9 Temmuz 2017 Pazar

MUHAMMED'İN CENAZE TÖRENİ

 


MUHAMMED'İN CENAZE TÖRENİ

Hani bir söz vardır "Korkunun ecele vaydası yoktur" derler. Muhammed ölmemek için vede öldürülmemek için çabalasada sonunda oda her insan gibi ölümden kurtulamamıştır. Günümüzde İslami kesimde tanınmış ve lider konumda olan Cemaat liderlerinin, Tarikat şeyhlerinin şaşaalı cenaze namazları hepimizin dikkatini çekmiştir. Ülkemizde İslamcıların lider Erbakan'nın cenaze törenindeki kalabalığı hatırlıyorsunuzdur, Ülkemizdeki tarikat şeyhlerinin ve cemaat liderlerinin törenleri de aynı şekilde görkemli olmaktadır.

Müslümanlar veda hutbesini ballandıra ballandıra anlatırlar ogünlerin Arabistanın'da yaşadığı tahmin edilen nüfusun en az yarısının yani 124 bin insanın veda hutbesini dinlediği anlatılır. Doğal olarak peygamberin cenazesinin de görkemli olması beklenir. Peki ya siz hiç Müslümanların gözünde kainatın efendisi olan Muhammed'in cenazesinden bahsedildiğini duydunuz mu? Elbetteki hayır, Tv'lerde gözyaşlarıyla menkıbeler anlatan, naatlar düzenler peygamberin cenazesinden hiç söz etmezler. Neden acaba? Yoksa o cenazeyi kainatın efendisine yakıştırmıyorlar mı? O döneme göre milyonlar diyemesek de yüzbinlerin katıldığı bir tören olmalıydı değil mi? Doğumuna mucizeler üretilen peygamberin ölümü ve cenazesi neden konuşulmaz ballandıra ballandıra mahşeri kalabalık hikayeleri anlatılmaz hiç düşündünüz mü?

İslam Tarihinde Hz. Muhammed'in hicretin 11. yılında Rebiülevvel'in 12'sinde pazartesi günü, miladi takvime göre 8 Haziran 632 tarihinde akşam üzeri vefat ettiği rivayet edilir. Günlerce süren hastalığının ne olduğu kesin olarak bilinmez. Kimilerine göre hummadır, kimilerine göre sırtındaki urdur, kimilerine göre yüksek tansiyondur, kimileri ise yıllar öncesi ağzına atıp çıkardığı kuvvetli bir zehire sahip koyun etinin etkisidir. En çok humma üzerinde durulur. Uzun süredir hasta olmasına rağmen bu beklenen bir ölüm değildir müslümanlar arasında. Nitekim ölüm haberini duyan Ömer'in buna inanmayıp kılıcını çekerek "Kim Muhammed öldü derse başını vururum" diye haykırdığı söylenir. Ama haberin doğruluğu ortaya çıkınca sinirler gevşer, sakinleşilir. Bu sakinleşmede Ebubekir'in "Her kim Muhammed'e tapıyorsa, bilsin ki Muhammed ölmüştür. Her kim Allah'a tapınıyorsa bilsin ki Allah ölümsüzdür ve ebedidir. Her nefis ölümün tadını tadacaktır. Muhammed de bir insan olarak ölmüştür. Bunu kabul edelim ve sakin olalım" anlamında yaptığı konuşmanın etkili olduğu rivayet edilir.

Muhammed, Ayşe'nin odasında ölmüştür ve defin hazırlıkları da orada yapılmaya başlar. Üstelik defin hazırlıkları yapılırken Muhammedin 23 yılda yazdığı kuranın bazı sayfaları keçiye bile kaptırılır. Muhammed'in cenazesinin kaç gün yerde kaldığı konusunda değişik rivayetler var. Ancak genel kanı, üç gün yerde kaldığı yönündedir. (İbni Kesir, Büdaye-Nihaye, Hz. Muhammed'in gömüldüğü yer kısmında. 5/292. Burada İmam Ahmet'ten alıntı yapıyor, İmam Malik Muvata, no: 545 Cenâiz kısmı, Taberi Tarih, 11. yılı olayları, 3/216 ve sonrası)

Muhammed onun odasında öldüğü halde Ayşe'nin şu sözü söylemesi çok ilginç:"Biz cenazenin defnini, çarşamba sabahı yapılan duyurudan öğrendik: Muhammed'in cenazesi bugün gömüldü şeklinde duyuru yapıldı." diyor. (Ahmet b. Hanbel 6/62. Ayşe hadisleri, İbni Abdi'l Ber, Temhidö Muvatta şerhi, 24/396, İbni Sad, Tabakat: 2/401. )

Peki, burada, "Acaba cenaze gömülürken Ayşe neredeydi" diye sorulmaz mı? Kendisi bizzat,"Muhammed en çok beni seviyordu, benim odamda vefat etti." demesine rağmen, nasıl oluyor da, eşinin cenazesi üç gün yerde kalıyor, daha sonra gömülüyor ve Ayşe bunun haberini başkalarının duyurusundan öğreniyor? Ölen kişi hem eşi hemde peygamberi değil mi? Bu durumu İslamcıların ağlaya ağlaya menkıbeler anlattıkları, her seferinde validemiz diye andıkları, örnek Müslüman ve peygambere gönülden bağlı örnek eş gösterilen birine uyan bir davranış mı?

Ünlü İslam tarihçisi Taberi olayı; "İslamiyetle daha çok bütünleşmiş olanlardan bir bölümü (daha saf görünenler, Ali, Abbas, Evs, Usame gibileri) Peygamberin cenazesi ile meşgulken diğer bir bölümü (Ebu Bekir, Ömer, Sad b. Ubade, Ebu Ubeyde, Abdurrahman b. Avf, ibni Hişam gibileri) ise cesedi bırakıp Saide oğullarının çardağında (Sakiyfe) yeni halifenin kim olacağına ilişkin tartışma ve pazarlık içindeydiler" şeklinde aktarıyor.

Evde cenaze hazırlıkları yapılırken, dışarıda bekleşen müslümanlara bir haber gelir. Ensar'ın ileri gelenleri Beni Saide gölgeliği denilen çardakta toplanmışlardır ve diğer müslümanları da oraya çağırmaktadır. Başta Ebubekir, Ömer ve Osman olmak üzere herkes toplantıya koşar. Sadece Ali, Abbas, evs ve Usame cenazeyi terk etmez. Toplantının konusu, Muhammed öldüğüne göre yerine kimin geçeceğidir. Üstüne toz kondurulmayan, övgülerle göklere çıkarılan Ömer ve Ebubekir'in cenaze töreninin bitmesine dahi sabredemeden taht hesabına girmeleri ne kadar düşündürücü! Bunların yaptığı şimdi dünya hesabı mı yoksa ahiret hesabı mı? Peygamberin ölümü ve cenazesi mi önemli halife olmak mı? Hani nerede yas tutmak, mahşeri kalabalık? Bundan daha büyük bir vefasızlık olur mu?

MUHAMMED'İN TOPRAĞA VERİLİŞİ VE CENAZE TÖRENİNE KATILANLAR.

"Resulullah'ın (s. a. a) tertemiz ve mukaddes cenazesini yıkayan Abbas, Ali b. Ebu Talib, Fazl b. Abbas ve Resulullah'ın (s. a. a) azat ettiği kölesi Salih, Hz. Peygamber'i toprağa verdiler. Sahabîler, Resulullah'ın (s. a. a) cenazesini ailesiyle baş başa bıraktılar. Hz. Peygamber'in gusül, kefen ve defin işiyle bu birkaç kişi uğraştı." (Tabakat, İbn Sa'd, c. 2, k. 2, s. 70 ve buna yakın bir ifadeyle el-Bed'u ve't-Tarih kitabında geçer; Kenzü'l-Ummal, c. 4, s. 54 ve 60. )

"Resulullah (s. a. s) toprağa verilirken yanında yakınlarından başka kimse yoktu. Ganem Oğulları, evlerinde dinlenirken kürek seslerini duydular." (Tabakat, İbn Sa'd, c. 2, k. 2, s. 78. )

"Başka bir rivayete göre, Ali, Abbas Oğulları'ndan Fazl ve Kasım ile Resulullah'ın (s. a. a) Şekra adında azat ettiği kölesi ve bir rivayete göre de Usame b. Zeyd'le birlikte cenaze işiyle uğraştı." (Ikdu'l-Ferid, c. 3, s. 61; Zehebî'nin Tarih'inde c. 1, s. 321, 324 ve 326'da)"Usame'ninde bulunduğu rivayet edilmiştir. Ebu Bekir b. Ebu Kuhafe ve Ömer ibni Hattab Peygamber efendimizin defninde bulunmamışlardı." (Kenz'ul Ummal c3 s140)

Aişe derki:"Biz Hz Resulullah'ın defninden Çarşamba gecesi, kürek seslerini duyarak haberdar olduk." (İbni Hişam c4 s342, Tabari c2 s452,485, ibni Kesir c5 s270)

Aişe'den gelen diğer bir rivayette "Biz Resulullah'ın nereye defnedildiğinden haberdar değildik. Ancak kürek seslerini duyunca defnedilmekte olduğunu anladık" demektedir. (Ahmed b. Hanbel Müsned'de c6 s242 ve 274)

İslamcıların masal kahramanı gibi anlattıkları ve yere göğe sığdıramadıkları Muhammed'in cenazesi yukarıda anlatıldığı gibi sönük sadece yakın akrabalarının katıldığı ve iktidar mücadeleleri içinde geçmiş, hatta cesedi ancak üçüncü gün kokmaya yüz tutarken gömülebilmiştir. Bumudur alemlerin efendisine hürmet ve bağlılık? İslam tarihinin tanıklığı göstermektedir ki Muhammed yaşadığı dönemde öyle hayranlık ve gönülden bağlılık duyulan biri değilmiş, çevresinin ancak korku ve çıkar uğruna inanmış görünen kişilerle dolu olduğunu cenazesinden rahatlıkla anlayabiliriz. Bunlar yetmezmiş gibi birde Ebubekir halife seçildikten sonra biat ve miras çekişmelerinin başladığı İslam tarihinde açık açık anlatılmaktadır.

Çok büyük geliri olan Fedek hurmalığı arazisinden pay isteyen Fatma'nın talebi reddedilir. Daha sonra biat vermemiş olan Ali üzerinde baskı kurulur. Ebu Bekir halktan biat aldıktan sonra Ali ibni Ebu Talib ve yandaşlarından biat almak istemiş fakat Ali ibni Ebu Talib biat etmemiştir. Bu yüzdende Ebu Bekir Ömer'le birlikte bir gurup sahabeyi Ali ibni Ebu Talib'den biat almaları için evine göndermiştir. Bu grubun içinde Ömer, Kunfuz, Halid b. Velid, Ebu Ubeyde b. Cerrah vardır. Oraya vardıklarında Ömer şöyle seslendi: "Dışarı çıkın! Çıkmadığınız taktirde evinizi yakacağım." Sonra da Fatıma-tüz Zehra'nın evinin kapısının önüne odun yığmaya başlamıştır. (Evi ateşe vermeden önce) Fatıma-tüz Zehra Ömer'i ve yanındakileri evden uzaklaştırmak için kapının arkasına geldiğinde , Ömer bir omuz darbesiyle kapıyı açmış ve Fatıma-tüz Zehra'yı kapıyla duvar arasına sıkıştırmış, tam bu esnada 6 aylık yavrusu ve Peygamber'imizin ismini koyduğu Muhsin adlı bebeğini düşürmüş ve kapının arkasındaki çivi gövdesine saplanmıştır. Fatıma-tüz Zehra ise acı dolu bir sesle haykırmış:

"Ey Allah'ın Peygamber'i! Ey babam! Gör ki senden sonra ibni Hattap ile ibni Kuhafe başımıza neler getirdiler" demiştir. Bu olayı birçok Ehl-i Sünnet alimi uzun kısa farklılıklarla anlatmışlardır. (Şerh-i Nehcül Belağa İbni Ebil Hadid c2,Tarihi Yakubi c2 c1 el ikd'ul Ferid c2 Tarihi Taberi c3,Tarihi Ebu'l Fida c1,E'lem'un Nisa c3,Kenz'ul Ummal c3 s129,Tarih-i ibni Esir c23 s124. )

Bu olayların Alevi-Sünni bölünmesinin başlangıcı olduğu söylenebilir. Özetle İslamda bölünmeler, iç çekişmeler, suikastler daha İslamın ilk çıktığı anlarda başlamış; Muhammed sağken kendisi iktidarı ele geçirmek ve elde tutabilmek için suikastler, katliamlar, baskınlar vede yağmalar yapmış, ölümünden sonrada ardılları aynı yollarla gerçekte çıkar için görünüşte ise din uğruna aynı uygulamalara devam etmişlerdir. Başta peygamber olmak üzere tüm halifeler eceliyle ölemediler, ya zehirlendiler, yada suikaste kurban gittiler. Buna ancak çıkar çatışması denebilir. Bu arada unutmadan belirtelim. Ebubekir ve Ömer hazretleri peygamberin cenazesine katılmamıştır ama peygamberle aynı mezarı paylaşmışlardır. Aynı yerde yattıkları ileri sürülür.

https://islamingercekleri.wordpress.com/2013/06/28/18-hz-muhammedin-hazin-cenaze-toreni/

 
a45UyF587661-170709211142 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/07/10  06:17 2  65  alelma@yahoogroups.com


 

Politika yozlasmadan baska bir sey degildir.

Jonathan Swift

Hasan Basri rahimehullah anlatiyor :
Utbe Ibnu Gazvan ( Radiyallahu anh ), Basra da minberde ( hutbe esnasinda ) dedi ki : Resulullah aleyhissalatu vesselam bize soyle buyurmuslardi :
Cehennemin kiyisindan buyuk bir tas birakildi. Bu tas yetmis yil asagi dogru dustu de henuz dibe ulasmadi

( Tirmizi )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.

Hayat, her hangi bir tabiat harici etkenin mudahalesi olmaksizin dunya uzerinde tabii ve zaruri bir kimya ve fizik seyri neticesidir

Mustafa Kemal ATATURK
(Afet Inan Ataturk Hakkinda 1930)


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder