28 Ekim 2010 Perşembe

Füze kalkanı

Melih Aşık Açık Pencere

m.asik@milliyet.com.tr

Füze kalkanı

27 Ekim 2010

Türkiye dış politikada kritik bir yol ayrımına geliyor.
Kasım ayı ortasında Lizbon’da yapılacak toplantıda NATO Stratejik Konsepti onaylanıyor...
Konsept uyarınca “füze kalkanı” sistemlerinin 2011’den itibaren Türkiye’yi de kapsar şekilde kurulması gündeme geliyor...
Türkiye’nin bu sistemden kaçarı yok...

Çünkü Türkiye, İran’dan atılan bir balistik füzenin ilk fırlatılma evresinde (boost phase) sıfır hızdan, saniyede yaklaşık 1200 metre hıza ulaşmasına kadar olan sürede imhası için en uygun konuma sahip olan ülke.

İran füzeleri şu sırada Avrupa’ya ulaşamıyor ama gelecekte ulaşacağı farz ediliyor. Daha açıkçası...Ve hincesi...
NATO’nun korumaya aldığı Avrupa değil, İsrail’dir.

İran füzeleri ister Avrupa’ya doğru havalansın ister İsrail’e doğru... Füze kalkanı İran’dan yükselen her füzeyi vuracak...

Füze radarları topraklarımıza yerleştirilecek, radarların vereceği komutlarla füzeler Akdeniz ve Karadeniz’deki gemilerden ateşlenecek.
Ana kumanda NATO’lu generallerde olacak.
Ateşleme düğmesine basma zamanını onlar tayin edecek.
Böylece Türkiye başta İran ve Suriye olmak üzere Ortadoğu’daki en sıkı dostlarını tehdit eden ülke rolüne girecek. Savaş komplolarına alet edilecek.
Traji komik olan... Tayyip Erdoğan “Van minuts” diye babalandığı İsrail’in İran’a karşı savunmasını üstlenmiş olacak.
Tabii doğal olarak Türkiye de İran’ın atış hedefleri arasına katılacak.
ABD İsrail’i korumaya alırken Türkiye’yi İran’la karşı karşıya getiriyor...
Ankara, NATO’nun teklifine “hayır” derse mi? Bu “hayır” eksen kaymasının yeni bir belirtisi sayılacak... Bu defa Türkiye - NATO ilişkileri krize girecek.
Böylesi kritik bir yol ayrımındayız...

 

TRT perverler!

Tufan Türenç,önceki gün Hürriyet’te TRT’yle ilgili bir yazı yazdı. İktidar yandaşı yayınları ve kadrolaşmayı eleştirirken kimi yandaş gazetecilere yüksek ücretlerle program yaptırıldığı iddialarını anımsattı.

TRT bu yazı üzerine seviyesizliğin her türünü sergiledi.

Önce zehir - zemberek bir açıklama yaptı. Türenç’e hakaretler etti. Yetmedi, aynı günün akşamı (pazartesi akşamı) ana haber bülteninin en az 15 dakikasını bu konuya ayırdı. TRT’de program yapan ne kadar yandaş varsa hepsini tek tek ekrana çıkarıp Türenç’e saldırttı.
Efendim, TRT’den aldıkları para hiç de öyle yüksek değilmiş... Hatta günün piyasa koşullarına göre az bile sayılırmış... Benzer programı özel televizyon kanalları teklif etse dört beş misli para talep ederlermiş... Tufan Türenç o yazıyı yazmadan önce kendilerine bir telefon etseymiş, aldıkları rakamı öğrenebilirmiş... Ama amaç üzüm yemek değil bağcı dövmekmiş... Ayrıca programlarına kesinlikle müdahale edilmiyor, en küçük bir baskı ile karşılaşmıyorlarmış, vs. vs.
Sevgili arkadaşlar... Sizler, belirli kalite kontrolden geçmiş, iktidar nezdinde yandaşlığınız tescil ve kabul edilmiş insanlarsınız. Dolayısıyla TRT yönetiminin sizlere laf söylemesi, uyarıda bulunması söz konusu olabilir mi? Bu arada yüksek paralar aldığınız yönündeki iddiaların doğru olmadığını söylediniz. Peki doğrusu nedir? Hazır fırsat elinize geçmişken neden aldığınız “mütevazı” rakamları açıklayıp dedikoducuları susturmuyorsunuz. Verin rakamları burada yazalım... Üzüm yiyelim.

 

Gül’ümsü

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün üniversitelere, Anayasa Mahkemesi’ne, HSYK’ya yaptığı tüm atamalara bakın.
Kişi mutlaka tarafını belli eden bir eylemde bulunmuş... Ya da  AKP’den veya türbandan yana taraf belli etmiş olacak...
Cumhurbaşkanı partizanlığı bir an olsun elden bırakmıyor...
Bir kez olsun ilaç niyetine, partizan kişiliği olmayan, sadece bilimden ve hukuktan yana bir kişiyi bir yere atasa... Vatandaş şapka fırlatacak.. İşte herkesi kucaklayan halkın cumhurbaşkanı diye  çığlıklar atılacak...
Ama Abdullah Bey’in o taraklarda  bezi yok.
Neden mi?

Çünkü Abdullah Gül o yumuşak, güleç, müşfik tavrının gerisinde fevkâlâde kararlı bir Cumhuriyet aleyhtarıdır.

Ona göre, kendi ifadesiyle, “Cumhuriyet ömrünü tamamlamıştır”...
Beyefendi de Cumhuriyet’in son kadrolarını tasfiye etmektedir.
Gülümseyen yüzün arkasındaki misyon ve düşünce budur.
CHP’nin üç yıldır Cumhuriyet resepsiyonlarında Köşk’e çıkmamasının sebebi de hanımefendinin türbanı değil, Cumhurbaşkanı’nın seçimindeki ve siyasi kişiliğindeki arızalardır.
CHP’nin bu konudaki ilkeli tavrını sürdürmesi gerekir.

Fahrettin Fidan

Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, “kişiye göre kanun çıkarılmaz” demiş.
Bu lafa en çok Necmettin Erbakan adlı kişi gülmüştür herhalde!
* * *
Uçağın kanadını piste vurduran pilot hemen istifa etmiş.
Memleketi duvara toslattığı halde pişkin pişkin koltuğunda oturmaya devam edenlere mesaj vermek istemiş olamaz mı?

 

Yıldız

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde türbana karşı afiş asan 26 öğrenci okula geldiklerinde kapıda durduruluyor, ellerine:

“Soruşturma sonuçlanana kadar girişiniz yasaklanmıştır” yazılı bir kâğıt veriliyor.

Türbanla ilkokula giren yani yasaları ihlal eden öğrenci zabıt tutularak dersleri izleyebiliyor.

Hukukun uygulanmasını isteyen öğrenci ise eğitimden alıkonuluyor. Yedikleri dayak cabası...
AKP demokrasisi işte böyle bir şey...
Acaba faşizm nasıl bir şey?

Haldun Ertem

İktidar Sayıştay’ın denetim yetkisini kaldırıyormuş.
Yürütme yetkisini daha rahat kullanmak içindir...

-- 
-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~
GELİRLİ ŞİİR

İstanbul’dan ayva da gelir, nar gelir
Döndüm baktım, bir edalı yar gelir,
Gelir desen dar gelir;
Gün aşırı alacaklılar gelir.
Anam
Dayanamam,
Bu iş bana zor gelir.


Orhan Veli KANIK

oO-------------------------------------------------------------------Oo

http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder