1 Mayıs 2021 Cumartesi

ERDOĞAN'IN SUÇ DUYURUSUNUN ARDINDAN ENGİN ALTAY HAKKINDA SORUŞTURMA

 

HÜSEYİN VODİNALI : NÜKLEER SAVAŞ TEHLİKESİ HİÇ BU KADAR YAKIN OLMADI

20 Nisan 2021 22:16 Güncellendi: 21 Nisan 2021 10:49

Paradoks bir durumdu hep.

Soğuk Savaş'taki nükleer dehşet dengesi sayesinde üçüncü dünya savaşı çıkmadı.

İnsanoğlunu tüm dünyayı toptan yok etme gücüne sahip nükleer silahlar tezat biçimde barışın bekçisi olmuştu.

Ama çok tehlikeli biçimde.

İki kutuplu Soğuk Savaş yıllarında 1962 Küba krizi nükleer denizaltı krizleri 1983'teki 'son dakikada önlenen nükleer felaket' krizi (*) ve bilmediğimiz daha pek çok nükleer krizde dünya yok olma tehlikesi atlattı.

1990 2008 arasındaki tek kutuplu Amerikan döneminde nükleer savaş çıkmadı ama bol miktarda bölgesel kanlı savaşlar yaşandı.

2007'deki Putin'in Münih Konferansı'ndaki konuşması ve ardından 2008'deki Gürcistan - Rus savaşı kırılma noktası oldu.

Çin'in de güçlü biçimde sahneye çıkmasıyla dünya artık çok kutuplu döneme girmişti.

ABD ise hala dünya hegemonu olma iddiasını sürdürüyordu.

Obama dönemi sonrası Trump'ın gelişi ABD'yi biraz frenletti.

Donald Trump küresel ticaret ağırlığını kaldıraç olarak kullanıp ülke içi temel sorunlara el atmak istiyordu.

O 4 yıl küresel hukuk sistemi büyük yaralar alsa da dünyadaki çok kutupluluk ilerledi.

Müesses nizamın adamı yaşlı Joe Biden 4 Şubat'ta yaptığı dönüm noktası niteliğindeki dış politika konuşmasında "Amerika geri döndü" dedi.

Amerika belki geri dönmüştü ama dünya artık eskisi gibi değildi.

Biden'ın ilk hedefi Rusya oldu.

Rusya'yı dört bir yanından çevirmeye kararlıydı.

Asıl rakip Çin'i de elbette.

Biden ve Neoconların hedefi her iki ülkeyi de mümkün olduğunca rahatsız ederek çevrelemek diğer ülkelerle savaştırmak ve silahlanma harcamalarını artırarak heder etmek.

ABD işe Ukrayna ile başladı.

2014 Amerikancı darbesi ve ülkenin bölünmesinden sonra iktidara gelen komedyen Zelensky ile hazır kıta bekleyen Ukrayna Minsk grubundan çıktı Rusya'ya savaş ilan etti.

Biden arkasındaydı çünkü.

Ama aynı ABD Gürcistan'a da "hadi koçum" dedikten sonra ortadan kaybolmuştu 2008'de.

NATO'yu da yanına almaya kalkan Biden'ın işi bu kez çok zor ve çok tehlikeli.

Dünya adeta bir nükleer savaşa doğru adım adım sürükleniyor.

Amerikan Savaş gemileri ve uçakları Karadeniz'i zorluyor.

ABD Polonya başta olmak üzere tüm Doğu Avrupalı müttefiklerini harekete geçirdi ve bölgeye 30 bin asker gönderdi.

Rusya ise Kırım ve Donbass bölgelerine yakın sınıra 150 bin asker yığdı.

Bunun yanı sıra yüzlerce tank top ve füzeleri de getirdi.

Ayrıca S-400 hava savunma sistemlerini de konuşlandırdı.

2008'de Gürcistan'da bile olası ABD müdahalesine karşı taktik nükleer silahları devreye alan Moskova şimdi de benzer bir hareket tarzı içinde.

Rusya Karadeniz üzerinde sivil havacılık için tehlikeli alan uyarısı yapan ve bazı bölgelere uçuşun sınırlandığına yönelik NOTAM yayımladığını duyurdu.

Bu arada Putin'in Federal Meclis'teki yıllık konuşmasında önemli bir mesaj vererek Donbass'ı tanıma vaadinde bulunabileceği iddiaları sık gündeme gelmeye başladı.

Son olarak Rusya Savunma Bakanlığı'nda yapılan toplantıda konuşan Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu NATO'nun eylemlerinin Moskova'yı simetrik stratejik çevreleme önlemleri almak zorunda bıraktığını söyledi.

ABD Başkanı Joe Biden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefon görüşmesi sonrası Karadeniz'e göndereceği Tomahawk yüklü iki destroyerin gidişini iptal etti.

Gemiler halen Girit'te bekleşiyor.

ABD olayları yatıştırmak istermiş gibi bir tavra büründü Ukrayna lideri Zelensky Putin'e görüşme teklif etti.

Ama Rusya pozisyonundan geri adım atmaya niyetli değil.

Bu kez İngiltere en hevesli Rus düşmanı olarak sahneye çıktı.

Boğazlar'dan bir savaş gemisini Karadeniz'e göndereceğini bildirdi.

Muhtemelen bir ikincisi için de bildirim yapılacak.

Şimdi tüm yaşanan diplomatik ve ekonomik yaptırım dolu gerginliği bir tarafa bırakabiliriz.

Yani şu kadar Rus diplomatı sınırdışı bu kadar Amerikalı Çek Ukraynalı öte tarafa filan geçiniz.

NÜKLEER VURUŞ HESAPLARI

Olay çok ciddi ve nükleer.

Kimse bunu Suriye ile filan karıştırmasın.

Rusların Kırım'a nükleer silahlar konuşlandırdığı iddiaları ayyuka çıktı.

ABD Stratejik Komuta Merkezi (USSTRATCOM) bugün twit atmış.

ABD Savunma Bakanlığı adına stratejik caydırıcılıktan küresel füze hedeflerinden ve Pentagon'un Küresel İstihbarat Şebekesini işletmekten sorumlu olan merkez son twitinde ne diyor:

"Bugünkü çatışma yelpazesi ne doğrusal ne de öngörülebilir. Bir düşmanı çok hızlı bir şekilde nükleer kullanımı en az kötü seçenek olarak görmeye itebilecek koşullara yol açan çatışma olasılığını hesaba katmalıyız. "

Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Türkiye Bölümü Araştırma Görevlisi ve Karadeniz Uzmanı Dr. Andrey Boldırev bakın ne diyor:

"Kanımca ABD ve İngiltere'nin bu tür eylemlerinin temel amacı Karadeniz bölgesinde zaten gerilimli olan durumu daha da kötüleştirmek. Daha önce ABD'nin eski Avrupa Kuvvetleri Komutanı Emekli Korgeneral Ben Hodges Karadeniz'de Rusya'nın 'sinirleriyle oynama' çağrısında bulunmuştu. Bence bu ifade ABD ve İngiltere'nin Karadeniz planlarının kışkırtıcı doğasını yansıtan en iyi örnek. Tabii başta Rusya ve Türkiye olmak üzere Karadeniz ülkeleri bu planlardan memnun değil. "

Boldırev kibar söylemiş.

Rusya'nın sembolü olan ayı kolay kışkırtılamaz ama bir kez harekete geçtikten sonra önünde kimse duramaz.

İngiltere ve palyaço kılıklı başbakanı Boris Johnson bence yanlış yapıyor.

O İngiliz gemisi Putin'in Amerika'ya güçlü bir mesaj vermesi için ideal bir fırsat olacaktır.

Korunacak 17 milyon kilometrekarelik bir vatanları olan Ruslar bir güvenlik devleti olarak sıkı durmak zorunda.

Ruslar sırf ibret olsun diye uçaksavar füzeleri ve denizaltı savarlarla yüklü İngiliz gemilerini vurabilir hatta batırabilir.

Bu uçuk bir iddia gibi görünse de nükleer silahların devrede olduğu bir dönemde Rusya'nın yapmaktan çekineceği bir hamle olmaz.

Putin güçlü görünmek zorunda.

ABD'nin Belarus darbe girişimi ile Karadeniz ve Ukrayna'daki yığınağının arka planında Moskova'ya 400-500 kilometre yakınlaşmak yatıyor.

Bu da Moskova'daki tüm üst düzey yetkililerin tüylerini diken diken ediyor.

Türkiye'ye gelince.

Bizimkiler olayın vahametini hala anlamış görünmüyor.

Montrö ve Kanal İstanbul üzerinden iflas etmiş kasayı ayağa kaldırma hayalleri kuruyorlar.

Ama işin şakası yok.

Montrö ile oynamak demek tıpkı 1962'de olduğu gibi Rus füzelerinin hedefi olmak demek.

ABD'nin en çok istediği şey de bu zaten.

Rusya'nın askeri öfkesini kendisine değil komşularına boşaltması ve zayıflaması.

Emekli Amirallerimizin söylemeye çalıştığı şey buyken bir de onları düşman askeri gibi hedef almak neyin nesi.

Ülkesine onurla hizmet etmiş Mavi Vatan'ı orta yere koymuş CIA maşası hain FETÖ'nün hedefi olmuş emekli amirallere elektronik kelepçe takmayı aklım havsalam almıyor.

Oysa o basın açıklaması her şeyden önce devletin ve hükümetin yararına.

FETÖ kumpaslarının geri gelmesi ise Türkiye'de hiç kimsenin faydasına değildir.

Onların tek hedefi ABD adına Türkiye ile başta Rusya olmak üzere komşularını çatıştırmaktır.

Ancak bu saatten sonra olası bir çatışmanın nükleer savaşa dönüşmesi işten bile değildir.

(*) 1 Eylül 1983 yılında New York'tan Seul'e uçmakta olan ve yanlışlıkla Sovyet hava sahasına giren bir yolcu uçağı Su-15 avcı uçağı tarafından bombalanmış çoğu ABD vatandaşı 269 kişi ölmüştü. Dünya kamuoyunda büyük yankı uyandıran bu saldırıya ABD'nin sert bir cevap vermesi beklenirken Sovyet yetkililer de Amerika tarafından gelebilecek olası bir nükleer saldırıya karşı teyakkuz durumuna geçmişti. 1983 yılında böyle bir ortamda ülkedeki en kritik görevlerden birinde bulunan Yarbay Stanislav Petrov yerel saate göre 00.40 dolaylarında erken uyarı radar sisteminden gelen şok bir durumla karşılaştı. Peş peşe gelen uyarılara göre çok sayıda füze Sovyet hava sahasına doğru ilerliyor ve dakikalar sonra ülkeye ulaşacaktı. Bu aşamada gelen füzeleri durdurmanın bir imkanı yoktu fakat Sovyet Sosyalist Cumhuriyetle Birliği de dakikalar içinde nükleer bir karşı saldırıya girişebilir Amerika kıtasına doğru on milyonlarca kişiyi öldürecek nükleer füzeleri ateşleyerek dünyayı kana bulayacak bir savaşı başlatabilirdi. Verilen emir gereği Yarbay Petrov'un böylesi bir uyarıya anında müdahale etmesi ve üstleriyle iletişime geçerek ABD'ye karşı nükleer bir savaşı başlatması gerekiyordu. Ve tüm bunlar için yalnızca birkaç dakika süresi vardı. "ABD nükleer füzeleri" Sovyet topraklarına ulaşmadan önceki son birkaç dakika. Yarbay Petrov bunun yerine bilgisayar sisteminde bir sorun olduğunu düşünerek konuyu sadece yanındaki görevli kişiyle paylaştı. Tam olarak neden böyle bir karar verdi net olarak bilinmiyor fakat tüm değerlendirmelerinin sonucunda hiçbir şey yapmamayı ve uyarının gerçek olmadığını düşünmeyi seçti. Devletin zirvesine yaşanan olayı zamanında bildirmedi ve yalnızca hiçbir şey yapmayarak dünyayı büyük ve yıkıcı bir nükleer savaştan kurtardı. Nitekim Sovyetlere doğru yaklaşan füzelerin gerçekte olmadığı da çok geçmeden açığa çıktı. Radar sistemi hata vermiş bulutların arasından sızan güneş ışınlarını bir füze saldırısı olarak algılamış ve hatalı uyarıda bulunmuştu. Yarbay Petrov'un radikal kararı olmasaydı bu hata milyonlarca insanın ölümüne sebep olacak ve yeni bir dünya savaşını başlatacaktı.

Petrov 2010 yılında olay anını ilk kez anlatıyordu:

"Uyarı mesajını ilk gördüğümde sandalyemden kalktım. Bütün karargah karışmış astlarım panik içerisine girmişlerdi. Ortamı yatıştırmak için etrafa emirler vermeye başladım. Tam o an siren ikinci kez çaldı. Sonra da üç ve dört... Dört yeni füze daha geliyordu. Uyarı ekranımızda kan kırmızı harflerle BAŞLAT yazıyordu. Rahat koltuğumda değil de bir kızartma tavasında oturuyormuşum gibi hissetmeye başladım. Bacaklarım gevşedi. Ayağa kalkamayacakmışım gibi hissettim. Dürüst olmalıyım çok korktum. Çünkü tüm sorumluluk parmak uçlarımdaydı. Bunun gerçek bir saldırı olduğuna karar verir ve yukarıya rapor edersem anında bir karşı saldırı başlatılacaktı. "

Verdiği karar ile büyük bir felaketi önlemiş olsa da Petrov'un bu kararının verilen emirlere karşı olması onun başına iş açtı. Yarbay Stanislav Petrov'un rütbeleri elinden alındı defalarca vatana ihanetle suçlanarak ağır şartlarda sorguya çekildi ve sonunda emekli edilerek ordudan uzaklaştırıldı. Yaşanan hadise ise onca sene tüm dünyadan gizlendi hatta öyle ki Petrov'un 1997'de ölen eşi bile yaşananlardan asla haberdar olmadı. "Dünyayı kurtaran adam" Petrov 18 Eylül 2017 sabahı küçük apartman dairesinde hayata gözlerini yumdu.

https://www.veryansintv.com/nukleer-savas-tehlikesi-hic-bu-kadar-yakin-olmadi

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Ozgurluk ve bagimsizlik benim karakterimdir.
Ben milletimin en buyuk ve ecdadimin en degerli mirasi olan bagimsizlik aski ile dolu bir adamim.
Cocuklugumdan bugune kadar ailev husus ve resm hayatimin her safhasini yakindan bilenler bu askim malumdur.
Bence bir millete serefin haysiyetin namusun ve insanligin vucut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin ozgurluk ve bagimsizligina sahip olmasiyla kaimdir.
Ben sahsen bu saydigim vasiflara cok ehemmiyet veririm.
Ve bu vasiflarin kendimde mevcut oldugunu iddia edebilmek icin milletimin de ayni vasiflari tasimasini esas sart bilirim.
Ben yasabilmek icin mutlaka bagimsiz bir milletin evladi kalmaliyim.
Bu sebeple milli bagimsizlik bence bir hayat meselesidir.
Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse insanligi teskil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabi olan dostluk ve siyaset munasebetlerini buyuk bir hassasiyetle takdir ederim.
Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin bu arzusundan vazgecinceye kadar amansiz dusmaniyim.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

53. BIR TANRISAL LUTUF A, SONSUZ IYI VE KUDRETLI BIR ALLAH'A INANILMAZ

"Allah nimet ve ihsanlarinin mutasarrifi degil midir? Kendi malini istedigi gibi kullanmakta ve tasarrufta ozgur degil midir? Malini geri isteyemez mi? Hareket ve durusunun hesabini sormaya yaratiklarinin hicbir hakki yoktur. Kudretindeki eserleri istedigi gibi kullanabilir. Olumlulerin mutlak hukumdari oldugu icin keyfinin istedigi gibi mutluluk ya da felaket dagitir. "

Yaptigi kotulukler nedeniyle bizi avutmak ve gonul almak icin ilahiyatcilarin bize yaptigi aciklama budur. Onlara sunu soylerim: iyilik ve nimetleriyle sonsuz olan bir Allah'in tasarrufu olmaz, belki aklin geregi olarak, iyilik ve nimetlerini yaratiklarinin uzerine sacmaya zorunlu olur. Onlara derim ki, gercekten iyiliksever bir varlik, iyilik yapmaktan, hayir yapmaktan cekinmede kendisinde hak bulmaz. Gercekten comert olan bir kimse, verdigini geri almaz, bunu yapan herkesin tesekkur beklememesi gerekir; ve nankorler vucuda getirdiginden dolayi sizlanmaya, yakinmaya hakki yoktur.

Bu Allah'la insanlar arasinda karsilikli bir anlasma ve yukumlulukler varsayan din ile, ilahiyatcilarin Allah'a atfettikleri zorba ve garip yaratilis nasil birlestirilebilir? Eger Allah'in, yarattiklarina karsi hicbir borcu, hicbir gorevi yoksa, yaratiklarin da Allah'a karsi hicbir borcu, hicbir gorevi olmayabilir. Her din, "bana uyunuz, beni seviniz, bana ibadet ediniz, ben de sizi mutlu edecegim" dedigi varsayilan tanrisalliktan insanlarin beklemekte kendilerini hakli zannettikleri mutluluk uzerine kuruludur. Insanlar da "Bizi mutlu ediniz, sozlerinize sadik kaliniz, biz de sizi sevecegiz, yasalariniza uyacagiz" diyor. Yarattiklarinin mutlulugunu ihmal etmekle, teveccuh ve iltifatlarini keyfi olarak dagitmak ve armaganlarini geri almakla, Allah, her dine "temel" hizmetini goren anlasmayi bozmuyor mu, yirtmiyor mu? Ciceron hakli olarak, "Allah insana kendisini sevdirmezse onun Allah'i olamaz" demisti. Tanrisalligi iyilik olusturur; bu iyilik ancak insanin hissettigi mutluluklarla ortaya cikar, insan mutsuz olur olmaz bu iyilik ve onunla birlikte tanrisallik da yok olur; sonsuz bir iyilik ne taraf tutucu, ne de ayricalikci olabilir. Eger Allah sonsuz iyiyse butun yarattiklarini mutlu etmelidir.

Sinirsiz ve sonsuz bir iyilik fikrini yok etmek icin tek bir mutsuz yeterlidir.

Sonsuz iyi ve guclu olan bir Allah'in ulkesinde tek bir insanin sikinti icinde olmasini havsala alir mi? Sikintili olan bir hayvan, bir peynir kurdu dahi, tanrisal lutfa, Allah'in sonsuz iyiliklerine karsi, yenilmeyen, itiraz kabul etmez kanitlar olurlar.

Ilahiyatcilara gore, bu dunyanin keder ve acilari, suc isleyen insanlarin ilahiyat katindan uzerlerine cektikleri ve hak ettikleri cezalardir. Ancak insanlar nicin sucludur? Eger Allah her seye kadir ise, "Bu dunyada her sey duzen ve intizam uzerine bulunsun, butun uyrugum, iyi, masum, her kusurdan ve gunahtan arinmis olsun, mutlu olsun!" demek, onun icin "Her sey olsun!" demekten daha mi masraflidir? Daha mi cok zahmetlidir? Bu kadar mutlak guclu olan Allah'in, eserini noksan ve kusurdan arinmis olarak vucuda getirmesi, bu kadar kusurlu, bu kadar kotu yapmasindan daha mi zordu? Insanlarin yoklugu ile mutlu ve bilgili olarak var olmalari arasindaki boyut, insanlarin yokluguyla budala ve sefil olarak var olmalari arasindaki boyuttan daha mi fazlaydi?

Din bize bir cehennemden, yani Allah'in sonsuz kerem, lutuf ve iyiligine ragmen, insanlarin pek cogu icin sonsuz izdiraplar sakladigi mahpesten, sonsuz acilar veren yerden soz ediyor. Dolayisiyla, insanlari bu dunyada pek mutsuz kildiktan sonra, Allah'in onlari ahirette daha cok mutsuz kilabilecegini dolayli olarak anlatiyor. Bu duruma karsi, "O zamanda, Allah'in iyiligi yerine adaleti gecer" diyerek isin icinden cikiyorlar. Ancak bir buyuk ki, en korkunc eziyete yer verir; o sonsuz degildir, sonsuz bir iyilik degildir. Ote yandan sonsuz kotu olan bir Allah'a, degismez bir varlik gozuyle bakilabilir mi? Merhametsiz bir kahirla, gazapla dolu olan ve bir adi da kahhar (batinci yok edici) olan bir Allah, kendisinde, merhametin, ayirt etmeksizin herkesi korumanin (rahmanulrahimligin) ve iyiligin, "golgesi" olsun bulunabilen bir Allah midir?
- - - - - - - - - - - - -
Kendisini olume tasiyan arabanin icinde, kapiya attigi umarsiz cifteler, tum hayvanlarin yitip giden umutlarini da yankilandirir.
Ozgurluklerini savunamayanlarin odedikleri bedel agirdir.
Ozgurluk, degerli oldugu olcude kirilgandir da...

- - - - - - - - - - - - -
Bu yuzyil Darwin'in yuzyili olarak anilacak.

O, bu gezegene gelmis en buyuk insanlardan birisidir.
Hayat olgusuna din ogretmenlerinden cok daha fazla aciklik getirdi.
Evrim ogretisi, en uyumlu olanin hayatta kalma ogretisi, turlerin kokeni ogretisi dusunen butun zihinlerden Ortodoks Hiristiyanliktan kalan son artiklari da temizledi.
Incil'in, korkunun onderliginde cahillikle yazilan bir kitap oldugunu belirtmekle kalmadi, bunu ispatladi da.
INGERSOLL,ROBERT G. (1833-1899) ABD'li hukukcu ve hatip.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 189 Tuzel kisiler hakkinda guvenlik tedbiri uygulanmasi

1) Uyusturucu veya uyarici madde imal ve ticareti suclarinin bir tuzel kisinin faaliyeti cercevesinde islenmesi halinde
tuzel kisi hakkinda bunlara ozgu guvenlik tedbirlerine hukmolunur.


- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder