Hükümetin Suriye politikasına ilişkin yaptığı işler içinde uluslar arası savaş suçları mahkemesinde yargılanmasını icap ettirecek suçlar var mıdır?
Vardır.
Peki bir suç suçu kovuşturanlar cemaatçi olunca suç olmaktan çıkıyor mu?
Çıkmaz elbette.
Suç suçtur.
VE SUÇLAR DEVLET SIRRI OLAMAZ.
DEVLET SIRRI İLAN EDEREK SUÇLARI GİZLEYEMEZSİNİZ .
Peki hükumeti demokratik yöntemlerle devrimek bir suç mudur?
Misal önümüzde erken genel seçimler var.
Bu seçimlerde muhalefet partileri hükumeti devrime suçu işlemek üzere mi örgütlendiler?
Misal ben ya da başkaları hükumete karşı olmakla suçlu mu olacağız?
Görünen o ki, ülkemizde muhalefet etmek suçtur.
MIT ya da diğer devlet kurumları anayasa ya da yasaları ihalal edemez mi?
Bence etmiştir.
Ancak, günümüz şartlarında ne MIT, ne hükumet, ne diğer anayasal kurumlar yasaları ve anayasayı ihlal etmekten dolayı yargılanamamaktadır.
Yoksa devlet kurumlarının, devlet adamlarının yasaları, anayasayı ihlal etme ayrıcalıkları elbette yoktur.
Hükümetlerin suçlarını kimler, nasıl soruşturacak?
Örneğin başka demokratik devletlerde koca devlet başkanları, hükumet üyeleri, bakanlar soruşturuluyor, yargılanıyor, hatta mahkum da oluyor.
Bu nasıl oluyor da oluyor?
Laf salatasına gerek yok.
Esasa gelelim.
Bu hükumetin sayısız anayasa ve yasaya karşı suçu olmamış mıdır?
Olmaz a, diyelim ki, ulusal yasalarımızın ihlalleri yalnızca Türk halkını ilgilendirir.
Ama bu durumda da, hükumetin ulusal yasalarımızı ihlal etmesi halkın bir bölümünün hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurmaz mı?
Hükümetlerin ya da kamu kurumlarının kendi vatandaşlarına karşı suç işleme hakkı ve imtiyazı var mıdır?
Kim ne derse desin.
Ülkemizde AKP hükumetleri döneminde sistematik olarak sayısız yasa ve anayasa ihlalleri olmuştur.
Bunların bazıları DEVLET SIRRIdır denilerek örtbas edilmiştir.
Bazıları ise pişkinlikle, zorbalıkla örtbas edilmiştir.
Devran dönecek ve bu olağanüstü dönemde son bulacaktır.
O gün elbette bu günün güçlülerine bu sayısız yasa ve anayasa ihlallerinin hesapları sorulacaktır.
L2fSIJNoA0xfSNxA
CAN ATAKLI: DEVLET SIRRIYSA ŞİMDİ NİYE AÇIKLANDI DEĞİLSE GAZETECİLER NİYE HAPSE GİRDİ?
Ünlü MİT TIR'ları davası dün yine gündeme geldi.
Çünkü Yargıtay'ın gerekçeli kararı açıklandı. Bu kararla cemaatçilerin FETÖ yapılanması içinde MİT'i ve hükümeti hedef aldığı bunun planlı bir organizasyon olduğu vurgulandı. Söyleyecek hiçbir şey yok tabii.
Ancak anlamadığım hatta ilk günden beri anlamadığım bir şey var.
Öncelikle şunu belirtmeliyim.
Cemaat hükümeti devirmek için çeşitli operasyonlara başvurdu. Bu hepimizin bildiği bir gerçek.
Örneğin 17-25 Aralık skandalı bunun tipik örneklerinden biridir.
Kimse "17-25 Aralık operasyonu polisin ve savcıların tamamen yasalara hukuka bağlı kalması nedeniyle yapılmıştır" diyemez. Çok net ve açıktır ki iktidarla çıkar çatışmasına giren ve menfaatleri paylaşmakta geri kalan cemaat hükümeti devirmek istemiştir.
Ancak bir gerçek daha var ki o da şu; cemaatin hükümeti devirmek için başlattığı bu operasyonda iddia edilenler gerçek.
Yanisi şu: Operasyon art niyetli ama çok ciddi suçlar işlendiği gerçek.
Bu durumda ne yapacağız?
Operasyonu cemaat yaptı diye suçu görmezden mi geleceğiz?
Hayır hem ortaya saçılan suçun üzerine gidilecek hem de bunu hükümeti devirmek için komploya çeviren cemaatin canına okunacak. Bunlardan sadece biri yapıldı cemaatin canına okundu suç ise "şimdilik" sümen altı edildi.
Benzer bir durum dün gerekçeli kararı açıklanan MİT TIR'ları davasında da var. Gerek mahkeme gerekse Yargıtay; aslında MİT TIR'larında silah ve mühimmat olduğunu itiraf ediyor. Bunun bizim tuttuğumuz bir örgüte gittiği de saklanmıyor.
Aynı 17-25 Aralık skandalı gibi.
Silah konusu doğru ama cemaat bunu hükümeti devirmek için komploya çevirmiş.
Bunu da anlayalım peki.
Ancak bu olay nedeniyle hapse giren CHP Milletvekili Enis Berberoğlu'nu ve yurt dışında yaşamak zorunda bırakılan Can Dündar'ı ne yapacağız?
Bu iki gazeteci de "devlet sırrını açıklamak ve casusluk yapmakla" suçlanmadılar mı?
Oysa mahkeme kararları ile ortada devlet sırrı falan kalmadı.
Yargıtay'ın gerekçeli kararında "Bunun doğrudan hükümeti ve MİT'i hedef aldığı FETÖ'nün planlı bir örgütsel organizasyonu olduğu" vurgulandıktan sonra "Örgüt hükümetin uluslararası arenada zor duruma düşmesi için Suriye faaliyetlerini deşifre etme kararı aldı" deniliyor.
Gerekçeli kararda TIR'larda silah olduğu kabul edilirken "Suriye'de yaşananlar nedeniyle meşru savunma durumunda kalan devletin orantılı ve önleyici tedbirleri alma hakkına sahiptir. Hiçbir devlet felaketlerin gelip çatmasını bekleyemez" denildi.
Çok güzel. O halde cemaati ne yaparlar bilemem ama haksız yere suçlanan ve ağır biçimde mağdur edilen gazetecilere itibarları iade edilmelidir.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
CHP'li bir belediye sokak karikatüristlerinden ne ister?
Ortayaköy'e yolu düşenler meydanda kendi şövaleleri üzerinde karikatür çizen sanatçılara mutlaka rastlamıştır.
Bunlardan Mithat Solmaz'la ben de yanılmıyorsam iki kez ayaküstü sohbet etmiştim.
Mithat Solmaz'dan dün canımı çok sıkan bir mesaj aldım.
4 yıldır Ortaköy'deki bir ağacın altında karikatür çizdiğini söyleyen Solmaz "Siz de birkaç defa seçimler öncesinde gelip oturmuş bankta arkadaşlarla sohbet etmiştiniz. . Her şey güzel olsun diye bir karikatürist olarak ha bire meslektaşlarımın mahkemelerde süründürülmesinden karikatüristlerin cezaevine atılmasından anti-demokratik bir yığın uygulamadan dolayı iktidar zihniyetinden kurtulmak için CHP'yi desteklemeyi bir borç bildik" dedikten sonra öyle devam etmiş; "Ne yazık ki Beşiktaş zabıtası burada resim ve karikatür çizmenin yasak olduğunu ileri sürerek beni ve ressam bir arkadaşıma engel oldu. Devam etmemiz halinde sanat için kullandığımız malzemelerimize de el konacağını belirtti. "
Şu anda karikatürist Mithat Solmaz ve portre ressamı Duran Külen Ortaköy Meydanı'nda resim ve karikatür çizememekte.
Neden?
Sabit bir stantları yok yer işgal etmiyorlar kimseyi de rahatsız edip para dilenmiyorlar.
Ortaköy gibi sanatın ve sanatçının buluştuğu bir mekandaki bu "nadanlık" acaba neden yapılıyor?
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Arınç'ın açıklamaları sarayı hayli tedirgin etmiş
AKP Genel Başkanı tarafından sarayın Yüksek İstişare Kurulu'na alınan Bülent Arınç çok ilginç bir açıklama yaptı önceki gün.
Önce Canan Kaftancıoğlu'na verilen 9 yıl 8 aylık cezanın aşırı olduğunu dile getirdi.
Sonra da sarayın görevden aldırdığı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk için şunları söyledi; "Ben sadece Ahmet Türk'ü tanıyorum ve ona saygı duyuyorum. Ahmet Türk'ün benim üzerimdeki hakkı şudur. Bu kişinin terörle alakası yoktur. Ahmet Türk'ün terörle alakası yoktur. Barış olsun isteyen biridir. "
Saray Sözcüsü İbrahim Kalın bu açıklama üzerine bir açıklama yapılması gereğinin doğduğunu belirtti.
Kalın "Sayın Arınç tecrübeli bir siyasetçidir. Büyüğümüzdür. Yaptığı bu açıklamalar şahsi fikirleridir. Cumhurbaşkanlığı'nı bağlamaz" dedi. Bu tedirginlik bu telaş niye acaba?
Bülent Arınç biraz başına buyruk siyasetçidir.
Erdoğan'dan izin alarak konuştuğunu zannetmem.
Ama son görevi gereği bile bile Erdoğan'ı sıkıntıya sokacak bir açıklama yapmasını da beklemem açıkçası.
Yüksek tepelerde garip şeyler oluyor gibi geliyor bana.
Sanki sanıldığı gibi her şey kontrol altında değil mi ne?
BUNU YAZMAK GEREK
Dilerim başkanlar dertlerini anlatmışlardır
AKP Genel Başkanı Erdoğan 30 büyükşehir belediye başkanını saraya çağırdı dün biliyorsunuz.
Yurt dışında olan biri hariç belediye başkanları huzura çıktılar.
Yandaşı-muhalifi bu toplantıyı "Özlenen tablo" olarak sundu kamuoyuna.
Ev sahibi Erdoğan da karşısına çağırdığı başkanlara üstü kapalı fırça çekmeyi de ihmal etmedi.
Özellikle CHP'lilere bakarak işten atmaların vicdansızlık olduğunu söyledi. İstanbul Başkanı için de adını vermeden "Biz İBB'ye geldiğimizde 2-3 dönem öncesinden kalma personeller vardı. Kaldığı yeri hak eden insanlara dokunmadım. Ne personelle ne araçlarla uğraştık. Vaktimizi ve imkanlarımızı şehrin sıkıntılarına ayırdık" sözlerini sarf etti.
CHP'liler "koşa koşa" gittiklerine göre söylenecek söz yok demektir.
Ancak AKP Genel Başkanı bazı bakanları da toplantıya çağırmış ve "Bakanlar burada ne derdiniz varsa onlara söyleyin" demiş.
İnşallah başkanlar kuyruğa girip dertlerini anlatmışlardır.
Hoş o bakanlar dert dinlese bile neyi çözebilecekler ki. Sonuçta yine genel başkanlarına soracaklar artık her şey onun insafına kalmış.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Bir suçluyu yakalamak için hastanedeki herkesin kaydı istenmez
Önceki gün BirGün gazetesinde yayımlanan bir haber ortalığı karıştırtmıştı.
Habere göre; İstanbul Emniyet Müdürlüğü İl Sağlık Müdürlüğü'ne gönderdiği "gizli ibareli" bir yazı ile tüm hastanelerdeki "polikistik over sendromu" olan ve "kürtaj yaptıran" 30 ile 40 yaş aralığındaki kadınların listesini istemişti.
Haberin hayli yankı yapması üzerine savcılık bu talebi doğruladı.
Yani tüm hastanelerden "Kimler bu operasyonları yaptırdı?" bilgisi gerçekten istenmiş.
Akıl alır gibi değil.
Kişilerin en mahrem bilgilerinden biri olarak kabul edilen sağlık kayıtlarının böyle istenmesi hiçbir medeni ülkede olmaz.
İşin tuhafı bu kayıtların istenme gerekçesi de korkunç.
Çünkü cemaatçilerle ilgili bir soruşturma yürütülüyormuş bir ihbarcıya bir türlü ulaşılamıyormuş bu kişinin 2017-2019 yılları arasında İstanbul ilinde 'polikistik over sendromu' tanısıyla tedavi gördüğü tespit edilmiş bu nedenle söz konusu tarihler arasında bu tanıyla tedavi gören herkesin ismi istenmiş.
Pes yani. Bir kişi için tüm kadınların listesi emniyete gidiyor.
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz böyle?
Demek ki artık hiçbirimizin mahrem bilgisi diye bir şeyi olamayacak.
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Bir millet egitim ordusuna sahip olmadikca savas meydanlarinda ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin kalici sonuclar vermesi ancak egitim ordusuyla mumkundur.
Gazi Mustafa Kemal ATATURK
- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI
13. HER DIN TAHAKKUM ISTEGINDEN DOGMUSTUR
Kavimlerin ilk yasalarinin konusu, halki egemenlikleri altina almak olmustur. Bu amaca ulasmak icin en kolay cozum, onlari korkutmak ve muhakemeyi yasaklamak oldu. Bu yasa koyucular, kavimleri dolambacli yollardan goturduler; ta ki, kilavuzlarinin amaclarini anlayamasinlar; bastiklari ve gectikleri yeri gormesinler diye onlan semaya baktirdilar. Yol uzerinde onlari masallarla eglendirdiler. Sozun kisasi, cocuklari uyutmak ya da susturmak icin ninniler soyleyen ve tehditlerde bulunan sutannelerinin yontemlerini uyguladilar.
- - - - - - - - - - - - -
Baglilik, dusunmemek demektir, dusunmeye gerek duymamak demektir.
Baglilik bilincsizliktir.
George Orwell1984
- - - - - - - - - - - - -
Mutlak guc mutlak bir sekilde cururse Tanri ne hale gelir?
DAACON,GEORGE (tarih bilinmiyor) Kanadali gazeteci.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner
- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
-------------------------------------------------
This free account was provided by VFEmail.net - report spam to abuse@vfemail.net
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas! 15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder