Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR : TERÖR VE AB-D EMPERYALİZMİ
Askeri eylemler, siyasi eylemlerin ümitsiz olduğu noktada başlar. Ümidin güvenli bir surette geri dönüşü, orduların hareketinden daha hızlı hedeflere ulaşmayı temin edebilir. (1922, İzmir)
Dinci teröristler bile Türkiyeyi bölüp ele geçirme peşinde. (11.8.2015-Sözcü)
Değerli arkadaşlar,
25.9.2012 de yazmış olduğum TERÖR ve AB-D EMPERYALİZMİ başlıklı yazımı, aşağıda sizlere yeniden anımsatmak istedim. Çünkü AB-D emperyalizminin kirli amaçları devam ediyor. Güzel ülkemizde yine terör olayları başladı ve IŞİD denilen ikinci belayı da başımıza sarmak üzereler. Örneğin;
-
OBAMA TÜRKİYEYE YOL GÖSTERDİ: Birinci hedefiniz PKK değil, IŞİD olsun (8.8.2015-Sözcü).
-
AMERİKA ve TÜRKİYENİN ORTAK OPERASYONU FİYASKOYA DÖNÜŞTÜ (EĞİT-DONAT-KAYBET). Kırşehir'de kurulan kampta Amerikalı askerler tarafından eğitilip Suriye'ye gönderilen birlik, kısa sürede dağıldı. ABD, "Nerede ve ne durumda olduklarını dair haber alamıyoruz" itirafında bulundu (8.8.2015-Sözcü).
-
İNCİRLİK'TEN KALKAN F-16'LAR IŞİD'İ VURDU. ABD Merkez Komutanlığı insanlı hava araçlarının IŞİD'in bazı hedeflerini vurduğunu açıkladı (13.8.2015-Milliyet).
-
ABD, ÇÖZÜM SÜRECİNDE ATEŞKESİ DENETLEYECEK. Cemil Bayık, PKK-ABD arasında dolaylı görüşme yapıldığını söyledi (18.8.2015-Cumhuriyet).
-
İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI DR. MUHAMMED CEVAT ZARİF, CUMHURİYETE YAZDI. BOP, müdahalelere zemin hazırladı (11.8.2015-Cumhuriyet).
-
CANAVARI YARATMAYA KATKIDA BULUNDUNUZ. The Guardian'ın Ortadoğu muhabiri Martin Chulov, Cumhuriyetin sorularını yanıtladı (11.8.2015-Cumhuriyet).
-
İŞTE IŞİD'İN 2020 HEDEFİ. Irak ve Suriye'yi kana bulayan IŞİD, Afrika, Kafkasya ve Avrupa'ya göz dikti. Örgütün haritasında Türkiye de "Anadolu" ve "Kürdistan" diye ikiye bölünmüş (11.8.2015-Sözcü).
-
GÖÇMENLERDEN EN RAHATSIZ ÜLKE TÜRKİYE. 24 ülkede çok fazla göçmen yüzünden iş bulamadığı, kamu hizmeti alamadığından şikayet edenler, Türkiye'de rekor kırdı (9.8.2015-Cumhuriyet).
-
13 YIL ARADAN SONRA YİNE OLAĞANÜSTÜ HAL MANZARALARI. Doğu ve Güneydoğuda 12 il ve 74 noktada güvenlik bölgesi uygulaması başladı. PKK bölgedeki 3 il ve 6 ilçede özerklik ilan etti (17.8.2015-Sözcü).
-
DOĞUDAN KAÇIŞ. Çatışmalar, bombalar, ölümler… Türkiye'nin doğusu 90'lara koşar adım gidiyor. Halk sağlık, eğitim gibi birçok temel hizmetten mahrum (21.8.2015-Cumhuriyet).
-
Görüldüğü gibi son günlerde yaşadığımız acı olaylar, güzel ülkemizin mutlu geleceği için saygıdeğer halkımızda büyük bir kaygı uyandırıyor. Çünkü AB-D emperyalizmi kirli amacına ulaşmak yani ülkemizi bölmek için her türlü olanakları kullanıyor.
-
Değerli arkadaşlar,
Güzel ülkemizde yaşadığımız kanlı terörün önlenmesi konusunda 2005 yılında yazmış olduğum bir yazımda, teröre bulaşmış tüm vatandaşlarımıza seslenerek; "Emperyalist ülkelerin kendi çıkarlarını korumak uğruna yaptıkları çeşitli ayak oyunları ile ülkemizde kandırdıkları yurttaşlarımızı uyararak; Lütfen, gün gelecek emperyalistlerin sizi nasıl kandırdıklarını algılayacaksınız. Onların kirli istekleri için kaç tane yurttaşımızın boş yere canını kaybettiğini göreceksiniz. Sonunda onların çıkarı kalmayınca sizleri bırakıp gidecekler, bizler baş başa kalacağız. Yine sizlere, yüzyıllardır akraba ve arkadaş olan bizler sahip çıkacağız. Ama yaptıklarınızdan utanıp yüzümüze nasıl bakacaksınız? O nedenle sonradan üzüleceğiniz ve utanacağınız eylemler için bir kez daha düşünmenizi istiyorum" demiştim.
Terörizme karşı en önemli aşı, ulusal birlik ve bütünlüğün pekiştirilmesidir. Bu birlik ise terörizme karşı toplumsal anlaşma ve sorunlara ulusal güvenliğimiz ve ulusal birlikteliğimizin sağlanması ön koşulu ile bakmamızı gerektirir.
Ayrıca T Ü R K ve K Ü R T kelimelerinin aynı harflerden oluştuğunu görmemiz gerekir. Yani yüzyıllardır aynı ülkede yaşayan, aynı havayı soluyan ve aynı suyu paylaşan, akraba ve kardeş olan yurttaşların oluşturduğu bir ulus olduğumuzu bilmemiz gerekiyor.
Umarım tüm vatandaşlarımız, AB-D emperyalizminin bu kirli oyununu en kısa sürede algılar ve gereken güç birliğini yaparız. Huzur ve barış dolu günler icin tüm vatandaşlarımızı terörizme ve AB-D emperyalizmine karşı güç birliğine davet ediyorum.
Sevgi ve saygılarımla (31.08.2015).
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
TERÖR ve AB-D EMPERYALİZMİ
Bilelim ki, kazandığımız başarı ulusun kuvvetlerini birleştirmesinden ileri gelmiştir. Aynı başarıları ileride de kazanmak istiyorsak, aynı temele dayanalım ve aynı yolda yürüyelim.(1923)
Mustafa Kemal ATATÜRK
Başkan Obama'nın elinde beyzbol sopası ile
Başbakanımızla yaptığı telefon görüşmesini dile getiren bu resim,
Beyaz sarayın web sayfasına konuldu! !!
Değerli arkadaşlar,
Daha önce İngiltere, Fransa ve Rusya maskesini kullanan AB-D Emperyalizmi, Osmanlıyı yıkmak ve parçalamak için Rumları, Kürtleri ve Ermenileri kışkırtarak, birçok isyanın çıkmasını sağlamıştır. Ayrıca AB-D emperyalizminin ayak oyunları ile önce borçlandırılan ve sonra da 1. Dünya savaşına sokulan Osmanlı Devleti yıkılmış ve 32 yeni devlet ortaya çıkmıştır.
Yüce önderimiz, Mustafa Kemal ATATÜRKÜN önderliğinde AB-D emperyalizmine ve onların işbirlikçilerine karşı koyarak bağımsızlığı elde eden Türkiye Cumhuriyeti, birçok mazlum ülkeye örnek olmuştur. Bu başarıyı hazmedemeyen uluslararası emperyalizm, bu kez AB-D maskesi ile Türkiye Cumhuriyetini bölmek ve parçalamak için farklı yöntemlerle, aynı piyonları kullanmaktadır. Nitekim bugüne kadar PKK terörünü kullanan AB-D emperyalizmi yüzünden, 28 yılda yaklaşık 8000 şehit verdik, 5660 sivil vatandaşımızı kaybettik. Ve bu süreçte 32000 PKK'lı terörist de öldürüldü. Yani AB-D emperyalizmi, bizleri birbirimize kırdırmaya devam ediyor.
Bu aşamada kendi amaçları doğrultusunda güzel ülkemizi ve ordumuzu kullanabilmek için yine birçok yöntemi deniyorlar. Örneğin;
-
Başbakanımızla yaptığı telefon görüşmesi sırasında elinde bir sopa olduğunu içeren ve resmen ülkemize karşı büyük bir saygısızlık olan resmi, Beyaz Saray Web sayfasına koymuşlar. Yani Başkan Obama, elinde sopa ile bizleri tehdit ediyor. Merak ediyorum, birçok ülkenin Devlet Başkanı ve Başbakanı ile görüşme yapmış olan Obama'nın bu şekilde bir resmi, yine web sayfalarına koyulmuş mudur ???
-
1 Mart tezkeresini sindiremeyen ve Irakta askerimizin başına çuval geçirten General Petraus, şimdi CIA başkanı oldu. Ve son 6 ayda iki kez ülkemize geldi. Neden, Çırağan sarayında gizli toplantılar yapıyor (4.09.2012-Milliyet) ???
-
Teröre karşı yeterince istihbarat alamayan ve ABD olanaklarını sadece 18 saat kullanabilen ordumuzun, Afganistan'daki kalış süresi 1 yıl daha uzatıldı. Bunun karşılığı da ABD den 24 saat istihbarat elde edebilecekmişiz (20.09.2012-Milliyet).
-
Kandile gereken müdahaleye izin vermeyen ABD, Sorozun dediği gibi en iyi ihracat ürünümüz olarak askerimizi kullanmak istiyor. Bunun içinde tepki verebilecek komutanların izolasyonu için her türlü olanakları kullanıyor. Örneğin, Balyoz davası bitti. Burada yargılanan komutanların %90'nın geçmiş yıllarda PKK ile mücadele edenlerdenmiş. Bunların tutuklanıp, devre dışı bırakılacakları konusu da Oslo görüşmelerinin bir maddesiymiş. Emre Uslu bunu 2. kez dile getirmiştir (24.09.2012-CNN Türk). Esasen İngiltere'nin koordinasyonu ile yapıldığı ortaya çıkan Oslo görüşmelerinden başka ne beklenebilir ki.
-
Suriye olayında kendi ordusunu kullanamayan ABD, bizim ordumuzu kullanmak istiyor. Bunu açıkça dile getiren ABD Genel Kurmay Başkanı da ülkemize geldi. Suriye'yi bize düşman etmek için de uçağımızın önce uçaksavar ile düşürüldüğünü açıkladılar. Meğerse yakınında patlayan bir füze ile düşmüş. Merak ediyorum. Uçağımızın orada ne işi vardı ve kim gönderdi ???
-
Her yıl Eylül ve Ekim aylarına PKK'nın eylemleri artar. Kışın yapamayacakları eylemeleri bu dönemde yaparlar. Ve ne yazık ki bu sırada birçok canımızı kaybederiz. Yine büyük bir eylem artışı var. Terör tüm halkımızı üzüyor. Neden bu aylara gelmeden gereken önlemleri alamıyoruz ???
-
Değerli arkadaşlar,
Bir sosyolojik olgu sayılan TERÖRİZM için yöneticilerimiz, akil adamları çağırıp, çözüm arayacaklarmış. Esasen ülkemizin en önemli ve deneyim sahibi sosyologlarının da bu toplantıya çağırılmasını isterdim. Örneğin, çok iyi bir sosyolog olan Prof. Dr. Emre Kongar, 15.08.2005 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki AYDINLANMA köşesinde KÜRT SORUNU'nu irdelemiş ve olaya bazı sloganlarla çözüm üretilemeyeceğini vurgulamış, çok boyutlu bir bakış açısı altında görülmesi gerektiğini belirtmişti. Söz konusu sorunun, bir boyutunun TERÖR, bir boyutunun ETNİK MİLLİYETÇİLİK, bir boyutunun BÖLGESEL DENGESİZLİK, bir boyutunun TÜRKİYENİN LAİK VE DEMOKRATİK BİR SOSYAL HUKUK DEVLETİ OLMA YOLUNDAKİ EKSİKLİKLER, bir boyutunun TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLET YAPISINI DEĞİŞTİRME İSTEKLERİ, bir boyutunun da uluslararası EMPERYALİZM olduğunu belirlemektedir.
Değerli arkadaşlar,
Ülkemiz için en büyük sorun olan terörizm hastalığına karşı bence en önemli aşı, ulusal birlik ve bütünlüğün pekiştirilmesidir. Bu birlik ise terörizme karşı toplumsal anlaşma ve sorunlara ulusal güvenliğimiz ve ulusal birlikteliğimizin sağlanması ön koşulu ile bakmamızı gerektirmektedir. Huzur ve barış dolu günler icin tüm vatandaşlarımızı terörizme karşı güç birliğine davet ediyorum.
Sevgi ve saygılarımla (25.09.2012).
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
NOT:
Balyoz davası bitti. 324 ü asker, 1 tanesi sivil olan 325 kişiye 5276 yıl ceza verildi. Savunma avukatları gereğince dinlenmeden ve mevcut delillerin irdelenmesi de gereğince yapılmadan verilen bu karar, galiba aceleye getirildi. Umarım Yargıtay en kısa zamanda itirazları inceler ve adil bir sonuca varır. Ancak bu dava sonucu ceza alacak olan tüm generaller, er seviyesine indirilecekmiş. Bu sonuç, hemen hemen tüm yaşamını mesleği için harcamış ve mevcut rütbelerini hak etmiş kişilere, bence verilecek en üzücü ve en yıkıcı bir ceza olacaktır.
a45UyF587661-150831161123 Mehmet Yazici mehmet_yazici@runbox.com
2015/09/01 01:00 1 39 undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com
Kisiligini ve kimligini hicbir degerle degistirme!
Anonim Nasihat
Gunesin balcikli suya batmasi
KEFH 86
Nihayet gunesin battigi yere varinca, onu kara bir balcikta batar buldu.
Onun yaninda (orada) bir kavme rastladi.
Bunun uzerine biz: ey Zulkarneyn!
Onlara ya azap edecek veya haklarinda iyilik etme yolunu sececeksin, dedik.
DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -1-
Her satirinda beynimi tetikleyen harika bir kitap okuyorum: Buyuk Tasarim . Dr Stephen Hawking ve Leonard Mlodinow tarafindan yazilmis. (Dogan Kitapcilik. Ceviri: Selma Ogunc)
Sanirim Dr Hawking i tanitmama gerek yok. Bedeni nerdeyse tamamen islevsiz duruma gelen bu adam, akli ile galaksiler arasinda yolculuk etmekte. Leonard Mlodinow a gelince. ABD li bir fizikci. Babasi, Buchenwald toplama kampinda bir yil kadar tutulmus ve Polonya da Nazi yonetimine karsi gerceklestirilen direnisin basina gecmis. Aile bu soykirimdan kurtulup ABD ye yerlesmisler. Burda kucuk yaslarda kimya ve fizige ilgi duyan Mlodinow, Israil deki bir kutuphanede Feynman in fizik yasalari uzerine tezleri kitabini okuduktan sonra tamamen fizige yonelmis. Hic sasirmadim. Richard Feynman, fizigi milyonlarca insana sevdiren gercek bir dehadir.
Simdi bu kitabin doga yasalarina ayrilan bolumunden alintilar yaparak, kendimden de yorumlar katarak bir seyler karalayacagim.
Doga yasalari hepimizin oylece kabul ettigi gercekliklerdir. Onlara alisiriz; oyle alisiriz ki bir sure sonra onlarin aslinda ne kadar sasirtici olduklarini unuturuz ve merak hissimiz hayatin akisi icinde olur gider.
Oysa insanlik binlerce yil boyunca, etrafinda gordugu ve bir anlam veremedigi olaylari aciklamak icin sayisiz inanc ve mitoloji gelistirdi. Neden volkanlar aniden ofkelenip ates sacmaya basliyordu, neden Gunes bazen karariyordu, neden sakin bir havada firtina patlayip gemileri denizin dibine gonderiyordu? Misir dan Hind diyarlarina, Iyon medeniyetinden Maya uygarligina kadar her yerde insanlar bu sasirtici ve korkutucu olaylari aciklamak icin binlerce tanri, tanrica, melek veya ifrit modelleri gelistirdiler. Yakla$ik 50 bin yil oncesine uzanan avci-toplayici atalarimizdan miras aldigimiz korkular hepimizin bireysel ve kolektif bilincaltina kadar isledi ve dinsel davranislarimizin temelini olusturdu: Tanrilara sukran dualari, sunulan kurbanlar, olum rituelleri, bereket sarkilari, tanrilarin insanlara ahlaksizliklarindan dolayi kitlik, savas veya afetler yagdirmalari ve bundan kurtulmak icin mabetlere dolusan insanlar. (Cok uzaga gitmeye gerek yok. Ingiltere Londra da 1665 yilinda cikan buyuk bir yangindan dolayi, binlerce insan kiyametin geldigini zannedip kiliselere dolusmuslardi. Halley kuyruklu yildizinin her gelisinde ise insanlar korku icinde kiyameti beklemislerdir. Bunlara volkanlarin, depremlerin insan uzerindeki etkilerini ekliyebilirsiniz.)
Bilimsel dusuncemiz ise, tum insanlik tarihi ile kiyaslandiginda cok yeni sayilabilir. Gerci, o muhtesem Iyon medeniyetinde bilimimizin temelleri atilmisti ama, pek cok tarihsel sebep yuzunden yuzyillar boyunca uykuya yatti ve onlarin yerini genelde teolojik aciklamalar aldi. Bu arada, belirtmeliyim ki, su an uzerinde tepistigimiz topraklarda muhtesem bir insan yasadi: Milet li Thales. M.O 624-546. (Simdiki Aydin in Didim ilcesinde) Felsefenin ve bilimin onculerinden sayilan Thales cesitli geometrik kuramlar gelistirmis ve bir Gunes tutulmasini onceden hesaplayip haber vermistir.
Ne yazik ki, o donemlerin devlerini tek tek sayabilmem cok zor ve yazinin tamamen amaci disina tasmis olurum. Arkhimedes, Anaksimandros, Empedokles, Epikurus, Oklid, Pythagoras. Daha bir suru isim... Simdi bu isimleri alfabetik sira ile yazmak kolay, ama inanin her biri ayri bir dunya, ayri bir gunes... Onlarin actigi yol, buyuk usta Galileo ve nihayet Newton a kadar uzandi .. arada binlerce yol emekcisi var. Dunyanin her yerinden bilgi emekcileri. Yunan, Roma, Misir, Babil, Islam topraklari, ortacagdaki Kilise nin aykiri dindarlari .... Neyse, uzun mesele.
Bilimsel kuramlarla ilgili olarak bazi insanlarin yanlis bir kanaatleri bulunur. Herhangi bir onerme, bir kuram eger yanlis ise bunun bilim disi oldugu gibi iddialarda bulunulur. Oysa ki, bilimsel kuramin en onemli ozelligi, onun yanlislanabilir olmasidir. Yanlislanamayan sey, bilimden cok kehanetin, mistik sezgilerin veya inanclarin alanina girer. Karl Popper, tumevarimsal dusuncenin her durumda gozlemlenebilir veya sinanabilir olamiyacagini farkederek, ispatlamaktan cok yanlislamak olgusu uzerinde durmustur. Ornegin:
Uydumuz Ay kasar peynirinden yapilmistir derseniz bu, bilimsel bir onermedir. Cunku yanlislanabilmesi mumkundur. Ote yandan, Ay i goze gorunmeyen melekler hareket ettirir, bunu ancak iman sahibi kisiler farkedebilir derseniz, bu bir bilimsel onerme degildir; zira goze gorunmeyen melekleri olcmek, sinayabilmek mumkun degildir. Bir bilimcinin gelistirdigi kuram; olculebilir, yanlislanabilir, farkli insanlar tarafindan gozlemlenebilir, denenebilir olmalidir. Bunu, Richard Feynman Fizik yasalari uzerine kitabinda soyle aciklar:
Once bir tahminde bulunursunuz. Gulmeyin, saka yapmiyorum. Eger tahmininiz, kuraminiz, yapilan olcumlerle, deneylerle, gozlemlerle celisiyorsa yanlistir. O anda, sizin ne kadar zeki, ne kadar sempatik oldugunuzun onemi yoktur. Tahmininiz verilerle celisiyorsa yanlistir. Hepsi bu kadar !
Ben de, bu kadar giris fasli yeter diyerek sozu Dr Hawking e veriyorum.
Iyonyalilar, antik Yunan felsefesine ait farkli ve genellikle birbirine karsit geleneklere sahip pek cok ekolden biriydi. Ne yazik ki Iyonyalilarin dogaya bakis acilari -genel yasalar araciligi ile aciklanabilen ve bir dizi basit ilkeye indirgenebilen gorusleri- yalnizca birkac yuzyil boyunca etkili olabildi. Bunun nedenlerinden biri, Iyonya kuramlarinin ozgur irade, amac veya dunyanin islerine karisan tanrilar kavramlarina yer vermemeleriydi. Bunlarin ihmal edilmesi o zamanin cogu Yunan dusunuru icin son derece urkutucuydu, tipki gunumuzde bir cok insan icin oldugu gibi! Ornegin filozof Epikurus (yak.M.O. 341-270) standart atomcu goruslere dogaci filozoflarin yazgilarina kole olmaktansa, tanrilar hakkindaki mitleri izlemenin daha iyi oldugunu soyleyerek karsi cikti. Aristotales de atomcu gorusu reddetti; cunku insanlarin ruhsuz ve cansiz maddelerden meydana gelmis olmasini kabul edemiyordu. Iyonyalilarin, insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur, ancak bu gorus Galileo Galilei ye kadar, nerdeyse yirmi yuzyil boyunca bir kenara birakildi.
Sanirim bir sigara molasi vermenin zamani geldi. Hawking in cok kisaca dokundugu bu surec bir anlamda iman ile aklin, dogal yasalarin birbiri ile catismasinin tarihidir. Bu ayni zamanda dogal fenomenleri dogal sureclerle aciklama tarihi olarak bilinir. Herhangi bir hastaligi bir yerel tanrinin laneti ile aciklamak da mumkundur ve her zaman buna inananlar olacaktir. Bir depremin ise, gunahlarimizin bedeli olarak gerceklestigini de dusunebiliriz ki boyle dusunenler gunumuzde bile mevcuttur. Yukardaki pasajda, benim ozellikle ilgimi ceken yer ise surasi: insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur. Kesinlikle katiliyorum. Insanlar nedense, dinsel inanclar araciligi ile kendilerini ustun ve secilmis zannederler. Insanin, bir tanri tarafindan secildigi veya onun halifesi oldugu inanci hala cok yaygindir ve binlerce ilahiyatci tarafindan islenmektedir.
Peki, illa, bilim ile din catismak zorunda midir? Mesela, dindar bir bilimci olamaz mi? Elbette olabilir ve zaten pek cok dindar bilimci bulunmaktadir. Sorun surda ki, dinsel bir inanc baskalarina mutlak dogru bilimsel gercek olarak dayatilamaz. Veya tersine, bilimsel bir bulgunun herhangi bir inanci ispat ettigi savi son derece tartismali olabilir. Bilimsel kuramlar yanlislanabilirken, inanclar icin yanlislama yontemi bulunmaz. Sorgulayan Denemeler kitabinda Bertrand Russel bunu guzel bir benzetmeyle anlatir. Herhangi bir kisi, tum evrenin kocaman bir kaplumbaganin uzerinde durdugunu iddia edebilir. Peki, kaplumbaga neyin uzerinde duruyor, diye sordugunuzda ise, ondan asagisinin hep kaplumbaga oldugunu soyleyerek cevap verebilir. Bu cevabi yanlislayamazsiniz. Galaksinin neresini gosterirseniz gosterin, soz konusu kisi, bu kaplumbaganin daha da otelerde oldugunu soyleyerek sorunuzu savusturabilir. Veya bunlarin gozle gorulemiyecegini, manevi aleme ait oldugunu da iddia edebilir. Benzer durum cennet, cehennem, Tanri nin huzuru, meleklerin Tanri yi ovdukleri yer, herhangi bir din buyugunun manevi makami gibi inanclar icin de gecerlidir.
Din ile bilim bazen icice gecse de, bunlarin alanlarinin birbirlerinden ayrilmasinda fayda gorunmekte. Buna bir ornek vermek istersem, dindar bir fizikci olan Newton, bas eseri Philosophia Naturalis Principia Mathematica (Doga Felsefesinin Matematiksel Ilkeleri) kitabinda, kutle cekim kanunlarini herkes tarafindan sinanabilecek formullerle ifade etmistir ki, bu formul ve yasalarin yakin uzaydaki dogrulugu bilinmektedir. Aksi halde, ne uydumuz Ay a ne de cesitli gezegenlere gozlem uydulari gonderebilirdik. Eger Newton, anlasilabilir cekim kanunlari yerine Isa efendimizin sevgisi tum varliklari birbirine baglar gibi seyler yazsaydi, herhalde bu cok anlasilmaz bir sav olurdu.
Doga ile ilgili kuramlarin formule edilmesi, yasalastirilmasi, bizler farkina varmasak da hayatimizin her aninda gecerlidir. Ornegin, Newton fizigini uzay-zaman kavrami ile revize eden gorelilik kuraminin matematiksel cikarimlari, uzaydan yerinizin bulunmasini saglayan GPS kuresel yer belirleme sistemi (global positioning system) teknolojisinde kullanilmaktadir.
Elbette doga yasalari ile ilgili tartismalar burda bitmez. Kaldi ki Demokritos, Anaksimandros gibi doga felsefecilerinden bu yana insanlarin doga yasalari ve atom hakkindaki dusuncelerinde koklu degi$iklikler olmustur. Kismetse onlara da Dr Hawking in kitabini takip ederek deginecegim.
-devam edecek-
Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder