9 Eylül 2019 Pazartesi

DİYANET’İN RAPORU NE DEMEK İSTİYOR?


================================

DİYANET'İN RAPORU NE DEMEK İSTİYOR?

01-09-2019 09:12

Daha önce bu ülkede tarikat mensupları domuz bağları ile insanları vahşice katletmedi mi? Tarikat/Cemaat yurtlarında çocuklar tacize tecavüze uğramadı mı? Dışarıdan erkek girer diyerek yangın merdivenleri kapatılan yurtlarda kız çocukları yanarak ölmedi mi?

Bahar Emek
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanan bir rapor "GİZLİ" ibareli olarak basına yansıdı. Bir kitapçık biçiminde hazırlanan raporun başlığı ise "Dini-Sosyal Teşekküller Geleneksel Dini-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Yönelişler". Rapor 31 Mart Yerel Seçimleri öncesinde yayılıma giriyor ancak çok da gündeme gelmiyor.

Kitapçığın önsöz kısmında hazırlanma nedeni açıklanıyor: "Türkiye'nin 15 Temmuz 2016'da dini istismar eden Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) eliyle maruz kaldığı ihanet ve darbe girişimi ülkemizde dernek cemaat tarikat veya vakıf adıyla faaliyet yürüten dini yapıların derinlemesine incelenmesini zaruri hale getirmiştir". Daha açık bir biçimde söylemek gerekirse düne kadar istedikleri gibi hareket edebilen tarikatlar bugün denetim altına alınmak isteniyor. Raporun devamında bir takım dini örgütlenmeler adeta masaya yatırılıyor. Tek tek cemaatlerin önderliğini yapan kişilerin kısa özgeçmişleri faaliyet yürüttükleri vakıflar- dernekler sahip oldukları basın yayın kuruluşları sıralanıyor. İşleyişleri ve öğretileri ile ilgili değerlendirmeler yapılıyor.

Cumhuriyet'in kuruluşundan kısa bir süre sonra tarikatların 1925 yılında çıkarılan Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu sonrasında faaliyetlerini gizlice yürütmek zorunda kaldıklarından bir mağduriyet edebiyatı ile bahsediliyor. Demokratik yumuşama olarak tanımlanan 1950'lerde Menderes Hükümeti ile birlikte çeşitli dernek ve vakıf adı altında cemaat adı verilen bir örgütlenme biçimiyle faaliyetlerini görünür biçimde gerçekleştirdiklerine de değiniliyor.

Özellikle 12 Eylül 1980 sonrasında ciddi oranda devlet bürokrasisinde örgütlenen cemaatler bulundukları konumlarının da yardımıyla mali açıdan büyük kazanımlar elde ettiler. Eğitim kurumları yurtlar şirketler holdingler kuran bu yapılar önü alınamaz bir biçimde büyürken sermaye düzeninin bir parçası olarak gerici faaliyetlerini gerçekleştirmeye devam ettiler.

Raporun devamında devlet içindeki cemaat örgütlenmesinin gizli olmasının zorunluluk olduğu Cumhuriyet'in cemaatleri bir tehdit olarak gördüğü söyleniyor. Devletin din eğitimini –sözde- yasaklaması sebebiyle bu boşluğu doldurmak toplumun manevi hizmetlerini yürütmek olduğundan bahsediliyor. Diyanet İşleri Başkanlığı bu kurumları bir yandan eleştirirken bir yandan da topluma hizmet götüren adeta birer hayır kurumu olarak tanımlıyor.

Türkiye'deki cemaatlerin büyük oranda devlet karşıtı bir söyleme ve anlayışa zemin olmamaya özen gösterdikleri milli karakterleri olduklarından bahsediliyor. Dahası da var tarikatların devlet tarafından desteklemesinin önemli olduğunu ve devlette görev alan müntesiplerinin çokluğuyla övündüklerini söylüyor.

Düzen siyasetinin aktörlerinin herhalde hemen hepsinin bir ya da birkaç tarikat lideri ile bir şekilde yan yana geldiklerini tarikatların öğretilerine sempati duyduklarını ifade eden açıklamalarda bulunduklarını biliyoruz. Özellikle seçim dönemlerinde cemaatlerle birlikte verilen fotoğrafların hem o cemaat mensupları tarafından desteklenmek hem de toplum nezdinde cemaatleri meşrulaştırmak anlamına geldiğini de görebiliyoruz.

Raporun sonuç kısmında tarikatların yasal yollarla denetim altına alınması gerektiği öneriliyor. Bunun yanında Cumhuriyet'in laiklik ilkesiyle çelişen ifadeler kullanılmaktan kaçınılmıyor: "Türkiye'nin bir an önce Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile yasakladığı dini yapıları legalleştirecek çözümler üretmesi ve ancak bu yolla şeffaf ve denetlenebilir yapılar olarak cemaatleri ahlaki/dini sorumluluk alanına döndürmesi bir zaruret haline gelmiştir".

AKP hükümeti döneminde bugüne kadar hiç olmadığı kadar güçlenen tarikatlar neden şimdi "denetleniyor"? Toplumsal anlamda bir tehdit oluşturuyorsa Diyanet İşleri Başkanlığı ya da konunun muhatabı devlet kurumları neden bu zamana kadar bu tarikatları cemaatleri vakıfları dernekleri denetlemedi? Daha önce bu ülkede tarikat mensupları domuz bağları ile insanları vahşice katletmedi mi? Tarikat/Cemaat yurtlarında çocuklar tacize tecavüze uğramadı mı? Dışarıdan erkek girer diyerek yangın merdivenleri kapatılan yurtlarda kız çocukları yanarak ölmedi mi?

Arkalarında devletin gücü kalmadığında tarikatlar/cemaatler ayakta kalmakta zorlanacaklar hatta varlıklarını koruyamayacaklardır. Aynı zamanda devlete bağımlı olarak büyüyen bu oluşumlar sahip oldukları imkanlar ve sayıları artarak büyüyen pek çok alandaki kadro ve sempatizanlarla yurtdışı bağlantılarıyla siyaseten oluşabilecek herhangi bir sorunda kontrolden de çıkabilme potansiyeline sahip oluşumlardır. Bu gibi durumlar da siyasi iktidarı rahatsız edecek ihtimaller arasındadır. Raporun oluşturulma sebebi de bu durumu açıkça gösteriyor. Düzen siyasetinin baş aktörü olan Erdoğan bugün bazı tarikat/cemaatlerden rahatsız. FETÖ krizini atlatamamış bir siyasi iktidarın bu rahatsızlığı anlaşılabilir ancak raporda adı geçen ve geçmeyen cemaatleri denetleyecek olan kurum Diyanet İşleri Başkanlığı mıdır? 100 binlerin üzerinde olan kadrosuyla adeta bir cemaate dönüşen iktidarın gölgesinden çıkamayan skandal açıklamalarıyla her geçen gün toplum önünde daha da itibarsızlaşan bu kurum kendi kadrolarını bile denetleyememektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı cemaatleri değerlendirmişken kendi adına da bir rapor hazırlayabilir mi?

https://gazetemanifesto.com/2019/diyanetin-raporu-ne-demek-istiyor-290867/

================================

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Calismak demek bosuna yorulmak terlemek degildir.
Zamanin gereklerine gore bilim ve teknik ve her turlu uygar buluslardan azami derecede istifade etmek zorunludur.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

169. GORUSLER KISILIK UZERINDE ENDER OLARAK ETKILI OLUR

Fikirleri ve sozleri, eylemlerine uygun kimseler kadar, dunyada ender hicbir sey yoktur. Gorusler, yaratilis uzerinde, ancak bu gorusler mizaclarina, ihtiraslarina, cikarlarina uygun oldugunda etkili olur. Dini gorusler, her gunku tecrubeye gore, az iyilige karsilik pek cok kotuluk ortaya cikarirlar. Dini gorusler zararlidir, cunku bu gorusler cogu kez zorbalarin, acgozlulerin, bagnazlarin ve rahiplerin ihtiraslarina uygun duser. Dini goruslerin hicbir yararli etkisi yoktur. Cunku, insanlarin buyuk cogunlugunun cikarlarina denk gelmeye, bu cikarlarin kuvvetlerine tekabul edecek bir kuvvet olmaya yeteneksizdirler. Atesli arzularla karsilasildiginda, dini ilkeler hep bir yana atilir. O zaman, bir mumin olundugu halde, hicbir seye inanmiyormus gibi davranilir.

Insanin yaratilisi araciligiyla gorusu hakkinda, ya da gorusu araciligiyla yaratilisi hakkinda karar verilmek istenirse, hep yanilma tehlikesine dusulur. Cok dindar bir adam; kan dokucu bir dinin toplumdisi ve acimasiz ilkelerine ragmen, mutlu bir mantiksizlikla, bazen aciyan, hosgorulu, ilimli olur. O zaman, dinin ilkeleri karakterinin yumusakligiyla uygun dusmez. Bir capkin, bir kulhanbeyi, bir zina eden, bir dolandirici, ahlak hakkinda en dogru fikirlere sahip olduklarini cogu kez bize gosterirler. Nicin bu fikirleri uygulamazlar? Sunun icin: Mizaclari, cikarlari ve aliskanliklari yuksek teorileriyle asla uyusmaz. Bircok kimsenin tanrisal saydigi Hiristiyanlik ahlakinin sert ilkeleri, bu ilkeleri baskalarina vazedenlerin mizaclari uzerinde ancak cok zayif bir etki yapar. Bunlar, vazettiklerini yapmamizi ve yaptiklarini yapmamamizi bize hep soylemezler mi?

Din taraftarlari, koru korune inanmayanlara cogu kez "zindik" derler. Mumin olmayan bircok kimsenin tavir ve davranisi bozuk olabilir; bu tavir ve davranis bozuklugu onlarin goruslerinin degil, yaratilislarinin eseridir. Ama yaratilislari bu goruslere ne yapar? Dolayisiyla ahlaksiz bir adam, iyi bir tabip, iyi bir mimar, iyi bir astronomi bilgini, iyi bir mantikci, iyi bir metafizikci, iyi bir tartismaci olamaz mi? Soz goturmez bir yaratilisla, bircok noktalarda cahil bulunabilir ve cok kotu muhakeme yurutebilir. Gercek soz konusu olunca, bize kimden gelirse gelsin onemi yoktur. Insanlar hakkinda gorusleriyle karar vermeyelim, eylemleri ve davranislariyla da gorusleri hakkinda karar vermeyelim. Insanlari yaratilislariyla (yapilariyla) degerlendirelim ve goruslerini de, bunlarin tecrubeye, akla uygunluguyla ve insan turune yarariyla degerlendirelim.

- - - - - - - - - - - - -
Biz olmusuz, dedi Winston.Biz olmusuz, diye yineledi Julia, gorev bilircesine.Siz olmussunuz, deyiverdi arkalarindan acimasiz bir ses.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Onun bana uc vitesli bir bisiklet vermek icin butun dikkatini evrenden uzaklastiracagi fikri oyle uzak ki bunu kabullenemiyorum.

CRISP,QUENTIN (1908-1999) Ingiliz yazar, sahne adami ve escinsel haklari savunucusu.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder