On yıllar boyunca bürokrasiye, hukuka kast sistemi hakim oldu. Evet buradan bir kere daha anlıyoruz ki, T. Erdoğan bidon kafalıların, göbeğini kaşıyanların başbakanı. Esasen, Bekir Coşkun daha önce bu kadronun seçtiği cumhurbaşkanı içinde o benim cumhurbaşkanım olmayacak demiş ve nedenlerini güzelce anlatmıştı. Evet, bu kadro göbeğini kaşıyan adamın zaferini meclise taşımış, ve bir akıl örtüsü olan türbanı devletin başına taşımıştır. Bu bir zaferdir. Kabul.. Ancak, mağluptur bu yolda galip. Ve geçen zaman Bekir Coşkun'u haklı çıkarmıştır. Ülke bu gün eskiye göre daha iyi bir noktada değildir. Rejimin değişmesine ramak kalmıştır. Ve ülke göbeğini kaşıyan adımın zihniyetine ait izlerini her yerde rahatça görebilmektedir. Her türlü modern sanatı hakir görme, anlamadığının içine tükürme, küçümseme çiğlikleri, cahillikleri artık iktidardadır. Artık bu ülkenin aydın insanları, toplumun önemli bir bölümü, Türkiye'nin tapusu elinde tutan belli kesimler, belli zümreler, elitler, seçkinler(T.E.) olarak küçümsenme, ötekileştirme, düşman haline sokulma noktasındadır. Ülkenin bunca zaman diğer partilere oy verenleri on yıllar boyunca bürokrasiye, hukuka kast sistemi hakim hasım kesimleri(T.E.) olarak hasım olmuştur. Aydınların bunca zamandır yaptıkları hiciv ve eleştiriler artık despot aydın tavrıyla parmağınızı sallayarak bu milleti küçümseme, azarlama dönemi(T.E.) olarak nitelenir olmuştur. Sanata bakış, hem maaşını alacaksın ondan sonra istediğin gibi yönetime de verip veriştireceksin, böyle saçmalık olmaz(T.E.) şeklinde parayı veren düdüğü çalar anlayışına dönmüştür. Şimdi ülke seçimini yapmıştır, göbeğini kaşıyan, bidon kafalı insanlar kendileri gibi siyasi kadrolar ve bir iktidar oluşturmuştur. Aynı kitlenin seçimleri, tercihleri, cehaletini, basitliklerini, çiğlikleri günlük hayatın her alanında birebir temsil edilmektedir. Demokrasi böyle birşeydir. Demokrasi bir çoğunluk rejimidir, ancak çoğunluğun her tercihini de onaylamak durumunda değiliz. Yapılanlar, söylenenler, çiğliktir, basitliktir, ilkelliktir, gayri medenidir. Bunu da ortaya koymadan geçemeyiz. Fakat, bir kez daha halktan uzak bir aydınlık örneği sergileyerek, üzülerek de olsa bir parçası olduğum bu kitleyi uyarmak isterim. Tercihlerinizi çocuk oyunu sanmayın, yaptığınız her şeyin ciddi sonuçları olacaktır. Doğru ya da yanlış yaptığınız her şeyin bedelini AKP, AKP kadroları ödemeyecek, sizler ödeyeceksiniz. Savaşlara gireceksiniz siz ve sizin çocuklarınız ölecek. Fukaralık çekecek, darlığa siz düşeceksiniz. Yerel ve küresel zenginle karşı karşıya kalacak, ve yanınızda devleti bulamadığınızda siz ezilip büzüleceksiniz. Çocuklarınız işsiz kaldığında, geçim darlığına düştüğünüzde, yuvalar yıkıldığında, evlatlarınız kötü yola düştüğünde siz bunalacaksınız. Türban, Cumhurbaşkanının, Başbakanını kıldığı ya da kılmadığı namazlar, tuttuğu ya da tutmadığı oruçlar sizi kurtamayacak. Acemi çocuklar gibi elma şekerleriyle kandırılmayı kabul etmeyin. Bu şekilde sizi tuzağa düşürürler. Dost acı söyler bunu unutmayın. Beğenmediğiniz, halktan kopuk gördüğünüz aydınları neden sevmiyorsunuz, bir düşünün. Unutmayın, Şeytanın dostluğu darağacına kadardır. Saygılar.
|
O benim 'cumhurbaşkanım' olmayacak... GÖRDÜĞÜNÜZ gibi AKP merkeze oturmuş falan değil. AKP; laik cumhuriyetle ve Atatürk devrimleriyle hesaplaşması olan, din merkezli bir partidir. O "AKP merkez sağ parti oldu" iddiası ise, sadece bir kandırmacanın ve körlüğün gizlenmesiydi. İşte en yakın kanıt: Türban için Türkiye Cumhuriyeti'ni Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne veren Abdullah Gül cumhurbaşkanıdır. Daha kanıt ne istersiniz?.. * Artık türban devletin başındadır... Devletin temsil edildiği birinci sıradaki kamusal alana tesettürün adım atmasıyla; AİHM'nin, bizim Anayasa Mahkemesi'nin, Yargıtay'ın, Danıştay'ın ve evrensel hukukun tüm "Laik yönetimlerde dini simge olmaz" kararları çöpe atılmaktadır. Bizim 235 türbanlı eşe sahip TBMM tarafından... Bundan böyle tesettürü tapu dairelerinde, nüfusta, bankalarda, karakollarda, belediyelerde, okullarda, üniversitelerde nasıl yasaklarsınız? * Ve artık kimse "laik devlet"ten söz edemez. Dincilerin, bu ülkeye el koyma ve karşı devrimi gerçekleştirme planları aksamadan tıkır tıkır yürüyor. "Siyasi İslam" bir adım daha attı. Devleti tesettür temsil edecek. Bir anda Türkiye'nin fotoğrafı size "Atatürk Türkiyesi"ni değil, "Ilımlı İslam Türkiyesi"ni anlatacak. Ve ordularımızın "başkumandanı" Abdullah Gül'dür. Bundan böyle bir gecede çıkartılacak ve Çankaya'da yirmi dakikada imzalanacak yasalarla, neler olacak göreceksiniz. * Doğrusunu isterseniz "Göbeğini kaşıyan adam"ın zaferidir bu. Taa genel seçimlerde kararı o verdi. Çocukları için aydınlık Türkiye isteyenler meydanlara dökülürken, o uzakta bıyık altından güldü, göbeğini kaşıdı ve dinci devletin yolunu açtı... Abdullah Gül tam ona göredir. Zaten onun cumhurbaşkanı olacaktır. Benim değil...
|
BEKİR COŞKUN
Bugün 1 Mayıs...
İşçilerin bayramı...
*En büyük işçi örgütü "Şükür sendikası" meydana çıkmıyor, o evde oturacak, durumundan memnun...
Sor istersen:
"Geçim nasıl?.."
"Şükür yani..."
"Kısmet federasyonu..."
"Nasip konfederasyonu..."
Emekçilerin bağlı oldukları en etkili örgütler...
Bu nedenle "nasip kısmet olursa" diye bir asırdır bekliyor, alın terinin karşılığını alıp da insan gibi yaşamayı...
Dünyanın adam gibi her yerinde emekçiler, üretimden gelen güçleri ile ülkelerinin en etkili sınıfıdır...
İtilip kakılamazlar...
İktidarın polisi onları süs havuzunda ıslatıp ıslatıp dövemez...
Onlara özgürlüklerini veren demokrasi yıkıldığında... Çağdaşlık ve laiklik gibi varlık nedenleri ellerinden alındığında... Ülkeleri; ilkel eğitime, ilkel yaşam biçimine, ilkel yönetimlere sürüklendiğinde, oturup seyretmezler...
Türk işçisi ise yarı aç, yarı tok...
Ülkesine sahip çıkmamanın bedelidir...
Açlık sınırının altında ücret, güvensiz yarınlar, sakatlığın ve ölümün beklediği işyerleri, sosyal haklardan yoksun, iki dudak arasında tükenen bir yaşam...
Bu nedenle zaten; on binlerce işçinin çalıştığı kamu işletmeleri yabancı vurgunculara satıldı, işçileri kapıların önüne koydular...
Direnen bir avuç yürekli işçiyi süs havuzunda ıslattılar...
Sonra biber gazı ile tütsüleyip copla gönderdiler evlerine...
Kendi sınıfları dönüp bakmadı bile...
Umursanmadı...
Bugün 1 Mayıs...
İşçilerin bayramı...
Emekçileri gereksiz kalabalıklar gören valilerin, itip kakmak için onları bekleyen polislerin, işçi sınıfını adam yerine koymayan iktidarın izni ile bir avuç yürekli işçi meydanlarda "işçi bayramını" kutlayacak...
Biber gazları, kalkan ve coplar onları bekliyor olacak...
"Şükür sendikası" katılmıyor...
"Bereket versin konfederasyonu" ise evden bakacak...
****
01 Mayıs 2012- BEKİR COŞKUN
-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Herhangi bir seyi begendiginizde derhal uretimden kaldirilir. Murphy Kanunlari . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ Dinlerin kitaplar1n1; Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir. Nikola Tesla ....... Dinler atesbocekleri gibidir: Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar. Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bi r derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak. Arthur Schopenhauer . . . . . . . . . . . . . . . . Ey mutsuzlar! Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan. Bertolt BRECHT . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma, hiçbir Donmu_ ve kal1pla_m1_ Kural b1rakm1yorum. Benim Manevi Miras1m Bilim ve Ak1ld1r...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder