DEVLET VE YARGI
Naci Beştepe
25 Ekim 2010
AKP iktidar olup hızla kadrolaşmaya başlayınca, “AKP’ nin hedefi devleti ele geçirmek” sözü sık sık edilir olmuştu.
RTE ve sözcüleri “Ne demek devleti ele geçirmek, öyle şey olur mu?” diye yüksek sesle itiraz ederken, şüphesiz bir yandan da bıyık altından gülüyorlardı.
Ne demekti devleti ele geçirmek?
Siyasi iradenin her eylemini serbestçe yapmasını sağlamak için, tüm; karar, işlem ve denetim mekanizmalarının kontrol altına alınması idi.
Bir ileri aşaması da, siyasi iradeye karşı kurumsal ve örgütsel tepkileri sindirecek tedbirlerin alınmasıydı.
Bunlar tamamlandı mı?
EVET demek, HAYIR demekten daha kolay.
O halde, BÜYÜK ÖLÇÜDE EVET diyebiliriz.
Tamamen evet diyebilmek için de sabredeceğiz, çok beklemeyeceğiz.
En fazla bir bebeğin dünyaya gelişi kadar beklememiz yeterli.
Başbakanımız müjdelemedi mi?
“Çocuk bile 9 ay 10 günde oluyor. Acele etmeyin, her şeyin zamanı var!” diye.
Anlaşılmayacak bir şey var mı bu sözde?
İlk seçimi kazanan AKP kadrolaşmaya yöneldi.
Acelesi yoktu.
Türbanı, İmam Hatipleri yokladı. Olmadı. AYM, DANIŞTAY, AİHM hepsi ters tepki verdi. Çaresiz geri adım attılar.
AB’ye giriş, komşu ülkelerle süregelen problemleri çözme gibi büyük ve iddialı hedeflere yönelmiş gibi yaptılar.
Çok prim yaptı bu tavır. AB ve ABD desteği arttı.
Destekle beraber istekler de tabi.
Babalar gibi sattılar milletin mallarını.
Sermaye el değiştirdi. Yeşiller güçlendi.
Yeşiller güçlendikçe; oğullar, kızlar, damatlar, akrabalar, ortaklar, yandaşlar, yalakalar da paylarını artırdılar.
İkinci seçim için devlet imkanları seferber edildi.
İkinci seçim kazanılınca asıl hedefe yöneldiler.
Karşılarına çıkabilecek her türlü kurum, kuruluş, örgüt ne varsa sindirmek için ne gerekiyorsa yaptılar.
TSK, uydurma davalarla “tam siper” durumuna getirildi.
YÖK, uydudan daha bağımlı ellere teslim edildi. Üniversitelerden ses değil soluk bile çıkmaz oldu.
Çatlak ses çıkmaması için, kopya bahanesi ile ÖSYM de uydu sistemine tam bağlandı.
Kala kala en büyük bela, yargı kalmıştı.
HSYK ve AYM yapısını değiştirmek ve yargının enseye üflemesinden kurtulmak için harika bir referandum düzenlediler.
Yıldırım hızıyla alınan sonuçlar iktidarın istediği gibi çıktı.
HSYK için yapılan seçimlerin de her zamankinden daha adil olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
Referandumu kazanıp, yargıyı da uygun kişilerden oluşturunca artık herkes huzura erdi.
Herkese güven geldi.
YÖK Başkanı ne anayasa, ne yasa, ne yönetmelik tanımadığını ilan etti.
DevletiN başı, onu bu davranışı nedeniyle kutladı.
AYM Başkanı, AKP ağzı ile muhalefete kükredi “Kibirli statükocular!…”
RTE ne derdi? ” Seçkinciler, statükocular.”
Benziyorlar değil mi?
Bağımsız ve tarafsız yargımızın en üst mahkemesinin başkanına yakıştı değil mi?
Adamcağız, AKP’ye kapatma davası açıldığında açık açık demedi mi “Tedbir alın “diye.
Tedbiri yeterli görmüş olmalı ki gerine gerine muhalefetin üstüne yürüyor.
Biz,Türk vatandaşları olarak; yargının birilerinin yanında ve desteğinde olmasını değil hepimizi yargısı olmasını istiyoruz.
Sadece belirli davalarda aslan kesilmesini değil, her adli vakada aslanlar gibi bağımsız, tarafsız ve her birimi ve bireyi ile güvenilir olmasını arzu ediyoruz.
SİLİVRİ’deki yargısız infaza çare bulmasını bekliyoruz.
22 ay ifadesi alınmadan tutuklu kalanların hesabının sorulmasını istiyoruz.
Uydurma belgelerle aylarca tutuklu kalan genç subayların onurunun korumasını istiyoruz.
İhbarcısı hala tespit edilemeyen, ARINÇ‘a suikast iddiası ile KOZMİK ODA’da yapılan aramaların sonuçlarının bir an önce açıklanmasını bekliyoruz.
KOZMİK bilgilerin medyaya nasıl sızdırıldığının ve sorumlularının belirlenmesini ve haklarında işlem yapılmasını istiyoruz.
Devletin önemli makamını işgal eden bir şahsa, Türk subayının suikast yapmayacağının, herkese, özellikle de o şahsa anlatılmasını bekliyoruz.
İktidara muhalif pek çok kişi yıldırım hızıyla tutuklanır, onlarca dava jet hızıyla açılırken, DENİZ FENERİ e.v. davası gibi dostların davalarının da aynı duyarlılıkla sürdürülmesini istiyoruz.
Asker, sivil bir çok üst düzey insanın reklam edilen özel hayatlarının sorumlularının da yakalandığı adil adalet istiyoruz.
Biz, yargının taraf gibi kavgaya tutuşmasını, yargımıza ve mensuplarına yakıştıramıyoruz.
Devletin yargısını özlüyoruz.
Şİmdi yeni bir sahne açılıyor.
“Türbancıların üstünlüğü” dür sahnenin adı.
Laik cumhuriyetin yıl dönümü kutlamasında, laikliğe karşı simge olduğu kabul edilen türban sahne alacak.
Çift kutlama ile herkes türban önünde eğilemiyordu. Şimdi sıra ona geldi.
Kamusal alana bir saygı vardı. Şimdi sıra ona da geldi.
CHP’den bir milletvekili yiğitçe tavrını koydu.
Parti ne yapacak belirsiz. TSK için de aynı şey geçerli.
CHP bu konuda en büyük kaybı ne zaman yaşadı?
Anımsayalım.
Türban daha köşke çıkmamıştı.
RTE’nin eşi Emine ERDOĞAN yurt dışı gezilerine çıkmaya başlayınca, CHP milletvekili Canan ARITMAN, Bayan ERDOĞAN’a bir mektup yazarak; Türk kadınını o kıyafetle temsil edemeyeceğini haykırdı.
O zamanki genel başkan ise ” Biz kişilerin kıyafeti ile uğraşmıyoruz” diyerek Sayın ARITMAN’ı azarladı.
Oysa o tepkinin arkasında durulsa idi türban köşke zor çıkardı.
Artık sıra zorla türbana baş eğmeye gelmiştir.
Askerin önünden geçmeye çekinen türban, o aşamayı tamamladıktan sonra, şimdi askeri önünden geçirmeye karar vermiştir.
Bu yıl birileri katılır, birileri katılmaz. Bunlar önemli değildir.
Acelesi yoktur türbanın. 9 ay 10 günün dolmasına daha vardır. Hiçbir bebek anasının karnında kalmamıştır.
Aklllı, duyarlı, tutarlı insanlar doğru kararı verecek ve uygulayacaktır.
Göreceğiz.
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI; cumhuriyet sevdalısı, çağdaş uygarlık yolcusu tüm Türk vatandaşlarına kutlu olsun.
Naci BEŞTEPE
İLK KURŞUN
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Düsünceler zorla, top ve tüfekle asla öldürülemez. Mustafa kemal atatürk oO-------------------------------------------------------------------Oo http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder