11 Ekim 2017 Çarşamba

UĞUR DÜNDAR: BİR HAYAL GERÇEK OLDU: KÖY ENSTİTÜLERİ YAŞIYOR!..

Çağdaş Eğitim Kooperatifi'nin (ÇEK)...
Kooperatizm çağımızda yaşadığımız vahşi kapitalizm sorununa düşünülmesi gereken pek çok çareden en önemlisi.
Bunun eğitim alanında bir uygulamasıyla karşı karşıyayız zannediyorum.
Aslında üretici, tüketici, ve her türden kooperatif bireylerin devasa şirketler karşısında ezilmesinin önünde tek engel.
Yeter ki, devlet tarafından kooperatiflerin yolsuzluk ve suistimallere yataklık etmesinin önünü alacak yasal altyapının oluşturmuş olsun ve de özellikle de devlet tarafından himaye görsün.
Bu güne kadar özellikle de AKP hükumetleri tarafından yapılan yasal düzenlemeler ile kooperatiflerin çok uluslu şirketlere peşkeş çekildiği, harcandığı, içinin boşaltıldığı, kadük bırakıldığı çok uygulama gördük.
Umarım AKP bu iyi işe de el atıp söndürmez.
Bu güne kadar AKP'in el atıp da söndürmediği iyi bir iş olmamıştır.

Haaa bir ara saplama yapayım.
Bu güne kadar Savunma Sanayi Müsteşarlığı kapsamında gerçekleştirilen bir sürü Milli Silahlanma Projesinin hep yetersiz olduğundan bahsettim.
Ve her zaman mühendislerin gereğini yaptığını, prototiplerin üretildiğini ancak seri üretim için gereken finansman sağlanmadığından o çok büyük tantanalarla duyurulan projelerin kadük kaldığından bahsettim.

Son zamanlarda yeni bir gelişme baş gösterdi.
Havelsan, Aselsan, Roketsan, TAİ ve benzeri kuruluşlarda çalışan mühendisler ülkenin çağdaş, modern eğitim kurumlarından yetişmiş beyinlerdi.
Bunlar ODTÜ ve benzeri üniversitelerin mezunlarıydı.
Şimdi bu kurumlarda badem bıyıklı yöneticilerin kurumlarındaki kendilerince dinsiz imansız gördükleri bu mühendisleri tasfiye ve tenkis etmeye çalıştıklarını duyuyor ve öğreniyorum.
Ve yeni iş müracaatlarında asla ODTÜ ve benzeri okullardan mezun olanları görüşmeye kabul etmediklerini duyuyorum.
Badem yöneticiler o kıt zekalarıyla bu kurumlarda kendi zihniyetlerinde yeni bir mühendis kadrosu kurmak için çabalıyormuş.
Bu güne kadar yapılanlar, üretilenler esasen bu yöneticilere rağmen olmuştur.
Bunu bilin.

Evet, bu ülkede ve diğer bütün İslam ülkelerinde iyi bir şeyler olduysa, bu dindar yöneticilere rağmen olmuştur her zaman.
Şimdi bu kurumların tasarım ve üretim yeteneklerini çökertmeye yönelik bir eylem başlatılmıştır.
Bunun da kamuoyunun duymasını isterim.

Her zaman dinin, dindarların zararından bahsetmiştim.
Şimdi anlaşılan hastalık bu kurumlara da bulaşmakta.

Bu güne kadar zaten başarılmış olanlar yetersizdi, TSK envanterine teslim edilmiş sistemler zaten azdı.
Bademlerin böylesi bir beyin kıyımından sonra hepten imkansız olacak.

Bakın başka milletlerin yöneticilerin bizim inovasyon yeteneğimizi küçümsediğini özellikle bilmenizi isterim.
S400'lerin teknoloji transferi için Ruslar zaten bizde bu işleri anlayabilecek, üretimini becerebilecek mühendislik yeteneğinin olmadığını söylüyorlar.
Şimdi elde olanın da yitirilmesi tehlikesi vardır.

Ve ben mühendislerimize inanıyor ve güveniyorum.
Bizde eksik olanın finansman ve siyasi irade olduğunu her zaman söyledim.
Şimdi anlaşılan siyasi irade oluşmuş, ama yıkıcı yönde bir siyasi irade.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      


UĞUR DÜNDAR: BİR HAYAL GERÇEK OLDU: KÖY ENSTİTÜLERİ YAŞIYOR!..

​Dün Halk Arenası için Adana'ya giderken, hâlâ geçen haftaki programı yaptığımız Bursa-Nilüfer'de gördüklerimin etkisi altındaydım.

Çünkü belediye başkanlığında 18'inci yılını dolduran Mustafa Bozbey, tarihi dokusu ve yeşiliyle ünlü Bursa'nın içinde yepyeni, modern bir kent yaratmıştı.İlk kez karşılaşıp tanıştığım sevilen Başkan Bozbey'e, yolu buraya hiç düşmemiş kişilere bir cümle ile Nilüfer'i nasıl anlattığını sordum. "İlçemiz örnek alınması gereken bir bilim, eğitim, kültür-sanat ve spor kentidir" dedi. Sonra da bu sözlerini doğrulayan, çarpıcı şehircilik uygulamalarını göstermeye başladı. Her şey, her görüntü öylesine etkileyiciydi ki, hiç abartmıyorum, bir ara rüya görüyorum sandım.

O nedenle canlı yayın sırasında, "Eskişehir'den sonra Nilüfer'in de herkesin ölmeden mutlaka görmesi gereken kent olduğunu" söyledim.

* * *

Karşılaştığımda rüya etkisi yaratan Nilüfer gerçeklerinden biri de Köy Enstitüleri'nin günümüze uyarlaması olan Çağdaş Eğitim Kooperatifi'nin (ÇEK) imece ile kurup yaşattığı örnek çağdaş eğitim kurumlarıydı.

CHP'nin çok çalışkan, değerli vekillerinden Dr. Ceyhun İrgil'in daveti üzerine gittiğimiz, onun da kurucuları arasında yer aldığı eğitim kompleksini gezerken, gelecekten umutlanmamız için bu modelin mutlaka Türkiye geneline yayılması gerektiğine inandım.

Başkan Buğra Kayalar ve çalışma arkadaşlarının sıcak ilgisiyle karşılandığımız bu eğitim yuvası, 22 yıl önce, 23 Bursalı aydın tarafından, kapatılan köy enstitüleri ilham alınarak kurulmuş. Sonra da üye sayısı hızla artmış.

Kırsal kesimde okuma olanağı bulamayan yoksul yavrularımızın ilkokuldan başlayarak liseyi bitirinceye kadar aynı çatı altında çağdaş eğitim almaları, bunun da imece geleneğiyle gerçekleşmesi, merkezdeki tüm siyasi eğilimleri temsil eden kurucuların ortak hedefi olmuş.

* * *

Bugün ÇEK'de, kırsaldan gelen yüzlerce "Kır Çiçeği" modern binalarda eğitiliyor. Ayrıca kız öğrenciler kurumun çiçek gibi bakımlı yurtlarında kalıyor.

Kooperatif devletten hiç yardım almıyor. Gelirlerini üye aidatları ve bağışlarla sağlıyor. Kâr payları dağıtılmayıp, tüm kazanımlar, yeni yatırımlara yönlendiriliyor. Böylece imecenin nelere kadir olduğu kanıtlanıyor.

ÇEK'in yeni hedefi; üniversite kurmak…

Olmazsa olmazı ise; Cumhuriyet'e, Atatürk ilke ve devrimlerine yürekten bağlılık…

Tesisleri gezdikçe, öğretmen ve öğrencilerle konuştukça, Cumhuriyet devriminin en büyük itici gücü olan köy enstitülerinin günümüzde de canlandırılıp yaşatılabileceğine yürekten inandım.

Ve bu inançla anı defterine şunları yazdım:

"Çağdaş Eğitim Kooperatifi'nin çatısı altında Köy Enstitüleri'nin kuruluş felsefesinin yaşadığını görmekten büyük bir mutluluk duydum. Değerli kurucularına, maddi-manevi katkıda bulunanlara ve özveriyle çalışıp yavrularımıza çağdaş eğitim veren herkese minnet dolu teşekkürler… 'Kır Çiçekleri' hiç solmasın, daha da çoğalarak dünya durdukça yaşasınlar…"

* * *

Nilüfer'den "Kır Çiçekleri"nin tüm Türkiye'ye yayılarak, içine sürüklendiğimiz karanlığı aydınlatacakları günü yeniden görme hayali ve dileğiyle ayrıldım…

 
a45UyF587661-171011223231 Oraj Poyraz At 0raj.p0yraz@neomailbox.net 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2017/10/12  02:06 1  39  3-ekim-dernegi@googlegroups.com


 

Neredeyse kesin olarak, oyun teorik acidan beraberedir.

Fischer

Fussilet Suresinin 33.ayeti de Risale-i Nur a isaret ediyormus...
Ayetin anlami:
Allaha cagiran, guzel isler yapan ve ben Muslumanlardanim diyen kimsenin sozunden daha guzel ne olabilir !?
Said-i Nursi ye gore: Hicbir sozun kendisininkinden daha guzel olmayacagi Soz , Risale-i Nur Kulliyati ndan Sozler adli Risale yani kitaptir.
Ayetle, iste bu kitap anlatilmak istenmis ve ovulmustur.
Said-i Nursi, ayetin kelimelerinden sayilar cikariyor ve bir tarih meydana getiriyor.
Ayetle o tarihte her sozden daha guzel bir soz bulunduguna isaret edildigini anlattiktan sonra soyle diyor;
-Demek ki; biri, o tarihte son derece guzel sozlerle meydana cikacak, sozlerinin guzelligi ile halki buyuleyecek.
Bu ozellikse bu zamanda; Risale-i Nur un sozler adli: Sanat, guzellik, tesir, buyuleyicilik yonunden yuksek bir mertebede bulunan Risalenin kelimelerinde ve guclu sozlerinde bulunur.
Demek ki, bu ayet isaret anlami ile Risale-i Nur u ovmektedir Said-i Nursi ye gore; ayetin anlami soyle oluyor:
Allah a cagiran, guzel isler yapan ve ben Muslumanim diyen Said-i Nursi nin: Sozler adli kitabindan daha guzel ne olabilir?

Derleyen: Osman Turkoguz
INANCLARA VE AKLA AYKIRI BIR YAKLASIM, NURCULUK.

Turan Dursun : Kible nin Iki Kez Degistirilmesi

Yakla$ik on yillik 1. Mekke doneminde basarisiz olup, canini kurtarmak icin Medine ye kacan Muhammed, bu sehirde basarili olmak icin Yahudileri kendi safina cekmeye calisir. Kuran a Musa ile ilgili ayetler koyar, onu da peygamber olarak kabul eder. En onemlisi ise kible Kudus yapilir, namazlarda Kudus e donulur. Bilindigi gibi Yahudilerin kutsal kenti Kudus tur. Ancak Yahudiler Islama ilgi gostermez. Gostermek soyle dursun Muhammed ile dalga gecmeye baslarlar. Bunun uzerine Muhammed Yahudileri kendisine inandirtamayacagini anlayinca sinirlenir ve kibleyi Kudus den tekrar Kabe ye cevirir. Bu konuda Bakara Suresi nin 145. ayetinde bazi ipuclari bulmaktayiz :
Yemin olsun ki resulum! Sen kendilerine kitap verilenlere (Ehli kitap-Yahudiler) her turlu ayeti getirsen yine onlar sana uyup kiblene donmezler; sen de onlarin kiblesine donecek degilsin. Onlar da biribirlerinin kiblesine donmezler. Sana gelen ilimden sonra eger sen onlarin arzularina uyacak olursan, iste o zaman sen hakki cigneyenlerden olursun.
Bakara 145. ayet goruldugu gibi kiblenin Kabeye cevrilmesi olayi ile ilgilidir. Ayetin basindaki Allahin yemin etmesinin mantiksizligini pas gecelim. Yukaridaki ayette Kuran in tanrisi diyor ki: ..onlar senin kiblene donmezler, sen de onlarinkine donme ! Yani yahudiler Muhammed e uymadilar diye onlara kizarak kibleyi degistiriyor! Su soru akla geliyor: Eger uysalardi kibleyi degistirmeyecek mi idi? Peki 17 ay boyunca kible neden Kudus idi? Yahudilerin Muhammede uymayacagini allah onceden bilmiyor muydu? En basindan beri kible Mekke (Kabe) olamaz mi idi? Ayette tam bir kizginlik ve kulis havasi hakim:
...kiblene donmezler, sen de onlarin kiblesine donecek degilsin.
Ayetin son kisiminda da Muhammed sozum ona allah tarafindan uyariliyor:
...eger onlarin arzularina uyacak olursan hakki cigneyenlerden olursun .
Muhammedin bu kismi koymasindaki amac kendisini cevresindeki muslumanlardan gelen kible neden degisti? sorgusundan kurtarmaktir. Bu kararin kesinligi konusunda allah beni boylesine uyardi diyebilmek icin eklemistir son kismi belliki. Bu kisim da gercekten ilginctir soyle ki, allah , elcisinden suphe mi duyuyor ki onu uyariyor. Ustelik bu siralarda Muhammed en azindan oniki yillik tecrubeli bir peygamber ! Acikca anlasiliyor ki allah da Muhammede supheyle bakiyor ve onlarin arzularina uyacak olursan (onlarin kiblesine), hakki cigneyenlerden olursun diyor. Eger Muhammed in allahin emrini cigneme ihtimali olmasaydi herhalde allah (!) bu uyariyi yapmazdi.
Bakara 142. ayet ise:
Insanlardan bir takim beyinsizler, Onceki kiblelerinden onlari ceviren nedir? diyecekler... diye basliyor.
Muslumanlarin rahman ve rahim gibi sifatlar atfettigi tanrisi nedense bu ayete kufrederek basliyor!! Kiblenin degismesiyle ilgili gayet hakli supheleri ve sorulari olan muslumanlara beyinsizler diyerek kufrediyor Kuranin tanrisi!
Suphesiz ki aslinda kizan, kufreden Muhammed dir. Yahudileri Musluman yapamayisinin hayal kirikligini Kuran a aksettirmistir. Kendi taraftarlarindan gelen soru ve elestirilere bile tahammul edememistir.
Muhammed in 17 ay Mescid-i Aksa yi (Kudus) kible olarak kullandigina, daha sonra bir gun ikindi namazini kildirirken tam namazin ortasina geldigi bir sirada, Yuzunu cevirmek suretiyle kibleyi degistirdigine dair birkac kaynak;
Tecrid-i Sarih, Diyanet terc., No: 38 ve 256; Buhari, iman, 30; Namaz, 31, Sa/cara tefviri 12-18; Muslim, Mesacid, No: 525; Buhari ve Muslim Hadisleri, el-Lu luu ve 1 Mercan, No: 302-303; Tirmizi, Salat, No: 138/340 ve Bakara tefsiri, No: 2962; Nesai, Salat, 22 No: 486; Vahidi, age, Bakara Suresi, 144. ayet; Diyarbekiri, Tarihi Hamis, 1/367.

http://www.turandursun.com/bilgi-arsivi/biliyormuydunuz/672-kiblenin-iki-kez-degistirilmesi


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder