22 Mart 2012 Perşembe

POLITIK - Neymiş bu butik devlet, öğrenelim...


Neyse okudum, öğrendim ve rahatladım.
Türkiye butik devlet değil tam tersine meğer dünya devi bir imparatorlukmuş!..
Sevindim.


CAN ATAKLI

Saklayınca terör bitmiş olmuyor

BDP'nin Nevruz'u erken kutlama talepleri reddedildi.

Buna rağmen İstanbul başta olmak üzere özellikle Güneydoğu'da pek çok kent savaş alanına döndü.

Pazar gününden bu yana birçok merkezde çok gergin saatler yaşanıyor.
Sokaklar barut fıçısı gibi.

Bu haberler medyaya çok yansımadı.

Gazeteler ve televizyonlar bu gergin anları alt sıralarda ve sanki çok basit olaylarmış gibi duyurdu.

Nedeni basit:

Başbakan Erdoğan kimi şiddet olaylarının büyütülmesini istemiyor.

Bu haberlerin terörün reklamını yaptığını ve bir tür teröre dolaylı destek olduğunu söyledi.

Medya da uyarıyı dikkate aldı, bu tür haberleri artık büyütmeden yayınlıyor.

Peki bu bir çare mi?

Günlerdir sokaklarda binlerce insan var.

Bombalar patlıyor, gaz bombaları atılıyor, ara sıra silah sesleri duyuluyor, taşlar, şişeler, molotof kokteylleri, maytaplar havada sağanak yağmur gibi uçuşuyor.

İnsanlar yaralanıyor.

Ahmet Türk gibi ılımlı bir Kürt lider kendi iddiasına göre polisler tarafından tartaklanıyor.

Bütün bu haberler elbette medyada yer alıyor, ama sanki basit birer trafik kazası niteliğinde çoğu.

Medya iktidarın talebi üzerine böyle davranınca terör bitecek mi?

Teröristler reklam yapamamış mı olacak?

Bu çağda haber saklamanın olanağı var mı?

Terör eylemlerini saklama iktidarın bu konudaki beceriksizliğinin bir sonucudur.
Siz bir "Kürt açılımı" yapacaksınız, bu uğurda terörist liderlerle gizli toplantılara katılacak pazarlıklara girişeceksiniz, bir takım sözler vereceksiniz, televizyonlarda her gece Türklüğe hakaretler edilmesine "ama barış gelecek" bahanesiyle göz yumacaksınız, anayasayı bu amaçla yeniden yazmak için adeta beyin yıkar gibi propaganda yaptıracaksınız, buna rağmen terör eylemleri azalmayı bırakın giderek azgınlaşacak.

Bunda bir yanlışlık yok mu?

Elbette var.
Bunun hesabının sorulmaması, yapılan yanlışların sorgulanmaması içinse en kolay yol seçiliyor ve yaşanan acı gerçekleri halktan saklama yoluna gidiliyor.

Terör olaylarını güya sorumlu davranarak "yok gibi" göstermek kısa süreli bir çaredir.

Kısa süreli çareler bir gün dönüp sahibini vurur.
Bunu da unutmamak gerek.

*****

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

*****

Butik devlet

Başbakan yeni bir deyim kazandırdı.
"Butik devlet değiliz" dedi Afganistan'da asker bulundurmamıza yönelik eleştirilere.

Şimdi herkes birbirine soruyor "Butik devlet nedir?" diye.

Çok basit.
Başbakan bugüne kadar "demokrasi oyununa kanarak" kendisine destek veren, maskeli faşistlere söylüyor bu sözü.

Bu maskeliler şimdilerde yine güya demokrasi için Başbakan'ı ağır sözlerle eleştiriyorlar ya, işte onlara cevap.

Başbakan diyor ki "Demokrasi benim dediğimdir.
Sizin söylediğiniz ancak butik niteliktedir.
Haktı hukuktu sizin dediğiniz gibi değil, benim dediğim gibidir.
Beni benim istediğim gibi desteklerseniz sizi adam yerine koyarım."

İşin özü budur.

Bu maskeliler belli ki daha çok dayak yiyecekler.

*****

NECATİ DOĞRU

Butik devlet!

Veresiye satış!

Gazeteler, "hangisi benim babam" diye tabutlara koşan öksüz kalmış çocukların haberleriyle doluydu.
Annelerin göz pınarları acıdan kurumuştu.

Soruluyordu elbet.

Ne işimiz var Afganistan'da?

Cevap cenaze gönü geliyordu.

Türkiye "butik devlet" değil.

12 askerin cenazesinin kalktığı gün, dilimize yeni bir "devlet tanımı" da kazandırıldı.
Butik devlet değilsek; "çarşı devlet" sayılmalıydık.
Derin devlet, kerim devlet, garson devlet, ezen devlet, buyuran devlet, dalgacı devlet, hortumcu devlet, zalim devlet, kollayıcı devlet diye her kesin kendi meşrebine (mizaç, huy, ahlak ve ideolojisine) göre çeşitlendirip söylediği adlara "Türkiye butik devlet değil" söylemi de eklenmiş oldu.

Butik devlet!

Eti belli, budu belli!

Afganistan'a gidemez.

Bu ülkeye asker yollayan devletler; "bütün dünyayı, ucuz hammade alacak, pahalı mal ve para satacak büyük bir çarşı gibi düşündükleri" için Afganistan ile Pakistan'ın yer aldığı bu büyük havzada "egemenlik mücadelesine" giriyorlar.

Emperyal (çarşı) devlet oluyorlar.

Xxx

ABD, Çin, Rusya, Hindistan, "Afganistan-Pakistan büyük havzasında" egemen olmak için askeri, teknolojik, diplomatik, kültürel ve ekonomik güçleriyle bilek güreşine girmiş durumdalar.

Afganistan'da ne var?

Büyük ulu dağlar var.

İnanmış insanlar var.

Eğitimsizler, yoksullar.

Sadece afyon üretebiliyorlar.

Türkiye de Afganistan'da "afyondan pay kapmak" için orada bulunuyor değil.
Söz konusu olan zaten "Afgan afyonu" değil; Orta ve Güney Asya'daki çok sayıda ülkenin zengin hammadde kaynakları ile tüketim malına aç pazarlarına hakim olmak için stratejik bir üs olan Afganistan'da egemen olmak isteyenler; asker bulunduruyor.
Zaten emperyal düşünceye göre ordular "ülkelerinin zenginleşmesi için" vardır.

Demek ki, Türkiye emperyal oldu.

Türkiye'nin fazla sermayesi var!

Dünyaya sermaye ihraç ediyor.

Türkiye üstün teknoloji üretiyor!

Pahalı teknolojik mallar satıyor.

Orta ve Güney Asya'nın ucuz hammaddelerini alıyor, Türkiye'deki ya da işçi ücretlerinin çok ucuz olduğu başka ülkelerde kuracağı fabrikalarda işliyor, dünyaya pazarlıyor.

Gerçek bu mu?

Hiç böyle değil.

Xxx

Türkiye'nin kendisi yüksek faizler verip dışardan sıcak para bularak, dış borcunu sürekli artırarak, yüksek kar transferini kabul edip dış sermaye çağırarak, sattığından (ihracat) çok alarak (ithalat) kendini emperyal ülkelere sömürtüyor ve bu sayede "balonlu ekonomisini" ayakta tutuyor.

Türkiye dış fazla vermiyor.

Çin'in, Almanya'nın, Japonya'nın, Rusya'nın tersine Türkiye dış açık veriyor.
Yüksek teknolojiye dayalı pahalı ürünler de üretemiyor.
Afganistan'dan 12 şehidin cenazesinin geldiği gün gazetelerde; "Türkiye ithal ettiği mallara parayı peşin ödüyor, kendi mallarını veresiye satmak zorunda kalıyor" diye haber vardı.
Aldığı ile sattığı arasındaki fark da hep açılıyor.

Biz butik değilsek neyiz?

Niçin öldü 12 asker?

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

 

--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Sic transit gloria mundi Iste dunyanin ihtisami boyle geciyor. (yeni Papa ilan etme torenlerinde soylenir)  Latin Atasozu   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/  Dinlerin kitaplar1n1;  Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder