19 Ağustos 2019 Pazartesi

Dün öne çıkmış bazı yorumlar..... 2019/08/19

  1. BEKİR COŞKUN: GALOŞ…
  2. MURAT İDE: AKŞENER'İ ÖVECEK DEĞİL YA!
  3. CAN ATAKLI: Olmuyor ama Amerika'cım tam milleti kıvamına getirmiştik ki sen yine mızıkçılığa başlıyorsun!
  4. HÜSNÜ MAHALLİ: BELLEK OLMAYINCA!
  5. RIFAT SERDAROĞLU: UMUTSUZLUK
  6. ORHAN UĞUROĞLU: SİYASİ DEPREMLER


================================

BEKİR COŞKUN: GALOŞ…

Kuzu görünce akıllarına kavurma geliyor bu yüzden kuzunun başını değil sırtını okşarlar…

Ağaç görünce möble masa illa ki koltuk… Bu ülkenin bütün ağaçlarını kesip altlarına koltuk yapsan yine de gözleri doymaz…

Yeşil alan görünce blok apartmanlar…

Orman görünce mangal…

Dere görünce santral…

En son Atatürk Orman Çiftliği'nin parsellerini müzayedeye çıkarttılar…

5 Eylül günü TOKİ eliyle satılacak…

Çağdaş bir ülkede olsa Atatürk gibi bir dâhinin halkına miras bıraktığı bahçeleri satmaya kalksalar kıyamet kopardı…

Çok isterdim; o gün tüm Ankaralılar arttırmaya katılsınlar…

Kadınlar cüzdanlarındaki son parayı çocuklar harçlıklarını bebeklerinin yarınlarını düşünen babalar aylıklarından kalanı götürüp "O bahçeler benim" diyebilsinler…

Barolar sendikalar meslek odaları muhalefet partileri yüreğinde cumhuriyet sevdası olan herkes…

On binler…

Bilinçli olarak Atatürk'ün izlerini siliyorlar…

Görmüyorsun kör gözüm…

Ama yıkım vefasızlık talan ihanet kazanıyor…

Gazi köşkünü yıkıp saray kondurdular… Çiftlikte ABD büyükelçiliği yükseliyor… Söğütlüklerdeki çay kulübesine aynalı AVM yaptılar… GAR binasını dinci vakfa devrettiler…

Zevksizler…

Hayvanat bahçesini yıkıp geyiklerin ceylanların fillerin zürafaların yerine bir plastik dinozor koydular…

Alay eder gibi…

Bu bakımdan Cumhurbaşkanı'nın Atatürk Orman Çiftliğinin tarım alanında tarlanın toprağına basarken ayaklarına galoş geçirmesi isabetli…

Ve şimdi daha anlamlı…

O toprakta çocuklar çizgi oynar…

Çiftçi avuçlayıp koklar toprağını…

Dünyanın en güzel parfümüdür ilk yağmurla toprak kokusu…

Anadolu o topraktan yapar damını…

Bir ecdat o toprakta uyur…

Dön bak; yiğit askerler o toprak için vurulur…

Ben hiç vatan toprağına basarken galoş giyen devlet adamı görmemiştim…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/bekir-coskun/galos-5286894/

================================

MURAT İDE: AKŞENER'İ ÖVECEK DEĞİL YA!

Demiş ki Yunan Türkolog Dimitri Kiçikis;

"ABD Tayyip Erdoğan'dan doğacak boşluğu doldurması için Meral Akşener'in parti kurmasını destekledi. . Bir diğer alternatif de Fetullah Gülen'di. . "

Kim demiş?

Yunan 'Dimitri' demiş. .

"ABD 2016'da darbe denedi başaramadı. . Meral Akşener de parti kurdu başaramadı. . "

Kimin yorumu bu?

Yunan 'Dimitri'nin. .

**

Eee ne diyecekti ya?

"Gerekirse Ayşe yeniden tatile çıkar Ege'deki Türk adaları Yunan işgalinden kurtarılır" diyen Meral Akşener'le ilgili ne diyecekti ki Yunan Dimitri?

Üç yıldır ağızda gevelenen haysiyetsiz iddiaları ısıtıp yeniden masaya sürmeyecekti de ne yapacaktı ki Yunan Dimitri?

Yunan'ın işgaline gıkını çıkarmayan iktidarı yaldızlayıp işgale "işgal" diyen Meral Akşener'le ilgili kafa bulandırmaya çalışmayıp da ne yapacaktı ki Yunan Dimitri?

**

Bakın konuyu biraz daha açayım. .

Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri ve bence tam da bir 'Vatan sevdalısı' Ümit Yalım bey bir elektronik posta göndermiş. . Diyor ki;

-Türkiye Cumhuriyeti böyle bir aymazlık böyle bir ihanet görmedi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Türkiye'ye davet ettiği Türk düşmanı işgalci Dimitri Avramopoulos Türk Büyükelçilerine konferans verdi. Çavuşoğlu ve Türk Büyükelçileri Türk düşmanı ve işgalci Dimitri'yi hararetle alkışladı.

**

Peki Büyükelçilerimize konferans verdirilen bu 'Dimitri' kim?

Fotoğraflara göz atın. .

Bu 'Dimitri' de işgal altındaki Türk adalarında mangal keyfi yapan Yunan askeriyle poz veren işgalci Yunan eski Savunma Bakanı. .

Fotoğrafın ortasında da 10 gün önce Türk Adaları'nı işgal eden 'Dimitri'yle "Dostum" deyip poz veren Türk Dışişleri Bakanı. .

**

Şimdi dönelim başa. .

Ne yapıyordu öbür 'Dimitri'?

Ak Parti iktidarı ve Erdoğan'a övgüler dizip siyasi rakibi Meral Akşener'i Amerikan projesi gibi sunuyordu. .

Hatta daha da ileri gidip bir anlamda Akşener'in erefsiz" tarifine dahil olup kendisini ve partisini fetullah gülen adlı teröristle ilişkilendiriyordu. .

**

Peki o bunu yaparken ne yapıyor diğer 'Dimitri'?

Türk Büyükelçilerine diplomasi dersi veriyor. .

Kim sağlıyor bunu? Ak Parti iktidarı. .

**

Şimdi tekrar dönelim sorulara;

- Türkolog 'Dimitri' işgalci 'Dimitri'ye "Dostum" diyenleri övmeyip de ne yapacaktı?

- Türkolog 'Dimitri' işgalci 'Dimitri'nin Türk Adaları'ndaki şovuna sessiz kalıp üstüne de kucaklayanların siyasi rakibi Meral Akşener'e çamur atmayıp da ne yapacaktı?

**

Demem o ki içeriden fetö'ye her istediğini verenler çözümcüler iktidar yamakları Amerikancılar İngilizciler İsrailciler 'karanlıkçılar' saldırıyorsa

Dışarıdan da 'Dimitri' üzerine yürüyorsa Meral Akşener doğru yerde duruyor demektir. .

"Dinime laf eden Müslüman olsa" deyip geçmek var ama 'Ah bu şarkıların gözü kör olsun'

Ne diyordu "Lale Devri"nde;

"Ben derim utanma iftihar et sevmeyenler utansın. .

Dimitri'lere muhtaç kaldıysa bu dünya yansın. . "

Bazı zamanların 'ruhsuz' ruhu...

+++++++++++++++++++++++

Habur'da çadır mahkemeler kuruldu. . Tepkiler yükseldi. . Çıt çıkmadı. .

Teröristler 29 Ekim günü topraklarımızda şov yaptı. . Tepkiler yükseldi. . Çıt çıkmadı. .

Apo'ya 'sayın' şehide 'kelle' dendi. . Tepkiler yükseldi. . Çıt çıkmadı. .

Ermenistan maçında Azerbaycan bayrakları çöpe atıldı. . Tepkiler yükseldi. . Çıt çıkmadı. .

Amerikan askerlerine dualar edildi. . Tepkiler yükseldi. . Çıt çıkmadı. .

Fetö'ye koskoca devlet teslim edildi. . Tepkiler yükseldi. . Çıt çıkmadı. .

Terörist mektupları bangır bangır okutuldu. . Tepkiler yükseldi. . Çıt çıkmadı. .

Bozkurt'a 'it' tarifi yapıldı. . Tepkiler yükseldi. . Çıt çıkmadı. .

Liste uzayıp gider. .

Milleti kaale almayan bu iletişim ve siyaset modelinin 17 yıldır keyfi yerinde. .

**

Peki ne yapılmalı? Bu konfora eşlik mi edilmeli?

Elbette hayır. .

Yanlışa yanlış demezsek yanlışa söz söyleme hakkımızı konuyamayız. .

**

Bu konforun ardından yeni bir şey yaşadık. .

Geçmişte edilen ve bana göre 'saçmalık' olan sözlere milletten tepki gelince bir lider devreye girip "Millete izah edin" talimatı verdi. . Hala üzerinde tepiniliyor. .

Bir anda 'Metin yazarı' olan kardeşlermi dersiniz. .

Geçmişte Tunceli'ye 'Dersim' deyip bir anda millici kesilen arkadaşlarmı dersiniz. .

Bir milli hareketi gayr-ı millilerin ağzıyla bozuk para gibi harcamaya kalkanlarmı dersiniz. .

Kuyruk uzayıp gidiyor. .

**

Dikkat ederseniz isim vermedim. .

Konumum gereği vermem de doğru olmaz. .

Ancak zaten kişilerden ziyade tavır-duruş ve fikirlerle ilgiliyim. .

Millet iradesini ve milletin tepkisini hiçe sayan 17 yıllık bir 'vurdumduymazlığın' ardından

Milletin sesini ve fikrini önemseyip zah edin" talimatı veren siyaset anlayışının kıymetini teslim etmeli. .

**

Devlet sadakati yüksek Çerkesler ve çözüm süreciyle ilgili sözler hakkında şahsi fikrimi soran yüzlerce mesaj aldım. .

Özetleyeyim;

Birincisi Türk siyasetinde artık millete koyun muamelesi yapmayıp sesini ve sözünü önemseyen bir siyasi lider var. .

İkincisi de şu;

Zaman zaman düşünüyorum da

Zamanın ruhuna kapılarak yapılmış konuşmalar zamanla ruhumuzu ağır yaralıyor. .

Ama biliyorum ki yine zamanın kendisi en iyi ilaç. .

Yeri ve zamanı geldiğinde mührü vuruyor ve doğrusunu söyletiyor. .

Gördüğünüz gibi o mühür de Milleti kızdıran yanlışlara açıklama yapmak zorunda bırakan bir siyasi liderin elinde. .

**

Bir partide herkes aynı şeyleri söylemek zorunda değil. .

Ama bu söz hakkının önünde bir engel de değil. .

Önemli olan yanlış bir şey söylendiğinde sakin ve sessizce devreye girerek herkesi 'ortak akıl'da buluşturabilen bir inisiyatif. .

Belki de alışık olmadığımız henüz kavrayamadığımız gerçek bu. .

Yani bardağın yarısı dolu. .

Üzgünüm 'Dimitri' ! :)

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/akseneri-ovecek-degil-ya-52958yy.htm

================================

================================

CAN ATAKLI: Olmuyor ama Amerika'cım tam milleti kıvamına getirmiştik ki sen yine mızıkçılığa başlıyorsun!

Amerikan medyasının dünkü manşetlerini İsrail'in sınır kapısından içeri sokmadığı iki Müslüman Amerikan milletvekili süslüyordu.

Ayrıca Trump'ın yaptığı açıklamalar yüzünden borsanın çakılması ticaret hacmindeki düşüşler de medyanın önemli haberleri arasındaydı.

Elbette Trump'ın yüzbilmemkaçbininci kez yalan söylemesi de önemli konulardan biriydi.

Tabii Amerika basını özgür olmayınca kendi devletini düşünmeyince hukuk ve demokrasiden nasibini almayınca böyle oluyor.

Oysa Amerikan medyası da AKP iktidarı tarafından oluşturulan "Yeni Türkiye Medyası"gibi olsaydı manşetleri daha farklı olacaktı.

Örneğin Amerikalı gazeteciler Trump'ın yalanlarını değil Amerikan askerinin Türkiye destanını manşetlere çıkarırdı o zaman.

Öyle ya koskoca süper güç Türkiye Amerika'yı tehdit etmiş "gelmeyeyim oraya" diye bağırıp çağırmış "sabrımızı taşırma Amerika falan dinlemem dalarım Fırat'ın doğusuna" demiş ama Amerika'nın kararlı ve dik durup eğilmeyen başkanı Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna girmesini beklemeden Türkiye'ye girivermişti.

Bundan ala destan mı olur?

Şaka bir yana yaşadıklarımız aynen bu değil mi?

Öyle olduğunu bizzat iktidar bağımlısı yandaş yalaka tetikçi medya sanki marifetmiş gibi yayınlıyor zaten.

Tetikçi yazarların hedefinde "sözünü tutmayan Amerika" var.

Bir taraftan Dışişleri bakanı ağlaşıyor "Ama bize söz vermiştiniz hani güvenli bölge 20 mil olacaktı?" diye.

Yandaş tetikçiler de "Amerika ayıp ediyor nereden çıktı bu 5 kilometrelik derinlik?"diye yazılar yazarak hayretlerini dile getiriyorlar.

Anladığımız kadarıyla Fırat'ın doğusuna girmeye hazırlanırken Amerikalı askerleri Şanlıurfa'da karşılayan sayın iktidarımız "tam da halkı kıvamına getirmişken" adeta kazık yemiş hissine kapılmış durumda.

Çünkü Amerika demiş ki "merak etmeyin sizin sınırınızdan aşağı 20 mil derinlikteki bir bölgeyi güvenli bölge ilan edeceğiz. "

Buna karşı görüşmelere başlayınca "5 kilometre bize yeter" demişler.

Tabii sayın iktidarımız şaşırmış haliyle "Ne demek size yeter?" diye sormuşlar.

Sayın iktidarımız zannediyor ki Amerika 20 millik bir koridordan PYD ve YPG'yi yani bizim dediğimiz şekliyle "terör örgütü PKK'yı" temizleyecek.

Oysa Amerika'nın derdi tam tersi.

Sınırlarımızdaki terör yuvalarını temizlemek değil onları bizden korumak istiyor ve "Valla iyi ki aklınıza güvenli bölge geldi biz de bu kardeşlerimizi nasıl koruyacağımızı kara kara düşünüyorduk aklınızla bin yaşayın" diyor aslında.

Yine kandırılma durumu söz konusu yani.

Daha doğrusu yapılan bir tezgah ortaya çıkınca yine "kandırıldık" numarasına yatıyorlar hepsi bu.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

"Erdoğan nerede?" diye soracağım ama vallahi korkuyorum

Başından söyleyeyim Erdoğan'ın nerede olduğunu öğrensem bile size söylemem.

Son ortadan kaybolduğunda SÖZCÜ Gazetesi muhabiri sevgili Gökmen Ulu herkesi atlatarak Erdoğan'ın nerede olduğunu yazmıştı da başına gelmeyen kalmamıştı.

Şerbetliyiz artık Erdoğan ortadan kaybolabilir.

Bizler ise merak edebiliriz ama öğrensek bile yerini söyleyemeyiz.

Gerçekten yine tuhaf bir durumla karşı karşıyayız.

Erdoğan hayli uzun zamandır ortalıkta yok.

En azından televizyonları açanlar artık en münasebetsiz saatlerde bile Erdoğan'ın bir yerde konuştuğuna şahit olmuyorlar.

Turizm bakanı oteller dolduğu için uzun bayrak tatiline gerek olmadığını söyledi ama Erdoğan bunu duymamış olacak ki bayram tatilini hâlâ bitirmedi.

En azından bugün de ortaya çıkmazsa demek ki başkalarına vermek istemediği bayram tatilini kendi kullanmış olacak.

Eh o kadar da olacak artık tek adam bu şaka değil ki tatil yapsa kime ne?

Öyle olmasına öyle ama gazetecilik kanı var ya insan merak etmeden de duramıyor.

17 yıldır aralıksız iktidarda olan AKP'nin 18'inci kuruluş yılı kutlandı örneğin her yıl ne şenlikler yaparlardı bu yıl sadece yalaka medyanın yaranma manşetlerinde kaldı bu haber.

Erdoğan'dan bayram kutlaması mitinge dönüşen bayram namazı büyük kalabalıklarla bayramlaşması da olmadı.

Kimse nerede olduğunu bilmiyor Erdoğan'ın.

İşin kötüsü soramıyor da.

Bakalım yarını bekleyelim hafta başında belki tekrar kavuşuruz!

BUNU YAZMAK GEREK

Mezarlıkların kötü görünümüne cevap geldi

Birkaç gün önce bayram sabahı kaybettiğimiz büyüklerimizin mezarlarını ziyaretimiz sırasında dikkatimi çeken düzensizliği ve kirliliği dile getirmiştim.

Bunun üzerine yazımda adı geçen Ihlamurkuyu Mezarlığı'nda kontrolörlük yapan Erol Berkin bir mesaj göndermiş.

"Eski yönetim kalsaydı yine böyle bir mesaj gönderir miydi?" diye sorabilirsiniz tabii ancak ifadesindeki samimiyet benim hoşuma gitti bu nedenle bir bölümünü bilgi amaçlıolması nedeniyle sizlere sunmak istedim.

Şöyle demiş Erol Berkin; Yazınızda belirttiğiniz sıraya göre gidecek olursak…

Anne-baba ve kayınpederinizin Ihlamurkuyu Mezarlığı'nda yattıklarını söylemişsiniz. Işıklar içinde uyusunlar. Mezar ziyareti konusunda hassas olduğunuzu öğrenmiş olmak beni mutlu etti.

Mezarlık aralarında yaprakların ve toprak artıklarının bulunuyor olması ile ilgili belirttiğiniz şikayetinizde sonbahara yaklaşıyor olmamız ve iklimsel farklılıklar yaşıyor olmamız dolayısıyla yaprak dökülmelerinin oldukça sık yaşandığı bir zamandayız. Tüm mezarlığın temizlenmesinin birkaç saat akabinde dökülmeler tekrar ediyor olduğundan kısa bir süre sonra toparlanmamış gibi görünmesi mevsim geçişlerinin bizi kötü duruma düşürmeye çalışması ile ilgili bir konu.

Ihlamurkuyu Mezarlığı özelinde ve coğrafi yapısı buna benzer bazı mezarlarımızda eğim çok olduğundan alt yapı konusunda ne kadar çalışma yapılırsa yapılsın bu sıkıntının tamamen önüne geçmiş olamayacağız. Çünkü sürekli kullanım olduğundan sürekli inşai faaliyet olduğundan hafif bir yağışta bile maalesef sıkıntı yaşanıyor. Bir de laf aramızda bu işler için harcanması öngörülen bütçelerin de bu konuda çok büyük önemi var… Yüzde 99 Müslüman olan ya da bu adetlere göre yaşayan ya da kendini öyle tanımlayan bir topluluğun içerisindeyiz. Dolayısıyla ölen 100 kişiden 99'u Müslüman biri ise başka bir inanç mensubu. Gayrimüslim mezarlarının hem alan olarak hem hizmet olarak bakımları çok daha küçük. Bir kısmı kendi imkanları ile bakılan bir kısmının bakımını ise farklı dernek kuruluş ve hatta devletlerin özel olarak baktığı bu yerlerde bile yaşanan sıkıntıları görmenizi o kadar çok isterim ki… Yeni belediyenin bu konuda bir şeyler yapacağını ümit ettiğinizi belirtmişsiniz. Ben o kadar büyük ümit taşıyorum ki! Size anlatamam.

KOMİK

Pazarın zlü" sözleri

Mizah yazarı Ahmet Zeki Yeşil'den zlü sözler" geldi.

Bu hafta ilk kez sizlerle paylaşacağım.

Beğenmeniz halinde Ahmet Zeki Yeşil devamını göndereceğine söz verdi.

Birlikte okuyalım;

Hizmette sinir yoktur.

Hak verilmez nah alınır!

Koltuk sevdalısı çekyata yatmaz.

Durumumuz yoktu maliyetine sevdik.

Seksen günde devir alemi gitsin.

Gökten üç elma düştü üçü de GDO'luydu.

Seviyeli ilişki kaç metre olmalı?

Orta vadeli plan ortadan başlar.

Kredi çekip başıma iş açacağım.

İçli köfteyi üzmemek lazım.

Cari açık kader değil kederdir.

Sıfıra sıfır elde var umut.

Kitap okumayan maval okur.

Ev alma komşu da alma; ofis al.

Bütün ayılar birbirine benzer.

Söz 1 dönmek 2 kıvırmak 3'tür.

Kaymağını ye kaynağını sorma.

Gün gelir devran döner yeriz.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Çok önemli bir gelişme; Korku bulutları dağılıyor

Yeni yargı dönemi 2 Eylül'de başlayacak.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da adli yılın açılışı törenle gerçekleşecek.

Ancak bu kez uzun yıllardır hiç görmediğimiz bir durum ile karşı karşıyayız.

Çünkü bu yıl adli yıl açılış törenlerinin sarayda yapılacak olmasına pek çok barodan tepki geldi.

Barolar ardı ardına "Adli yıl açılışının Cumhurbaşkanlığında yapılması nedeniyle bu davetinize katılamayacağız" açıklamaları geliyor.

Bu satırları yazdığım ana kadar İstanbul İzmir Muğla Antalya Adana Aydın Adıyaman Konya Ordu baroları davete katılmayacaklarını açıklamıştı.

Bu sayının 70'i geçeceği belirtiliyor.

Bence bu çok önemli bir gelişmedir.

Türkiye üzerindeki korku bulutların dağılmaya iktidarın toplumun etrafına inşa ettiği kalın duvarların yıkılmaya başladığının bir göstergesidir.

Bundan sonrası artık eskisi gibi olmayacaktır.

NOT: Herkes Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun ne yapacağını merak ediyordu. O toplantıya katılıp bir de konuşma yapacakmış. Barolar Birliği Başkanının Adli Yıl açılış törenlerinde konuşması Feyzioğlu uzun konuştuğu için Erdoğan tarafından kaldırılmıştı. Erdoğan bu yıl izin verince Feyzioğlu çok sevinmiş ve "Sorunları konuşarak çözeceğiz"diyerek törene katılma kararı almış. Elbette sorunlar konuşarak çözülür ama bu edebiyatı da zafiyet haline getirmemek gerekmez mi?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/can-atakli/olmuyor-ama-amerikacim-tam-milleti-kivamina-getirmistik-ki-sen-yine-mizikciliga-basliyorsun-5286869/

================================

HÜSNÜ MAHALLİ: BELLEK OLMAYINCA!

Öncesinde Ağustos 1980'de Irak İran'a saldırmış ve üç hafta sonra da (tesadüf değil) 12 Eylül darbesi olmuştu ama biz 1991'den başlayalım.

Şubat 1991'de 34 ülkenin desteğiyle Amerikalılar Saddam'ı Kuveyt'ten çıkardı.

Saddam'ı 8 yıl İran'la savaştıran Körfez ülkeleri bu savaşın da masrafını karşıladı.

Fırsattan istifade Rahmetli Özal Kuzey Irak'ı Türkiye'ye katmak istedi ve bu amaçla Barzani ve Talabani'ye kırmızı pasaport verdi.

Dönemin Genel Kurmay Başkanı Necip Torumtay 'Bu iş olmaz' deyince istifaya zorlandı.

O sıra Özal'ın danışmanlığını yapan 'Evet ama yetmezci' Cengiz Çandar AKP ile arası bozulunca İsveç'e kaçtı. Özal sonrasında Demirel ve Erbakan'ın da danışmanlığını yapan İlnur Çevik 2017'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanı oldu.

Özal'ın daveti üzerine gelen Çekiç Güç içindeki Amerikalı askerler Diyarbakır ve Pirinçliküslerine yerleşti.

36. Paralel'in kuzeyinde Kürtleri korumak için 3 aylığına gelen Güç 12 yıl kaldıktan sonra çekip gitti.

Gittiklerinde Irak işgal edilmiş ve Kuzey Irak'ta Kürtler yarı bağımsız olmuştu.

Sırada ikinci hamle vardı.

1 Mart Tezkeresi öncesinde Amerikan askerleri ülkenin her yerine dağıldı.

Limanlar havaalanları ve kara yolları onlara tahsis edildi.

Adamlar sanki Türkiye'yi işgale gelmişti.

Tezkere'nin çıkacağından çok emindiler.

Henüz başbakan olmayan Erdoğan Aralık 2002 Washington ziyaretinde Başkan Bush'a söz vermişti.

Ama TBMM CHP ve 80 AKP'li vekilin oyu ile Tezkere'ye 'Hayır' dedi.

Amerikalılar kızarak gitti ama intikamları çok acı oldu.

20 Mart'ta Irak'ı işgal eden Amerikalılar 4 Temmuz'da 11 Türk askerinin kafasına çuval geçirdi.

Ankara'da sesini çıkaran olmadı.

Haziran 2004'te BOP'da Eş-Başkan olduk.

Yahudi lobileri cesaret madalyaları verdi.

Sonrasında orduyu dağıtma operasyonu başladı:

Ergenekon Balyoz Casusluk ve bilumum Fetö'cu kumpas.

En sonunda 15 Temmuz iğrenç darbe girişimi.

Tezkere'ye dönelim.

11 askerin kafasına çuval geçiren ve daha sonra ABD Merkez Kuvvetler Komutanı ve CİA Başkanı olan General David Petraeus ve ABD Kara Kuvvetleri Komutanı olan General Raymond Odierno birçok kez Ankara'ya geldi ve her seferinde en üst düzeyde ve resmî törenlerle karşılandılar.

29 Ocak 2015'te Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar'ı Washington'da karşılayan Odierno Akar'a 'Suriye konusundaki tutumu ve Türkiye ile ABD askeri kuvvetlerinin iş birliğine sağladığı katkıdan' dolayı liyakat nişan taktı.

Peki üç ay öncesinde ne olmuştu?

IŞİD'le savaşan YPG/PKK'lılara yardım etmek amacıyla Iraklı Peşmergeler 1 Kasım 2014'te karadan Habur ve havadan Urfa'ya gelerek Suruç üzerinden Kobani'ye geçtiler.

O zaman Ankara'nın PYD ve PKK ile arası çok iyiydi.

O zaman AKP çok sevdiği PYD lideri Salih Müslim'i Ankara ve İstanbul'da misafir ediyor ve Esad'a karşı ayaklanmasını istiyordu.

Şimdi Urfa yine gündemde.

Şimdi Kobani yine gündemde.

Şimdi Hulusi Akar Savunma Bakanı ve ordunun en yetkili kişisi.

1 Mart Tezkeresi'ni geçiremeyen AKP Genel Başkanı Erdoğan şimdi artık Cumhurbaşkanı ve ülkenin tek hakimi.

Güvenli Bölge için önceki gün Urfa'ya gelen ABD'nin Avrupa Kuvvetleri Komutan Yardımcısı Korgeneral Stephen Twitty ise tam bir baş belası. Adam 1991 Kuveyt 1999 Kosova 2001 Afganistan ve 2003 Irak işgallerine katılmış.

Yani 'işgal uzmanı'!

Şimdi de Fırat'ın doğusundan sorumlu.

Kobani'yi ziyaret eden diğer Amerikalı komutanlar gibi yakında o da PYD/YPG komutanlarıyla oturur ve Kuzey Suriye'de özerklik ya da federal bir Kürt bölgesi için anlaşır.

O bölge şimdi zaten var ve bunun sorumlusu AKP'dir.

Yani 2011'den bu yana devam eden Arap Baharı ve özelinde Suriye politikası.

Belleğimiz Kuzey Irak'ta.

Bakalım İran'ın batısına sıra ne zaman gelecek?

Sonrasına dilim varmıyor!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/husnu-mahalli/bellek-olmayinca-5286857/

================================

RIFAT SERDAROĞLU: UMUTSUZLUK

Bayram dolayısıyla mı yoksa yaşlandığımız için mi bu aralar gelenimiz epey arttı! Gelenden arayandan Allah razı olsun. Bizi çok mutlu ettiler!

Ziyaretimize gelen gençlerle özellikle ilgilendim konuştum konuşturdum dinledim. Onların ülke meselelerine ve geleceğe nasıl baktıklarını bir daha gözlemlemeye çalıştım.

Üzülerek söylemeliyim ki gençlerimizin tamamına yakınında derin bir umutsuzluk var!

Ülkenin geleceğinden özgürlüklerinden yaşam tarzlarına yapılan saldırılardan iş olanaklarının tıkandığından siyasetçilerin ilkel davranışlarından toplumun araplaşmaya itilmesinden kısacası güzel bir gelecekten umut kesmiş gibiler. İçlerinde "Ben bu şartlarda çocuk yapmamaya karar verdim" diyenler dahi var!

Sevgili Gençler;

Umutsuzluk baş edilmesi onarılması en zor duygulardan biridir.

Bir insanın elinden umudunu alırsanız onu yok etmiş olursunuz.

Siz umudunuzu kaybedersiniz kaybolursunuz. Size kimse yardım edemez.

Çünkü umut demek seçenek demektir. Umut demek yaşama tutunmak çaba göstermek demektir.

Umutsuzluğa düşmek yerine hayatla mücadele edeceksiniz.

Hiç merak etmeyin toplumu ve bireyi ilgilendiren sosyal olayların sonu yoktur.

Atasözlerimiz içinde "Kara gün kararıp kalmaz" "Gecenin en karanlık anı sabaha en yakın zamandır" gibi sözler profesyonel psikiyatrların- psikologların olmadığı zamanda aksaçlı analarımızın atalarımızın bizlere hayata tutunmamız için öğrettikleri sözler vardır.

Sevgili Gençler;

İçinizde çok iyi yetişmiş dünyada itibar gören meslek sahibi olmuş bilgiyi aramasını ve almasını bilenler çoğunlukta.

Sizler bu güzel ülkeyi düze çıkarabilecek donanıma sahipsiniz.

Eğer demokrasisiyle bağımsızlığıyla insana çevreye ve tüm canlılara saygısıyla bilimi çağdaşlığı zenginliği ve barışçılığıyla övünebileceğiniz bir Türkiye istiyorsanız mutlaka ama mutlaka hem örgütlü toplumu yaratacaksınız ve siyasetle uğraşacaksınız.

Başka çaresi yok! Henüz başka bir yol keşfedilmedi. Örgütlü topluma geçemezseniz siyaset ile ilgilenmezseniz kötüleri kovup ülke yönetimine yani kaderinize el koymazsanız işte o zaman bu günkü tarikat-cemaat artıkları gibiler yine gelir sizi yönetir ve dünyanızı karartırlar yaşama zevkinizi elinden alırlar.

Sizler "Gezi Direnişiyle" "Cumhuriyet Mitingleriyle" en sonunda da İstanbul Belediye seçimlerinde gücünüzü gösterdiniz. Yine yapabilirsiniz.

Bir şarkıyla bir marşla bir cümle ile Atatürk'e layık gençler olarak Türk Milletini ayağa kaldırıp ülkemiz üzerindeki karanlığı yırtabilirsiniz.

Şunu hiç unutmayın;

Sizler kendi ülkenizin demokrasisi huzuru kalkınması için mücadele etmezseniz kimse mücadele etmez. Hele bu günkü büyüklerinizden hiçbir şey beklemeyin. Onlar sadece seyrederler ve ah-vah ederler hadi ne duruyorsunuz çabuk olsana derler ama kendileri hiçbir şey yapmazlar!

Siyasette mucize yoktur. Mucize kişi de yoktur. Çalışıp başaracaksınız.

Biz Çoban Ateşi Hareketi Gönüllüleri olarak tüm deneyimimizi sizin önünüze sermeye hazırız. Kişisel hiçbir beklentimiz de yok.

Sizlerin gençliği enerjisi ülke ve demokrasi sevgisi bizlerin geçmişteki hatalarımızdan ders çıkarmış tecrübelerimiz ile birleşince başarı kaçınılmaz olacaktır.

ÇAH olarak Partileşme sürecine geçtiğimizde sizlerle sürekli iletişim içinde olacağız. Şu an Türkiye'nin dağında köyünde şehrinde Çoban Ateşlerini yakmaya devam ediyoruz.

Tıpkı Kurtuluş Savaşı öncesi Atalarımızın yaktığı gibi!

Sevgili Gençler;

Lütfen artık ayağa kalkın!

Ülkenin ve kendi kaderinize el koyun!

Siz yönetin siz üretin siz hakça paylaştırın!

Bilin ki siz yoksanız Türkiye bir kişi eksiktir…

================================

ORHAN UĞUROĞLU: SİYASİ DEPREMLER

Deprem sadece doğa faciası mı? Yapıların çökmesi insanların hayatlarını kaybetmesi mi? 20. Yılında Marmara depremini her yıl olduğu gibi çok acı görüntülerle anımsadık.

Tedbir aldık mı? Hayır…

Tam tersine depreme dayanıklı binaları "bütçe açığı" kapatmak için mar Affı" ile yasal hale getirdiler…

Siyasi depremdir İmar Affı…

Bayındırlık eski bakanı Cengiz Altınkaya dün şu mesaj gönderdi:

"Hala medeni bir toplum olamadık. İmar affı ile ne olduğunu bilmeden gayri yasal tüm yapıları kabul ediyoruz.

Para uğruna yapılacak iş midir?

Hiç olmazsa statik kontrol şartı getirilir. O bile Yok!

Kayıplarımızı çok çabuk unuttuk.

Allah onlara rahmet eylesin…"

Okuyan anlayan hataları düzelten olur mu?

Kesinlikle olmaz…

Değerli okurlarım

17 yıllık AKP döneminde o kadar siyasi deprem yaşadık ki hangi biri ile başlasam hangi birini yazsam bilemedim ama birkaç örnekle sıralayayım.

- En büyük siyasi deprem 15 Temmuz alçak FETÖ darbe kalkışmasıdır.

Bir numaralı sanığı terörist başı Pensilvanya'daki malikanesinde yaşamaktadır. Türkiye ise iadesi için Amerika'da tek bir dava dahi açmamıştır.

- Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik Ergenekon Balyoz ve casusluk davaları çok açık ve net siyasi depremdir.

AKP Diyarbakır eski milletvekili Abdurrahman Kurt 25 Aralık 2014 tarihinde Ahmet Hakan'ın canlı yayın Tarafsız Bölge programında AKP'nin askeri vesayeti bitirmek için Cemaat ve ABD ile AKP'nin işbirliği yaptığını şöyle açıklamıştı:

Kurt: Doğrudur biz de ittifak yaptık. Şimdi biz yaptık. Ben kendim bizzat birçok görüşmelerde oldum. Çok da sevdiğim… Çok da bizim için…

A. Hakan: Kiminle görüşmelerde bulundunuz?

Kurt: Cemaatle Cemaatle yani biz

A. Hakan: Siz kişisel olarak mı?

Kurt: Bütün yani eşimiz dostumuz akrabamız yani insanlarımız var bu konuda çevremizde… Şimdi burada yadırganacak bir durum yok o da (Fethullah Gülen) bu ülkenin bir gerçeği idi. Ve biz askeri vesayete karşı biz mücadele verirken Türkiye'de onlar (FETO cemaati) yanımızdaydı. Biz bir şeyi karıştırdık.

Onlar bu askeri vesayetin ilk defa Rusya üzerinden yapılması ile ilgili olarak bize yanımızda olmaları ile ilgili görevlerindenmiş…

A. Hakan: Anlamadım Rusya'mı cemaati görevlendirmiş.

Kurt: Hayır Amerika şöyle Amerika'da bağlı olan gruplar oradaki yapı bu Ergenekon sürecinde ilk defa askeri vesayet kendini Rusya'ya yaslanarak onun da sebebi Irak Kürdistan'daki stabiliteyi bozmakla ilgiliydi.

A. Hakan: Cemaat kiminle anlamadım…

Kurt: Cemaat Amerika'da Amerika ile beraber cemaat bizim yanımızda yer aldı.

A. Hakan: Amerika'nın sizin yanınızda olduğunun farkında mıydınız?

Kurt: Bunun sebebi vesayetin vesayetin askeri vesayetin onlar hatayı şöyle yaptılar. Darbeyi Rusya'ya dayanarak yapmaya kalktılar. Bunun da sebebi…

A. Hakan: Kimler?

Kurt: Ergenekon vesayet dediğimiz askeri vesayet dediğimiz…

A. Hakan: Ergenekoncular öyle bir dakika ben şeyi anlamadım.

Kurt: Çok net söyledim bir daha açıklayayım o zaman

A. Hakan: Siz Amerika siz (AKP) cemaat üçünüz ortak askeri vesayeti mi yıktınız Türkiye'de?

Kurt: Evet. Aynen böyle de okuyabilirsiniz…

İzlemek isteyen değerli okurlarım bu linkteki Tarafsız Bölge programında Ahmet Hakan ile canlı yayın konuğu AKP Diyarbakır Eski Milletvekili Abdurrahman Kurt'un video kaydını izleyebilirler:

İşte siyasi Türk Silahlı Kuvvetlerine "kumpas" olduğu yargı kararları ile de kesinleşen siyasi bir deprem de şudur…

AKP + Amerika + Cemaat = Ergenekon + Balyoz

Kurt'un bu sözleri delil değil mi?

Anayasal suç yani kumpasın nasıl kurulduğu açık seçik itiraf edilmiyor mu anlatılmıyor mu?

Türk Silahlı Kuvvetlerinin tutuklanan Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ ve yüzlerce subayın bu kumpası kuranlar hakkında dava açtılar mı? Sanmıyorum.

Yargıtay'da aklanmaları onlar için belki yeterli mi?

- 16 Nisan referandumu ile yapılan rejim değişikliği de siyasi depremdir.

Bugün görülüyor ki partili cumhurbaşkanı anayasaya göre tarafsızlık yemini etmesine rağmen resmen siyasi taraftır.

Parlamenter rejim yerine oluşturulan tek adam rejiminin yarattığı siyasi ve ekonomik sıkıntılar çok açık şekilde vatandaşı mağdur etmektedir.

- Yandaş Medya oluşturma siyasi depremdir.

Halkın haber alma hakkı anayasa güvencesi ile sağlanmaktadır. Kamuya ait medya kuruluşları iktidarın resmi borazanı özel medya kuruluşları da onlarla yarışan yandaşlar olarak iktidarı "tek ses" olarak desteklemektedir.

- Dış Politikada eğitimde istihdamda sağlıkta tarımda sanayide ticarette yaşadıklarımız en ağır siyasi depremlerdir…

Allah büyük Türk milletini doğal ve siyasi depremlerden de korusun… Amin.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/siyasi-depremler-52959yy.htm



- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Turk milletinin son yillarda gosterdigi harikalarin yaptigi siyasi ve sosyal inkilaplarin gercek sahibi kendisidir.
Milletimizde bu kabiliyet ve tekamul var olmasaydi onu yaratmaya hicbir kuvvet ve kudret yeterli olamazdi.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

57. ILAHIYATIN ALLAH HAKKINDA VERDIGI DUSUNCELERE GORE ALLAH'I SEVMEK MUMKUN DEGILDIR

Eger Allah hakkinda fikirlerimi teolojiden, yani ilahiyattan cikarirsam, Allah bana en cok, sevgiyi reddeden, tiksinti ve igrenmeye yol acan karakteriyle gorunur. Bize, Allahlarini icten sevdiklerini soyleyenler, sofular ve yalancilardir; ya da Allah'i ancak profilden goren delilerdir. Dusunulmesi insana korku ve dehset veren, insani titreten bir zat nasil sevilebilir? Bize sikinti ve eziyetler getiren bir zat nasil sevilebilir? Bizi cehennem azabina ugratacak kadar barbar oldugu varsayilan bir Allah, izdirapsiz ve titremesiz nasil goz onunde tutulur?

Bize; cocukca bir korkudan, yani evladin babasindan korkmasina benzer bir korkudan, ya da insanlarin Allahlari hakkinda beslemesi gereken saygi ve sevgiyle karisik bir korkudan asla soz edilmesin. Isleyebilecegi en kucuk bir hatadan dolayi kendisini cezalandirmak icin en aci azap ve sikintilara ugratacagini bildigi bir babayi, bir evlat hicbir zaman sevemez. Yeryuzunde hicbir insan, evlatlarinin %99'u icin, gerek suresi ve gerek siddeti itibariyle sonsuz cezalar, suresiz azap ve eziyetler veren bir Allah hakkinda en kucuk bir sevgi kirintisi bile besleyemez.

- - - - - - - - - - - - -
Biz olmusuz, dedi Winston.Biz olmusuz, diye yineledi Julia, gorev bilircesine.Siz olmussunuz, deyiverdi arkalarindan acimasiz bir ses.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Bir ateist, Notre Dame Universitesi (Katolik bir universite. (c.n.) ) ile Guney Metodist Universitesi arasindaki futbol macini izleyen ve kimin kazandigini umursamayan kisidir.

EISENHOWER,DWIGHT D. (1890-1969) ABD'nin otuz dorduncu baskani.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 



-------------------------------------------------
This free account was provided by VFEmail.net - report spam to abuse@vfemail.net
 
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder