14 Mart 2012 Çarşamba

POLITIK - Bekir Coşkun : Ve Dün Adaleti Yaktılar...

ONUNCU KÖY

Bekir Coşkun

Ve Dün Adaleti Yaktılar...

1938... Dersim olayları zamanaşımına uğramadı...

Badem soruyor hesabını...

1945’te savaş yıllarında ekmeğin karne ile verilmesi zamanaşımına uğramadı...

Karne mühürlü sararmış nüfus cüzdanları zulasında, arada bir çıkartıp gösteriyor...

27 Mayıs 1960, zamanaşımına uğramadı...

12 Mart 1971, zamanaşımına uğramadı...

*

Kenan Evren evde yargılanmayı bekliyor...

33 sene geçti...

Zamanaşımına uğramadı...

*

Ama 19 yıl önce 35 kişiyi otel odalarına doldurup yakanların suçları zamanaşımına uğradı, dün dava düştü...

Başbakan “Memleketimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” dedi...

Sanki okul açtı...

Ya da sanki hastane temeli atıyor...

*

Madımak suçlularını savunanların avukatlarının tümü AKP’den milletvekili oldular...

Firardaki suçlular yakalanamadı...

Bu arada karakola gitti, iyi hal kâğıdı aldı, ehliyet çıkarttı, araba aldı...

Sonra sıra geldi evlenmeye...

Kalanları Almanya’ya kaçtılar... Malum Almanya’da dindarları dolandırmaktan arananlar Türkiye’ye kaçıyorlar... Türkiye’de insanları yakanlar Almanya’ya tüyüyorlar...

Kesiştikleri nokta ise; iktidarın kanatlarının altı...

*

Ve dün adalet yandı...

İnsanları otel odalarına doldurup ateşe vererek yakanların “insanlık suçu işlemedikleri” karara bağlandı...

Dava düştü...

Sevgili, hâlâ o can ozanın resmini bağrına basmış, hukukun merhemini bekliyordu mahkeme kapısında...

Polisler gelip dağıttılar...

Coplar ve tekmeler indi...

Yerde bir kırık çerçeve ve gülümseyen sevgili kaldı...

*

Buraya kadar normal yazabildim yazımı...

Burada...

Bilgisayarın üzerindeki ellerim yumuldu... Gözlerim harfleri seçemez oldu... Parmaklarım klavyedeki harfleri bulamadı...

Bağırdım...

Çağırdım...

Ağladım...

19 yıl öncesinden gelen alevler yeniden yükseldi...

Perdeleri tutuştu odamın...

*

Canları odalara kapatıp sevinç çığlıkları ile yakmanın “insanlık suçu” olmadığını mahkeme kararına bağladınız ya...

Keşke insan yakmayı “insanlık onuru” da saysaydınız utanmadan...

 bcoskun@cumhuriyet.com.tr 

 

BAZI ALINTILAR ;

Cüneyt Arcayürek – “ Bu Kafalarla Uzlaşma?..” ; “… Günlerdir medyada komisyonda muhalefet ile iktidar arasındaki sokak kavgalarını andıran çatışmalar geniş yer alıyor. Kim bu kavga edenler? Milletin vekilleri!. Lakin milletin vekilleri ulusun sosyo-ekonomik sorunlarına çare arayacakları, çözüm üretecekleri yerde, kavgalarla, küfürlerle sanki görevlerini bir başka anlamda yerine getirmeye çalıştıkları izlenimi vermeye çalışıyorlar... Kavgacı, bireyleri birbirinin boğazına sarılan, küfürbaz bir ulusun temsilcileri olduklarını kanıtlamak mı istiyorlar diye bir sorunun akla takılmasına hizmet ediyorlar…..İktidarın ben ne dersem odur kafasına karşın, muhalefet elbette bu kafaya ve bu kafanın ürünü zorbalığa karşı çıkmayı görev biliyor.......Son günlerde kimi konularda inanılması güç, örneğin bu kadarı da olmaz diye nitelenebilecek sonuçlarla karşılaşılıyor. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın desteğiyle 15-29 yaş arası 10 bin 174 gençle “Türkiye’nin Gençlik Profilini” çıkarmış.  Ankete katılan gençlerin en çok hayranlık duyduğu lider RTE imiş…. RTE’nin -bu anket sonuçlarına göre- on yılda yetiştirdiği gençler: En çok “Kurtlar Vadisi’ni” izliyor. Spor yapmıyor. Arabesk dinliyor ve gazete okumuyor! RTE’nin yaratmak istediği gençlik bu!”

Hikmet Çetinkaya – “ Yargıya Güven Kaldı mı?” ; “….Ergenekon’da, Balyoz’da yüzlerce general, subay var... Ortada bir oyun! Kuşatılmış, ele geçirilmiş, güç olmuş bir polis, yargı yok mu?...Yalan dolan belgeler artık ortaya çıkmıştır ve bu bir gerçektir…..Daha dün Ahmet’i ve Nedim’i “darbeci yapanlar” acaba bugün ne yazacaklar, merak ediyorum.Bunların yüzleri manda gönünden olduğu için utanmazlar!Bir öç alma duygusunun toplumu ikiye böldüğünü görüyorum...Yandaş, dindaş, liboş kim varsa kendileri gibi düşünmeyen gazetecileri, aydınları, bilim insanlarını bir terör örgütüne bağlamak için “muhbir yurttaşlığa” soyunmuş…… Gammazlamanın adı “gazetecilik” oldu günümüzde......Ve dün Sivas katliamı zamanaşımına uğradı, bir insanlık suçuna zamanaşımı uygulandı; Ankara Adliyesi önünde toplanan 3 bin kişiye polis gaz bombası attı.......”

Orhan Birgit – “ 106-4 = Yetmez Ama Evet” ; “…….Bu tür politik davalarda görev alan cumhuriyet savcıları ise bir başka özel yetkili ağır ceza mahkemesinde görevli iken Sayın Zekeriya Öz’ün söylediği gibi, “Polis fezlekeleri bize gönderiyor. Biz de o fezlekeleri iddianame haline getirip davayı açıyoruz” sözleri ile perde gerisini adalet tarihimizin kayıtlarına geçirerek yüklenmiş oldukları ağır sorumluluğu paylaşmak istiyorlar. Terörle Mücadele Polisi kimden alıyor o arama, kovuşturma ve gözaltına alma görevlerini? Siyasi iktidar söylenildiği gibi bu tür faaliyetler için “cemaat” denilen görünmeyen gücü mü yetkili kıldı? …Artık herkes çok iyi bilmelidir perde gerisinde bugünkü siyasi iktidarın olduğunu. Ve o iktidarın sözcülerinin timsah gözyaşları ile bu tür davalardan zarar gören vicdanlı yurttaşları kandırmaya çalıştığını da……”

Mustafa Sönmez – “ Ucuz , İtaatkâr, Hatta Dindar…” ; “…….Bilin bakalım, şu cümleler nerede yer almaktadır; “Ortaöğretimdeki okullaşma oranı yüzde 93.3’e yükselmekle beraber, bölgesel farklılıklar önemini korumaya devam etmektedir… Ortaöğretime geçiş oranları erkeklerde yüzde 85.3 iken kızlarda bu oran yüzde 82.9’dur. İlköğretimden mezun olan ve ortaöğretime geçiş yapan kızların oranının düşük olması, ortaöğretimde okullaşma oranlarında cinsiyetler arası fark yaratmaktadır.”  Nerede yer almış olabilir bu cümleler? …….Bu değerlendirmeler AKP hükümetinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Bakanlar Kurulu’nun altına imza attıkları 2012 Yılı Programı’nın 205’inci sayfasında yer alıyor. Aynı programın hiçbir yerinde 4+4+4 türü bir niyetin ne gerekçesi, ne de “tedbir”i yer almaktadır. Peki nereden çıktı bu niyet? …Dindar gençlik, dindar kuşak beyanı… Kimse eğip, büküp saptırmasın. Eğitime ilişkin bu hamle, tamamen AKP’nin muhafazakârlaşma (yoksa gericileşme mi demeliydik?) projesinin devamıdır……Üçüncü dört yıla, yani liseye başlarken çocuklar, ortaokuldan aldıkları seçimlik derslerle devam edecekler. İsterlerse okula gitmeleri de gerekmiyor, “açık lise” opsiyonları var. Erkenden “işgücü” haline gelecekler…….Ortaya, her ücrete her koşula razı öyle bir işgücü dökülecek ki, Çinliler, Hintliler bile kıskanacak bu bol işgücünü. Oraya giden yabancı sermaye, bu genç işgücüne yaptıracak işlerini……”

Mine G. Kırıkkanat – “ Biçer Döver, Seven Boğar” ;  Çocukları çok seviyorlar. Her aileden en az “üç çocuk” istiyorlar. Üçten fazlası, beslenemeyeni, sokağa atılanı, elma çalanı, taş atanı hapse tıkıp, dayakçı ve tecavüzcülerin sapık iradesine teslim ediyorlar. Suç ortaya çıkınca sorumluların “yerini değiştirmekle” yetinip, suçu ortaya çıkaran habercileri tutukluyorlar. İşte Pozantı.  Ama öteki çocuklara çok değer veriyorlar.  Kızlar, âdet görmeden başını bağlayıp mümine, oğlanlar, sesi bozulmadan hafız olsun diye 9 yaşa ayarladıkları “eğitim” yasası yapıyorlar.  Hepsini Müslüman ve kindar, biçimliyorlar. …Çok sevdikleri çocuklara nasıl Müslüman ve kindar olunuru da, onları eğitmek için tekme tokat atarak, muhalif vekil döverek geçirdikleri yasayla gösteriyorlar.  İtaat emrettikleri gençliğe, emre itaat uğruna zorbalık yapılabileceğini öğretiyorlar.  Zaten itaat etmeyen, zorbaya ve zorbalığa karşı yürüyen, konuşan, pankart açan, yumurta atan ve protesto eden gençliği de gazlıyor, dövüyor, hapse tıkıyorlar…..Çünkü özgürlükten korkuyorlar. Özgür söylem, çıkarsız inanç, bağımsız düşünce, kadına erkeğe eşit insanlıktan nefret ediyorlar.  Çocuklar gençler çağdaş eğitilir, yurttaş olur, hesap sorar, sen kimsin der, hakkını savunur, diye ödleri kopuyor…..”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder