MUSTAFA ÖNSEL : SİZE BU HUKUK CANİLERİNİN ELİNDEKİ SİLAHLARI ANLATAYIM
Siz bu hukuk canilerinin elinde silah mı arıyorsunuz? Silahlarını söylüyorum...
06.08.2018
Bu yazı aylar önce yazılmış bir yazıydı. Ancak bir iyi niyet mesajı üzerine önce yumuşattık sonra erteledik. Ama Balyoz Davasını onayan Yargıtay 9. Daire eski Başkanı hukuk canisi Ekrem Ertuğrul'un Süleyman Pehlivan'ı da yargılayan ilgili dairece sessiz sedasız salıverilmesi; Süleyman Pehlivan ile ilgili Yargıtay Başsavcılığına yapılan suç duyurusuna hiçbir tepki verilmemesi üzerine daha önce yazdığım yazıyı güncelleyerek Odatv'ye göndermeye karar verdim.
İşte öncesinde yazıp göndermediğim o yazı…
2009 yılının Aralık ayının soğuk bir kış günü "Hiç dinmeyecek mi bu ah ediş?" diye haykırıyordu Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar.
Rahmetli Ali Tatar'ın eşi Nilüfer Hanım ise hançeresini yırtarak hukuk dışı tutuklama kararının çıkmasını sağlayarak Ali'nin onur intiharına sebep olan özel yetkili savcı Süleyman Pehlivan'a "Sahte belgelerle suçlayıp onurunu kırdınız. Ergenekon'a şehit verdik yiğidimi. Dün gece rahat uyudun mu Süleyman Pehlivan? Sen kimin adamısın? Amerika'nın mı Fetullah'ın mı? Unutma hesap vereceksin bana. "
Süleyman Pehlivan o zaman çok güçlü bir örgütün militanı olarak muhtemelen gülüp geçmişti bu söyleme. Arkalarında hükümetin siyasi gücü ötesi CIA'nın güvencesi vardı. O kadar pervasızlardı ki. Bu intihara sebep olan Süleyman Pehlivan FETÖ'cü subayların önünü açmak için kurgulanan Balyoz Davasının 4 savcısından da biriydi.
2010 HSYK'sı ile yargıda gücü tamamen ele geçiren Fetullahçı çete en önemli adamlarının Yargıtay'a seçilmesini sağladı. Seçilen 160 yeni Yargıtay üyesinin 130 kadarı onların militanıydı. Onlardan biri de ne tesadüf (!) isimli davalarda "rüştünü ispatlamış" Süleyman Pehlivan'dı.
Sadece Tatar ailesi değil Balyoz sanığı 364 sanık da Poyrazköy davasından yargılanan diğer arkadaşlarımız da bu militanın mağduruydu. Onlardan bir kısmı da o süreçte hayatını kaybetmişti. Artık geleceklerini kaybettiler diyerek işi şahsileştirmenin ötesindeyiz. O davalarla içi boşaltılan Türk ordusunu Fetullahçı çetenin sızdırdığı sözde askerler doldurmuş ve 15 Temmuz'u yaratmışlardı. Yani Süleyman Pehlivan'ın eylemleri 15 Temmuz gecesi değil o davalarda vücut bulmuştu.
Ama iddianamede gördük ki sanığın örgüt üyeliğinin ve örgüt adına eylemlerinin en somut kanıtları Poyrazköy ve Balyoz davalarında var. Söz konusu davaların beraat kararlarında Süleyman Pehlivan ve diğer hukuk canisi çete mensuplarını suçlayıcı çok açık ifadeler bulunuyor.
Ne yazık ki tıpkı Ömer Diken'in yargılamasında olduğu gibi Süleyman Pehlivan'ın yargılamasında da esas suç kanıtları yok sayılmış.
Bu durumda söz konusu çete mensuplarına ceza verilmesi çok zor görülüyor. Bunun bilinçli bir tercih olmamasını diliyorum. Yargılayanlar için olumlu düşünmek istiyorum.
ACABA BİR PKK VEYA IŞİD MENSUBUNA DA AYNI NEZAKETTE Mİ DAVRANIYOR
Hukuk insanlarına sesleniyorum eğer böylesi bilinçli bir tercihiniz yoksa sadece örgüt üyeliğinden zorlama bir ceza verirsiniz o da ya AYM'den ya da AİHM'den döner. Bunu görmemeniz mümkün değil de ben yine de hatırlatayım.
İsimli davalar bu hukuk katili militanların yumuşak karnıdır…
Ama görünen o ki bu gerçeğe rağmen hukuk adına kürsü işgal eden insanların anlaşılmaz tutumları bu tür davaları "yargılıyormuş gibi" yapıyorlar algısının yaratılmasına sebep olmaktadır.
Bahsettiğim durumu hem Ömer Diken davasında hem de Yargıtay'daki Süleyman Pehlivan ve Ekrem Ertuğrul davasında gördük.
***
Süleyman Pehlivan'ınYargıtay'daki son duruşmasını bizzat takip ettim. Neler yaşandığını anlatayım.
Daha dış kapıda müdahil olmak isteyenlere zorluk çıkartılma yoluna gidilmişti. Belli ki görevliler "özel olarak" talimatlandırılmıştı. "Neden" diye sorduk cevabının verilemeyeceğini bilmemize rağmen.
Belli bir uğraştan sonra orası aşıldı ve duruşma salonunun önüne geldik. Sonra duruşma salonu önünde bir gerginlik yaşandı. Salon küçük sadece 5 müdahil olmak isteyene izin verildi dendi. Tartışma yaşandı. Ama bir baktık sanığın 6 yakını elini kolunu sallayarak salona alındı. Tuhaftı doğrusu.
İtirazlar yükselince bu sefer başkanının 15 kişiye müsaade ettiği söylendi. Mahkeme salonu elastikiydi anlayacağınız. Zorladıkça genişliyordu. İçeri girdiğimizde salonun 50 kişilik kadar olduğunu gördük. Yani hiç de söylendiği gibi küçük değildi.
Cevabını bildiğimiz "neden" sorusunu sormadık bile. Daha oturur oturmaz başkan müdahil olmak için gelenlerin sıralarına yani bize doğru dönerek "En ufak ses çıkartanı dışarı atarım" şeklinde bir uyarı yaptı. Sanırım sanık yakınlarından ziyade bizi daha olay çıkartmaya yakın görmüştü. Neyse dedik…
Savcının iddianameyi özetlemesinden sonra Süleyman Pehlivan başkanın "Süleyman Bey buyrun" demesiyle kürsüye geldi. Bu "Bey" lafı duruşma sonuna kadar devam etti.
Ben de ister istemez birden yargılandığım davalara gittim. O zaman kürsü işgal eden sözde yargı mensuplarının kendilerinden 20 yıl büyük ve devlet kademelerinde önemli mevkiler işgal etmiş insanlara bile nasıl kaba davrandıklarını hatırladım.
Ne kadar kibar bir insan dedim içimden sayın başkan için. Terör üyesi olmaktan yargıladığı bir insana bile bey diyebilen nezaket sahibi bir hukuk insanı. Sonra acaba bir PKK veya IŞİD mensubuna da aynı nezakette mi davranıyor diye geçirdim içimden. Üstünde durmadım haliyle…
Süleyman Pehlivan konuşmasının büyük bölümünde kendinin asla uygulamadığı "nesnel hukuk"tan bahsetti hiç yüzü kızarmadan utanmadan…Hukuk fakültesinde dersini motomot ezberlemiş "inek"bir öğrenci gibiydi. Ezber iyiydi de uygulamasının sıfır olduğunun yakın tanığıydık…
Sonra avukatı söz aldı müvekkilinin 18 aydır hücrede kaldığını ifade etti ki küçük bir kıyamet koptu. Yıllardır kardeşi için gözyaşı döken rahmetli Ali'nin ablası Hürriyet Hanım dayanamadı ve "Ya benim kardeşim Ali nerede kalıyor biliyor musun?" deyince başkan sertçe "Derhal alın dışarı atın" diye bağırdı. Çok sertti. Haliyle başkanın Süleyman Pehlivan'a karşı olan nezaketini sorgular oldum.
Başkan elbette duruşmanın disiplininden sorumluydu. Böyle bir karar verebilirdi. Hele hemen sağ yanındaki üye Hâkim…
Başkanının ağzından aldı lafı en üst perdeden Hürriyet Hanımı azarlamaya başladı. O an mahkemede başkanın kim olduğunu karıştırdım. Son söylediği duruşmanın başından beri negatif vücut dilinin yansıması gibiydi; "Yaptığın saygısızlık heyete saygısızlık yapıyorsun!" diye kükredi.
Ah empati dedim ah empati! Sen sadece söylemlerde misin? Kardeşinin ölümüne sebep olmuş bir terör suçlusunun yargılanışı sırasında yaşadığı duygu yoğunluğuyla biraz da sanık avukatının hoyrat konuşma biçiminden dolayı bir cümlelik çıkışa bu ne tepkiydi Allah aşkına…
BEY DİYE HİTAP EDİLEN KİMDİ?
Öyle bir durum vardı ki salonda sanki biz sanık veya sanıkların yakını; terör örgütü mensubu olmaktan yargılanan Süleyman Pehlivan mağdur/müşteki gibiydi.
Bey diye hitap edilen kimdi? Ülkeye ve insanlara verdiği zarar hiçbir örgütle kıyaslanmayacak büyüklükteki bu melanet oluşumun tartışmasız bir militanı… Diğerleri yani sertçe ikaz edilenler müdahil olarak duruşmaya gelenler kimdi? Bu adamdan zarar görmüş insanlar…
"Bey"lik kimin haddineydi?
Sonrasında bırakın bizleri Süleyman Pehlivan yüzünden hayatını kaybetmiş Ali Tatar'ın ailesine bile müdahil olma hakkı tanınmadı. Ve aile Ali'yi kaybettikleri gün kadar yıkıldılar. Yargıtay'ın koridorları gözyaşı ve ahlarla inledi.
Başkan hemen talimat vermiş zaten "Bir daha bu aileyi duruşmalara almayın!"
Bravo!
Sahi siz 15 Temmuz'u nasıl okuyorsunuz sevgili yargıçlar merak ettim de…
Süleyman Pehlivan Ekrem Ertuğrul vd yargılayacağınız ve muhtemelen tahliye edeceğiniz kumpas davalarının savcı ve yargıçları 15 Temmuz'u yaşatanların önünü açanlardır. Onlar 15 Temmuz'un hazırlayıcısı yol temizleyicisidirler. Onlar yani sizin sessiz sedasız salıverdiğiniz hukuk canisi militanlar bizleri hukuk kılıfıyla tasfiye etmeseydi o üniforma giymiş canilerin yüreği yeter miydi 15 Temmuz'u yapmaya zannediyorsunuz?
Bu hukuk canileri mi o gece eline silah alıp kan dökenler mi? Hangisi daha cani sizce?
Siz bu hukuk canilerinin elinde silah mı arıyorsunuz? Silahlarını söylüyorum; canice kullandıkları hukuk. Atom bombasından daha tehlikeli bence…Ve siz bunu ısrarla görmediniz… Bakmanız yeterli hâlbuki. Daha ne diyeyim size?
Nilüfer Hanımın ahına 15 Temmuz gecesiyle birlikte binlerce insan katıldı…
Süleyman Pehlivan'ın halini gördünüz bir ah onu nereden nereye getirdi… Ya binlerce ah?
Ah almak hiç iyi değildir bilesiniz...
Mustafa Önsel
Odatv.com
https://odatv.com/size-bu-hukuk-canilerinin-elindeki-silahlari-anlatayim-06081808.html
Gun Olur
Gun olur, alir basimi giderim,
Denizden yeni cikmis aglarin kokusunda.
Su ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuslarinin pesi sira.
Dunyalar vardir, dusunemezsiniz;
Cicekler gurultuyle acar;
Gurultuyle cikar duman topraktan.
Hele martilar, hele martilar,
Her bir tuylerinde ayri telas!...
Gun olur, basima kadar mavi;
Gun olur basima kadar gunes;
Gun olur, deli gibi...
Orhan Veli Kanik
--
Peygamberin izniyle ihramdan cikip Mina da bulunan kadinlarimiza yoneldik.
Zekerlerimizden meni damliyordu .
Buhari, Hac/81; Muslim Hacc/141
--
Aglayacaksan, bir baskasi ile birlikte agla! Tek basina aglamaktan evladir.
Ohio lu 90 yasindaki Regina Brett in kaleminden
--
Sosyal sektor icinde ya da sosyal sektor kanaliyla gelen vatandaslik, kapitalist otesi toplumun ve kapitalist otesi politikanin hastaliklarini hepten gecirecek bir sihirli care degildir.
Ama bu bozukluklarla ugrasmakta bir on sart sayilabilir.
Bir kere, vatandasligin simgesi olma sivil sorumluluk bilincini saglamaktadir.
Peter Drucker
a45UyF587661
--
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder