Tarih bu böylece yazacak ve anlatacaktır.
Neden böyle olmuştur, nasıl böyle olmuştur, bunlar da elbette yazılır, konuşulur.
Ancak, yakın tarihte yaşanmış olayların elbette sonuçları olacaktır.
Bu sonuçların olumlu olmadığını ve olmayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Aslında, Ergenekon, Balyoz gibi uydurma komplo davaları takip eden Fitnebaz Darbe kalkışma, ve onu da takip eden dönemde Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE)'nın kendi diktatöryal rejimini tesis etmesi olumsuz bir zincirin halkalarıdır.
Bu olumsuz gidişat elbette devam edecektir.
Türk halkı çok yakın zamanda giderek çok daha fazla oranda kıyma makinasına umarsızca attığı subaylarına ihtiyaç duyacaktır.
Hatta bir gün öylesine zorlu günler gelecektir ki, eskiden subay olanların geçmişlerine bakmadan tekrar ordu saflarına çağrıldığını dahi görebiliriz.
Çok yaşlı, çok hasta insanların dahi ordu saflarına çağrıldığı seferberlik günleri yaşanabilir.
Masal anlatmıyorum.
Bunlar gerçekten her an olabilir.
Ben size Osmanlı'yı zincirleme bir reaksiyonla mahfa sürükleyen tarihin yazdığı en ağır yenilgi olan Büyük Balkan Hezimetini örnek gösteriyorum....
Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
NECDET ÖZEL'İN MAHKEMEYE VERDİĞİ O KOMUTAN BÖYLE SAVUNMA YAPTI.
- CEZALANDIRILMAM KONUSUNDA ISRARINI ORTAYA KOYDU
- SİLAH ARKADAŞLARIMIN MASUMİYETİNİ HAYKIRIYORDUM
- TOPLUMUN TÜM KESİMLERİ SESSİZ KALDI
- BU DAVA NUSRET GÜNER'İN YALNIZ BIRAKILDIĞI BİR DAVADIR
- ONURUMLA OYNANMAK İSTENDİĞİNİN FARKINDAYIM
15.10.2015
Balyoz davasında yaşanan tutuklamalara tepki için istifa eden eski Donanma Komutanı emekli Oramiral Nusret Güner, Twitter'dan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'e 'hakaret' ettiği iddiası ile hakkında açılan davada beraat etti.
Odatv, Güner'in mahkemeye sunduğu savunmaya ulaştı.
Nusret Güner savunmasında "Bu Dava, TSK/ Deniz Kuvvetleri'nin onurunu her şeyin üstünde tutan, bunu kendinden fedakarlık yaparak gösteren bir Komutan ile; kendi şahsi zafiyetlerini, işgal ettikleri Yüce Makamların arkasına sığınarak, gizlemeye çalışan Komutanların arasındaki bir davadır" ifadelerini kullandı.
İşte Güner'in savunmasının tam metni:
"24. Asliye Ceza Mahkemesi Başkanlığına/ Ankara
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel; 1 Haziran 2014 tarihinde gönderdiğim Twitter Mesajları ile; "TSK MENSUPLARININ, KOMUTANLARINA OLAN GÜVENİNİ ZEDELİĞİM" şeklinde özetlenebilecek iddia ile, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına hakkımda şikayette bulunmuş; "Twitter'da, beni takip eden TSK personeli olmadığını, beni gizlice takip ediyorlarsa da bunun Genelkurmay'ın sorunu olduğunu" belirtmem üzerine, hata yaptıklarını anlamış olmalılar ki; suçlamanın vasfı değiştirilmiş; bu kez yine aynı mesajlar ilgi yapılarak, suçlama "GENELKURMAY BAŞKANI VE DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI'NA HAKARET ETTİĞİM" iddiasına dönüştürülmüş ve nihayetinde de, Mahkemenizde hakkımda dava açılmıştır.
Burada görüldüğü üzere, konu; Anayasa'nın vatandaşlara tanıdığı "Düşünceleri özgürce ifade etme" hakkına güvenerek, gerçek adresim ile açtığım Twitter hesabından Halkımızı bilgilendirmek maksadıyla yaptığım açıklamalardaki ifadelerimin suç unsuru taşıyıp taşımadığı değil; kamuoyuna açık Medya organlarında yaptığım açıklamalarda benim cezalandırılmamı sağlayabilecek herhangi bir suç unsuru bulamayan Genelkurmay Başkanı'nın aradığı fırsatı, beni örtülü olarak takip ettiği ve sınırlı sayıda takipçimin olduğu Twitter'daki bahse konu mesajlarımda bulduğunu değerlendirmesidir.
CEZALANDIRILMAM KONUSUNDA ISRARINI ORTAYA KOYDU
Genelkurmay Başkanı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, İfade Özgürlüğünü gerekçe göstererek verdiği ilk "Kovuşturmaya Yer Yoktur" kararına itiraz ederek, benim cezalandırılmam konusundaki ısrarını açıkça ortaya koymuştur.
Ben ise, Görevde iken, Yasal Platformlarda ve İkili Görüşmelerimde Sorumlu Kişilere, TSK'ya kurulan Deniz Kuvvetleri odaklı Kumpası kabul etmediğimi açıklamış ve kale alınmayınca da, Donanma'nın onurunu korumak için istifa ediyorum diyerek; 41 yıl hizmetimin sonunda, 1,5 yıl yaptığım Donanma Komutanlığı görevini, mesleğimin zirvesine altı ay kala terk etmek ve TSK'dan ayrılmak zorunda kalmıştım.
Başta Başbakan ve Genelkurmay Başkanı olmak üzere, Sorumluların Yargının arkasına sığındığı ve herkesin bir şekilde sustuğu bir dönemde, ben KRAL ÇIPLAK diyerek, sınırlı Medya olanaklarına rağmen, Halkı bilgilendirmek için yaptığım açıklamalarla, TSK vasıtasıyla aslında Türkiye'ye Kumpas kurulduğunu ve bir ölçüde Vatana İhanet Suçu oluştuğunu açık seçik ortaya koyuyordum.
SİLAH ARKADAŞLARIMIN MASUMİYETİNİ HAYKIRIYORDUM
Özellikle suçlandığım 1 Haziran 2014 tarihli Twitter Mesajlarımı göndermemin hemen öncesinde; o güne kadar siyaset dâhil farklı hiçbir konuya girmeden sadece Donanma'nın aldığı büyük hasarı izah etmeye çalışıyor ve Silah Arkadaşlarımın masumiyetlerini haykırıyordum. Buna rağmen, istifamın gerekçesini Türk Milleti'nden gizleyen ve Başbakan Yardımcısının "herhalde kızı yüzünden istifa etmiştir" şeklindeki açıklamasına da sessiz kalarak, istifam nedeniyle bana kurulan komploya bir ölçüde destek vermiş olan; ben Halkımıza Gördüğüm Gerçekleri ve İnandığım Doğruları açıkladıkça da; Toplumun diğer kesimlerinin sessizliğinden de cesaret alarak, beni susturmak için, onurumu kıracak şekilde, TSK Sosyal Tesislerine girişimi yasaklamakla başlayan bir dizi yaptırım uygulayan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel; nihayet, görüldüğü gibi, beni Türk Milleti'nin karşısına, Sanık olarak çıkarmaya muvaffak olmuştur.
Bir Donanmanın Gücünü belirleyen Personel, Materyal ve Eğitim Seviyesi olarak üç faktör vardır. Gemi ve Silahlara sahip olmak tek başına yeterli değildir; eğer bunları kullanabilecek eğitimli ve tecrübeli personel yoksa materyalin nitelik ve niceliği fazla bir anlam ifade etmez. Hatta paranız varsa Materyale hemen sahip olabilirsiniz, ama yeterli eğitim ve tecrübeli personele sahip olmak ise ancak on yıllar gerekir. Son yıllarda Dünyanın sayılı Donanmalarından biri haline gelen Türk Donanması, Kumpasın sonucunda, maalesef Klasik bir Harpte bile kaybedilemeyecek derecede, çoğu Kurmay Albay ve Amiral olan, Eğitimli ve Tecrübeli personelini kaybetmiştir.
Benim, bu gerçekleri yaşayarak gören bir Donanma Komutanı olarak, zaten istifa etmemin nedeni olan "Ne Olup Bittiği Gerçeği"ni Türk Milleti'ne açıklamam ve böyle büyük bir kaybın Askeri bakımdan ilk sorumlusunun tabii ki TSK'nın başındaki Komutan olduğunu ifade ediyor olmam, Genelkurmay Başkanı ile birlikte, onun üzerindeki SORUMLULARI ve İLGİLİLERİ de rahatsız etmiş ve halen de etmeye devam etmektedir.
Dış Güçlerin çok iyi değerlendirebileceği Kumpas Sonucu oluşan gerçekleri, Türk Halkından gizlemenin, ancak kendimizi kandırmak olduğunu çok iyi bilmesi gereken Genelkurmay Başkanı'nın; bir taraftan beni susturmaya, diğer taraftan ise sanki hiçbir şey olmamış gibi bir ortam yaratmaya çalışması, hatta nazire yaparcasına Donanma Gemilerinde Denizci üniformasıyla, Medya'ya demeç ve görüntüler vermesi, onu yerine getirmediği veya getiremediği Sorumluluklardan asla kurtaramayacaktır.
TOPLUMUN TÜM KESİMLERİ SESSİZ KALDI
Bu vesile ile, demokratik toplumlarda hiçbir zaman rastlanmayacak bir şekilde, Kumpas Sürecinde Toplumun hemen hemen tüm kesimlerinin sessiz kalabildiğini; ancak bunun nedeninin de kumpasın bir parçası olduğunu önemle belirtmek istiyorum. Bu sessiz kalışın arkasındaki gerçek; İktidarın "Askeri Vesayeti kaldıralım, Askeri Darbelere Karşı duralım" sloganına destek veren Muhalefet dâhil tüm Siyasi Parti, Medya ve diğer Sivil Toplum Kuruluşlarının, bilerek veya bilmeyerek, bir anda kendilerini "Askere Karşı durur" bir pozisyonda bulmuş olmalarıydı. Bir şekilde Toplumun tüm kesimleri, hep beraber TSK'nın İtibarsızlaştırılmasını Amaçlayan Oyuna gelmişlerdi. Hatta bu süreçte, Türk Milleti; kendi içinden çıkan ve kutsal Peygamber Ocağı olarak kabul ettiği TSK'nın Cami bombalayacağı yalanına dahi inandırılmaya çalışıldığı halde, kimseden ses çıkmamıştı.
Kumpasın sonunda ise, maalesef, Askeri Vesayetin kaldırılması bahanesine rağmen, Kara Kuvvetleri değil, Cumhuriyet tarihinde büyük bir gelişme kaydeden Deniz Kuvvetleri on yılların birikimini kaybederek Türkiye önemli ölçüde zarar görmüştÜ.
TSK'ya sahip çıkamayan Komutanlarının yanında, SORUMLU İktidar ile; en azından sessiz kalarak Kumpas Suçuna ortak olduklarının farkında olan İLGİLİ Muhalefet ve Medya; Ocak 2013'de istifamı takiben gelişen süreçte; Gerçekleri Halkıma Açıklamak için çırpındığım halde, benim susturulmam konusunda adeta işbirliği içinde bulunmuşlardır.
90 yıllık Cumhuriyet tarihinde bir ilk olan böyle bir istifa için, ne Muhalefet ne de Medya'nın "Ne Oluyor" diye bile sormaması, aslında bu işbirliğinin açık bir göstergesidir. Hatta bugün, Kumpasın Sorumlu makamlarca itiraf edilmesinden sonra aylar geçmesine rağmen, söz konusu SORUMLULAR'ın ve İLGİLİLER'in, halen sanki hiçbir şey olmamış gibi hareket etmesi; Kumpas Faillerinin ortaya çıkarılması için hiçbir ciddi çaba harcanmaması ve Kumpasın bu yönüyle, Türk Milleti'nin dikkatinden kaçırılması sadece üzüntü verici değil, Türkiye Cumhuriyeti Demokrasisi için hayati bir konudur.
Şu anda karşınızda bulunduğum Dava ile ilgili olarak, ikamet ettiğim Büyükçekmece'de, 8. Asliye Ceza Mahkemesinde, Mahkemenize iletilmek üzere ifademe başvurulduğunda, 57 maddeden oluşan 9 Haziran 2015 tarihli, "Türk Milletine Savunmamdır" başlığı ile yaptığım açıklamada, tarafıma isnat edilen suçun oluşmadığını ve bu noktaya nasıl gelindiğini açıklıkla ifade ettim. Burada tekrar ayrıntıya girmek istemiyorum. Ancak, özetle vurgulamak isterim ki, suçlandığım 1 Haziran 2014 tarihli Twitter Mesajları bana aittir. Bu Mesajlar ile, hiçbir zaman Genelkurmay Başkanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Makamlarına hakaret etmeyi amaçlamadım.
Bu ifadelerim; Halkımıza Olayın Kumpas olduğunu ve Deniz Kuvvetlerinin büyük bir hasar aldığını anlatmamı engellemek amacıyla beni susturmaya çalışan ve bunun için de uyguladığı yaptırımlarla beni taciz ve tahrik ederek onurumla oynayan ve vefasızlığın en ileri örneğini sergileyen Komutanlara hiçbir saygı duymadığımın göstergesidir.
Ayrıca ve özellikle belirtmek isterim ki, bu dava, Necdet Özel ile Nusret Güner arasında kişisel bir dava değildir. Bu Dava, Deniz Kuvvetleri odaklı TSK ve dolayısıyla Türkiye'ye kurulan kumpasa karşı gelerek istifa eden ve zamanında sorumluları uyaran 45. DONANMA KOMUTANI ile; Deniz Kuvvetlerinin büyük Güç Kaybına uğraması ile sonuçlanan kumpasa en azından ses çıkarmayarak veya olabilecekleri öngöremeyerek Görevi İhmal Suçu işleyen, ancak bunu örtmek için de, Nusret Güner'i susturmaya çalışan Necdet Özel dâhil TSK'nin Harbe Hazırlığından sorumlu olan GENELKURMAY BAŞKANLARI' nın arasındaki bir davadır.
BU DAVA NUSRET GÜNER'İN YALNIZ BIRAKILDIĞI BİR DAVADIR
Bu dava, sadece Kumpası bizzat kurgulayan ve destek verenlerin değil; destek vermediklerini iddia eden Siyasi Partiler, Medya ve diğer Sivil Toplum Kuruluşlarının da; işlenen suçta kendilerinin de payı olduğunu çok iyi bildikleri için, sessiz kaldıkları ve Nusret Güner'i yalnız bıraktıkları bir davadır.
Bu Dava aldananların daha yüksek makamlara getirildiği, aldanmayanların ise hapse sokulmaya çalışıldığının kötü bir örnek olarak Gelecek Kuşaklara aktarılacağı bir davadır.
Bu dava, Türkiye'nin içinde düşürülmüş olduğu durumu doğru olarak tespit edebilecek ve bugün yaşanan istenmeyen olayların kilidini açabilecek bir fırsat olan "Kumpas Faillerinin Ortaya Çıkarılması" nın unutturulmasına veya geciktirilmesine hizmet eden bir davadır.
Bu dava Terör Örgütü mensuplarının değil, hayatını Ülkesine adayan bir Amiralin İstihbarat Elemanları tarafından izlenmesine rağmen; kendi başının çaresine kendin bak deyip, bu izlemeye yasal işlem yapmayarak Amiraline bile sahip çıkmayan; buna rağmen personelinden kendisine güven duyulmasını bekleyebilen, üstelik emekli olan o Oramiralini "Personeli Komutanlarına olan güvenini zedelemekle suçlayabilen" bir Genelkurmay Başkanı'nın ısrarla açtığı bir davadır.
Bu Dava, TSK/ Deniz Kuvvetleri'nin onurunu her şeyin üstünde tutan, bunu kendinden fedakarlık yaparak gösteren bir Komutan ile; kendi şahsi zafiyetlerini, işgal ettikleri Yüce Makamların arkasına sığınarak, gizlemeye çalışan Komutanların arasındaki bir davadır.
Diğer taraftan belirtmek isterim ki, açıklamalarımı Türk Milleti'ne ulaştıracakları beklentisi ile, 9 Haziran 2015 tarihli Savunmamı; Toplumu temsil edebileceğini düşündüğüm Siyasi Partiler, Medya Mensupları ve Sivil Toplum Kuruluşları dâhil onlarca adrese gönderdiğim halde, gereken hassasiyeti gösteren, sadece İstanbul Barosu ile ODA TV, Sözcü ve Cumhuriyet gazeteleri olmuştur. Bu vesile ile, bir çoğunun Toplumu temsil edebileceği konusundaki beklentimde yanılmama rağmen, sınırlı sayıda da olsa duyarlılık gösterenlerin halen mevcut olması, ümit ışığının her zaman var olduğunu gösteriyor. Onlara şükran duygularımı sunuyorum.
"Benim güzel Ülkemin içinde bulunduğu durum nedeniyle, gerçekler açık ve anlaşılabilir olsa da, bu açıklamalarımın Türk Milletine tam ve doğru olarak ulaşamayacağını biliyorum ve haklılığımın teslim edileceği beklentisi içinde de değilim; esas AMACIM TARİHE NOT DÜŞMEKTİR." şeklindeki değerlendirmemde maalesef ne kadar haklı olduğum bir kez daha ortaya çıkıyor.
Bu dava ile direkt ilintili olan "Türkiye Cumhuriyeti'ne kurulan Kumpas" ın sonucu olarak, birçok genç bedenin bu Vatan uğruna toprağa düştüğü bugünlerde, 3-5 yıl hapis istemiyle suçlandığım için Mahkemenize Savunma yapıyor görünmek istemiyorum. Ben, Mahkemenizden beraatımı talep etmiyorum. Çünkü hem suçlu değilim, hem de Mahkemenizin vereceği karara güvenmiyorum. Daha önce birçok kez Yargıya niçin güvenmediğimi açıklamış; "Benim Yargıya güvensizliğimin kabahati kimin? Acaba benim mi, yoksa bu duyguyu bir Donanma Komutanı'nda bile yaratanların mı? Olayların gerçek yüzünün gizlendiği, toplum mühendisleri tarafından yaratılan algıların öne çıktığı ve Yargı Sistemine büyük bir güvensizliğin mevcut olduğu bu ortamda, sadece TARİH'İN YARGISINA güveniyorum." demiştim.
Donanma Komutanı'na, 14 yaşındaki kızı vasıtasıyla şantaj yapmaya kalkan bir Devlet'in Savcısı, 3 yıl sonra bile, elini kolunu sallayarak dolaşabiliyorsa; Millet adına karar vermesi gereken Mahkemelerin Hâkimleri, bilerek gerçek delilleri değil, sahte delilleri dikkate alıyorlarsa; bir Ülkenin Yüksek Yargı Organlarından biri, bu 200 kişi 18-20 yıl hapsi gerektirecek kadar büyük bir suç işlemiş derken, diğeri bunlar suçsuzdur diyebiliyorsa; bir Ülkeyi Yönetenler biz Yargıya karışamayız deyip kısa sürede Yargı sistemiyle ilgili bir dizi yasal düzenleme yapabiliyorsa, hatta "Savcı ve Hâkimler istediğini yapabilir, bir tazminat durumu ortaya çıkarsa, gereken tazminatı onların yerine Devlet öder" mealinde bir kanun çıkarabiliyorsa; benden Yargıya güvenmemi kim bekleyebilir!
Hakkınızda hiçbir fikrim yok, bu nedenle Sizi tenzih ediyorum; ancak, birçok kez ifade ettiğim gibi, hiçbir güven duymadığım Yargı Sisteminin bir parçası olan Mahkemenizin karşısına mecburen geldim. Eğer; bu Mahkeme; Türk Milleti adına karar veriyor ve beni suçlu görüyor ise, beni en şiddetli şekilde cezalandırmalıdır. Vereceğiniz karar ne olursa olsun, benim güven duymadığım hiçbir Yargı Mercii 'ne gitmemin de söz konusu olmadığını bilmenizi istiyorum.
ONURUMLA OYNANMAK İSTENDİĞİNİN FARKINDAYIM
Türk Milleti'nin önüne Sanık olarak konulmakla onurumla oynanmak istendiğinin farkındayım. Birilerinin karşısında eğilmemi bekleyenler, bilmelidirler ki, ben de, sadece Milletimin önünde eğilebilen ve gerektiğinde bu Vatan uğruna canını verecek olan, tarihi şan ve şerefle dolu TSK'nin birçok Komutanından biriyim.
Mahkemeniz ne karar verirse versin; TSK/ Deniz Kuvvetleri mensubu olmaktan her zaman gurur duyan bir Asker olarak; ölünceye kadar, 13 yaşından itibaren 47 yıl boyunca giydiğim Üniformamı her zaman Tertemiz ve Lekesiz olarak taşımış olmanın huzuru içinde olacağım.
Bilinmesini istiyorum ki; yaşamım boyunca tüm eylemlerimde, beni tek bağlayan husus "Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu ve bize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'nin Güvenliği ve Türk Milleti'nin refahı" olmuştur ve böyle olmaya da devam edecektir. Takdiri Gelecek Kuşaklara ve Tarihin Yargısına bırakıyorum.
Nusret GÜNER Oramiral (E) T.C. Donanması 45. Komutanı"
Odatv.com
http://odatv.com/necdet-ozelin-mahkemeye-verdigi-o-komutan-boyle-savunma-yapti-1510151200.html
a45UyF587661-170605105825 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/06/05 11:25 2 65 alelma@yahoogroups.com
Dunyadaki hicbir cikar, verdiginiz sozu tutmamaya veya kendinize olan sayginizi kaybetmeye degmez.
Marcus Aurelius Antoninus
Ankara dakilerin Yunanlilara hala meydan okumalarina cilginliktan baska bir sifat verilemez. Yunanlilarla aramizda akilca da, ilimce de, kuvvet bakimindan ve her acidan bu kadar fark varken onlarla muhabereye girisilemez.
Yazar Refik Halit Karay - 07.08.1920
Ben kesinlikle bir ateist degilim ve kendime panteist diyecegimi de sanmiyorum.
Sozkonusu problem, sinirli zihnimize gore cok genistir.
Cesitli dillerde yazilmis kitaplarla dolu buyuk bir kutuphaneye giren kucuk bir cocuk gibiyiz.
Cocuk bu kitaplari birinin yazmis oldugunu bilir.
Nasil oldugunu bilmez.
Kitaplarin yazildiklari dilleri anlamaz.
Cocuk bulanik bir sekilde bu kitaplarin duzenlenisinde gizemli bir duzen olduundan suphe duyar, ama onun ne oldugunu bilmez.
Bana oyle geliyor ki Tanri ya yonelen en aydin insan varliginin dahi tutumu boyle bir seydir.
Evrenin harikulade duzenlenmis oldugunu ve belli yasalara uygun hareket ettigini goruyoruz ama bu yasalari sadece bulanik bir sekilde anlayabiliyoruz.
Spinoza nin panteizmine hayranim, ama onun modern dusunceye katkisina cok daha fazla hayranim, cunku o ruh ve bedeni, iki ayri sey degil de bir butunmus gibi goren ilk filozoftur.
I m absolutely not an atheist and I don t think I can call myself a pantheist.
The problem involved is too vast for our limited minds.
We are in the position of a little child entering a huge library filled with books in many languages.
The child knows someone must have written those books.
It does not know how.
It does not understand the languages in which they are written.
The child dimly suspects a mysterious order in the arrangements of the books, but doesn t know what it is.
That, it seems to me, is the attitude of even the most intelligent human being toward God.
We see the universe marvelously arranged and obeying certain laws but only dimly understand these laws.
(...) I am fascinated by Spinoza s pantheism, but admire even more his contribution to modern thought because he is the first philosopher to deal with the soul and body as one, and not two separate things
Frankenberry, Nancy K.(2009-08-11).The Faith of Scientists: In Their Own Words.Princeton University Press.p.153.ISBN 978-0-691-13487-1.
(Einstein, burada ateist olmadigini acikca belirtiyor.
Spinoza nin panteizmine hayran oldugunu ama kendisini bir panteist olarak belirtemeyecegini de soyluyor.)
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder