-------- Original Message --------
From: | Faruk Haksal <farukhaksal@kitlecizgisi.com> |
---|
Demek şike soruşturması da Ergenekon'a ihale edildi…
Demek, Aziz Yıldırım, Veli Küçük, Doğu Perinçek birlikte oturup aynı çeteyi yönetmişler…
Önemli olan Fenerbahçeli olmak ya da tam bağımsız Türkiye'den yana olmak değildir.
Önemli olan henüz öğrenemediğimiz bir yer/bölge ya da alanda tarikatın kuyruğuna basılmış olmasıdır…
Bu kuyruğun uzunluğu ne kadardır?
Dolaştığı ya da dolandığı mıntıkalar nerelerdir?
Belli değildir.
Hiç değilse bizce belli değildir Hoca Efendi Beyefendinin [halihazır] kapsama alanı…
Ama kapsanılan alanın oldukça geniş olduğu her fırsatta ortaya çıkmaktadır.
Çünkü kentte, kırda, kasabada, dağ başında ve hemen hemen her yerde ve her zeminde çekmektedir aygıtlar, ulaşmaktadır sinyaller…
Ve böylece, nasıl bağlantı kuruluyorsa, Aziz Yıldırım, Doğu Perinçek ile aynı "çete" içinde bir araya gelebilmekte ve böylece Fenerbahçe Sivasspor'u zor da olsa yenerek şampiyon olabilmektedirler…
Sivasspor kalecisinin yediği hatalı gol konusunda Doğu Perinçek sorguya çekilmiş midir?
Ya aynı kalecinin aynı maçta adeta uçarak kurtardığı şutlar konusu kimsenin kafasındaki beyin zerreciklerini kurcalamamakta mıdır?
Ortada bal gibi bir "eksik inceleme" vardır.
Tümü ile gizli olan soruşturma sürecinde yandaş basın aracılığı ile topluma zerk edilen yıkama/yağlama bilgileri sözünü ettiğimiz eksik incelemenin belgeleri ile doldurulmuştur.
Çamur at, izi kalsın!..
Ülkemizde bir süredir sürdürülen toplum mühendisliğinin gelip dayandığı formul budur.
Fenerbahçe başkanının kalbinden hasta olduğu herkes tarafından bilinmektedir.
Yüksek şeker ve tansiyon rahatsızlığı da kalp rahatsızlığını tetikleyen yan hastalıklardır.
Ve Aziz Yıldırım ısrarla hastalıkları doğrultusunda zorlanmakta, adam bypas olmuşken, akşamüstü ite kapa ifadeye götürülmektedir.
Aziz Yıldırım bu keşmekeş içinde ölürse ne olacaktır?..
Bizce açık ve net bir biçimde,
- Öldürülmüş olacaktır!..
Aslında şimdi uygulanan yöntemler de, soğukkanlı bir biçimde olaya bakıldığında, "öldürmeye tam teşebbüs"tür!.. Suçtur!
Aziz Yıldırım'ın ifadesi üç gün sonra alınsa ne olacaktır?
Aziz Yıldırım tıkıldığı kodeste canı ile uğraşırken delilleri mi karartacaktır?
Piyasada karartılabilecek deliller varsa, adli makamlar hangi delillerle tutuklama talebi oluşturabilmektedirler?..
Bu ülkenin hapishaneleri hiçbir zaman bu ölçüde nitelikli insanlarla doldurulmadı.
Hapishanelerde hırsızların, dolandırıcıların, hortumcuların ve katillerin yatması gerekirken, bugün zindanlar tersine bir görüntü vermektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst rütbeli komutanları Hastal'dadır…
Atatürkçü aydınlar, gazeteciler, siyasi parti yöneticileri Silivri'dedir.
Türkiye'nin en büyük spor kulübü yöneticileri de bavullarını hazırlamışlar gönderilecekleri hapishanenin piyangosunu beklemektedirler…
Bu noktada ilginç bir tespitin altını çizmek istiyoruz:
Hastal'daki subaylar günlerini spor yaparak ve kitap okuma saatlerinde kafa patlatarak doldurmaktadırlar.
Silivri'de kitaplar yazılmakta, günlük gazetelere yazılar yazılarak yürütülen mücadelenin bir parçası olmaya devam edilmektedir.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ise, tutuklandığı ilk saatlerde avukatından, tişört, ilaç ve kitap istemektedir…
İşte sanıyoruz şike/ Ergenekon arısındaki gerçek ilişki bu noktadadır…
Kitap, okumak, yazmak, boyun eğmemek ve gelişmek!..
İşte bu noktanın anlaşılması ve sindirilmesi kolay bir mesele değildir…
Sorun buradadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder