7 Şubat 2015 Cumartesi

Ahmet Takan : İkinci Oslo skandalı!..

Ahmet Takan'ın makalesini dikkatle okuyun. Her satırının altına ayrı ayrı imzamı atarım. Aynen öyledir.

Şimdi ben sizlere sorayım. Güvenlik güçleri seçimlere kadar Güney Doğuda bazı il ve ilçelerde fiilen PKK'ya terk etse, bu nedenle seçimlere kadar hiçbir olay olmasa, olaysız geçen seçimler nedeniyle AKP yine iktidar olsa, seçimlerden sonra yine iktidar olan AKP eliyle bölge toptan PKK'ya terk edilse, PKK bölgeyi Özsavunma Gücü adı altında askeri denetimi altına alsa, TSK birlikleri tek mermi atmadan bölgeden çekilse, Federal bir Türkiye Kürdistanı Eyaleti oluşturulsa, bölgeye giriş ve çıkışlar pasaportla olsa Kürt ayrılıkçılığının Türkiye'ye verdiği sıkıntılar bitecek mi?

Sorum budur? Türkiye Federal bölgelere ayrılsa ve bu  bölgelerde yerel kaynaklar federal hükumete terk edilse, bölgelerde ayrı ayrı askeri güçler denetimi alsa sorunlar biter mi? Ülkenin kalanında esnaf dükkanlarını açmaya devam edebilir mi? Fabrikalar çalışmaya devam edebilir mi? Memurlar maaş almaya devam edebilir mi? TV'lar yine kadın soslu reality şovlarla günlerini geçirmeye devam edebilir mi? Turistler ülkemizi şenlendirmek üzere gelmeye devam eder mi? Levent, Etiler gibi semtlerde kadınlar, erkekler eller havaya yapabilir mi?

Haydi soruyu bir adım daha öteye taşıyayım. Kuzey Kürdistan'ın bağımsızlığını kabul etsek, egemen, müstakil bir devlet olarak tanısak, ülkenin kalanı rahatlar mı? Kangren olmuş bir uzuv kesilmiş gibi beden rahatlar mı?

Bana göre esas sıkıntılar o zaman başlayacak. Ülkenin bölünmüş federe olmuş, ya da bağımsız olmuş bölümlerinde Türkler ve Kürtler aleyhine etnik arındırma çalışmaları anında hemen başlar. Kastamonu'da halk Kürtleri istemez, Çorumdan kovalamaya kalkarlar, İstanbul'da mahalleler arasında çatışmalar olur, İzmir'de kurtarılmış bölgeler ve bu bölgelere yönelik müdahaleler başlar. Diyarbakır'da, Van'da, Muş'ta eğer geride kalmışsa, tek Türk kalmayana kadar Türklere yönelik saldırılar olur. Türk bölgelerinde Kürt bakkallar, marketler, lokantalar, esnaf tacizlere uğrar. Mahalleler, evler basılır, Kahraman Maraş benzeri katliamlar olur, kentsel yaşam içinde ortak yaşam alanlarında sürekli olarak gerginlikler yaşanır. Sürekli olarak kentlerde güvenlik endişeleri olur, mahalle, kişi, ilçe bazında ortak savunma girişimleri gelişir.

Evet olacağı tam olarak budur.

Aslına bakarsanız, bölünme sonrası yaşanacak etnik arındırmanın Kürt bölgelerinde çoktan başladığını, olduğunu ve bittiğini görmek için dahi olmaya gerek yok. Bugüne kadar, ülkenin Kürdistan sayılan bölgelerinde yaşayan Türk'ler zaman içinde göçmeye mecbur kalmıştır. Güneydoğu'da çoğu ilde Türk kalmamıştır.

Federal ya da bağımsızlık şeklinde bölünme resmiyet kazandığı anda hemen geride kalan Türkiye'de de etnik arındırma başlayacaktır.

Lazların dediği gibi, beni tanımayanı ben hiç tanımayrum der, halk gereğini kendiliğinden yapar. Başka türlüsü eşyanın tabiatına aykırı olur. Kimse Türklerin Hz. İsa öğretisindeki gibi bir tokat yediğinde diğer yanağını uzatmasını beklemesin.

Çanak çömlek patladığı zaman olacak ikinci birşey daha var. Kalan Türkiye'de artık geride kalanların İslam milletinden mi, yoksa Türk milletinden mi olduğunu seçmesi gerekecek. Etnik bölünmeden sonra bir de mezhep ve din ekseninde bölünme çıkacak karşımıza. Bu da ayrı bir nifaktır.

Aynı dönem bir hesap sorma dönemi, sorumlu bulma dönemi olacaktır. Hem liderler, hem kadrolar, hem bu kadroların ardında duran kesimler arasında hesap sorma, hesap verme çatışmaları yaşanır. Partiler ve partililer arası gerginlikler de olacaktır.

İşler ilerledikçe, geçen gün Youtube videolarından izlediğimiz Ürdünlü pilotun yakılması tarzında, kafa kesmeli, kurşuna dizmeli, nehre atmalı, intikam bombardımanlı, kentlere topçu ateşli bir iç savaş. Ve bu  başlamış olan bu film bitmez, devam eder. Vahşet gösterileriyle büyük nefret dalgaları yaratması sağlanan mürtecileri zapturapt altına almak için gelsin yabancı müdahaleler, Koalisyon güçleri, Müttifik kuvvetleri, BM'ler gözetmenleri, heyetleri. İl il, ilçe ilçe ağalar, beyler, savaş lordları.

TSK bir halt etmez, edemez, beli kırılmıştır. Hem de nasıl kırılmıştır, halkın oyuyla, onayı alınarak kırılmıştır. Halka yönelik bütün ikazlar, uyarılar vesayet girişimi denilerek boğuntuya getirmiştir. Cumhuriyet mitingleri yapılmıştır. Ülkenin bilge ve vatansever insanlarının konuşmaktan dillerinde tüy bitmiştir. TSK ve devlet saflarında mürteci, cemaatçi kadrolaşmalar olmuştur. Çanak çömlek patladığında kimse kimseye güvenemez artık. Geride ne silah arkadaşlığı, ne kader birliği, ne ideal birliği kalmıştır.

Bunlar olmaz mı? Kuruntu mu? Benim kişisel sanrılarım mı? Hayır efendim, bunlar zaten oluyor bile. Provaları oldu. Adapazarı, Bursa, Denizli'de halkın Kürtlere yönelik saldırıları oldu. Şiddetli polisiye önlemler sayesinde bu saldırılar söndü, kötü sonuçları olmadı. Kürtlerin metropollerde kendilerine ait saydıkları mahallelerde zaten her gün şiddet olayları var. Belediye otobüsleri yakılıyor, mahallelerdeki polis karakolları kapatılan kadar polis araçlarına saldırılar oluyor, MOBESA kameraları sistematik olarak tahrip ediliyor, Kürt gençlerin oluşturduğu çeteler sosyete semtlerine gidip karanlıkta park etmiş arabaları ateşe veriyor. Saymakla tükenmeyecek kadar olay zaten var.

Peki başka neler var elimizde? Irak var, Şii, Sünni, Kürt bölgeleriyle. Suriye var, Nusayri, Sünni, Kürt bölgeleriyle. Libya var, iki aşiretin paylaşım savaşı hala devam ediyor. Mısır var, iktidarın artık güç kullanarak değiştirildiği ve başka türlüsünün de olmasının beklenmediği Mısır. Suudi Arabistan'ın fahiş, aşırı, anormal bir silahlanması ve komşusu bütün ülkelerde taraf olduğu çatışmalar var. Say say bitmez.

Hala kuruntu yaptığımı, hazeyanlar yaşadığımı söyleyecek misiniz?

Evet, kuruntu, vehim, hazeyan değildir. Kürt ayrılıkçıların saldırganlıkları zaten var. Onların pay kapma savaşları hiç bitmemişti zaten. Olmayan, ya da dizginlenen Türklerin saldırganlıkları. Çanak çömlek patladığında ne olur?

Türklerin Araplardan farkı nedir? Arapların başına gelenler neden Türklerin başına gelmesin? Türklerin iç savaştan muaf olmaları için ne sebepler vardır? Anadolu'da kan banyosu başladığında yabancı askeri güçleri kim engelleyecek? Bu topraklarda bir kan banyosuna doğru koştura koştura giden kitleleri kim durduracak?

Kimse!...


Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA


Ahmet Takan : İkinci Oslo skandalı!..

05 Şubat 2015, 10:44

Ankara'da nefesler tutuldu!..

Sakın ha!.. Ülke topraklarının işgali karşısında iktidarın nasıl tavır takınacağı ile ilişkili olduğunu sanmayın.

Mevzu tamamen duygusal!..

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, AKP'den mebus adayı olmak için istifa edecek mi etmeyecek mi?..

Konuyu danışıp, iradesini bir kez daha sıfırlattığı açıkça ortaya çıkan "Başbakan" Ahmet Davutoğlu'na Recep Erdoğan'ın ne cevap verdiği sır gibi!..

Hatırlatalım. Gazetecinin sorusu üzerine ne demişti Erdoğan;

"Bu dedikodularla fazla meşgul olmayalım. Birinci derecede karar merci bu konuda sayın Başbakandır. Başbakan bu konudaki kanaatimi bana sorduğunda verdiğim cevap kendisinde gizlidir. Onda kalacaktır. Bu konuyla ilgili aramızda görüştüğümüzü burada deşifre etmem, kendime de saygısızlık olur, Başbakana da saygısızlık olur."

Vay be!.. Olup bitenleri çok yakından izlemesem neredeyse inanacağım.

O zaman!.. Ben de sizlere Devlet koridorunda çok üst düzey bir isim ile önceki akşam yaptığım iki saatlik görüşmede dinlediğim yeni Oslo skandalından yazmama müsaade edilen, İmralı'da varılan "ikinci Oslo mutabakatını" ve "özerkliğe" verilen seçim ayarını aktarayım. Kararı da siz verin.

Üst düzey güvenlik bürokratından dinlediklerimi maddeler halinde özetliyorum;

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Aralık 2014'te İmralı'ya giderek Öcalan ile yüz yüze görüştü. Fidan, Öcalan'a yasal alanda adımlar atmaya söz verdi. Özerkliği de içeren birtakım yasal düzenlemeler yapılması konusunda, Öcalan'a teminat verdi. Bebek katili Öcalan da sözlerin yerine getirilmesi halinde Haziran 2015 seçimlerine kadar süreci devam ettirme sözü verdi.

Yasal düzenlemeler muhalefetin, özellikle milliyetçi cephenin tepkisini çekmemek için muğlak biçimde yapılacak. Böylece AKP, bu düzenlemelerde özerklik olmadığını iddia edebilecek. HDP ve PKK ise tabanına "özerkliğin yasası çıkıyor" diyebilecek. Özerklik yerel yönetimlerin güçlendirilmesi şeklinde olacak. Doğu ve Güneydoğu'da daha fazla ilin büyükşehir yapılması sağlanacak. Belediyelerin çoğu zaten HDP veya DBP'den olduğu için, PKK açısından hem özerkliğe yaklaşılmış, hem de örgüte daha fazla gelir imkanı sağlanmış olacak.

Fidan ile Öcalan arasında mutabakata varılan konulardan biri de; PKK ve HDP tarafından özerklik gibi toplumun henüz hazır olmadığı konularda açıklama yapılmaması oldu. (Sırrı Süreyya Önder'in ve Cemil Bayık'ın yakın dönemde yaptığı açıklamalar AKP'yi ciddi rahatsız etmişti).

Üzerinde anlaşma sağlanan bir konu da Öcalan tarafından hazırlanan çözüm taslağının ilerleyişini kontrol etmek için "İzleme Kurulu" adında bir mekanizma kurulması. Böylece, hükümet ile PKK arasında taslağa göre hareket etmeyen tarafı uyaracak üçüncü bir göz olması kabul edilmiş oldu.

Fidan ve Öcalan'ın mutabakata vardığı diğer bir konu da terör örgütü PKK'nın Doğu ve Güneydoğu'da yol kesme, işçi veya asker kaçırma, büyük firmalardan vergi isteme gibi eylemlerinin en azından seçimlere kadar durdurulması. Fidan, bu tür olayların çözüm sürecinin bittiği veya sürecin ülkeyi böldüğü yönünde propaganda yapılmasına imkan verdiğini söyledi. Öcalan da sürece zarar vermek isteyenlere karşı, bu eylemleri bir süre durdurma sözü verdi.

Fidan-Öcalan görüşmesinde 3 önemli tarih belirlendi: 15 Şubat-15 Mart-15 Nisan.

Hazırlık aşaması olan 15 Şubat'a kadar taslak konuşulacak.

15 Mart'ta müzakere olacak ve yasalar çıkacak.

Bunlar yapılırsa 15 Nisan'da Öcalan, 2013 Nevruz'undaki gibi bir konuşma yapacak. Böylece Haziran 2015 seçimleri huzur içinde geçecek.

Evdeki hesap böyle!..

Güvenilir kaynağımın anlattığına göre;

"2014 Aralık ayında Fidan-Öcalan görüşmesinden sonra Abdullah Öcalan, KCK'ya bazı talimatlar verdi. Bu talimatlar, Öcalan'ın çözüm sürecini nasıl gördüğünü net biçimde ortaya koyuyor. Öcalan'a göre Haziran 2015 seçimlerine kadar ne alınırsa kâr. Öcalan, PKK'ya gönderdiği talimatta; Fidan ile yaptığı görüşmede devlet ile anlaştığını söyledi. Hazırladığı taslağa göre, 15 Mart-15 Nisan arasında sözü verilen yasalar çıkarılmazsa, savaş çıkarılacak. Savaşı 'Öz Savunma Birlikleri' yapacak. Fidan'ın sözünü verdiği yasaların çıkıp çıkmadığına 'İzleme Kurulu' karar verecek. Öcalan, 6-8 Ekim eylemlerinin AKP'ye geri adım attırdığını, prova olan Kobani eylemlerinin hükümeti korkuttuğunu ve halkın başarısı olduğunu söyledi.

Öcalan, Kandil'e YDG-H'nin Cizre'deki başarılarından memnun olduğunu, iç savaşta gençliğin (YDG-H) varlık gösterecek seviyeye geldiğini söyleyerek övdü.
Öcalan, PKK'yı HÜDA-PAR konusunda da uyarıyor. HÜDA-PAR içinde İran ajanlarının olduğuna dikkat çekip, İran'ın Hizbulkontra'ya silah ve para yardımı yaptığını söylüyor.

Öcalan'ın PKK ve siyasi kanada bir talimatı oldukça dikkat çekici. Öcalan, HDK'nın(Halkların Demokratik Kongresi) Türk Kurtuluş Savaşı mücadelesini yürüten Anadolu Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti gibi çalışması ve işlemesi gerektiğini söylemiş."

İktidar yandaşlarının algı operasyonları ile yeni bir yörüngeye oturtmaya çalıştığı "çözüm süreci" nde okuyacaklarınızda ve dinleyeceklerinizde şu satırları el rehberi olarak kullanın.

Ha!..

Hakan Fidan, AKP'den mebus adayı olur mu?

İktidar kulislerinde kimilerine göre, Fidan 7 Şubat 2012 soruşturmasına rövanş olacak şekilde 7 Şubat'ta istifa edecek...

Kimilerine de göre, istifa etmeyecek. Çünkü; "beyefendi" başkanlık sistemine geçtiğinde Başkan Yardımcısı veya bakan olması için milletvekili olmasına ihtiyaç yok.

Bana göre de; Kral çıplak!..


a45UyF587661-150206155039-06

 

Biz Turkler, ruhen demokrat dogmus bir milletiz.

Mustafa Kemal Ataturk

General Paraskevopulos un ordusu, simdi surat ve siddetle harekata devam eyleyecek olursa, birkac haftada Ankara onlerinde bulunacaktir.
Yunan ordusunun basarisi icin dua ediniz!
Yunan ordusunun ilerlemesi hukumetimizin programina uygundur.
Bu ordu bizim ordumuzdur!

Adliye Naziri (Medrese cikisli) Ali Rustu - 12.07.1920

Insanin olumsuzlugune inanmiyorum ve etigi gerisinde insanustu hicbir otoritenin olmadigi sadece insani bir kaygi olarak goruyorum.
I do not believe in immortality of the individual, and I consider ethics to be an exclusively human concern with no superhuman authority behind it

Albert Einstein, letter to a Baptist pastor in 1953; from Albert Einstein the Human Side, Helen Dukas and Banesh Hoffman, eds., Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 1981, p.39.


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder