15 Mart 2012 Perşembe

POLITIK - Büyük oynayan büyük kaybeder...

Yazarın önemli lafı budur...
İnsanlara haksız yere ceza verilecek ve böylece tutukluluk süreleri temyiz aşamasını da kapsayacak şekilde daha da uzatılacakmış...
Olur mu, bal gibi olur, bu güne kadar nasıl olduysa öyle olur.
Devran dönünce bu günkü mahkemeler bugünün zalimlerini aynı bu şekilde yargılayacak.
Göreceksiniz.
Büyük oynuyorlar, büyük kaybedecekler...

Şimdi ortalıkta şöyle söylentiler dolaşıyor:

Bu özel yetkili mahkemeler bazı sanıklara, suçsuz bile görülseler mutlaka ceza verecek.
Böylece onların yıllarca tutuklu bırakılmasının gerekçesi oluşturulmuş olacak.

E.ÇÖLAŞAN.

 

EMİN ÇÖLAŞAN

Böyle Olur Bizde “Adalet(!)” Dediğin

Sevgili okuyucularım yobazlar Sivas’ta nice insanlarımızı Madımak otelinde yakarak canlarını almıştı.
Aradan çok uzun yıllar geçti ve mahkeme kararı dün açıklandı.
Zamanaşımı süresinin bitmesine sadece bir gün kalmıştı ve merakla beklenen karar belli oldu:

İnsanlık suçu olsa bile, yasalar gereği dava düşmüştür.”

Katillerin gözü aydın çünkü yasa öyle diyor!
Bundan sonra hiç korkmadan açığa çıkmayı, ellerini kollarını sallaya sallaya aramızda gezmeyi sürdürürler.
Artık onları suçlayacak, yargı önünde hesap vermelerini gerektirecek hiçbir şey yok.

İktidarın beklediği de buydu.
Onların aklanmasını bekliyordu.

Eğer beklentisi farklı olsaydı, her zaman yaptığı gibi beş dakkada Beşiktaş yöntemiyle ilgili yasa maddelerini iki günde değiştirir, hem de bu değişikliği yaparken muhalefet partileriyle birlikte toplumun da desteğini arkasına alır ve en ufak bir sorun çıkmazdı.

Ama bunu yapmadılar çünkü davanın zaman aşımına uğramasını, arada kaynayıp unutulmasını istiyorlardı.
İktidar yandaşı Sivas katilleri böyle kurtulacaktı.

İş bitti.

Sivas katliamı belki bundan sonra mahkemelerde gündeme gelmeyecek ama bu kara leke, toplumun belleğinde ve vicdanında sonsuza kadar yaşayacak.

(MİT Müsteşarı için nasıl özel yasa çıkardıklarını anımsayın.
Tamamen beş dakkada Beşiktaş yöntemiyle hazırlayıp, müsteşarı savcıya ifade vermekten kurtardılar.)

***

Odatv davasından yargılanan Nedim Şener, Ahmet Şık, Coşkun Musluk ve Sait Çakır en sonunda tahliye edildiler.
Silivri cezaevinde tam 375 gün tutuklu kalmışlardı.

Bir yılı aşkın bir süre tutuklu kalmanın ne olduğunu herhalde sadece yaşayanlar bilir.
Evinden, yakınlarından ayrı, adeta bir esir gibi geçirdikleri bu sürenin, bu haksızlığın hesabını şimdi kim verecek?

Bakınız, Başbakan Yardımcısı olan Bülent Arınç isimli şahıs, bu tahliye kararları verildikten sonra neler diyor ve nasıl timsah gözyaşı döküyor:

Tahliyelerden sadece memnuniyet duyulur.
Özellikle gazeteci kimliği olan arkadaşlarımızın bir yıldan fazla süreyle içeride tutuklu kalmış olmaları üzücüdür.
Ben daha önce de uzun tutukluluk süresinin mağduriyete yol açabileceğini söylemiştim!
Tutukluluk cezaya dönüşmemelidir.
Doğru olan budur.
Bunun bugüne kadar uygulanmamış olmasını sorgulamak gerekir…”

Günaydın beyefendi, günaydın!

Çok memnun olmuş da, uzun tutukluluk üzücüymüş de, bunu daha önce de söylemişmiş de!..

Aynı davada tutuklu yargılanan Müyesser Yıldız, Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu gibi gazeteci arkadaşlarımızın, Yalçın Küçük abimizin suçlarının ne olduğunu, niçin tutuklu kaldıklarını bilemiyoruz.

Doğan Yurdakul sağlık nedeniyle tahliye edildi, hemen ardından kalp ameliyatı oldu.
Sağlık sorunu olmasaydı o da içeride yatıyor olacaktı.

***

Burada söz konusu olan sadece Oda tv davası değil.
Bülent Arınç isimli şahsın yukarıdaki sözlerinden yola çıkacak olursak, karşımıza çok daha vahim ve düşündürücü bir tablo çıkıyor.

Hükümetin özel yetkili mahkemelerinde görülmekte olan Balyoz ve Ergenekon davası sanıklarının durumu.

Ergenekon davasında tutuklamalar 2007 yılının temmuz ayında başladı.
Örneğin yazar Ergün Poyraz, tam dört buçuk yıldan beri tutuklu.
Çoğunun tutukluluk süresi üç yılı aştı, dört yılı doldurdu.

Türk ordusunun muvazzaf ve emekli komutanlarının yargılandığı Balyoz davasında durum hemen hemen aynı.

Yüzlerce insanın evleri sabah güneş doğmadan polis tarafından basıldı.
Bu insanlar poliste gözaltı süreci yaşadı, sonra özel yetkili mahkemelerin savcılarına gönderildi, ifadeler alındı ve aynı mahkemelerin hakimleri tarafından tek tek tutuklandı.

Aylarca iddianamelerin hazırlanmasını beklediler!

İddianameler hazırlandığında görüldü ki, sanıklar pek çok düzmece-sahte belgeye dayanarak yargılanmaktadır.

Çok azı dışında tahliye talepleri kabul edilmedi.

Ergenekon’da örgüt bulunamadı.

Davalar yıllardır devam edip gidiyor.

Özellikle bu aşamada çok sayıda sanık ve savunma avukatları, savunma haklarını kullanırken “Mahkemeye hakaret ettikleri” gerekçesiyle hapis cezası aldılar, duruşmalara girmeleri yasaklandı.

Bülent Arınç ve benzerleri bunları iyi bilir ama ağızlarını açıp bu konuda bir tek söz söyleyemezler…

Çünkü Tayyip bir süre önce ortaya çıkıp “Ben Ergenekon davasının savcısıyım” demişti!

***

Odatv davasında tahliyeler oldu.
Haksız yere tutuklu olan insanlardan bir bölümü tahliye edildi.
Ya ötekiler ne olacak?

Dahası var.
Özellikle Ergenekon ve Balyoz davalarında yıllardır tutuklu olan sanıklar ne yapacak?
Onların hakkını kim, nasıl arayacak?

Şimdi ortalıkta şöyle söylentiler dolaşıyor:

Bu özel yetkili mahkemeler bazı sanıklara, suçsuz bile görülseler mutlaka ceza verecek.
Böylece onların yıllarca tutuklu bırakılmasının gerekçesi oluşturulmuş olacak.

Bazıları beraat ettirildiği takdirde, o zaman bu yıllar süren tutukluluk sürelerinin hesabını kim verecek?”

Bir ülkede yargının, adaletin, hele özel yetkili mahkemelerin bu duruma düşürülmüş olması, yargıyı yeterince yıprattı.
Bunlar olduktan sonra hiç kimse, hatta hükümet bile “Yargı bağımsızdır” diyemeyecek.

Nasıl ki, şimdi bile bunu söyleyen hiç kimse yoksa!

Bu iki davada kararların ne zaman açıklanacağını bilen yok.
İnsanlar içeride yatırılıyor.
Milletvekili seçilenler bile bırakılmıyor.

Bunun nasıl bir iş olduğunu, nasıl bir “Adalet” olduğunu anlayan var mı?

Sanmayın ki iş burada bitiyor.
Günün birinde, çıkmaz ayın son çarşambasında mahkeme kararları elbette açıklanacak.
Tutuklu olanlar ve hapis cezası alanlar, bundan sonra bir de işin Yargıtay aşamasını bekleyecek.

Tahminlere göre bu da en az iki yıl alacak.

Peki beraat edenler –eğer olursa!
- ne olacak?
Bunca yıl hapis yatmalarının ceremesini onlara kim ödeyecek?

Sağlıklarını yitirmişler, manevi işkenceye uğramışlar, dünya ile bağları koparılmış, üstelik onurları “Darbeci-terörist” damgasıyla çiğnenmiş olan bu seçkin insanlar, yazarlar, gazeteciler, komutanlar ve ötekiler yaşama nasıl dönecek?

Bunun sorumlusu kimler olacak?

Bunların şimdiden sorgulanması, üzerinde düşünülmesi gerekiyor.

***

Emin Çölaşan’ın notu: Basına paraşütle indirilen bir yeni yetme, birkaç gün önce yazdığı üç ayrı yazıda benimle ilgili inanılmaz yalanlar söylemiş, iftira ve çamur atmaya yeltenmişti.
İddiasına göre ben eski patronum Aydın Doğan’ı tehdit ederek ve ona şantaj yaparak kendisinden “Para cukkalamıştım!” Avukatım Serhan Özdemir, dün Ankara adliyesinde davalarımızı açtı.
Tebligatları alıp mahkemeye sunduğumuz belgeleri görünce herhalde şaşıracaktır!
Şimdi kendisinden bu inanılmaz yalan ve iftiralarını yargı önünde kanıtlamasını bekleyeceğiz!
Aksi takdirde sonuçlarına katlanmak zorunda kalacak.

 

 

 

-- 
 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 
 
 
Felaketi bekleyerek endiselenmek, felaketi yasamaktan daha
kotudur.
 
Ozge umut eker
 
 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 
 
Kurmus oldugum guruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.
 
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
 
 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  
 
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
 
http://orajpoyraz.blogspot.com/
 
Dinlerin kitaplar1n1;
 
Okuyup anlayana 'ateist',
Okuyup anlamayana 'dindar',
Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.
 
Nikola Tesla

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder