CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran türban hakkında soruları yanıtladı
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Umut Oran'a göre:
-- türban takmak insan hak ve özgürlüklerine giriyor
-- türban, eğitim özgürlüğüne giriyor
-- türban, kadın haklarına giriyor
-- türban takmak, kadının eşitliğini sağlıyor
-- türban demek, kadına özgürlük demek
-- türbanın kamuda serbest olması sorun değil. Daha başka önceliklerimiz var.
Ben uydurmuyorum. Kendisi söylüyor. İşte sorular, işte Oran'ın cevapları.
Vah Türkiyem. Ört ki ölem.
CHP. Atatürk'ün kemiklerini sızlatan parti.
+++++++++++++++++
Peki başörtüsü ya da türban bireysel hak ve özgürlüğe girmiyor mu sizce?
Giriyor. Eğitim özgürlüğüne giriyor. Ama insan hak ve özgürlüğü dediğimiz zaman o kadar çok eşitsizlik, o kadar çok hak ihlali, o kadar çok mağduriyet var ki! Bu onlardan bir tanesi ama çok büyük bir tanesi değil. Yapılan araştırmalar da bunu gösteriyor. Elbette gözardı edelim demiyorum. Türban eğer insan hak ve özgürlüklerinin eğitim temelinde sıkıntısıysa bu da ele alınmalı. Ama kadın hakları deyip sadece bu ele alınmamalı. Sadece bu ele alındığı zaman samimi olmuyorsunuz. Yani siz kadına özgürlük tanımıyorsunuz. Siz orada kadını da bu siyasete alet ediyorsunuz. Genel Başkanımız da bunu bu şekilde ifade etti.
Ama samimi bir şekilde “Üniversitelerde başörtüsü sorununu çözelim” dedi...
Genel Başkan “Türban sorununu AKP 8 yıldır çözmedi, sizleri kandırdı, biz iktidar olduğumuzda çözeceğiz” dedi. Kemal Bey’in söylediği buydu. Eğer kadınların hak ve özgürlükleri, eğitimde eşitsizlik tartışılacaksa bunu bir bütün olarak tartışalım. Yani başlıkların içinde 100 madde varsa kadının eşitsizliği ile ilgili, niye tek madde alınıp kullanılıyor. Bu doğru değil, etik de değil. Zaten Başbakan bunun şifrelerini veriyor. “Ben hukuk tanımam” diyor, “Ben Danıştay’ı dinlemem” diyor, “Ben Anayasa Mahkemesi’ne de, AİHM’e de bakmam” diyor, “Diyanete bakarım” diyor. Türbanı namazla bir tutuyor, “Takmamak cezadır” diyor. Yani Başbakan’ın kafası karışık.
Giriyor. Eğitim özgürlüğüne giriyor. Ama insan hak ve özgürlüğü dediğimiz zaman o kadar çok eşitsizlik, o kadar çok hak ihlali, o kadar çok mağduriyet var ki! Bu onlardan bir tanesi ama çok büyük bir tanesi değil. Yapılan araştırmalar da bunu gösteriyor. Elbette gözardı edelim demiyorum. Türban eğer insan hak ve özgürlüklerinin eğitim temelinde sıkıntısıysa bu da ele alınmalı. Ama kadın hakları deyip sadece bu ele alınmamalı. Sadece bu ele alındığı zaman samimi olmuyorsunuz. Yani siz kadına özgürlük tanımıyorsunuz. Siz orada kadını da bu siyasete alet ediyorsunuz. Genel Başkanımız da bunu bu şekilde ifade etti.
Ama samimi bir şekilde “Üniversitelerde başörtüsü sorununu çözelim” dedi...
Genel Başkan “Türban sorununu AKP 8 yıldır çözmedi, sizleri kandırdı, biz iktidar olduğumuzda çözeceğiz” dedi. Kemal Bey’in söylediği buydu. Eğer kadınların hak ve özgürlükleri, eğitimde eşitsizlik tartışılacaksa bunu bir bütün olarak tartışalım. Yani başlıkların içinde 100 madde varsa kadının eşitsizliği ile ilgili, niye tek madde alınıp kullanılıyor. Bu doğru değil, etik de değil. Zaten Başbakan bunun şifrelerini veriyor. “Ben hukuk tanımam” diyor, “Ben Danıştay’ı dinlemem” diyor, “Ben Anayasa Mahkemesi’ne de, AİHM’e de bakmam” diyor, “Diyanete bakarım” diyor. Türbanı namazla bir tutuyor, “Takmamak cezadır” diyor. Yani Başbakan’ın kafası karışık.
Yani CHP Atatürk’ün ideolojisinden sapmıyor?
Hayır, asla! Böyle bir şey olabilir mi? Biz böyle bir şeyi hiç hissetmiyoruz. Ama bir oyun oynanıyor. Bizim derdimiz kadına özgürlük. Kadına özgürlük dediğiniz zaman, eğer 100 madde sıralıyorsanız, türban da onlardan bir tanesi olabilir. Ama tek o madde olamaz. Başbakan anayasa değişikliği oylamasında ne yaptı? 26 maddeyi bir bütün, bir hap olarak ortaya koydu. Herkes buna karşı durdu. Şimdi kadın eşitsizliği dediğimiz zaman da, bir tek türbanı mı ele alacağız? Türban olmazsa kadın özgürlüğüne bakmayacak mıyız? Kadının diğer hak ve özgürlükleriyle, eşitsizliğiyle ilgili hangi uygulamalar yapılıyor bugün? Yani bu siyaseten samimi olmayan bir manevra.
Peki sizce başörtüsü kamuda da serbest olsa ne olur? Nasıl bir tehlike var?
Şöyle bakalım olaya; dünya ikinci bir kriz bekliyor ve Türkiye’nin de çok önemli sorunları var. Terör sorunu var, yoksulluk sorunu var, işsizlik sorunu var. Bu ülkede hâlâ yatağa aç giren 2 milyon insan var. Hâlâ yoksulluk sınırının altında 20 milyon insan var. Ama Türkiye ne yapıyor, türbanla yatıp türbanla kalkıyor. Bu sorunu da yadsımıyorum. Ama bu mudur bizim önceliğimiz?
Hayır, asla! Böyle bir şey olabilir mi? Biz böyle bir şeyi hiç hissetmiyoruz. Ama bir oyun oynanıyor. Bizim derdimiz kadına özgürlük. Kadına özgürlük dediğiniz zaman, eğer 100 madde sıralıyorsanız, türban da onlardan bir tanesi olabilir. Ama tek o madde olamaz. Başbakan anayasa değişikliği oylamasında ne yaptı? 26 maddeyi bir bütün, bir hap olarak ortaya koydu. Herkes buna karşı durdu. Şimdi kadın eşitsizliği dediğimiz zaman da, bir tek türbanı mı ele alacağız? Türban olmazsa kadın özgürlüğüne bakmayacak mıyız? Kadının diğer hak ve özgürlükleriyle, eşitsizliğiyle ilgili hangi uygulamalar yapılıyor bugün? Yani bu siyaseten samimi olmayan bir manevra.
Peki sizce başörtüsü kamuda da serbest olsa ne olur? Nasıl bir tehlike var?
Şöyle bakalım olaya; dünya ikinci bir kriz bekliyor ve Türkiye’nin de çok önemli sorunları var. Terör sorunu var, yoksulluk sorunu var, işsizlik sorunu var. Bu ülkede hâlâ yatağa aç giren 2 milyon insan var. Hâlâ yoksulluk sınırının altında 20 milyon insan var. Ama Türkiye ne yapıyor, türbanla yatıp türbanla kalkıyor. Bu sorunu da yadsımıyorum. Ama bu mudur bizim önceliğimiz?
+++++++++++++++++++++++
UMUT ORAN, 1963’te anne ve babasının tıp ihtisası sırasında Almanya’da doğdu. Saint-Benoit Lisesi’nin ardından Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. 1973-88 yılları arasında İstanbul’un pek çok amatör takımında ve Galatasaray Genç Takımı’nda kaleci olarak futbol oynadı. İş hayatına Bozkurt Mensucat’ta asgari ücretle satış elamanı olarak başladı. Beş yıl sonra, sıfırdan kendi şirketini kurdu. 2002’de Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı seçildi. Aynı yıl Dünya Hazır Giyim Federasyonu, 2006’da da TOBB Türkiye Konfeksiyon ve Hazır Giyim Sanayi Meclis Başkanlığı görevlerine getirildi.
Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı oldu... ’Anadolu’da Yatırımı ve İstihdamı Teşvik Projesi’, ’UFUK 2010 Projesi’ gibi çalışmalara imzasını attı. Türk özel sektörünü, Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Komisyonu ve ABD Dış Ticaret Bakanlığı’nın da yer aldığı çeşitli platformlarda temsil etti...
Sıfır sermayeyle atıldığı tekstil sektöründe gerçekten bir mucize yarattı Umut Oran. Sadece kendi firmasını 20 milyon euro’luk ihracata taşımakla kalmadı, hazır giyim sektörünün en önemli yapısal sorunlarından birine de çözüm getirdi.
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin başkanıyken tüm Anadolu’da örgütlendi. Amacı, o güne kadar dört ilde yoğunlaşan hazır giyim sektörünü Anadolu’ya yaymaktı.
Sonuç, tam bir başarı öyküsü oldu. Nasıl mı? İstanbul, İzmir, Denizli ve Bursa’da yüzde 91 gibi müthiş bir ağırlığı olan sektörden, Anadolu’ya yüzde 23’lük bir pay taşıdı. Öncülüğü de kendi yaptı. 1996’da 600 kişiye iş yaratan fabrikasını Bolu’da kurdu... Sloganı ‘Anadolu’da yerinde iş, aş, sosyal barış’tı! Kısacası Umut Oran, Türkiye’nin lokomotif sektörünün Anadolu’ya yayılmasının mimarı oldu. Belki işe başlarken parası yoktu ama en az o kadar önemli başka bir sermayesi vardı; insan ilişkileri...
Bu sayede üç aylık vadeli mal alabildi. Kendi deyişiyle ’sıfır çek karnesi’ ve sadece üç kişiyle kurdu Domino Tekstil’i...
Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı oldu... ’Anadolu’da Yatırımı ve İstihdamı Teşvik Projesi’, ’UFUK 2010 Projesi’ gibi çalışmalara imzasını attı. Türk özel sektörünü, Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Komisyonu ve ABD Dış Ticaret Bakanlığı’nın da yer aldığı çeşitli platformlarda temsil etti...
Sıfır sermayeyle atıldığı tekstil sektöründe gerçekten bir mucize yarattı Umut Oran. Sadece kendi firmasını 20 milyon euro’luk ihracata taşımakla kalmadı, hazır giyim sektörünün en önemli yapısal sorunlarından birine de çözüm getirdi.
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin başkanıyken tüm Anadolu’da örgütlendi. Amacı, o güne kadar dört ilde yoğunlaşan hazır giyim sektörünü Anadolu’ya yaymaktı.
Sonuç, tam bir başarı öyküsü oldu. Nasıl mı? İstanbul, İzmir, Denizli ve Bursa’da yüzde 91 gibi müthiş bir ağırlığı olan sektörden, Anadolu’ya yüzde 23’lük bir pay taşıdı. Öncülüğü de kendi yaptı. 1996’da 600 kişiye iş yaratan fabrikasını Bolu’da kurdu... Sloganı ‘Anadolu’da yerinde iş, aş, sosyal barış’tı! Kısacası Umut Oran, Türkiye’nin lokomotif sektörünün Anadolu’ya yayılmasının mimarı oldu. Belki işe başlarken parası yoktu ama en az o kadar önemli başka bir sermayesi vardı; insan ilişkileri...
Bu sayede üç aylık vadeli mal alabildi. Kendi deyişiyle ’sıfır çek karnesi’ ve sadece üç kişiyle kurdu Domino Tekstil’i...
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur. K.Atatürk oO-------------------------------------------------------------------Oo http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder