Mustafa Balbay: Genç Kuşağın M-izah Gücü! 17 Haziran 2013 Ortak paydası "özgürlük", "artık yeter", "hükümet istifa" şeklinde özetlenebilecek, Taksim'de başlayıp tüm Türkiye'ye yayılan direnişin en büyük gücünü mizah oluşturuyor. Mizah çok güçlü bir izah tarzıdır. Gezi edebiyatıyla söylemek gerekirse, m-izah tarzı, diktatörleri bile dize getirecek kadar etkilidir. Almanların mizah, İngilizlerin yemek, Türklerin demokrasi kitabı çok incedir. Evrensel bir bakışla damıtılıp paylaşılmış bu sözün Türkiye açısından doğruluğunu bir kez daha yaşıyoruz. Evet, demokrasi kitabımız zayıf ama mizah kitabımız çok güçlü ve etkili. Mizahın gücünü toplumsal yaşamda, baskılara direnmede kullandıkça demokrasimiz de gelişecek. Gezi Direnişi'nin mizah gücünü başta medya olmak üzere herkes gördü, kabul etmese bile hazmetmeye çalıştı. 31 Mayıs'ta başlayan direnişin motor gücünü oluşturan sosyal medyanın başlıca yakıtı da mizahtı. *** Ortaçağ Avrupası'nda Rönesans'ın tan yeri mizah olmuştur. Bir yönetimi gülünç hale getirmek kadar ciddi bir eleştiri yoktur. Gezi direnişçileri bunu başardı. Sonuç ne olursa olsun, Gezi direnişçileri kazanmıştır. Seslerini bütün dünyaya duyurarak, dünya üzerinden Türkiye'ye duyurmuşlardır. Mizah, hafızanın ilacıdır. Mizah, dünyayı gülünç olmaktan kurtarır, herkesi gerçekleri görmeye çağırır. Mizah, güldürürken düşündürür. Mizah, yaklaştırır. Gülümsemek iki insan arasındaki en kısa mesafedir. Genel kabul gören tanımla 90 kuşağı, 90'dan vurdu, en etkili mücadele yöntemi olarak mizahı seçti. Yukarıda dile getirmeye çalıştığımız mizahın bütün renklerini kullanmayı başardılar. *** Genç kuşaklara yönelik kaygılardan biri de şuydu: Yabancı dilin kuşatması altındalar. 90 kuşağı bu kaygıyı da ikinci plana itti. Türkçe çok iyi bir anlatım dilidir. "Çağdaş" bir toplum özlemi içindeki gençler, sosyal ağlar aracılığıyla gücünü ve etkinliğini artırmasıyla "ağdaş" toplumu yarattı. 90 kuşağı gençleri, tartışılmaz bir biçimde Atatürk'ün 21. Bunu yaparken Türkçenin çocukları olduklarını da gösterdiler. 21.yüzyıl Türkiyesi'nin lokomotifi yola çıkmıştır. Cumhuriyet 000 BM'den flaş Gezi açıklaması! 18 Haziran 2013 Birleşmiş Milletler Komiseri Navi Pillay, orantısız şiddet uygulayan güvenlik güçlerinin cezalandırılması gerektiğine dair bir açıklama yaptı. BM merkezinin bulunduğu İsviçre'nin Cenevre kentinde yaptığı açıklamada Pillay, "Yetkililer için protestoları bastırmak için ilk başta uygulanan ve yaralılara yol açan aşırı müdahalenin hâlâ sorunun büyük bir parçası olduğunu fark etmesi önemlidir" dedi.(ayrıntılar gelecek 000 Prof.Dr.M.Kerem Doksat: AVM'LERE GİTMEMEK BİR ÇÖZÜM MÜDÜR? 18 Haziran 2013 Son hadiselere bakarak AVM'leri protesto etmeye hazırlanan epey insan olduğunu görüyorum. AVM nedir? "Alış Veriş Merkezi" demektir. Peki, bizim bakkaldan veya süpermarketten farkı nedir? AVM tanımı ya da tiplemelerinin tanımı konusunda ne kadar tanımlamalara girsek de zaman zaman şartlar bizi bu tariflerin dışına itebilmektedir. Bir AVM'nin büyüklüğünü tayin eden faktörler nelerdir? 1-Hedef kitle nüfusu, 2-Mağaza ve marka adetleri ve o bölgeye olan talepler, 3-Yatırım maliyetleri ve tabii ki işletme maliyetleri ile birlikte geri dönüş hızları, 4-Ülke ve dünya ekonomik yapılanması ve/veya eğilimler vs. Türkiye'de son 10 yılda inşa edilen AVM sayısı 5 kat artarken, bunların ciroları 2009 sonuna bakıldığında bir önceki yıla göre %5.5 artarak, 21 milyar Liraya ulaşmış. Türkiye'de 240 AVM bulunuyormuş ve yaklaşık 30 tane de inşa ediliyormuş. Gelişmişlik seviyesi ve nüfus olarak sıralamalarda yukarılarda olan bâzı iller alışveriş merkezleri konusunda ortalamanın altında kalıyormuş. İzmir'de bin kişi başına düşen kiralanabilir alan 70.4 metrekare, Konya'da 63 metrekare. Peki, şu anki durum iyi ama geçmişte ne oldu diye bakmak lâzım. 2008′in sonunda başlayan küresel krizle beraber iki şey sormak gerekiyormuş: İlk olarak alışveriş merkezlerindeki perakendeciler ne yapmış? Bankalar her zaman AVM'lere sıcak bakmışlar. İstanbul'da alışveriş merkezine gitmemiş milyonlarca insan varmış. Eh, İzmir'de dahi denizi görmemiş, çoğu göçle gelen ve varoşlarda yaşayan insanların olduğunu söylememek için hiçbir mantıki gerekçe yok. AVM yatırımları hem İstanbul'da hem Ankara'da hem de İzmir'de, Bursa'da, Eskişehir'de, Adana'da ve diğer potansiyeli olan illerde devam edecekmiş. Doğru konseptle, doğru yerde, doğru ölçekle yapılan projelerin kötü yönetilmedikleri müddetçe %100 başarı şansı varmış. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Bir köyde, kasabada, yürüyüş mesafesi içerisinde her şeyi alabileceğiniz dükkânların olduğu bölgelerde AVM yaparsanız zaten yatırımınız elinizde patlayacaktır. Ama İstanbul, İzmir gibi megapollerde ve merkezi bölgelerde ikamet etmekteyseniz, AVM de yoksa sizi şöyle bir garabet bekliyor demektir: Yeni bir ev aldınız. Listeyi uzatmayacağım. Eğer vahşi kapitalizm ve kontrolsüz liberalizm egemenliğini sürdürecekse –ki, daha epey bir süre sürdürmesi kaçınılmaz görünüyor, böyle merkezlerin yapımının veya kullanımının "out" olması akılcı değildir. Eğer bir oligark veya her yerde kaprisine müsamaha edilen sonradan görmenin biri değilseniz, yâni emir buyurduğunuz her bir şey adresinize teslim edilip en mutena şekilde de tanzim edilmiyorsa… Vaktiniz dar, zamanınız ise azsa… Bir ucundan girip de, birkaç saat veya sabahtan akşama kadar dolandığınızda talep ettiğiniz her şeyi, üstelik rekabeti de kaçırmadan satın alabiliyorsanız. Çünkü sosyal psikoloji açısından buralar insanların sosyalleştikleri (tıpkı köy meydanı gibi), tanışıp ahbaplık kurdukları hatta âşık olup evlendikleri, yiyip içtikleri ve bütün ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra huzur içerisinde yaşadıkları yörelere döndükleri, aidiyet ve mensubiyet hislerinin pekiştiği mekânlar olarak varlıklarını daha en az birkaç on sene sürdürecektir. Bakın güzel mi güzel bir seyirlik, Joan Baez'den: http://www.youtube.com/watch?v=CRz090qq4C0&feature=youtu Ha bu arada, AVM'lerin giriş çıkışlarında, içerlerinde birtakım duran adamlar görürseniz şaşırmayın. İzmir'de duran adamı yaka paça götüren polis! Avrupa'nın her yerinde vardır bunlar; kaç kere kendim tongaya düşmüştüm. Yalnız, bu işi yapmak ciddi bir eğitim gerektirir ve hiç bilmeyen ve alışık olmayanlar bir süre sonra patır kütür fenalaşıp, ayakta duramayacak hale gelebilir. İzmir'de duran adam destek… Ha, eğer bir gün şimdilik tamamen ütopik görünen Atlantis (Yunanca "Atlas'ın Adası", Platon'un Timaeus ve Critias kitaplarında bahsettiği efsanevi batık bir kıta ve medeniyettir aslında ve Platon'un diyaloglarında gömülü bir hikâye halinde olan Atlantis, kendi politik teorilerini anlatmak için yaratılmış bir efsaneden başka bir şey değildir) veya Simeranya (Peyami Safa'nın son ve muhteşem "Yalnızız" isimli romanında yeni bir dünya kurma hülyasıyla yaşayan, fikir adamı ve ana kahraman Samim, bu ismi verdiği hayali ülkesiyle önemli sosyal ve psikolojik problemlere ışık tutup aydınlatmaya çalışır) gibi bir dünya kurulursa… Hakikaten her bir şeyin hakça paylaşıldığı, dağıtıldığı ve devletin sadece basit bir idari organizasyon haline geldiği mutasarrıf (kendinde kullanım hakkı olan, elinde bulunduran) ama tasarruflu ve hakkaniyetli yöneticilerin olduğu bir dünya kurulursa… Kulun, kimseye kul olmadığı için diğerlerinin hakkını da yemediği bir dünya kurulursa… Herkes herkese sonsuz güvenir ve telepatiyle anlaşarak mal mübadelesi (değiş tokuşu) yaptığı bir güzel mavi gezegen olursa… Homo sapien sapiens'in bunu gerçekleştirmesi mümkündür. Neden olmasın? İLK KURŞUN 000 Cüneyt Arcayürek: Şaşkın! 19 Haziran 2013 Gezi Parkı eylemleri RTE'ye öyle bir darbe vurdu ki; söylediklerini kulağı duymuyor. Anlamsız, akla zarar yanlış başka ifadeleri doğruymuş gibi söyleyebiliyor. Adeta "Şaşkın ördek kıçıyla suya girer" özdeyişine benzer örnekler veriyor… Son konuşmalarında dünyanın Gezi Parkı eylemleriyle ilgili değerlendirmelerini şu cümlesiyle özetledi: "Dostumuzu düşmanımızı öğrendik!" "Dostlarını" saydı. Pakistan, Malezya, Somali, Filistin... "Düşmanları" da; Edirne sınırından başlıyor, Avrupa kıtasındaki devletleri içeriyor… Atlantik'i de aşıyor. Tek bir devlet, tek bir devlet adamı arasında RTE'yi: Orantısız şiddetinize maşallah, çok iyi uyguluyorsunuz. Hele bir gecede Gezi Parkı'ndaki gençlerin çadırlarını ilaçlı tazyikli suyla, biber gazlarıyla basarak özgürlük isteyen, yaşam haklarına uyguladığınız dayatmalarımıza karşı çıkan gençleri, pabuçlarını bile giymeye vakit bırakmadan çıplak ayak kaçmak zorunda bırakmanız yok mu, fevkalade… Civardaki büyük otellerin lobilerine şiddetinizden kaçarak kapağı atanları, içeri giren polislerinizin biber gazı ve tazyikli suyla hizaya getirme çabaları yok mu… …şahane diyen, marifetlerini öven yok! *** RTE'nin mantığı, aklı o denli karışmış ki; sosyologlar, toplumbilimcileri yurda yayılan Gezi Parkı eylemlerinin demokratik bir ivme olduğunda ittifak ediyor; amma velakin dört beş kıytırık dostuyla birlikte RTE; son konuşmasında eylemlerin "antidemokratik" olduğunda ısrar ediyor ve… "AİHM'ye göre hastaneler de dahil kapalı alanda gaz kullanmayı orantısız güç" diye tanımlayan, kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi'ni… "Barışçıl gösterilerde orantısız güç kullanılmasından endişeliyiz" diyen AB'yi… Eleştilerini esirgemeyen AB'nin yadsınılamaz uzantısı Avrupa Parlamentosu'nu, topyekûn Batı dünyasını… …"Antidemokratik (dediği) eylemlerin asıl amacını anlamamakla" suçluyor. Korku imparatorluğunu kurmayı başardığı Türkiye'ye zorla kabul ettirdiği, "Ben ne dersem, yaparsam doğrudur" kafasını; yüzyılların süzgecinden geçen Batı'ya kabul ettirmeye çalışan, yarabbi bu nasıl akıldır? *** Bu arada konuşmaları arasına sıkıştırdığı bir cümle var: "Sizin bir defa özgürlük anlamınız, tanımınız (benden) farklı" diyor Batı'ya ve "ben değişmem" dediği, gerçek kimliğini açıklayan söyleme, ikinci bir doğruyu ekliyor… Polis marifetiyle uyguladığı şiddetin "başını dik tutmaya" bir gün yetmeyeceğini kadro olarak gördüklerinden olacak ki; dünlere kadar Batı'nın mutedil dili kullanıyor diye övdüğü yardımcısı Bay Bülent Arınç'tan "gerekirse Türk Silahlı Kuvvetleri'ni de devreye sokacaklarını" içeren bir açıklama geldi. Kuşku yok, Başbakanından aldığı ilhamla bu kaygı verici sözü söyleyen Bay Arınç; böylece, halka karşı şiddet kullanan polis yetmiyor ki özelleştirerek, ne ki dili var konuşamayan konuma devşirdikleri TSK'yi de halka karşı kullanmayı planladıklarını açıklamış oldu. *** CNN Türk'teki bir programda Prof. Gençlik; her dilden, her cinsten, her dinden, her inançtan insanların bir arada, özgürce birlikte yaşayabileceğini, Gezi Parkı'nda sergiledikleri yaşam biçimiyle kanıtlayarak demokrasimizde yepyeni bir çığır açtı. Gezi Parkı okkalı bir Osmanlı tokadıyla yalnız RTE'yi sarsmadı. Onlara yakın olamadık, onları anlayamadık!" *** Gezi Parkı eylemlerinin gerçek anlamını hâlâ kavrayamayan biri var: RTE! Miting miting dolaşıyor. Asıl şaşıranın kim olduğunu görmek için aynaya bakmıyor. Bakalım ne zaman sesi kısılacak... Cumhuriyet 000 Arslan Bulut: Durumun fotoğrafı! 19 Haziran 2013 MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye'nin yaşadığı son günleri değerlendirirken, herkesin önceden yazılmış rolü kapsamında hareket ettiğini ve Gezi Parkı ateşini belirli bir seviyede tutmak için yapılan AKP kontrollü ve güdümlü, derin ellerin de devrede bulunduğu bir operasyon sürdürüldüğünü söyledi. Erdoğan'ın toplumsal tansiyonu ve kanamayı belirli bir sınırda tutarak gerginliğin sürmesini istediğini belirten Bahçeli, bu ihtimalin kesinlikle yabana atılmaması gerektiğini vurguladı. *** Bizim dünkü bakış açımız da Bahçeli'nin tespitleri ile hemen hemen aynıydı. Biz burada sadece kendi gözlemlerimize dayanarak değerlendirme yapıyoruz. Bu eleştirileri kimse ağzına bile almaya cesaret edemezken zamanında biz gündeme getirdik. Tayyip Erdoğan, onları "Anadolu'dan Trakya'dan kopuk, dertlerini yabancı basına İngilizce anlatan kimseler" olarak gösteriyor ki, bu da oynanan oyunun bir göstergesidir. *** Bahçeli, bu oyunu açıklarken "Erdoğan, AKP'nin erimesini frenleyebilmek amacıyla iç dinamikleri yapay dış korkuluklarla örtmeye ve ötelemeye çabalamaktadır. Bahçeli, "Türkiye daha fazla dara düşer, işler daha da içinden çıkılmaz hal alırsa mutlaka demokratik mekanizmalar harekete geçirilmeli, bu iktidara son vuruş sandıkta yapılmalıdır" dedi ama 6 milyon sanal seçmenli bir seçime nasıl güvendiğini açıklarsa millet de kendisine güvenir! Yeniçağ |
^^^^^ - vvvvv
zaryop:jaro
Contraria contrariis curanturKarsitliklar karsitliklara iyi gelir
(civi civiyi soker)
Latince Atasozleri
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder