15 Mart 2012 Perşembe

POLITIK - Kürtçülerin ve Fethullahçıların yalanlarını belgelerle çürütüyoruz!

(http://www.turksolu.org/261/erdem261.htm)

Kürtçülerin ve Fethullahçıların yalanlarını belgelerle çürütüyoruz!

Varan 1: İsyanın lideri Seyit Rıza bir tarikat şeyhi ve aşiret reisiydi

Kendisine solcuyum, ilericiyim, sosyalistim diyen bir insanın Dersim isyanını savunması kadar komik bir şey olamaz.
Çünkü Dersim isyanı kesinlikle bir halk hareketi ya da ilerici bir ayaklanma değildir.

İsyanın lideri Seyit Rıza, Dersimli bir aşiret reisidir.
Ve Atatürk Dersim'deki aşiret yapısını ortadan kaldırmak istediği için ayaklanmıştır.
Seyit de zaten bir isim değil, Peygamber soyundan gelen Şeyh anlamında yerel bir dini ünvandır!
Anlayacağınız, Dersim isyanı, bir derebeyinin, bir dini liderin, bir tarikat şeyhinin, bir aşiret reisinin Atatürk Cumhuriyeti'ne karşı ayaklanmasından başka bir şey değildir.
Bu anlamda Menemen ayaklanmasından hiçbir farkı yoktur.

Varan 2: İsyancılar Fransız işbirlikçisiydi

Bütün diğer Kürt isyanları gibi Dersim isyanı da emperyalistlerin kışkırtma ve desteğiyle başlamıştır.
Nasıl Şeyh Sait isyanı Musul-Kerkük meselesinin görüşüldüğü bir dönemde İngilizler için bir koz olduysa, Dersim isyanı da Hatay meselesinin tartışıldığı bir dö­nemde Fransızlar tarafından kullanılmıştır.
Nitekim, isyancıların üzerinden Fransız ordusuna ait silahlar çıkmıştır.
Elebaşlarından Nuri Dersimi de, isyan bastırılınca Fransız mandası altındaki Suriye'ye kaçmış ve Fransız Hükümeti'nin koruması altında yaşamıştır.
Bugün "Dersim'de katliam yaşandı" yalanlarının da AB koruması altındaki sempozyumlarda dile getirilmesi bu nedenle bir tesadüf değilir.

Varan 3: Seyit Rıza İngiltere'den destek istedi


Mektubu büyütmek için tıklayınız

Dersim isyanının lideri Seyit Rıza'nın isyan sırasında İngiliz Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği 30 Temmuz 1937 tarihli şu mektup Kürt isyanlarının işbirlikçi karakterinin en açık delillerinden birisidir:

"Büyük Britanya Dışişleri Bakanlığına,

Yıllardır, Türk Hükümeti Kürt halkını asimile etmeye çalışıyor ve bu amaçla halkı eziyor, Kürtçe yayınları ve gazeteleri yasaklıyor, anadilini konuşan insanlara işkence ediyor ve sistematik olarak insanları Kürdistan'ın bereketli topraklarından söküp Anadolu'nun çorak bölgelerine göçe zorluyor ve birçoğu oralarda telef oluyor.
Türk Hükümeti son olarak, hükümetle yapılan anlaşma gereği, bu işkencelerin dışında tutulan Dersim'e de girmeye çalıştı.
Bu olay karşısında Kürtler, uzak sürgün yollarında yok olmaktansa, 1930'da Ağrı Dağında, Zilan vadisinde ve Beyazıt'ta yaptıkları gibi, kendilerini savunmak üzere silaha sarıldılar.
Üç aydan beri ülkemi, acımasız bir savaş kırıp geçiriyor.
Savaş araçları bakımından eşitsizliğe rağmen ve bombardıman uçaklarının yangın bombaları, zehirli gaz bombaları atmalarına rağmen, ben ve arkadaşlarım Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık.
Direncimiz karşısında Türk uçakları köyleri bombalıyor, ateşe veriyor, savunmasız kadın ve çocukları öldürüyor ve böylelikle Türk Hükümeti, başarısızlığının intikamını tüm Kürdistan'da işkence yaparak almak istiyor.
Hapisler, ağzına kadar masum Kürtlerle doludur.
Aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor veya Türkiye'nin ücra köşelerine sürgüne gönderiliyor.
Ülkelerinde bulunan 3 milyon Kürt, barış içinde yaşamak, özgür, kendi ırkını, dilini, geleceğini, kültürünü ve uygarlığını korumak istiyor; benim sesimle ekselanslarınızdan maruz bulunduğu zulüm ve adaletsizliğe son vermek için, Kürt halkını hükümetinizin yüksek ahlakî etkisinden yararlandırmanızı diliyor.
Sayın Bakan, en derin saygılarımızı sunmaktan onur duyarım.

Seyit Rıza Dersim Başkomutanı"

Varan 4: Türk komünistleri ve Komünist Enternasyonal de isyana karşı çıktı

O dönem Türkiye Komünist Partisi de Komünist Enternasyonal de Dersim isyanının feodal ve gerici bir ayaklanma olduğunu tespit etmişti:

"İki ayı aşkındır Ankara Hükümeti, Dersim bölgesindeki Kürt aşiretlerinin yeni bir gerici ayaklanmasını bastırmakla uğraşıyor.
Feodal unsurlar, Kemalist Parti tarafından gerçekleştirilen reformlara rağmen, bugüne kadar ülkenin bu sapa bölgesinde barınmayı başarmışlardır.
Dersim, Türkiye'nin ulusal ekonomisinin dışında kalmaktaydı.
Öyle ki başka bir vilayetten hiçbir tüccar, Dersim'de iş yapmayı göze alamazdı.
Devletin Dersim'de askerlik yükümlülüğünü gerçekleştirmesi ve yasal vergileri toplaması, bugüne kadar mümkün olmamıştır.
Dersim'in hakim tabakaları, yürürlükteki yasalara rağmen, kendi yasa dışı ayrıcalıklarını koruyabilmişlerdir.
(...) Amacı, göçebeliğe son verme ve aşiret reisleriyle (şeyhler, beyler, ağalar ve seyyitler) onların kiralık adamlarını Batı Anadolu'nun modernleşmiş vilayetlerine sürme hedefini güden bir reform planını zorla uygulamaktı.
Bugün, Kemalist hükümetin enerjik reformları yüzünden kendi iktidarlarını tehdit altında hisseden feodal unsurların ümitsiz direnişiyle karşı karşıya bulunuyoruz.
İsyanın arefesinde Tapu Kadastro İdaresi, feodal aşiret reislerinin elinde bulunan halka ait malların incelenmesi ve saptanmasına ilişkin hükümet önlemlerini uygulamaya başlamıştı.
Bu durumda feodalizm, kendi yasadışı egemenliğinin iktisadi temellerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu hissetti.
İşte, özellikle bu önlem, isyana yol açan neden olmuştur."

Komintern, 1925'teki Şeyh Sait isyanına da şu gerekçelerle karşı çıkmıştı: "Mustafa Kemal, genel olarak ulusal kurtuluş hareketini temsil etmekte ve Türkiye'nin demokratlaşması ve feodal kalıntılar ile Müslüman din adamlarının etkisinden kurtarılması için çalışmaktadır.
Kemal'e karşı, ilk olarak emperyalizm, ikinci olarak feodal ağalar, üçüncü olarak din adamları ve dördüncü olarak liman şehirlerinin yabancı sermayeye bağlı ticaret burjuvazisi mücadele etmektedir."

Varan 5: İsyan Atatürk'ün baskıları değil
Atatürk döneminde yapılan köprü ve yollar yüzünden çıktı


21 Mart 1937'de isyancılar tarafından yıkılan Harçik Köprüsü

Dersim isyanı iddia edildiği gibi Atatürk Cumhuriyeti'nin Kürtlere yönelik baskıları yüzünden başlamamıştır.
Halka baskı yapmak bir yana, Atatürk, Dersim'deki aşiret yapısını dağıtarak Tunceli halkını özgürleştirmek için büyük çaba göstermekteydi.
Şehrin ismi bu yüzden Osmanlı dönemini çağrıştıran Dersim bırakılarak Tunceli olarak değiştirilmişti.
Bu nedenle bugün Tunceli ismine tahammül edemeyenlerin, Atatürk'ün Şapka Devrimine karşı çıkanlardan hiçbir farkı yoktur.
Çünkü Dersim ismi isyanın değil, halk üzerindeki feodal baskının simgesidir.
Tunceli ise o derebeylik baskısını kaldırmak isteyen Atatürk devrimciliğini simgeler.

Ancak çıkarları zedelenen aşiretler ve "seyit" denilen din adamları Atatürkçü devrimlere karşı çıktılar.
Menemen'de yaşanan gerici isyanın bir benzeri böylece Dersim'de başlamış oldu.
İsyancıların ilk hedefi de devletin binbir zorluk ve masrafla yaptığı köprüler oldu.
Munzur etrafındaki iki dağlık bölgeyi birbirine bağlayan Harçik Köprüsü ilk hedefti.
Gericiler, "medeniyet"in bir örneği sayılan köprüye bile tahammül edememişti!

 

 

 

--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Seckinler, begendikce alkislar, halk ise alkisladikca begenir.  Cenap Sehabeddin   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/  Dinlerin kitaplar1n1;  Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder