Gerçek delilleri, ıslak imzaları, gerçek ifadeleri falan boş verin.
Bu cemaate karşı devletin ve toplumun adil, hakkaniyet içinde olma yükümlülüğü yoktur.
Vicdani ve ahlaki hiçbir gerekçe bu cemaati himaye etmez.
Çünkü bu cemaat en adi sahtekarlıklar, yalanlar, iftiralarla tekrar tekrar masum, vatansever, milliyetçi insanlara eza cefa etmiştir.
En azından ilahi adaletin tecellisi için bütün bunları bir bir bunlara yapmak ve yaşatmak şarttır.
Bir de karşılarına geçip göbeğini hoplata hoplata yüzlerine karşı kahkaha atmak lazım.
Oraj POYRAZ
Soner Yalçın : Sis Perdesi
Buddha'nın sözüdür: "Dostlarından birine ok saplandıysa, ok'u atanla ilgilenme, ok'u çıkar!"
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof.Dr.Metin Feyzioğlu; Balyoz, Ergenekon gibi davaların tekrar görülmesi için yoğun çaba sarf ediyor.
Birileri söyleniyor, "Niye Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan ile görüştün?"
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, "Ordu'ya kumpas" iddiaları nedeniyle suç duyurusunda bulunuyor.
Birileri söyleniyor, "Dün neredeydin?"
"Birileri" ok atanla ilgili…
Ben Buddha'ya inanıyorum; öncelik ok'u çıkarmaktır.
Yani öncelik, adaleti hakim kılmaktır.
Bunun tek yolu vardır; hesaplanmış-planlanmış kötülüğü ortaya çıkarmak:
Yeniden yargılama…
Sadece bir örnek vermek istiyorum.
Sahte dijital delilleri artık biliyorsunuz; size bambaşka bir "delil"den bahsedeceğim:
Kutu kutu pense…
Birinci kazı
Tarih: 8 Ocak 2009
Yeni bir Ergenekon operasyonu dalgasında 12 şehirde 37 kişi gözaltına alındı.
Arama yapılanlardan biri de emekli emniyet müdürü İbrahim Şahin'in Ankara/Batıkent'teki eviydi.
Susurluk Çetesi'ne mensup olduğu iddiasıyla yargılanıp 5 yıla mahkum olmuş; ağır demans (bunama) hastası olduğundan, "ceza ehliyeti yoktur" raporuyla hapisten çıkmıştı.
Polis evde yaptığı aramada kroki buldu.
Bir gün sonra…
Polisler krokiye bakarak, Ankara/Gölbaşı'ndaki ormanlık arazide kazı çalışmaları başladı.
Kazı, dedektörlerle, köpeklerle, kazı makineleriyle iki gün sürdü.
Sonunda tüm televizyonlar canlı yayına geçtiğinde mühimmatlar bulundu.
Bingo!
Muhabirler ortalığı yıkıyordu; "iki lav silahı, mermiler, bombalar bulundu"
Sonuçta; 2 lav borusu, 10 el bombası, TNT kalıpları, plastik patlayıcı, uzi mermileri ile işaret fişekleri ve 12 sis kutusu gibi mühimmatlar bulundu.
Bulunan el bombalarının seri numaralarının silindiği tespit edildi.
Lav silahı dedikleri ise bir kez kullanılıp atılan lavın borusuydu.
İkinci kazı
Tarih: 12 Ocak 2009
Yarbay Mustafa Dönmez dört gün önce yapılan Ergenekon operasyonunda gözaltına alınıp tutuklandı.
Polisler, Yarbay Dönmez'in babasından yadigar Sapanca'daki yazlıkta arama yaptı.
Bulunan ajandanın sayfasında belli belirsiz çizilmiş kroki buldu.
Ertesi gün polisler krokinin gösterdiği Ankara Zir Vadisi'nde kazı yaptı.
Nedense kazı, savcının "dikkat edin bubi tuzağı olabilir" uyarısına rağmen hiçbir güvenlik önlemi alınmadan kazma kürekle ve ardından dozer ve kepçelerle yapıldı.
Bir ayrıntı da gözden kaçmasın; "televizyonlar haberi canlı yayınlasın" diye kazı akşam karanlığında başlatıldı!
Sonuç; bingo!
Kazıdan mühimmatlar çıktı.
Yine bir atımlık olan ve artık hiçbir tehlikesi olmayan lav borusu, 30 el bombası, 10 aydınlatma fişeği, G-3 piyade tüfeği mermileri ve 9 sis kutusu bulundu.
Mühimmatlar nedense iki gün öncekinin gazetelerine sarılmıştı!
Yarbay Dönmez 8 Ocak'ta gözaltına alınmış, tutuklanmış ve Mamak Cezaevi'ne atılmıştı"Paketlemeyi" kim yapmıştı acaba?
Üçüncü kazı
Tarih: 21 Nisan 2009
Türkiye "topraktan fışkıran silahları" konuşuyordu.
Bulunan mühimmat kısa sürede medya tarafından "silaha" dönüştürülüvermişti.
Buna döneceğiz, şimdi yeni krokinin peşine düşelim…
Bu kroki postayla geldi!
Polisler 14 Nisan'da gelen bu ihbar krokisi üzerine SAT'ların eğitim yaptığı Poyrazköy'de arama yaptı.
Eh yazmaya gerek yok; bingo!
Yine 7'si boş 15'i dolu (10'u Türkiye üretimi değil) lav, 14 el bombası, 900'e yakın mermi, 30 kalıp plastik patlayıcı ve 9 sis kutusu bulundu.
Asıl gelmek istediğim konuya geleceğim…
Önce bir konunun altını çizmeliyim:
Bu üç kazıda da sadece mühimmat bulundu.
Bir tek silah yoktu!
Çünkü silahın seri numarası olur ve kime ait olduğunun tespiti kolaydır.
Mühimmatta ise sadece kafile numarası bulunur ki, buradan kime ait olduğunun tespiti imkansızdır!
Silahsız terör örgütü!
Atlamadan yazmalıyım; Poyrazköy krokisi davanın delilleri arasında yer almadı.
Sanıklar bu krokiyi Mehmet Baransu'nun "Karargah" adlı kitabının 226'ncı sayfasında gördü!
Eklemeliyim; Adli Tıp İbrahim Şahin'in evinde bulunan krokideki yazıların İbrahim Şahin'e ait olmadığına karar verdi.
Yarbay Mustafa Dönmez'in ajandasındaki yazılar kendisine aitti; ancak kroki üzerinde harf yoktu; sadece çizim vardı bu nedenle tespit edilemedi.
(Bu tarihten sonra Ergenekon operasyonlarında gözaltına alınanlar; ajandalarının,
defterlerinin boş sayfalarını çizip, imza attılar ki, sonra bir şey yazılıp çizilmesin diye.)
Arama bölgelerinin Jandarma'ya ait olmasına rağmen kazıları polislerin yapması; polislerin Jandarma'yla kavga etmeleri; kazı sırasında ABD'li görevlinin polislere "görüntüleri bize vermeden youtube yüklemeyin" demeleri vs.ayrıntılarına girmeyeyim.
Çünkü derdim başka…
Ve sonuç
Yazdığım gibi üç kazıda sis kutuları bulundu.
İbrahim Şahin'de 12, Mustafa Dönmez'de 9 ve Poyrazköy'de 9 sis kutusu.
Medya bunları abartmak için hep "sis bombası" dedi.
Bilirsiniz, sis kutuları zarar verici nitelikte olmayıp görüş engelleyici niteliğe sahiptir.
Bunlar maç, konser gibi gösterilerde de kullanıldığı için havafişek, meşale gibi ürünler satan dükkanlardan da temin edilebiliyor.
Ama mesele bu değil…
Üç kazıda da bulunan sis kutularından biri; açık yeşil renkliydi; bir yerinde çöküntü vardı ve her üçünde de bu çöküntü yeri, kutunun üzerindeki yazının aynı yerindeydi.
Evet, bu yeşil renkli, kenarında çöküntü olan sis kutusu her üç kazıda da bulundu!
Al sana bingo!
Tesadüf mü?
Sanıklar duruşmada dedi ki, "eğer bu yeşil renkli, kenarında çöküntü olan üç sis kutusu varsa, getirin görelim ve biz tüm iddiaları kabul edelim"
Tabii ki sis kutuları duruşmaya getirilmedi.
Getirilemedi…
Yeşil renkli kenarı çökük sis kutusu kazı kazı dolaştırılmıştı!
Peki…
Ya diğer sis kutuları?
Ya diğer mühimmatlar; onlar da kazı kazı dolaştırıldı mı?
Ne yazık ki bilemiyoruz.
Mahkemeler kuşkuların üzerine hiç gitmedi.
Örnek vereyim: Balyoz davasında mahkeme savcılığın 360 talebinden 358'ini; savunmanın ise 943 talebinden sadece 7'sini kabul etti!
Yani…
Demem o ki, önce gerçek bir yargılama yapılsın.
Buddha'nın dediği gibi, önce ok'u çıkaralım…
Adalet olmadan özgürlük olmaz çünkü.
SÖZCÜ
a45UyF587661-201307301451-10
Iyi agac kolay yetismez, ruzgar ne kadar kuvvetli eserse, agaclarda o kadar saglam olur.
J.WILLARD MARRIAT
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder