7 Kasım 2017 Salı

RİFAT SERDAROGLU : BİTMEYEN KİN

Doğruları bilmek gerek.
Evet..

Ancak, Demokrat Parti'ye düşmanlık hisleri beslemek için birkaç sebep yoktur, çok fazla sebep vardır.
Bunlardan birkaçının yanlış olması sonucu değiştirmiyor.
Demokrat Parti kendi döneminin zorbalıklarına, dayatmacılıklarına, demokrasi dışı işlerine imza atmıştı.
Çok fazla insanın hakkını yemiş, kanını döktüğü insanlar da olmuştur.
Bunlarda ayrıca gerçektir.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      


RİFAT SERDAROGLU : BİTMEYEN KİN.


Köşe yazarlarımızın önemli bir kısmında ve bazı aydınlarımızda anlaşılmaz bir Demokrat Parti düşmanlığı vardır. Bunlar ülkenin içinde bulunduğu tek adam yönetimini, anayasa ve insan hakları ihlallerini, yargının dün FETÖ'ne bugün ise Saray'ın emrine verilmesini, hukuk devleti ve lâikliğin yok edilmesini, ülkenin anayasaya ve TBMM içtüzüğüne aykırı KHK'ler ile yönetilmesini açıkça ve cesurca yazamazlar.

Ama korkularından ama gazetelerinin kapatılmasından çekindiklerinden, kişisel hırslarını Demokrat Partiye vurarak tatmin ederler. Hem yanlış ve çarpıtılmış bilgilerle yazarlar hem 80-90 yıl öncesi yaşanan olayları DP'ye yamarlar hem de yaşayan, sorumlu tek mensubu kalmamış ve askeri darbe ile iktidardan indirilmiş, lideri haksızca idam edilmiş bir "Halk Hareketine" insafsızca yüklenirler.

Türk Milletini iyi tanıyanlar bilirler ki, bugün bile Demokrat Parti ve Menderes ismi geçtiğinde milyonlarca insanın içi cız eder, gözleri yaşarır.

Bu duygu babadan çocuklara intikal eder ve sürer gider. Ülke insanı yeterince bölünmüşken, Cumhuriyet çatır-çatır çökerken bu tarz yazıların AKP'den başka kimin işine yarayacağını ve demokrat kitlenin niçin zorla AKP'nin yanına itilmek istendiğini bir türlü anlamış değilim. Üstelik iftira sayılabilecek, yanlışları yazarak!

Salı günü Sayın Yılmaz Özdil, "Muğlalı Mustafa Paşa" olayını yazdı. Yazının tamamını okunduğunda, Demokrat Parti sanki, Şehit Asteğmen Kubilay'ı kesen Derviş Memed ile aynı çizgide imiş gibi bir izlenim veriyor! Gerçek böyle mi?

21 Temmuz 1946 seçimleri "Açık Oy-Gizli Sayım" olarak yapıldı. (16 Nisan referandumunda mühürsüz oylar, mühürsüz oy zarfları yasaya aykırı olarak geçerli kabul edilmişti!)

Sonuç; CHP 395 Milletvekili, DP 66 Milletvekili, Bağımsızlar 4 Milletvekili.

-Mustafa Muğlalı Paşa hakkında 19 Ocak 1949'da başlatılan soruşturma sonucunda, Genelkurmay Askeri Mahkemesi 23 Kasım 1949'da "Görevsizlik" kararı verdi ve tutukluluk hali kalktı. (CHP İktidarda)

Askeri Yargıtay 9 Ocak 1950'de bu kararı bozdu ve 2 Mart 1950'de Muğlalı Paşayı idama mahkûm etti. (CHP 395 Milletvekili ile iktidarda-Milli Şef İnönü Cumhurbaşkanı)

Bu idam kararı Muğlalı Paşanın yaşı (68) dikkate alınarak 20 yıl hapse çevrildi. Paşa, GATA tarafından verilen "İleri derecede aklî yetersizlik" raporu ile tahliye edildi. 1 Mart 1951'de vefat etti.

Düşünebiliyor musunuz? Tüm bu yargılama safhasında Türkiye yönetiminde, tarihi kişiliği ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türk Ordusu üstünde tartışmasız en büyük etkisi olan rahmetli İnönü olacak, her şey ona danışılarak yapılacak, ama suçlu rahmetli Menderes ve arkadaşları olacak!

Bu konuyu tarihçilere ve herkesin vicdanına bırakıp, bir diğer yanlışı düzeltmeye geçelim;

Köy Enstitülerini Demokrat Parti kapattı…

Çağımıza uyarlanacak şekliyle, Türk gençliğine "Dünya Vatandaşı" olabilecek eğitimi verecek Köy Enstitüleri bugün için kurtuluşumuzun anahtar kurumlarından biri olabilirdi! Tez zamanda Türk Milletinin hizmetine tekrar sokulmalıdır. Tarihleriyle ve resmi rakamlarıyla Köy Enstitüleri macerasına beraberce bakalım;

-Köy Enstitülerinin temeli 1936 yılında M. Eğitim Bakanı Saffet Arıkan tarafından başlatılan "Köy Eğitmeni Projesi" ile atılmıştır.

-17 Nisan 1940'ta TBMM'de Köy Enstitüleri Kanunu kabul edilir.

-1943 yılında 2.Milli Eğitim Şurasında, Köy Enstitüleri "İptidailiğe Dönüş" olarak kabul edilir. (Şura kayıtları incelenebilir)

-1946 yılında, Bakan Hasan Ali Yücel ve enstitülerin mimarı Tonguç görevlerinden alınır. Millî Eğitim Bakanlığına Reşat Şemsettin Sirer getirilir.

-1947 yılında çıkarılan 5117 ve 5129 sayılı kanunlar ile öğretmene toprak verilmesi güçleştirilir, dağıtılan kitaplar, aletler, hayvanlar ve malzemelerin geri alınmasına karar verilir. Öğretmen, yeni Türk köyünün yapıcısı olmaktan çıkarılır, sadece okuma yazma öğreten bir memur haline getirilir.

-1947 ve 1948 yıllarında çıkarılan 5012 ve 5210 sayılı kanunlar ile köylü, okul yapma yükümlülüğünden çıkarılır.

-1947-48 ders yılında, Köy Enstitülerinin beyin kadrosunu üreten Yüksek Köy Enstitüleri kapatılır. (Bu kurum 1942-43 öğretim yılında açılmıştı)

-29. 04. 1947 de çıkarılan yönetmelikle öğrencilerin okul yönetimine etkin olarak katılımları engellenir.

-9 Mayıs 1947 tarihli genelge ile, Kız ve Erkek öğrenciler birbirinden ayrılır.

-20 Mayıs 1947 tarihli genelge ile, dünya klasiklerinden yapılmış çeviriler toplattırılır ve yakılır.

-1948 yılında öğretim programı değiştirilir, iş eğitimi ilkeleri kaldırılır, Köy Enstitüleri klasik okullara dönüştürülür.

Tüm bunlar yapılırken, CHP 395 Milletvekili ile tek başına iktidardadır ve başında İnönü gibi bir tarihi şahsiyet vardır. Rahmetli İnönü ve CHP'li 395 Milletvekili kabul etmese idi, tüm bunlar nasıl olacaktı?

1954 yılında işlevsiz hale getirilmiş, normal okul haline dönüştürülmüş Köy Enstitüleri Demokrat Parti tarafından kapatılmıştır.

Yazıyı bağlayalım;

Köy Enstitülerini DP kapattı demek akla ve tarihi gerçeklere aykırıdır.

Doğrusu şu olmalıdır; Önce iktidar partisi CHP, Köy Enstitüleri mucizesini yaratan rahmetli Yücel ve Tonguç'u görevden almış, yerine dinbaz bir Bakan getirilmiş, enstitünün bütün hayat damarları teker-teker koparılmış, Köy Enstitüleri kuşa döndürülmüş daha sonra iktidar partisi DP, 1946 Truman Doktrini ile Türkiye'ye yapılacak askeri ve ekonomik yardım karşılığı olarak "Köy Enstitülerinin kapatılması" dayatmasına ve içlerindeki toprak ağası Milletvekillerinin baskılarına CHP gibi dayanamayarak bu güzel fidanın yok edilmesine karar vermiştir! Yapılan yanlıştır…

Şimdi daha fazla bölünme zamanı değildir. Zaman, Demokrasi-Cumhuriyet değerleri-Hukuk Devleti -Atatürk Devrimleri ve çağdaşlık ışığı altında toplanmak ve her türlü diktaya insanlık onuru adına karşı çıkmak zamanıdır…

Sağlık ve başarı dileklerimle 05 Temmuz 2017

Rifat Serdaroğlu

 
a45UyF587661-170708161317 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/11/08  03:28 2  65  alelma@yahoogroups.com


 

Sana Yapilan iyiligi mermere, kotulugu toza yaz..

Anonim Nasihat

Orada, bakislarini yalniz eslerine cevirmis, daha once ne insan ve ne de cinlerin dokunmus oldugu esler vardir.

Rahman/55/56.
Cennette cinsel yasama iliskin mustulu haberlerden.

Degerli arkadaslar, Asagidaki alinti 1951 yilinda Buyuk Fizikci Albert Einstein ve Israil Devletinin ilk Basbakani(1948) David Ben-Gurion arasinda Din ve inanc uzerine (almanca) gecen bir konusmadir. Son cumleleri ben tercume ettim.
Einstein Tanri ve ibadet konusundaki bir soruyu, bir baska yerde de soyle yanitlamisti: Benim dinim, Evrene olan hayranligim, ibadetim de onu arastirmaktir
Ortadogu dinlerinin kutsal kitaplarinda betimlenen Tanri kavramini reddeden ve boyle bir Tanrinin olamayacagini basit ve keskin bir mantikla kanitlayan Einstein sonunda David i ikna ediyor. Einstein gibi dusunenlere, yani belli bir dine mensup olmayan ve fakat Tanri (Yaratici) kavramini da dislamayanlara Deist deniyor. Sevgilerimle.

Dr. Ali Ercan
daliercan@gmail.com
- - - -
David Ben-Gurion 1886-1973 Albert Einstein 1879-1955
Albert Einstein ve David Ben-Gurion sohbeti
1951, Princeton USA

DBG: Geleneksel Tanri gorusune inanmiyorum, ama maddeden baska sey olmadigina da inanamam; soylediklerimin bir anlami var mi bilmiyorum?
AE: Var
DBG: Bakin, beyin maddeden olusmaktadir, tipki masa gibi. Ama masa dusunemez. Beyin canli bir organizmanin parcasidir, tipki tirnaklarim gibi ama tirnaklarim da dusunemez. Ustelik vucudumdan ayirirsaniz beynim de kendi basina dusunemez. Dusunceyi mumkun kilan sey kafa ve vucudun birlesimidir. Bu da beni Evrenin dusunme yetenegine sahip bir vucut olabilecegi ihtimalini degerlendirmeye yonlendirdi. Ne dersiniz?
AE: Mumkun
DBG: Sizin ateist oldugunuz soylenir, Profesor. Ama siz...
AE: Ben ateist degilim
DBG: Ah, siz dindar misiniz?
AE: oyle de denebilir... (Einstein deisttir. a)
DBG: Ama bir yerlerde sizin Incil in yanlisligina dair...
AE: (guldu) Dogru
DBG: o zaman Tanri nin varligina inanmiyorsunuz demektir
AE: Incil deki Tanri nin varligina inanmiyorum demektir
DBG: Ne fark var?
AE: (ic ceker) Bildiginiz gibi cocukken son derece dindar olarak yetistirildim. Ama on iki yasina geldigimde populer olan bilim kitaplarini okumaya basladim ve bilirsiniz...
DBG: Evet
AE: ...ve Incil de anlatilan hikayelerin buyuk bolumunun masal olduguna karar
verdim. O anda da inanmayi biraktim. Kisisel Tanri fikri safliktir, hatta cocukcadir
DBG: Neden
AE: Cunku bu antropomorfik bir kavramdir, kaderini yonlendirmeye calisan ve zor zamanlarinda siginacak bir yer arayan insanin yarattigi bir fantezidir. Doganin uzerinde bir gucumuz olmadigi icin bizler de doganin bizlere kulak veren ve yon gosteren koruyucu ve ataerkil bir Tanri nin kontrolunde oldugu fikrini yarattik. Bu sizce de insana huzur veren bir dusunce degil mi? Eger dua edersek onun dogayi kontrol edecegi ve ihtiyaclarimizi karsilayacagi sanrisini gelistirdik, tipki buyu gibi. Isler kotuye gittiginde boyle merhametli bir Tanri nin nasil boyle bir seye izin verdigini anlayamadigimizdan kendimize mutlaka bunda da bir hayir oldugunu soyleyerek kendimizi rahatlattik. Ama bunun bir anlami yok, oyle degil mi?
DBG: Tanri nin bizimle ilgilenmedigine mi inaniyorsunuz?
AE: Bir dusunun; Milyonlarca yildizi bulunan orta boy bir galaksinin cevresindeki bir yildizinin ucuncu gezegeninde yasayan milyonlarca turden yalnizca biriyiz, bu galaksi ise evrende var olan milyarlarca galaksiden sadece biri. Boyle akil almaz boyutlarda bir yapi icerisinde bir Tanri nin her birimize tek tek ilgilenebilecegine nasil inanabilirim?
DBG: Fakat Incil O nun iyi ve Omnipotent (kadir-i mutlak) oldugunu soyluyor. Eger her seye gucu yetiyorsa diledigi her seyi yapabilir, yani hem Evrenle, hem de her birimizle tek tek ilgilenebilir.
AE: (dizine vurarak) Iyi ve her seye gucu yeten mi? Ne sacma bir fikir. Eger Incil in soyledigi gibi iyi ve her seye gucu yeten ise neden kotulugun var olmasina izin veriyor? Eger dusunursen bu iki kavramin birbiriyle celistigini gorursun. Eger Tanri iyi ise o zaman her seye gucu yeten degildir; cunku kotulugu ortadan kaldirmaya gucu yetmiyor. Eger her seye gucu yeten ise o zaman iyi olamaz; cunku kotulugun olmasina izin veriyor. Ikisinin bir arada bulunmasi mumkun degildir. Hangisini tercih edersiniz?
DBG: Tanri nin iyi oldugu fikrini sanirim.
AE: Iyi de, bunun ucu acik bir fikir oldugunu gormuyor musunuz? Eger Incil i dikkatlice okursaniz, oradaki Tanri nin koruyucu degil de kiskanc oldugunu gorursunuz, koru korune iman ve fedakarlik isteyen bir tanri. Korku sacan, ceza veren, sirf sadakatinden emin olmak icin Ibrahim den oglunu kurban etmesini isteyen bir tanri. Eger her seye gucu yetiyor olsaydi, Ibrahim in guvenilir oldugunu bilemez miydi? Eger iyiyse neden boyle zalimde bir imtihan yapti? Dolayisiyla iyi olamaz...
DBG: (kahkahayi patlatti) Beni alt ettiniz Profesor; peki oyleyse, Tanri iyi olmak zorunda degil. Ama Evrenin yaraticisi olarak en azindan her seye gucu yetendir, oyle degil mi?
AE: Emin misiniz? Eger oyleyse zaten onun mahluklari olan canlilari neden cezalandiriyor? Bunu yaptiginda aslinda kendisinin sorumlu oldugu seylerden dolayi yarattiklarini cezalandiriyor olmaz mi? Yarattiklarini yargilayarak aslinda kendisini yargilamis olmuyor mu? Durust olmak gerekirse bence tek mazereti zaten var olmamasidir. Ustelik eger dikkatli bakarsak, her seye gucunun yetmesinin de mumkun olmadigini goruruz. Cunku bu da cozulemez celiskilerle dolu bir kavramdir.
DBG: Ne demek istiyorsunuz?
AE: Her seye gucunun yetmesinin imkansizligini aciklayan bir paradoks vardir ve su sekilde aciklanabilir: Eger Tanri nin her seye gucu yetiyorsa kendisinin bile cozemedigi bir sifre yaratabilir mi? Gordunuz mu? Iste celiski de burada yatiyor zaten. Eger Tanri sifreyi cozemez ise her seye gucu yeten degildir. Eger cozerse yine degildir; cunku kendisinin cozemeyecegi bir sifre yaratmayi basaramamistir. Sonuc: Her seye gucu yeten bir Tanri yok. Bu anlamadigi seyleri cozmek icin bir yol ve siginacak bir yer arayan insanin uydurdugu bir hayaldir.
DBG: Oyleyse Tanri ya inanmiyorsunuz?
AE: Incil de bir sahis olarak anlatilan Tanri ya inanmiyorum, hayir.
DBG: Maddeden baska bir sey olmadigini dusunuyorsunuz, oyle degil mi?
AE: Hayir, kesinlikle var. Enerji ve maddenin arkasinda bir sey olmali.
DBG: Profesor bana kesin cevap verin. Inaniyor musunuz, inanmiyor musunuz?
AE: Daha once soyledim zaten. Incil deki Tanri ya inanmiyorum.
DBG: Peki, neye inaniyorsunuz?
AE: Dunyanin kuralli ahenginde tecelli eden Spinoza nin tanrisina inaniyorum. Evrenin guzelligine ve basit mantigina hayranim. Evrenin butununde kendini gosteren bir Tanri ya inaniyorum...
DBG: Profesor, sizce Tanri nin varligini ispatlamak mumkun mu?
AE: Hayir, Sayin Basbakan. Tanri nin ne varligini ne de yoklugunu ispatlayabiliriz. Sadece gizemi hisseder ve evren seklinde kendisini gosteren nefes kesici plan karsisinda hayrete duseriz.
DBG: Neden Tanri nin varligini veya yoklugunu ispatlamaya calismiyorsunuz?
AE: Dedigim gibi, mumkun oldugunu dusunmuyorum.
DBG: Mumkun olsa bunu nasil yapmaya kalkisirdiniz?
AE: Raffiniert ist der Herrgot, aber boshaft ist er nicht (Tanri kurnazdir, fakat kotucul degildir)
DBG: (saskin bir bakis atarak) Was wollen Sie damit sagen? (Bununla ne demek istiyorsunuz?)
AE: Die Natur verbirgt ihr Geheimnis durch die Erhabenheit ihres Wesens, aber nicht durch List. (Doga, varliginin yuceligindeki sirri saklamakta mahirdir, fakat bu ugurda hile yapmaz.)


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder