Sindirilenler ulusalcılar, milliyetçiler, tam bağımsızlıktan yana olanlardır.
Sindirenler işbirlikçilerin, şeriatçıların, bölücülerin koalisyonudur.
Mazlumu zalim, zalimi mazlum gibi göstermeyin.
İktidar ve cemaat lehine konuşmak ne zamandan beri cesaret sayılıyor.
Palavrayı bırakın.
Ayrıca bu cesaret timsali(?) sayılan savcının makalesini okudum, inceledim.
Ve anladım ki bilimsel namusu da kalmamış.
Nerede bilimsel namusu uğruna kendi katline fetva veren 13. yüzyıl düşünürleri, nerede bizim çağdaşımız olan hemen her şeyini satmış emtia insanlar.
Sizde okuyun, bilim namusuyla bir değerlendirin.
Bu işler kuru kuruya propagandayla olmaz.
Biraz da ahlak, biraz da namus gerekir.
On 12.01.2012 10:58, ahmet dogan Simsek wrote:
Kendisi de bir savcı olan bir hukukçunun gözü ileYorumsuz aktarıyorum. Çünkü söylenecek şeyleri zaten zor zamanlarda sindirilememiş olan cesur savcı Sayın Gültekin Avcı söylemiş ve bize de söz kalmamış. A.D.Şimşek"Genelkurmay Başkanı 'terörist'se Başbakan ne olur?"
12 Ocak 2012 Perşembe
Merhum Cemil Meriç anlatır:Cellini bir adam öldürür.
Papa'ya şikâyet ederler.
Kaşlarını çatar kudsiyetmeab: "Bizim kanunlarımız avam içindir" der, "dâhiler için değil."
Bizim bir kısım siyasiler ve köşe erbabı da öyle demiyor mu?
"Bizim kanunlarımız Genelkurmay Başkanları için değil."
Şikâyetim bu.
Kanunlar ne kadar kötü veya ne kadar iyi olursa olsun herkese eşit uygulanmalı.
Kanun, eski Yunan'dan beri büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı.
Batı için öyleydi, bizimkiler için de öyle.
Org. Bilgin Balanlı, E. Org. Çetin Doğan, E. Org. Hasan Iğsız, yeniden tutuklanan E. Org. Hurşit Tolon, E. Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur...
Bu isimler "terör örgütü yöneticiliği"yle suçlanırken ses vermeyenler, İlker Başbuğ'a yöneltilen suçlamayı duyunca nedense birden irkildiler.
En büyük gafı her zamanki gibi Kılıçdaroğlu yaptı.
"Bir ülkenin Genelkurmay Başkanı "terörist"se o ülkenin başbakanı ne olur" diye soruyor Kemal Bey.
Bir milletvekili adam öldürüp katil olursa, o partinin genel başkanı ne olur diye sormak kadar abes.
Ya da terör örgütü yöneticiliğinden tutuklu olan CHP Milletvekili Mehmet Haberal "terörist"se CHP Genel Başkanı ne olur?
Asgari bir hukuk kültürü herkese şart.
Şu halde Kemal Bey'e göre, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı işbirliği içinde AK Parti hükümetini cebren yıkmak için harekete geçmişler!
CHP liderinin, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın TSK faaliyetlerini denetleme yetkilerinin bile olmadığını bilmesi gerekir.
Bu tablonun aksine sıkı bir denetleme ve hiyerarşi silsilesinin olduğu bir manzaraya bakalım.
Eski Deniz Kuvvetleri komutanlarından Ora. İlhami Erdil haksız mal edindiği ve yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle mahkûm oldu ve rütbesi oramirallikten "er"liğe indirildi.
Şu halde İlhami Erdil'in sıkı sıkıya bağlı olduğu ve denetimi altındaki üstü olan Genelkurmay Başkanı da er mi oldu, yoksa yolsuz mu sayıldı?
Devlet Bahçeli ise "küstahlık" diyerek Genelkurmay Başkanı "terör örgütü yöneticisi"yse onu atayan Başbakan ve Cumhurbaşkanı bunu bilmiyor mu diye soruyor.
Ya siz Sayın Bahçeli, terör örgütü yöneticiliğiyle suçlanan ve halen tutuklu olan E. Korg. Engin Alan'ı bile bile milletvekili yapmadınız mı?
Sizin durumunuz daha vahim değil mi?
Devlet Bahçeli'nin iddianameyi hazırlayan savcıya alenen hakaret ettiğinde kuşku yok.
Kılıçdaroğlu'nun sözlerinden çok daha net ve kuşkusuz bir görünüm.
Bir fezleke de Bahçeli için gelirse hiç şaşırmayın.
Yanlış hatırlamıyorsam Başbakan Erdoğan, kendisini bir şiir yüzünden haksız yere mahkûm eden hâkimlere bile hakaret etmemişti.
Yazık! Savcı ve hâkimlere hakaret siyaset oldu.
Bu kadar abes soruların üzerine siyaset inşa ettiğini sananlar, AK Parti'nin veya onun yerini dolduracak oluşumun onlarca kez iktidarına şahit olurlar.
Kılıçdaroğlu fezlekesi
Bence Kılıçdaroğlu'nun sözlerinde adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu oluşmaz.
Hakaretler ise Ergenekon operasyonunun başından ve Deniz Baykal'dan beri devam ediyor.
CHP'li Mustafa Özyürek 2008 yılında Ergenekon savcılarına 'eşkıya' diyerek alenen hakaret etmişti.
İzmir Belediyesi'ne yönelik operasyonda CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, "Kapıyı sütçü değil, eşkıya çaldı" demişti.
Şahsiyet haklarının korunması herkes için olduğu gibi savcı ve hâkimler için de vardır.
Bu zamana kadar gördüğüm kadarıyla sineye çektiler.
Demek ki sabırları taştı.
Savcılar hakaretlere katlanmak zorunda değil.
Kimse şerefi beş paralık olsun diye savcı olmaz.
Kılıçdaroğlu, "Çarkçı Kemal" dedi diye yazar Süleyman Yeşilyurt hakkında dava açmadı mı?
Beğenirsiniz beğenmezsiniz.
Olaya şu şekilde bakılmalıdır:
Kılıçdaroğlu hakkında savcılıkça kamu görevlisine hakaret ve adil yargılamayı etkileme teşebbüsünden fezleke hazırlanması hukuken mümkün mü?
Mümkün.
Bunun şık olup olmaması veya siyasette oluşturacağı muhtemel dalgayı adli makamlar hesaplamalı mı?
Eğer yargı, atacağı adımları şık görünüş veya siyasetteki algıya göre atarsa işte o zaman perde yıkılmış demektir.
Artık siyasallaşmış yargınızı afiyetle yersiniz.__._,_.___
-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Iyi bir film icin bir silah ve bir kadin yetip de artabilirmis. Anonim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder