Kemal Şimşek
7 Ocak 2012
"The Taraf" gazetesine göre Başbuğ, "Vallahi ben bir şey yapmadım, Hasan (Iğsız) yaptı" demiş.
"The Taraf" da Ben Kemal gibi, "Uludere'nin üstünü örttürmicezzz" diyenlerden ve sıranın başkalarına gelmesini diliyorlar.
AB'nin "demokrasi" üzerinden tutuklamaya arka çıkmasını, "The Taraf" da öne çıkarmış.
Banu Avar'ın son kitabı, "Kaçın, demokrasi geliyor!" başlığını taşıyor.
Biz kaçmayalım, bu sözde "demokrasi" diye anılan özünde "içimizdeki ve dışımızdaki İsrael'e hayat öpücüğü İslam soslu pek ileri faşizm" ile mücadele edelim, diyorum.
Bu "demokrasi"yi savunan "bir çift kadın memesi için vatanını satabilen" tıynette Türkçe özürlüsü olup yazar, hayat özürlüsü olup, "hayatı ve aşkı en iyi anlatan adam" diye şebekenin Aydın'da doğan medya teröristinin sağladığı "ortam" ile bize yutturulan Elton'ların küçüğü ve benzerleri halkın devrimci iktidarında ne hallere girecek göreceğiz!
Biliyorum, "her yol bize çıkıyor, bize bir şey olmaz" diyorlar.
Perde iniyor, ardındakiler gizlenemeyecek, diyorum.
MİLLİ GAZETE, "yetmez ama iyi" diyenlerden, "uzantıları da bulunsun" diye bağırıyor.
Daha kimlere "uzansın" istiyorlar ileri faşizm hukukunun.
Millici denen İslamcıların gözleri de yürekleri de kör olmalı ya da …
Yeni Osmanlıcılıkta öne çıkan HABERTÜRK de Büyükanıt'a işaret etti, diyor.
Sanırsınız "aç aç"çı bir sürü ile karşı karşıyayız.
Yetmez, Büyükanıt da gelsin!.
HABERTÜRK gazetesi Yiğit Bulut ve Ece Temelkuran'a yol vermiş.
Yiğit değil tırsak Bulut'u konuşmaya değmez ya Angelina Jolie'ye özenip Suriye'den gelen sığınmacılara ablalık yapmaya kalkan, "orda neler oluyor bilemezsiniz" manşetiyle olan biteni bizden karartan Temelkuran'a ne demeli?
12 Eylül faşizminde hapishanede yaşanan bir acı olay gülümseyerek anlatılıyor.
Hapishanedekiler lağıma batırılıyor, kim az boka batmış ise, dayaktan geçiriliyor, bir uyanıklık yapıp lağıma girmeden karşıya gelen mahkum durumun anlaşılacağı korkusuyla, etrafına "bokumu çalmayın ulan" diye bağırıyor.
Kötü anlatmış olabilirim ama hikaye üç aşağı beş yukarı böyle.
Devir o devir.
Yeterince pisliğe batmayana, hatta yanlış pisliğe batana acıma yok.
Bu durumda bazıları, "tüh boka battığımızla kaldık" diye düşünüyor olabilir mi?
Çıkmıyor da bir daha üstelik!
TÜRKİYE de "Büyükanıt'ı işaret etti" demiş.
Hamdi Akın İpek'in tetikçi gazetesi BUGÜN, "astını üstünü isteriz" demeye getiriyor.
Gözlerini kan bürüdü.
"Durmak yok, ileri faşizme tam gaz devam"
"Kabustu, gerçek oldu"
özlü sözleri de burada yerini buluyor.
SABAH, Bir numara ile iki numara hapiste birleşti, diyerek sevincini kusmuş.
YENİ ASYA da "Uludere'nin üstünü örttürmücez" diyenlerden, Ben Kemal Karabulut ile ağızbirliği içinde.
Ve son olarak, bunlara BİRGÜN gazeteden "sol" görüntü ile destek.
"İyi ama yetmez, başkalarını da isterüz" demişler.
Derler…
Yalçın Küçük Hocam, "ahmaklar" diyor yok anlamıyorlar, "dangalaklar" diyor yine anlamıyorlar.
Peki ne demeli bunlara?
Şer-i Hukuk, nereye kadar?
Bülent ESİNOĞLU
ABD ve Avrupa'da siyasiler, Başbuğ'un tutuklanmasını değerlendirdiler.
Avrupa Türkiye içinde sürmekte olan çatışmaları, laiklik ve İslamiyet arasındaki çatışma olarak görüyor.
Ve gösteriyorlar.
İçimizdeki iflah olmaz Batıcılar da, çatışmayı bu göz ile görüyorlar.
Avrupa resmi ağızları, Başbuğ'un tutuklanmasını ve yargılanmasını haklı gösteren açıklamalar yaptı.
Sanki Avrupalıların kendisi İslamcıymış gibi, Siyasi İslam gözü ile Türkiye'deki çatışmalara bakmaktadırlar.
Aslında gerçek düşüncelerini biliyoruz ki, etnik ve mezhepsel çatışmalar, onlar için önemlidir.
Daha doğrusu, Doğu bölünsün parçalansın da, hangi yol ve yordamla parçalanırsa parçalansın.
Avrupalının Türkiye'de cereyan eden çatışmaları laiklik/ İslamiyet boyutuna indirgemesi, Türkiye'de kendi yapıp ettiklerini gizlemeye yöneliktir.
Onlarda çok iyi biliyorlar ki, Türkiye içindeki asıl çatışma, bölünmenin yanında olanlarla, ülkesini savunanlar arasında geçmektedir.
Yani Amerika ile Türk halkı ve onun Ordusu arasında geçmektedir.
Onun için Türkiye'ye karşı siyasi ve operasyonel müdahaleler yaparken, şu iki iddiayı öne sürüyorlar.
Sizde, dini özgürlük yok.
Sizde, etnik özgürlük yok.
Çünkü etnik özgürlük diye bağıranlar da, dini özgürlük yok diyenler de, Amerika ile işbirliği yapanlardır.
Amerika açısından iki araç da çıkmazdadır.
Dini özgürlükler adı altında feodalizm ve çağdışı ideolojileri desteklemelerini gerektiriyor.
Öte yandan desteklediği etnik gurup ise, Türk çoğunluğun karşısında çok küçük kalıyor.
Çok küçük etnik bir gurubu, büyük etnositeye hükmeder kılmak imkânsızdır.
Yani Amerika'nın kullandığı etnik ve dini araçlar, kendisini aradığı hedefe götürecek nitelikte değildir.
Aydınlanmanın geriye doğru işletilemeyeceğini bilmeleri gerekir.
Halkı aydınlanmanın ne kadar gerisine götürürseniz, toplumla olan çatışma, o kadar, artacaktır.
Yani Fethullahcılığı hayatın tüm alanlarına yayarsanız, hayatın tüm alanlarında gerginlik ve çatışma olacaktır.
Hatta kendilerini destekleyen Siyasi İslam'ın tabanında bile, laiklik ve aydınlanmanın kendisine sağladığı nimetlerin farkına varacak ve Siyasi İslam ile çatışacaktır.
Özetle, elinizdeki devlet aygıtını kullanarak, halkı bir miktar aydınlanmanın gerine çekebilirsiniz.
Öyle bir an gelir ki, halk yaşadığı laik dünyayı tekrar bilincine çıkarır.
Tepki de daha büyük olur.
Devletin hukukunu savunanlar ile Şer-i Hukuku savunanlar eninde sonunda hesaplaşacaklardır.
Şer'i hukuku savunanlar şunu da bilmeliler.
Büyük sermaye ile işbirliği yaparak, finans kapitalin tüm isteklerini yerine getirerek, tabanınızı memnu etmeniz imkânsızdır.
Büyük işbirlikçi sermayenin ezdiği kitlelere durumu nasıl anlatacaksınız.
Şer'i hukuk bu işlere yetecek mi?
Şer'i hukukun tutukladığı generallerle tatmin olacak mı?
Büyük bir kitleyi, işbirlikçi sermaye adına ezeceksiniz, onlar da sizin için ilânihaye asker olacaklar.
Amerika ve onun işbirlikçilerini çekin, Türkiye'de hiçbir çatışma kalmaz.
Amerika orta doğudan çekilsin, onun desteklediği Siyasi İslam gerileyecektir.
Amerika çekilince, etnik çatışmanın dış desteği çekilmiş olacağından, yeniden birlikte yaşamanın şartları kolayca tesis edilir.
İlker Başbuğ'u Türk devleti tutukladı sananlar, gladyoyu, Amerika'yı görmeyenlerdir.
Ya da öyle göstermek isteyenlerdir.
Not; Başbuğ'u tutuklayan ne Şer-i Hukuktur (öyle zannetseler bile), ne de Devletin Hukukudur.
Amerika'nın cebri gücüdür.
7.1.2012, bulentyesinoglu@gmail.com
"Boru muymuş!" diyerek sevinç çığlıkları atanlar
Kemal Şimşek
7 Ocak 2012
Ruh halini en açık yansıtan gazete Yeni AKİT diye çağrılanı.
BORU DEĞİL CEZAEVİ dedikten sonra haberin altındaki karikatürde Başbuğ, lav borusundan kayıp cezaevi elbisesi ile dışarı çıkıyor.
"Ağır tahrik" denilen bu olmalı!
STAR gazetesi ise sevincini "KAĞIT PARÇASI mıymış?" diyerek gösteriyor.
Başbuğ, "ben onu moral için söyledimdi" diyesiymiş.
STAR, buradan askere moral vereceğim derken dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor.
AKP'nin seçimleri kazandığı günün gecesi bir kılapta donla sahneye çıkan Ekinci Tuba, neyinize yetmiyor demeye getiriyor olmalıdır.
YENİŞAFAK gazetesi, Boruyu Başbuğ'un eline verip "moral için söyledimdi" sözünü STAR gibi öne çıkarmış.
Bunu da başardık!..
Altemur KILIÇ
YENİÇAĞ - 07 Ocak 2012
Eski Genelkurmay Başkanlarından emekli Orgeneral İlker Başbuğ, 'İnternet Andıcı' soruşturması kapsamında savcı Kansız'a 7 saat ifade verdikten sonra, 12.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandı.
Ve Silivri Cezaevine sokuldu!..
İçeridekiler neredeyse "Biz burada şu kadar kişiyiz; dışarıda kaç kişi kaldı?.." diyecekler...
Manşetlerde âdeta iftihar edercesine "Türk tarihinde bir ilk" diyorlar; gerçekten bu "ilk"le övünebiliriz!..
"Olmaz...
Olamaz...
Yapamazlar" diyorlardı...
Önceki yazımda tahmin etmiştim.
Gözleri kara, bunu da yaptılar!..
Ne kadar övünseler yeridir!..
***
Sayın Başbuğ'un tutuklanması ve yargılanmasının gerekçelerini burada tartışacak değilim.
Bugüne kadar Ergenekon, Balyoz vb.
davalar kapsamında tutuklanan, yargılanan, cezaevlerine sokulan ve "geciktirilmiş adaleti" bekleyen öteki askerler, komutanlar, bilim adamları, gazeteciler, yüzlerce kişinin hangi sebep ve delillerle tutuklandıklarını ve yargılandıklarını da tartışmanın anlamı, kıymeti yok!!!
Birileri karar vermişler, gerçekler onları alâkadar etmiyor...
Ancak darbe senaryoları, andıçlar fiiliyata geçirilmemiş olsa bile komutanlar bugün kendilerinin başlarına gelebilecekleri değil, AKP'nin iktidara gelmesiyle olacakları görmüşler!..
Komutanlar "irtica eylem planı" yaptıklarından tutuklular…
Yanlış mı hatırlıyorum?
Anayasa Mahkemesi "laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu" gerekçesiyle AKP'yi mahkûm etmemiş miydi?!!
AKP, amacına ulaştıktan sonra terk edilecek "demokrasi tramvayı" ile iktidara geldikten sonra belli bir planı alıştıra alıştıra uyguladı…
Bugün "AKP hükümeti" değil, "AKP devleti" var...
Son kale TSK idi; bu son kalenin de bayrağı indirildi!..
Bazı yalakalar kına yakabilirler...
Hep "Ordu da bitiyor" diyorlardı...
PKK bitirilecek derken, sonunda TSK bitirildi!..
Çelişkiye bakın; Türkiye'yi böldüklerini açıkça söyleyen PKK vekili BDP'liler "dışarıda", TBMM'de...
Onlarla mücadele eden komutanlar ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ Silivri'de!!!
Ama kayıtlara geçsin; İlker Başbuğ'un tutuklanması bir "sonun başlangıcı" ve umulur ki başka bir "başlangıç" olacaktır!..
Sayın Başbuğ'un duyduğu acı, bugün birçoklarının duyduğu acıdır...
Demiş ki: "Bu suçu reddediyorum.
Suçlama onuruma dokunmaktadır.
Ben TSK'nın komutanıydım.
Bunun tarihe not olarak düşülmesini istiyorum.
Bir Genelkurmay Başkanı olarak çete kurmakla suçlanmak bana yapılan en büyük cezadır..."
Bu "tutuklama" ve Başbuğ'un bu sözleri muhakkak tarihe sadece "not" olarak değil, "kara bir leke" olarak geçecektir...
Bazılarının "bu kara gün" hakkındaki düşüncelerini çok merak ediyorum...
Sayın Başbakan ne diye ve nasıl tevil edecek?..
Şimdiki Genelkurmay Başkanı nasıl izah edecek?..
Herhalde, "demokrasi gereği" sivil otoritenin, "bağımsız" yargının kararı diye!..
"Şeriatın kestiği parmak" acımaz; lâkin kanayacak!...
***
"İyi şeylerin" habercisi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İlker Başbuğ'un tutuklanmasıyla ilgili olarak, Türkiye'de anayasa, kanunlar ve bir hukuk düzeni olduğunu ifade ederek, "Bu hukuk düzeni içinde bir yargılama sürecine şahit oluyoruz.
Daha fazla söyleyecek bir şeyim yok.
Çünkü bağımsız yargının devam ettirdiği bir yargılama süreci vardır" buyurmuşlar.
Bize yeni bir şey söyleyin Sayın "Başkomutan".
Mesela "Yargı sürecinin ne kadar süreceği" ve ne kadar bağımsız olacağı konusunda...
***
Ben de bir not düşeyim: "İç savaş" tehlikesi var...
Dışarıda, hudutlarımızın hemen dışında savaş alâmetleri var.
Ve tam bu bağlamda da Türk ordusunun çoğu komutanları içeride...
Acaba dışarıda kalanların moralleri nasıl?..
Herhâlde bu durumlardan en fazla keyif alan PKK ve diğer düşmanlardır!..
Ama ne gam; Fenerbahçe'nin durumu, küme düşmesi çok daha önemli...
İyi hafta sonu ve tatlı rüyalar!..
Merkezi mahkemelerden Genelkurmay'a gözdağı ile tahrik
Yalçın Küçük
Aydınlık, 06 Ocak 2012
Bildiklerini sanmıyorum ama yine de "Bab-ı Âli Baskını" dememiz, bir tarihi hatırlatma olabilir, ihtiyacımız var.
Genelkurmay Başkanı Necdet Paşa Hazretleri, nagehan, ki "ansızın" anlamındadır, Başbakanlığa giderek oda oda gezmişlerdi.
Akepe'nin Andıç Vakası'na müdahil olmasının hemen akabinde idi; müdahil olmaları bir rahatsızlık nedenidir.
General ve subayların hapiste tutulmaları; tutukluluk hallerinin sürüncemede bırakılması, genç subaylarda, Devr-i Osmani'de "zinde zabitler" deniyor, hayli endişe tahrik etmiş olmalıdır.
Bu anda Başvekil, Dersaadet'te ikamet halindeydiler, ameliyatın arazını tedavi ile meşgul olmaları dahil-i ihtimaldir.
İade-i ziyaret
Genelkurmay Başkanı'nın ziyaretinden hemen sonra şunlara şahit olduk.
Bir, beş buçuk yıl evvelindeki bir vaka bahane edilerek, Oyak çalışanı elektronikçiler derdest edildiler.
Oyak, Erkan-ı Harbiye ile özdeştir.
İki, Milli Güvenlik Kurulu kararına binaen, bir komutanlık inisiyatifi ileri sürülmekle esbak Erkan-ı Harbiye Reisi ilker Pasa Hazretleri, Beşiktaş'a çağrılmıştır.
Üç, Beşiktaş, tarihi Osmani'de Yedi-Sekiz Hasan Paşa ile maruftur; Hasan imza atamazdı ve ancak "V?" işaretini kullanabiliyordu, Arabi'de "yedi sekiz" demektir.
Dört, İlker Paşa Hazretleri'ne çıkarılan Beşiktaş Davetiyesi'ni, halefi Işık Paşa Hazretleri'ne matuf telakki edebiliriz.
Beş, Sabık Erkan-ı Harbiye Reisi ve Darbe Şefi Kenan Evren'e, müebbet hapis ile tecziye edilmek üzere davet çıkarılması ise, hali hazır Yüksek Komutan Necdet Paşa Hâzretleri'ni ilzam etmektedir.
İlkelliğin barbarlığı tasfiyesi
Politik literatürümüzde, "barbarlık, ilkellik ile tasfiye ediliyor" sözü vardır.
Turgenyev'in "Babalar ve Oğullar" romanını akla getirmek de isabetlidir.
Şimdi Kenan Evren'in oğulları, babalarını hapse koymak iddiasındadırlar.
Bunu yapmak başkalarına düşerdi; ancak yaşı çok ilerlemiştir.
Hulasaten, Oyak teknisyenlerinin dal'a alınması, İlker Paşa'nın Beşiktaş'a davet edilmesi ve Kenan Evren Paşa'nın mahkumiyet tertibinin başlaması, Tayyip Erdoğan Bey'in bilgisi dahilindedir.
Burada bir ihtilaf düşünemeyiz.
Gözdağı arka arkaya geliyor.
Ayrıca yükselen prestiji kırmak zorundalar.
Amerika'ya gelince, satıcıdır.
Coca-Cola ve adam satmakta bir numaradır.
Ama yine de bekliyoruz.
Lügatçe
Babıâli Baskını: 23 Ocak
1913 yılında, İttihat ve Terakki liderleri Enver Paşa ve Talât Paşa'nın önderliğinde gerçekleşen baskın.
İktidardaki Kâmil Paşa Hükümeti'nin, I.
Balkan Savaşı'nda, Selanik'i kaybedip, Çatalca'ya kadar ilerleyen Balkan Devletleri'nin baskısından, Edirne'yi vererek kurtulmak istemesi üzerine gerçekleşti.
Enver Pasa ve bir grup silahlı İttihat ve Terakki mensubu, Babıâli'de toplantı halinde bulunan Bakanlar Kurulu'nu basarak, Sadrazam Kâmil Paşa'yı istifa ettirdiler; Kâmil Paşa'nın elinden, padişaha yazılmış, 'milletin galeyanı' nedeniyle istifa ettiğini belirten bir dilekçe aldılar ve mevcut kabineyi düşürdüler.
Baskın sırasında çıkan kargaşada Harbiye Nazırı Müşir Nazım Paşa ve bazı hükümet üyeleri vuruldular.
Babıâli Baskını'yla birlikte, İttihat ve Terakki, 1912'de yitirdiği iktidarı tekrar eline geçiriyordu.
Aydınlık - 7 Ocak 2012: KOMUTAN SİLİVRİ'DE ÖRGÜT KIŞLADA
http://www.aydinlikgazete.com/
AYDINLIK
7 Ocak 2012
KOMUTAN SİLİVRİ'DE ÖRGÜT KIŞLADA
Karara göre TSK demek Ergenekon demektir
İlker Başbuğ: 700 bin kişilik güç elimdeydi
"Bu suçla itham edilen kişi Türkiye Cumhuriyeti devletinin 26.
Genelkurmay Başkanı'dır.
Bunu tarihe not olarak düşmekte yarar görüyorum.
Ben, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komutanıyım"
Özel Görevli İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince hakkında başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, adliyeden çıkarılırken, ''Türkiye Cumhuriyeti'nin 26.
Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten tutuklandı.
Takdir yüce Türk milletinindir'' dedi.
Başbuğ, sağlık kontrolünün ardından Silivri Cezaevi'ne götürüldü.
6 KOMUTANIN DOSYASI SAVCIDA
İnternet Andıcı davasında savcılık tarafından açılan soruşturma jet hızıyla tamamlandı ve mahkeme İlker Başbuğ'un tutuklanmasına karar verdi.
Aydınlık'ın edindiği bilgiye göre; sırada Işık Koşaner, Erdal Ceylanoğlu, Hasan Aksay, Eşref Uğur Yiğit, Hayri Kıvrıkoğlu ve Mehmet Erten'in dosyaları bulunuyor
Gazetemize bilgiye göre, 6 komutanın dosyası daha savcılıkta hazırlanıyor.
Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Cemil Tuğtekin'in hazırlamakta olduğu dosyalar 2'si muvazzaf 6 komutana ait.
Savcı Tuğtekin, Kara Kuvvetleri Komutanı Org.
Hayri Kıvrıoğlu ile Hava Kuvvetleri Komutanı Org.
Mehmet Erten'in dosyaları ile 30 Ağustos'ta istifa eden Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Org.
Işık Koşaner, Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Emekli Org.
Erdal Ceylanoğlu, Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Org.
Hasan Aksay ve Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral Eşref Uğur Yiğit'in dosyalarını hazırlıyor.
Hazırlık soruşturmasının tamamlanmak üzere olduğu, bu nedenle dosyaların, en kısa sürede gündeme getirileceği belirtiliyor.
İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey:
Gladyo yargısının marifeti
İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, eski Genelkurmay Başkanının tutuklanmasına ilişkin "İlker Başbuğ bir tertip çerçevesinde tutuklanmıştır" dedi
İP Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey ve partililer İstanbul Taksim meydanında basın açıklaması yaptı.
"Ergenekon yalanı Amerikan planı"ve "Millet ordu elele tam bağımsız Türkiye" sloganlarıyla yürüyen İşçi Partililer, eski Genelkurmay Başkanı emekli Org.
İlker Başbuğ'un önceki gün İnternet Andıcı soruşturması kapsamında tutuklanmasına tepki gösterdi.
'Komutanım artık dava arkadaşım'
Başbuğ'un dinlenmesini isteyen Dursun Çiçek Aydınlık'a konuştu
İnternet Andıcı davasının duruşmalarında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tanık olarak dinlenmesini talep eden emekli Albay Dursun Çiçek, Başbuğ'un tutuklanmasıyla ilgili ilk değerlendirmesini Aydınlık'a yaptı.
Dursun Çiçek, "Silah arkadaşı olduğumuz komutanımız ile artık dava arkadaşıyız" dedi.
Tanık olmasını istemişti
"İrticayla Mücadele Eylem Planı" davasıyla birleşen "İnternet Andıcı" davasında tutuklu bulunan emekli Albay Dursun Çiçek ve diğer birçok tutuklu, dava konusu olan İnternet Andıcı isimli belgenin, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tarafından onaylandığını belirtmişti.
Duruşmalarda tutuklular, emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tanık olarak dinlenmesini talep etmişti.
Gül BTÖ'ye sahip çıktı
Gül, Beşiktaş yargısına sahip çıktı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklanmasıyla ilgili olarak, "Hukuk düzeni içinde bir yargılama sürecine şahit oluyoruz.
Herkesin hukuk sistemi içinde sorumluluğu vardır.
Dolayısıyla herkes hukuk karşısında eşittir" dedi.
CHP'de kurultay restleşmesi
Genel Merkez: Temmuz-Ağustos ayında mutabakatla kurultayımızı yapalım
Muhalefet: Delegeler atacakları imza ile partiye ve ülkeye sahip çıkacaklar
CHP'de Deniz Baykal ve Önder Sav'ın da destek verdiği parti için muhalefet, "Tüzük kurultayı, hiçbir bahane öne sürülmeden, derhal toplanmalıdır" çağrısında bulundu.
Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap ise muhalefetin bu çıkışına, "Bütün tartışmalar tamamlanmış, mutabakat elde edilmiş bir biçimde Temmuz, Ağustos ayında kurultayımızı yapalım.
Bu konuda çok acele etmek de doğru değil" yanıtını verdi.
CHP'de bir süredir hazırlıkları sürdürülen olağanüstü kurultay süreci için dün düğmeye basıldı.
Muhalifle bir basın toplantısı düzenleyerek kurultay delegelerini göreve çağırdı.
Muhalifler adına bu çağrıyı kurultay delegesi Ankara eski CHP Ankara İl Başkanı Ali Yıldızlı yaptı.
Soykırımı 'inkar' değil reddediyoruz
Türk Basını, Fransa'dan çıkan kararı "soykırımı inkar yasası" ifadesiyle verdi.
Halbuki söz konusu olan yasada "inkar" değil, "itiraz" kavramı kullanılıyor.
Fransa Ulusal Meclisi, 22 Aralık'ta, 'soykırım' olarak kabul ettiği 1915 olaylarına itiraz eden kişilere ceza öngören yasayı onayladı.
Bunun üzerine Türk basını, Fransa'ya karşı tepkileri ön plana çıkardı.
Ancak çıkan yasanın içeriğine fazla girmedi.
Basında yasa şu şekilde tanımlandı: "Ermeni 'soykırımı'nı inkar edenlere hapis ve para cezası getiren yasa tasarısı"...
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Aydınlık'ta "Soykırım konusunda basındaki hukuk yanlışları" başlıklı yazısıyla haklı uyarılarda bulundu (29 Aralık 2011).
Biden'den Tayyip'e Irak telefonu
Başbakan Tayyip Erdoğan ile ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden arasında önceki gün gerçekleşen telefon görüşmesinde ABD askerlerinin Irak'tan çekilmesinin ardından bu ülkede yaşanan son gelişmelerin ele alındığı bildirildi.
'AB'deki Gülen hareketi soruşturulacak mı?'
İtalyan üye Bizzotto, Avrupa Parlamentosu'na soru önergesi verdi
Avrupa Parlamentosu'nun İtalyan Üyesi Mara Bizzotto "AB'de İslami Gülen hareketinin güçlenmesi" başlıklı bir soru önergesi verdi.
Bizzotto, "Avrupa'daki Fethullah Gülen hareketi soruşturulacak mı?
" diye sordu
Bizzotto Avrupa Parlamentosu'na sunduğu önergede "İmam Fethullah Gülen önderliğindeki Türk İslami hareketi, başta geniş Türk göçmen cemaati bulunan üye devletler olmak üzere AB içindeki varlığını giderek güçlendirmektedir.
Hareket sadece Almanya'da en azından 12 okul ve 150 kültür merkezi açtı ve Almanya kökenli birçok Türk şirketine büyük ölçüde finansal destek sağladı.
Komisyonun bu gelişmelerden haberi var mı?" diye sordu.
Savranoğlu işçilerine işverenden saldırı
Savranoğlu işçileri direnişlerinin 158.
gününde işverenin adamları tarafından saldırıya uğradı.
Destek için direniş çadırına giden İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av.
Tugay Şen "İşveren bilinçli olarak içerideki çalışan işçilerle, direnişi sürdüren işçileri karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır" dedi
Savranoğlu işvereni, işçilerini önce İstanbul'a sürdü şimdi de direnişlerinin 158.
gününde hak mücadelesi veren işçilere adamlarıyla saldırdı.
Önceki akşamı 20 kişilik bir grup fabrikadan çıkıp kazma, sopa, bıçak ve küreklerle işçilere saldırdı.
Saldırı sonrası işçi Cüneyt Kuçmen'in elmacık kemiği kırıldı ve başından yaralandı, İşçi Hüseyin Denizkan ise beline aldığı kürek darbesiyle yaralandı.
Hemen ardından İşçi Patisi İzmir Sendika Bürosu Başkanı Talat Özdemir ve beraberindeki heyet işçileri direniş çadırında ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerinde bulunup işçilere destek oldu.
Deri-iş Sendikası İzmir Şube Başkanı Makum Alagöz, saldırıyı şiddetle kınadıklarını ve davalarından vazgeçmeyeceklerini ifade etti.
İşte yerli otomobil hem de bor yakıtlı
Klasik teknolojiyle imal edilen "yerli malı" otomobil yapımına bu saatten sonra girişilip girişilmemesinin ticari yapılabilirliğinin tartışıldığı bir sırada, Türk bilim adamları bilinen dünya rezervinin yüzde 80'ine Türkiye'nin sahip olduğu bor madeniyle çalışan yerli otomobil ürettiler
Klasik teknolojiyle imal edilen "yerli malı" otomobil yapımına bu saatten sonra girişilip girişilmemesinin ticari yapılabilirliğinin tartışıldığı bir sırada, Türk bilim adamları bilinen dünya rezervinin yüzde 80'ine Türkiye'nin sahip olduğu bor madeniyle çalışan yerli bir otomobil ürettiler.
TÜBİTAK-MAM'da geliştirilen ve bor yakıtıyla kullanılan otomobil, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın Kocaeli Gebze'deki TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'ni (MAM) ziyaret ziyareti sırasında basına tanıtıldı.
Van Yalanlarına Gazeteci İsyanı
Lokman Tekin GazeteVan'da köşe yazıları yazan bir gazeteci.
Onun isyanı 'Van'da hayat normale döndü' diyenlere.
'Yalan' diyor Tekin: Hala çadır bulamayan depremzedeler, 3 kişilik çadırlarda 12 kişi kalanlar var...
Çadır kentlerde tuvalet, banyo, çamaşır yıkama sorunları hat safhada
Aydınlık'a konuşan Vanlı gazeteci Lokman Tekin kentteki son durumun içler acısı olduğunu söyledi.
Van'da hayatın normale döndüğünü söylemenin halkı kandırmaktan ibaret olduğunu ifade eden Tekin, "Burada yaşayan ve buradaki her şeyi net olarak gören birine Van'ın normale döndüğünü söylemek, saçmalamaktan başka bir şey değildir.
Van normale dönmedi ve bu tembel çalışmalarla, bu politik tutum ve tavırlarla Van'ın normale dönmesi zaman alacaktır" diyor.
GazeteVan'daki köşe yazılarında da sık sık kentin durumunu anlatan gazeteci Tekin; "Hala ölüm tehlikesi sürüyor, hala çadır bulamayanlar var, hala yoksulluklar diz boyu, hala çadırlarda yananlar var, hala salgın hastalıklar var" diye konuşuyor.
Yetmez ama, hafifçe iyi
Davutoğlu'nun Tahran ziyaretine İran yorumu
Davutoğlu'nun ziyareti sırasında Suriye, İran'ın nükleer programı, Sünni-Şii çatışması, füze kalkanı, PKK-PJAK, ambargo ve ikili ticaret ele alındı.
Füze kalkanı dışındaki konularda yakınlaşma sağlandı
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun iki günlük Tahran ziyareti, Türkiye ile İran arasında bir yıldır süren soğukluğu kısmen azalttı.
Ziyaretin bilançosunu çıkaran İran tarafına göre, Türkiye'nin Ortadoğu politikasında "iyi yönde hafifçe" değişmeler başladı.
Aydınlık'ın İranlı kaynaklardan aldığı bilgiye göre, Davutoğlu'nun iki gün süren İran ziyaretinde ele alınan dosyalar ve sonuçları şöyle oldu:
Suriye dosyası
Görüşmelerin en sıcak gündem maddesi Suriye oldu.
İran'a göre "bazı ilerlemeler," Türkiye ve İran'ın tutumlarında kısmi yakınlaşma sağlandı.
İran, Beşar Esad yönetiminin "bazı aşırılıklarını" kınadı.
İran, Türkiye'nin Suriye'ye karşı "aşırı tepkici" politikayı değiştirmesini ve Esad yönetimi ile tekrar diyalog kurmasını telkin etti.
Türkiye de, Esad yönetimine karşı aşırı tepkiciliğini bırakacağı işaretini verdi.
-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kim ilim arama yolunda olursa, cennet de onu arama yolunda olur. Hz. Ali (r.a.) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder