7 Aralık 2011 Çarşamba

POLITIK - Tanrı-Kral'ın Bağırsağı- Fatma Sibel Yüksek/ Açık İstihbarat


Tanrı-Kral'ın Bağırsağı- Fatma Sibel Yüksek/ Açık İstihbarat
 
Onlar hasta olmazlar, kokmazlar, terlemezler, geğirmezler ve yellenmezler. Kutsal bedenlerinde bizler gibi giriş ve çıkış delikleri bulunmaz. Tıkındıkları leziz yemekler, sindirim sisteminde bozulmaya uğradıktan sonra dünyanın en pis kokulu atığına dönüşmez...
Çünkü bağırsakları yoktur!
Tanrı-Kralların biz sefillerle kıyaslanamayacak özellikleri vardır. Yaratılanın' değil, 'yaratanın' safındadırlar. Yeryüzüne O'nun bir parçası (zaman zaman da rakibi) olarak indiklerine inanırlar. Onların hayatı, iktidarı ve aileleri her şeyin üstündedir. Yarı tanrı olarak yaratıldıkları için ölümlüdürler ancak bu durum yani ölümlülük, yani onları bizlerle eşitleyen bu yegâne ilahi kader, en büyük ızdırapları ve en büyük korkularıdır.
Ölümlü olmanın kompleksiyle çırpınırlar, hayatlarını bir yandan savaşlar, istilalar, yıkımlar ve zenginleşmeyle bir yandan da ölümsüzlük arayışıyla geçirirler. Ölümsüzlüğü bulamadıkça daha da öfkeli, daha da kindar olurlar. Ölümsüzlük arayışı her başarısızlıkla sonuçlandığında insanlardan biraz daha nefret ederler; kaderlerini onlardan ayırmak için adaklar kurban eder, katliamlar yapar, ölüm fermanları çıkarırlar.
Persler'in Tanrı-Kralı Kserkses, zerdüşlerin tanrısı Ahuramazda'ya tapardı ama kendi gücünün sınanması sözkonusu olduğunda Tanrılarla da rekabet eden bir Tanrı-Kraldı. Kendisini sadece kavimlerin ve ülkelerin değil, doğanın da hakimi olarak görüyordu. Yunanistan seferinde Çanakkale Boğazı'na inşa ettirdiği ilk köprü yıkılınca denizin bu haddini bilmezliğine kızdı ve ceza olarak savaşçılarına Boğaz'ın sularının 300 kez kırbaçlanmasını ve sulara kelepçe atılmasını emretti. Kelepçeleri takacak yer bulamayınca sulara attılar, Tanrı-Kral hırsından ağladı, yüz basamaklı tahtından inip denizi tekmeledi.
Efsanevi Uruk kralı Gılgamış, bir yarı tanrı olarak insanüstü bir güce sahipti. Uyumaz, acıkmaz ve yorulmazdı. Uruk kenti erkeklerine de kendisi gibi yemeden, içmeden, dinlenmeden ve uyumadan çalışmayı emretti. Onbinlerce Uruklu, bu tanrısal özelliklere sahip olmadıkları için tapınaklar ve surlar inşa ederken telef oldular.
Japon Tanrı-Kralları, fanilere benzememek için konuşmamayı tercih ettiler. Onlar için konuşmak, basit ölümlülere özgü bir davranıştı, bu yüzden binlerce yıl konuşmadılar. Tâ ki 1945'de güneşin oğlu İmparator Hirohito bu geleneği bozana kadar.
Bu görkemli figürlerin yanısıra tarih sahnesinde çakma Tanrı-Krallar da boy gösterdi, insanların ve ülkelerin başına musallat oldular. Hitler, Stalin,Mussolini, İdi Amin, Haile Selasiye ve isimlerini yazdığımız takdirde Tanrı-Kral olduklarına bakmadan Asliye Hukuk Mahkemesi'ne koşup tazminat davası açacak bir kısım zevat, bu tarz çakma Tanrı- Krallardandı.
Tanrı-Kral olduklarına kendilerinden ve çevrelerindeki bir avuç yalakadan başka inanan yoktu. Büyük fetihler, savaşlar yapamadılar. Haksızlık, çapsızlık, yalan,zulüm, iftira, garez ve alçaklıktan başka tarihe geçecek bir hususiyet meydana getiremediler.
Hırsızlık en büyük marifetleriydi, bu marifet sebebiyledir ki Tutank Amon'dan bile daha zengin oldular.
Tarih yazmak ve ihtişamlı bir isim bırakmak konusunda Tanrı-Krallara benzeyemediler ama onların öfkesini, zalimliğini ve kibirini adam akıllı taklit etmeyi başardılar.
Tanrı- Kralların sahip olduğu bir başka özelliği daha taşıdıklarına inandılar ki o da vücutlarının müptezel fanilerden farklı olduğudur...
Onlar hasta olmazlar, kokmazlar, terlemezler, geğirmezler ve yellenmezler. Kutsal bedenlerinde bizler gibi giriş ve çıkış delikleri bulunmaz. Tıkındıkları leziz yemekler, sindirim sisteminde bozulmaya uğradıktan sonra dünyanın en pis kokulu atığına dönüşmez...
Çünkü bağırsakları yoktur!
Dolayısıyla, fanilerin karın bölgesinde hissetikleri ağrılara benzer ağrılar hissettiklerinde, ahali arasında istihzaya sebep olan kolonoskopi gibi tıbbi yöntemler onlara uygulanamaz.
Siz aklınızdan ne geçirdiğinizin farkında mısınız? Tanrı-Kral ucunda kamera olan bir hortuma maruz kalacak öyle mi?
Ya cahilsiniz, ya da hayatınızda Tanrı-Kral'dan dayak yememişsiniz!
Ola ki Tanrı-Kral, insanlarda bağırsağa tekabül eden bölümden rahatsızlandığında, cahil halkın aklından böyle münasetsiz şeyler geçip de münafık muhaliflerin diline, kalemine yansımasın diye hemen açıklama yapılır:
"Sayın Tanrı-Kralımız, laparoskopik yöntemle başarılı bir sindirim sistemi ameliyatı geçirmişlerdir"
"Laparoskopik yöntem" vurgusundaki mesaj, kraliyet medyası tarafından derhal algılanır. Yazılan haberlerin neredeyse her cümlesinde "laparoskopik yöntem" kavramı itinayla kullanılır ki ahali kafasında muziplik üretip Tanrı-Kral'ın da her fani gibi bir makatı olduğu ve fanilere reva görülen hortumla muhatap olduğunu düşünmesin.
Tanrısal imajı zarar görmesin, lanetli muhalifler pis pis sırıtmasın...
Tebanın yüz ifadesi gizli hafiyelerce takibe alınsın, yüzünde tebessüm görülenler derhal derdest edilip Küçükçekmece gölünün ilerisindeki esir kampına atılsın..
*****
Tarih belki şöyle bir not düşecektir:
"Laparoskopik yöntemin duyulmasıyla birlikte, Tanrı-Kral'ın eteğine düşen kırıntılarla beslenen bir hamamböceği sürüsü, saf olup yollara düştü.
Dualar edildi, adaklar adandı, gözyaşları döküldü. Tanrı-Kral'dan iyi bir haber almak umuduyla Boğaz'ın karşı kıyısındaki Saklı Mabed'in kapısında sabaha kadar yatanlar, soğuktan motoru bozanlar oldu. Yeis içindeki ahali, Tanrı-Kral'ın muhafızlarınca teskin edilemeyince, matbuata bir kare resim servis edildi. Bu tasvirde Tanrı- Kral, kendisine 'laparoskopi' uygulayacak hekimlerle birlikte üstünde yeşil giysilerle, dik ve mağrur bir edayla ameliyathaneye doğru seğirtmekteydi.
Bu fotoğrafla birlikte bir kez daha anlaşıldı ki Tanrı-Krallar ameliyathaneye sedye ile gitmezler, TOKİ konutu tapu dağıtım törenine gider gibi öylece yürüyüp giderler. Onlar sadece sonsuzluğa ulaştıklarında uzun hale getirilip anıt mezarlarına yerleştirilirler.. Resimdeki bu yürüyüş aynı zamanda ispatladı ki Tanrı-Kral'ın makatına ucunda kamera olan bir hortum salınmamıştır..
"Laparoskopi" yapılmıştır kendilerine!
Sadece ahali değil, ülkenin ileri gelenleri de kendi aralarında ayrı bir saf oluşturup bekleyişe geçti. Türlü esnaf, sanatkâr, falcı, soytarı, sabah programı sunucusu, tüccar ve profesyonel yalakadan müteşekkil kalabalığı temsilen açıklama yapan ünlü bir tüccar, "Hürmeten saygılarımızı ve geçmiş olsun dileklerimizi iletmek adına buraya kadar geldik. Yüce Allah'tan en kısa zamanda bu milletin başına böyle değerli bir liderin sağlığıyla geri dönmesini temenni ediyoruz" diye konuştu...
Ve beklenen açıklama yapıldı. Tanrı-Kral, eskisinden daha Tanrı-Kral olarak kullarının arasına geri dönmüştü! Rivayet üretenlerin suratı asıldı.Kırk gün kırk gece soygun, talan, yalakalık, kamu arazisi satışı, sahte delil üretip tutuklama, yabancı devletlerle kapalı kapılar ardında iş pişirme, teröristle masaya oturma, katile "Sayın" deme, hileli ihale, ülkenin kurucularını ve gerçek kahramanlarını aşağılama şenlikleri düzenlendi."



--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   GUN DOGUYOR  Dili cozuluyor gecelerin.. Golgeler kacisiyor derine Alip sihrini bilmecelerin: Gun doguyor sehrin uzerine. Korkarak saklaniyor bacalar, Gun doguyor sehrin uzerine; Daliyorlar gunun gozlerine Gozleri uykulu atmacalar. Salliyarak dallarini kavak Yukseliyor her gunku yerine, Gun doguyor sehrin uzerine Mavi bir isikla agararak. Gun doguyor sehrin uzerine, Renk renk hacimle doluyor her yer. Bakiyor daginik yuzlu evler Hala yanan sokak fenerine. Toprak kimildiyor yavas yavas, Gun doguyor sehrin uzerine, Bembeyaz gece ciceklerine Sabahla dusuyor bir damla yas. Ve bir deniz hucumu halinde Gun doguyor sehrin uzerine.   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder