1 Mayıs 2021 Cumartesi

SİNAN MEYDAN : ABD TEHDİTLERİNE KARŞI DİRENİŞ

 


SİNAN MEYDAN : ABD TEHDİTLERİNE KARŞI DİRENİŞ

26 Nisan 2021

12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye Amerikan tehdit ve ambargolarına karşı az çok direnmeye başlamıştı. Türkiye'yi yönetenler Amerika'nın haşhaş yasağına karşı çıktılar. Amerika'ya rağmen Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirdiler. Türkiye'deki Amerikan üslerine el koydular

ABD Başkanı Joe Biden 1915 Ermeni olayları için "soykırım" tabirini kullandı. Tarihi kanlı soykırımlarla dolu ABD'nin "Ermeni soykırımı" yalanıyla Türkiye'yi tehdit etmesi karşısında iktidarın ne yanıt vereceği bekleniyor. İktidarın her seferinde "Eski Türkiye" diyerek küçümsediği o Türkiye ABD tehdit ve ambargolarına karşı yeri geldiğinde eylemli direniş göstermişti.

İşte bugün Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihini tarihsel süreçte Türkiye'ye yönelik Amerikan tehditlerini ve bu tehditlere karşı Türkiye'nin tavrını anlatacağım.

Ant Dergisi 10 Ekim 1967

1830-OSMANLI-ABD TİCARET ANLAŞMASI

7 Mayıs 1830'da Osmanlı ile ABD arasında "Osmanlı-Amerikan Seyr-ü Sefain Ticaret Antlaşması" yapıldı. Anlaşmanın 4. maddesine göre "Eğer Osmanlı vatandaşları ile ABD vatandaşları arasında bir dava olursa hiçbir şekilde bir ABD elçisi bulunmadan yargılanma yapılmayacaktı. " ABD Osmanlı'da suça karışan vatandaşlarını bu madde ile korumak istedi. Örneğin Suriye'de bir Osmanlı paşasını isyana teşvik eden iki Amerikalı yakalanıp idamla yargılanmak için İstanbul'a getirilmiş ancak ABD elçisi devreye girerek iki Amerikalıyı kurtarmıştı.

Osmanlı donanması 1827'de Navarin'de yakılmıştı. Acil donanmaya ihtiyaç vardı. Osmanlı o günlerde ABD'den gelen gemi mühendislerinin desteği ile 12-13 tane savaş gemisi üretti. Ayrıca Amerikalı bazı subaylar Osmanlı donanmasında görev aldı. 1860'larda karşılıklı elçilikler açıldı. Bu sırada Amerikalı misyonerler Osmanlı topraklarında misyoner okulları açtılar. 19. yüzyılda Amerikan misyonerleri Osmanlı'da Ermeni isyanları başta olmak üzere birçok azınlık isyanını desteklediler.

1878'de ABD Başkanı General Ulysess Grant II. Abdülhamit'i ziyaret etti. II. Abdülhamit İspanya-ABD savaşı sırasında 1898'de halife sıfatıyla Filipinler'deki Müslümanlara "Amerikalılara dostça davranmalarını" öğütledi. Bu dönemde ortaelçilik düzeyindeki temsilcilikler büyükelçilik düzeyine yükseltildi. Gelişen ilişkiler sonrasında Amerika Osmanlı'ya silah satmaya başladı. Osmanlı Martini Enfield Winchester gibi Amerikan silahları satın aldı.

Wilson Mandası'ndan Truman Doktrini'ne

ABD 1917'de Almanya'ya savaş ilan ederek İtilaf Devletleri'nin yanında I. Dünya Savaşı'na girdi. Buna karşın ABD ile Osmanlı birbirine savaş ilan etmedi. Savaşın sonunda 1918'de ABD Başkanı W. Wilson "14 İlke" diye bilinen "Wilson İlkeleri"ni yayınladı. 12. Madde Osmanlı'nın geleceğiyle ilgiliydi. Asker-sivil bazı Türkler bu maddeye güvenerek Amerikan Mandası istediler. ABD Senatosu Türkiye'yi manda altına almayı hiçbir zaman düşünmedi. Başkan Wilson Anadolu'da bir Ermeni devleti kurulmasını istiyordu. Ancak Anadolu'da yeterli Ermeni nüfus olmaması bu planı suya düşürecekti.

İzmir'in Yunanlarca işgali bir İngiliz Fransız ve Amerikan ortak planıydı. Amerika da işin içindeydi. Milli Mücadele sonrasındaki Lozan görüşmelerinde ABD temsilcisi gözlemci olarak yer aldı. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması'nın ardından ABD ile Türkiye arasında Lozan'da 6 Ağustos 1923'te "Lozan Türk-Amerikan Antlaşması" imzalandı. Bu antlaşma ABD'deki Ermeni lobisinin şiddetli baskısı sonucunda 19 Ocak 1927'de Amerikan Senatosu'nda reddedildi.

Cumhuriyet döneminde Türk-Amerikan diplomatik ilişkileri 17 Şubat 1927'de başladı. 1927'de ABD Joseph Grew'i büyükelçi olarak Ankara'ya gönderdi. 1 Ekim 1929'da ABD-Türkiye "Ticaret ve Seyr-ü Sefain Antlaşması" imzalandı. 1934'te de ABD Genelkurmay Başkanı MacArtur Atatürk'ü ziyaret etti.

II. Dünya Savaşı sonunda 1945 ve 1946'da Sovyetler Birliği'nin Türkiye'den toprak talep edip Boğazlardan üs istemesi Türkiye'nin ABD eksenine kayma sürecini hızlandırdı.

5 Nisan 1946'da -Amerika'da ölen Türk Büyükelçisi Münir Ertegün'ün cenazesini taşıyan- Amerikan Missouri Zırhlısı İstanbul'a geldi. Missouri İstanbul'da çok abartılı bir coşkuyla karşılandı.

1945-1947 arasında Türkiye-ABD arasında beş anlaşma imzalandı. 12 Temmuz 1947 tarihli "Türkiye'ye Yapılacak Yardım Hakkında Antlaşma"nın 2. başlığı aynen şöyleydi: "Türkiye hükümeti yapılacak yardımı belirlenmiş amaç doğrultusunda kullanabilecektir. "

Türkiye 22 Nisan 1947'de Truman Doktrini'ni 4 Temmuz 1948'de de Marshall Planı'nı kabul etti. II. Dünya Savaşı sonrasında başlayan bu "şartlı" ABD yardımları ABD'ye bağımlılığı da beraberinde getirecekti.

ABD'ye Tam Bağımlılık Yılları

Türkiye 1950'lerde Demokrat Parti (DP) döneminde her bakımdan Amerika'ya "tam bağımlı" hale geldi.

25 Haziran 1950'de DP Amerika'ya yaranmak için Meclis'e sormadan Kore Savaşı'na asker gönderdi.

18 Şubat 1952'de Türkiye ABD'nin önerisiyle NATO'ya alındı.

1952'de ABD Başkanı Eisenhower Türkiye'yi ziyaret etti.

17-25 Ocak 1954'te Cumhurbaşkanı Celal Bayar 30 Mayıs- 4 Haziran 1954'te de Başbakan Adnan Menderes ABD'yi ziyaret ettiler.

5 Mart 1955'te Adana'daki İncirlik Üssü'nün inşası tamamlandı. ABD Hava Kuvvetleri İncirlik Üssü'ne yerleşti. (Anlayacağınız İncirlik Üssü Menderes'in mirasıdır. )

9 Aralık 1957'de Türkiye'ye ilk Amerikan güdümlü füzeleri yerleştirildi. 1959'da da ABD Türkiye'ye orta menzilli balistik füzeler yerleştirdi.

DP döneminde ABD'ye çok geniş ayrıcalıklar verilen –bazıları meclis onayından da geçmeyen- 55 ikili antlaşma imzalandı. Bunların en önemlisi 1959'da Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun Amerikan Dışişleri Bakanı Dulles'le imzaladığı "Ana Mukavele"dir. Bu antlaşma ile DP "yıkıcı faaliyetler dolaylı saldırı" gibi hallerde ABD'ye Türkiye'ye müdahale yetkisi veriyordu. TBMM bu anlaşmadan ancak 14 ay sonra tesadüfen haberdar oldu.

DP döneminde 23 Nisan 1954'te imzalanan "Askeri Kolaylıklar Antlaşması"na göre Türkiye'deki Amerikan üslerinin mülkiyeti de ABD'ye verildi.

DP döneminde ABD'ye tam bağımlı duruma gelen Türkiye İslam dünyasını ve mazlum milletleri de hep yalnız bıraktı. Örneğin DP 1955'te Bandung Konferansı'nda mazlum milletlerin değil "Batı sömürgeciliğinin avukatlığını" yaptı. 1956 "Süveyş Bunalımı"nda İngiltere ve Fransa ile birlikte hareket etti. 1958'de BM'de Cezayir'in bağımsızlık oylamasında da çekimser oy kullandı.

DP döneminde ABD yardımlarıyla ve kredileriyle ayakta duran ekonomi ABD yardımları ve kredileri kesilince çöktü. 4 Ağustos 1958 devalüasyonu ile bir gecede dolar 2.80'den 9 liraya çıktı.

1959'da Başbakan Adnan Menderes ABD'yi ziyaret ederek kötü giden ekonomiyi düzeltecek yüklü bir kredi istedi. Ancak başbakan ABD'den eli boş döndü.

6-7 Aralık 1959'da ABD Başkanı Eisenhower Türkiye'yi ziyaret etti.

Küba Krizi Johnson Mektubu Kıbrıs Çıkarması Haşhaş Yasağı ABD Üsleri

1950'lerin sonlarında Türkiye'ye Amerikan Jüpiter Füzeleri'nin yerleştirilmesine karar verilmişti. 1962'de ABD bu füzeleri Türkiye'ye yerleştirince (İzmir Jüpiter Füze Üssü) Sovyetler de Küba'ya füze yerleştirdi. Nükleer bir savaşın eşiğine gelindi. Ancak ABD Türkiye'ye haber vermeden gizlice Sovyetlerle anlaşıp Ocak 1963'te Jüpiter Füzeleri'ni Türkiye'den çekti. Türkiye'de ABD'ye yönelik ilk ciddi güvensizlik işte bu Küba Krizi nedeniyle ortaya çıktı.

Kıbrıs'ta Aralık 1963'te Kanlı Noel yaşandı. Türkler katledildi. 1964 başında TBMM hükümete Kıbrıs'a müdahale yetkisi verdi. İşte tam bu sırada 5 Haziran 1964'te ABD Başkanı Lyndon Johnson Başbakan İsmet İnönü'ye bir tehdit mektubu gönderdi. "Johnson Mektubu"nda şöyle deniliyordu: "Türkiye Kıbrıs'a müdahale sonrası Sovyetler Birliği ile karşı karşıya gelirse NATO ve ABD Türkiye'yi savunmayabilir. (…) Türkiye'nin Kıbrıs'a yapacağı bir müdahalede Amerika tarafından sağlanan askeri malzemenin kullanılmasına ABD onay vermeyecektir. " Johnson karşılıklı görüşmeler için İnönü'yü Washington'a davet ediyordu. Bu tehdit mektubu kamuoyundan saklandı. Başbakan İnönü önce 13 Haziran 1964'te Johnson Mektubu'na karşı son derece diplomatik dille bir cevap mektubu yazdı. Sonra da Johnson'la görüşmek için Amerika'ya gitti. "Johnson Mektubu"nu 13 Ocak 1966'da Cüneyt Arcayürek Hürriyet Gazetesi'nde manşetten yayımladı. İnönü o günlerde (Nisan 1964'te) Amerikan tehditleri karşısında "Yeni bir dünya kurulur Türkiye'de orada yerini alır" demişti. Johnson Mektubu Türkiye'nin ABD'ye yönelik güvensizliğini daha da derinleştirdi.

DP döneminde 23 Nisan 1954'te imzalanan 'Askeri Kolaylıklar Antlaşması'na göre Türkiye'deki Amerikan üslerinin mülkiyeti de ABD'ye verilmişti. 3 Temmuz 1969 tarihli ikili antlaşma ile üslerin mülkiyeti Türkiye'ye geçti.

Johnson Mektubu'ndan sonra –olanaklar yeterli olmadığı için- Kıbrıs çıkarmasını erteleyen İnönü Johnson Mektubu'na rağmen Kıbrıs'a bir hava harekatı gerçekleştirdi. İnönü hükümeti 8 Ağustos 1964'te Erenköy'de sıkıştırılan Türkleri kurtarmak için bir hava harekatı yapmaya karar verdi. Saat 17.30'da 34 Türk uçağı Erenköy'deki Rum gemilerini ve birliklerini bombaladı. Türk jetleri 9 Ağustos'ta da belirlenen hedefleri vurmaya devam etti. 64 Türk jetinin hava harekatı sonrasında Rumlar ateşkese mecbur kaldılar. BM Güvenlik Konseyi 12 Ağustos 1964'te Kıbrıs'ta ateşkes kararı aldı. Makarios Erenköy'deki ablukayı kaldırmayı kabul etti. Böylece Türkiye Amerikan tehdidine rağmen Erenköy'deki Türkleri kurtardı.

1960'ların sonlarında Türkiye'de Amerikan karşıtlığı yükselmeye başladı. Üniversite gençliği "Yankee go home" sloganıyla Türkiye'deki Amerikan askerlerine Amerikan üslerine Amerikan Barış Gönüllülerine tepki gösterdi. 1968 1969'da ABD Büyükelçisi'nin arabası yakıldı. Amerikalı askerler rehin alındı. 16 Şubat 1969'da Amerikan karşıtı gençler "Emperyalizme karşı Mustafa Kemal Yürüyüşü" düzenlediler. Taksim'de 6. Filo'yu protesto ettiler. 6. Filo'yu protesto eden 2 öğrenci 6. Filo'yu kıble bilip namaz kılanlarca öldürüldü. O gün tarihe Kanlı Pazar olarak geçti.

DP döneminde 23 Nisan 1954'te imzalanan 'Askeri Kolaylıklar Antlaşması'na göre Türkiye'deki Amerikan üslerinin mülkiyeti de ABD'ye verilmişti. 3 Temmuz 1969 tarihli ikili antlaşma ile üslerin mülkiyeti Türkiye'ye geçti. Böylece 2 yıl 4 ay süren müzakerelerden sonra Amerikan üslerinin mülkiyeti -Süleyman Demirel hükümeti döneminde- Türkiye'ye geçti. (Cumhuriyet 4 Temmuz 1969)

1968'de ABD Başkanı olan Nixon Türkiye'de haşhaş üretimini yasaklatmak istedi. Oysaki Türkiye'de üretilen haşhaşın yüzde 90'ı Toprak Mahsulleri'ne gidiyordu. Süleyman Demirel hükümeti haşhaş yasağını da reddetti. Bunun üzerine Türkiye üzerindeki ABD baskısı arttı. İşte 12 Mart 1971 Muhtırası tam da o günlerde verildi. Muhtıra sonrasında kurulan Nihat Erim hükümetinin ilk icraatlarından biri 30 Haziran 1971'de haşhaş ekimini yasaklamak oldu.1973 seçimleri sonrasında CHP ve MSP koalisyon hükümeti kuruldu. 1 Temmuz 1974'te Bülent Ecevit hükümeti haşhaş yasağını kaldırdı. 2 Temmuz 1974'te ABD Türkiye'ye ambargo kararı aldı.

20 Temmuz 1974'te Türkiye -Başbakan Bülent Ecevit- ABD'ye rağmen Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirdi. 5 Şubat 1975'te Türkiye'ye yönelik ABD silah ambargosu başladı. Bunun üzerine 25 Temmuz 1975'te Süleyman Demirel hükümeti Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye'deki ABD üs ve tesislerine el koydu.

ABD ambargosunun kaldırılması için 29 Mart 1980'de Savunma ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 1 Şubat 1981'de devreye girdi. Böylece Türkiye'deki ABD üsleri yeniden faaliyete geçti. Türkiye'de oluşan Amerikan karşıtı refleks 12 Eylül 1980 darbesiyle kırıldı.

Demem o ki 12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye Amerikan tehdit ve ambargolarına karşı az çok direnmeye başlamıştı. Türkiye'yi yönetenler Amerika'nın haşhaş yasağına karşı çıktılar. Amerika'ya rağmen Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirdiler. Türkiye'deki Amerikan üslerine el koydular. Bilmem anlatabildim mi?

Sinan Meydan "Yankee Go Home: Türkiye'ye Yönelik Amerikan Tehditleri" Sözcü 14 Ekim 2019.

https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/sinan-meydan/abd-tehditlerine-karsi-direnis-6395926/

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Ne mutlu Turkum diyene!

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

92. BIR RUHUN VARLIGI SACMA BIR VARSAYIMDIR. OLMEZ BIR RUHUNVARLIGI DAHA SACMA BIR VARSAYIMDIR

Insanlar her ne kadar ruhlari, ya da kendilerine hayat verdigini sandiklari hayat ufurugu hakkinda en kucuk bir fikir edinmek imkansizliginda bulunsalar da, yine bu mechul ruhun olumsuzlugune kendi kendilerini inandirirlar. Her sey onlara kanitlar ki; onlar, ancak cismin maddi olan kuvvet ve duygulari ya da maddi organlari araciligiyla hisseder, dusunur, fikirler kazanir, haz ve aci duyarlar. Bu ruhun mevcudiyetini varsayarak dahi, bunun tumuyle cisme bagli oldugunu ve cismin ugradigi butun degisikligi, ruzgarlarin sicak ve sogugunu birlikte cektigini onamaktan kacinilamaz.

Bununla birlikte yaratilis ve icerigi bakimindan, maddeyle hicbir benzerligi olmadigi sanilir. Istenir ki, ruh bu maddenin yardimi olmaksizin hareket edebilsin ve hissedebilsin. Sozun kisasi, iddia edilir ki; maddeden yoksun ve duygulardan uzak bir ruh da yasayabilir; mutluluk ya da siddetli acilar hissedebilir. Iste boyle, asagi yukari boyle varsayimlara dayanan bos, ise yaramaz seyler dokusu uzerinedir ki, "ruhun sonsuzlugu" dilber fikri insa edilir. *

Hangi nedenlere dayanilarak ruhun sonsuzlugunun varsayildigini sorsam, bana hemen "insan yaratilisi geregi olarak olmez olmak, baska bir deyisle, hep yasamak istiyor" cevabi verilir. Ancak, karsilik olarak derim ki; bir seyi siddetle istiyor olmamiz, istegimizin yerine getirilecegini, bu siddetli istekten sonuc alinacagini cikarmak icin yeterli midir? Olmasi siddetle istendigi icin bir seyin olmamasinin kesinlikle mumkun olmayacagina karar verme cesareti hangi tuhaf mantikla gosterilir?! Insanlarin hayalgucunun dogurdugu istekler, gercegin olcusu mudur? "Ahiret hayatinin cazip umitlerinden yoksun olan tanrisizlar yok olmayi istiyor" diyorsunuz. Pekala. Hep var olacaginizi cikarmakta ne kadar yetkiliyseniz, bu arzuya gore, tanritanimazlar da yok olmayi isterken, yok olacaklarini cikarmakta o kadar yetkilidir.

Fransiz hekimlerinden biri, "L'immortalite de l'ame est trop belle pour etre crue" der. Anlami soyledir: "Sonsuz ruh fikri, inanilmayacak kadar cok guzeldir. " (A. C. )
- - - - - - - - - - - - -
Ellisine gelen herkes hak ettigini bulacaktir.

George Orwell

- - - - - - - - - - - - -
Her cesit hatanin arasinda, peygamberlik en yersizidir.

ELIOT,T.S. (Thomas Stearns) (1888-1965) ABD dogumlu Ingiliz sair, oyun yazari ve elestirmen.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 158 Nitelikli dolandiricilik

1) Dolandiricilik sucunun
a Dini inanc ve duygularin istismar edilmesi suretiyle
b Kisinin icinde bulundugu tehlikeli durum veya zor sartlardan yararlanmak suretiyle
c Kisinin algilama yeteneginin zayifligindan yararlanmak suretiyle
d Kamu kurum ve kuruluslarinin kamu meslek kuruluslarinin siyasi parti vakif veya dernek tuzel kisiliklerinin arac olarak kullanilmasi suretiyle
e Kamu kurum ve kuruluslarinin zararina olarak
f Bilisim sistemlerinin banka veya kredi kurumlarinin arac olarak kullanilmasi suretiyle
g Basin ve yayin araclarinin sagladigi kolayliktan yararlanmak suretiyle
h Tacir veya sirket yoneticisi olan ya da sirket adina hareket eden kisilerin ticari faaliyetleri sirasinda kooperatif yoneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsaminda
i Serbest meslek sahibi kisiler tarafindan mesleklerinden dolayi kendilerine duyulan guvenin kotuye kullanilmasi suretiyle
j Banka veya diger kredi kurumlarinca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin acilmasini saglamak maksadiyla
k Sigorta bedelini almak maksadiyla
l Ek 24 11 2016-6763 14 md. Kisinin kendisini kamu gorevlisi veya banka sigorta ya da kredi kurumlarinin calisani olarak tanitmasi veya bu kurum ve kuruluslarla iliskili oldugunu soylemesi suretiyle
Islenmesi halinde uc yildan on yila kadar hapis ve besbin gune kadar adli para cezasina hukmolunur. Ek cumle 29 6 2005 – 5377 19 md. Degisik 3 4 2013-6456 40 md. Ancak e f j k ve l bentlerinde sayilan hallerde hapis cezasinin alt siniri dort yildan
adli para cezasinin miktari suctan elde edilen menfaatin iki katindan az olamaz. 2 __________________ 1 Bu fikrada gecen Baskasina ait olup da ibaresinden sonra gelmek uzere 29 6 2005 tarihli ve 5377 sayili Kanunun 18 inci maddesiyle muhafaza etmek veya ibaresi eklenmis ve metne islenmistir.
2) 24 11 2016 tarihli ve 6763 sayili Kanunun 14 uncu maddesiyle bu fikrada yer alan "iki yildan yedi yila" ibaresi "uc yildan on yila" seklinde "j ve k" ibaresi "j k ve l" seklinde ve "uc yildan" ibaresi "dort yildan" seklinde degistirilmistir.9006
2) Kamu gorevlileriyle iliskisinin oldugundan onlar nezdinde hatiri sayildigindan bahisle ve belli bir isin gordurulecegi vaadiyle aldatarak baskasindan menfaat temin eden kisi yukaridaki fikra hukmune gore cezalandirilir.
3) Ek fikra 24 11 2016-6763 14 md. Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suclarin uc veya daha fazla kisi tarafindan birlikte islenmesi halinde verilecek ceza yari oraninda suc islemek icin teskil edilmis bir orgutun faaliyeti cercevesinde islenmesi halinde verilecek ceza bir kat artirilir.


- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder