7 Kasım 2012 Çarşamba

DİN, İMAN, YALAN, DOLAN, KİN VE DE İNTİKAM.. 32 TEKMİL KISMI BİRDEN GİZLİ TANIKLAR.

ERGENEKON DAVASINDA GİZLİ TANIKLAR

Türkiye'nin şimdiye dek gördüğü en karanlık davayı aydınlatmak için onlara başvuruluyor. Kimi cezaevinden, kimi şehrin gizli köşelerinden ifade veriyor. İddialara göre intikam için, hayatlarından korktukları için, aklanmak için konuşuyorlar. Ergenekon iddianamelerinde ifadelerine yer verilen 30'dan fazla gizli tanık arasında, terör örgütü mensupları, uyuşturucu kaçakçıları, eski askerler var. Yasa gereği kimlik bilgilerinin gizli tutulması, korunmaları, maaşa bağlanmaları gerek. Ama tanığın sanık olduğu bulanıklıkta, bazı şeyler cam gibi açık. Ulaşılmaz zannedilen tanıklar ortada. Biz de ulaştık, konuştuk. Bir kara deliğe dönüşen Ergenekon'un itirafçılarının profilinde derin bir bulmacanın ipuçları yatıyor.

Ergenekon davasındaki gizli tanıkların bazıları asker, PKK itirafçısı, Kuvvacı, DHKP-C militanı ve JİTEM mensubu.

"Korunmuyoruz. Devlet hiçbirimize sahip çıkmadı." Hukukun elindeki bir gizli tanık için, hayret verici sözler bunlar. Ama söyledi, hem de daha fazlasını.

O, 'yüzyılın davası' Ergenekon'un gizli tanığıydı. 'Gizli tanık'ların zor ulaşılabilir, hatta ulaşılamaz olduğunu sanırdık. Bu haberi hazırlarken hiç de öyle olmadığını anladık. Her şey tesadüfen gelişti. Başka bir haber için, Ergenekon iddianamelerini okuyorduk. Aradığımız bilgiler, iddianamelere çok dikkatli bakmamızı gerektiriyordu. Dikkatimizin, bizi başka bir habere götüreceğinden habersizdik. İddianamelerde 'gizli tanık'ların kimliklerine dair bazı ipuçlarına rastladık, inanamadık. Doğrulamak için hızlı bir telefon trafiği başlattık. Yaptığımız her telefon görüşmesi, benzerliği doğruluyordu. İkinci iddianamede iki isim var ki, bu isimler sayfaları çevirdikçe ifadeleriyle yeniden karşınıza çıkıyor. Bir sayfada, aynı sözleri gizli tanık sıfatıyla isimsiz biri söylerken, bir başka sayfada aynı ithamlar, adı soyadı, hatta telefon numarası bile belli olan birinin ifadesinde yer alıyor. Hem de kelimesi kelimesine aynı cümlelerle. Yani biri açık tanık, diğeri gizli tanık olan isimler aslında aynı kişiler. İddianamede yer alan telefon numarasını aradık. Her şey tam da düşündüğümüz gibi ilerliyordu. Telefondaki sese, ismiyle hitap ettik, konuşmak istediğimizi söyledik. "Benim kim olduğumu biliyor musunuz?" dedi. "Biliyoruz" dedik. "Yazamazsınız" dedi, ama buluşmaya ikna ettik.

Akşam saatlerinde bir alışveriş merkezinde buluşmak üzere sözleştik. Sonra birkaç kez vazgeçti. Her vazgeçişinde teybi başa sardık; yeniden ikna etmeye çalıştık. Sonunda randevulaştık. Alışveriş merkezinin önünde saatlerce bekledik, gelmedi. Elimizdeki cep telefonundan aradık, "Beni rahat bırakın!" dedi.

Vazgeçmeyecektik. İddianamedeki ikinci isme ulaşmaya çalıştık. Onunla işimiz daha kolaydı. Hemen buluşmayı kabul etti; randevumuz Sarıyer'de, deniz kenarında bir kahvenin önüydü. Her şey filmleri andırıyordu. Hava karanlık, deniz dalgalı… Arabanın içinde beklemeye başladık. Plakamızı vermiştik. Arabanın arka kapısı açıldı ve yıllardır tanışıyormuşuz gibi arka koltuğa oturdu. Gelen kişi, 30'lu yaşlarındaydı. Telaşlı bir hali vardı. Hisarüstü'nde bir çay bahçesini tarif etti, gittik. Görüşme boyunca sürekli tedirgin, arkasını kolladı. Ne polise, ne savcıya, ne de Ergenekonculara güveniyordu. Devletin, gizli tanıkları kaderine terk ettiğini öne sürerek başladı konuşmasına. İşte anlattıkları:

"Gizli tanıkların çoğu mağdur. Koruma, maddi destek, arayan, soran yok. Devlet hiçbirimize sahip çıkmadı. Birçok gizli tanık ortadan kaybolacak. 'Mahallenin delisi ben miyim?' diye düşünecekler. Kimin kim olduğunu, dışarıdakiler de içeridekiler de, ifadeleri değerlendirerek anlayabiliyor. Yarın, öbür gün, bu gizli tanıkların hasımları cezaevinden çıkacak. Baş başa kalacaklar. Gizli tanıkların çoğu, suçların içerisinde alenen yer alan isimler. Kendileri suçlanmasınlar diye konuşuyorlar. Anlattıklarının çoğu boş. Hangi gizli tanık cinayetleri, terör olaylarını, ortada dönen rantı ve yolsuzlukları belgeleriyle anlattı? Ergenekon davası ile bağlantılı olan kişileri polis tespit ederek Emniyet'e çağırıyor. Gizli tanık olmayı savcılar teklif ediyor. Bana da öyle oldu. Pisliklerin temizlenmesi için kabul ettim. Devletin istihbarat birimlerinde yıllarca çeşitli hizmetlerde bulundum. Ancak devlet bana sahip çıkmadığı için kafam karışık. İfademi geri çekebilirim."

"Gizli tanık terörü"

Gizli tanıklar ve ifadelerinin üzerinde çalışırken, avukatlarla da temasa geçtik. Avukatlar da bu karışıklıktan rahatsız. Avukat Ali Rıza Dizdar, Ergenekon iddianamelerinde tanımların birbirine girdiğini ileri sürüyor: "Gizli tanık, olayları tarafsız bilendir. Koruma altına alınması, kimliğinin saklanması mecburidir. İtirafçı; suça katılan, suçlu ve suçu ortaya çıkarandır. Ama bu davada itirafçılar gizli tanık yapıldı. Bazıları aynı zamanda sanık oldu. Bu yargı tarihinde bir ilk.

" Avukat Vural Ergül ise Ergenekon davasının, gizli tanık terörüne dönüştüğünü savunuyor: "Gizli tanık düzenlemesinin yürürlüğe gireceği tarihe dek birinci Ergenekon iddianamesi geciktirildi. Çünkü, gizli tanık yasası çıkmamış olsaydı Ergenekon davası bugünkü haliyle adli teröre, gizli tanık terörüne dönüştürülemezdi. Bu uygulama, kişi hak ve hürriyetlerini tehdit eder bir hal aldı."

Ergenekon davasına yön veren gizli tanıkların profillerini araştırırken, ilginç bağlantılar ve detaylarla karşılaştık. Tanıklarla sanıklar arasında, rant ve ortak çıkarların yanı sıra, ucu sekse ve kadın meselesine kadar uzanan birçok detay var.

İşte Ergenekon davasına yön veren yedi gizli tanığın profili.

KISKAÇ

1973'te Sivas'ın İmralı ilçesinde doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi Sivas'ta okudu. Alevi ve Kürt. Çocukluk arkadaşları vasıtasıyla DHKP-C ile tanıştı. 1992-1997 yılları arasında JİTEM ve MİT'e haber elemanlığı yaptı. Askerliğini 1993'te Elazığ Jandarma Komando Taburu'nda tamamladı. 1995'te İstanbul'a geldi. Sivas'ta çiftçilik yapmış Kıskaç için, İstanbul'da iş yoktu. Sivas'a geri dönüp ajanlığa devam etmeye karar vermesine rağmen üç yıl sonra yolu onu tekrar İstanbul'a götürdü. Hâlâ özel bir şirkette çalışıyor.

İfadesinde, Abdullah Çatlı'nın 1996 yılında yaşanan Susurluk kazasından sağ kurtulduğunu, ancak Antalya JİTEM'de görevli Başçavuş Hakan tarafından odunla dövülerek öldürüldüğünü öne sürdü. Ayrıca, Veli Küçük ile bağlantılı rütbeli askerlerin, terör örgütlerine göz yumarak örgütlenmelerine izin verdiğini anlattı.
Ama ifadede asıl dikkat çeken, Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Osman Gürbüz ile ilgili sözleriydi. Kıskaç'ın, Gürbüz ile arasındaki mesele bir kadına dayanıyor. 2003 yılında tanıştığı, hâlâ evli olduğu, üç çocuğunun annesi A., ilk tanıştıklarında, seneler önce Alanya'da stajyer olarak çalıştığı otelde Osman Gürbüz'ün tecavüzüne uğradığını anlatmıştı.

2003 yılında geçen konuşmada, A., 1997 yılından beri süren acı hikâyeyi baştan sona Kıskaç'la paylaşan A., Osman Gürbüz'ün el koyduğu otelde yaşananların ardından İstanbul'da zorla sekreterliğini yaptırdığını, bürosunda yakalanan silahlar nedeniyle cezaevine girdikten sonra da, dışarıdaki işlerini takip etmesi için resmi nikâh kıydırdığını anlatıyordu. Gürbüz, cezaevinden çıkmadan üç ay önce A.'dan boşanmıştı. Ama hikâye burada bitmiyordu. Eski karısının Kıskaç ile görüştüğünü öğrenen Gürbüz, onu tehdit ederek ayrılmasını istiyordu.
Kıskaç, ifadesinde Osman Gürbüz ile ilgili bildiği her şeyi anlattı.

17 NUMARA

Amatör bisikletli. 1919 Kuvayı Milliye Derneği üyesi. Bir dönem, geceleri de dernekte kalıyordu. Kimilerine göre, Ergenekon operasyonları başlamadan önce Emniyet güçleri tarafından derneğe yerleştirilen bir ajan. Nitekim diğer dernek üyeleri ile birlikte gözaltına alınıp tutuklandı ama sonra serbest bırakıldı. Fikri Karadağ'ın odasında yapılan, Hüseyin Görüm'ün kıydığı, basına yansıyan ünlü 'Kuvva Nikâhı' olayının da başkahramanıydı. Nikâhın kıyılacağı masaya Türk bayrağı serilmiş, iki Kur'an-ı Kerim, bir kılıç ve 'Kuvayı Milliye Yemini' adlı bir broşür konulmuştu. Nikâh öncesi gelinle damat, ellerini masadaki Kur'an-ı Kerim ve kılıcın üzerine koyup, sağdıcın seslendirdiği yemini tekrarlıyordu. Nikâh görüntülerini Zaman gazetesine onun sızdırdığı öne sürülüyor.

Gizli tanık 17, zamanının çoğunu dernekte geçiriyordu. Derneğin çaycısı A.C.G. ile aralarında bir ilişki başladı. Bir süre sonra da evlendiler. İddialara göre, evliliklerinden sonra gizli tanık 17, eşinin dernekteki diğer bazı yöneticilerle de ilişkilerinin olduğunu öğrendi. Bu dönemde Ergenekon operasyonundan gözaltına alındı. Bunun üzerine gizli tanık oldu. Serbest kalmasının ardından bisikletiyle, 20 Ağustos 2008'de 'Terör ve şiddet Allah'a hakarettir' sloganıyla Türkiye turuna çıktı. Beş ayda 14 bin 20 kilometre pedal çevirdi. 81 il gezdi. Turunu, Konya'da Hz. Mevlana'nın türbesinde sona erdirdi. Bugün nerede olduğu bilinmiyor.

İstanbul'da bir kadın sığınma evinde yaşayan A.C.G. ise eşinden boşanmak istiyor, ama adresi belli olmadığı için tebligat yapılamıyor. Arkadaşları arasındaki lakabı 'Piç …'

9 NUMARA

5, 10 ve 11 Mayıs 2006'da Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırı düzenleyenlerden biri. 17 Mayıs 2006'da gerçekleştirilen Danıştay saldırısında müebbet hapse mahkûm oldu. Yargıtay, Danıştay saldırısı davasının kararını bozup Ergenekon Davası ile birleşmesi kararı alınca yeniden yargılanma hakkı kazandı. İki davanın birleştirilmesinde kilit rol oynadı.

İddialara göre, Ergenekon savcıları 'gizli tanık 9'a 'Osmanım' diye hitap ediyordu. 'Osmanım'ın sabıka kayıtları oldukça kabarık. 30 Aralık 2006'da kasten adam öldürmeye teşebbüs ve ruhsatsız silah taşımak suçundan dokuz yıl, ablasını öldürmekten 20 yıl, 14 Temmuz 1998'de yeğenine fuhuş yaptırmaktan iki yıl altı ay mahkûmiyet aldı.

Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi, akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespiti için Ankara Numune Hastanesi Psikiyatri Servisi'ne sevk edilip muayeneden geçirildi. Hazırlanan raporda, sağlık sorunları nedeniyle gözetim altında tutulması gerektiği yazıyordu. Ergenekon davasını yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi de 'gizli tanık 9'un akli dengesinin tespitini istedi. GATA'ya sevk edildi. 'İleri düzeyde antisosyal kişilik bozukluğu' tanısı konuldu.
'Gizli tanık 9', Ergenekon savcılarına verdiği ifadesinde, Cumhuriyet gazetesine eylem yapma, Danıştay saldırısı ve başbakana suikast işlerini kendisine, iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü'nün verdiğini ileri sürdü. Ayrıca Gazi Mahallesi olayları, Necip Hablemitoğlu cinayeti ve Veli Küçük ile ilgili açıklamalar yaptı.

GALİP

Öcalan'ın köylüsü ve en yakınındaki isimdi. Ergenekon-PKK ilişkisi açısından, iddianamenin en önemli gizli tanıklarından biri olarak gösteriliyor. Ancak adı deşifre

oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği bir yazıda, Gaziantep H Tipi Cezaevi'ndeki hükümlünün tanık sıfatıyla dinlenmesi istendi. Gizli tanıklıktan yararlanabileceği de belirtildi. Başsavcılık, ifadeyi aldıktan sonra gizli tanık kimlik ifade sureti ile birlikte evrakları İstanbul'dan gönderilen polislere teslim etti. Bu yazışmalarda şahsın kimliği ve nüfus bilgileri açıkça yazıldı. Avukatlara verilen CD'lerde bu yazışma evrakları da yer alınca gizli tanık Galip'in açık adı deşifre edilmiş oldu.

Galip, 12 Eylül darbesinin ardından Gaziantep Cezaevi'nde 11 yıl yattıktan sonra tekrar PKK'ya katılmıştı. Kendisi gibi PKK'lı olan ağabeyi ile Öcalan'ın çocukluk arkadaşlarıydılar ve iddialara göre, her ikisi de Öcalan'ın tetikçisiydi. Örgüt içinde birçok infazı gerçekleştirmişlerdi. Ama örgüt içi çekişme 1997'de ağabeyinin Suriye'de öldürülmesine sebep oldu. Galip, bunun üzerine PKK'dan kaçarak, Almanya'ya 12 Ağustos 2004'te iltica talebinde bulundu. Türkiye'de kesinleşmiş dokuz yıl hapis cezası olduğu için iltica talebi reddedildi.

İddialara göre oturma hakkı elde edebilmek için, öldürülen ağabeyinin Avustralya'daki eşini, kendi eşi gibi göstermişti, ama Alman makamlarına ispatlayamamıştı. 10 Ekim 2005'te oturma iznini uzatmak için polise gittiğinde tutuklandı. Rottenburg Cezaevi'ne konuldu. 11 Ekim 2005'te mahkemeye çıkarıldı ve 21 Ekim'de Türkiye'ye iadesine karar verildi. Galip, halen Kandıra Cezaevi'nde.

6 NUMARA

1959 Edirne İpsala doğumlu. 1977'de astsubay okulunu bitirdi. 1977-1979 yılları arasında Kulp'ta 1979-1981 yılları arasında Ergani'de, 1983-1986 arasında Kars'ta görev yaptı. 20 Eylül 1996'da Yüksekova Sınır Jandarma Tabur Komutanlığı İstihbarat Şube Vekili'yken, Yüksekova Çetesi'ni ortaya çıkardı. 'Gizli Tanık 6', Yüksekova soruşturmasında 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da adına ulaştı. Emekli olduktan sonra İzmir'e yerleşerek hayvancılıkla uğraşmaya başladı.
Bir iddiaya göre de hemşire eşinin DHKP-C gösterilerinde ön planda olması sebebiyle, emekli olamadan ordudan atılmıştı.

18 Şubat 1997'de bildiklerini TBMM Susurluk Komisyonu'nda da anlattığını söyleyen 'gizli tanık 6', Ergenekon'a gizli tanık olduğunu kendisi açıkladı. Susurluk Komisyonu'nda Eşref Bitlis'in uçağına bir asker tarafından patlayıcı yerleştirildiğini, Uğur Mumcu'nun kontrgerilla tarafından öldürüldüğünü, Veli Küçük'ün derin devletin kilit isimlerinden biri olduğunu anlatmıştı. Çeşitli gazetelere verdiği röportajlarda şunları söyledi: "Yeşil'in kimliğini hem TBMM Susurluk Komisyonu hem de Ergenekon savcılarına verdiğim ifadelerimde detaylarıyla anlattıktan sonra sürekli tehditler almaya başladım. Kendime sakin bir hayat seçtim; ancak beni burada da buldular. Komşu olarak yanıma yerleşen Murat adlı kişi üç köpeğim ile atımı zehirleyerek öldürdü. Bu kişinin evinin duvarlarında Mahmut Yıldırım'ın resminin asılı olduğunu görünce niyetini anladım. Jandarmanın ifadesini aldığı bu kişi daha sonra serbest bırakıldı. Ortadan kayboldu."

TÜKENMEZ KALEM

Cizre doğumlu, eski PKK üyesi. Kod adı Ferit. 1989'da, Cizre'de iki sivil polisin öldürülmesinin ardından tutuklanarak Diyarbakır E Tipi Cezaevi'ne konuldu. 1993'e kadar terör örgütünün cezaevi temsilcisi oldu. Cezasının son yıllarında, örgüt ile arası bozuldu. 1 No'lu DGM'de davası devam ederken, 8 Mart 1994'te itirafçı olduktan sonra cezaevinden çıkartıldı. İdamla yargılandığı davası mahkemece kapatıldı. İddialara göre, itirafçı olmasının sebebi intikamdı. Pişmanlık Yasası'ndan yararlanıp 1995'de kimliği değiştirildi. Verdiği bilgiler üzerine 1996'da, Diyarbakır'da 'Avukatlar Operasyonu' yapıldı. Cezaevindeki PKK'lı yöneticilerin örgütü, içeriden avukatlar vasıtasıyla yönettiği ileri sürülüyordu. JİTEM ile ilişkiye girdi.

İddialara göre, o dönem yüzbaşı rütbesiyle Cizre'de görevli olan Cemal Temizöz'ün emrinde bir ekip kurdu ve birçok faili meçhul cinayet işledi. Verdiği ifadeler doğrultusunda 'ölüm kuyuları'nın araştırılmasına neden olan PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan, Tükenmez Kalem ile ilgili şu iddialarda bulunuyor: "Hiçbir itirafçı, onun kısa zamanda sahip olduğu maddi imkânlara sahip olamadı. Lüks bir daire aldı. Bir inşaat şirketi kurdu. Devlet ile kurduğu ilişkiler, Cizre'de partiye (PKK) karşı faaliyet yürütmesi, orada kendi şahsına menfaat sağladı. Kimi insanları milis diye veya kardeşi dağda diye kuyulara atmışlardı; kimilerinin evlerinin altına anti-tank mayını koymuşlardı; kimisini sığınağa baktırma bahanesiyle bomba atarak imha etmişlerdi."

'Tükenmez Kalem', Aygan'ın iddialarının ardından, emekli Albay Cemal Temizöz ile birlikte gözaltına alınarak Diyarbakır Cezaevi'ne konuldu. 'Ölüm Kuyuları' davası sürüyor. Gizli Tanık Tükenmez Kalem, 'Ölüm Kuyuları' davasında sanık durumuna düşünce, savcılara söylediklerini reddetti. "Beni yurt dışına göndereceklerdi. Estetik ameliyat ve ekonomik yardım sözü verildi. Bu ruh hali içinde verdiğim gizli tanık ifademi kabul etmiyorum" dedi.

SOKAK LAMBASI

PKK'daki kod adı Tayfun. Tunceli Çemişgezekli. Kollarında, bir operasyonda patlayan el bombasının izleri bulunuyor. Diğer gizli tanık Tükenmez Kalem'in yakın arkadaşı. 1980'de PKK'ya katıldı. 1990'da güvenlik güçlerinin bir operasyonu sonucu yakalandı. İtirafçı oldu. Beş yıl cezaevinde yattıktan sonra Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı'na gönderildi. Cizre-Şırnak-Silopi-İdil-Midyat-Suriye sınır bölgesinde faaliyetlerde bulundu.

İddiasına göre, Albay Cemal Temizöz'ün komutasında birçok faili meçhul cinayete tanıklık etti. Diyarbakır'daki 'kayıp cesetler' davasında, arkadaşı Tükenmez Kalem ile birlikte haklarında dokuz kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Gizli tanık olarak verdiği ifadesini daha sonra reddetti. Başvuru dilekçesinde şunlar yazıyordu:

"Gizli tanık olursam beni cezaevine koymayacaklarını, Avrupa'ya göndereceklerini, estetik yaptıracaklarını, söylediklerini yapmazsam ömür boyu cezaevinde kalacağımı söylediler. İlk önce üstü başka kâğıtla kapatılmış olan bir ifade imzalattılar. Onları okumama fırsat verilmedi. Gizli tanıklığı tek çıkış yolu olarak görmüştüm. Hiç okumadan imzalamış olduğum 'gizli tanık' adı altında alınan ifademi kabul etmiyorum."

"GİZLİ TANIKLARIN ÇOĞU SUÇLARIN İÇERİSİNDE ALENEN YER ALAN İSİMLER. KENDİLERİ SUÇLANMASIN DİYE KONUŞUYORLAR. ANLATTIKLARININ ÇOĞU BOŞ. HANGİ GİZLİ TANIK, CİNAYETLERİ, TERÖR OLAYLARINI VE ORTADA DÖNEN RANTI ANLATTI?"

Bir gizli tanık

"Devletin istihbarat birimlerinde yıllarca çeşitli hizmetlerde bulundum. Ancak devlet bana sahip çıkmadığı için kafam karışık. İfademi geri çekebilirim."

Bir gizli tanık

GİZLİ TANIKLARA SUNULAN AYRICALIKLAR

- Kimlik ve adres bilgileri gizli tutulacak.

- Mahkemede ses ve görüntüleri değiştirilecek.

- Tutuklu ve hükümlü olanlar, başka cezaevine nakledilecek.

- Fiziki koruma sağlanacak.

- Adli sicil, askerlik, vergi, nüfus, sosyal güvenlik, nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport, evlilik cüzdanı, diploma ve her türlü ruhsat gibi resmi belgeleri yenilenecek.

- Geçimlerini sağlama amacıyla, geçici olarak maddi yardımda bulunulacak.

- Yurt içinde, başka bir yerleşim biriminde yaşamaları sağlanacak.

- Geçici olarak başka bir ülkeye yerleştirilebilecekler.

- İsterlerse estetik cerrahi yoluyla fiziki görünümleri değiştirilecek.

Ergenekon iddianamelerinde yer alan gizli tanıklar kim ve hangi konuda konuştuLAR?

C:
Sami Hoştan ile İbrahim Çiftçi'nin bir kumar borcu nedeniyle husumetli olduklarını, Veli Küçük'ün, Hoştan'a "Merak etme hallederiz" dediğini öne sürdü.

İsmet:
Abdullah Çatlı ile DHKP-C lideri Dursun Karataş`ın yüz yüze görüştüklerini söyledi. 12 Eylül öncesi anarşi ve terör ortamının bir merkezden yönlendirildiğini iddia etti.

Dilovası:
Veli Küçük ile bağlantısı olan Dev-Sol örgütünün Gazi Mahallesi'nde kahvehane tarayarak olayların çıkmasına neden olduğunu anlattı.

Deniz:
Hizbullah militanlarının Jandarma Genel Komutanlığı'nda eğitildiğini öne sürdü. PKK ile Ergenekon sanıkları arasında ilişki olduğunu belirterek Doğu Perinçek-Abdullah Öcalan buluşması hakkında bilgi verdi.

Galip:
PKK'ya 12 Eylül 1980'de darbe olacağı yönünde bilgiler verildiğini öne sürdü. Devletin, Öcalan'ı kontrol etmek için Pilot Necati adlı kişiyi örgüte soktuğunu belirterek, Uğur Mumcu'nun bu olayın ayrıntılarını ortaya çıkarmak üzereyken öldürüldüğünü iddia etti.

6:
Veli Küçük'ün, Sami Hoştan ve Sedat Peker ile bağlantıları olduğunu öne sürdü.

YÜKSEL:
DHKP-C ve Sabancı suikastı ile ilgili bilgiler verdi. Mustafa Duyar'ı, Veli Küçük'ün talimatıyla Nuriş kardeşlerin öldürdüğünü söyledi.

Ahmet:
Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun, cemaatleşme süreci içinde iki MİT görevlisi ile sık sık görüştüğünü öne sürdü.

17:
Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ve Kuvayı Milliye Derneği'ne ilişkin detaylı bilgiler verdi. Derneğin gizli faaliyetlerini ve Veli Küçük'ü anlattı.

9:
Danıştay saldırısına ilişkin konuştu. Veli Küçük ile Danıştay saldırısının faili Alparslan Aslan'ın birbirlerini baba-oğul gibi gördüğünü söyledi.

Kıskaç:
Veli Küçük ve ekibinin terörist gruplara çıkarları için göz yumduğunu söyledi. Osman Gürbüz, Veli Küçük, JİTEM ve PKK bağlantılarını anlattı.

Emek:
Musa Anter cinayetini Veli Küçük ile bağlantılı 'Yıldız Timi'nin işlediğini, DEP milletvekili Mehmet Sincar'ın, PKK tarafından öldürüldüğünü söyledi. Doğu Perinçek'in, Türkiye'deki sol örgütler ile PKK arasında amaç birliği sağlamaya çalıştığını öne sürdü.

Kehribar:
MLKP terör örgütünün Ergenekon ile bağlantılı olduğunu söyledi. MLKP'nin Gazi Mahallesi'ne saldırı düzenleneceğinden haberdar olduğunu öne sürerek, Alevi-Sünni çatışması çıkarılmaya çalışıldığını iddia etti.

Aydost:
Veli Küçük'ün kendisinden, İstanbul DGM Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'e suikast düzenlemesini istediğini anlattı.

Yavuz:
Emekli yarbay Korkut Eken'in, Osman Gürbüz'ün evinde bulunan silahlarla ilgili olarak işlem yapılmamasını istediğini anlattı.

Kafkasya:
Türkiye'deki Çeçen mafyası hakkında bilgi verdi. Çeçen asıllı İsa Belli'nin Veli Küçük tarafından kullanıldığını öne sürdü.

Selçuk:
JİTEM mensuplarıyla PKK'nın ilişkisine yönelik ifade verdi.

Poyraz:
Sedat Peker ile Ergenekon davası tutuklusu emekli tuğgeneral Veli Küçük arasındaki ilişkiyi anlattı.

Boyabat:
Sami Hoştan'ın, Erol Evcil'in infazı için emir verdiğini iddia etti. Evcil ile JİTEM arasında bağlantı olduğunu ileri sürdü.

B.:
Ergenekon soruşturması kapsamında önce tutuklanan, sonra serbest bırakılan eski DEP milletvekili Ali Yiğit'in, cezaevinde tehdit edildiği yönünde bilgiler verdi. Ümraniye'de bulunan bombalarla ilgili ihbarı yapan kişi olarak bilinen Ali Yiğit'e, cezaevinde özel harpçi emekli astsubay Oktay Yıldırım'ın baskı yaptığını ve eline bir kâğıt vererek "Bunu ezberle ve savcıya bunları söyle, tüm suçu üstlen" diye tehdit ettiğini anlattı.

15:
MİT elemanı Tarık Ümit'in 1995'te Marmaris'te öldürüldüğünü, bu olayda Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da rol aldığını söyledi. Jandarma ekiplerinin, uyuşturucu kaçakçılarına, para karşılığı kolaylık gösterdiğini öne sürdü.

Hisar:
Recep Tayyip Erdoğan'ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde Siirt'te yaptığı bir konuşma nedeniyle Pınarhisar Kapalı Cezaevi'nde tutuklu olduğu dönemde, iki gardiyan tarafından öldürülmek istendiğini öne sürdü.

Son Tezgâh:
TİP ve TKP yapılanmaları hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Yalçın Küçük'ün PKK'nın ideolojik olarak desteklenmesi işini üstlendiğini anlattı.

Ayaklanma:
Ergenekon üyelerinin, Gazi olayları sırasında kendilerine, polislerin kullandığı silahların benzerini vererek, kalabalığın üzerine ateş açmalarını istediklerini öne sürdü.

A.:
Veli Küçük'ün Kocaeli'de alay komutanlığı yaptığı dönemde gizli tanık A da askerliğini yapıyordu. Sami Hoştan'ın Küçük'ü sık sık ziyaret ettiğini, Sedat Peker ile sürekli telefonda konuştuğunu anlattı.

Gurbet:
1995'te meydana gelen Gazi olaylarında, iddia edilen Ergenekon terör örgütünün, terör örgütü MLKP'yi (Marksist Leninist Komünist Parti) kullandığını ileri sürdü.

İlk adım:
Şırnak bölgesindeki kayıplar ve faili meçhullerle ilgili suçlanan dönemin Kayseri İl Jandarma Komutanı Albay Cemal Temizöz ile ilgili bilgiler verdi.

MEHMET:
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da meydana gelen faili meçhul cinayetler ve işkence odalarını anlattı.

Ahmet Faruk:
Ergenekon örgütü üyesi olduğunu söyledi. Küçük ve Ersöz hakkında konuştu.

Anadolu:
Ergenekon'dan tutuklu. Danıştay saldırısı ve Ümraniye'de bulunan bombalar ile ilgili bilgi verdi.

 http://istihbaratdunyasi.wordpress.com/2012/11/06/ergenekon-davasinda-gizli-taniklar/


--
Tabular tabular..
Her adimda suura dur emrini veren bir jandarma neferi.
Her kapinin arkasinda, elinde bicak, bekleyen bir harem agasi.
Dusunme!
Dusuneni iftiranin ve sefaletin lagiminda bogduktan sonra ellerimizi yikayip, efendim bizde filozof yetismiyor diye ah-u vahlar.

Cemil MERIC

Kurmusoldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Arzuederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/

Ben,ManeviMiras olarak,
Hicbir Ayet, hicbir Dogma,
Hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder