22 Haziran 2016 Çarşamba

Devrim şehidi Kubilay ve Menemen Olayı Gerçekleri-1

Devrim şehidi Kubilay ve Menemen Olayı Gerçekleri-1

December 23, 2013 at 12:14am

Adı Mustafa Fehmi Kubilay.
Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep.
Giritli bir ailenin çocuğu.
1906 doğumlu.
Kubilay bir öğretmen.
Cumhuriyet öğretmeni.
1930 yılında İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yapıyor.
O sırada 24 yaşında.
Bu genç insan, Menemen'de 23 Aralık 1930'da şeriat isteyenler tarafından öldürüldü.
Olaylara müdahele etmek isteyen iki bekçi de katledildi.
Genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayı, "Menemen Olayı - Kubilay Olayı" olarak tarihe geçti.
Menemen olayının izleri toplumsal bellekten hiç silinmedi.
Kubilay "devrim şehidi"olarak simgeleşti.

İşte cumhuriyet tarihimizin devrim şehidi kubilayın kısaca biyografisi.
Şimdi ise Tarihimizin kara lekelerinden biri olan menemen olayını belgeleriyle paylaşmak istiyorum

1924-38 yılları arasında Türkiye'de çıkan 18 ayaklanmadan yalnızca Menemen Olayı'nın Batı Anadolu'da çıkmış olması onu farklı kılmaktadır.
Nasturi,Zilan,Şeyh Said,Dersim,Ağrı gibi diğer 17 ayaklanmada etnik tema,bağımsızlık talebi,dış kışkırtmalar vb.önemli birer etken olmalarına karşın,Menemen Olayı için bunları söylemek mümkün değildir.
Dahası,Menemen'de, Ortadoğu ve Güneydoğu Anadolu'ya kıyasla hem okuma yazma oranı ve ekonomik gelişmişlik düzeyi daha yüksek,hem de kısmi sanayileşmenin etkisiyle,feodal kurum ve kişilerin nüfuzları daha azdır.
Ayrıca yeni rejimin kolay ulaşabileceği bir yöredir.

Bu özellikler göz önüne alınarak sorulacak sorular şunlardır:Menemen Olayı,yaygın biçimde kabul edildiği üzere,bir dinsel ayaklanma mıdır?
Deli,esrarkeş,cahil altı kişinin başlattığı,bir anda ortaya çıkan
"korsan" bir olay mıdır?
2000 nüfuslu kasabadan 1500 kişinin etkin yada edilgen katılımıyla gerçekleşen olay sonrası adının
"mel'un belde" olarak değiştirilip yöre insanının başka yerlere sürülmesi istenen Menemen halkının bu eylemdeki sorumluluğu nedir?
Yoksa,gerçek neden,olayın başlatıcısı Derviş Mehmet'in,Çerkes Ethem'in yandaşlarından olması mıdır?
Yoksa,akademik literatürde yer aldığı üzere, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın iktidara gelme hırsıyla gerçekleştirdiği bir kışkırtma mıdır

OLAYIN OLUŞUM SÜRECİ

Divan-ı Harp kararnamesinden,örgütlenmenin altı yıl önce tekke ve zaviyelerin kapatılması ve şapka devrimi üzerine başladığı anlaşılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra halifelik kaldırılmış,laik bir dünya görüşü benimsenmişti.
Türbeler,mahalle mektepleri kaldırıldı.

Tarikatçılık,şeyhlik,dervişlik,müritlik,dedelik,seyitlik,babalık,emirlik,naiplik,halifelik,büyücülük,üfürükçülük,falcılık ve muskacılık 13 Aralık 1925 tarih ve 677 sayılı kanunla yasaklanmıştı.
İşte yeni rejimin eski ayrıcalıklarını yok ettiği başında İstanbul merkezli Nakşibendi şeyhi Şeyh Esad'ın bulunduğu grup,Serbest Cumhuriyet Fırkasının olaylı İzmir gezisini bahane ederek böyle bir olay girişiminde bulunmuşlardır.
Burada ilginç olan nokta,Esat Hoca'nın irticai faaliyetinin Cumhuriyet döneminden önce başlamış olmasıdır.

31 Mart Vakası'nın hazırlayıcısı olduğu iddia edilen sultan II.Abdülhamit döneminde de benzeri çalışmalar yapan Esad Hoca,Erbil'e sürüldüğünü,ancak Sultan Reşat zamanında İstanbul'a dönebildiğini söylemiştir.
Örgütlenmenin beyin takımından olan,ancak eyleme katılmayan ve kendini halifeler halifesi olarak tanıtan Manisa Tabur İmamlığı'ndan emekli Laz İbrahim Hoca,örgütlenmesini çevre kasaba ve köyleriyle sınırlı bırakmamış,Karadeniz kıyıları,Kayseri,Bursa,Balıkesir;Bergama ve Manisa başta olmak üzere Anadolu'nun birçok yerini dolaşarak Nakşibendi tarikatının kök salmasına çalışmıştır.
Esad Hoca ise,İstanbul Erenköy ve Beykoz'da örgütlenmeyi sürdürmüştür

Esad Hoca sadece salt cahil halkı,kara takkelileri değil,tahsilli,kültürlü kişileri de etkileyebilmektedir.
Olayda sorgusu alınan Mustafa adlı bir tanık,İbrahim Hoca'nın Menemen'e bağlı Horozköy'de vaaz verirken rakı içen ve şapka giyenlerin gavur olduğunu,bundan Cumhurbaşkanının sorumlu tutulması gerektiğini söylediği belirtilmektedir.
Laz İbrahim'in, "şeyhim" dediği, "vaktiyle 40 tekkenin şeyhi olan" Esad Hoca'nın evinde yapılan bir toplantıda,yakında şapkaların atılarak tekrar fes giyileceği,halifelerin geleceği,tekkelerin yeniden açılacağı söylenerek devrimler aleyhine konuşmalar yapılmıştır.

Nitekim kendini Mehdi ilan eden Derviş Mehmet'inde esrarlı zikir toplantılarında hükümetin Müslümanları gavur yapmayı amaçladığını,bütün memurların ailelerini açık saçık gezdiren kafirler olduğunu,kendisinin Cumhuriyeti yıkarak dini iade edeceğini sıkça yinelediği belirtilmektedir.
Derviş Mehmet'in inançlarını yayarken izleyeceği güzergahta dikkate değerdir:
Türkiye'deki örgütlenmeyi tamamlayınca Arabistan'a,oradan da Çin'e geçerek tüm Yahudileri Müslüman yapacak ve H.z.İsa ile birleşip oradan Avrupa'ya dönerek Avrupa devletlerini de dine davet edecektir.

Çok geniş bir alana yayılan ve çok uzun bir zamandan beri zikir toplantılarını gizli kapaklı ve gözden uzak yerlerde değil,kahvehanelerde yapmakta olan tarikat karşısında hükümet,yalnızca ilgili kahvehaneleri kapatarak önlem alma yoluna gitmiştir.
Menemen Olayı'nı rapor eden I.
Kolordu Komutan Vekili Mustafa Paşa da bu dinci örgütlenmenin devletin güvenlik birimlerince gözlendiğini söyler: "Ben bu havalede için için işleyen bir yaranın mevcudiyetini sureti katiyyede hissetmekteydim.
Bu hususta büyük bir dikkat ve asabiyetle takibat ve tahkikatta bulunulması ve bu yarayı işleyenlerin behemehal meydana çıkarılarak selameti memleket namına kamilen vücutlarının kaldırılması elzemdir,kanaatinde bulunduğumu arzederim"

Olayın oluşum sürecini bu şekilde kısaca özetledikten sonra şimdi olayın başlaması ve gelişimine geçebiliriz.

OLAYIN BAŞLAMASI VE GELİŞMESİ

Daha önce de değindiğimiz gibi Menemen Olayı'nın tetikleyicisi serbest Cumhuriyet Fırkası'nın olaylı İzmir gezisidir.
Bilindiği üzere SCF Genel Başkanı A.
Fethi Bey ve arkadaşlarının,Partinin örgütlenmesini geliştirdiği Batı Anadolu'ya 3 Eylül 1930'da başlattıkları gezinin 4 Eylül'deki uğrak yeri İzmir'dir.
Güvenlik güçleri ile başta liman işçileri olmak üzere Fethi Bey'in yapacağı konuşmayı dinlemeye gelen yaklaşık 50000 kişilik halk kitlesi arasında çatışma çıkmış,bir çocuğun ölümüne yol açan toplantı,Cumhuriyet Halk Fırkalılarca sabote edilmiştir.
Serbest Cumhuriyet Fırkası ile Cumhuriyet Halk Fırkasının çekişmesi Menemen Olayı'nın ortaya çıkabileceği kargaşa ortamını yaratmıştır.

Olayın başlaması ve gelişimini Divan-ı Harp tutanakları ile olayı şahit olan kişilerin ağzından yazmak daha sağlıklı olacak diye düşündüğümüzden bunlara ağırlık verilmiştir.
Şimdi olayın başlama aşamasını tutanaklarda geçtiği şekilde inceleyebiliriz.

Giritli Mehmet,Şamdan Mehmet,Sütçü Mehmet ve Emrullah oğlu Mehmet Emin (bu dört Mehmet'ler isyanın elebaşılarıdır.
Üçü vaka günü öldürülmüş,sonuncusu Mehmet Emin de idama mahkum olup diğer mahkumlarla birlikte asılmıştır) Manisa'da dört günden beri toplandıkları tatlıcı Mutaf Hüseyin'in evinde son olarak 6 Aralık 1930 Cumartesi günü toplanarak eylemin planını hazırlamışlardır.
Kahveci çırağı Mustafa (idama mahkum olmuş ve asılmıştır),Topçu çavuşu Hüseyin (asılmıştır),Keçili Himmet oğlu Süleyman çavuş (asılmıştır),Pabuççu Hüseyin oğlu Ali (asılmıştır) hazır bulundukları halde yapılan toplantıda vaka hakkında görüşmeler yapılmış ve bu müzakerede hadisenin cereyan sureti ve silahların tedarik şekli kararlaştırıldıktan sonra Giritli Mehmet evvela kendisi Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet'le Paşaköy'e hareket edeceğine ve birgün sonrada Paşaköy'de Emrullah oğlu Mehmet,Ali oğlu Hasan,Nalıncı Hasan,Çakıroğlu Ramazan (yaş haddi yüzünden hakkında verilmiş olan ölüm cezaları ağır hapse çevrilen üç sanık) kendilerine katılacaklarını söyledikten ve gereken talimatı verdikten sonra orada hazır bulunan Topçu çavuşu Hüseyin,kahveci çırağı Mustafa,tatlıcı Mustafa ve Keçili Himmet oğlu Süleyman çavuş ve pabuççu Hüseyin oğlu Ali de (bunların hepsi idama mahkum olup asılmışlardır) silahlanarak bilahare arkalarından gelip kendilerine katılacaklarını vaat etmişlerdir.

Geceleyin verilen kararın sabahleyin tatbikatına geçen Giritli Mehmet yanında Sütçü Mehmet,Şamdan Mehmet bulunduğu halde,Manisa'da Giritli İsmail ve bıçakçı Mustafa'nın çuval içinde verdikleri iki silahı alarak ve kendi bacanağı posta sürücüsü Kahya İsmail'in arabasıyla Paşaköy'e hareket edip bu köye vardıklarında analığı Rukiye'nin evine misafir olmuşlardır.
Rukiye,keyfiyeti Giritli Mehmet'in köyde bulunan bacanağı Simavlı Osman'a ve bakkal Mehmet oğlu Abdurrahman'a anlatmıştır.

İlk toplantıdan sonra verilen talimat veçhile bir gün sonra hareket edip kendilerine katılacak olan Emrullah oğlu Mehmet Emin,annesi Hasibe,karısı Emine,kız kardeşi Halide'nin malumatı altında ve hatta bu meyanda sanıklardan Hafız oğlu Simsar Mustafa'dan alacağı olan paranın karısına veya anasına verilmesini tembih ettikten sonra Ali oğlu Hasan,Nalıncı Hasan ve Çakıroğlu Ramazan ile beraber araba ile Paşaköy'e gelmiş,aracı bunlara Giritli Mehmet'in bacanağı Ahmet'in evine götürmüştür.

Burada Ahmet bunlara yiyecek çıkarıp yedirdikten,çantalarına yemek koyduktan ve muyasalatlarından tam yarım saat sonra Rukiye'nin evinde aldıkları silahlarla ve beraberlerine Kıtmir dedikleri köpekle beraber hep birlikte gece yarısı Paşaköy'den çıkmışlar ve Bozalan'a hareket etmişlerdir.
11 saat yürüdükten sonra Sümbüller köyü yolunda bir çamlıkta,su kenarında geceyi geçirmişlerdir.
Burada Çakıroğlu Ramazan kendilerinden ayrılıp habersiz kaçmış ve Manisa'ya avdet etmiştir.
Su kenarında uykudan kalkan grup,arkadaşlarından birini kaybettikten sonra yürüyerek Bozalan köyü kenarına gelmişlerdir.(Bu köy Sütçü Mehmet'in köyüdür).
Sütçü Mehmet köye girip akrabasına haber vermiş,Sütçü Mehmet'in damadı Hoca Mustafa bunları çay kenarında karşılayarak evvelden hazırladığı bir boş odaya alıp misafir etmiştir.
Bu eve Hoca Mustafa da dahil olduğu halde (bu kişi de idama mahkum edilip asılmıştır) Sütçü Mehmet'in kardeşi Hacı İsmail (bu kişi de asılmıştır),Hacı İsmail'in oğlu Hüseyin (bu kişi de basıyla birlikte ölüm cezasına çarptırılmış,Şubat ayının 3/4 gecesi idam hükümleri infaz olunurken tam idam edileceği sırada kaçıp kurtulmaya muvaffak olmuş,bir müddet dağlarda dolaşmış,fakat bilahare dağda yakalanıp Menemen'e getirilmiş ve hakkında idam hükmü infaz olunmuştur) diğer oğlu Hasan her üçü beraberce yemek getirmişlerdir.

Burada Giritli Mehmet Mehdiliğini ilan etmiş,köyde duymadık kimse kalmamış,bu meyanda köy ihtiyar heyeti bile keyfiyetten haberdar olmuşlardır.(Bu köy muhtarı ve ihtiyar heyetinin üç üyesi üçer yıl ağır hapis cezasına çarptırılmıştır).
Bu köyden Osman oğlu Hasan ve Mehmet oğlu Ahmet gruba hitaben Emiralem karakoluna uğrayıp orada bulunan iki jandarmayı öldürerek silahlarını almalarını ve kendileri de arkalarından Menemen'e gelip yardım edeceklerini söylemişlerdir.(Bunlarda ağır hapis cezasına çarptırılmışlardır).
Bir hafta kadar Bozalan köyünde kalıp bu köyde Mehdiliğini ilan eden Giritli Mehmet,bu durumdan hükümetin haberdar olup olmadığını anlamak maksadıyla kardeşi Hacı İsmail'in hemşiresinin kızı Fatma'yı ve Hacı Ali oğlu Mustafa'yı,güya çeyiz tedariki bahanesiyle Manisa'ya göndermiştir.
Bu tetkik heyeti Manisa'da bulunan Sütçü Mehmet'in karısı Kezban'dan durumu anlayıp avdet etmişlerdir.

Heyetin getirdiği haber kötüdür:Mehdilik dedikodusu Manisa'da duyulmuştur.
İşte hükümetin keyfiyetten haberdar olduğu haberi getirilince Giritli Mehmet emriyle köy civarındaki çamlıkta Mehmet'in kardeşi Hacı İsmail ile Hacı Mustafa tarafından bir kulübe inşa edilmiştir.
Bu kulübede tam bir hafta esrar içilmek suretiyle zikre devam eden grup 1930 yılı Aralık ayının 23üncü Salı günü menemen'e gitmek üzere yola çıkmayı kararlaştırmışlardır.
Salı gecesi esrarkeş Mehdi başta Kıtmir adını verdikleri köpekte dahil,hep beraber yola çıkmışlardır.
Evvelden haberdar edildiği için Görece köyünün berisindeki kömür ocağında,Hacı İsmail oğlu Hüseyin tarafından yakılan ateşte ısındıktan ve oraya gene evvelden haberdar olduğu için,Göreceli Mustafa oğlu Abdülkerim'in (bu kişi muhakemesi sırasında ağır hastalanıp İzmir memleket hastanesinde tedavi altında iken eceli ile öldüğünden hakkında verilmiş olan idam hükmü bu suretle infaz edilememiş ve sukut etmiştir) getirdiği yemekte yenildikten sonra bunların rehberliği ile yollarına devam etmişlerdir.
Kafile Hasanlar geçidine varınca orada Kayıkçı Mehmet'in kayığı ile karşı tarafa geçmişlerdir.

Grup Menemen kenarına geldiklerinde zeytinlikte biraz durup dinlendikten ve burada Giritli Mehmet avenesinin hepsine çifte çifte esrarlı sigara dağıtıp verdikten sonra hepsi dumanlı ve sarhoş kafalarla Menemen'e gelmişler ve saat altıyı yirmi geçe Müftü camiine girmişlerdir.
Camide sabah namazı için gelmiş 8-10 kişi vardır.
Manisa'da dağda kurdukları bir çardakta günlerce esrarlı zikir ve ayinler yapmış olan grup,bununda etkisiyle mihraba asılı bulunan ve üzerinde La ilahe İllallah İnna Fetahneke suresi yazılı yeşil bayrağı da alarak olayın cereyan ettiği belediye meydanına gelmişlerdir.
[8] Kafile Hoca Saffet Efendi'nin evi önüne geldiği vakit durmuş ve arkalarından gelen Mehdi Giritli Mehmet burada birdenbire kayboluvermiş ve biraz sonra da Hoca Saffet Efendi ile temasları,baş başa konuştukları görülmüştür.
Hoca tam evine gireceği vakit Giritli Mehmet'in bir işareti ile grup Saffet Hoca'ya selam resmi ifa edip kendisini hürmetle selamlamışlar (Bu Hoca Saffet Efendi,Örfi Harp Divanı huzurunda yapılan sorgusu neticesinde beraat etmiş ve bu olaya katılmamış olduğu ortaya çıkmıştır) ve önlerinden Menemen'den gruba katılan Saim oğlu Boşnak Abbas (idama mahkum olmuş ve asılmıştır) tanca atmak suretiyle izharı şadmani ile gene Menemen halkından Cumai Balalı Remzi (idama mahkum olmuş ve asılmıştır),Harputlu Ömer oğlu Mehmet ve Sümbüllü köylü Mehmet bunlara katılıp gene hep birlikte tekbir alarak belediye önüne avdet etmişlerdir.

Derviş Mehmet,oradakilere kendini Mehdi olarak tanıtır;dini korumaya geldiğini ileri sürerek sınırda "yetmişbin kişilik Halife ordusu"nun beklediğini,öğleye kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirilecekleri tehdidini savunur.
[10]Derviş Mehmet ve grubu yeşil bayrağı belediye meydanına dikerek etrafında dönmeye ve tekbir getirmeye başlarlar.
Olayın tanığı bir kişi ise olayı şu şekilde tasvir etmektedir:Ben ve camiden çıkanlar bu hal karşısında donduk kaldık.
Biraz sonra kendisine Mehdi süsü veren Derviş Mehmet elindeki bayrağı meydana dikti ve iyice tutturmak içinde ahaliden bir ip istedi.
içimizden biri kuşağını çıkardı verdi.
Nasıl oldu bilmiyorum,meydanı dolduran kalabalığın arasında,bayrak dikilirken el çırpanlar oldu.
Mehdi sürekli elindeki saate bakarak etrafa okuyup üflediği toprağı savurarak söyleniyordu.
-Bayrağın altından geçmeyen gavurdur!
Namazdan çıkan halk hep meydana yığılıyordu.
Tam o sırada jandarma yüzbaşısını gördüm.
Çekine çekine ortaya ilerledi.
Ne var?
Ne oluyor ağalar?
diye sordu.
Mehdi;bugün hükümet açılmayacak,dükkanlar açılmayacak,camiye gireceğiz,dua edeceğiz,her şey düzelecek,her şey yoluna girecek diye cevap verdi.
Jandarma Kumandanı pekala dedi,yürüdü gitti.

Kubilay'ın olay yerine gelmesi ise resmi kaynaklarda şu şekilde geçmektedir:

Jandarma Komutanı bu olay ardından alay komutanına telefon ederek askeri birlikten yardım ister.
Bu haber üzerine,sabahın erken saatinde,hergünkü gibi eğitim çalışmalarına hazırlanmakta olan 43.piyade birliği subaylarından Asteğmen Kubilay'a görev verilir*.
Kubilay,henüz birkaç ay önce askere alınmış olan,takım düzenindeki birliğiyle hemen yola çıkar.
Kendisinde silah,askerinde mermi yoktur.
Kubilay olay yerine çabuk yetişmek için kışla arkasındaki yamaçlardan,kestirme yollardan hızla geçer ve meydana yakın sokakların birinde askerlerini durdurarak süngü taktırır.
Olay tanığı bundan sonrasını şöyle anlatır:
Ahali gittikçe büyüyordu.
Yirmi dakika geçti.
Birdenbire meydanı otuz kırk nefer silahlarına süngü takarak abluka ettiler.
İçlerinden genç bir zabit ileri atıldı.
Mehdinin yakasını tuttu ve şiddetle sarstı.
Mehdi,genç zabiti silkeleyip yere attı ve elindeki silahı çevirerek zabite ateşledi.(Bu kurşun,Kubilay'ın omzundan girip arkasından çıkmıştı).
Yaralı zabit,yarasının ağırlığına rağmen ayağa kalktı ve meydandan çekildi.
Halktan bir kısım bu esnada uzun uzun el çırparak alkışlıyor ve Allah Allah!
Diye bağırıyordu.
Aradan on beş dakika geçti.
Asilerden biri,Mehdi'nin yanına gelerek,zabitin cami avlusunda yattığını haber verdi.
Bunun üzerine Mehdi yanındakilerden bıçağı alarak bir arkadaşıyla cami avlusuna girdi.
Biz uzaktan duyduk.
Yaralı gencin sesi yalvarıyordu.
-Kesmeyin beni.
Mehdi ise;anlaşıldı,anlaşıldı.
Sen daha çocuksun.
Kesilmekten korkuyorsun.
Seni yüzükoyun yatırayım da görmeyesin.
Bundan sonrasını ise bu olayı daha iyi gören bir aşka tanık anlatıyor.
Mehdi genç ve yaralı zabiti yüzükoyun yatırdıktan sonra bir ayağını yaralı omzuna koyuyor,bir eliyle saçlarından tutuyor ve diri diri boğazlıyor.
Sonra da elindeki başı caminin önündeki büyükçe bir taşın üzerine koyarak –Gördünüz mü?
Kafirlerin akıbeti işte budur diyor.
Sonra –Getirin bir ip!
Diye bağırıyor.
Biriken halk yığınının arasından biri dükkanına koşarak bir ip getiriyor.
Kesilmiş başı bayrağın tepesine bağlıyorlar.

http://tibbiyelihikmet.wordpress.com/2013/12/22/devrim-sehidi-kubilay-ve-menemen-olayi-gercekleri-1/




Saygılar.
Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder