4 Nisan 2019 Perşembe

Bu gün öne çıkan bazı makaleler 2019-04-04




================================

Rıfat Serdaroğlu: AH BİBER AH PATATES AH TURP

Koca-koca partilerin yapamadığını sivri biber- patates- domates-turp yaptı!

Zerzevatçıyı ve Püskevitçiyi yere serdiler ikisinin göbekleri yıldızları gördü!

Adları büyük Genel Başkanların yapamadıklarını da Ekrem İnanoğlu gibi bir genç adam yaptı! İnandı direndi kazandı! Gelecekte ülkemize hizmet verecek bir devlet adamımız oldu. İnşallah çizgisini bozmaz her gün olgunlaşarak hizmetini alnının akıyla tamamlar…

Yargıç önündeki dosyayı inceledikten sonra sanık durumundaki hırsıza sormuş;

"Gençsin muhtaç değilsin üç tane de evin varmış? Niçin çalıyorsun be evlat?"

Hırsız; "Huyum kurusun Hakim Bey! Çalmadan duramıyorum ki!"

Türk Milleti çok hırsız gördü ama böyle zengin organize ve yüzsüz bir çete görmedi! Adamlar çalmaktan vazgeçemiyorlar! Çalamayınca da çıldırıyorlar!

Şu AA sını sevdiğim hepimizin paralarıyla beslenen devlet kurumu Anadolu Ajansı var ya!

Bu kurumu AKP'nin yan kuruluşu haline getirenlerin Allah belasını versin.

TRT ve AA yöneticileri hem kendilerini hem de kurumlarını dünyaya rezil ettiler!

AKP önderliği bu seçim için her türlü ahlaksızlığı yapmaktan çekinmedi.

AKP bir şehirde miting mi yapacak?

Meydana en az 3 bin sivil polis imza karşılığı zorla getirtilen binlerce devlet memuru seyyar tarikat ve cemaat militanları binlerce İmam Hatip okulları öğrencileri AKP'den beslenen müteahhitlerin işçileri fabrika çalışanları meydanı dolduruverirler. Her gelene kumanya ve 100 TL yevmiye verilir.

Para tabii ki bizlerin sırtından!

Tüm bunlar niçin yapılır?

Seçimde yapılacak oy hırsızlığına zemin hazırlamak için!

"Baksana kardeşim meydanlar dolu. Adam seviliyor yahu" diyebilmek için!

Saydığım polisleri-memurları-tarikatçıları-öğrencileri meydandan çıkarın o meydanda üç beş yüz kişi ile bir takdimci bir de AKP konuşmacısı ve eşi kalır…

Türkiye gibi dünyada rakamların tartışıldığı ve herkesin "ben kazandım" dediği bir ülkede kesin sonuçlar açıklanmadan "seçim değerlendirmesi" yapmak çok zordur!

Baksanıza Tayyip Bey seçim sonuçlarını İstanbul'da izledi balkon konuşması için Ankara'ya gitti sonra yine İstanbul'a döndü! Niçin döndü?

İmamoğlu'nu tebrik etmek için mi yoksa yapılacak itirazları ve hiç olmazsa İstanbul seçimlerini iptal ettirebilmenin çaresini aramak için mi?

Bekleyip göreceğiz.

Bunu bile-bile bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim;

-24 25 26 27'nci dönem MV seçim sonuçları incelendiğinde şu tablo çıkar;

Dört seçimde ANKARA'DAKİ AKP+MHP oy oranları toplamının İSTANBUL'DAKİ AKP+MHP oy oranları toplamından ortalama %7 fazla olduğunu görürüz.

Bu kez 31 Mart seçimlerinde İstanbul'daki AKP+MHP oyları oranının Ankara'daki AKP+MHP toplamından %1 1 FAZLA olduğu görüyoruz.

Bu şu demektir;

Ya seçimden önce AKP+MHP bloğuna YIĞMA SEÇMEN eklendi

Ya da AKP+MHP bloğunun oyları FAZLA yazıldı.

Değerli Okurlar;

Bu yorum bir tahmin değil bir gerçektir. Veri Madenciliği konusunda ülkemizin çok az sayıdaki uzmanlarından Sayın Günal Ölçer'in bulgusudur.

Seçim sonuçları sandık-sandık Resmi Gazetede yayınlanınca bu yığma seçmenlerin hangi sandıklarda yapıldığını açıklamak mümkün olacaktır…

31 Mart Yerel Seçim sonuçlarından hem CHP hem de AKP'nin kendilerine pay çıkarma hakları hiç yoktur. İki parti de yaptıkları yanlış aday tercihleriyle kendilerinin oy kaybına neden oldular.

CHP ve İYİ Parti bu sonuçlar için iki kişiye teşekkür borçludur;

-Sayın Erdoğan'a ayrıştırıcı-tehdit edici-suçladığı dili için

-Sayın Soylu'ya ayrıştırıcı-aşağılayıcı- tehdit ve hakaret edici üslubu için!

Türk Milletinin çoğunluğu "Erdoğan ve Soylu'nun" bu kırıcı üslubuna karşı oy kullandı…

AKP+MHP ortaklığının tüm olumsuz şartlara rağmen bu kadar çok oy almaları böylesine büyük yolsuzluğa ve yoksulluğa rağmen AKP'nin bu seçimden de birinci parti çıkması bize şunu söylüyor;

CHP ve İYİ Parti birleşseler de ayrı-ayrı seçime girseler de AKP'yi yenemezler.

AKP'yi sandıkta yenip Türkiye'yi Cumhuriyetin kurucu değerlerine ve parlamenter demokratik sisteme döndürecek kuruluş Çoban Ateşi Hareketinin siyasi partiye dönüşmesi olacaktır. Bizler bu görevi seve-seve yapacağız.

AKP'li kardeşlere de sözümüz şu olsun;

Bu günler iyi günleriniz. Üzülüp kendinizi kahretmeyin! Sizi biber patates turp yendi ama esas iş bundan sonra!

Çünkü turpun büyüğü heybede! Heybenin adı ise Çoban Ateşi Hareketi…

================================

Orhan UĞUROĞLU: Erdoğan'ı bekleyen önemli tehlikeler

Millet İttifakı Ankara İstanbul ve İzmir başta çok önemli illeri kazandı. CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti ve Meral Akşener de kazandı.

Erdoğan'ın "Kemal Kılıçdaroğlu 9 seçim kaybetti" sözü 10. seçimde yıkıldı.

stanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır" diyen Erdoğan'a Ekrem İmamoğlu şok yaşattı…

Ankara'ya en güvendiği en deneyimli belediyeci Mehmet Özhaseki'ye "aday ol" diye emretti aday yaptı ama bizzat hedef de aldığı Mansur Yavaş'ın kazanmasını bizzat uğraşmasına rağmen engelleyemedi…

Bunlar 1 Nisan şakası değil gerçek şok oldu AKP ve Recep Tayyip Erdoğan için ama…

Şimdi neden ama dediğimi anlatmanın ve Erdoğan'ı bekleyen önemli iki tehlikeden söz etmenin sırasıdır.

En önemli birinci tehlike siyasidir.

Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan'ın yürüttüğü siyasi faaliyet bugünden itibaren AKP ve Erdoğan için giderek "kâbus" halini alacaktır.

31 Mart'ta Ankara İstanbul İzmir Antalya ve Adana'da yaşayan toplam 41 milyon 271 bin kişinin seçmenleri Millet İttifakı'nın CHP'li adaylarını seçtiler büyükşehir belediye başkanı olarak.

Türk siyasetinde 16 yıl sonra AKP'ye vurulan en büyük darbe budur.

Bu darbenin elbette AKP içinde de domino etkisi yapması kaçınılmazdır.

Erdoğan'ın "Metal Yorgunluğu" tespiti kuşku yok ki kendisi için de geçerlidir ki 31 Mart seçimi bu tabloyu bütün gerçekçiliği ile ortaya koydu.

İşte bu noktada AKP içinde siyasi huzursuzluk yaşanması yeni bir arayışa yönlenmesi kaçınılmaz bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır.

Metal yorgunluğu gerçeğini gören Davutoğlu ve ekibi yaklaşık 3 yıl önce başlattıkları siyasi çalışmalarını son bir yılda arttırdılar.

Davutoğlu'nun Ankara Konferansı çok önemli siyasi mesajlar taşıyordu.

"Duruş" adlı kitabı ise bence çok önemli bir siyasi manifestodur.

Davutoğlu ve Babacan'ın "iki ayrı parti kuracaklar" diyenlere de yanıt olması için belirteyim ki birlikte hareket ediyorlar.

Ve sonuç olarak şunu vurgulayayım Davutoğlu ve Babacan'ın hedefi AKP'dir Erdoğan'dır.

İster yeni bir parti olsun ister AKP içinde atılacak adımlar olsun.

MHP ile kurulan Cumhur İttifakı'na gelince; AKP bu birliktelikten yerel seçimde zararlı çıktı.

MHP ortağı AKP'nin ve tabi Erdoğan'ın bahşetmesi ile bir büyükşehir 11 il ve 145 ilçe belediye başkanlığı kazandı.

Cumhur İttifakı'nın kaybedeni AKP kazananı ise MHP oldu.

Bahçeli kazandı Erdoğan kaybetti.

**

İkinci tehlike ise Cumhurbaşkanlığı konusundadır.

Erdoğan'ın kurduğu tek adam yönetimine dayalı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi 31 Mart'ta sonuçları ortaya koydu ki iflas etmiştir.

Siyasi değil mesleğinde uzman isimler olarak seçilen Erdoğan hükümetinin bakanları kötü hem de çok kötü şekilde AKP siyasetine ortak oldular.

Önce Hazine Maliye Bakanı damat Berat Albayrak'la başlayalım.

Dünya finans çevreleri Baba-Oğul tarafından yönetilen hükümete hiç de olumlu bakmıyorlar.

Türkiye'nin 100 milyar dolara ihtiyacı olduğu ifade ediliyor.

Kemer sıkma politikalarına yani devletin savurganlığına israfına yanlış yatırımlarına gelince Albayrak'ın Erdoğan'a direnememe sorunu aile bağları nedeniyle ortaya çıkıyor.

IMF olmadan Türkiye'ye 100 milyar dolar dış kredi verilmesi de hiç mümkün görünmüyor.

Erdoğan'ın en kısa sürede hükümette değişiklik yapması gerektiği de açıktır ki bu yüzden ilk sıraya Berat Albayrak'ı koydum.

Albayrak'ı yazınca sanmayın ki bakanlık yapmasına karşıyım.

Erdoğan'a yakın bir isimden aldığım bilgiye göre Berat Albayrak'ın Dışişleri Bakanlığına kaydırılması ve hatta ilk olağan AKP kurultayında da Genel Başkanlığa aday gösterilmesi söz konusu.

Bu durumda 2023 cumhurbaşkanlığı seçiminde görev süresi dolacak olan Recep Tayyip Erdoğan'ın yerine Berat Albayrak'ın geçeceği arkasında da Erdoğan'ın olması planlanıyor.

Ekonomik kriz Erdoğan ve hükümeti için en sıcak ve en önemli krizdir.

Bu yüzden hükümette değişiklik yapılması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise kabinede değişecek isimler arasında en önde yer alıyor.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/erdogani-bekleyen-onemli-tehlikeler-51406yy.htm

================================

TOKMAK: Mağlûplar!

"Zillet illet" dediler…

"Adiler" dediler…

"Terörist" dediler…

"Vatan hainleri" dediler…

"Şerefsizlere oy vermeyin" dediler…

Hatta halkı küz" yerine bile koydular!

Şimdi özür dilemeleri gerekmiyor mu?

Nefes kesen yarışta seçim sonuçlarını gazete ve TV'lere vermeye yetkili tek basın kuruluşu olan Anadolu Ajansı'nın Ekrem İmamoğlu öne geçince veri akışını durdurması yüz karası bir skandal oldu. Fakat Anadolu Ajansı da hâlâ bir özür dilemedi!

Seçimin galibi Ekrem İmamoğlu şimdi "Anadolu Ajansı Türkiye demokrasi tarihinde kötü bir iz bıraktı!" demekte haksız mı?

Ankara'nın kazananı Mansur Yavaş zhaseki'nin kirli siyaseti kaybetti!" dedi. Seçim kampanyası boyunca iftiralarla haksızlıklarla boğuşan bir adamın rakibi için böyle konuşması normal değil mi?

İktidarın yerel seçimleri bir beka sorunu haline getirip seçmeni korkutarak konsolide etmeye çalışması çok yanlıştı.

25 yıl sonra hem İstanbul'u hem Ankara'yı kaybeden iktidar partisi AKP ve onun Sayın Genel Başkanı bu seçimin mağlûbudur!

"Senden büyük seçmen var!"

Millet İttifakı kendi için "Zillet illet" gibi ifadeler kullanan Cumhur İttifakı'na ağır bir darbe indirdi!

CHP ve İYİ Parti'nin oluşturduğu ittifak başta İstanbul olmak üzere İzmir Adana Mersin Antalya gibi Türkiye'nin en büyük illerini kazanarak iktidara "Biz bu ülkeyi sokakta bulmadık!" mesajı verdi.

Halkımızın iftira ve yalan yerine hukuk ve adaleti tercih etmesi memnuniyet vericidir.

KARINCA BİLE OLSA!

Bundan sonra ne olacak?

Türk siyasetinde taşlar iyice yerinden oynayacak büyük kentlerimiz yeni bir zihniyetle tanışacak.

"Kenardan köşeden ufak yerden bir belediye başkanı" diye küçümsenen Ekrem İmamoğlu çeyrek yüzyıllık hegemonyayı yıkarak tarihe önemli bir not düştü.

Ne derler? "Rakibin karınca bile olsa küçümseme"

Kendilerini dev aynasında görenler küçük dağları biz yarattık der gibi insanlara tepeden bakanlar bundan ders çıkartmak zorunda…

BU İLK UYARIDIR

Ankara'da "Mansur Yavaş'ın ipini çekeceğiz onu bitireceğiz" diyenler fena halde yanıldıklarını geç de olsa anladılar.

İftiralar suçlamalar boşa gitmenin de ötesinde ters tepki yarattı.

Sonunda ne oldu?

Ankara halkı "Mazlum" hale getirilen Mansur Bey'den yana tavır aldı.

Seçmen haksız suçlamalarla dolu gürültülü bir seçim kampanyası yürüten iktidara:

"Senden büyük seçmen var!" dedi.

Bu ilk uyarıdır. İkincisinde kırmızı kart gelecektir!

GELECEĞİ PARLAK

Yerel seçimlerin kazanan adayları takdiri hak etti. Ancak iki lider Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener'i de içtenlikle kutlamak gerekiyor.

Galibiyetin mimarları onlardır… Gördüğüm kadarıyla bir de Aytun Çıray var. Meral Akşener'in "Başkan yardımcısı"… Onun çabalarını da takdir etmek gerekiyor.

Kılıçdaroğlu neden başarılı?

Parti içindeki tüm eleştirilere rağmen Ekrem İmamoğlu'nda ısrar edip onu ortaya çıkaran Kılıçdaroğlu Türk siyasetine önemli bir isim kazandırdı.

Sakin fakat inançlı ve iddialı hiç kimseyi ezmeyen ama kendini de ezdirmeyen sertlikten şiddet ve nefretten uzak dili birleştirici yapısı ile İmamoğlu'nun siyasette önü açıktır.

Allah bozmasın!

Kin ve nefret dili kaybetti!

Ortada bir gerçek var:

Cumhur İttifakı (AKP ve MHP) koro halinde "Beka türküsü" söyledi ama… Halk bunu ciddiye almadı!

AKP ve MHP'nin ortak dili şiddet nefret ve husumetti.

Kardeşliği ve sevgiyi unutmuş gibiydiler… Kendilerine muhalif olan herkese karşı "siyasi saygı" duygusunu kaybetmişlerdi.

Cumhur İttifakı'nın söylemleri seçmen tarafından benimsenmedi ve halkı korkutma çabaları büyük ölçüde boşa çıktı.

Dünya medyası seçimleri bizdeki yalaka medyadan daha iyi takip etti objektif kaldı.

Amerika'nın en etkin gazetelerinden New York Times: "Sonuçlar Erdoğan İktidarı için büyük gerileme olarak görülüyor" yorumunu yaptı.

İÇLER ACISI

Türk medyasının hali (birkaç gazete ve bir-iki televizyon kanalı hariç) içler acısıydı.

Anadolu Ajansı gibi tarafsız olması gereken devlet kuruluşu AKP'nin özel ajansı gibi çalıştı. Ekrem İmamoğlu'nun kazandığı anlaşılınca ajans sandık sonuçlarını servise sokmadı.

İktidar yandaşı bir kısım televizyon ve gazeteler de yerel seçimlerin yüz karalarıydı!

FOX TV EKİBİ

Medyada yaşanan tüm olumsuzlukların arasında yabani dikenlerle dolu bir tarlada çiçek gibi açan bir televizyon kanalı vardı sevgili okurlar…

Fox TV'de Doğan Şentürk yönetimindeki haber ekibi Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya başta olmak üzere hepsi seçim sınavından alınlarının akıyla çıktılar.

Onları izlerken şte TV haberciliği böyle olur" dedim.

Hepsini kutluyorum.

GÜNÜN SÖZÜ

Milletlerin başına gelen iyi ya da kötü her şey kendi kararlarıdır!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/rahmi-turan/magluplar-4273898/



================================

YILMAZ ÖZDİL: Kıymetini bilmeliyiz

İş bitmedi…

İş yeni başlıyor.

Ekrem İmamoğlu bizim oylarımıza sahip çıktı bizim de ona sahip çıkmamız boynumuzun borcudur… Yetişin derse koşmalıyız eksiğiz derse çoğaltmalıyız taşıyın derse omuz vermeliyiz sadece işiyle uğraşmayacak çirkefle de uğraşacak asla yalnız bırakmamalıyız gerekirse biz kirlenmeliyiz onu temiz tutmalıyız o sessiz çoğunluğun sesi oldu bizler de onun sesi olmalıyız metrobüste vapurda çarşıda pazarda onun bulunmadığı ortamlarda o'nun yerine olmalıyız çeyrek asırdır bi Ekrem çıksın diye bekliyoruz kıymetini bilmeliyiz.

(Chp İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu İyi Parti İstanbul İl başkanı Buğra Kavuncu bu tarihi başarının iki gizli kahramanıdır ıslak imzalı tutanakları tek tek onlara borçluyuz yoksa cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi atı alan üsküdar'ı geçerdi… Organizasyon yeteneği olmayan kabiliyetsiz kazmalarla dolu siyaset dünyamızın genç tek taş pırlantaları… Farklı partilere mensup olmalarına rağmen farklı ideolojileri farklı dünya görüşleri olmasına rağmen ortak payda'da buluşmayı başaran eğitimli çağdaş iki insan… Vakit geçirmeden hemen şu an sosyal medya hesaplarına girip il başkanlıklarına telefon açıp kendilerine teşekkür etmeliyiz iyi ki varsınız demeliyiz çevremize duymayanlara anlatmalıyız örnek göstermeliyiz Canan'ları Buğra'ları artırmalıyız. )

Mansur Yavaş bize Mustafa Kemal Atatürk'ün Ankarası'nı geri aldı Anıtkabir'i bize geri aldı Birinci Meclis'i bize geri aldı Atatürk Orman Çiftliği'ni bize geri aldı Hacı Bayram Camisi'ni bize geri aldı Mansur Yavaş sadece 25 yıldır hasretini çektiğimiz şehrimizi değil 96 yıl önce kurduğumuz başkentimizi bize geri aldı Mansur Yavaş'a Cumhuriyet'e sahip çıkar gibi sahip çıkmalıyız.

Atatürk'ün Ankara'ya gelişini simgeleyen koşuyu yasakladılar 19 Mayıs törenlerini yasakladılar 29 Ekim törenlerini savsakladılar neler çektiğimizi bir biz biliyoruz bir de Allah… Sözlük anlamı "Allah'ın yardımıyla galip" manasına gelen "Mansur" Yavaş'sız Ankara'yı asla unutmamalıyız.

İzmirli demek İzmir'de doğmak İzmir'de yaşamak demek değildir hayata İzmir penceresinden bakmak demektir Türkiye'nin neresinde yaşarsan yaşa aynı duygu atmosferini solumak zihniyet hemşehrisi olmak demektir… Bu şuurla İzmir'i Kırşehir'le Aydın'ı Artvin'le Çanakkale'yi Ardahan'la kardeş şehir yapmalıyız Çankaya'yı Hopa'yla Beşiktaş'ı Mengen'le Karşıyaka'yı Pülümür'le kardeş ilçe yapmalıyız yıllar yıllar yıllar sonra bize uzatılan elleri bir daha asla bırakmamak üzere sıkı sıkıya tutmalıyız maddi manevi imkanlarımızı zihniyet kardeşlerimiz için kullanmalıyız.

Adana'yı kazandık arkadaş Adana'yı 25 sene sonra… Sen bunun ne demek olduğunun farkında mısın? Orhan Kemal gibi Yaşar Kemal gibi Suna Kan gibi Muzaffer İzgü gibi Erol Büyükburç gibi Haluk Levent gibi bağrımıza basmalıyız Zeydan Karalar'ı.

Kişisel kompleksleri bir kenara bırakıp tüm zamanların gelmiş geçmiş en başarılı belediye başkanı Profesör Yılmaz Büyükerşen'in vizyonunu tüm Chp'li belediyelere yaymalıyız doktrin haline getirmeliyiz nasıl başardığını parti içinde ders haline getirmeliyiz.

Chp'den üst düzey bir heyetin hemen bugün Kırklareli'ne gittiğini Mehmet Siyam Kesimoğlu'ndan kurumsal olarak özür dilediğini yanlış yaptık lütfen gel partine geri dön dediğini görebilmeliyiz… Cumhuriyet'i kuran partinin kişileri değil daima idealleri önde tuttuğunu bu olgunluğu gösterebildiğini görebilmeliyiz.

Akp iktidarına karşı eğilip bükülmeyen Trakya'ya Chp'de terbiyesizlik yapıldı… Bu samimi itirafın yapıldığını ve bu itirafın partiyi küçültmediğini aksine yücelttiğini kavrayabilmeliyiz.

Bodrum Marmaris Fethiye Datça Çeşme Seferihisar Urla Foça Didim Kuşadası Edremit Erdek Bozcaada Gökçeada komple Antalya tamam. . Hani Ayvalık?

Hepsini kaybetmişiz gibi kafa yormalıyız sebeplerini sorgulamalıyız asla yeterli görmemeliyiz hiç vazgeçmemeliyiz o olmasa da olsun artık dememeliyiz o olmazsa olmaz demeliyiz.

İzmir'de İstanbul'da Ankara'da Atatürkçü olmak kolaydır konforludur. Asıl maharet Afyon Dazkırı'da Çorum Mecitözü'nde Kahramanmaraş Nurhak'ta Konya Tuzlukçu'da Yozgat Çayıralan'da Tokat Zile'de Rize Fındıklı'da Chp'li olabilmektir. Oralarda Chp'ye seçim kazandırma imkansızlığını başaranlara evlat gibi ana gibi baba gibi sarılmalıyız müzikle tiyatroyla edebiyatla yanlarında olmalıyız sosyal hayatlarını zenginleştirmek için çaba harcamalıyız.

Sivil toplum örgütlerini oralara yönlendirmeliyiz.

İyi Parti'yle Chp uzlaşmasına gözümüz gibi bakmalıyız…

36 yıldır gazeteciyim "benim partim kazanmasa da olur yeter ki şehri kazanalım" diye düşünen iki partiyi ilk kez görüyorum.

Yalana iftiraya tehdide karşı bu demokrasi olgunluğunu göstermeyi başaran bu fedakarlığı göstermeyi başaran İyi Parti'yle Chp dostluğunu korumalıyız özen göstermeliyiz.

Mesela neden Kadıköy belediye başkanı Şerdil Dara Odabaşı kendisine rakip olan Emre Kınay'a görev teklif etmesin?

Bilgi birikimini şehirlerin menfaatini güçlendirmeliyiz.

Sen-ben değil biz olmaya hepimiz olmaya devam etmeliyiz.

Kıymet bilmek kaybedince arkasından gözyaşı dökmek değil yanındayken sımsıkı sarılmaktır.

Vatan lafla sevilmez.

Çalışarak sevilir.

İş bitmedi…

İş yeni başlıyor.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/kiymetini-bilmeliyiz-4274703/

================================

Rıfat Serdaroğlu: YALANIN ÖRTÜSÜ KISADIR

"Yalanın örtüsü kısadır!" Önünüzü örtmeye çalışırken kıçınız açıkta kalır!

Yalanın örtüsü ne kadar kısa ise doğrunun örtüsü aksine çok büyüktür.

Siz doğruyu konuştuğunuzda hem sizi hem sevdiklerinizi sarar sarmalar korur.

Hele ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenmiş siyasetçilerin kendi milletine yalan söylemeleri büyük suç ve günahtır. Bu yalanları ısrarla ve sürekli olarak tekrarlayanların suçları asla affedilmez.

Türk Milletine yalan söyleyenler ise 31 Mart'ta olduğu gibi şamarı yerler.

28 Mart 2019 tarihinde yani 7 gün önce (31 Mart 2019 Yerel Seçim Tahmini) başlığıyla bir yazı sunmuştum.

O yazıda Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda (AKP ve MHP'nin devlet olanaklarını kanunsuzca kullanmaları TRT-AA'nın AKP militanı olması haram parayla oluşan yandaş medyanın çarpıtmaları Valilerin AKP İl Başkanı Kaymakamların AKP İlçe Başkanı gibi çalışmaları Türk Milletinin sürekli hapse atılmakla tehdit edilmesi seçime haram para karışması vs. ) seçim tahmininin zor olduğunu ifade edip şu gerçeğin altını çizmiştim;

2014 Yerel Seçimleri sonucu 30 Büyükşehir Belediyesinde yaklaşık 61 milyon nüfus vardı;

-AKP bu nüfusun yaklaşık 30 milyon nüfusu kontrol ediyordu! Yani %50'sini!

-MHP ise yaklaşık 4 milyon nüfusu kontrol ediyordu! Yani %6 5'unu!

31 Mart 2019 Yerel Seçimleri sonucunda;

30 Büyükşehir Belediyesindeki yaklaşık 63 milyon nüfusun;

-AKP 21 milyon nüfusu kontrol edebiliyor! Yani %31'ini!

-MHP ise 1 3 milyon nüfusu kontrol edebiliyor! Yani %2 5'uğunu!

AKP temsil ettiği nüfusta %50'den %31'e düşmüş.

MHP ise %6 5'tan %2 5'a düşmüş…

Her türlü melanete rağmen işte Cumhur İttifakının düştüğü durum budur!

Bazı okurlarımızın aklına "Nüfus Kontrolü" ne demek diye bir soru gelebilir.

Halka hizmetten başka amacı olmayan dürüst belediyecilikte elbette ki böyle bir şey yoktur.

Fakat her sokağı-her parkı-her caddeyi-her araziyi-her ihaleyi rant kapısı olarak gören partilerin ilk işleri nüfusu kontrol ederek şehirde yaşayanlardan çalmak hırsızlık yapmaktır.

Hiçbir işletme gideri olmayan İstanbul'daki Otoparkların bile ZARAR etmesi (!) başka nasıl açıklanır ki?

Şimdi soru şu olmalı;

"Bundan sonra ne olacak? AKP ne yapacak?"

İsterseniz bu sorunun yanıtını Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan versin;

Erdoğan İstanbul'da partisinin Genişletilmiş İl Danışma Meclisinde konuştu;

"Unutmayın İstanbul'da teklersek Türkiye'de tökezleriz. İstanbul'u sağlam tutarsak Türkiye'de de Dünya'da da bizi yıkacak güç tanımıyoruz. İstanbul'da metal yorgunluğu olursa Türkiye'de paslanırız. "

İstanbul'a böylesine "Divane Kuşu" gibi aşık ve elinden kaptırmak istemeyen bir anlayış var iken İstanbul Valisini ve Emniyet Müdürünü uyarıyorum.

Eğer o arabasının önüne polis eskortu verdiğiniz mafya bozuntuları bu çocuğa (E. İmamoğlu) bir kötülük yaparlarsa tepeden tırnağa kadar hepiniz

Türk Milletinin gazabından kurtulamazsınız…

Not;

CHP'li kardeşlere de bir uyarımız var;

HDP oyları olmasa idi İstanbul- Ankara-Adana- Mersin-Antalya-Eskişehir'i kazanamazdınız.

Biliyorum siz HDP'den oy istemediniz ama onlar verdiler. Fakat kendinizi kaptırıp Kürt kökenli seçmenleri asla temsil etmeyen "Kürtçülük-Bölücülük" kuyusuna bir kere girerseniz o kuyudan bir daha çıkamazsınız.

Benden uyarması…

================================

EMİN ÇÖLAŞAN: Yenilen pehlivan güreşe doymuyor!

Sevgili okurlarım bir yerel seçimi tamamladık. İktidar kesiminin "Beka sorunumuz" edebiyatı da böylece geçerliğini yitirmiş oldu. Bu söylem sadece bir korkutmaca idi ve hiçbir işe yaramadığı seçmenleri kafakola alma sürecine katkıda bulunmadığı açıkça ortaya çıktı.

Şimdi sıra "Oylarımız çalındı" tantanasında.

Yandaş medya bu konuyu ısrarla gündemde tutup özellikle İstanbul ve Ankara'da bir an önce yapılması gereken devir teslim işlemleri öncesinde biraz daha zaman kazanma peşinde.

Size yine dünkü yandaş gazetelerin manşetlerinden örnek veriyorum:

stanbul'un kaderi çalınan oylarda. İstanbul'da Binali Yıldırım'a verilen oyların iki aşamada gasp edildiği ortaya çıktı. AK Parti belgelerle itiraz etti. (Sabah. )

-Seçimde şaibe iddiası doruğa çıktı. Tutanaklar nasıl değişti. (Türkiye. )

-Hırsızlık belgelendi. CHP panikte. Ekonomiyi dize getirmeyi başaramayan şer odaklarının son kumpası 31 Mart seçimleri oldu. (Akit. )

-AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz: Hodri meydan. Oy sayımını canlı yayında yapalım. " (Takvim. )

-Satır satır çalmışlar. İstanbul'da 39 ilçenin tamamına itiraz edildi. (Akşam. )

-Sandıkta darbeyi kim örgütledi. Türkiye tıpkı Gezi kalkışması 17-25 Aralık ve 15 Temmuz'da olduğu gibi 31 Mart'ta da sandık üzerinden darbeye maruz kaldı. Organize hırsızlık ve hile yöntemiyle oylar üzerinden milli irade teslim alınmak istendi. (Star. )

-Hodri meydan. Oyları sayalım. (Yeni Şafak. )

★★★

Burada bir konuya dikkatinizi çekmek isterim… Hürriyet ve Milliyet'in yani en önde gelen iktidar destekçisi iki gazetenin dünkü manşetleri böyle keskin değildi.

Okurlarından gelen çok büyük tepkiler nedeniyle onlar uyanık davranmış ve manşetlerinde bu konuya balıklama dalmamıştı!

★★★

Burada gözlerden kaçırılmaması gereken önemli bir husus var.

Recep Bey Devlet Bey ve Binali Bey İstanbul konusunda ağızlarını açıp bir tek söz bile söylemiyorlar.

Binali Bey'in seçim gecesi yaptığı talihsiz bir açıklama vardı:

"İstanbul'u biz kazandık!"

Durup dururken oy sayımı henüz bitmemişken aynen böyle dedi!

Ancak suratı gergindi asıktı kendi söylediğine kendisi de inanmıyordu…

Ve belli ki bu açıklamayı kendiliğinden değil yukarıdan gelen talimat üzerine yapmak zorunda kalmıştı.

Ama gelin görün ki AKP'nin anlı şanlı adayı şimdi bu süreçte ağzını açamıyor yandaş medyaya demeçler veremiyor "Evet oylarımız çalınmıştır" diyemiyor ve köşesinde umutsuzca beklemekle yetiniyor.

★★★

Recep Bey ve Devlet Bey derseniz onlar da öyle…

Şimdi biraz düşünelim… Böyle bir durum olacak koskoca İstanbul'da oylar çalınacak ve Büyükşehir bu hırsızlık yoluyla CHP'ye verilecek!

Vallahi de billahi de bizim bildiğimiz Recep Bey anında ortaya çıkar ve kıyameti koparırdı.

Vallahi de billahi de günde en az bir toplantı düzenleyip bu olayı gündemde tutardı.

Kürsülere çıkar bağırıp çağırır sert atar posta koyar ağırlığını ortaya sürer ve gereken neyse onu yapardı!

Ama hepsi suskun hiçbirinden ses çıkmıyor.

İşin taşeronluğunu yandaş medya devralmış durumda!

★★★

Sevgili okurlarım Türkiye'nin dört bir yanında sonuçlara itirazlar gırla gidiyor. Ama ilk sırayı İstanbul alıyor.

Belli konularda devletten bile çok daha büyük olanaklara sahip olan dev bir kuruluşu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni CHP kazandı.

İktidar kesimi bunu rüyasında görse hayra yormazdı ama oldu!. . Çünkü hepsi İstanbul'u çantada keklik olarak görüyordu.

Şoka uğradılar… Panik yaşıyorlar…

Ve şimdi boş hayaller peşinde koşuyorlar.

Sığınacakları bir tek liman var.

"Efendim bunlar sandıkta hile yaptı!"

Varsayalım yaptılar…

Peki ama kardeşim o sandıklarda sizin partinizin görevlileri müşahitleri yok muydu?

Yoksa onlar oylar sayılırken ilçe seçim kurullarına gönderilecek sonuç tutanakları imzalanırken ayakta mı uyuyordu?

★★★

Sonuçta kesin kararı (öteki itirazlarda olduğu gibi) Yüksek Seçim Kurulu (YSK) verecektir.

Ancak şunu asla unutmayalım:

Yüksek Seçim Kurulu iktidarın arka bahçesidir.

Bugüne kadar verdiği pek çok kararda bunu kanıtlamıştır.

Peki şimdi İstanbul konusunda ne yapar nasıl bir karar verir?

Bu konuda kafalarda kuşkular var…

Küçük bir olasılık bile olsa birkaç gün sonra bu YSK'dan şöyle bir karar çıkarsa hiç şaşırmam:

"İtiraz dosyaları incelenmiş seçimi AKP adayı Binali Yıldırım'ın kazandığı ortaya çıkmıştır. Binali Yıldırım'a mazbatası verilmiştir!"

Şu gerçeği de asla unutmayalım:

Burası Türkiye'dir abicim!. . Olmaz olmaz deme olmaz olmaz!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/emin-colasan/yenilen-pehlivan-gurese-doymuyor-4287954/

================================

Ahmet TAKAN: Saray istedi Bahçeli önerdi!. .

Bir sonraki mahalli seçime tam tamına 5 yıl varken... Sandıktan yeni döndüğümüz seçimin sıcaklığı sürerken sonuçları henüz YSK kararı ile resmileşmemişken...Neydi acelesi acaba!?. Hangi zorunluluktan dolayı bu açıklamayı yapmak icap etmişti!?. .

"Büyükşehiri seçelim ilçeleri o belirlesin. "

Neymiş efendim;

yle bir sistem inşa edilsin ki sadece büyükşehir belediye başkanını seçelim o da üstlendiği görev ve yetkiye dayanarak ilçe belediye başkanlarını belirlesin. "

Vay!. . Vay!. . Vay!. . Konuşana değil konuşturana bakın derler ya... Aynen öyle... Ancak heybedeki büyük turbu faş etmeden önce soralım;

Bunu Van Diyarbakır ve Mardin için de öneriyor musunuz?. . Zira söylediklerinizden bu mana da çıkar. O zaman sizin önerdiğiniz düpe düz eyalet sistemi değil de nedir? Eyalet başkanlarını seçelim onlar da alt yöneticilerini seçsinler öyle mi?. .

Diktatörlük başka nasıl tarif edilebilinir acaba?. .

Partinde demokrasinin tozunu bırakmadın. Şimdi de tüm Türkiye'yi içinde oturduğun Balgat dükalığına mı çevirmek istiyorsun?. . Biz Ülkücüler Türk Milliyetçileri seni yakamızdan silkeledik attık. Büyük Türk milletinin seni ve benzerlerini de yakasından tamamıyla silip atacağı günler yakındır. Tarihi gerçektir değişmez ve değiştirilemez; diktatörler sonlarını kendi elleriyle hazırlarlar!. .

Ha!. . Bir de bu söylemin arkasında derin bir iç acısı var;

Mansur Yavaş'ı 2009'da MHP'den güya büyükşehir belediye başkanı adayı gösterdin. Kararı açıklamayı geciktirmek için elinden geleni yaptın. Kampanya boyunca her türlü takozu koydun. Sanki babanın parasıymış gibi 5 kuruş partiden katkı sağlatmadın. Ülkücüler imece usulü çalıştı. Seçimi kaybetti ama MHP tarihinde Ankara'da ulaşamadığı oyu gördü. 2014'de Mansur Yavaş'ın karşısına gizli gizli görüştüğün Melih Gökçek kazansın diye tavşan aday Mevlüt Karakaya'yı çıkardın. Sonra ne hikmetse Ankara büyükşehir belediye başkan adayı yaptığın Karakaya'yı bir sonraki genel seçimde Adana birinci sıradan mebus olmasını sağladın!. .

Ama bu sefer tezgahlar tutmadı. Millet büyük şamarı vurdu!. . Ancak ben gayet iyi biliyorum... Hakaretin lideri Doktor Devlet Bahçeli'nin o açıklamasının ardında kişisel olarak çektiği çok özel bir acı var;

Mansur Yavaş acısı!. .

Hazmedemedi... Kabul edemedi... Kaybetmekten acı çektiği yerlerin en başında muhakkak ki Ankara geliyor!. .

Peki eyalet sistemine yol veren Bahçeli açıklamasının ardındaki asıl büyük sebep ne?. . Seçim sonrası inzivaya çekilmiş gibi görünen Erdoğan cephesinde hummalı çalışmalar yapılıyor. Önceki gün kulağıma gelmişti "Saray da İstanbul seçimlerinin yenilenmesine Haziran ayı içinde tekrar yapılmasına yönelik çalışmalar var" diye. . Sonra "vazgeçildi" diye söylentiler dolaştı. Dün sağlam bir saray kaynağından haber aldım; "Reis danışmalarına büyükşehir belediye başkanlarının önemli yetkilerini Cumhurbaşkanına devredilmesine yönelik bir kanun teklifi hazırlığı için talimat verdi..."

Doktor Bahçeli'nin açıklaması ile neyin kamuoyu alt yapı çalışmasının yapıldığı da belli oldu. Bahçeli bir görevi daha layıkıyla yerine getirmek üzere yola koyuldu!. .

Son not; Doktor Devlet Bahçeli bu seçim sonrasında aralarında bendenizinde bulunduğu gazeteciler için havuz medyasına tam sayfa hakaret ilanı vermedi. Vallahi çok üzüldüm!. . Bahçeli demokrasinin bir ayağı eksik kaldı...

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/saray-istedi-bahceli-onerdi-51410yy.htm

================================

YILMAZ ÖZDİL: Mazbata

1 2 3 gün geçti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na hâlâ mazbatasını vermediler şunun şurasında kala kala 1825 gün kaldı… Alt tarafı 1822 güncük daha geciktirmeyi başarırsanız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu mazbatasını alamadan öbür seçim gelmiş olur.

Ha gayret.

Sayılı gün çabuk geçer!

(Biz bunun beş katını böyle böyle 25 sene yaşadık. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir dedik sevgi göstermedik ama saygı gösterdik. )

Ağlayacaksanız oynamayalım.

23 Nisan'da uğrayın…

Ekrem İmamoğlu bir günlüğüne koltuğuna oturtsun sizi!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/mazbata-4288213/

================================

TOKMAK/RAHMİ TURAN: Kimse yenilmez değildir!

Hakaret dili… Ayrıştırıcı tavır… Tehditler… Korku… Gözdağı…

Bunların hepsi sandıkta kaybetti!

Türkiye'nin 21 büyük ilinde (İstanbul Ankara İzmir Adana Antalya Muğla Aydın Mersin Edirne Tekirdağ Hatay Eskişehir Çanakkale Yalova Bolu Sinop Burdur Kırşehir Bilecik Artvin Ardahan) CHP kazandı. Bu Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 70'i demektir.

Sonuçların olgun bir şekilde kabul edilerek seçmene saygı gösterilmesi gerekirdi… Fakat öyle olmadı…

AKP mızıkçılık yaptı "Sandıktan çıkan oyları kabul etmiyoruz" dedi.

Kaybeden adaylara kazanma formülü mü aranıyor katakulli mi çevrilmek isteniyor? Belli değil!

CHP'nin hile yapma şansı hiç yok. Sandık kurullarını iktidar belirliyor. Sandık başkanlarının hepsi AKP'li… Ee CHP nasıl hile yapacak? Bu mümkün mü?

Anadolu Ajansı'nın seçim gecesi yaptıkları yetmiyormuş gibi şimdi de illerin yöneticileri arayış içinde görünüyor. Kaybetmeyi hazmedemiyorlar… Oysa seçim demokratik bir yarıştır ve dünyada hiç kimse yenilmez değildir!

Dolambaçlı yollardan kazanırlarsa bunu şeref mi sayacaklar?

Sona doğru!

Danıştay'ın önceki Başsavcısı Tansel Çölaşan'dan seçimle ilgili bir mail aldım. Tansel Hanım'ın devlet işleyişini çok iyi bilen bir hukukçu olarak açıklaması (özetle) şöyle:

2002'de iktidara geldiler.

"Demokrasi sen nereye gitmek istersen seni oraya götürmek için bir araçtır"dediler ve seçtikleri hedef için seçim sistemiyle oynamaya başladılar.

– Önce 40 yıllık adreste nüfus sayımını kaldırıp beyana bağladılar. Parmak boyasını kaldırıp mükerrer oyun yolunu açtılar. Sistemi hileye açık hale getirdiler!

– Sonra seçmenin sayısını belirleyen 'Seçmen kütüğü' düzenleme görevini Anayasa ile Yüksek Seçim Kurulu'na yani yargıya verildiği halde bir yasa değişikliği ile bu yetkiyi YSK'nın elinden alıp İçişleri Bakanlığı Nüfus İdaresi'ne yani siyasetin eline verdiler. Yargı yetkisini gasp ettiler!

2008'den beri yargı güvencesi olmadan hileye açık bu sistem hâlâ sürdürülüyor. Seçmen kütüğüne esas verileri İçişleri Bakanlığı Nüfus İdaresi yani siyaset Anayasa'ya aykırı olarak sürdürüyor.

– Bunun sonuçları olmazı mı? Var tabii… Her seçimde hayali binalarda hayali seçmenler çıkıyor. Bu seçim sistemiyle oynamanın sonucudur!

– Bugünkü önemli konu Yüksek Seçim Kurulu'nun hukuki durumudur. Seçimlerin güvenliğinden sorumlu en üst yargı organı olan YSK'nın Danıştay ve Yargıtay Genel Kurulları'ndan seçilerek gelen 7 üyesinden 5'inin (yani çoğunluğunun) görev süresi dolduğu ve yeniden seçilme hakları olduğu halde bu yola gidilmeyerek YSK Kanunu'na eklenen bir madde ile bu 5 üyenin görev süresi seçimden önce Kanun Hükmü ile uzatılmıştır.

– Tek başına bu husus bile sonuçlara ilişkin şaibe doğuracak niteliktedir.

– Buna YSK'nın halkoylamasında geçersiz oyları geçerli saymakla düştüğü itibar kaybını koyun… Bu kurumun 31 Mart Yerel Seçimleri ile ilgili itirazlarda vereceği kararlar sınav niteliğindedir! Umarız hukukun üstünlüğü kazanır!

– Türk ulusu halkı birbirine düşman yapan siyasi dili onaylamadığını Beka söylemini tutmadığını göstermiştir. Sonuçta halk kazanmıştır. Demokrasi kazanmıştır.

– Ders alınmazsa bugün yapılan uyarının önümüzdeki süreçte yaşanacaklar için bir başlangıç olacağını düşünmek yanlış olmaz! Kazanan Türkiye olsun!

Mesleki ahlâk!

Yerel seçimlerde tehdit değil cesaret kazandı!

Bu arada utanılacak durumlar yaşadık.

Kullanılan siyaset dili bir felâketti! Tehditler suçlamalar çok yanlış kötü ve ayrıştırıcı idi.

Fakat… En yüz kızartıcı durum şakşakçı medyanın aşırı yandaş tutumuydu.

İktidara midesinden bağlı olan (yaklaşık yüzde 90) medya yüzkarası yayınlarıyla demokrasi tarihine kara sayfalar yazdılar!

Bunlar tek kişilik yarış gibi sadece iktidar adaylarını parlatmaya çalışıyor onları pohpohluyor iftiralara büyük yer verirken ötekilere ufak bir yer bile ayırmıyordu!

Mesleki ahlâk da kişisel ve kurumsal ahlâk da yerle bir olmuştu!

Başta Ankara olmak üzere yalan iddialara çok büyük yer ayıranlar bu suçlamalara verilen cevapları görmezden geldiler!

En üzücü olan durum buydu ve çok yanlıştı.

Ancak yanlış otobüse binenlerin doğru yere varmalarının mümkün olmadığısandıkta ortaya çıktı!

TEBESSÜM

CHP'nin yaptığı şeye bak!

Bugünkü "Tebessüm" bölümünde bazı şakacı okurlarımın mesajlarına yer vereceğim:

– Rakıya bu kadar zam yapmamalıydılar! Millet içmeyince ayıldı!

"Binali Bey seçim gecesi ekrana çıkıp 'Ben kazandım. İstanbul'a şunları-bunları yapacağım' dedi. Meğerse 1 Nisan şakası yapıyormuş!"

– Sayın Cumhurbaşkanı'nın işi bir hayli zor. Neden mi?

– Sarayına gitse Ankara CHP'de…

– Yazlık sarayına gitse Muğla CHP'de…

– Ünü dünyaya taşan Bodrum'a gitse CHP'de…

– Turistlerle diyalog için Antalya'ya gitse CHP'de…

– Canı kebap çekse Adana CHP'de…

– Çok sıkıldım biraz Boğaz havası alayım dese İstanbul CHP'de…

– Kordon'da 'bir balık ziyafeti çekeyim' dese İzmir CHP'de…

– Gel de kızma şu CeHaPe'ye… Bunca yer işgal edilir mi yaa?

GÜNÜN SÖZÜ

Sağlık şeref ve erdem servetlerin en büyüğüdür!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/rahmi-turan/kimse-yenilmez-degildir-4287709/



--
AltNot
--
a45UyF587661
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Bugun hepimize dusen ortak gorev ulusal degerlere bilince Cumhuriyet e sahip cikmak Canakkale yi Kurtulus Savasi ni kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kusaklara aktarmaktir.
Turk Ulusu dili kulturu tarihi ve saygin kimligiyle aydinlik yarinlara el ele guclu bicimde yuruyecektir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

-   -   -   -   -   -   -   -   -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

172. ALLAH SEVILEBILIR MI?

Nasraniyet (Hiristiyanlik) dininin bilginleri, Allah'larini sevilmeye o kadar az layik olarak olusturdular ki, bunlardan bircogu, Allah'i sevmek yukumlulugunun kaldirilmasi gerektigine ikna oldu. Bu ise, daha az samimi bazi bilginleri titretecek bir kufur oldu. Saint Thomas aklini kullanmaya baslar baslamaz insanin Allah'i sevmek zorunda oldugunu one surdugunden, cizvit Sirmont ona, "bu cok erkendir" diye cevap verir. Cizvit Vasquez temin eder ki, "can cekisirken Allah'i sevmek yeterlidir". Daha az asanpesent (kolay begenen) olan Hurtado, "Allahyilda bir kez sevilmelidir" diyor.

Henriquez "Her bes yilda bir kez sevmekle", Sotus ise, "her pazar sevmekle" yetiniyor. Suarez "Allah'in arada sirada sevilmesini istedigini" ek olarak acikliyor, P. Sirmond bunlarin hangi esas uzerinde kurulmus oldugunu soruyor. Ancak ne zaman sevmeli?

Bunun belirlenmesini size birakiyor. Kendisi de bu konuda bir sey bilmiyor. "Bu kadar dinbilgini ve ustadinin bilemedigi kurallari kim bilebilir?" diyor. Ayni cizvit Sirmond soyle devam eder: "Allah, kendisini ask muhabbetiyle sevmemizi bize emretmez ve kendisine gonlumuzu vermek sartiyla, bize rahatlik vaat etmez. Ona itaat etmek ve emirlerini uygulayarak sevmek yeterlidir. Ona borclu oldugumuz tek sevgi budur. O zaten kendisini sevmeyi ve kendisine hic dusmanlik etmemeyi bize pek emretmemistir. " Kendisine atfettikleri baskaldirici sertlikle, Allah'i, dusmanlari olan cizvitlerden daha sevimsiz hale getiren "Jansenist"lere, bu inanc tarzi, "dinsizlik urunu, kufur, tiksinmeye deger" gorunur. Cizvitler kendilerine taraflar cekmek icin, Allah'i, en bozuk insanlari inandirmaya elverisli cizgiler ve mizacla tasvir ederler. Bu sekilde, Hiristiyanlar icin, "Allah sevilebilir mi, ya da Allah'i sevmeli mi, sevmemeli mi?" onemli meselesi kadar, karara varilamamis, kesin olmayan bir sey yoktur.

Hiristiyanlarin ruhani rehberlerinden bazilari, "butun sertlik ve siddetlerine ragmen, Allah butun yurekle sevilmelidir" derler. P. Daniel gibi otekilerse, Allah'i sevmenin Hiristiyanlik erdeminin en kahramanca hareketi oldugunu ve insanoglunun zaaflarinin bu kadar kolay artamayacagini soyler. Cizvit Pintereau daha uzaga gider, "Allah sevgisinin uzucu boyundurugundan kurtulmak 'yeni ittifak'in (yani Iseviligin) bir ayricaligidir. " der.
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Baglilik, dusunmemek demektir, dusunmeye gerek duymamak demektir.
Baglilik, bilincsizliktir.

George Orwell1984

-   -   -   -   -   -   -   -   -
Dinbilim, bir konuyu, onu anlamayan insanlara aciklama girisimidir.

Burada amac, gercegi soylemek degil, soruyu sorani tatmin etmektir.
VOLTAIRE (Francois-Marie Arouet) (1694-1778) Fransiz yazar ve filozof.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

-   -   -   -   -   -   -   -   -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder