bana oyle geliyor ki Tanri, Alzheimer olmus ve bizim var oldugumuzu unutmus.
WAGNER,JANE (1935) ABD'li oyun yazari ve senarist.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 



-------------------------------------------------
This free account was provided by VFEmail.net - report spam to abuse@vfemail.net
 
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder