1.Büyük SELÇUKLU ve Büyük OSMANLI Projesi
by Uc Hilal
Yeni Devlete Doğru - Selman Kayabaşı
01:12:13 - 01:13:11
Muhafız, sayfa 158: "Biz (muhtelemen Türkleri kastediyordu), yeni yapılanmadan sonra, Ebu'l Hasan Harakani'nin emriye İslam'ı Batı'ya yaymakla vazifeli kılındık.
Aynı dönemde Gazneli Mahmut, Doğu'ya ve Hindistan'a sefer düzenlemekle görevlendirildi.
Teşkilat'ın Divan'la bütünleşmesi, dünya üzerindeki iktidar mücadelesine yeni bir boyut kazandırdı.
Çünkü Bizans'ın ve Moğollar'ın karşısına çok güçlü, yeni bir oluşum çıkmıştı."
Horosan'da Bistam'ın kuzeyinde bulunan Harakan köyünde miladi 963 (hicri 352) yılında doğan Eş-Şeyh Es-Seyyid Ebu'l Hasan Harakani Kars civarındaki savaşlarda miladi 1033 (hicri 425)'te şehit düşer.
Kars'ın 1064'te Alparslan tarafından Türk İslam şehri yapılmasından sonra yapılan Ebu'l Hasan Harakani Hazretleri türbesi O'nun manevi gücüyle Türk tasavvuf düşüncesini yaymaya devam eder.
01:16:52 - 01:26:40
Öncelikle eski Selçuklu ve Osmanlı bölgesine hakim olmak için, G8 ülkeleri Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında kendi kontrollerinde olan bir hilafet makamı inşa etmek üzereler.
Bunun için Cidde (Suude Arabistan) merkezli İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) alet edilmek isteniyor.
Bu örgüt 21 Ağustos 1969 tarihinde bir radikal Hristiyan'ın Mescid-i Aksa'yı kundaklamayı denemesinden sonra İslam ülkeleri başkanlarına kurdurulmuştur.
Sonra örgüt BM'de daimi olarak temsil edilmeye başlamıştır.
Bugün İslam alemini tek çatı altında toplandığı tek kuruluş sıfatına sahiptir ve 2005 yılında kurumda bir ilk yaşanmıştır:
İKÖ zirvesinde örgüt tarihinde ilk kez yapılan seçimle genel sekreter belirlendi ve oylamada Türk aday İhsanoğlu genel sekreterliğine getirildi.
Bu olaya Türkiye'yi temsil eden zamanın Dışişleri Bakanı Abdullah Gül "Reformist hareketler ve demokratikleşme teşkilatın içinden başlıyor" diye bir yorum yaptı.
Yanlız Suudi Arabistan kontrolünde ve böylece ABD, AB ve Rusya etkinliği altında olan İslam Konferans Örgütü (İKÖ) kesinlikle bağımsız bir hilafet makamı inşa edemez.
Suudi Arabistan Ehl-i Sünnet vel Cemaat düşmanlığı yapan Vehabi zihniyetinle yönetiliyor.
Türkiye'nin diyanet işlerinden sorumlu isimler öncelikle reformist ("ılımlı İslam" olarak tanımlanan) neo-sufi hareketlerine ve Vehabi zihniyetine yakın duran isimler.
Böyle bir kesimin hilafet makamı oluşturması İslam adına sakıncalıdır ve Ehl-i Sünnet vel Cemaat adına kabul edilemez.
Son İsrail saldırısı bir demokratik hilafet makamı hazırlamak için önemli bir hamle olarak görülmelidir.
Bugünlerde İKÖ üyelerini toplayıp, hilafet konusunu gündeme getirecektir.
Burda sıkıntı nedir??
Hilafet makamı demokrasiye tabi tutularak Vatikan Papa makamına benzetilmek isteniyor!!!
Evet!!!
"Hilafet kaldırılmamıştır!
Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) hilafeti kaldırmamışlardır.
Hilafet TBMM'nin muhtesinde kayıtlı kalmak üzere askıya alınmıştır.
Şimdide askıdan indirme zamanı gelmiştir."
Bu sözleri tersinden okursak, Selman Kayabaşı burda açık konuşamadığını anlarız!!
Ondan önce Sultan Abdülhamid'in bedduası hakkında yaptığı sözlerini doğru yorumlarsak, aslında hilafet yeniden Osmanlı Hanedan'ın en yaşlı mensubuna verilecek demek istediğini anlarız!!
Başka bir işaret varmı??
Selman Kayabaşı son kıtabında şöyle yazar: "Türk Silahlı Kuvvetler için "Peygamber Ocağı" tanımının daha sık dile getirilmesi, hilafet kurumunun bir gerçeklik olarak tartışmaya açılması, ülkeler arasındaki fiziki sınırlarla birlikte manevi sınırların da hızla kaldırılması, devletin, bugüne kadar küskün durmayı tercih ettiği Sultan Abdülhamid'le radikal bir şekilde barışması, Ermenisi, Kürt'ü, Arap'ı ile yeni bir kimliğin inşası, yeni sürecin getireceği önemli yeniliklerdir." (s.190, Sistemi Yeniden Kurgulamak)
Bugün ABD tarafından yarının halifeleri olarak hazırlatılan Türk ilahiyatcılar Said-i Nursi hazretlerin risalelerini bir çok yerde yanlış yorumluyarak o akıma sahte reformcu ve böylece dinci bir görüntü vermeyi başarmışlardır.
50 yıldır Nurculuk hareketini alet etmek istiyen dış ve iç güçler, yeni düzmece "Şeyh Bedreddin" vakası yaratmak üzere harekete geçmişlerdir.
Osmanlı devletin fetret devrinde yaşıyan düzmece şeyh'in anlattığı şeyler arasında en önemlileri Hıristiyanlığı ve Yahudiliği İslam diniyle eşit sayması, örneğin cennet cehennem konularında.
(akintarih.com/turktarihi/osmanli/bedrettin.html)
Asıl büyük sıkıntı nedir?
Şafii mezhebinden ve böylece itikadı mezhebi Eş'ari olan Said-i Nursi hazretlerini öncelikle Hanefi mezhebinden ve böylece itikadı mezhebi Matüridi olan Türklere gelmiş geçmiş en büyük alim olarak tanıtılması Türk milletine son 50 senede yapılan en büyük dini operasyon olmuştur.
Hanefi mezhebi mensubuyum diyen insanları Said-i Nursi hazretlerin yorumları hiç bir şekilde bağlamadığı halde, halen okutulup, gençlerimiz Matüridi mezhebinden uzaklaştırılmaya çalışılıyor.
Türk-İslam demek, Fıkıhta Hanefilik, Kelamda Maturidilik ve Tasavvufta Nakşibendi Yesevilik demektir.
Öyleyse Türk Okullarında neden halen Risale-i Nur okutulur??
Neden Pir-i Türkistan
2009 tarihinde İhsanoğlu'nun da mezun olduktan sonra akademik hayatına başladığı El Ezher Üniversitesi'nde "İslam dünyasında reformun geleceği Fethullah Gülen Hareketi ile karşılaştırmalı tecrübeler" başlıklı bir konferans düzenlenmişti.
Üç gün süren konferansın açılış konuşmasını yapan El Ezher Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Ahmet Tayyib, Gülen Hareketi'ni en başarılı ıslahçılardan biri olarak değerlendiriyordu.
"Günümüzde pek çok dini temelli hareket bulunuyor ancak bunların büyük çoğunluğu ya bir mezhebe, ya bir taifeye ya da siyasi bir amaca hizmet ediyor." diyen Tayyib orta yol çizgisinde hareket eden Gülen Hareketi'nin bunlardan tamamen farklı olduğunu ve hiçbir gündemi bulunmadığının altını çiziyor.
Gülen Hareketi'nin gerçek İslam'ı temsil ettiğini de vurgulayan Rektör Tayyib, hareketin din ve dünya arasında iyi bir denge kurduğuna işaret ediyor.
Tayyib, Ezher Üniversitesi'nin felsefesinin Gülen'e çok yakın olduğunu da belirtiyor.
(tr.fgulen.com/content/view/17908/11/)
Burda bu işlere bilerek veya bilmiyerek alet olanlara düzmece "Şeyh Bedreddin" vakası ibret olarak hatırlatılmalıdır.
Tarihimizde devletimiz fetrete düşmüş ve fitne yolunu bulmuş, sonunda önü kesilmiş ve yeni şahlanma gerçek olmuş.
Türkler özellikle 10.yy'dan itibaren kitleler ve devletler halinde İslam'a girmeye başlamakla, Türk-İslam Medeniyet sürecini de başlatmış oldular.
Bu medeniyet, Türklerin İslam'a girinceye kadar olgunlaştırarak getirdikleri Türk kültür birikim ve tecrübesi ile İslam dininin kaynaşmasından meydana gelmiştir.
Türkler, İslam'ın Fıkhi muhtevasını Hanefilik yorumundan, Kelam ile ilgili inceliklerini Maturidilik ekolünden ve Tasavvufla ilgili uygulama ve inceliklerini de en ilk ve en geniş çaplı olarak Yesevilikten öğrenmişlerdir.
Bu üç ekol incelendiğinde görülecektir ki, tarihi-siyasi ve daha da önemlisi sosyal-kültürel şartlar, Türkler arasında bunların yaygınlaşmasını gerektirmiştir.
Bu sosyo-kültürel arka plan nedeniyle teferruatta, üslüpta, bedii zevklerde ve gündelik hayatın akışında Türklerin mizacına özgü bir Müslümanlık teşekkül etmiştir.
Bu bir süreçtir ve sosyal değişme ve tekamül devam ettiği müddetçe bu da devam edecektir.
Fakat bu sürecin başlamasında, her üç kaynağın inceliklerine de vakıf bir kişi olarak, bunları bir bakıma Yesevilikte meczeden Hoca Ahmed Yesevi'nin müstesna bir yeri vardır.
Bu nedenle onun kurduğu, Hacegan tarikatın (bugünkü ismi ile Nakşibendi) kolu olan Yesevilik, Türk Müslümanlığının en önemli şekillendiricisi ve tecrübesi olarak değerlendirilirken, kendisi de Türk Müslümanlığının piri ve zirve şahsiyeti olarak görülmüştür.
01:34:02 - 02:02:47
Selman Kayabaşı Röportajı – 6 Mayıs 2010
SİSTEMİN BÜTÜN KURUMLARI YIKILIYOR
Selman Kayabaşı Röportajı – 30 Nisan 2010
BİR DEVRİMİN BAŞINDAYIZ
B.Eser: Şu halde şöyle söyleyebilir miyiz Teşkilat gerçekten var?
S.Kayabaşı:Evet.
B.Eser:Peki, gerçekten var olan bu Teşkilatla hayatının herhangi bir döneminde temas kurduğunu düşünüyor musun?
Hayatının her hangi bir döneminde Teşkilatın herhangi bir unsuru ile temas kurdun mu?
S.Kayabaşı:Evet.
...
-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Aglamak icin gozden yas mi akmali? Dudaklar gulerken insan aglayamaz mi? Sevmek icin guzele mi bakmali? Cirkin bir tende, guzel bir ruh Kalbi baglayamaz mi? Hasret;ozlenenden uzak kalmak midir? Ozlenen yakindayken hicran duyulmaz mi? Hirsizlik; para, mal calmak midir? Saadet calmak, muthis hirsizlik olamaz mi? Solmasi icin gulu dalindan mi koparmali? Pembe bir gonca iken gul dalinda solmaz mi? Oldurmek icin silah, hancer mi olmali? Saclar bag, gozler silah, Gulus kursun olmaz mi?... Victor HUGO . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder