21 Mart 2012 Çarşamba

POLITIK - Challenger kazası ve küresel kriz - Para nasıl basılır.

1.                   Challenger kazası ve küresel kriz

2.                 Para nasıl basılır?

3.                 Başka Haberler:

^ ^ ^Challenger kazası ve küresel kriz

28 Ocak 1986 tarihinde dünya havacılık tarihinin en trajik kazası gerçekleşir. Uzay Mekiği Challenger kalkışından 73 saniye sonra yedi mürettebatı ile havada infilak eder. Kazanın aydınlatılması için eski astronot Neil Armstrong'tan Boeing uçaklarını geliştiren mühendis Joseph Sutter'a kadar konusunda ülkenin en önemli kişilerinden oluşan bir komisyon oluşturulur. Rogers Komisyonu adındaki araştırma kurulunun en önemli ismi şüphesiz ki çağınen büyük teorik fizikçilerinden (kanımca en büyüğü) Richard Feynman'dır. 1965Nobel Fizik Ödülü sahibi olan Feynman, aykırı bilimsel kişiliğiyle daima ilham verici bir bilim insanı olabilmeyi başarmıştır.

Rogers Komisyonu kazanın nedeniyle ilgili raporunu 9 Haziran 1986tarihinde açıklar. Kazaya yakıt tankında yer alan küçük bir yuvarlak halkanın sebep olduğu belirlenir. Feynman'ın bulgusu da bu yöndedir ama komisyon raporu hazırlarken Feynman'ın tuhaf fikir ve araştırmalarını kullanmadıklarını ve rapora koymadıklarını belirtir. Bu şaşkınlık verici bir durumdur. Dünyanın en iyi fizikçisinin fikirleri neden rapor konusu dışında bırakılmıştır?

Davranışçı Finans'ın çığır açıcı kitaplarından  biri Jonah Lehrer'in Proust was a Neuroscientist (Proust bir sinirbilimciydi) adlı eseridir. Lehrer bu kitapta, bugün davranışçı finansın araştırma alanına giren sinirbilimi ile ilgili birçok bilimsel tespitin Fransız yazar Marcel Proust,Stravinsky veya Walt Whitman gibi sanatçılar tarafından yapıldığını anlatır. Bilimin köklerinin toplum içinde olduğuna işaret eder. İşte Feynman'ın tespitlerinin Rogers raporunda dikkate alınmamasının nedeni de burada saklıdır. Feynman birfizikçi gibi değil, risk yöneticisi gibi hareket etmiş ve çağının 30 yıl ötesindeki düşünce şekli, komisyondaki diğer bilim adamları tarafından algılanamamıştı. Dünyanın en ilham verici fizikçisi Feynman bir risk yöneticisiydi. Ve 1986yılında NASA'da yaptığı araştırmalarda sadece Challenger'in düşüş nedenini değil, aynı zamanda 2007 yılında başlayan küresel finansal krizin nedenini de tespit etmişti.

Feynman'ın dehası

Feynman raporun hazırlama döneminde gruptan ayrı bir çalışma şekli benimser. Uzay mekiğinin karmaşık çalışma yapısını ve patlama anını bir ilkokul öğrencisinin anlayabileceği tanımlamalarla televizyondan tüm dünyaya anlatır. Feynman'ın kendi araştırmaları sonucu ortaya çıkardığı en önemli sonuç NASA'daki mühendisler ile üst düzey yöneticiler arasındaki iletişimsizlikti. Feynman kişilerle yaptığı görüşmelerde üst düzey yöneticilerin uzay mekiğiyle ilgili en temel kavramları bile hatalı bildiklerini ve konulara hakim olmadıklarını görmüştü.

Feynman, üst yöneticilerden mekiğin büyük bir kazaya uğrama ihtimalinin yüzbinde bir olduğunu öğrenir. Feynman bu orana gülümseyerek şu karşılığı verir: "Bu çeşit bir risk değerlendirmesi kazadan sonraki 274 yıl içinde her gün uzaya yeni bir mekik göndermek ile aynı olasılık değere eşit. Peki öyleyse kaza nasıl gerçekleşti?"

Feynman, mekiğin büyük bir hasara uğrama olasılığından geri giderek her bir küçük parçanın başarısızlık riskinin ne olduğunu araştırır. Aldığı cevaplar yüz milyonda bir şeklindedir. Feynman böyle bir sayının bilimsel kesinlikle hesaplanmasının mümkün olmadığını söyler. Bu durumda mekiğin yüz binde bir olarak ölçülen düşme riski iyi niyetli bir yönetim yaklaşımından öteye bir şey ifade etmeyeceğini düşünür. Yani rakam çılgın bir hayaldir. Ona göre mekiğin düşme ihtimali yüzde birdir.

Feynman bu kez mühendislere aynı soruyu sorar: "Mekiğin düşme ihtimalinedir?" Mühendislerin cevabı ellide bir ile yüzde bir arasında değişir şeklindedir. Feynman mühendislerden gelen cevapla hem kendi olasılığının doğru olduğunu, hem de yöneticilerin mühendislerle görüş alışverişinde bulunmadığını anlar. Ona göre kaza bilimsel değil ahlaki bir başarısızlıktır. Risk rakamları sadece halkı rahatlatmak için kullanılmaktadır.

Feynman, bir şeyin özünü anladıysak onu her düzeyde anlayabiliriz demişti. Yıllar önce Challenger kazası için ortaya koyduğu gerçekler 2007yılında başlayan ve hala devam eden finansal krizin de nedenini açıklamaktadır: Risk yönetimindeki başarısızlık!

Son derece karmaşık finansal enstrümanların, bilimsel olduğu savunulan matematiksel risk yönetim teknikleri ile yönetileceği düşünülmüştü. Her enstrüman için milyonda hatta milyarda birlerle gösterilen olası başarısızlık rakamları sunulmuştu. Halka ilişkiler bu bol sıfırlı rakamları insanlara sıfır riskli olarak göstermişti. İnsanlar, tarafımca "sıfırlama etkisi" adı verilen bir efekt ile etkisizleştirilmişti. 9,98 rakamının 10'a yuvarlanması gibi milyonda birlerle ölçülen olası başarısızlık rakamları sıfıra yuvarlanmış ve sıfır olarak algılanmıştı. Bir ayının sizi ısırma ihtimali milyonda birdir dendiğinde bunu sıfır olarak algılamayacak insan pek yoktur herhalde. İşte, bu algılamanın sonucunda  tarihin en büyük finansal krizi yaratılmıştı.

Öte yandan risk yöneticilerinin tıpkı NASA'daki yöneticiler gibi gerçeklerden haberdar olmadığı, ürünlerin doğalarını ve gerçekte ne tür riskler yaratabileceklerini bilmedikleri ortaya çıkmıştır. Liar's Poker adlı kitapta hikayesini öğrendiğimiz ve mortgage finans sisteminin babası (godfather) olarak kabul edilen Salomon Brothers adlı eski bir yatırım bankasının başkan yardımcısı Lewis Ranieri, yıllar sonra verdiği bir demeçte, mortgage bonoları ile ilgili olarak, tarihin en büyük iskambilden kalesini keşfettiğimiz hiç aklımıza gelmezdi demişti. Sanırız bu örnek risk yönetimindeki algılamanın nasıl olduğunu göstermeye yetecektir.

Feynman'ın bulguları Rogers raporunda kullanılmamıştı. Jonah Lehrer'inyukarıda anılan kitabına atfedersek çünkü o bir risk yöneticisiydi. Hem de ekonomi tarihinin en ileri görüşlü risk yöneticisi.

^ ^ ^Para nas1l bas1l1r?

Aşağıdaki yazı "Finansal krizin
Gizli Doğası: Maça Kızı Efekti"
adlı kitabımdan alınmıştır…

Bugünlerde herkes büyük merkez bankalarının piyasaya para sürüp sürmeyeceğini konuşuyor. Paranın piyasaya sürülmesi herkes için gizemli bir konudur. Acaba kriz dönemlerinde para nasıl basılır?

Merkez bankalarının, ekonomilerin durgunluğa girdiği dönemlerdeki en önemli silahı faiz oranlarıdır. İngiltere örneğine bakarsak, faiz oranları %1'in altına düşürülerek piyasalara daha fazla paranın akması ve ekonominin yeniden canlandırılması düşünüldü. Fakat her zaman istenileni veren bu küçük numarafinansal kriz döneminde işlemedi. Çünkü kriz oldukça derindi.

Mutlaka birşey yapılmalıydı. Sıfıra düşen faizlerin hayata döndüremediği ekonomiyi ateşleyecek bir mekanizma bulunmalıydı. Acaba bu 5'lik, 10'luk, 20'lik şeklinde basılan nakit para olabilir miydi?

Bu yeterli olmazdı. Bundan daha fazlası gerekliydi. O da Quantitative easing'ti yani parasal gevşeme.  QE politikası, mevcut olan paradan daha fazlasını ekonomiye sürmek anlamına gelmektedir. Ama ekonomiye sürülen para nakit para değildir. Bu işlem tamamen elektronik ortamda yapılmaktadır.

Finansal krizin uçurumun eşiğine getirdiği bankalar, varlıklarını Merkez Bankalarına satarlar. Bu varlıklar, konut kredilerinden şirket tahvillerine, mortgage bazlı menkul kıymetlerden diğer alacaklara kadar her çeşit bilanço aktifi olabilir.Merkez bankaları bu varlıkların bedellerini, kasalarında olmayan parayla öder.Yani elektronik transferlerle. Daha basit bir benzetmeyle söylersek, "havale yaparak".

Bu işlem iki taraflı bir etki yaratarak piyasayı rahatlatır. Bir yandan bankaların varlıklarını likide dönüştürerek faaliyetleri sürdürme olanağı verirken, diğer yandan bankaların merkez bankalarında yer alan nakit rezervlerinin, bankalar tarafından çekilmesinin önüne geçer. Akla gelebilecek en başarılı takas yapılarak, finansal zincirin en kritik halkası olan bankaların nefes alması sağlanır. Likiditesi artan bankalar tekrar kredi vermeye başlar. Bankalar arası piyasaların da işlerlik kazanmasıyla, uzun dönem faiz oranlarının düşük seviyelerde kalacağı öngörülebilir. Birbirlerine kredi vermeye başlayan bankalar zamanla müşterilerine de kredi vermeye başlayacaklar ve böylece bireylerin harcama eğilimleri yeniden artacaktır.

QE'nin nasıl işlediğini daha basit bir hikayeyle şöyle anlatabiliriz. İyi kalpli bir bakkalın camının kötü bir çocuk tarafından kırıldığını düşünelim. Bu olaya şahit olanlar için gerçekten üzücü bir durumdur. Çünkü bakkalın bu camı tamir ettirmesi için para harcaması gerekecektir. Bakkalın camı tamir ettirdiğini ve camcıya, hikayede söylendiği gibi 6 frank verdiğini düşünelim. Camcı işini büyük bir zevkle yaparken akşam çocuklarına bu parayla güzel bir pasta alabileceği için de mutludur. Camcı 6 frankı fırıncıya verir. Fırıncı, parayı aldığı için sevinecek ve o da bu parayı doğal olarak başka bir yerde harcayacaktır. 6 frankın yolculuğu böylece sürüp gidecektir. Sonuca gelirsek; camın kırılmasının yarattığı zararın giderilmesi için harcanan para, ekonomik aktivitelerin yeniden canlanmasına neden olmuştur. İşte bakkalın harcadığı para QE'dir.

Baştaki İngiltere örneğimize dönersek, ülkedeki toplam para arzının 1,95 trilyon £olduğu hesaplanıyor. Bunun sadece 50 milyar £'u nakit (cash) para, kalanı ise yatırım ve mevduat hesaplarındaki kaydi paradır. Peki, nakit para ile hesaplardaki para arasındaki oransal farklılık risk yaratmaz mı?

Dünyanın hemen her ülkesinde, İngiltere'deki gibi nakit paranın toplam paraya oranı çok düşük seviyelerdedir. Güven duyulduğu sürece bu durum risk yaratmaz. Tam tersi, toplam para arzı kadar para basılmaya kalkıldığı anda hiper enflasyon geliyor demektir. Bunu deneyenlerin matbaalarda yarattıkları kupürlere birkaç örnek vererek bitirelim:

Ø Almanya (1923); 100.000.000.000.000.000 Mark(100 trilyon)

Ø Brezilya (1942); 2.750.000.000.000.000.000 Real(2,75 kentilyon)

Ø Macaristan (1946);400.000.000.000.000.000.000.000.000.000 Pengo (400 oktilyon)

Ø Zimbabve (2009); 100.000.000.000.000 (100trilyon)

 

^ ^ ^Başka haberler:

·                     Piyasalar geleceği görebilir mi?

·                     Vade: Paranın ve duyguların zaman değeri

·                     Ekonominin yeni ba_rol oyuncusu: 0rrasyonel!..

·                     Para ne değildir?

·                     Bir ekonomist ve siz için tasarruf neden aynı _ey değildir?


-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Bir insanın ilk işi nedir? Cevap açık, kendisi olmak. Tevfik FİKRET . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ Dinlerin kitaplar1n1; Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir. Nikola Tesla 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder