19 Temmuz 2016 Salı

Yüksekdağ: Darağacında sallandıracağız dedikleri, Güneydoğu'da çocukları, kadınları katletti

Kendi kurduğunuz cümlelere bir bakın, sonrar da bölücülerin kurduğu cümlelere bir bakın.
Ondan sonra karar verin.
Konuştuklarınız kime yarıyor?

Ya da taşları doğru şekilde yerine oturtmak için ne yapmak lazım?
Sapla samanı ne şekilde birbirinden ayırabiliriz?
Zor bir iş bu.

Saygılar.

Oraj POYRAZ  L2fSIJNoA0xfSNxA  


Yüksekdağ: Darağacında sallandıracağız dedikleri, Güneydoğu'da çocukları, kadınları katletti

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Dar ağaçlarında sallandıracağız dedikleri generaller Şırnak'ta, Diyarbakır'da sivil katliamların, savaş suçlarının sorumlusu. Tutuklanan generaller sadece darbecilikten değil, Kürt halkına karşı işledikleri insanlık suçlarından da yargılanmalı.Tutuklanan generaller sadece darbecilikten yargılanacaksa, siyasi iktidar yalnızca kendisi için adalet istiyor demektir" dedi.

cumhuriyet.com.tr

Yayınlanma tarihi: 19 Temmuz 2016 Salı

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinin grup toplantısında konuştu. Yüksekdağ'ın konuşmasından satır başları:

- 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha kınıyor, lanetliyorum.

- Darbe koşullarıyla hesaplaşmadan darbecilere yönelik yürütülen operasyon, darbe mekaniğini bertaraf etmeye yetmeyecektir.

- Demokratik çözüm sürecini buzdolabına koyan iktidar darbe mekaniğini serbest bırakmıştır.

- Dar ağaçlarında sallandıracağız dedikleri generaller Şırnak'ta, Diyarbakır'da sivil katliamların, savaş suçlarının sorumlusu.

- Adı konulmamış sivil darbe, askeri darbeyi doğurdu. Ama halklar, bu iki darbeciye de mahkum değil.

- Mazlumun ahı yerde kalmaz. Katledilen o kadınların, çocukların, Cizre'de diri diri yakılan insanlığın ahı yerde kalmaz.

- Darbecilerin yenilmesi, tek başına demokrasinin kazandığı anlamına gelmez. Demokrasinin kazanması için reformlar gerekiyor.

- Ancak herkese demokrasi sağlanması, gerçek anlamda demokrasinin zaferi anlamına gelecektir.

- Sn Öcalan, "Türkiye'de demokratik bir çözüm sağlanmazsa, bu çatışma durmazsa, darbe mekaniği devreye girer" demişti.

- Bir taraftan gece gündüz, defalarca sokağa çıkma çağrısı yapılırken, Kürt kentlerinde sokağa çıkma yasağı devam ediyor.

- Dün "Türk askerleri sivilleri katletmez, onlar bizim onurumuzdur" diyenler, bugün aynı kişilere etmedikleri hakareti bırakmıyor.

- Hopa'da mahallelerine yönelik linç girişimlerine karşı sokağa çıkan gençler tutuklandı. Tankları yoktu. Derhal bırakılmalılar.

- Ne askeri cunta, ne de sivil dikta. Herkese gerçek demokrasi ve özgürlük. İşte üçüncü yolun temel sloganı, mantığı budur. 

- Erdoğan, durumu MGK'te değerlendireceğiz diyor. MGK'nin kendisi bir darbe kurumu. Darbe kurumunda darbe karşıtlığı olmaz.

- Darbe kurumu YÖK dağıtılmaldır. Bir liderler zirvesi toplanmalı ve acil yol haritası belirlenmelidir.

- Meclis, darbeye karşı mücadelenin tek ve etkin merkezi olmalıdır. Meclis'in devre dışı bırakılmasına izin verilmemelidir.

- Askere dokunulmazlık yasası geri çekilmelidir. Tankı, topu olanların dokunulmazlığı kabul edilemez.

- Cumhurbaşkanı "Darbecileri yıllarca besleyeyim mi" diyor. Bu size birini hatırlattı mı? Nerede kaldı sizin demokratlığınız?

- Barış sürecinin tekrar başlaması hayat memat meselesine dönüşmüştür. Müzakerenin tarafı olan Sn Öcalan'a tecrit kaldırılmalıdır.

- Tutuklanan generaller sadece darbecilikten değil, Kürt halkına karşı işledikleri insanlık suçlarından da yargılanmalı.

- Tutuklanan generaller sadece darbecilikten yargılanacaksa, siyasi iktidar yalnızca kendisi için adalet istiyor demektir.

- Darbe girişimi olmuş, cenazeler daha kalkmamış, Cumhurbaşkanı "Taksim'e Topçu Kışlası yaptıracağız" diyor. Akla zarar.



 
a45UyF587661-160719152755 Oraj Poyraz At Neomailbox.net cimcime@neomailbox.ch
2016/07/19  19:20 2  65  adaletvekalkinma@yahoogroups.com


 



--

Ad patres
Eskilerin yanina
(Ad patres e gondermek: oldurmek)

Latince Atasozleri

Bu boyledir; onlari iri siyah gozlu hurilerle eslendiririz.

Duhan/44/54.
Cennette cinsel yasama iliskin mustulu haberlerden.

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -1-

Her satirinda beynimi tetikleyen harika bir kitap okuyorum: Buyuk Tasarim . Dr Stephen Hawking ve Leonard Mlodinow tarafindan yazilmis. (Dogan Kitapcilik. Ceviri: Selma Ogunc)

Sanirim Dr Hawking i tanitmama gerek yok. Bedeni nerdeyse tamamen islevsiz duruma gelen bu adam, akli ile galaksiler arasinda yolculuk etmekte. Leonard Mlodinow a gelince. ABD li bir fizikci. Babasi, Buchenwald toplama kampinda bir yil kadar tutulmus ve Polonya da Nazi yonetimine karsi gerceklestirilen direnisin basina gecmis. Aile bu soykirimdan kurtulup ABD ye yerlesmisler. Burda kucuk yaslarda kimya ve fizige ilgi duyan Mlodinow, Israil deki bir kutuphanede Feynman in fizik yasalari uzerine tezleri kitabini okuduktan sonra tamamen fizige yonelmis. Hic sasirmadim. Richard Feynman, fizigi milyonlarca insana sevdiren gercek bir dehadir.

Simdi bu kitabin doga yasalarina ayrilan bolumunden alintilar yaparak, kendimden de yorumlar katarak bir seyler karalayacagim.

Doga yasalari hepimizin oylece kabul ettigi gercekliklerdir. Onlara alisiriz; oyle alisiriz ki bir sure sonra onlarin aslinda ne kadar sasirtici olduklarini unuturuz ve merak hissimiz hayatin akisi icinde olur gider.

Oysa insanlik binlerce yil boyunca, etrafinda gordugu ve bir anlam veremedigi olaylari aciklamak icin sayisiz inanc ve mitoloji gelistirdi. Neden volkanlar aniden ofkelenip ates sacmaya basliyordu, neden Gunes bazen karariyordu, neden sakin bir havada firtina patlayip gemileri denizin dibine gonderiyordu? Misir dan Hind diyarlarina, Iyon medeniyetinden Maya uygarligina kadar her yerde insanlar bu sasirtici ve korkutucu olaylari aciklamak icin binlerce tanri, tanrica, melek veya ifrit modelleri gelistirdiler. Yakla$ik 50 bin yil oncesine uzanan avci-toplayici atalarimizdan miras aldigimiz korkular hepimizin bireysel ve kolektif bilincaltina kadar isledi ve dinsel davranislarimizin temelini olusturdu: Tanrilara sukran dualari, sunulan kurbanlar, olum rituelleri, bereket sarkilari, tanrilarin insanlara ahlaksizliklarindan dolayi kitlik, savas veya afetler yagdirmalari ve bundan kurtulmak icin mabetlere dolusan insanlar. (Cok uzaga gitmeye gerek yok. Ingiltere Londra da 1665 yilinda cikan buyuk bir yangindan dolayi, binlerce insan kiyametin geldigini zannedip kiliselere dolusmuslardi. Halley kuyruklu yildizinin her gelisinde ise insanlar korku icinde kiyameti beklemislerdir. Bunlara volkanlarin, depremlerin insan uzerindeki etkilerini ekliyebilirsiniz.)

Bilimsel dusuncemiz ise, tum insanlik tarihi ile kiyaslandiginda cok yeni sayilabilir. Gerci, o muhtesem Iyon medeniyetinde bilimimizin temelleri atilmisti ama, pek cok tarihsel sebep yuzunden yuzyillar boyunca uykuya yatti ve onlarin yerini genelde teolojik aciklamalar aldi. Bu arada, belirtmeliyim ki, su an uzerinde tepistigimiz topraklarda muhtesem bir insan yasadi: Milet li Thales. M.O 624-546. (Simdiki Aydin in Didim ilcesinde) Felsefenin ve bilimin onculerinden sayilan Thales cesitli geometrik kuramlar gelistirmis ve bir Gunes tutulmasini onceden hesaplayip haber vermistir.

Ne yazik ki, o donemlerin devlerini tek tek sayabilmem cok zor ve yazinin tamamen amaci disina tasmis olurum. Arkhimedes, Anaksimandros, Empedokles, Epikurus, Oklid, Pythagoras. Daha bir suru isim... Simdi bu isimleri alfabetik sira ile yazmak kolay, ama inanin her biri ayri bir dunya, ayri bir gunes... Onlarin actigi yol, buyuk usta Galileo ve nihayet Newton a kadar uzandi .. arada binlerce yol emekcisi var. Dunyanin her yerinden bilgi emekcileri. Yunan, Roma, Misir, Babil, Islam topraklari, ortacagdaki Kilise nin aykiri dindarlari .... Neyse, uzun mesele.

Bilimsel kuramlarla ilgili olarak bazi insanlarin yanlis bir kanaatleri bulunur. Herhangi bir onerme, bir kuram eger yanlis ise bunun bilim disi oldugu gibi iddialarda bulunulur. Oysa ki, bilimsel kuramin en onemli ozelligi, onun yanlislanabilir olmasidir. Yanlislanamayan sey, bilimden cok kehanetin, mistik sezgilerin veya inanclarin alanina girer. Karl Popper, tumevarimsal dusuncenin her durumda gozlemlenebilir veya sinanabilir olamiyacagini farkederek, ispatlamaktan cok yanlislamak olgusu uzerinde durmustur. Ornegin:

Uydumuz Ay kasar peynirinden yapilmistir derseniz bu, bilimsel bir onermedir. Cunku yanlislanabilmesi mumkundur. Ote yandan, Ay i goze gorunmeyen melekler hareket ettirir, bunu ancak iman sahibi kisiler farkedebilir derseniz, bu bir bilimsel onerme degildir; zira goze gorunmeyen melekleri olcmek, sinayabilmek mumkun degildir. Bir bilimcinin gelistirdigi kuram; olculebilir, yanlislanabilir, farkli insanlar tarafindan gozlemlenebilir, denenebilir olmalidir. Bunu, Richard Feynman Fizik yasalari uzerine kitabinda soyle aciklar:

Once bir tahminde bulunursunuz. Gulmeyin, saka yapmiyorum. Eger tahmininiz, kuraminiz, yapilan olcumlerle, deneylerle, gozlemlerle celisiyorsa yanlistir. O anda, sizin ne kadar zeki, ne kadar sempatik oldugunuzun onemi yoktur. Tahmininiz verilerle celisiyorsa yanlistir. Hepsi bu kadar !

Ben de, bu kadar giris fasli yeter diyerek sozu Dr Hawking e veriyorum.

Iyonyalilar, antik Yunan felsefesine ait farkli ve genellikle birbirine karsit geleneklere sahip pek cok ekolden biriydi. Ne yazik ki Iyonyalilarin dogaya bakis acilari -genel yasalar araciligi ile aciklanabilen ve bir dizi basit ilkeye indirgenebilen gorusleri- yalnizca birkac yuzyil boyunca etkili olabildi. Bunun nedenlerinden biri, Iyonya kuramlarinin ozgur irade, amac veya dunyanin islerine karisan tanrilar kavramlarina yer vermemeleriydi. Bunlarin ihmal edilmesi o zamanin cogu Yunan dusunuru icin son derece urkutucuydu, tipki gunumuzde bir cok insan icin oldugu gibi! Ornegin filozof Epikurus (yak.M.O. 341-270) standart atomcu goruslere dogaci filozoflarin yazgilarina kole olmaktansa, tanrilar hakkindaki mitleri izlemenin daha iyi oldugunu soyleyerek karsi cikti. Aristotales de atomcu gorusu reddetti; cunku insanlarin ruhsuz ve cansiz maddelerden meydana gelmis olmasini kabul edemiyordu. Iyonyalilarin, insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur, ancak bu gorus Galileo Galilei ye kadar, nerdeyse yirmi yuzyil boyunca bir kenara birakildi.

Sanirim bir sigara molasi vermenin zamani geldi. Hawking in cok kisaca dokundugu bu surec bir anlamda iman ile aklin, dogal yasalarin birbiri ile catismasinin tarihidir. Bu ayni zamanda dogal fenomenleri dogal sureclerle aciklama tarihi olarak bilinir. Herhangi bir hastaligi bir yerel tanrinin laneti ile aciklamak da mumkundur ve her zaman buna inananlar olacaktir. Bir depremin ise, gunahlarimizin bedeli olarak gerceklestigini de dusunebiliriz ki boyle dusunenler gunumuzde bile mevcuttur. Yukardaki pasajda, benim ozellikle ilgimi ceken yer ise surasi: insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur. Kesinlikle katiliyorum. Insanlar nedense, dinsel inanclar araciligi ile kendilerini ustun ve secilmis zannederler. Insanin, bir tanri tarafindan secildigi veya onun halifesi oldugu inanci hala cok yaygindir ve binlerce ilahiyatci tarafindan islenmektedir.

Peki, illa, bilim ile din catismak zorunda midir? Mesela, dindar bir bilimci olamaz mi? Elbette olabilir ve zaten pek cok dindar bilimci bulunmaktadir. Sorun surda ki, dinsel bir inanc baskalarina mutlak dogru bilimsel gercek olarak dayatilamaz. Veya tersine, bilimsel bir bulgunun herhangi bir inanci ispat ettigi savi son derece tartismali olabilir. Bilimsel kuramlar yanlislanabilirken, inanclar icin yanlislama yontemi bulunmaz. Sorgulayan Denemeler kitabinda Bertrand Russel bunu guzel bir benzetmeyle anlatir. Herhangi bir kisi, tum evrenin kocaman bir kaplumbaganin uzerinde durdugunu iddia edebilir. Peki, kaplumbaga neyin uzerinde duruyor, diye sordugunuzda ise, ondan asagisinin hep kaplumbaga oldugunu soyleyerek cevap verebilir. Bu cevabi yanlislayamazsiniz. Galaksinin neresini gosterirseniz gosterin, soz konusu kisi, bu kaplumbaganin daha da otelerde oldugunu soyleyerek sorunuzu savusturabilir. Veya bunlarin gozle gorulemiyecegini, manevi aleme ait oldugunu da iddia edebilir. Benzer durum cennet, cehennem, Tanri nin huzuru, meleklerin Tanri yi ovdukleri yer, herhangi bir din buyugunun manevi makami gibi inanclar icin de gecerlidir.

Din ile bilim bazen icice gecse de, bunlarin alanlarinin birbirlerinden ayrilmasinda fayda gorunmekte. Buna bir ornek vermek istersem, dindar bir fizikci olan Newton, bas eseri Philosophia Naturalis Principia Mathematica (Doga Felsefesinin Matematiksel Ilkeleri) kitabinda, kutle cekim kanunlarini herkes tarafindan sinanabilecek formullerle ifade etmistir ki, bu formul ve yasalarin yakin uzaydaki dogrulugu bilinmektedir. Aksi halde, ne uydumuz Ay a ne de cesitli gezegenlere gozlem uydulari gonderebilirdik. Eger Newton, anlasilabilir cekim kanunlari yerine Isa efendimizin sevgisi tum varliklari birbirine baglar gibi seyler yazsaydi, herhalde bu cok anlasilmaz bir sav olurdu.

Doga ile ilgili kuramlarin formule edilmesi, yasalastirilmasi, bizler farkina varmasak da hayatimizin her aninda gecerlidir. Ornegin, Newton fizigini uzay-zaman kavrami ile revize eden gorelilik kuraminin matematiksel cikarimlari, uzaydan yerinizin bulunmasini saglayan GPS kuresel yer belirleme sistemi (global positioning system) teknolojisinde kullanilmaktadir.

Elbette doga yasalari ile ilgili tartismalar burda bitmez. Kaldi ki Demokritos, Anaksimandros gibi doga felsefecilerinden bu yana insanlarin doga yasalari ve atom hakkindaki dusuncelerinde koklu degi$iklikler olmustur. Kismetse onlara da Dr Hawking in kitabini takip ederek deginecegim.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder