Siz de aynı günah keçisinin peşine takılmışsınız.
TSK nedir, mensupları nereden gelir?
Türkiye neyse TSK da odur.
Türkiye mürteciyse TSK da mürtecidir.
Türkiye çağdaşsa TSK da çağdaştır.
Türkiye Amerikanın, batının yardakçısıyla TSK da aynıdır.
Türkiye'nin olup da, TSK'nın ayrı durduğu hiçbir şey yoktur.
TSK bu toplumun bir aynasından başka bir şey değildir.
Ülke on yıllardır günden güne irticaya kayarken TSK'nın buna tek başına muhalefet etmesini beklemek hatadır.
Üst üste üç seçim dönem yaklaşık on kadar seçimde halk oyu almış bir fikir hareketine TSK'nın tek başına direnmesini bekleyenler bu yüzden hayal kırıklığı yaşamıştır.
Sizler, çağdaş insanlar, solcular, sosyal demokratlar, demokratik solcular, Aleviler ve diğerleri evlerinizde huzurla oturacak, hiçbir politik mücadele içinde olmayacaksınız.
ve TSK sizin değerlerinizi siz olmadan savunacak.
Olur mu böyle şey?
Olmadı netekim?
Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA
201410011345-587661
İki yüzlü olan bir insanın söylemleri,
Uygulamaları iki yüzlü, bu kararlar insan haklarına aykırı olduğunu ve bunun ahim veya anayasada haksızlık olduğunu
Bal gibi oda biliyor, yeterki kendi çevresine bak ben yaptım ama size karşı olanlar kabul etmiyor iki yüzlülüğü bunları söylüyor yapıyor,
Bu lafı dünyaya muhalefete onu cumhurbaşkanı olmasını kabul etmeyenlere söylemiyor ki,
Kendi çevresine söylüyor, siz hiç onun çevresinin ona karşı olanların medyasını dinlediğini gördünüzmü göremezsiniz
Kendilerinden başkasının ne düşündüğü ne dediği umurunda değil,
Yıllardır aynı şekilde davranıyor,
Belediye başkanlığı dönemin den beri bu böyle,
Bu adam türkiyenin tümüne zorla empoze edildi,
Sen aydın olmuşsun sen bu yanlıştır demeniz bu adamın konuşmalarını değiştirmedi değiştirmiyor.
Yıllarca hep böyle oldu böylede olacak, hiçbir zaman kabul görmiyen bir düşüncesini kendi basınında doğrudur yanılmışım demedi kendi dinleyenlerine
Sizlerin bu yanlıştır böyle olmaz demenizi sadece siz ve sizi dinleyenlere ulaşır,
Onu ve onun ağzına bakanları hiçbir şekilde bu eleştirileriniz ulaşmadı ulaşmaz.
Çünkü her ne yaptı ise her ne söyledi ise, hep kabul gördü ve kabul gördüğü gibide uygulandı.
Siz ne kadar bu yanlıştır deseniz de, dedikte ne değişti? Bu yüzden onun basınını ele geçirmedikten sonra,
Hiçbir şey değişmeyecek.
Biz de utanıyoruz ama elden bir şey gelmiyor
Çünkü bu adamı türkiyenin başına musallat eden askerdir,
İyi yayınlar,
From: UNITED-TURKS@yahoogroups.com [mailto:UNITED-TURKS@yahoogroups.com]
Sent: Wednesday, October 01, 2014 10:30 AM
To: adam-gibi-adamlar@googlegroups.com
Subject: [UNITED-TURKS] Fwd: RTE Bam teline dokundu... "Peki, Matematik, Fizik, Kimya niye zorunlu?" [1 Attachment]
[Attachment(s) from Oraj POYRAZ included below]
Bakın bu çok önemli.
Yüzyılın dışkısıdır!
Üstüne tüy dikmektir.
Matematik, Fizik, Kimya dersinin neden zorunlu olduğunu soran bir devlet adamı utançtır, rezilliktir.
Adam bilmiyor, bilmek de istemiyor, anlamıyor, anlamak da istemiyor.
Bunu oy verenleri de öyle.
Bilimdir bu, seçmelik bir şey değil.
Sen öyle düşünürsün, ben böyle düşünürüm olayı değil.
İnanma, iman etme olayı hiç değil.
Sınanmış, deneyimlenmiş bilgidir.
Dine benzemez, işkembesel katkı payı yoktur.
Dinle bilimi tokuşturan kaybeder.
Rezil olur.
Hezimet yaşar.
Netekim İslam ülkelerinin tamamından yaşanan rezillikler bundandır.
Ben utandım.
Ve utanmaktan bıktım.
Bu milletin seçimlerine ortak olmaktan bıktım.
Uzun süredir şüphem vardı.
Bu millet kimdir, nedir diye?
Anladım ki bu millet İslam milletidir.
630 yılının, Arap örf ve adetlerinin milletidir.
Umurumda bile değil.
Ben bu milletin bir ferdi değilim.
Ben Türküm, Müslüman falan da değilim şükürler olsun.
Arabın ilahıyla işim olmaz.
Herkes yerini bilsin, ikrar etsin.
Ben Arabım desin, ben İslam milletindenim desin.
Ya da ben Türk'üm desin.
Yok öyle deve kuşu gibi.
Ne uçan, ne de kaçanlardan olmak.
Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA-------- Forwarded Message --------
Date: Tue, 30 Sep 2014 14:43:54 +0300
From: D.Ali Ercan <daliercan@gmail.com>Ölürsem görmeden Millette ümid ettiğim Feyzi.
Yazılsın seng-i Kabrime Vatan mahzun, ben mahzun...Namık Kemal.
"...Yurdumuzu, Dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız.
Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız.
Milli kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız...
Çünkü, Türk milleti, milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.
Ve çünkü, Türk milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir..Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Ankara, 29.EKİM.1933 (10.Yıl Nutku)
***
DİN Mi, BİLİM Mİ?
Bu soru 17.yüzyıldan itibaren Avrupa'daki Laiklik anlayışını netleştirmişti.
Laiklik Demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Laiklik sadece farklı inançlara saygılı olmak veya tolerans göstermek değil, hiç bir inancın tolumun ortak yaşamına "Kural Koyucu" olmaması demektir.Değerli arkadaşlar, RTE Okullarda zorunlu Din Dersi eleştirisine karşı "Peki, Matematik, Fizik, Kimya niye zorunlu?" diyerek hayatının en anlamlı(!) en önemli(!) söylevini verdi.
Buna, eskilerin deyimiyle "baklayı ağzından çıkardı" denebilir.
Evet, RTE kafa yapısını, ufkunu ve hedefini bu sorusuyla açıkça ortaya koymuştur…
Bir zamanlar, "Elhamdülillah şeriatçıyım" diyerek 1994'te İstanbul Belediyesinden kalkan "Demokrasi Treni"ne binmiş ve sonunda, Muhalefet Parti yönetimlerinin beceriksizliği ve de 6 milyon "duygusal muhalif" seçmenin boykotu sayesinde Çankaya'ya çıkmış olan RTE hayalindeki ana hedefine doğru ilerlemektedir; "Anadolu İslâm Devletleri Federasyonu"
Evet, açıkça söylensin veya söylenmesin, hatta inkâr edilsin, gidişat bu yöndedir.
Hedef Orta çağ karanlığına iyice çekilmiş, şeriatla (dinsel hukukla) yönetilen muti, mazbut ve âbid bir toplum (Türkçesi sürü) yaratmaktır…
Pozitif bilimlere, çağdaş sanatlara, teknolojiye hiçbir katkısı olmayan, Ülkesini ipotek ederek, yaşam kaynaklarını satarak, Emperyalizmin tüketici pazarı halinde asalak yaşamına devam eden amorf bir halk yığınıdır bu gidişatın sonu.
***
Değerli arkadaşlar, hep söyleye geldim, Demokrasi, özellikle bir dinci partinin tek başına iktidara geldiği durumlarda, sistemin Şeriata dönüşmesine olanak verecek zayıflığı bünyesinde taşıyan bir sistemdir.
Gerçek demokrasi aslında tek ses, tek parti değil, ama bir koalisyondur…
Ülkedeki değişik çıkar gruplarının, farklı düşüncelerin uygarca uzlaşarak bir arada yaşam biçimidir.
Tek partili iktidarlar gelişmemiş Ülkelerde ister istemez otoriter diktacı yönetimlere dönüşür, Faşizme yol açar.
Şeriat da Faşizmin daha ilkel hali,Orta çağ versiyonudur…
Demokrasiden Şeriata geçmek mümkündür, ama Şeriattan Demokrasiye geçiş mümkün değildir.Avrupa Ülkelerinin çoğu Endüstri devrimiyle birlikte Aydınlama Çağında, yani bilim ve teknolojinin insan yaşamında ağırlıklı yol göstericiliğinin başladığı 19.yüzyılda Hıristiyan şeriatından zar zor kurtuldu.
Bugün Uygar Dünya 22.yüzyıla önde girmek yarışı halinde iken, Mustafa Kemal'in bir zamanlar imrenilerek bakılan ama şimdilerde Uygar Dünya tarafından dışlanmış Ülkesi ne yazık ki yanlış yolda, İslami Şeriat batağına saplanmak üzeredir.
Kaygılarımla.
æCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yeşil ay Cemiyeti tarafından düzenlenen Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu'na katıldı.
Burada yaptığı konuşmada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) "Zorunlu din dersine son verilmesi" yönündeki kararını eleştirdi.
Erdoğan, şunları söyledi:"Aslında bu yanlış bir karar.
Batı'da bunun uygulaması yok.
Böyle bir şey olmaz.
Dünyanın hiçbir yerinde, bir örnek veriyorum zorunlu fizik dersinin, zorunlu kimya dersinin, zorunlu matematik dersinin tartışma konusu olduğunu göremezsiniz..."BASIN
__._,_.___
Reply via web post • Reply to sender • Reply to group • Start a New Topic • Messages in this topic (2) KORKMA, SONMEZ BU SAFAKLARDA YUZEN AL SANCAK!
SONMEDEN YURDUMUN USTUNDE EN SON OCAK....
.
__,_._,___
--
Yaptiginiz seyler icin pismanlik zamanla gecer ne var ki yapmadiginiz seylere pismanligin caresi yoktur.
SYDNEY J.HARRIS
Bu (Kur an), Ummu l-kura (Mekke) ve cevresindekileri uyarman icin sana indirdigimiz ve kendinden oncekileri dogrulayici mubarek bir kitaptir.
EN AM SURESI-92 Ayet..
Allah zamandir.
Muvatta 56/3
Kur an dan verdigi ayetler, Kur an in anlasilmasi icin degil, kendi fikir ve kitaplarini dogrulamak icindir.
Bunu, ayetlerdeki sozcuklerin Ebced(Arapca harflerin sayisal) degerini bulup, -kendisi buna cifirce sayma der- bu degerin, Said-i Nursi veya Risale-i Nur sozcukleriyle uyusup uyusmadigini ispatlamak icin ornekler getirmesinden anliyoruz.
Aciklamaya veya anlatmaya calistigi ayet sayisi oldukca azdir.
Cogu, eserini suslemek ve kendi planlari icin kullanilmistir.
Ayrica eserlerinde fikir adina ortaya attigi dinsizlik veya imansizlik batagini kurutmak icin beyin zorlamalariyla orneklemeler ve bunlari guclendirmek icin ayetler getirir.
($ikke-i Tasdik-i Gaybi 59,54) (Sualar-6 186) (Kastamonu Lahikasi 206) (Sualar 692)
Kim Kemalci milliyetcilerle birlikte Yunana karsi gelirse ser'an kafirdir.
Delibas Mehmet -1920
Ingiliz Karadeniz Ordu Komutani General Milne'nin Londra'ya Ingiliz Genelkurmayi'na yazdigi rapor'dan
Ingiliz subaylari tarafindan sevk ve idare edilen alti bin kisi olduklari tahmin edilen Ermeni kuvvetinin Nahcivan ve havalisini isgal ettikleri ...
(11 Haziran 1919)
K. ATATURK
EINSTEIN ve DINLER
Bir insanin etik davranisi, esasli bir sekilde, iyi iliskilere, egitime, sosyal baglara ve ihtiyaclara dayanmasi gerekir; dinsel hicbir temele gerek yoktur.
Eger kisi, cezalandirilma korkusu ve olumden sonra odullendirilme umuduyla davranmak zorunda olsaydi gercekten de acinacak halde olurdu.
Bu nedenle dinsel kurumlarin neden daima bilime karsi savastigini ve onun yolundan gidenlere karsi baski yaptigini anlamak kolaydir.
A man s ethical behavior should be based effectually on sympathy, education, and social ties and needs; no religious basis is necessary.
Man would indeed be in a poor way if he had to be restrained by fear of punishment and hopes of reward after death.
It is therefore easy to see why the churches have always fought science and persecuted its devotees
Albert Einstein, Religion and Science, in the New York Times Magazine, November 9, 1930, pp.3-4; from Alice Calaprice, ed., The Expanded Quotable Einstein, Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 2000, pp.205-206.
Bir ulus kendi icindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla bas edebilir
Fakat icersindeki satilmis ve hainlerle yasayabilmesi olanaksizdir.
Sinirlari zorlayan dusman silah ve alemlerini acikta tasidigi icin daha az tehlikelidir.
Fakat bir hain, hain gibi gorunmez,
kurbanlari ile ayni aksanda konusur,onlarin cehresine burunur ve
onlarin argumanlarini kullanarak ulusun politik yapisina nufuz eder,
butun kapilardan serbestce gecer, sesi en ust duzey hukumet koridorlarinda duyulur,
ulusun ruhunu curutur
Politik yapiya her turlu hastalik bulastirarak yasam gucunu elinden alir
Bir katil daha az korkuludur.
Marcus Tullius Cicero
(M.O.106-M.O.43)
Gunumuzun Arap dunyasi, barbarlarin dunyasidir
Prof.Dr.Benny Morris, Israilli Tarihci
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/
--
Yaptiginiz seyler icin pismanlik zamanla gecer ne var ki yapmadiginiz seylere pismanligin caresi yoktur.
SYDNEY J.HARRIS
Bu (Kur an), Ummu l-kura (Mekke) ve cevresindekileri uyarman icin sana indirdigimiz ve kendinden oncekileri dogrulayici mubarek bir kitaptir.
EN AM SURESI-92 Ayet..
Allah zamandir.
Muvatta 56/3
Kur an dan verdigi ayetler, Kur an in anlasilmasi icin degil, kendi fikir ve kitaplarini dogrulamak icindir.
Bunu, ayetlerdeki sozcuklerin Ebced(Arapca harflerin sayisal) degerini bulup, -kendisi buna cifirce sayma der- bu degerin, Said-i Nursi veya Risale-i Nur sozcukleriyle uyusup uyusmadigini ispatlamak icin ornekler getirmesinden anliyoruz.
Aciklamaya veya anlatmaya calistigi ayet sayisi oldukca azdir.
Cogu, eserini suslemek ve kendi planlari icin kullanilmistir.
Ayrica eserlerinde fikir adina ortaya attigi dinsizlik veya imansizlik batagini kurutmak icin beyin zorlamalariyla orneklemeler ve bunlari guclendirmek icin ayetler getirir.
($ikke-i Tasdik-i Gaybi 59,54) (Sualar-6 186) (Kastamonu Lahikasi 206) (Sualar 692)
Kim Kemalci milliyetcilerle birlikte Yunana karsi gelirse ser'an kafirdir.
Delibas Mehmet -1920
Ingiliz Karadeniz Ordu Komutani General Milne'nin Londra'ya Ingiliz Genelkurmayi'na yazdigi rapor'dan
Ingiliz subaylari tarafindan sevk ve idare edilen alti bin kisi olduklari tahmin edilen Ermeni kuvvetinin Nahcivan ve havalisini isgal ettikleri ...
(11 Haziran 1919)
K. ATATURK
EINSTEIN ve DINLER
Bir insanin etik davranisi, esasli bir sekilde, iyi iliskilere, egitime, sosyal baglara ve ihtiyaclara dayanmasi gerekir; dinsel hicbir temele gerek yoktur.
Eger kisi, cezalandirilma korkusu ve olumden sonra odullendirilme umuduyla davranmak zorunda olsaydi gercekten de acinacak halde olurdu.
Bu nedenle dinsel kurumlarin neden daima bilime karsi savastigini ve onun yolundan gidenlere karsi baski yaptigini anlamak kolaydir.
A man s ethical behavior should be based effectually on sympathy, education, and social ties and needs; no religious basis is necessary.
Man would indeed be in a poor way if he had to be restrained by fear of punishment and hopes of reward after death.
It is therefore easy to see why the churches have always fought science and persecuted its devotees
Albert Einstein, Religion and Science, in the New York Times Magazine, November 9, 1930, pp.3-4; from Alice Calaprice, ed., The Expanded Quotable Einstein, Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 2000, pp.205-206.
Bir ulus kendi icindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla bas edebilir
Fakat icersindeki satilmis ve hainlerle yasayabilmesi olanaksizdir.
Sinirlari zorlayan dusman silah ve alemlerini acikta tasidigi icin daha az tehlikelidir.
Fakat bir hain, hain gibi gorunmez,
kurbanlari ile ayni aksanda konusur,onlarin cehresine burunur ve
onlarin argumanlarini kullanarak ulusun politik yapisina nufuz eder,
butun kapilardan serbestce gecer, sesi en ust duzey hukumet koridorlarinda duyulur,
ulusun ruhunu curutur
Politik yapiya her turlu hastalik bulastirarak yasam gucunu elinden alir
Bir katil daha az korkuludur.
Marcus Tullius Cicero
(M.O.106-M.O.43)
Gunumuzun Arap dunyasi, barbarlarin dunyasidir
Prof.Dr.Benny Morris, Israilli Tarihci
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/
--
Cumhurbaskani tarafindan onaylanmayan yuzlerce atamanin vekaletlerle yurutulmesi konusunda:
Biz hukuka aykiri bir sey yapmiyoruz.
Mecellede (seriat hukuku) boyle bir kaide var.
Recep Tayyip Erdogan.
Basbakan olduktan sonra
Duz dunya
GASIYE 20.
Yeryuzunun nasil yayildigina bir bakmazlar mi?
***(sufihat:duzlestirmek)
ISRA 78.gunduzun gunes donup gecenin karanligi bastirincaya kadar (belli vakitlerde) namaz kil; bir de sabah namazini.
Cunku sabah namazi sahitlidir.
ISRA 79.gecenin bir kisminda uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak uzere namaz kil.(boylece) rabbinin, seni, ovguye deger bir makama gonderecegini umabilirsin.
BAKARA 187.oruc gecesinde kadinlariniza yaklasmak size helal kilindi.
Onlar sizin icin birer elbise, siz de onlar icin birer elbisesiniz.
Allah sizin kendinize kotuluk ettiginizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bagisladi.
Artik (Ramazan gecelerinde) onlara yaklasin ve Allah in sizin icin takdir ettiklerini isteyin.
Sabahin beyaz ipligi (aydinligi), siyah ipliginden (karanligindan) ayirt edilinceye kadar yeyin, icin, sonra aksama kadar orucu tamamlayin.
Mescitlerde ibadete cekilmis oldugunuz zamanlarda kadinlarla birlesmeyin.
Bunlar Allah in koydugu sinirlardir.
Sakin bu sinirlara yaklasmayin.
Iste boylece Allah ayetlerini insanlara aciklar.
Umulur ki korunurlar.
BAKARA 149.nereden yola cikarsan cik (namazda) yuzunu mescid-i haram tarafina cevir.
Bu emir rabbinden sana gelen gercektir.(biliniz ki) Allah yaptiklarinizdan habersiz degildir.
SUARA 28.musa devamla sunu soyledi: sayet aklinizi kullansaniz (anlarsiniz ki), o, dogunun, batinin ve ikisinin arasinda bulunanlarin rabbidir.
KEFH 86.nihayet gunesin battigi yere varinca, onu kara bir balcikta batar buldu.
Onun yaninda (orada) bir kavme rastladi.
Bunun uzerine biz: ey zulkarneyn!
Onlara ya azap edecek veya haklarinda iyilik etme yolunu sececeksin, dedik.
KEFH 90.nihayet gunesin dogdugu yere ulasinca, onu oyle bir kavim uzerine dogar buldu ki, onlar icin gunese karsi bir ortu yapmamistik.
Abdullah Ibnu s-Saib Ibni Yezid Ibni s-Saib babasi tarikiyle ceddi (Yezid Ibnu s-Saib) radyyallahu anh tan anlatiyor:
Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
Sizden kimse, ne saka ne de ciddi olarak kardesinin degnegini almasin.
Kim kardesinin degnegini almissa hemen ona geri versin.
Ebu Davud, Edeb 93, (5003); Tirmizi, Fiten 3, (2161).
Hadis No: 5363
Risale-i Nur kitaplarinda, Allah tan cok Said-i Nursi, Kur an dan cok Risale-i Nur kitaplari ovulmustur veya $ik $ik bunlardan ovguyle soz edilmistir.
Said-i Nursi, yuceligini Hz.Ali ile Gavs-i Azam in gaybi isaretleriyle aldigini yazmistir.
Risale-i Nur da, Risale-i Nur u okumayanlar cahil diye nitelendirilmistir.
Adeta Hz.Ali yi kendisine Allah tan vahiy getiren bir vahiy melegi gibi ima etmistir.
($ikke-i Tasdik-i Gaybi-116-126) ($ikke-i Tasdik-i Gaybi 12)
Anadolu'yu bosaltmalari karsiliginda, Trakya Yunanlilara birakilabilir.
19.09.1921, Bakanlar Kurulu
Bir Ingiliz subayi Igdir'dan Bayezit'e gelerek, Mutassarif'a: Ingiltere himayesinde tesekkul eden Ermenistan'a Bayezit havalisinin de birakildigini bir aya kadar on bes bin Ermeni muhacirinin Ermeni duzenli birlikleri himayesiyle eski yurtlari olan Bayezit sancagina sevk edilecegini bildirmistir.
Dogu vilayetlerinden bir karis topragin bile Ermenistan'a birakilmasinin mumkun olmayacagi, bir tek Ermeni askerinin sinirimizin bu tarafina gecmesinin atesle karsilik gorecegi
(12 Haziran 1919)
K. ATATURK
ALBERT EINSTEIN : NEDEN SOSYALIZM
Ekonomik ve toplumsal konularda uzman olmayan birinin sosyalizm hakkinda gorus bildirmesi dogru mudur?
Ben buna birkac neden yuzunden evet diyorum.
Gelin, bu soruyu once bilimsel bilgi acisindan degerlendirelim.
Ilk bakista astronomi ve ekonomi arasinda onemli yontemsel farkliliklar gorulmeyebilir.
Her iki alanda da bilim adamlari kisitli sayidaki gorungulerin(fenomen) aralarindaki baglantilari mumkun oldugu kadar anlasilir yapmak icin genel kabul gorecek yasalar kesfetmeye calisirlar.
Fakat aslinda yontemsel farklar vardir.
Ekonomi alaninda genel kabul goren yasalarin kesfedilmesini zorlastiran gozlemlenecek ekonomik gorungulerin pek cok faktorden etkilenmeleri ve bu etkilerin tek baslarina degerlendirilememesidir.
Ayrica, -hepimizin bildigi gibi- insanlik tarihinde uygar donem in baslangicindan bu yana edinilen deneyimler ozunde ekonomik olmayan faktorlerden etkilenip kisitlanmistir.
Ornegin, bircok buyuk devlet sekli varliklarini fetihlere borcludurlar.
Fetheden halklar, kendilerini fethettikleri ulkenin -yasal ve ekonomik olarak- ayricalikli sinifi yapmislardir.
Toprak sahipligini tekellerine gecirmisler ve ruhani grubu kendi aralarindan belirlemislerdir.
Egitimi kontrol eden bu rahipler, toplumdaki sinif ayrimini kurumlastirmislar, insanlarin bundan sonra cogunlukla bilincsizce toplumsal davranislarini yonlendirecek bir degerler sistemi yaratmislardir.
SOSYALIZMIN GERCEK HEDEFI
Ancak tarihsel gelenek, insanligin gelismesinin dune kadar Thorstein Veblen in yagmaci donem adini verdigi asamanin otesine hicbir yerde gecemedigini gostermektedir.
Gozlemlenen ekonomik gercekler o doneme aittir ve onlardan turetilecek yasalar insanligin diger donemlerine uygulanamaz.
Sosyalizmin gercek hedefi bu donemin otesine gecerek, insanligin gelisimini yagmaci donemden daha ileri bir doneme tasimak olduguna gore, ekonomi bilimi, mevcut haliyle, gelecegin sosyalist toplumuna cok az i$ik tutabilmektedir.
Ikinci olarak sosyalizm, amaci toplumsal-ahlak olan yone yonelmistir.
Ancak bilim amac yaratmadigi gibi, bunlari insanlara da asilayamaz; bilim, en fazla, amaclara ulasilmasini saglayan araclar yaratabilir.
Ancak amaclar yuce ahlaki ideallere sahip kisiliklerce kavranilirsa ve bu amaclar olu dogmamissa, yasamsal ve guclulerse bir cok insan tarafindan ileri tasinarak, toplumun yavas/agir evrimine yon verir.
Bu nedenlerden oturu insana iliskin sorunlarda bilimi ve bilimsel yontemleri fazla abartmamaya dikkat etmek ve toplumun orgutlenmesini etkileyen sorunlarda sadece uzmanlarin soz hakki oldugunu da varsaymamak gerekir.
BIR CIKIS VAR MI?
Bir suredir cok sayida kisi toplumun bir krizden gectigini one surerek, toplumun dengesinin ciddi olarak bozuldugunu ifade etmektedir.
Boyle durumlarda kisilerin farkli dusunmeleri, hatta ait olduklari gruba karsi dusmanca hisler beslemeleri tipik bir davranistir.
Ne dedigimi anlatmak icin basimdan gecen bir deneyimimi aktarayim.
Gecenlerde zeki ve iyi yetismis bir kisi ile yeni bir savas tehdidini tartisirken, boyle bir savasin insanligin varligini ciddi bicimde tehlikeye sokacagini ve bu tehlikeyi ancak uluslarustu bir organizasyonun onleyebilecegini soyledim.
Bunun uzerine muhatabim bana gayet sakin bir bicimde, Insan irkinin yok olmasina niye bu kadar karsisin? dedi.
Eminim ki daha bir asir onceye kadar hic kimse boyle gayr-i ciddi bir soylemde bulunamazdi.
Bu soylem kendi icinde bir denge saglamak icin bosuna ugrasmis ve bunu basarma umudunu az-cok kaybetmis bir adamin soylemi idi.
Bu soylem aci veren bir yalnizligin ve tecrit olmanin ifadesidir ve bu gunlerde cok kisi ayni aciyi cekmektedir.
Sebebi nedir?
Bir cikis var mi?
Boyle bir soruyu sormak kolay, ancak belli derecede ikna edici bir yanit vermek zordur.
Ancak duygularimizin ve ugraslarimizin celiskili, belirsiz olduklarinin bilincinde olarak ve onlarin kolay ve basit formullerle ifade edilemeyecegini bilerek yine de elimden gelenin en iyisini yapmaya calisip, yanitlamayi deneyeyim.
BIREYSEL VE SOSYAL VARLIK
Insan hem tek basina yasayan hem de sosyal bir varliktir.
Tek basina yasayan bir varlik olarak kisisel isteklerini tatmin etmek ve dogustan edindigi yeteneklerini gelistirmek icin kendisinin ve yakinlarinin varligini koruma cabasi icindedir.
Sosyal bir varlik olarak ise, cevresindeki dostlarinin sevgisini ve takdirini kazanmaya, mutluluklarini paylasmaya, acilarini dindirmeye ve yasam kosullarini iyilestirmeye calisir.
Iste sadece bu cesitli, zaman zaman celiskili cabalarin varligi, insanin ozel karakterini aciklar; bunlarin ozgun bilesimi bireyin icsel bir dengeye erisme derecesini belirler ve toplumun esenligine katkida bulunur.
Genel olarak bu iki durtunun gorece direnclerinin kalitimla duzenlenmis olmasi mumkundur.
Fakat nihai olarak ortaya cikan kisilik, buyuk olcude insanin gelisimi sirasinda kendisini icinde buldugu cevre, icinde buyudugu toplumun yapisi, o toplumun gelenekleri ve belirli davranis bicimlerinin ovulmesi ile olusur.
Soyut toplum kavrami birey acisindan cagdaslari ile ve onceki nesillerle dolayli dolaysiz iliskisinin toplami anlamina gelir.
Birey dusunebilir, hissedebilir, mucadele edebilir ve kendi basina calisabilir fakat -fiziksel, entelektuel ve duygusal varligi ile- topluma oylesine bagimlidir ki- onu toplum cercevesinin disinda dusunmek ve anlamak imkansizdir.
Ona gida, giyecek, ev, is araclari, dil, dusunce bicimleri ve buyuk olcude dusuncenin icerigini saglayan bu toplum dur.
Bu kucucuk toplum kelimesinin ardinda sakli, gecmiste yasamis ve bugun yasamakta olan milyonlarca insanin emegi ve becerisidir ona hayat veren.
Dolayisiyla, bireyin topluma bagimliliginin doganin ortadan kaldirilamayan bir gercegi oldugu kanitlanmistir.
Aynen karincalar ve arilar gibi.
Fakat karincalarin ve arilarin tum yasam sureci en ince ayrintisina kadar kati, kalitimsal icguduler ile belirlenmisken, insanoglunun sosyal kaliplari ve karsilikli iliskileri son derece degiskendir ve degisime aciktir.
Hafiza, yeni birlesimler olusturma kapasitesi, sozel iletisim kurabilme ustunlugu insanoglunun biyolojik zorunluluklarinin buyurmadigi gelismeler saglamasini mumkun kilmistir.
Bu gelismeler kendilerini edebiyatta, bilimsel ve teknik basarilarda, sanat eserlerinde, gelenekler, kurumlar, orgutler olarak gosterir.
Bu bir anlamda insanin kendi yasamini kendinin nasil yonettigini ve bu surecte bilincli dusunme ve istemenin nasil bir rol oynadigini aciklar.
DEGISKENLER-DEGISMEZLER...
Insanoglu dogustan, kalitimsal olarak, insan turunun karakteristigi olan dogal istekleri de iceren, sabit ve degismez olarak niteledigimiz biyolojik bir bunyeye sahiptir.
Buna ek olarak, yasam suresi icinde, iletisim ve baska etkiler araciligiyla yasadigi toplumdan kulturel bir bunye edinir.
Zaman icinde degisime acik olan ve bireyle toplum arasindaki iliskiyi buyuk olcude belirleyen iste bu kulturel bunyedir.
Modern antropoloji bize ilkel denilen kulturlerin karsilastirmali olarak incelenmesi yoluyla, insanoglunun sosyal davranislarinin gecerli kulturel kaliplara ve topluma egemen olan orgut tiplerine bagli olarak cok buyuk degi$iklikler gosterdigini ogretmistir.
Iste insan turunu iyilestirme mucadelesi verenlerin umutlarinin dayanagi sudur: Insanlarin birbirlerini mahvetmek istemelerinin ya da zalim, kendi kendine kasteden kaderin ocagina dusmus olmalarinin nedeni biyolojik bunyeleri degildir.
Yasami olabildigince doyurucu kilabilmek icin toplum yapisinin ve insanin kulturel yaklasiminin nasil degistirilmesi gerektigini kendimize sorarsak, degistiremeyecegimiz bazi kosullarin varligi gerceginin surekli bilincinde olmamiz gerekir.
Daha once de belirtildigi gibi insanin biyolojik yapisi, nereden bakilirsa bakilsin degismez.
Ustelik son birkac yuzyilda yasanan teknolojik ve demografik gelismeler kalici durumlar yaratmistir.
Varliklarinin devami icin vazgecilmez sayilan urunlerle, nufusun gorece yogun oldugu yerlerde, asiri ayrintili bir isbolumu ve son derece merkezi bir uretim aygiti mutlak zorunluluk haline gelmistir.
Bireylerin ve nispeten kucuk topluluklarin tamamen kendine yeterli olduklari, geri donup baktigimizda son derece huzurlu gorunen zaman sonsuza dek yitip gitmistir.
Insanoglunun artik bir uretim ve tuketim gezegeni olusturdugunu soylersek fazla abartmis olmayiz.
CAGIN OZU
Cagimizin ozunu bana gore neyin olusturdugunu kisaca belirtebilecegim bir noktaya simdi varmis bulunuyorum.
Bu toplumla bireyin iliskisi ile ilgilidir.
Birey topluma olan bagimliliginin gecmiste olmadigi kadar bilincindedir.
Ama bu bagimliligi organik bir bag, koruyucu bir guc, olumlu bir varlik olarak gormek yerine, daha cok dogal haklarina hatta iktisadi varligina karsi bir tehdit olarak algilamaktadir.
Dahasi toplumdaki konumu oyle bicimlenmistir ki, yapisinin egoistce suruklenisi surekli vurgulanmakta, dogal olarak daha zayif olan sosyal yapisi gittikce bozulmaktadir.
Toplumdaki konumlari ne olursa olsun tum insanlar bu bozulma surecinde rahatsiz olmaktadirlar.
Kendi egolarinin mahkumu olduklarini bilmeksizin, kendilerini guvensiz ve yalniz, yasamin basit, sade, dogal tadindan yoksun kalmis hissederler.
Insan kisa ve cetin de olsa yasamin tadina varabilir, yeter ki kendini topluma adasin.
Bugunku haliyle kapitalist toplumun iktisadi anarsisi bence belanin asil kaynagidir.
Onumuzde bireylerinin, birbirlerini kolektif emeklerinin meyvelerinden yoksun birakmak icin yilmadan -zor kullanarak degil fakat yasalarla belirlenmis kurallarin tumune gonulden uyarak- ugrastigi dev bir ureticiler toplulugu gormekteyiz.
Bu baglamda uretim araclarinin -yani tuketim mallarini ve buna ek olarak yatirim mallarini uretmek icin gereken tum uretim kapasitesinin- yasal olarak ve cogu kez bireylerin ozel mulkiyetlerinde oldugunun onemini kavramamiz gerekir.
Konuyu basitlestirmek icin, asagidaki anlatimda uretim araclarinin mulkiyetini paylasmayan herkesi isci olarak adlandiracagim, bu terimin yaygin kullanimina tam olarak denk dusmese de.
Uretim araclarinin sahibi, iscinin isgucunu satin alabilecek durumdadir.
Isci uretim araclarini kullanarak kapitalistin mali haline gelecek yeni mallar uretmektedir.
Her ikisi de gercek deger uzerinden olculmek uzere, iscinin urettigi ile ona odenen arasindaki iliski bu surecin esas noktasidir.
Is sozlesmesi serbestce belirlendigi surece, isciye yapilan odemeyi belirleyen urettigi malin gercek degeri degil, iscinin asgari gereksinimleri ve is icin rekabet eden isci sayisina iliskin olarak kapitalistlerin isgucune ihtiyaclaridir.
Teoride bile isciye yapilan odemenin urunun degeri tarafindan belirlenmediginin anlasilmasi onemlidir.
KAPITALIZMIN YASASI
Kismen kapitalistler arasindaki rekabet ve kismen teknolojik gelismelerin ve artan isbolumunun daha buyuk uretim birimlerinin kucuklerin yerini almasini saglamasi sonucunda, ozel sermaye az sayida elde yogunlasmaktadir.
Bu gelismelerin sonucunda, demokratik olarak orgutlenmis bir siyasi toplumda bile etkin olarak denetlenemeyecek devasa bir guce sahip ozel sermaye oligarsisi olusur.
Bu boyledir cunku yasama organlarinin uyeleri, nereden bakilirsa bakilsin secmenle yasama organinin birbirinden ayiran ozel sermaye tarafindan buyuk olcude finanse edilen ya da baska sekillerde etki altina alinan siyasi partiler tarafindan secilir.
Bunun sonucunda halkin temsilcileri gercekte nufusun temel haklardan yoksun kesimlerinin cikarlarini yeterince koruyamazlar.
Ustelik, mevcut kosullar altinda, ozel kapitalistler kacinilmaz olarak temel bilgi edinme kaynaklarini (basin, radyo, egitim) dogrudan ya da dolayli olarak denetlerler.
Dolayisiyla, bir vatandasin bireysel olarak nesnel yargilara varmasi ve siyasi haklarini akillica kullanmasi hayli zor hatta cogu zaman imkansizdir.
Sermayenin ozel mulkiyetine dayali ekonomilerde egemen olan durum iki ana ilke ile nitelendirilir: Birincisi, uretim (sermaye) araclarinin ozel mulkiyetidir ve mulk sahipleri bunu diledikleri gibi kullanirlar; ikincisi serbest is sozlesmesidir.
Bu anlamda tabii ki saf kapitalist toplum diye bir sey yoktur.
Iscilerin uzun ve aci siyasi mucadeleler sonucu, bazi kategorilerde serbest is sozlesmesi nin iyilestirilmis bir bicimini saglamayi basardiklarini ozellikle belirtmek gerekir.
Ama butun olarak ele alindiginda bugunku ekonomi saf kapitalizmden fazla farkli degildir.
Uretime kar icin devam edilir, kullanim icin degil.
Calisabilecek durumda olan ve calismak isteyen herkesin is bulacaginin bir garantisi yoktur.
Hemen hemen herdaim bir issiz ordusu vardir.
Isci her zaman isini kaybetme endisesi tasir.
Issiz ve cok dusuk ucret odenen isciler karli bir pazar olusturmadiklari icin tuketim mallarinin uretimi sinirlidir ve sonuc mesakkatlidir.
Teknolojik ilerleme cogu zaman isin zorlugunu hafifletmek yerine daha fazla issizlige neden olur.
Kar gudusu, kapitalistler arasindaki rekabetin durumuna gore gittikce daha fazla derinlesen bunalima yol acan sermaye birikiminin ve kullaniminin istikrarsizligindan sorumludur.
Sinirsiz rekabet, emegin cok buyuk olcude heba olmasina ve daha once de sozunu ettigim gibi bireylerin sosyal bilinclerinin sakatlanmasina yol acar.
Bana kalirsa kapitalizmin en buyuk kotulugu bireylerin sakatlanmasidir.
Tum egitim sistemimiz bu beladan muzdariptir.
Gelecekteki kariyerine hazirlanmak icin acgozlu bir bicimde basariya tapmak uzere egitilmis ogrenciye abartili bir rekabetci yaklasim asilanir.
BELADAN KURTULMANIN TEK YOLU: SOSYALIZM
Ben bu korkunc beladan kurtulmanin tek yolu olduguna eminim.
Bu yol, toplumsal hedefler dogrultusunda yonlendirilmis bir egitim sisteminin eslik ettigi sosyalist ekonominin insasidir.
Boyle bir ekonomide toplumun kendisi uretim araclarinin sahibidir ve uretim araclari planli bir tarzda kullanilir.
Uretimi toplumun gereksinimlerine uyduran planli bir ekonomi isi calisabilir durumda olanlara dagitir ve erkek, kadin, cocuk herkesin gecimini garanti eder.
Bireyin egitimi, dogustan sahip oldugu yeteneklerin gelistirilmesinin yaninda, gunumuz toplumundaki guc ve basarinin yuceltilmesi yerine, bireyin icinde cevresindekilere karsi sorumluluk hissi gelistirmeyi hedefler.
Yine de planli ekonominin henuz sosyalizm olmadigini unutmamak gerekir.
Boylesi bir planli ekonomiye bireyin tamamen kolelesmesi eslik edebilir.
Sosyalizmin basarisi son derece zor bazi sosyo-politik sorunlarin cozulmesini gerektirir.
Siyasi ve ekonomik gucun merkezilesmesinin yarattigi etki alaninin genisligi gozonune alindiginda burokrasinin mutlak gucunu ve kendini begenmisligini engellemek nasil mumkun olacaktir?
Bireyin haklari nasil korunacak ve burokrasinin gucunu dengeleyecek demokratik bir karsi-guc nasil saglanacaktir?
Yasadigimiz bu gecis surecinde sosyalizmin hedef ve sorunlarinin netligi cok onemlidir.
Mevcut kosullarda, bu sorunlarin ozgurce ve engelsiz tartisilmasi guclu bir tabu haline geldigi icin, bu derginin cikarilmasinin onemli bir kamu hizmeti oldugunu dusunuyorum.
ALBERT EINSTEIN
"Tanri kotulukten ve acidan korumak istiyor mu?
Fakat bunu yapmaya gucu mu yok?
Eger yoksa, O gucsuz, ya da kesinlikle her seye gucu yeten degildir.
Her seye gucu yeten fakat istemeyen mi?
Eger oyle ise , O kotudur, ya da kesinlikle tum iyilik degildir.
O, ne gucu yetiyor, ne de istemiyor mu?
O zaman. O'nu Tanri diye cagirmak sacma olur.
O, hem gucu yetiyor hem de istiyor mu?
O zaman kotuluk nereden geliyor?"
(Istencin Ozgur Secimi Uzerine. Giris.)
EPICURE
Parayla toprak almayacagiz.
Topraklari isgal edecegiz
David Ben Gurion, Israil Basbakani
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder