21 Ekim 2010 Perşembe

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI - BASIN AÇIKLAMASI


 

 

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI - BASIN AÇIKLAMASI

20 Ekim 2010 Çarşamba, 13:14 tarihinde Emine Ülker Tarhan tarafından eklendi

Son günlerde görsel ve yazılı yayın organlarında kamu kuruluşlarından sayılan yükseköğretim kurumlarında öğrencilerin dinsel inançları nedeniyle türban takmak suretiyle öğrenim görmelerinin sağlanması için Anayasa veya yasa değişikliği yapılması gerektiği, bu amaçla kıyafet serbestisi tanınmamasının eğitim ve öğretim özgürlüğüne ve eşitlik ilkesine aykırı olduğu yönünde yer alan haber, yorum ve siyasi kişilerin beyanları ile ilgili olarak su hususların açıklanmasında fayda görülmüştür.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, siyasi partilerin eylemlerini, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olup olmadığı yönünden soruşturmakla görevli ve yetkilidir.

Anayasanın 2. maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı, hukuk devletinin temel ilkelerindendir.

Anayasanın 11. maddesinde Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olarak tanımlanması ve yasaların Anayasaya aykırı olamayacağının vurgulanması, 153. maddesinin son fıkrasında Anayasa Mahkemesinin kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağının öngörülmesi, 138. maddesinin son fıkrasında ise yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğunun, bu organlar ile idarenin, mahkeme kararlarını değiştiremeyeceğinin ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceğinin açıkça hükme bağlanması hukuk devleti ilkesinin gereği ve sonucudur.

Dinsel inanç veya dinsel kurallarla doğrudan ilişki ve bağlantı kurularak yapılan düzenlemeler, hem devrim yasalarını, hem de laiklik ilkesini ilgilendirir. Yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilerin giyimlerini düzenlerken türban kullanımına dinsel inanç nedeniyle geçerlilik tanımak, kamu hukuku alanındaki bir düzenlemeyi dinsel esaslara dayandırma suretiyle laiklik ilkesine aykırılık oluşturur.

Anayasa Mahkemesinin kararlarında, yüksek öğrenim kurumlarında öğrencilerin dinsel inanca dayalı türban ile öğrenim görmelerine izin veren düzenlemelerin Anayasanın laiklik ve eşitlik ilkelerine açıkça aykırılık oluşturduğu hükme bağlanmış, Danıştay’ın verdiği kararlarda kamu kurumlarında dini inançla türban takmak suretiyle öğrenim görme ve hizmet vermenin hukuka/anayasaya aykırılık oluşturacağı belirtilmiştir.

Laiklik ilkesi, Avrupa kamu düzeni içerisinde de koruma görmekte ve laiklik ilkesine aykırı, bu ilkeye saygı gösterilmemesi seklindeki tutum ve eylemlerin demokratik bir hak olduğu savunması kabul görmemektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ibadet, eğitim, uygulama ve gözlem gibi bir kişinin dinini veya inancını açıklama biçimlerini belirten 9. maddesi, bir din veya inanç tarafından yönlendirilmiş bir hareketi korumamaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, laiklik ilkesinin, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ve demokrasiye saygı ilkeleriyle uyum içinde bulunan Devletin temel ilkelerinden biri olduğunu, Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtilen laiklik kavramının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin temelini oluşturan değerler ile uyumlu bulunduğunu ve bu ilkenin desteklenmesinin Ülkemizde demokrasinin korunması için gerekli olduğunu, yine Anayasanın temelini oluşturan cinsiyet eşitliğini de kapsayan eşitlik ilkesinin Sözleşmenin temelini oluşturan anahtar ilkelerden biri olduğunu belirtmiş, üniversitelerde İslami başörtüsü takılmasına sınırlamalar getiren düzenlemelerin ve bunları uygulamaya yönelik tedbirlerin, güdülen amaçlarla orantılı ve haklı olduğuna ve demokratik bir toplumda gerekli olarak kabul edilmesi gerektiği sonucuna varmış, laiklik ilkesine aykırı davranışların din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin 9. maddesi tarafından korunamayacağını karara bağlamıştır.

Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 4. Dairesinin 29.6.2004 tarihli ve Büyük Dairenin 10.11.2005 tarihli kararlarında, türbanın yasaklanmasının “başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” ile “kamu düzeni ve güvenliğin sağlanması” bakımından demokratik bir toplumda zorunlu bir tedbir niteliğinde olduğunu kabul etmiştir. Mahkeme 15.2.2001 tarihli kararında türban taktığı için ilköğretim kurumlarında öğretmenlik yapması engellenen öğretmenin başvurusunu reddederken, türbanın cinsiyetler arası eşitlik ilkesiyle bağdaşması güç olan dini bir simge olduğunu, buna izin verilmesinin diğer dinlerin giyim sembollerinin de kullanımını beraberinde getireceğini, okullarda devletin tarafsızlığını tehlikeye düşüreceğini ve yasaklamanın altında önemli bir kamu yararı bulunduğunu, sonuç olarak öğretim faaliyetinde başörtüsü takma yasağının başkalarının hak ve özgürlüklerinin, kamu güvenliğinin ve kamu düzeninin korunması amacıyla orantılı ve demokratik bir tedbir olduğunu ifade etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 3. Dairesinin 31.7.2001 ve Büyük Dairenin 13.2.2003 tarihli kararlarında da başörtüsü takma özgürlüğünün başkalarının hak ve özgürlüklerinin, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması gereğiyle çatışması durumunda sınırlanabileceğini, laiklik ilkesine saygı gösterilmemesi şeklindeki bir tutumun sözleşmeden yararlanamayacağı, üniversitelerde çoğunluğa mensup dinin gereklerini yerine getirmeyen veya başka dinlere mensup öğrenciler üzerinde baskı kurulmasını engelleyecek önlemlerin sözleşmeye uygun olduğu, laik üniversitelerde çeşitli inançlara mensup öğrencilerin barış içinde bir arada yasamalarını ve dolayısıyla da kamu düzeni ve başkalarının inançlarının korunmasını teminen söz konusu dine ilişkin ritüel ve simgeleri sergilemenin yeri ve seklini belirleme hususunda sınırlamalar öngörülebileceği kabul edilmiştir.

Gerek iç hukuk gerekse uluslararası hukuk boyutu ile incelenip değerlendirildiğinde; yüksek yargı organlarının kararlarında üniversite ve diğer eğitim ve öğretim kurumlarında türbanın din ve vicdan özgürlüğü kapsamında koruma görmediğinin, laiklik ilkesiyle bağdaşmadığının açık ve tartışmasız bir biçimde vurgulandığı görülmektedir.

Hukuk devletinin gerçekleşmesini, demokratik kuralların yerleşmesini sağlayan yüksek yargı organlarının kararları karsısında; sözü edilen konuda siyasi çevrelerin aksi yöndeki beyanları, politik çıkara dayalı ve Devletimizin temel niteliklerinden olan hukuk devleti, laiklik ve eşitlik ilkeleri ile bağdaşmaz niteliktedir.

Belirtilen ilke ve kararlar ışığında; bir hukuk devletinde bu konudaki düzenlemelerin, yargı kararlarına aykırı olarak gerçekleştirilemeyeceği ve özellikle 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’yla bu Yasa’ya dayanılarak çıkarılacak düzenlemelerde yüksek yargı organlarının kararları ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygunluk gözetilmesi gerektiği gibi yürürlüğe konulacak yeni kuralların da bu metinlere aykırı olamayacağı, bundan sonraki siyasi, toplumsal, kurumsal, ekonomik ve hukuki sorumlulukların tüm siyasi partilere ait olacağı, üstün değerler taşıyan, objektif ve tarafsız düşünen, hukuk devletine bağlı yüce Türk Milletinin bilgisi dâhilindedir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.




--
"Doğduğunuz zaman siz ağladınız, dünya güldü. Öyle bir hayat yaşayın ki, öldüğünüzde dünya ağlasın, siz gülün." 
Cherokee atasözü.

"Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim. 
Olur ya kalp durur akıl unutur.
Ben dostlarımı ruhumla severim. 
O ne durur, ne de unutur."
Mevlâna 





--
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE
__._,_.___


__,_._,___
--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ En iyi hükümdarlar, sokaktaki adam gibi düşünenlerdir.   Grevlle  oO-------------------------------------------------------------------Oo  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder