4 Ağustos 2015 Salı

Türk tıbbının iki devi iflasın eşiğinde

Türkiye'nin hemen her yerinde aynı.
Üniversitelerin ekol isimleri ayrıldı.
Öğretim üyesi eksiği ve yardımcı sağlık personeli açığı var.
Üniversitelerde bütün işler aslında uzmanlık öğrencisi olan hekimlerin sırtına yüklenmiş durumda.
Döner sermayenin ise yeteri kadar dönmediği belli ki, iki üniversite giderlerini karşılamakta zorlanıyor.
Sanırım bir harç bitti yapı paydos bariyerine doğru yaklaşmaktayız.

Benim önerim, belirli yaştaki insanların tıpkı filler gibi belirli bölgelerde toplanarak ölüme terk edilmesi olabilir.
Çünkü bunları yaşatmak tıpkı otomobillerde olduğu gibi artık rantabl ve fizıbl olmaktan çıkıyor.
Üretmiyorlar, tüketiyorlar, bunları yaşatmak için çok fazla masraf ediliyor.
Bunun için, elbette bir insanın sıfırının değeri, galeri değeri ve hurda değerini bilmek gerekiyor.
Hükumetimizin bu konuda en kısa sürede bir çalışma başlatmasını bekliyorum.
Yapılacak masraf piyasa değerinin yarısını aşıyorsa tıbbi tedavi ve teşhis imkanları kısıtlanmalı.

Kentsel dönüşüm modeli de çok faydalı.
Bu modeli sağlık ve sosyal güvenlik sistemine adapte etmenin yolları araştırılmalı.

Malum çağımızın sloganı ab ordo chaos.
Yani yıkımdan yapıma..
Belli ki, AKP hükumetleri de bu sloganın mucizesine inanmış, sürekli olarak kentlerde eski bir yerler yıkılıyor yerine toplu konut bölgeleri, plazalar, AVM'ler yapılıyor.
Bence de doğru bir slogan.
Omlet yapmak için bile birkaç yumurta kırmak zorundasınız.
Peki ya her yeni doğana yer açmak için ne yapmak gerek, ya da nasıl yapmak gerek?
Bu üzerinde durulması gereken bir sorun.

Bir de hurda indirimi devreye sokulabilir.
Çünkü bir taraftan da nüfus azalması sorunu baş gösterebilir.
Yeni doğan her insan için bir yaşlının piyasadan çekilmesi çare olarak ciddi şekilde düşünülmeli.
Devlet bu konuda teşvik edici bir sübvansiyon politikası geliştirmeli diye düşünüyorum.

Ve bir de kendiliğinden kendini piyasadan çekmek isteyen insanlar ve yaşlılar var.
Devlet artık bu konuda sınırlayıcı, engelleyici bir rol oynamaktan  vaz geçmeli.
İntihar etmek isteyenlere gereken kolaylıklar gösterilmeli.
İntihara göz yumanlar, ötanaziye yardımcı olanlar artık rahat bırakılmalı, hatta bu şerefli görevleri devlet tarafından teşvik edilmeli.

Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc)            L2fSIJNoA0xfSNxA      

Türk tıbbının iki devi iflasın eşiğinde

Yılda 2.5 milyonun üzerinde hastaya poliklinik hizmeti veren Çapa ve Cerrahpaşa, ödenek verilmezse bu yılın sonunda iflas edebilir

SİBEL BAHÇETEPE

Yayınlanma tarihi: 02 Ağustos 2015 Pazar

AKP hükümetinin Sağlıkta Dönüşüm Politikası, adeta "geri dönüşüm" şeklinde işliyor. Yılda iki buçuk milyona yakın kişiye poliklinik hizmeti veren Türkiye'nin iki dev hastanesi, Çapa'daki İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi iflasın eşiğinde. Mali kriz ile boğuşan bu iki hastanede sıkıntılar büyük. Hatta iddialar öyle ki Hazine'den üniversiteye "Ödenek aktarılmaması" üzerine Çapa ve Cerrahpaşa bu yıl sonunda iflasını açıklayabilir. Ödenek yetersizliği nedeniyle medikal firmaların hastanedeki tıbbi malzeme ihalelerine girmediği, bu nedenle hastanede ameliyat ve tedaviler için malzemelerin bulunmadığı, hastaların ya eski malzemelerle tedavi edildiği ya da malzeme paralarını ceplerinden ödeyerek kendilerinin temin ettiği belirtiliyor. Hastanelerin ayakta durmak için "adeta direndiği" vurgulanıyor.

Ekol isimler ayrıldı

Hastane çalışanları ve tabip odası yetkilileri, 5 yıldır hastaneye bir çivi bile çakılmadığını, olası bir depremde yıkılacağını belirterek "Mali kriz nedeniyle ameliyatlar yapılamıyor, aylar sonrasına randevular veriliyor. Profesör veya doçent gibi birçok ekol isim hastaneden ayrıldı, tıp eğitimi sekteye uğradı" diyorlar.

CTF hastaneleri, ciddi sorunlar ile boğuşuyor. 3 yıl önce yaptığımız röportajda, dönemin rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, üniversitenin teknolojik olarak yetersiz kaldığı ve depreme karşı dayanıksız olduğu gerekçeleriyle yıkılıp yerinde yapılacağını açıklamasına karşın bir adım atılmadığı dikkat çekiyor.

Bakanlık hastanesi

CTF'den emekli Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Selçuk Erez, tıp fakültesi hastanelerine ödenek ayrılmadığını belirterek "Tıp fakülteleri hastaneleri Sağlık Bakanlığı'na bağlanmak ve tek bir merkezden yönetilmek isteniyor" diyor. Erez, binaların olası bir depremde çökeceği uyarısını da yapıyor.

Hemşire açığı

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İşyeri Temsilcisi Aydın Erol ise İÜ'ye bağlı hastanelerde sorunların büyük olduğunu belirterek "Bu yılın sonunda eğer bir ödenek gelmezse İÜ tıp fakültesi hastaneleri iflasını açıklayabilir" diyor.

Son dönemde hemşire açığının hat safhaya ulaştığını vurgulayan Erol, şöyle devam ediyor: "Kadro açılsa dahi kimse başvurmak istemiyor. Çünkü koşulları çok ağır. 5 yıldır hiçbir binaya çivi çakılmadı. Yalnızca çatlak olan binaların çatlakları sıva ile kapanıyor, üzerine boya çekiliyor. İsim yapmış öğretim üyelerinin performansları ödenmediği için, emeğinin karşılığı verilmediğinden özellere veya başka üniversitelere kaçtı. Zaten Tam Gün Yasası'nın tartışmalarının olduğu dönemde birçoğu gitti."

'Paran yoksa kuyruğa mahkûmsun'

Ayakta durmakta zorlanan hastane binaları, uzun kuyruklar, nefes alınmayan binalar, etrafa saçılan çöpler, tuvaletlerin kötü durumu hastaların ne tür bir risk ile karşı karşıya kaldığını net şekilde ortaya koyuyor. Cerrahpaşa ve Çapa'da görüştüğümüz hastaların birçoğu, adeta hallerinden bezmiş durumda.

54 yaşındaki M.K, doktora ulaşmak için saatlerce dışarıda sıra beklediğini belirterek "Bana asistan baktı ve hastalığımla ilgili bilgilendirme yapmadan reçete yazdı, dosyaya notlar düştü. Profesör muayene bile etmedi, yalnızca kaşe basıp yolladı" diye isyan ediyor. İncilay K. (44) 8 yıldır hemotoloji ve diyabet tedavisi için hastaneye geldiğini, her seferinde farklı doktora muayene olmasından dert yanıyor. Diğer iki hasta da şunları söylüyor:

S.B(42): Bütün doktorlar özel hastanelere geçti. Özellerin pahalı olması nedeniyle oralara gidemiyoruz.

Ali Akkuş (61): Geçen yıl onkoloji bölümünde eşime yanlış ilaç yazıldı. Parası olmayan kuyrukta sürünüyor.


a45UyF587661-150803105628 Oraj Poyraz <cimcime@neomailbox.net>
2015/08/04  14:40 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 

Her aliskanlik elimizi daha becerikli,aklimizi ise daha beceriksiz hale sokar.

Friedrich Nietzsche - Aforizmalardan

Hadis-i Serif te, Yahudiler, taslarin ve agaclarin arkalarina saklanacaklar, tas veya agaclar Ey Musluman, ey Allahin kulu, iste Yahudi benim arkamdadir.
Gel onu oldur. diyecektir.
Ancak Garkat agaci haric.
Zira o, Yahudi agaclarindandir diyecegi ifade ediliyor.

(Buhari, Tecrid, IX, 73; Tirmizi, Birr, 25; Fiten, 2; et-Tac, I, 25).

Degisen Dil ve Insan

Kitabimi az insanlar ve az yillar icin yaziyorum. Uzun omurlu olabilmesi icin daha saglam bir dille yazilmasi gerekirdi. Bizim dilimizin bugune kadarki surekli degismelerine bakilinca, elli yil sonra simdiki halinde kalacagini kim umabilir? Her gun elimizden kayip gidiyor benim yasadigim yillar icinde yari yariya degisti. Simdi artik olgunlasti diyoruz; her cag kendi dili icin oyle der. Hep boyle kacip degistigi surece ben dilimizin bugunku halinde kalmasini ozlemem. Dyi ve yararli yazilar onu kendilerine baglayabilirse baglar, gorecegi ragbet de devletimizin kaderine gore degisir. Onun icin kitabima hic cekinmeden kisisel bircok yazilar koyuyorum. Bunlar bugun yasayan insanlarin isine yaramakla kalir ve orta anlayistan ote ozel bilgileri olan kimi insanlari ilgilendirir. Gordugum bircoklari gibi benim ardimdan da olur olmaz sozler edilmesini istemiyorum dogrusu: Soyle dusunurdu, boyle yasardi; sunu ister, bunu istemezdi; olurken konussa buna sunu der, suna bunu verirdi; onu benden iyi taniyan yoktu, gibi. Kitabimda edep kurallarinin izin verdigi olcude egilimlerimi, sevgilerimi az cok belirtiyorum; bilmek isteyene sozlu olarak daha da serbestce ve ictenlikle acikliyorum duyup dusunduklerimi. Ama bakmasini bilen bu anilarimda her seyi soyledigimi, gosterdigimi gorur. Gorenlere kisacik gostermeler yeter Ust tarafini kendin bulabilirsin. Istenecek, aranip bulunacak hicbir sey birakmiyorum kendimden. Sozum edilecekse, dogru durust, gercege uygun edilmesini istiyorum. Ovmek icin de olsa beni oldugumdan baska turlu gostermek isteyeni yalanlamak icin obur dunyadan seve seve kalkar gelirim. Yasayanlardan bile olmadiklari gibi soz edildigini gormekteyim. Yitirdigim bir dostumu (La Boetie) var gucumle desteklemeseydim, bin bir turlu suret biceceklerdi ona.

Michel de Montaigne : Denemeler


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder