27 Temmuz 2017 Perşembe

MSB ESKİ GENEL SEKRETERİ ÜMİT YALIM EGE'DE YUNAN İŞGALİNE GÖZ YUMAN AKP HÜKÜMET ÜYELERİ VE CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN HAKKINDA VATANA İHANET SUÇUNDAN SORUŞTURMA AÇILMASINI TALEP ETTİ.

 


MSB ESKİ GENEL SEKRETERİ ÜMİT YALIM EGE'DE YUNAN İŞGALİNE GÖZ YUMAN AKP HÜKÜMET ÜYELERİ VE CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN HAKKINDA VATANA İHANET SUÇUNDAN SORUŞTURMA AÇILMASINI TALEP ETTİ.


İŞTE O DİLEKÇE: TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

ANKARA

1. GENEL DURUM:

"Misâk-ı Milli ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı 2004 yılından beri Yunan işgali altındadır. İzmir, Aydın ve Muğla il sınırları içinde bulunan vatan topraklarında, 13 yıldır Yunan bayrağı dalgalanıyor ve Yunan askerleri elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Adalarımıza Yunan askerleri ile birlikte silah ve mühimmat yığınağı yapılmış, uçaksavar ve top gibi ağır silahlar yerleştirilerek top namluları Türkiye'ye yönlendirilmiştir. Türk adaları Yunan ordusunun ileri karakolu haline dönüştürülmüş ve Türkiye Cumhuriyeti, Erdoğan ve AKP Hükümetleri eliyle Ege Denizi'nde soyutlanarak Anadolu'ya hapsedilmiştir.

"EGEMENLİK YUNAN'LA PAYLAŞILIYOR"

Devletin birliği ve tekliği ortadan kalkmış, otorite Yunanistan ile paylaşılarak, Türkiye'nin batısında ikili devlet düzenine geçilmiştir. İzmir, Aydın ve Muğla illerimiz birisi Türk diğeri Yunan olmak üzere ikişer vali ve ikişer belediye başkanı tarafından yönetiliyor. Türkiye Cumhuriyeti, Erdoğan ve AKP Hükümetleri döneminde, tarihinin ilk ve en büyük toprak kaybını yaşamış, Anayasanın 3.Maddesi fiilen değiştirilmiş ve Türkiye batıdan bölünmüştür. Bazı milletvekillerinin, "ilk 4 maddenin değiştirilmesine asla müsaade etmeyiz" söylemleri içi boş söylemlerdir. Türkiye zaten bölünmüş ve toprak bütünlüğü kalmamıştır.

"TÜRK TOPRAĞINA PASAPORTLA GİRİLİYOR"

Binali Yıldırım bile 2015 yılında, kendi seçim bölgesindeki İzmir Koyun Adası'na, yani Türk toprağına, Türk bayrağını saklayarak ve teknesine Yunan bayrağı çekerek pasaportla girebilmiştir. Binali Yıldırım'ın, Yunan bayrağı ve pasaportla girdiği İzmir Koyun Adasına, Yunan Savunma Bakanı ve Komuta kademesi, elini kolunu sallayarak, pasaportsuz giriyor.

"PATRİKHANE DEVREDE"

İşgal edilen adalarımıza, Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetlerinin himayesinde çok sayıda kilise inşa edilmiş. Kilisenin papazlarını İstanbul Fener Rum Patrikhanesi atıyor. Vatan toprakları çan sesleri ile inim inim inliyor. Adalarda bir tek cami bile yok, ezan sesi hiç yok!

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu meclisi TBMM, İstiklâl Savaşını yönetmiş ve Anadolu'yu işgal eden Yunan ordusunu İzmir'de denize dökmüştür. Hâlihazırdaki TBMM ise Anadolu Yarımadası'nın doğal uzantısı olan Ege ve Akdeniz'deki adalarımızın işgaline seyirci kalmış, işgal ile ilgili olarak bir kez bile genel görüşme yapmamıştır.

"YUNAN İŞGALİNE GÖZYUMDULAR"

Konu ile ilgili olarak CHP ve MHP Milletvekilleri tarafından AKP Hükümetine çok sayıda yazılı soru önergesi verilmiştir. Dışişleri ve Savunma Bakanlarının verdiği cevaplarda, hayal ürünü ve baştan savma açıklamalar yapılmakla birlikte işgal kabul etmiştir.

TBMM Genel Kurulu'nun 26 Mart 2015 tarihli toplantısında, dönemin Savunma Bakanı İsmet Yılmaz tarafından, anılan adaların Lozan ve Paris Antlaşmalarına göre hukuken Türkiye'ye ait olduğu belirtilmiş ve adaların fiili olarak Yunan işgali altında olduğu da itiraf edilmiştir. Bu itiraf, TBMM tutanaklarına geçirilmiş ve basında haber olarak yer almıştır.

TBMM'nin, Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak için Türk Silahlı Kuvvetleri'ni sınır ötesine gönderip savaşa sokarken, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü korumak ve Yunan askerini topraklarımızdan atmak için hiçbir girişimde bulunmaması asla kabul edilemez.

2. İŞGAL VE İHANETİN ORTAYA ÇIKMASI:

"Kamuoyundan büyük bir ustalıkla saklanan işgal, bir Yunan askeri helikopterinin 31 Aralık 2008'de Türk hava sahasını ihlal etmesi ve Aydın Bulamaç Adası'na iniş yapması üzerine ortaya çıkmıştır. Genelkurmay Başkanlığı'nda, 2009 yılının başında yapılan toplantıda bir diplomat tarafından, adaların AKP hükümetinin bilgisi dahilinde işgal edildiği itiraf edilmiştir.

Anılan diplomatın kimliği, 06 Ekim 2016'da, Sn. Ümit Özdağ ile TBMM'de, ortaklaşa yaptığımız basın toplantısında tarafımdan açıklanmıştır. Bu açıklama TRT ve Anadolu Ajansı muhabirleri tarafından kamera ile kayıt altına alınmıştır.

"TÜRK TOPRAĞINI TERK ETMEK VATANA İHANETTİR"

Erdoğan ve AKP Hükümetleri tarafından işgalin önlenmesi için TSK'ya Hükümet Direktifi verilmemiş ayrıca adaların boşaltılması için Yunanistan'a da bir tek nota verilmemiştir. Verilen somut örneklerden anlaşılacağı üzere 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı, yani Türk Milletinin namusu vatan toprakları, Erdoğan ve AKP Hükümetleri tarafından alenen Yunan askerine teslim edilmiştir.

Adalarımızda Yunan bayrağı dalgalanmasından ve Yunan askerlerinin dolaşmasından, muhalif basın ile birlikte Erdoğan'a destek veren Akit ve TRT gibi basın yayın kuruluşları da rahatsız olmuş ve konuyu manşetlere taşımıştır.

3. ERDOĞAN KENDİ DÖNEMİNDE VERİLEN ADALARI LOZAN'A YÜKLEMEYE ÇALIŞIYOR:

"Erdoğan'ın, "1920'de Sevr'i gösterdiler, 1923'de bizi Lozan'a ikna ettiler. Birileri bize Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Bağırsan sesimizin duyulacağı adaları verdik. Burnumuzun dibindeki adaları verdik" gibi söylemleri gerçeklerle bağdaşmıyor.

Erdoğan bu ve benzeri söylemlerle kendi döneminde verilen 18 Ada ve 1 Kayalığın sorumluluğunu Lozan'a yüklemeye çalışıyor. Ayrıca bazı marjinal gruplar tarafından 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığının Lozan'da verildiği iddia edilerek kara propaganda yapılıyor ve kamuoyu yanıltılmaya çalışıyor.

Ancak Erdoğan ve marjinal gruplar akıntıya karşı kürek çekiyor. Çünkü 1923 Lozan Antlaşması ile ada verilmedi.

Osmanlı Devleti, 17 - 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması, 1 - 14 Kasım 1913 tarihli Atina Antlaşması ve 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan Hükümetine tebliğ edilen karar ile Taşoz- Ahikerya adaları arasında bulunan toplan 9 adanın egemenliğini Yunanistan'a devretti. Lozan Antlaşması'nın 12. Maddesi ile daha önce yapılan egemenlik devri teyit edildi.

İtalya ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Uşi Antlaşması'nda Onikiada'nın Osmanlı İmparatorluğu'na geri verilmesi öngörülmüş olmasına rağmen Balkan Savaşı'nın çıkması üzerine bu devir gerçekleşmedi. Yunanistan'ın Balkan Savaşı sırasında Kuzey Ege bölgesindeki adaları işgal etmesi ve Osmanlı Devleti'nin elinde adaları savunacak yeterli deniz gücünün bulunmaması nedeniyle Oniki Ada üzerindeki İtalyan işgali devam etti.

Osmanlı Devleti'nin Almanya ile birlikte Birinci Dünya Savaşı'na girmesinden bir yıl sonra İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında 26 Nisan 1915'de Londra Antlaşması imzalandı. Antlaşmanın 8. Maddesi ile İtalya'nın işgali altında bulunan Onikiada'nın egemenlik hakkı İtalya'ya verildi.

"ADALAR LOZAN'DA TERK EDİLMEDİ

İtalya, 21 Ağustos 1915'de Osmanlı İmparatorluğu'na savaş açtı. 22 Ağustos'ta da Uşi Antlaşmasını feshettiğini ve Onikiada'yı ilhak ettiğini ilan etti. Birçok cephede savaşan Osmanlı Devleti, Oniki Ada'nın ilhakını engelleyemedi. Türkiye, Lozan Antlaşması'nın 15. Maddesi ile İtalya'nın işgali altında olan Onikiada üzerindeki haklarından İtalya yararına vazgeçti. Verilen somut örnek ve belgelerden anlaşılacağı üzere 1923 Lozan Antlaşması ile ada verilmedi, daha önce Osmanlı İmparatorluğu döneminde verilen adalar teyit edildi.

1923 Lozan Antlaşmasının 15. maddesine ek olarak konulan 2 no.lu haritada, İtalya'ya verilen toplam 14 adanın isimlerinin altı kırmızı çizgi ile çizilmiştir.

"TÜRK ADALARI RESMEN YUNAN'A VERİLDİ"

Erdoğan, Lozan Antlaşmasında verilmeyen ve haritada altı kırmızı çizgi ile çizilmeyen 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığını 2004 yılında alenen Yunanistan'a vermiştir.

AKP Hükümeti adına Dışişleri Bakanlığı'ndan zaman zaman yapılan açıklamalarda, "adaların hukuki statüsünde değişiklik yoktur" denilerek işgal inkâr ediliyor. Vatan topraklarında Yunan bayrağı dalgalanırken ve Yunan askerleri elini kolunu sallayarak dolaşırken Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasının yalan olduğu açıkça görülüyor.

15 Mayıs 1919'da Yunan askeri İzmir'i işgal ettiğinde de İstanbul Hükümeti "işgal yok" demişti. Ayrıca eski Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 26 Mart 2015'de TBMM'de yapılan toplantıda, adaların fiili olarak Yunan işgali altında olduğunu itiraf etmişti.

4. DENİZ SINIRI VE BAĞLI, BİTİŞİK KAVRAMLARI ÜZERİNDEN YANILTMA ÇABALARI :

Dışişleri Bakanlığı, "Ege Denizi'nde uluslararası antlaşmalarla belirlenmiş deniz sınırı yoktur" tezine sığınarak kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor. 1923 Lozan Antlaşması'nın imzalandığı dönemde karasuları 3 mil olarak kabul ediliyordu. Türkiye, 1930 Lahey Kodifikasyon Konferansı'nda karasularını 6 mil olarak benimsemiştir.

Yunanistan'da 1936 yılında karasularını 6 mil olarak kabul etmiştir. Karasularının 6 mil olarak kabul edilmesinden sonra 1939'da İngiltere tarafından yayınlanan haritada 12 Ada deniz sınırları çizgi ile gösterilmiş ve çizgi dışındaki bölgenin Türk bölgesi olduğu belirtilmiştir.

Lozan Antlaşmasına taraf olan İngiltere'nin 1939'da yayınladığı haritada, işgal altında olan adalarımızın 12 Ada deniz sınırlarının dışında ve Türkiye'nin egemenliği altında olduğu açıkça gösterilmiştir.

"RESMİ HARİTALAR BU ADALARA TÜRK DİYOR"

1947 Paris Antlaşması ile 12 Adanın egemenliği İtalya'dan alınarak Yunanistan'a devredildi. Paris Antlaşmasına taraf olan Amerika'nın 1957'de yayınladığı haritada da işgal altında olan adalarımızın 12 Ada deniz sınırlarının dışında ve Türkiye'nin egemenliği altında olduğu açıkça gösterilmiştir. Ege Denizi'ndeki deniz sınırları 6 mil esasına göre hesaplanmakta olup ayrıca uluslararası antlaşmaya gerek yoktur.

Dışişleri Bakanlığı Lozan Antlaşması'nın 15. Maddesindeki bağlı adacıklar ve Paris Antlaşması'nın 14. Maddesindeki bitişik adacıklar ifadesine sığınarak hâlihazırda işgal altında olan adaların 12 Ada'ya bağlı adacıklar olduğu tezini savunuyor. İşgal altında olan adaların en küçüğü İstanbul'daki Büyükada büyüklüğündedir. Bir kısmı da Büyükada'nın 3-5 misli büyüklükte olup adacık değildir.

Eşek Adası'nın Batnoz Adası'na olan mesafesi 18 mil, Lipso Adası'na olan mesafesi 12 mildir. Bulamaç Adası'nın Lipso Adası'na olan mesafesi 14 mil, İleriye Adası'na olan mesafesi 13 mildir. Görüldüğü üzere işgal altında olan adalarımız 12 Ada'ya bağlı ya da bitişik adacık değildir."

5. İŞGAL ALTINDA OLAN ADALAR, MİLLİ HARİTALARA GÖRE DE TÜRK EGEMENLİĞİNDEDİR :

Genelkurmay Başkanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, M.S.B. Harita Genel Komutanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'ndaki milli haritalarda da işgal altında olan 18 Ada ve 1 Kayalığın Türkiye Cumhuriyeti'ne ait olduğu açıkça gösterilmiştir.

Anılan kurumlardaki milli haritalar esas alınarak hazırlanan bir harita 2004 yılında yayınlandı.

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun raportörlüğünde, Genelkurmay Başkanlığı Yunanistan Kıbrıs Dairesi'nde Bilimsel Danışman olarak görev yapan Prof. Dr. Sertaç Hami Başeren tarafından hazırlanan harita Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlandı. Haritada, tarihi gelişim süreci içinde Yunanistan'a devredilmeyen ada, adacık ve kayalıkların Türk egemenliğinde olduğu gösterilmiştir.

Anılan haritaya göre de işgal altında olan adaların Türkiye Cumhuriyeti'ne ait olduğu açıkça gösterilmiştir.

6. AVRUPA BİRLİĞİ VE YUNAN BÜYÜKELÇİSİ İŞGALİ KABUL ETTİ :

Eski Milli Savunma Bakanı Sn. Barlas Doğu'nun imzasıyla AB Türkiye Delegasyonu, AB Frontex Ajansı ve Letonya Büyükelçiliği'ne birer mektup gönderildi. Mektupta, Aydın Eşek Adası'nın Yunan işgali altında olduğu belirtilerek adada görevli olan AB Frontex-Letonya Sahil Güvenlik Botlarının geri çekilmesi talep edildi. AB Delegasyonu mektuba resmi cevap vermemiş ancak Temmuz 2015 itibarıyla Aydın Eşek Adası'ndaki FRONTEX Sahil Güvenlik Botlarını geri çekmiştir. Böylece AB'de işgali kabul etmiştir.

Yunan Büyükelçi Loukakis ile 02 Haziran 2016'da, CHP Genel Merkezinde yapılan toplantıda, Büyükelçi adaların Yunanistan'a ait olduğunu savunamamış, işgali kabul etmek zorunda kalmıştır.

7. EGE DENİZİ'NDE SEVR ANTLAŞMASI UYGULANIYOR :

*Yunanistan, Ege Denizi'ndeki adalarımızda vergi topluyor.

*Yunanistan, Ege Denizi Türk karasularında tekne ile dolaşan vatandaşlarımızı öldürüyor, tutukluyor ve yargılıyor. Erdoğan ve AKP Hükümetleri Yunanistan'a müzik notası bile veremiyor.

*Yunan Kara Kuvvetleri Türk topraklarında tatbikat yapıyor.

*Yunan Deniz Kuvvetleri Türk karasularında tatbikat yapıyor.

*Yunan Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri uçak ve helikopterleri Türk hava sahasında uçuyor.

*Yunan Cumhurbaşkanı, Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları ile Yunan askerleri ve Yunan vatandaşları, Ege'de işgal edilen Türk adalarına elini kolunu sallayarak ve pasaportsuz giriş ve çıkış yapıyor.

*Türk vatandaşları ise Ege'de işgal edilen Türk adalarına pasaportla giriş yapıyor.

*Başbakan Binali Yıldırım, İzmir Koyun Adası'na Yunan polisi ve gümrük kontrolünden geçtikten sonra pasaportla giriş yapıyor. Ege Denizi'nde Sevr Antlaşması uygulanıyor.

Bir gün öncesinden kamuoyuna duyuru yapılmasına rağmen Yunan Cumhurbaşkanı Pavlopoulos hiçbir engelle karşılaşmadan 07 Mart 2017'de Muğla Keçi Adası'na geldi.

8. ERDOĞAN SUÇLAMALARI ZIMNEN VE HUKUKEN KABUL ETTİ :

Görsel ve yazılı basın üzerinden, Tayyip Erdoğan'ın TCK 302'de tanımlanan vatana ihanet ve TMK (Terörle Mücadele Kanunu) 3'de tanımlanan terör suçu işlediğini defalarca beyan ettim.

Erdoğan yapmış olduğum suçlamalara karşı cevap vermemiş, verememiş, vermesi de mümkün değildir. Çünkü her şeyin belgesi var. Erdoğan'a son olarak 18 Mart 2017'ye kadar süre vererek 18 Ada ve 1 Kayalığı hangi gerekçe ile Yunan askerine teslim ettiğini sordum. Erdoğan, suçlamalara karşı sessiz kalmak ve sorulara cevap vermemek suretiyle vatana ihanet ettiğini ve terör suçu işlediğini zımnen ve hukuken kabul etmiştir.

Zımni ve hukuki kabul nedeniyle, bundan sonra Tayyip Erdoğan'a yönelik olarak vatana ihanet ile ilgili sıfatların söylenmesi, TCK 299 ve TCK 125 kapsamında dava konusu yapılamaz. Çünkü Erdoğan anılan suçları Başbakanlığı döneminde işledi ve suçlamaları kabul etti.

Türk Milletinin namusu vatan topraklarının Yunan askerine teslim edildiği 2011 Yılından beri tam 6 yıldır görsel ve yazılı basında gündeme gelmesine rağmen Cumhuriyet Savcıları tarafından konu ile ilgili soruşturma açılmamıştır. Konunun muhatabı olan İstanbul, Ankara, İzmir, Aydın ve Muğla Cumhuriyet Savcıları soruşturma açmamak suretiyle Anayasanın 10. Maddesinde tanımlanan "kanun önünde eşitlik" ilkesini ihlal etmiştir. TCK 309'da tanımlanan Anayasayı ihlal suçu, TMK 3'e göre terör suçudur.

9. ERDOĞAN VE AKP HÜKÜMETLERİNİN YAPTIKLARI YAPACAKLARININ GARANTİSİDİR :

Türkiye Cumhuriyeti'nin tasfiyesi hızla devam ediyor. Türk Milletinin namusu vatan toprakları Yunan askerine teslim edildi. Vatan topraklarını geri alacak olan TSK, Ergenekon, Balyoz v.b. kumpas davaları ile tasfiye edildi. Türkiye batıdan bölündü ve toprak kaybetti.

Şimdi sırada Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki vatan topraklarımızın BOP Projesi kapsamında İsrail askerlerine teslim edilmesi projesi var.

Erdoğan ve AKP Hükümetleri, 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığını Yunan askerine teslim ederken Türk toplumu farkına bile varmadı. Şimdi de 18 maddelik Anayasa değişikliği ile Doğu ve Güneydoğu'daki vatan topraklarının İsrail askerine teslim edilmesinin önü açılıyor. Erdoğan ve AKP Hükümetlerinin yaptıkları yapacaklarının garantisidir.

10. SONUÇ VE TEKLİFLER :

Mevcut durum itibarıyla 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı yani Türk Milletinin namusu vatan toprakları Yunan askerine teslim edilmiş, Türkiye Cumhuriyeti batıdan bölünmüş ve Anayasanın 3.Maddesi fiilen değiştirilmiştir.

Erdoğan ve AKP Hükümetleri döneminde, Cumhuriyet tarihinin ilk ve en büyük toprak kaybı yaşanmıştır. Osmanlı Devleti Sevr Antlaşması'nın 132. Maddesi ile Ege Adaları üzerindeki tüm haklarından vazgeçmesine yol açan genel bir feragat hükmünü kabul etmişti.

Sevr Antlaşmasını imzalayanlar ve Saltanat Şûrasında antlaşma hakkında olumlu oy kullananlar Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 19 Ağustos 1920'de vatan haini ilan edildi. Sevr Antlaşması TBMM'nin kuvvetli iradesi ve İstiklâl Savaşı sayesinde uygulanmadı.

Ancak yıllar sonra Erdoğan ve AKP Hükümetleri tarafından Ege Denizi'nde Sevr Antlaşması uygulanmaya başladı. Sevr Antlaşmasını imzalayanları vatan haini ilan eden TBMM, 2004'den beri Ege Denizi'nde Sevr Antlaşmasını uygulayan siyasetçiler hakkında hiçbir işlem yapmamıştır.

Anayasa'nın 74.Maddesinden kaynaklanan şikayet ve dilek hakkımı kullanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin;

*İvedilikle toplanarak, Yunan askeri tarafından işgal edilen 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı hakkında Genel Görüşme yapmasını,

*18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığını yani Türk Milletinin namusu vatan topraklarını Yunan askerine alenen teslim ettiğini, vatana ihanet ve terör suçu işlediğini zımnen ve hukuken kabul eden, Ege Denizi'nde Sevr Antlaşmasını uygulayan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, 19 Ağustos 1920 Tarihli TBMM kararı emsal alınarak KARAR VERİLMESİNİ,

*Vatana ihanet ve terör suçuna iştirak eden ve Ege Denizi'nde Sevr Antlaşmasını uygulayan başta Binali Yıldırım olmak üzere 2004'den bugüne kadar Başbakan, Dışişleri, İçişleri ve Ulaştırma Bakanlığı yapanlar hakkında, 19 Ağustos 1920 Tarihli TBMM kararı emsal alınarak KARAR VERİLMESİNİ,

Arz ve teklif ederim.

Saygılarımla,

İ M Z A L I D I R

Ümit YALIM

Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri



 
a45UyF587661-170727173803 Oraj Poyraz At 0raj.p0yraz@neomailbox.net 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2017/07/27  20:20 2  65  alelma@yahoogroups.com


 
--

Bir daha birama dokunursan dislerini agzina dokerim.

Charles Bukowski Sozleri / Heinrich Karl Bukowski / Bilge Sozleri

Said-i Nursi Kimdir?
Said-i Nursi 1873 yilinda Bitlis in Nurs koyunde dogmustur.
Kisa bir sure, Molla Mehmet Emin adinda bir hocada okumus ve bu adamdan aldigi yarim yamalak bilgilerle kendini erisilmez bir alim saymistir.
Sonradan yazdigi Risalelerinden de anlasildigi gibi, edindigi yetersiz bilgilerin buyuk bir deger tasidigini sanarak buyukluk taslamaya baslamis, suna buna rastgele sorular sorup mahcup etme cabalarina girismistir.
Gosterise ve riyaya cok duskun olmasi yaninda, hayalci de olan Said-i Nursi, kurmaya calistigi Medrese-tuz-Zehra adli medreseye yardim toplamak icin Istanbul a gitmis ve burada bir takim siyasi islere girismistir Ittihad-i Muhammed-i firkasinin kuruculari arasinda yer alan Nursi, bir ara akil hastanesin de yatirilmistir.
31 Mart saniklarindan biri olarak da yargilanan Said-i Nursi, her ileri adimin karsisina cikmis, Ittihat-Terakki ye, Jon Turklere ve Bati ya yonelenlere dusman olanlarin safina katilmis, Volkancilarin safinda turlu fesatliklar yapmaya calismistir.
31 Mart ta temel olan goruslerini, Divan-i Harp onunde tekrarlayan Nursi, bu goruslerini 1957 lerde de yaymaya cabalamistir.
Kurtulus Savasi nda bu savasin amacinin Halifeligi yasatmak oldugun sanarak savasi desteklemis, Durrizade Fetvasina karsi Anadolu hareketine katilanlari savunmustur.
Ama Ankara ya gidip de Mustafa Kemal le gorusunce, savasin gercek anlamini anlamis, karanlik emelleri icin bu savastan bir yarar saglamayacagini dusunerek harekete karsi cikmistir.
Ankara dan ayrilarak Van a gitmis ve orada Risale-i Nur adi altinda sacmaliklarla dolu kitapciklari yazmaya baslamistir.
Kurt isyani sirasinda Barla ya surgun edilen Nursi, daha sonra Kastamonu ya ve Emirdag ina surulmustur.
Sacmalikla yuklu kitapciklarini buralarda da yazmaya devam eden, ustelik bazi saf Muslumanlar gozunde bir Musluman kahramani olarak tanitmayi basaran Said-i Nursi, birbirinin tekrari olan 130 parca risale yazmistir.
Kitapciklarinin Kur an-i Kerim derecesinde oldugunu, hatta bazi risalelerin bircok surelerden daha veciz ve daha anlamli bulundugunu iddia etmekten cekinmeyen Said-i Nursi, 1960 yilinda Urfa da olmustur.
Said-i Nursi, carpik goruslerini dinimize mal etmek icin durmadan caba harcamis ve bu yolda ozellikle iki zumreden yararlanmistir.
Bunlardan biri; saf ve Muslumanligi gercek anlamiyla bilmeyen imanli zumre; oteki de, az cok her seyi kavrayan, bilen fakat menfaatlerini dinin de imanin da ustunde tutanlardan meydana gelen zumredir.
Nurculuk akimi, iste bu iki zumre arasinda yayilmis ve dinimizin de milletimizin de basina bela olan bir durum almistir.
Said-i Nursi, Nurculugu bu iki zumrenin omuzlari ustune kurmus ve olunceye kadar, hicbir din ve iman kaygisi tasimadan gelistirme cabasini gostermistir.
Bugun bazi saf Muslumanlar, Said-i Nursi nin gercek yuzunu bilmedikleri, bilemedikleri icin, onun Muslumanliga taban tabana ters dusen goruslerinin yayilmasinda, farkinda olmayarak rol almis bulunuyorlar.
Oysa Said-i Nursi nin gercek yuzunu, nasil bir riyakar oldugunu ve asagilik emellerini gerceklestirmek icin kutsal dinimizi nasil kendine alet ettigini bilseler, onun yaydigi karanlik akima yardimci olmaz, tersin karsi cikarlardi.
Amacimiz, Said-i Nursi nin kim oldugunu, gercekte neler yaymaya calistigini bu saf Muslumanlara anlatip onlari uyarmaktir.
Said-i Nursi yi kisaca anlatmak gerekirse soyle denebilir:
Said-i Nursi, karanlik emellerini gerceklestirmek icin dinimizi alet eden, gercekte dinin temel ilkelerine bile inandigi supheli olan, riyakar bir insan olarak yasamis ve hayatinin sonuna kadar bu tutumunu surdurmustur.

Derleyen: Osman Turkoguz
INANCLARA VE AKLA AYKIRI BIR YAKLASIM, NURCULUK.

Universite Tercihini Dogru Duzgun Yapin

24 Temmuz 2013

Yavas yavas universite tercih donemine yaklasiyoruz. Tercih yaparken dikkat etmeniz gereken bazi hususlar var. Oncelikle kataloglara sakin aldanmayin. Bir universite katalogunun iyi olmasi onu hazirlayan reklam ajansinin iyi oldugu hakkinda fikir verebilir, universitenin degil.

Maalesef pek cok universitemiz Slav irkindan mankenler getirtip cimlere yayilmis ders calisan ogrenci pozu verdirterek kataloglara koyuyor. Binlerce masum liseli de bu fotograflara aldanip o universiteleri tercih ediyor. Ama okula gelip o kizlari bulmak istediklerinde husrana ugruyorlar cunku onlar muhtemelen o sirada baska bir universitenin katalog cekimlerinde.

Zaten dikkatli bakarsaniz o resimlerdeki inanilmaz mantik hatasini gorebilirsiniz. Guzeller guzeli bir kiz elinde deney tupu guya laboratuvar dersinde... Boyle bir sey mumkun mu? O guzellikte bir kiz deneyle falan ugrasmaz, siniftaki herhangi bir erkege Canim su deneyi halledebilir misin, benim ojelerimi tazelemem gerekiyor demesi yeterlidir. Ben yillarca cok sayida kizin odevini, projesini yaptim, yeri geldi hocalara onlar adina not icin yalvardim. Ama karsiliginda hicbir sey alamadim. Hicbirine hakkimi helal etmiyorum, beni cok uzduler.

Gelelim hangi bolumu sececeginize. Asagidakileri okumadan bolum tercihi yapmayin.

FELSEFE

Bunlarin okula basladiktan bir iki sene sonra devreleri yaniyor. Birlikte misket oynadigim, komsunun bahcesinden erik caldigim cocukluk arkadasim yillar sonra bana evde salcali tost yaparken Acaba dunya diye bir yer aslinda yok mu, ya butun bunlar zihnimizde yarattigimiz bir yanilsamaysa dedi. Dunya var dedim. Kanitin ne? dedi. Tost yaniyor dedim. Bu bir kanit mi sence? dedi. Abi tost yaniyor dedim. Ve tost yandi. Sacmasapan bir soru yuzunden yemegimizden olduk.

MUHENDISLIK

Bu bolumde kiz ogrenci sayisi sifir ile bir arasinda degisiyor. Bunu bile bile muhendislik secmek nasil bir mantiktir anlamis degilim. Universiteye niye gidiyorsun ki o zaman? Erkek liselerinde bile daha fazla kiz oluyor.

ULUSLARASI ILISKILER

ISMI gercekten cok havali. Ama duragan bir sektor oldugunu da kabul etmek gerekiyor. Diplomat olma hayalleriyle bolume gelenler mezun olduklarinda genelde babalarinin isine geri donuyor. Bunun sebebi gayet net: Yeni ulkeler kurulmuyor. Elbette zahmetli bir is, bunun bayragini milli marsini ayarlamak gercekten kolay degil. Cok az insan yeni bir ulke kurmaya girisiyor.

Tabiatiyla uluslararasi iliskiler mezunlari bosta kaliyor.

HEMSIRELIK

EN cok istedigim bolumdu. Ogrencilerin tamamina yakini kiz oluyor. Eger akrabalar Hangi bolumde okuyorsun? diye sorduklarinda biraz utanmayi bastan kabul edersen guzel bir egitim hayati seni bekliyor. Elbette mezun olduktan sonra hemsirelik yapmak zorunda degilsin. Erkekten hemsire olmaz. Gecen ay hastaneye yattigimda bana erkek bir hemsire verdiler, yemin ederim tiptan sogudum.

PSIKOLOJI

Bu bolumu sececeklere tavsiyem once bir p$ikologa gorunmeleri. Her sey aslinda sende bitiyor cumlesini kurmak icin dort sene dirsek curutmeniz gerekmedigini oracikta anlayabilirsiniz.

ISLETME

TIBBI bitirdiginizde doktor, muhendisligi bitirdiginizde muhendis, eczaciligi bitirdiginizde eczaci, isletmeyi bitirdiginizde ise mezun oluyorsunuz. Mezun olmak da son yillarda tek basina yeterli gelen bir vasif degil. Isletme ogrencileri genellikle girisimcilik kulubu kurarlar ve cogunun egitim hayati boyunca yaptigi tek girisim bu olur.

COGRAFYA

BIR grup cografya hocasinin issiz kalmamasi adina cografyanin hala bilimden sayilmasi beni uzuyor. Ben bu kadar yerinde sayan, gelisime kapali bilim gormedim. Diger bilimlerde bir bulus, bir beyin firtinasi olur ama cografyada degisen bir sey yok. Karadeniz de daglar denize yillardir paralel, Ege hala girintili cikintili ve Italya sakin bir sekilde cizmeye benzemeyi surduruyor. Yani cografyada hicbir sey degismiyor ama cografya hocalarinin maaslari surekli degisiyor. Bugun 2 bin liraya yakin maas aliyorlar. Cok yazik.

http://beyinsizadam.net/
lukasaluka@gmail.com


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder