Savaş SÜZAL ABD seçim sonuçlarını şimdiden biliyor Hatırlarsanız geçmiş ve gelecek seçimler için kuşku duyduğumu yazmıştım. Washington’da geçenlerde bu konuda tüylerimi diken diken eden ve kuşkularımı doğrulayan bazı duyumlar aldım. Kaynağım Amerikalı bazı yetkililer. Wikileaks falan değil. Bir vesile ile söylediklerinin bende kalacağından emin olan, Amerikalı bazı üst düzey yetkilileri ile yakın bir tarihte yaptığımız bir sohbet sırasında duyduklarım beni dehşete düşürdü. Konumuz yaklaşan seçimlerdi. Amerikalılar öylesine emin ki kankaları Erdoğan’ın seçimi kazanacağından, hem de büyük fark atacağını söylüyorlardı. Hele hele hiç şans tanımadılar kaybetme olayına. Ben alternatiflere değindikçe kabullenmediler, bıyık altından da güldüler. Yalnız bu sözlerinin temelinde yaptırdıkları bir kamuoyu yoklaması mı var, yoksa bildikleri başka bir şey mi? Bilemiyorum. Düşünün seçime yaklaşık üç ay var ve Erdoğan’ın Amerikalı ağabeyleri Türk halkının nasıl ve kime oy atacağından çok emin. Daha halk sandık başına gitmeden seçimler için emin olmak, nasıl bir oyun acaba? Özür dilerim ama 1980 Kenan Evren darbesi öncesi ve sırasında Washington’dan yapılan açıklamaları hatırlattı bana. Acaba daha 2007 ve önceki seçimlerde oynanan bilgisayar oyunlarına mı güveniyorlardı? Ama onların en ufak tereddüt duymadan yaptıkları açıklamalar, Türk halkı için bence felaket habercisi. Zira, eğer ABD işbaşına getirdiği Erdoğan’ı bir dönem daha Türkiye’nin başında tutacaksa, anlaşılan ülkemin başına gelecek inanılmaz kötü şeyler var demektir. Bunların başında Türkiye’nin bölünmesinden tutun da bir katilin Meclis’e girmesine kadar bir dizi felaketi sayabiliriz. Hoş, ne yani memleketi hırsızlarla katiller paylaşırsa ne olurmuş da diyebilirsiniz? Aslında kimsenin bu hırsız ve katil sürüsüne bir şey demeye hakkı yok. Kucağındaki kız çocuğunun 15 yıl sonra üç karılı bir adama dördüncü karı olmasından çekinmeyen bir baba ile kendi kötü kaderini kızına nakletmekten eli titremeyen bir anneden ne bekleyebiliriz ki. Hele hele çocuklarının kendisi gibi işsiz kalıp dilenci kültürüne geçmesini isteyenlerden. Ülke parçalanacakmış. Parçalansın. Filistinliler için gözyaşı döken, Türkiye’de terör estirirken, Mısır’a önerilerde bulunan, darbelere karşıyım derken Mısır’da işbaşına gelen askerle tokalaşan birini benim halkım istiyorsa, benim söyleyecek ne sözüm olabilir. Ondan komut alırken sesi titremeyen bir askerin elinde savunacak toprağı kalmamış olsa ne yazar. Onlar için emekliliklerindeki yazlıklar çok daha önemli. Askerinin kafasına geçirilen torbanın hesabını soramayan bir komuta grubunun kimseyi komuta etmesi de yok demektir. Gelelim bugünlere ağlayan Türk basınına. Asıl işi haberciliği bırakıp yıllarca goygoyculuk yapan, iki büyük gazetenin genel yayın yönetmeninin ülke siyasetini parmaklayıp, çanak çömlek ve masa örtüsü ile gazete satan, patronları hükümetle iş bağlayan, mankenleri televizyoncu yapan bir basın zaten sakat doğmuştur ve bağımsız değildi. Aynı şekilde siyasi iktidar tarafından tayin ve terfileri yapılan bir adaletin, adalet dağıttığına inanacak kadar safdil değilim. Hukukçu olmayan en yüksek yargının başkanının bu sistemi dağıtma konusunda iktidarla işbirliği yapması, onun adaleti adil dağıtması konusunda kuşku yaratmaz mı? Yani biz aslında olmayan bir şeyin arkasından ahlayıp ofluyor, ağlayıp hayıflanıyoruz. Bizim elimizdekini çoktan aldılar. Şu anda olanlar malumun ilamı. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder