Ancak bilmek gerekir ki, Osmanlı tarihinin her safhası bize şeref ve şan vermemiştir.
Bir Deli İbrahim'i, bir Genç Osman'ı da Osmanlı tarihinin parçası olarak bilmek gerekir.
Fatih, Kanuni gibi ismi büyük hükümdarların ise pür nur olmadığını dönemlerinin aynı zamanda hanedanın ve imparatorluk halklarının bir bölümü için kan ve zulümle dolu olduğunu nesnel tarihçilik anlamında bilmek ve konuşmak gerekir.
Ve en önemlisi mutlak monarşi ya da meşruti monarşi daha 1850 yılından itibaren dünyada çağ dışı sayılıyor, ahlaksız bulunuyordu.
Çünkü ülkelerde belirli ailelerin ülke ve halkın(!) mülkiyetini haksız ve adil olmayan şekilde zimmetine geçirmesi artık bütün toplumlarda eleştirilen, değiştirilmesi arzu edilen bir işti.
Bu nedenle önce meşruti monarşi kavramı ortaya atılmış, daha sonra da pek çok hanedan ülkesinden sürülmüş ya da HAL edilmiştir.
Günümüzde Avrupa'da bazı hanedanların hala daha bu ahlaksız ve haksız durumu sürdürüyor olmaları bunların küresel oligarklarla örneğin Rosthchildts hanedanı gibileriyle yaptığı aristokrasi-burjuva evlikleri ve bunun yarattığı ekonomik zorluklar nedeniyledir.
Meşruti monarji ülkelerinde günümüzde Avrupa'da bulunan ve halen hükmünü yitirmiş, Habsburg, Romanof, Osmanoğulları gibi hanedanları hüküm sürdüğü dönemlerde anayasalarda bu hanedanın üyelerini, varislerini belirtir beyaz listeler tanımlanmıştır.
Bu listeye dahil olan hanedan üyeleri vergi muafiyetine sahiptir, bunlar yargılanamaz, bunların sahip oldukları şirket ve kurumlar özel statüdedir, yasal koruma altındadır.
İşte İngiltere'de bulunan Man adası bu nedenle İngiliz hanedanına yasal yoldan vergi kaçakçılığı ve offshore finans operasyonları yapabilsin diye tahsis edilmiştir:
Hanedanın üyeleri özellikle de ilk çemberde olanlar cinayetle dahi suçlanamaz.
Tam sorumsuzdurlar.
İşte bu nedenle özellikle Abdüllaziz döneminde başkaları için ağır suç olan pek çok şey hanedan üyelerince rahatça işlenmiştir.
İlber Ortaylı ve Celal Şengör gibi entellektüellerin hanedan ve aristokrasi hayranlıkları herkesin fark edebileceği mertebededir.
Konuşmalarında o hanedan üyelerinin ne kadar asil oldukları, ne kadar yüksek karakter ve seciyeye sahip oldukları, ne kadar bilge insanlar olduklarına ilişkin aşırı övgüler vardır.
Ancak, aristokrasinin kabaca bir ailenin koca bir ülke ve halkı nasıl ve neden ahlaksızca zimmetine geçirdiğini asla anlatmazlar.
Evet, aristokrasi halkı da kul olarak, köle olarak zimmetine geçirmektedir.
Meşrutiyet ve onun anayasaları bu aşırılıkları sınırlamaya çalışma gayretleridir.
Ancak, belirli bir aileye monarşi yoluyla intikal eden haksız kazanımlar hanedandır, tarihi bir hak gaspı fiili bir durum yaratmıştır, atalarından miras gelmiştir denilerek asla kabul edilemez.
Görülüyor ki, Osmanlı hanedanı üyeleri de Osman Bey'den bu yana tarihsel süreç nedeniyle haksız şekilde elde ettikleri imkan ve yeteneklerin ellerinden alınmış olmasını hala daha 2018 yılında bile kabul edememiştir.
Aslında Cumhuriyet bunların yaşamını bağışlamış olmakla büyük asalet ve bir cömertlik göstermiştir.
Çünkü hanedanın son padişahı Abdülhamit tam bir işbirlikçidir, dört dörtlük vatan hainidir.
Tarihte işbirlikçi hanedanları başında tutan bir millet görülmemiştir.
Ve aslında bu hanedanın son iki padişahının yürüttüğü siyaset hanedanın toptan HAL edilmesi için yeterli bir sebep olmuştur.
Tıpkı Romanoflar gibi Dolmabahçe ya da Yıldız Sarayının duvarlarının dibinde son padişah kurşuna dizilebilirdi.
Hanedanın kalan üyelerini tamamı da bir daha monarşistler bulamasın ve bir tapınma yeri yapamasın diye yok edilebilirdi.
Bunlar yaşanmamıştır.
Bu tamamıyla cumhuriyet yönetiminin yüce gönüllü, olmasında belki biraz da hanedanın eski hükümdarlarına duyulan saygı nedeniyle olmuştur.
Hanedanın halen ülkemiz vatandaşı olan genç üyelerinin terbiyesizce, ahlaksızca yeni hak iddialarında bulunmalarının önü alınmalıdır:
Bunları çeşitli meclislerde onurlandırmak artık kabul edilebilir bir şey değildir.
Sonuçta bu insanların talepleri yeniden ülkemizde meşruti monarşinin tesisine varan taleplerdir.
En iyi niyetli gözle dahi haksız maddi menfaat temini için yapılan şirretlikler ve edepsizlikler mertebesinde kabul edilmelidir.
Osmanoğuları hanedanı ülkemizde yaşayan pek çok aile gibi sıradan bir aile değildir:
Bunları miras iddiaları çok büyük boyutludur, ulusal varlıktan hak talep etme noktasındadır.
Bu nedenle cumhuriyet yönetimiyle soyadı kazanmış aileler gibi basite almak imkanı yoktur.
Ayrıca yaşım 54 eğitim yıllarında hem Osmanlı, hem Selçuklu, hem de İslam öncesi Türk devletlerinin tarihin okuduk.
Elbette nesnel bir gözle Osmanoğulları hanedanın son iki hükümdarı için çok da olumlu sözler söylemek mümkün değildir:
Ve cumhuriyetin milli(!) eğitim sisteminin bu son işbirlikçi, kaçkın ve hain hükümdarları eleştirmesi çok yerinde ve doğrudur.
Ve bizler, cumhuriyet döneminde eğitim görmüş kişiler olarak elbette gerek Osmanlı, gerek diğer beylikler, gerek Selçuklu ve diğer Müslüman olsun olmasın Türk devletlerinin şanlı, şerefli hükümdarları ile gurur duyduk.
Ve ben tam tersi bir iddiayı ortaya atacağım.
Mürtecilerin bütün Türk tarihini yalnızca Osmanlı ile sınırlamaları ve onunda en sorunlu iki son hükümdarına büyük saygı ve itibar vermeleri tabii ki maksatlı, hatalı ve haksızdır.
Türk tarihini İslam ile başlatma çabasından kaynaklanmaktadır.
Çarpıktır.
Ve gelelim Necip Fazıl Kısakürek konusuna.
Necip Fazıl tıpkı günümüz liboşları gibi kalemini her dönemde mevcut iktidar sahiplerine satmış, profesyonel bir kalemşördür.
Atatürk döneminde Atatürk'e, İnönü dönenimde İnönüye, Menderes döneminde Menderese yaltaklanım ve kendine böyle bir geçim yolu bulmuştur.
Günümüz Altan biraderler ve babasından çok da farklı değildir yani.
Bu şahıs için genellikle şerefsiz, or-çocuğu ifadelerini çok rahat kullanırım.
Ve ilginçtir, günümüzün mürtecileri işbirlikçileri de çok sever ve itibar ederler.
Ben neden bu kadar ağır konuşurum..
Çünkü her devrin adamıdır.
Çünkü kalemini dönemin iktidarlarına satan adamdır.
Çünkü yalancı, iftiracıdır.
En büyük ve en önemli yalanları da Atatürk üzerine olmuştur.
Atatürk'ün ibne olduğu iftirasına, Megiddo Savaşında ihanet ederek cephenin yarılmasına ve Mondros Mütarekesine varan yenilgilere sebep olduğu iftirasına, Hint Müslümanlarından gelen paraları zimmetine geçirdiği iftirasına, evlatlık olarak sahiplendiği kız çocuklarıyla ahlaksız ilişkiler içinde olduğu iftirasına, döneminin önemli bürokrat ve siyasetçilerinin eşleriyle ahlaksız ilişkiler yaşadığı iddialarına, Atatürk'ün sofrasının işret ve alem sofrası olduğu iddiasına en yaygın ve en organize olarak ilk dile getiren bir nesebi gayri sahih şerefsizdir.
Üstelik bu iftiralarını namertçe Dedektif x takma adıyla Büyük Doğu dergisinde kendini gizleyerek yapmıştır.
Rıza Nur ile başlayan ve en büyük misyonu onun öldükten çok sonra yayınlanması için İngilizlere teslim ettiği hatıralarını basıp yayınlamak olan Kadir Mısıroğlu gibi diğer şerefsizlerle birlikte cumhuriyetle hesaplaşması olan bütün kesimler ve mürtecilerin en çok baş vurduğu kaynaktır.
Bu nedenle Necip Fazıl Kısakürek gibi bir şerefsiz, or-ço olan namerdi kendine klavuz seçenler de aynı şekilde şerefsiz, namert, or-çodur.
Ülkemizin şu anda içinde bulunduğu güç koşullarda Osmanoğulları hanedanın en sorunlu son iki hükümdarını ve meşrutiyeti günümüz sorunlarının temel nedenleri açıklamakta kullananlar ise her zaman olduğu gibi ALDATILANLAR VE ALDATILMAYI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMİŞ OLANLARDIR.
Bana Rıza Nur ve onun hatıratı, Kadir Mısıroğlu ve benzerleri ile gelenler ise Osmanoğullarının işbirlikçi, aile menfaatlerini ülke menfaatlerinden önde tutan son hükümdarlarıyla, siyaseten ülkeyi büyük açmaz ve çıkmazlara sokanlarla aynı yolun yolcularıdır.
Yüce Atatürk'ün dediği gibi, gaflet, delalet ve hatta hıyanet söz konusudur.
Görüyorum ki, iktidarda geçen on yıldan fazla, yaşanmış sonsuz sayıda aldanma ve aldatma AKP liderini ve kadrolarını akıllandırmaya yetmemiş.
Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
ÜLKE HALKININ BİR BÖLÜMÜNÜN BAŞKANI ERDOĞAN: "BİRİLERİ ISRARLA BU ÜLKENİN TARİHİNİ 1923'TEN BAŞLATMAYA ÇALIŞIYOR"
10.02.2018
Cumhurbaşkanı Erdoğan Yıldız Sarayı'nda düzenlenen "Vefatının 100. Yılında Sultan Abdulhamid'i Anlamak" programına katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan buradaki konuşmasında "Üstad Necip Fazıl '36 Türk hükümdarı arasında belki en büyüğü' diye tarif ettiği Sultan Abdülhamid'i ve onun hayatını kendi üslubuyla bir cümlede şu şekilde özetliyor: 'Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamaktır. ' Evet vefatının 100. yıl dönümünde düzenlenen bu anlamlı etkinliği Sultan 2. Abdülhamid'e vefa borcumuzun bir nişanesi olarak görüyorum" ifadelerini kullandı.
"TÜRK DÜŞÜNCE HAYATINI ESİR ALAN KATI İDEOLOJİK KUTUPLAŞMANIN EN BÜYÜK KURBANLARINDAN BİRİDİR"
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Taht-ı Osmani'de 33 yıl boyunca hükümdarlık yapmış Devlet-i Ali'nin en zor en sancılı yıllarına şahitlik etmiş Sultan Abdülhamid gibi abidevi bir şahsiyetin hayatını birkaç sunuma fotoğrafa veya hatırata sığdırmamız elbette mümkün değildir. Burada hocalarımız tarafından dile getirilen her husus ayrıca incelenmeyi kapsamlı bir şekilde ele alınmayı ziyadesiyle hak ediyor. Bu anma merasiminin inşallah önümüzdeki süreçte derinlikli kapsamlı ve objektif çalışmalara seminer ve sempozyumlara ilham kaynağı olacağına inanıyorum. Zira şu gerçekle hepimiz çoğu zaman içimiz acıyarak da olsa yüzleşmek zorunda kalıyoruz.
İlber Ortaylı hocamızın ifadesiyle 'dünyanın son hükümdarı son evrensel imparatoru' olarak kendi dönemine damgasını vurmuş olan Sultan Abdülhamid ne yazık ki ülkemizde uzun yıllar görmezden gelinmiş ihmal edilmiş hatta karalanmaya çalışılmıştır. Sultan 2. Abdülhamid Türk düşünce hayatını esir alan katı ideolojik kutuplaşmanın en büyük kurbanlarından biridir. Üstüne yapılan onca tartışmaya rağmen hayatı mirası karakteri eserleri cumhuriyet dönemine olan etkisi en az bilinen hükümdar hiç şüphesiz Sultan Abdülhamid Han'dır. "
"BİRİLERİ ISRARLA BU ÜLKENİN TARİHİNİ 1923'TEN BAŞLATMAYA ÇALIŞIYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Öyle ki ders kitaplarında adı 'Kızıl Sultan' olarak dahi geçirilebilmiştir. Bu ülkenin çoğu aydının yazarının akademisyen ve tarihçisinin gözünde kendisi sözüm ona 33 yıllık istibdat rejiminin başıdır. Kimi siyasetçilere göre Sultan Gazi Mustafa Kemal'in karşıtı cumhuriyet rejiminin ötekisidir. Uzun yıllar Sultan Abdülhamid'e hakaret etmek onun mirasını yok saymak cumhuriyete bağlılıkla adeta özdeş hale getirilmiştir. Sultan'ın hakkını teslim edecek birkaç tespit bile bunların gözünde sizi cumhuriyet düşmanı yapmaya yeter de artar bile. Hiç kimsenin bu kalıpların dışına çıkmasına da tahammül edilmemiştir. Sultan Abdülhamid'e hakaret özgürlüğünün alabildiğine geniş olduğu bu dönemde Üstad Necip Fazıl gibi şahsiyetler ise eserlerinden yazılarından ve yayınlarından dolayı mahkum olmuştur. Nerede? Bu ülkede" şeklinde konuştu.
"BİRİLERİ İNATLA BİZİ KÖKLERİMİZDEN KADİM DEĞERLERİMİZDEN KOPARMAYA GAYRET EDİYOR"
Erdoğan "Birileri ısrarla bu ülkenin tarihini 1923'ten başlatmaya çalışıyor. Birileri inatla bizi köklerimizden kadim değerlerimizden koparmaya gayret ediyor. İçinde ana muhalefet partisinin başındaki zatın da olduğu bir çevre cumhuriyete bağlılık kriteri olarak halen ecdat düşmanlığını esas alıyor. Bunlara göre Türkiye Cumhuriyeti köksüz tarihsiz nevzuhur bir devlettir. Sadece coğrafyamızdaki varlığımız açısından baksak dahi ne Selçukluların ne de 6 asır boyunca cihana nizam vermiş Osmanlı'nın cumhuriyete tevarüs ettiği bir şey olmadığını öne sürüyorlar. Yine bunların nazarında Osmanlı padişahları da lüks şatafat israf ve sefahat içinde yaşayan müsrif basiretsiz şahsiyetlerdir. İşte bu şekilde ülkemiz yıllarca kimi Batılı ve Batılı zihniyetli kişilerin tamamen yanlış yalan ve hatta husumet ürünü anlatımlarını kendi tarihimiz olarak gören bir zihniyetin pençesinde kıvranmıştır" diye konuştu.
"BU TARİH HER MİLLETİN YAZDIĞI VE YAZABİLECEĞİ TARİH DEĞİLDİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
"Geçmişleri birkaç yüzyıl olan veya birkaç yüzyılı aşmayan ülkelerin ve toplumların kendilerine görkemli bir tarih inşa etme gayretlerinin sebebi işte budur. Biz ise zaten var olan binlerce yıllık geçmişimize sahip çıkmıyoruz. Bilhassa bu topraklardaki bin yıllık varlığımızın hiçbir dönemini yok sayamaz görmezden gelemeyiz. Biz birileri gibi tarihimize yüz çevirenlerden olamayız. Biz tarihimize seçici bir anlayışla yaklaşanlardan da olamayız. Tarihe seçici bakmak hele hele belli dönemleri ideolojinin o dar kalıplarına hapsetmek kişinin kendisine ve milletine yapabileceği en büyük ihanettir. Şüphesiz tüm milletlerin tarihlerinde şanlı zaferler yanında hezimetler yıkımlar kan ve gözyaşıyla yoğurulmuş dönemler hadiseler de vardır. Çünkü bir milleti var kılan ona hafıza ve karakter kazandıran olayların bütünüdür. Bizler hiçbir ayrım yapmadan tarihimizle iftihar ediyor gurur duyuyoruz ve bu tarih her milletin yazdığı ve yazabileceği tarih değildir. Hamdolsun ki böyle bir tarihe sahibiz. "
"150 YILINA DAMGASINI VURAN EN ÖNEMLİ EN VİZYONER EN STRATEJİK ZİHNE SAHİP. . "
Türkiye Cumhuriyeti'nin diğer önceki devletlerin birbirlerinin devamı olduğu gibi Osmanlı'nın devamı olduğuna dikkati çeken Erdoğan "Elbette sınırlar yönetim biçimleri yönetime esas belgeler değişmiştir ama öz aynıdır. Ruh aynıdır. Hatta kurumların pek çoğu aynıdır. Bu bakımdan Sultan Abdülhamid'i de devletimizin son 150 yılına damgasını vuran en önemli en vizyoner en stratejik zihne sahip şahsiyetlerden biri olarak görüyoruz. Sultan'ın ufkunun hayallerinin ve projelerinin Yıldız Sarayı duvarlarının çok ötesinde olduğunu artık hepimiz gayet iyi biliyoruz. Eşek ölür kalır semeri insan ölür kalır eseri. İşte buyurun eser ortada. Bunun içindir ki aleyhindeki onca kampanyaya rağmen milletimizin derin hafızasında Sultan Abdülhamid hep ulu hakan olarak tanınmıştır. Türk milleti onu 'Hasta değiliz yatağından taşan bir nehre benziyoruz. Yapmamız gereken nehrin dağılmış kollarını tekrar yatağında toplamaktır. Bizi zinde tutacak yegane kuvvet İslamiyet'tir. ' tespitiyle hatırlıyor. Bu millet onu -burası çok önemli hele hele bu dönemde- 'Ben bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Bu topraklar kanla alınmıştır kanla verilir. ' tespitiyle ve restiyle hatırlıyor. İşte Kudüs... Bu ara Kudüs'ü yaşadık. Olay bu kadar açık ve net ortada. Şu anda biz Afrin'de bunun için varız. Öyle sırada bu iş rastgele bir olay değil. Milletimizin gönlünde böylesine müstesna bir makama sahip olan Sultan II. Abdülhamid'e artık yeminli düşmanlarının kalıplarından bakmaktan herkesin vazgeçmesi gerekir. 33 yıllık hükümranlığı boyunca ayağına bastıklarının iftira ve yalanları üzerinden ona bühtan edenlerin devri artık kapanmıştır. Tarihi hakikatleri kabul etmek yerine onu kendi ideolojisine göre yeniden yazma teşebbüsleri artık başarısızlığa uğramıştır. Sultan II. Abdülhamid'e ve mirasına tarafsız önyargısız ve ahlaklı bir şekilde yaklaşabilenler için ortada gerçekten göz kamaştırıcı bir hazine vardır. " dedi.
Odatv.com
https://odatv.com/birileri-israrla-bu-ulkenin-tarihini-1923ten-baslatmaya-calisiyor-10021855.html
a45UyF587661-180211155525 Oraj Poyraz At Alpinaasia oraj_poyraz@alpinaasia.com
2018/02/11 15:48 2 65 AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com
IKI SES
. . . . . .
Disaridan herkes:- Gormemis ol, savas!
Icimden bir ses:-Konus! Konus! Konus!
Disaridan herkes:-Boyle uslu, yavas...
Icimden bir ses:-SAVAS! SAVAS! SAVAS!
Disaridan herkes:-Tikirinda isin...
Icimden bir ses:-Dusun! Dusun! Dusun!
Disaridan herkes:-Bugune uy,barin...
Icimden bir ses:-Yarin! Yarin! Yarin!
Cahit Sitki TARANCI
Cabir bin Abdullah ( Radiyallahu Anh ) soyle dedi :
Bayram gunu Rasulullah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ) ile namazda beraberdim. Hutbe okumadan once ezansiz ve kametsiz namaza basladi. Sonra Bilal ( Radiyallahu Anh ) a yaslanarak ayak ustu durup Allah a karsi takvali olmaya , ona itaatli olmaya tesvik ederek halka vaaz ve nasihatte bulundu. Sonra kadinlarin oldugu yere geldi. Onlara da vaaz ve nasihat etti ve :
Sadaka verin , zira siz kadinlarin cogu cehennem kutugudur buyurdu. Kadinlarin en hayirlilarindan yanaklari kirmizi olan bir kadin ayaga kalkip :
− Ya Rasulallah ,nicin dedi. Rasulullah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ):
− Cunku siz halinizden cok $ikayet eder , kocalarinizin ihsanina karsi nankorluk edersiniz buyurdu. Bunun uzerine kadinlar kendi ziynet esyalarini tasadduk etmeye basladilar. Bilal ( Radiyallahu Anh ) in elbisesinin icine kupelerini ve yuzuklerini atiyorlardi.
( Muslim - Ahmed )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.
SERENAD
. . . . . .
Kimdir bana gulumsiyen yesillik balkonundan?
Demek gecelerden sonra nihayet gun doguyor.
Bir gulusundur gencligimi dondurdu yolundan;
Yanan su alnim elinin golgesiyle soguyor.
Guzelsin ya, ne olursan ol, girdin hikayeme;
Cok degil evi barki terkedip sana uydugum,
Ancak sen tazelikte gul yarasir pencereme;
Uykusuz gecelerimde kokusunu duydugum.
Egil bak suya, ordadir guzelligin, gencligim.
Sen gel beni dinle, gunlerimiz heba olmasin.
Yorgun basimi gogsunde emniyette bileyim;
Artik taslarimiz ayri cesmelerden dolmasin.
Cahit Sitki TARANCI
Bir komutan yapacagi uc hatayla ordusunun basina felaket getirebilir. (1) Orduya ilerleme veya geri cekilme emri verdiginde ordunun bu emri uygulayamayacaginin farkinda olmamasi. Buna orduyu topallastirma da denir. (2) Ordudaki kosullari dusunmeksizin orduyu kralligini yonetir gibi yonetmeye kalkmasi. Bu askerin zihninde huzursuzluk yaratir. (3) Zor kosullara uyum askeri prensibini goz onune almaksizin, subay secimi. Bu askerin guvenini sarsar.
Sun Tzu
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder