26 Ağustos 2015 Çarşamba

Cemil Can : DÜŞMAN ORDUSUNDA İŞBAŞI YAPMAK!..

Bakın bu abi doğrusunu söylemiş, ben de vurgu yapmak isterim.
Kürt ayrılıkçılarla yakın zamanlarda yaşanan çatışmalar kesinlikle Sarayın Savaşı, Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE)'nın iktidarda kalmak için ortaya koyduğu bir komplo değildir.
Konu çok eskidir, tarihsel zemini vardır, zaman içinde halının altına süpürülmüş, küresel oligarşiyle yüzleşmeme şerrine ertelenmiş ve birikmiş bir sorundur.

RTE ve AKP liderliğini hatalarından birisi, AÇILIM SÜRECİ adı altında ayrılıkçıların siyasi taleplerini pazarlık etmektir. Siyasi taleplerin müzakeresi taraflardan birisi ancak yenilgiyi kabul ettiğinde olacak iştir. Doğal olarak Türkiye Cumhuriyeti yenilmemiştir, ve yenilmiş bir devlet gibi karşı tarafın siyasi taleplerini kabul etmek üzere müzakere edemez. AÇILIM SÜRECİ'nde bizim gördüğümüz şey ayrılıkçıların siyasi taleplerinin görüşülmesi ve bunların bazılarının da maalesef kabul edilmiş olmasıdır. Doğrusu bu haliyle AÇILIM SÜRECİ'ne ilişkin görüşmeler, kabul edilen taleplerin vatana ihanet kapsamı dışında değerlendirilmesi mümkün değildir.

Ancak, PKK'nın teslim olması ve savaşçılarının dağdan indirilmesi için, bu insanlara bir kaçış, yeni bir yaşam kurma yollarının açılması elbette mümkündür. Lider kadro için ayrı, aktif savaşçılar için ayrı, henüz suça karışmamış olanlar için ayrı ayrı seçenekler elbette konuşulabilir. Elbette böylesi müzakereler PKK lider kadrosunun yenilgiyi kabul etmesi anlamını taşıyacaktır.

Geçmişte Ege'de dağdaki efeleri düze indirmek için bu türden görüşmeler ve anlaşmalar yapılmıştır. Bu gerek Osmanlı, gerekse Cumhuriyet döneminde olmuştur. İngiltere'de IRA'yla yapılan görüşmeler de bu şekilde yürütülmüş ve sonlandırılmıştır.

Bundan sonra da AKP ya da bu günden sonraki iktidarlar açısından, her zaman PKK'nın dağlarda ya da kentlerde bulunan savaşçı kadrosunun ülkenin normal düzeni içinde iyi vatandaşlar olarak yaşamak üzere dağdan inmeye ikna etmek üzere görüşmeler yürütmek mümkündür. Bunda bir hata yoktur. Burada önemli nüans, savaşçıların kanunun üstünlüğünü kabul etmeleri, ve kalan yaşamlarını bir daha devlete silah doğrultmama şartıyla teslim olmalarıdır.

Herkes bilmeli ve kabul etmeli ki, sorun Kürtler değil, Kürt ayrılıkçılığı fikridir. Bu fikir yeni değildir. Osmanlıdan miras bir sorundur. Maalesef her dönemde Kürt halkının içinde kendini bu fikre kaptırmış, inanmış az bir kesim olmuştur.

Mücadele Kürt ayrılıkçılığı fikrinin toplumsal yaşamdaki bütün tezahürleriyle ve bu tezahürlerin her birinin dengi yöntemlerle yapılacak topyekün bir mücadeledir. Modern bir toplumun bütün katmanlarında, bütün kurumlarında Kürt ayrılıkçılığının tezahürleri ve uzantıları olacaktır. Fikirlerle fikri mücadele, silahlı mücadeleyle silahlı mücadele, para, medya ve diğer bütün mücadele araçlarıyla kendi dengi araçlar kullanılarak mücadele edilecektir. Bütün bakanlık ve müsteşarlıkların, bütün toplum katmanlarının, kamu ve sivil toplum kurumlarının bu konuda görevleri olmalıdır. En başta da belirttiğim gibi mücadele topyekündür. Kürt ayrılıkçılığıyla mücadelede  asker ve polis bir çok imkandan sadece ikisidir. Bu güne kadar Kürt Ayrılıkçılığı Fikrini sadece bir asayiş sorunu olarak görmek ve kabul etmek en büyük hata olmuştur.

Mücadelenin zaman zaman şiddetlenebileceği ancak belki de yüzyıllarca süreceğini kabul etmek ve buna göre kararlı ve iradeli olmak şarttır.

Mücadele canlılığın, yaşamın ilk ve en önemli şartıdır. Mücadeleden yorulan yenilmiştir. Yaşam mücadelesinde yenilenin sonu ölüm olur. Evet bütün canlılar, yaşadıkları sürece mücadele ederler. Bunu bilmek ve kabul etmek şarttır.

Kürt ayrılıkçılığının dağlarda ve kentlerde silahlı savaşçılarıyla yaşanan çatışmalar, pusu ve baskınlarda ölümler, yaralanmalar olmuştur. Bu kayıplar Osmanlı döneminde de, sonraki dönemde de olmuştur. Bundan sonra da olacaktır.

Çatışmasızlık dönemi ya da anaların ağlamadığı dönem denilen dönem PKK başta olmak üzere Kürt ayrılıkçılığının yığınak yapmak üzere kullandığı bir fırsat dönemi olmuştur. Kan akmamıştır, çünkü bu dönemi olabildiğince uzatmak ve kullanmak Kürt ayrılıkçılar açısından iyi bir fırsat olmuştur. Şimdi yakın zamanda birden çatışmaların artmış olması, ölümler ve yaralanmalarda görülen ani artışa bakarak tekrar eski günlere dönmeyi özlemek yeniden teslim olmak anlamı taşıyacaktır.

Dağda ve kentlerde, militanlar, savaşçılar, lider kadronun teslim olması için her zaman görüşmeler yapılabilir, hatta yapılmalıdır. Ancak, isyancılarla topyekün mücadele hiçbir zaman durdurulmamalı, aksatılmamalı, fırsat verilmemelidir. Çünkü anlamlı bir ÇÖZÜM SÜRECİ düşmanın düşmanlıktan çıkmasını, silah bırakmasını, devlet nizamını kabul etmesini, açıkçası teslim olamasını sağlayacaktır. Doğal olarak bunun için bir HAVUÇ-SOPA politikasının yürütülmesi şart olacaktır.

Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / mehmet_yazici@runbox.com / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      

Cemil Can : DÜŞMAN ORDUSUNDA İŞBAŞI YAPMAK!..

45 günde 55 şehit verdik...

Son gelen haber; Şırnak'ta hain kurşunların hedefi olan yüzbaşıydı,o da şehit olmuş.

Savaş, ABD ile Türkiye arasındadır ve bütün şiddetiyle devam ediyor...

Ne yazık ki, hatalı bir tespit, oldukça taraftar bulmuştur:

Geniş yığınlar, AKP'nin tek başına iktidara gelmesi için savaşı Erdoğan'ın başlattığına inanıyorlar...

Halbuki, TSK operasyonlara 24 Temmuz'da başlamıştı.

13 gün önce, 11 Temmuz'da PKK "çatışmasızlık bitti" diyerek askerlerimize saldırılmıştı...

Ağır darbe alan terör örgütü, şimde "Barış Bloku" oluşturarak savaşın psikolojik cephesini ayakta tutmaya çalışıyor.

Yaygın Erdoğan karşıtlığından yararlanarak, bu haklı savaşı "Sarayın Savaşı" gibi gösterme çabalarına, ne yazık ki, Y-CHP'de katılmış bulunmaktadır!..

Yoktan yere "Yurt severliği" ve "vatan savunmasını" AKP'ye bırakıyorlar!..

Dersimli,her zaman ki gibi PKK'yı CHP'ye "evlat edinmiş" gibidir...

***

Düşman çephesinde iş tutanlar, gerçeği çok fazla gizleyemeyecekler...

Çünkü, PKK ve türevlerini en anlaşılır şekilde "üst akıl" tanmlamıştır.

ABD'nin Savunma Bakanı Ashton Carter'ın tarifi şöyledir:

"Suriye'deki Kürtler tam da bizim önceden bahsettiğimiz nitelikleri sergiledi.Onlar, motivasyonu yüksek, alan işgal ederek ve koruyabilen kara kuvvetleridir" dedi... (1)

ABD'ye göre PKK, hem alan işgal edebilir hem de işgal ettiği alanları koruyabilir niteliktedir...

PKK, öne çıkan bu yeteneği sayesinde, ABD ordusuna dahil olup, "kara gücü" olarak görev yapmaktadır...

Obama, bugünlerde PKK militanlarına SEAL komandoları (2) kadar önem vermektedir!

Buaçık itirafa rağmen, yaşamakta olduğumuz olayları, salt terör olayları olarak nitelendirmek aymazlıktır.

Kim ne derse desin savaş; ABD ile Türkiye arasındadır!

Bu noktada akla gelen soru şu olmalıdır: ABD ve AB'nin desteği ile iktidara gelen AKP'nin ABD ile arasında ne olmuştur da savaşacak noktaya gelmişlerdir.

Daha düne kadar BOP'nin eş başkanlığını yürüten Erdoğan, bugün bu projesinin yıkılması için neden var gücüyle çalışmaktadır?

Bu soruların doğru yanıtlarını bulmadan, olup biteni kavramak oldukça zordur.

Acaba ABD'nin Recep Tayyip Erdoğan'ın "üzerini çizme" nedeni nedir?

Biliyoruz ki, 17 ve 25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operesyonlarının düğmesine basan Obama'dır.

Kudretli savcı Zekeriya Öz'ün kaçmasından sonra, kanıtları Cemaat'in polis ve yargı içerisine sızdırdığı adamları ile toplandığına kuşkumuz kalmadı...

Cemaat, adeta CIA'nın Türkiye içerisindeki birimi olarak görev yapmıştır...

***

Bütün bunlardan daha önemli, önce yaşanmış ve ABD açısından son derece dikkatle izlenen gelişmeler vardır.

İşte Erdoğan'ın gözden çıkartılma nedenini bunlar arasında aramak gerekir...

Bu nedenlerin başında; "Türk Akımı" olarak bilinen doğalgaz taşıma anlaşması gelmektedir.(3)

Jeo-stratejist Thierry Meyssan'ın, "Erdoğan Sisteminin Sonuna Doğru" (4) başlıklı makalesinde; Erdoğan'ın bu adımı "NATO kurallarını çiğnemek cesareti" olarak nitelendirilmektedir.

İşte Rusya ile imzalanan bu anlaşmadan sonra, AB ile olduğu gibi ABD tarafından da Erdoğan'ın üzeri çizilmiştir.

Kavga her zaman olduğu gibi petrol ve doğalgaz üzerinedir!

Dolayısıyla bundan sonraki gelişmeler, Erdoğan'ı iktidardan düşürmek ve uyumlu yeni işbirlikçileri iktidara getirmek üzerine kurulmuştur.

Bu durumu bilen Erdoğan, Saddam ve Kaddafi'nin akibetine uğramamak için kendini korumaya almıştır.

Tekrar edelim: Savaş ABD ile Türkiye arasındadır...

Bu savaşı "Sarayın Savaşı" veya "Erdoğan'ın Savaşı" gibi gösterme çabaları, küresel güçlerin tarafına geçip, onların psikolojik savaşını yürütmekten farksızdır...

Bir anlamda, küresel güçlere askerlik yapmaktır...

RTE'nin 13 yıllık iktidarında yaşattıklarından ve yarattığı nefretten yola çıkarak; küresel güçlerin ekmeğine yağ sürecek şekilde propagandalarına alet olmak, en büyük ihanettir...

Bu yüzden terör örgütü PKK'nın ortadan kaldırılmasını hedef alan bu operasyonlara karşı çıkmak, dürüst bir yurttaşın işi olamaz!...

Dolayısıyla, operasyonların başarısından Erdoğan da yararlanacak diye, "barış" çığlığı atarak, karşı tarafta yer almak; doğrudan düşmanın psikolojik harp dairesindeişbaşı yapmak anlamına gelecektir...

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1)http://www.aydinlikgazete.com/politika/carter-pydliler-motivasyonu-yuksek-kara-kuvvetimiz-h75776.html

(2)https://tr.wikipedia.org/wiki/Navy_SEALs

(3) http://www.aydinlikgazete.com/m/dunya/ab-uyesi-olmamanin-avantaji-turk-akimi-h60071.html

(4)http://www.voltairenet.org/article187841.html

Meyssan'ın bu makalesi, Habip Hamza Erdem tarafındanTürkçeye çevrilerek özetlenmiştir. Takip eden bağlantıdanmakaleye ulaşabilirsiniz. Okumanızı öneririm.

http://www.dunya48.com/habip-hamza-erdem/26014-habip-hamza-erdem-bati-erdogan-nasil-goruyor


a45UyF587661-150826133047 Oraj Poyraz <oraj.poyraz@openmail.cc>
2015/08/26  14:10 1  39  undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com

 

Mektuplar insanin uykusunu kacirmak icin mukemmel ilaclardir. Geldiklerinde ne haldedirler! Kurumus, ici bos ve kiskirtici, bir anlik sevincin ardindan uzun bir keder. Insan onlari okumaya dalip giderken, var olan azicik uykusu da ayaklanir, acik pencereden gider ve uzun muddet geri donmez.

Franz Kafka / Milenaya Mektuplar

Zina yapan evlilerin taslanarak oldurulmesini emreden ayet, Ayse nin doseginin altindaki sahifede yazili bulunuyordu.
Peygamber olunce Ayse onun defin islemleriyle mesgul iken, evin acik kapisindan iceri giren bir keci o sahifeyi yedi ve boylece taslama cezasi Kuran dan cikti; ama hukmu devam ediyor.

Ibni Mace 36/1944; Hanbel 3/61; 5/131, 132, 183; 6/269

Safsata [( Ing:Fallacy), (Osm;Kiyasi-i batil)], bir dusunceyi ortaya koyarken ya da anlamaya calisirken yapilan yanlis cikarsamalarin tamamina safsata denir.
Safsatalar, ilk anda gecerli ve ikna edici gibi gozuken ancak yakindan bakildiginda kendilerini ele veren sahte argumanlardir.
Gunumuz Turkce sinde safsata kelimesi kusurlu akil yurutme anlamini kaybetmis, yanlis inanc manasinda kullanilir olmustur.
Oysa, safsata, insanin muhakeme yetisinin yanlis yonde kullanimidir ve cogu kez onyargi, ek$ik bilgi, batil inanclar, duygusallik, yersiz gondermeler, acelecilik, ozensizlik, genelleme, duygu somurusu, Turkce yi kotu kullanma gibi sebeplerden kaynaklanir.
---
Mazruf Degil Zarf Safsatasi (Fallacy of Style Over Substance) :
Oneriyi yapan kisinin tavirlarinin, onerinin kabulunde ikna edici rol oynamasi.
Ornek 1:
O efendi kilikli adam hirsiz olamaz.
Ornek 2:
Ali kalabalikta nasil davranilacagini bilir, kavgayi o baslatmis olamaz.
Ornek 3:
Berna Yilmaz kibar bir kadin, kocasinin yerine AB kongrelerine onu yollamali.
Ornek 4:
Ahmet tuttugunu koparir, dernek baskani olmak onun hakki.


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder