11 Şubat 2015 Çarşamba

Bir tarafta 34 milyon aboneyle bütün Türkiye 500 KWH elektrik tüketiyor. Diğer tarafta Güneydoğu Anadolu’dan 1,5 milyon abone toplam 1266 KWH elektrik tüketiyor.

Sayın Blog Takipcileri grubu üyeleri,

Siz bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

Bir tarafta 34 milyon aboneyle bütün Türkiye 500 KWH elektrik tüketiyor.

Diğer tarafta Güneydoğu Anadolu'dan 1,5 milyon abone toplam 1266 KWH elektrik tüketiyor.

Korkunç bir durum. Lütfen yukarıdaki cümleyi üç kere daha okuyunuz.

Şimdi batıda neden elektriği bu kadar pahallı kulandığımızı anladınız mı?

Aslında bilmelisiniz, aslında ödediğimiz elektrik faturaları bu tabloya bakarak az bile. Belli ki, devlet ciddi miktarda kaynak aktararak zararın tamamını halka yansıtmıyor. Sırf elektrik ücreti tahsil edeyim derken kavga kıyamet kopmasın diye.

Peki bu durum ne anlam taşıyor? Güneydoğu Anadolu halkı fakirliğinden mi böyle yapıyor? Ya da mecburiyet mi var? Bilemediğimiz ne sebep olabilir?

Ben size söyleyeyim. Bu tamamen bir hınç, bir öfke meselesi. Güneydoğu Anadolu halkı Türklerden hınç alıyor, öfkesini çıkarıyor. Eşeğini dövemeyen semerini döver misali, kendince bir kötülük ediyor. Açıkçası hainlik yapıyor. Başka hiçbir açıklaması yok.

Güneydoğu halkı kendini ayrı tutuyor, ülkenin kalanında yaşayan herkesi, Türk halkını, Türk devletini, kısacası Türkleri düşman olarak görüyor.

Peki bu iş nereye kadar gider? Ülke nasıl rahatlar? Bir çözüm var mı?

Ben yıllardır bu işe kafa yoruyorum. Bölgede bir süre için çalıştım, şartları az çok bilirim. Fakat iyi bir çözüm yolu göremiyorum. Bu işin sonu kanlı olacak. Hem de nasıl, kıyamet gibi kan akacak.

Şimdi bazıları sanki hiç düşünülmemiş gibi ayrılmak isteyen ayrılsın, isteyen çekip gitsin, rahatlayalım, bu iş bitsin diyecek. Onu ben de düşündüm elbette. Bunun zihin jimnastiğini çok yaptım. Mümkün değil, imkanı yok. Böylesi bir çözüm huzur getirmez, getirmeyecek. Yine kan akaca, yine oluk oluk akacak.

Çünkü, Kürtler bilmiyor bu çok açık ama, Türkler ve Kürtler arasında sınır yok, gerçekten de yok. Çekoslavakya'da, Bask bölgelerinde başka bir sürü yerde sınırlar var, ya da az bir çabayla çizmek mümkün. Ama Türkler ve Kürtler arasında sınırlar çizmek gerçekten imkansız mertebesinde.

Şu sınır çizme olayını bir kez daha düşünelim. Diyelim ki referandum yapıldı ve Güneydoğu Anadolu'da halkın büyük bölümü ayrılmak için oy kullandı. Ve yine diyelim ki, referandum sonuçlarına göre bir sınır çizildi. Peki bu sınırın dışında kalan Kürtler ne olacak, içinde kalan Türkler ne olacak? İşte en önemli soru bu?

Sınır bu boru değil, bir şeyi bir başka şeyden ayıracak. Ülkenin bir bölümü bağımsızlık ya da özel statü kazandıktan sonra kalan bölümünde Kürtlerin durumu aynı olabilir mi? Kürt bölgelerinde zaten Türk kalmadı, bunu hepimiz biliyoruz.

Bir sürü laf var. Türkiyenin kalan bölümü de federatif bir yapıya sokulacak, böylece her taraf aynı anda federasyon yapısına sokulunca Kürt bölgelerinin federatif yapıya bürünmesi göze batmayacak, farklılık yaratmayacak. Peki sizce buna kim inanır, bence sadece Kadir İnanır. Sonuçta siz, ben ve herkes biliyoruz. Federasyon talebi bizim talebimiz değildi, Kürtlerin talebiydi. O halde istemeyenler, uzak durmak isteyenler Kürtler. İstenmeyenler, uzakta tutulmak istenenler de Türkler. Gönül işidir bunlar. Gönüller kırıldıktan sonra nasıl olacak, neler olacak peki? O günler geldiğinde neler olur ben az çok biliyorum. Hiç iyi olmaz.

Kürdistan dışında kalan Kürtler için söylenen bir başka çözüm, metropollerde bunların çokça bulundukları mahallelerin Kobani gibi özel statülü siteler olması. Peki sizce İstanbul'un orta yerinde, sağa sola serpilmiş özerk Kürt siteleri nasıl olur? Tutar mı bu maya?

Kürtler ve Türkler ayrılacaksa bunun tek yolu var. Ama savaşla, ama barışçı yollarla sınırlar tesbit edilir. Yine ama savaşla, ama barışçı yollarla halklar kendi taraflarına çekilir. Bu işler bittikten sonra artık Türkler alfabelerinden K harfini, Kürtler de T harfini çıkarılar. Doğrusu bu çözümün devamında iyi komşuluk ilişkileri beklemek dahi fazlasıyla lüks olur. Tıpkı Ermenistan Türkiye komşuluğu gibi bir durum olur.

Bir de ama savaşla, ama barışçı yollar meselesi var. Doğrusu bu işlerin barış yoluyla hallini en çok ben isterim ama emin olun bu hiç olası değil. Barışçı dediğimiz referandumlar, ortaya çıkan duruma göre mübadele antlaşmaları. Bu işin savaşla olan şekli çok açık. Katliamlar, etnik arındırmalar, göçe zorlamalar, hatta işin ucu soykırıma kadar dahi varabilir.

Aslında Kürtler savaşarak sınır çizme konusunda epeyce mesafe aldılar ve bu şekilde ayrılmak niyetlerinin olduğu da çok açık.

Bir de fay hatları sadece Kürt etnik ayrılıkçılığından ibaret değil. Her iki kesimde Sünni, Şii, Alevi ayrımları var. Bu fay hatlarını kazıyan İran, Suudi Arabistan ve batılı ülkeler var. Velev ki, ülke her iki halkın kesin sınırlarla ayrıldığı bir siyasi çözüme kavuştu, bu durumda her iki tarafta günümüz Irak ve Suriyesinden olan dini ve mezhebi çatışmaların da alanı olacak. Kimse kendini muaf saymasın.

Doğrusu benim tek beklentim, bir mucize eseri Kürtlerin aklını başına toplamasından ibaret. Yoksa bindik bir alamete gidiyoruz kıyamet durumu. Sonuçta bir ülkeyi şöyle ya da böyle paylaşmak zorunda iki halkız. Ya dövüşerek, ya barışarak, ya bir arada ya ayrılarak bu topraklarda yaşayacağız. Kürtler bu güne kadar dövüşerek pay koparma yolunda gayret sarf ettiler. Ve yine bu güne kadar sadece kan ve gözyaşı elde ettiler. Doğrusu bu günden sonra da daha başka bir sonuç elde etmelerini mümkün görmüyorum. Biz Türkler ise bütün bu kavgada çok fazla dahlimiz olmasa da mağdur olacağız bu çok açık.

Bazı sazanlar çıkıp devletin suçlarını, Türklerin ettiği mezalimleri anlatacak. İyi güzel de bu işler tarihin hiçbir döneminde düzgün yürümedi ki. Kürtler hemen her zaman silah kullanmaya çok meraklı oldular. Elbette bunun da karşılıkları oldu. Kimi zaman orantılı, kimi zaman orantısız. Kim önce ne yaptı sorusunu sormak ne derece anlamlı onu bilmiyorum. Ama bana sorarsanız her şeyin bir öncesi, onun da bir öncesi var. Bu silsileyi tarihin çok öncelerine kadar uzatabilirsiniz. Doğrusu ben sadece bu yüzden önce kim vurdu sorusunun artık çok değerli olmadığını düşünüyorum.

Elitlerin dünya nüfusunu 2,5 milyara çekmek yönünde bir planı olduğunu hep duyarız. Dan Brown'un son romanı Cehennem bunu işlemişti. Komplo teorisyenlerinin çok iyi bildiği bir sırdır bu. Ben şöyle geriye çekilip baktığımda bu planın yürürlükte olduğunu rahatça görebiliyorum. Zincirin zayıf halkası Müslümanlar, azaltma operasyonu dünyanın her yerinden önce burada başladı. Belki de on, ya da yirmi yıldır bu plan yürürlükte. Müslümanlar sürekli olarak iç savaşlar, etnik arındırmalar, katliamlar, hastalıklar, açlıklar, ekolojik sorunlarla uğraşıyor. Bilmiyorum bu durumu halka anlatmanın daha açık bir yolu var mı?


Saygılar.
Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA


Toprak değil elektrik ağaları

Elektrik krizinin başsorumluları belediyeler ancak, toprak ağaları da pek göz önünde olmasa da kaçak kullanımda zirvede yer alıyor.

29.01.2015 00:30

Güneydoğu'daki belediyelerin elektrik borçlarını ödememesi üzerine Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (DEDAŞ) ile yaşadığı kriz hala gündemde.

Bölgedeki kaynaklara göre, elektrik krizinin başsorumluları belediyeler ancak, toprak ağaları da pek göz önünde olmasa da kaçak kullanımda zirvede yer alıyor.

İşte Odatv'nin bölgeden edindiği bilgiler ve özel fotoğraflar...

Özellikle Diyarbakır'da DEDAŞ, borçlu belediyenin elektriğini kestiği anda bürolarının mühürlenmesiyle karşılaşmıştı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından DEDAŞ Genel Müdürü Murat Karagüzel'in evindeki su sayacı bile kayıp kaçak kontrolü için sökülmüştü. Büyüyen kavgada Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Gültan Kışanak, "Bu kentte haksız ve hukuksuz bir şekilde susuz bırakanlara bu şehri dar ederiz" diye tehdit savurmuştu.

Peki, Diyarbakır'da yaşanan elektrik krizi ne, kimler israfın başsorumlusu...

6 İLDEKİ 109 BELEDİYE BORÇLU

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illerinde belediyeler ile köy içme sularına ait elektrik borcu 260 milyon TL'ye ulaştı.

Dicle Elektrik Perakende Dağıtım A.Ş. (DEPSAŞ)'den alınan bilgilere göre, şirketin elektrik dağıtım bölgesinde yer alan 6 ildeki 109 belediye, elektrik şirketine borçlu. Bu da söz konusu illerdeki belediyelerin nerdeyse tamamının önemli sayılabilecek miktarda elektrik borcu olduğu anlamına geliyor.

TOPRAK AĞALARI BAŞROLDE


Güneydoğu'da toprak ağaları da elektrik krizinin başsorumlularından.
Bölgede yapılan tarla sulamalarında kullanılan kaçak elektrik sorunu büyütüyor.


Elektrik direklerinden çekilen kaçak hatlarla kilometrelerce uzaklıktaki tarlaların sulanması, toprak ağalarına işaret ediyor.
Bölgeden edinilen bilgilere göre de toprak ağaları sulama sırasında elektriği özellikle kaçak kulanıyor.

GECEKONDUDA İKİ KLİMA!


Güneydoğu'da elektrik israfı öyle bir hal almış ki, gecekondular da dahi elektrikli aletler abartılı olarak tercih ediliyor.
Fotoğrafta da yer aldığı üzere, gecekondularda bile klimalar yer alıyor.
Öte yandan, elektriğe para ödenmediğinden elektrikli aletler sıkça kullanılıyor.

Türkiye genelinde yaklaşık 34 milyon elektrik abonesi aylık ortalama 500 KWH elektrik tüketirken Güneydoğu'daki yaklaşık 1,5 milyon elektrik abonesi ise aylık ortalama 1,266 KWH elektrik tüketiyor.

Bu tüketime karşılık yapılan tahsilatı görmek için aşağıdaki çarpıcı tabloya bakalım:

DEDAŞ BÜROLARINA SALDIRI

Bölgedeki elektrik krizinin ulaştığı boyutu anlamak için DEDAŞ'ın yakılan bürolarının fotoğraflarına bakmak yeterli. Özellikle Diyarbakır Belediyesi Başkanı Kışanak'ın tehdit vari sözlerinin ne kadar da tahrik edici olduğunu bu fotoğraflar yansıtıyor. Kaçak ihbarını takip eden ve borçluların elektriğini kesen Diyarbakır ve Şırnak'taki bürolar yakıldı.

(Şırnak, İdil)

(Diyarbakır, Ergani)

Caner Taşpınar

Odatv.com


a45UyF587661-150210154420 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2015/02/11  10:50 78  73  6 BLOG cimcime1.IdF5l4GW8OhKfvtOWEDi@blogger.com

 

Ahlak ve edep, aklin disaridan gorunusudur. Kisinin akli edebi kadardir.

Ehl-i hikmet

Sizi bir tek nefisten yaratmis, sonra ondan esini var etmistir; sizin icin hayvanlardan sekiz cift meydana getirmistir. (...)

Zumer-6

Ayrica Amerikada ki medya ve basin organlarini pek ciddiye almam.
Onlari dinlemem.
Onlara gercekten inanmiyorum.
Sunu da soylemeliyim,sari kurdelalar ve amerikan bayraklari beni aglatmaz.

George Carlin


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder