27 Aralık 2011 Salı

POLITIK - Bekir Coşkun,,Atatürk’ün Ankara’dan Gidişi... - Orhan Bursalı,,Uyduruk Hukuka Karşı, Adalet Arayışı - BAZI ALINTILAR ;

ONUNCU KÖY 

Bekir Coşkun

Atatürk'ün Ankara'dan Gidişi...

91 yıldır TBMM'de nöbet tutan Mehmetçik, dolaplarını bir kamyona yükleyip gitti, fotoğrafını yayımladılar...

Altına yazmışlar:

"Asker Meclis'ten ve Dolmabahçe'den çıkartıldı..."

Düşman askeri çünkü!..*

Gerçi ertesi gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu yönetimine bir er atadı:

Mümtaz'er...

Çok büyük özelliği var:

Atatürkçü düşmanı...

Az gelir diye bir de yanına TSK'den ihraç edilmiş bir Zaman gazetesi yazarı...

Yani koca Türkiye'de arasanız, böyle iki kişi bulamazsınız.

Atatürk devrimlerini yaşatmakla görevli bir kurumun başına bula bula bunları buldular...

*

Bir gün sonra...

Kubilay'ın katledilişinin yıldönümü..

*

Cumhuriyete karşı dinci başkaldırının ilk denemesi olduğu için, cumhuriyeti yaşatmak isteyenlerin çığlık attıkları gün...

Tarihinde ilk kez Cumhurbaşkanı geleneksel mesajı yayımlamadı...

Lüzumsuz gördü demek...

*

Hemen sonraki gün...

Çağdaş Batı ile ilişkiler peş peşe kesilirken, Türkiye İran İkili İlişkiler Daimi Komisyonu'nda anlaşmaya varıldı...

Sarıldılar...

Karşılıklı eğitim kolaylığı yanında İran'a turistik ve kültürel gezi turlarının düzenlenmesi kararlaştırıldı...

Ve 2014 İran yılı ilan edilecek, gözünüz aydın...

*

Ve dün...

Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 92'nci yılı kutlamaları nedeniyle yapılan törenin baş kısmını, trafiği engellediği gerekçesiyle yine biraz kestiler...

Geçen sene de ortasını biraz kesmişlerdi…

Birkaç seneye kalmaz "Atatürk gelmemiş gibi" yaparsınız nasıl olsa...

*

Laik çağdaş cumhuriyete dönük yıkımın, yok edişin, istilanın, on yıllık değil, sadece son on günlük kısmına düşen bu kadardı...

Ve bugün Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin yıldönümü...

Neyini kutluyorsunuz?..

Gelişini mi?..

Gidişini mi?..

bcoskun@cumhuriyet.com.tr 

 

BILIM VE SIYASET

Orhan Bursalı

Uyduruk Hukuka Karşı, Adalet Arayışı

Ergenekon, Balyoz ve Odatv davalarında, dünyada belki de ilk kez Türkiye'de, "dijital senaryolar" yazılarak icat edilen uyduruk "suç" metinleriyle, yüzlerce kişi özgürlüklerinden mahrum ediliyor.

Bu senaryo metinlerle, aralarında birbirinin yüzünü bile görmemiş, selamlaşmamış insanların da bulunduğu yüzlerce iktidara muhalif kişi, "terör örgütü üyesi" uydurukluğu ile hapislerde tutuluyor.

"Terör örgütü", içeri alınması kararlaştırılan kişilerin bilgisayarlarına dışarıdan veya el konulduğu anda yüklenen birtakım metinler üzerinden kuruldu!

Bunu tekrar tekrar yazıyorum, çünkü ana çıplak gerçek budur!
Bu gerçeği, Boğaziçi, ODTÜ, Yıldız Teknik Üniversitesi bilgisayar bölümü hocaları ortaya koydular!

Savcılar, TÜBİTAK'a başvurusunda, kendi adamları olduğuna kuşku götürmeyecek bazı kişilerin isimlerini vererek, bilgisayarları onlara incelettirdi.
TÜBİTAK'ın verdiği raporlar gerçeği çarpıtıyor.
Bir bilim kurumunun siyasi ve uyduruk davalara alet edilmesi, büyük bir rezalettir!
Bilim bu konularda tamamen tarafsız olmak zorundadır.

Önerim, TÜBİTAK'ın verdiği ve kendi içinde bile çelişkiler içeren raporların, hem ulusal hem uluslararası bilirkişilerce çürütülmesine önem ve öncelik verilmesi!
İnsanların yıllarca içeride tutulmasına vesile oluşturan bu raporlar, hukuken yanlışlıkları gösterilerek, yazanlara yedirilmeli!
Dahası, raporları yazanlar hakkında dava açılmalı.
Hukuki bir zemini varsa, TÜBİTAK ve yöneticileri de dava konusu edilmeli!
Bu davalar, TÜBİTAK'ın tarafsızlığını koruması için çok gereklidir!

***

Neden bu konu üzerinde duruyorum?
Yaratılan hukuk ve dijital senaryolarla dünyada ilk kez böylesine bir dava oluşturuldu...

Savunma tarafı ve ayrıca ülkemizdeki özgür hukuk, barolar vb.bu davalardaki "suç yükleme yöntemini" çok önemsemelidir!

Bunu tezgâhlayanlar eninde sonunda ortaya çıkacaktır.
Ama insanlık ve vicdan bekleyemez!
İnsanlar özgür kalsalar hatta beraat etseler bile, kendilerine kurulan bu komplonun ve Allahsız tezgâhçılarının peşini bırakmamalı!

Bu, Susurluk çetecilerinin faaliyetleri kadar, yargısız infazlar kadar, devletin bulaştığı çeşitli terör faaliyetleri kadar, gladyocuların katliamları kadar, tüm karanlık güçlerin yedikleri bütün haltlar kadar önemlidir.
Bu davalardaki hukuksuzluklar iktidar ve ortaklarının karanlık yüzüdür!

Bir Maraş katliamı bugün henüz gerçekleştiremiyorlar, eski dönemlerde olduğu gibi insanları (henüz!) infaz yapamıyorlar...
Ama hapishanelere tıkıyorlar insanları ve orada birer birer ölmelerini sağlayacak ortamlar yaratıyorlar.

Bu davalar ve seyirleri, iktidarın boynunda bir insanlık suçudur, adalet suçudur, insan hak ve özgürlükleri suçudur, anayasa suçudur...

***

Görünürdeki iktidar ortağı, bütün bu hukuksuzlukların altında ezilmektedir.
Bir çıkış yolu arıyor.
Kendisi için "Artık amacıma ulaştım, bu kadar yeterlidir" noktasına geliyor...
Çünkü uluslararası hukuk ve vicdan, Türkiye'deki sussa ve korksa bile, eninde sonunda faturayı AKP'ye çıkaracaktır!

Ama iktidarın görünmeyen ve bu işleri kotaran ortağı (ve medyadaki vicdansız kalemşorları) umursamazdır ve hatta büyük ortağı korkmakla, "Ergenekoncularla anlaşmak"la suçluyor!
Onların kitaplarında hukuk yok, insan hak ve özgürlükleri yok; sadece komplo, hile, her türlü yasadışı işlerle ve ellerine geçirdikleri iktidar olanaklarıyla, muhaliflerinin defterlerini dürmek yazılı!

Bu suç yaratma ve yargılama usul ve yöntemleri, ciddi mahkeme konusudur!

Düşünüyorum düşünüyorum, aklıma Sartre'ın Vietnam Mahkemesi geliyor...
Bilemem, ama hukukçular, bunun yol ve yöntemini daha iyi düşünür!

Bu büyük haksızlıkların ne zaman sona ereceği bile belli değilken, mahkemelerin sonuçlarını beklemeyi benim vicdanım kabul etmiyor!

Eminim milyonlarca insanın da vicdanı isyan halindedir!

Hukukçular, sesimi duyuyor musunuz?

Batı Sömürgeciliği ve Emperyalizmi

Türkiye'de bütün okullarda, kapitalizmin tarihi, Batı sömürgeciliği ve emperyalizminin tarihi ile birlikte ders olarak okutulmalı!
Fransa'nın, İngiltere'nin, Almanya'nın, ABD'nin ve tüm sömürgecilerin dünkü tarihleri ile bugün güttükleri politikalar, tarafsız ve bilimsel bir gözle ders kitabı olarak yazılmalı!
Ve örneğin lise birinci sınıfta okutulmalı...

En azından üniversiteler başlangıç derslerinde bunu dikkate almalı..
Öğretmenlere kılavuz notları hazırlanmalı!
Bütün iş onlarda bitiyor çünkü!

Bunu bu iktidar yapabilir mi?

Biliyorum bu öneri şimdi, ülkemizdeki emperyalist yardakçısı kalemlerin ellerini titretecektir!

BAZI ALINTILAR  ;

Emre Kongar – "Samir Amin'i Okumak Neden Önemli?" ; Samir Amin'in sözde "Arap Baharı" için yazdığı makaleden yaptığım alıntılar tahminimin üzerinde ilgi gördü….
Gelen mektuplar sözünü ettiğim makalenin Türkçe metninin internet adresini de veriyorlardı: " http://dunyadanceviri.wordpress.com/2011/10/11/bir-arap-bahari-mi-samir-amin/"

Ali Sirmen - "Vekillerin Halleri" ; "Kamuoyumuz, tam Fransız Millet Meclisi'nin Ermeni soykırımını inkârı suç sayan kararına kilitlenmişken gece yarısı baskınıyla başka bir kanunun dibine eklenen bir düzenlemeyle milletvekili maaşlarına zam yapılması çok yakışıksız, kınanası bir davranış olmuştur…..
Bilmem hiç dikkatinizi çekti mi, kamunun çeşitli kesimlerinde çalışanların özlük hakları hep bir kanunla düzenlenmiştir.
Yalnızca milletvekillerinin özlük haklarıyla ilgili düzenlemeler, hep bir başka konuyla ilgili kanunların dibine yapılan eklemelerle halledilmiştir.
Çünkü milletvekillerimiz, kendilerini tayin eden asillerinden çekinerek, ücret zamlarını hep gizli yapmaktadırlar…."

Hikmet Çetinkaya – "Kendi Kendimizi Kandırmak..." ; "Onlarca gazetecinin tutuklu olduğu bir ülkede, Ortadoğu'nun "büyük ağabeyi" diye caka satan bir grup, düşünce özgürlüğünü savunup Fransa'ya ders verirken ülkemizde yaşananları görmezden geliyordu.
Bunlar sözüm ona gazeteciydi...
Daha hüküm bile giymeyen meslektaşlarına rahatlıkla "terörist" yaftası yapıştırıyorlardı…."

Kürşat Başar – "Soykırım Desek Bir Şey Değişir mi?" ; "…Balkanlar'da da, Kafkaslar'da da, Ortadoğu'da da yan yana yaşayan, ama etnik veya dinsel farklılıkları olan toplumlar her zaman birbirlerine düşmanlık beslemişler.
Her ne kadar zaman zaman birlikte yaşasalar da fırsatını buldukları an birbirlerine kinlerini kusmuşlar.
Hele ki dışarıdan bu ayrımları körüklemeyi çok iyi öğrenen Batılıların taktikleriyle yüzlerce yıl kendi zenginliklerini birbirleriyle savaşarak tüketmişler.
Sömürülmüşler, bölünmüşler, başkalarının yönetimine girmişler.
 Dolasıyla sorun, tarihi gerçeklerin ortaya çıkartılmasından çok, uluslararası diplomaside ne kadar güçlü olduğunuzla, ne kadar çok kafa karıştırabilecek propaganda yaptığınızla ve diplomasiyi ne kadar kendi lehinizde kurgulayabildiğinizle ilgili."  ( Not: Bu konularda bugüne kadar başarısız olduk.
Ermeniler 4 T2 nin Tanıtma bölümünü gayet başarılı biçimde işlediler.
Bakalım bugünden sonra propaganda ve politikada başarılı olabilecek miyiz?
Hiç ümidim yok, ancak, bir mucize olabilir diye temenni edelim.( O.T.) "

Özgen Acar – " Sadaka Hırsızları" ; "AKP Parti Tüzüğü'nün 132.
maddesinde "Parti adayı olarak seçilmiş olanların yeniden adaylığı AK Parti listelerinden aday gösterilip seçilmiş olan belediye başkanları ve milletvekilleri, en fazla üç dönem aday gösterilebilir"
deniliyor….
AKP içinde bu kurala karşı yoğun bir tepki yaşanıyor.
Bu kural gereğince, örneğin şu kişiler de 2015 seçiminde aday olamayacaklar: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, bakanlardan Bülent Arınç, Ali Babacan, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ, Faruk Çelik, Mehdi Eker, Sadullah Ergin, Egemen Bağış, Hayati Yazıcı, Taner Yıldız, Nihat Ergün, Binali Yıldırım, yöneticilerinden Hüseyin Çelik, Haluk İpek, Bülent Gedikli, Salih Kapusuz, Nurettin Canikli ve Mustafa Elitaş… Başbakanın sağlık durumu elverirse 2014'te Çankaya'ya çıkacak, ya öteki üç dönem yıllanmış milletvekillerine ne olacak?
Elbette TBMM dışında kalacaklar.
O halde ne yapıp yapmalı bu AKP'li vekillerin tepkileri yontulup kendilerine "sus payı" verilmeli.
İşte yapılan "kıyak emeklilik zammının" temelinde bu olgu yatıyor….
" ( NOT: Bu kişiler BDP örneğinde olduğu gibi "Bağımsız" olarak yine TBMM' ye girer, derhal " Bağımlı" hale gelirler.O.T.)

 

"Türkiye'nin NATO üyeliğine karşı çıktı" - Hollanda'nın üçüncü büyük siyasi partisi olan Özgürlük Partisi'nin lideri Wilders, müttefikleri İsrail ve Fransa ile ilişkilerini koparmakla suçladığı Türkiye'nin NATO üyeliğinin yeniden gözden geçirilmesi için tartışma başlattı.
     http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=303234

 "Akdeniz'de çakışma"  Kıbrıs Rum kesimi ile TPAO'nun Akdeniz'de doğalgaz ve petrol arayacaklarını ilan ettikleri bölgelerin çoğu çakışıyor.
Olayın seyrini Rumların 12.bölgede yaptığı arama sonuçları belirleyecek.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=303400

"Fransa ile 335 yıl önce alçak sandalye krizi" - İsrail-Türkiye arasındaki 'alçak sandalye krizi'nin bir benzeri Fransa ile Osmanlı arasında yaşanmıştı.
'Fransa'ya Osmanlı Tokadı' adlı kitapta dönemin sandalye krizi anlatıldı.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=303368

"Alevi olmak suç mu?
"
- Kredi Yurtlar Kurumu'nda güvenlik görevlisi olarak çalışan Semra Yıldırım işten çıkartılma baskısına isyan etti.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=303394

"Ne zamandır hücredeler?
" - CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e, hücre cezasının Türkiye'de kaç kişi hakkında uygulandığını sordu.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=303404

"Knesset 'soykırımı' konuştu" -  " Fransız parlamentosundan sonra İsrail parlamentosunda da 1915'te yaşananlar ilk kez açık bir oturumda ele alındı.
Vekillerin büyük bölümü, Ermeni 'soykırımı'nın tanınmasını istedi
……..
İsrail Dışişleri Bakanlığı ise soykırımın resmen tanınmasının İsrail Türkiye ilişkilerinde ciddi kötüleşmeye neden olacağı uyarısında bulundu….
Tasarıya destek veren Meretz milletvekili Zahava Gal-On, İsrail hükümetinin stratejik, ekonomik nedenlerden ötürü yıllardır soykırımı tanımayı reddettiği görüşünde.
Gal-On, ahlakli yükümlülüklerin bu tarz hesapların ötesine geçmesi gerektiğini söyledi.
Likud'dan Ze'ev Elkin de, Knesset'in Ermeni soykırımını tanıyarak "en temel sorumluluğunu"
bugüne kadar yerine getirmemiş olmasını utanç verici olarak tanımladı…..
Kadima'dan Otniel Scheneller de İslam dünyasının gün geçtikçe aşırılaştığını vurgulayarak Türkiye'yle ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini ifade etti…..
Ayrıca İsrail-Azerbaycan Uluslararası Birliği'nin iki temsilcisi, Ermenilerin o dönemde Türkiye'nin düşmanlarıyla birlikte hareket ettiğini söyleyerek soykırım yaşandığını reddettiler.
AZIZ Sözcüsü Arye Gut, Ermenistan'la savaşta binlerce Azerbaycanlının öldürüldüğünü, Ermenistan'ın Azerbaycan toprağını işgal altında tuttuğunu kaydetti.
Gut, komitenin Türkiye'nin, İspanya'da engizisyon ve holokost zamanında Yahudilere yardım eli uzattığının unutulmaması gerektiğini belirtti.
Gut, Ermenistan'da 300, Azerbaycan'da ise 30 bin Yahudinin yaşadığını da sözlerine ekledi…."

 

--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Adalet, halkin dirligi ve duzeni, idarecilerin ise susu ve guzelligidir.  Hz.Ali   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder