5 Temmuz 2011 Salı

DIN, IMAN, YALAN, DOLAN - Hukuktan Bağımsız Yargı…

Hukuktan Bağımsız Yargı…

Mustafa Balbay

4 Temmuz 2011

T

utukluluğa devam kararı veren yargıçların ortaya koyduğu gerekçeler ve yargılama sürecinde yaşananlar, evrensel hukuk ilkelerinden ne kadar uzak olduğumuzu gösteriyor.

Tartışmanın yeniden gündeme gelmesini dikkate alarak, toplumun neredeyse alıştığı, çekenlerin ve hassas bir kesimin sancısını hissettiği, kabul edilemez hukuksuzlukları satır başlarıyla ele alalım…

Tutukluluğun cezaya dönüştüğünü neredeyse kabul etmeyen kalmadı, bu cezayı verenler hariç. Evrensel hukukta, bir kişinin tutukluluk halinin devamına karar vermek ilk tutuklama kararından daha önemli bir olgu olarak kabul ediliyor. Bu nedenle de AİHM, Türkiye'yi de bağlayan, bağlaması gereken şu ilkenin mutlaka uygulanmasını istiyor:

"Eğer bir kişinin tutukluluğunun devamına karar vereceksiniz, mutlaka somut gerekçelerini belirtiniz."

Silivri'de buna uyulmuyor. Herkese, her ay aynı gerekçeyle "tutukluluğa devam" kararı çıkıyor.

***

Hukukun alfabesi şu:

Kişi, hakkında kesin hüküm verilene dek suçsuzdur. Yani, masumiyet karinesi.

Türkiye'de uygulanan ilke şu:

Mahkûmiyet karinesi.

Yani bir kişi suçsuz olduğunu herkese kabul ettirene kadar, suçludur.

Evrensel hukuk, insanları yargılarken şüpheli bir durum varsa, şüpheden sanık yararlanır, diyor.

Bizim yargılama sistemimiz bunu tersine çevirdi:

Şüpheden savcı ve hâkim yararlanır.

O nedenle de insanlar, "hakkında kuvvetli şüphe var" denilerek yıllarca hapiste tutuluyor. Şüpheyi gidermek de sanığın görevi.

Ceza yargılamalarının olmazsa olmaz iki temel kuralı var: Şöyle:

1- Mutlaka suç – delil bağlantısı olmalı.

2- Net bir ifadeyle suç tarihi olmalı.

Özellikle Silivri'deki davalarda bütün olaylar ve sanıkların evlerinde, işyerlerinde ele geçirilen her şey yığıldı, bir araya getirildi. Mahkemeler bunların suçla ilişkisini ve birbiriyle bağlantısını bulmaya çalışıyor.

***

Hukuk, yargılamanın hangi usullerle yapılması gerektiğini ısrarla vurgularken şu tanımı getirmiş:

"Usul, esasın kapısıdır. Yanlış kapıyı açarsanız yanlış yere gidersiniz."

Silivri'de öylesine bariz usul hataları yapılıyor ki, sanıklar bunu anımsattıklarında yanıt şu oluyor:

"Onu biliyoruz, geçin…"

Duruşmalara sonradan ya da seyrek katılan avukatlar, heyecanla usul hatalarını anımsatıp bu yanıtı aldıklarında Silivri gerçeğiyle de tanışmış oluyorlar.

Zira çoğu öteki mahkemelerde yaşanan kimi usul hatalarının burada olmayacağını, olamayacağını düşünüyorlar.

Özellikle ağır cezalık suçlarda önemli bir hukuk dalı daha var:

Delil hukuku.

Eğer bir delil hukuka uygun değilse ya da hukuki olmayan yollardan elde edilmişse delil değeri yoktur.

Mahkeme heyeti bu konudaki taleplere şu karşılığı veriyor:

"Bunun hüküm aşamasında değerlendirilmesine…"

O aşama ne zaman gelir?

Yıllar yıllar sonra…

Bütün bunların ardından şöyle bir tanım yapsak uygun düşmez mi?

Hukuktan bağımsız yargı…

 http://www.ilk-kursun.com/2011/07/hukuktan-bagimsiz-yargi/

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Üstün başarı düşmanın direncini savaşmadan kırmaktır.  Sun Tzu'dan Savaş Sanatı

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Hamlet...  Düşüncelerinin ağzı, dili olmayacak; Aşırı hiçbir düşüncenin ardına düşmek yok. Teklifsiz ol, bayağı olma. Dostlarının arasında denenmemiş olanları Çelik halkalarla bağla yüreğine. Ama her zaman zıpçıktı, acemi çaylak arkadaşı da El üstünde tutup elini kirletme. Kavga etmekten sakın, ama ettin mi de Öylesine et ki; korksunlar senden. Herkese kulağını ver, sesini verme. Herkese akıl danış, kendi aklını sakla. Kesenin elverdiği kadar giyin, Zengin ama gösterişsiz olsun giydiğin. Ne borç ver, ne de borç al; çünkü borç vermek Çok kez hem paranı yitirmektir hem dostunu. Her şeyden önce de kendi kendinle doğru ol. O zaman, gece gündüze varır gibi, Sende aldatmaz olursun kimseyi... Dualarım, öğütlerim seninle olsun...  William Shakespeare

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder