2 Nisan 2019 Salı

Bu günlerde öne çıkan bazı makale ve yorumlar... 2019-04-02



================================

Ahmet TAKAN: Adamlar kazandı

Her seçim ertesi benzer şeyler yazılır...Benzer şeyler yazarım... Seçmenin verdiği mesaj vs. gibi... Ama- YENİÇAĞ'ın değerli okurları bilir- rakamlarla analiz işine girmem. En kolay iştir rakamları kullanarak gerçekleri çarpıtmak. Bir de Türk siyasetinin klasiğidir; seçimin kaybedeni asla olmaz!. . Yine öyle oldu 31 Mart gecesi sabaha kadar hiç uyumadan izledim kaybeden yine yoktu. Özellikle iktidar cephesi ve yandaş borazanları elmalarla armutları topladı kendilerine yüzde 52'lik bir başarı hikayesi yazdı.

Peki öyleyse Ankara'da İstanbul'da Adana'da Mersin'de Antalya'da Kırşehir'de Artvin'de Bolu'da Ardahan'da Bilecik'te ne oldu?. . Dedim ya!. . Rakamlara yine girmeyeceğim. Bu seferki seçim ertesi yazımızda duruş öykülerinden bahsedeceğim. Her zamanki gibi merak ettiğiniz mini kulisler vereceğim. En önemlisi bazı kahramanların da hakkını teslim edeceğim. Siyasi düşüncelerimizin aykırılığına rağmen!. .

"Kıyıdan köşeden gelen adam" "hiç tanınmıyor şansı yok" dendi... Kağıt üzerinde karşısında birçok kez Bakanlık yapmış eski Başbakan eski TBMM Başkanı vardı. Sahada karşısında medyasıyla sınırsız devlet imkanlarıyla mahalle mahalle miting düzenleyen R. Erdoğan'ı buldu. Aday ilan edilir edilmez kolları sıvadı sahaya indi... Kimseyi ayırt etmedi herkese dokundu. Nefret diline hiç oralı olmadı. Kavgadan itina ile uzak durdu. Kısa zamanda sadece İstanbul'un değil tüm Türkiye'nin sempati ve sevgisini kazandı. Ankara'dan esen düzgün ve dürüst adam Mansur Yavaş rüzgarının yarattığı domino etkisinden faydalanmasını bildi. Her şeyden önemlisi seçim gecesi o nefeslerin tutulduğu AA'nın bir kez daha karardığı o gece dosta düşmana esaslı bir devlet adamlığı dersi verdi. Ekrem İmamoğlu... Geceye damga vuran ilk sözü söyledi "Kimsenin hakkını yemedim. Hakkımı da yedirmem". Kriz süreci nasıl yönetilir seçmenin oyuna nasıl sahip çıkılır; CHP'nin müzmin malum muhaliflerine de ders niteliğindeydi...Gecenin siyasi tarihe geçecek en anlamlı sözünü de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kurdu; "Zafer düşmana karşı kazanılır. Zafer değil bir başarı bu".

Evet huzur isteyen Türk milleti kazandı. Bu seçimin çok önemli bir kazanımı daha oldu. Kürt kökenli seçmen PKK diktasından kurtuldu. HDP seçmeni tavrını Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünden yana kullandı. Hem terör örgütüne hem de onun kuklası HDP'li sözde yönetici şarlatanlara esaslı bir şamar attı. Millet İttifakı'nın bileşenleri bu kazanımın değerlerini iyi bilmeli!. . İyi analiz etmeli. Gereksiz duygusallıklara hamasete kapılmamalı. Et tırnaktan ayrılmıyor işte... Siyaset bile bunu bir kez daha gösterdi... 31 Mart seçim gecesi oluşan tablo 1974 Kıbrıs Barış Harekatında Diyarbakır asker alma şubesinin önünde oluşan kuyrukların ta kendisiydi!. .

***

Türkiye'nin çok büyük kazanımlarla çıktığı bu seçimin en büyük kahramanı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'dur... Yıllar boyu tüm tahriklere rağmen sakin ve kararlı duruşunu hiç bozmadı. Önce kendisini ve partisini değil Türkiye'yi düşündü. Birçok haksız eleştiriye sabırla göğüs gerdi. En ağır tahrik ve provokasyonlara rağmen Türkiye'nin kaos ortamı içine düşmesine müsaade etmedi. Koltuğunu kurtarmak sağlama almak adına taraftarlarının en hassas yerlerini kaşımaya hiç yeltenmedi niyet bile etmedi. Partisini sabırla ilmek ilmek Türkiye'nin yeniden demokrasiye dönüşü için hazırladı. Düşünün onun yerinde eski tüfek hırçın aşırı kavgacı nobran kibir abidesi bir CHP'li olsaydı neler olurdu!. . Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetiştirdiği bir siyaset insanıdır. 31 Mart gecesi de aynı devlet adamlığı terbiyesi ile hareket etti. Tebrikler ve teşekkürler Kemal Kılıçdaroğlu!. .

Aday belirleme sürecinde bir yazımda perde arkasında kritik süreçlerin kilit açan sorun gideren bir isminden sizlere bahsetmiştim. Kendisi müsaade ederse seçim sonrasında onun hikayesinden bahsedeceğimi söylemiştim. Daha henüz izin için müracaat etmedim. Methedilmekten hoşlanmaz ama müsaade almadan ben buradan ona teşekkür etmek istiyorum. Devlet adamı Aytun Çıray... Ankara ve İstanbul'daki başarıda büyük payı emeği ve hizmetleri var...Sürecin görünmeyen kahramanı... Tebrikler ve teşekkürler Aytun Çıray...

Siyasette yeni umut ışıkları doğdu... Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş çok önemli koltuklara oturuyor. Bundan sonraki süreçte milletin gözü onların üstünde olacak. Daha şimdiden söyleyebilirim yakın gelecekte olabilecek Cumhurbaşkanlığı seçiminde iktidarın ve R. Erdoğan'ın işi çok zor olacak... Birlik beraberlik ve huzur isteyen bu büyük millet bu seçimde alternatiflerini kendi elleriyle belirlemekle kalmadı hem iktidar hem de muhalefet içindeki kibir abidelerine de esaslı ders verdi!. .

Mecburi balkon konuşmasında Erdoğan yalnızdı. Bundan önceki seçim gecelerine göre bir tuhaflık vardı balkonda! Karelere girmek için birbirlerini ezen objektiflere kafa sokan AKP kurmayları yoktu. Bir tek Emine Erdoğan hanımefendi vardı. Seçim gecesi sandıklar patlarken AKP kulisleri allak bullak olmuştu. Kabine de AKP Genel Merkezi'nde revizyon olacağı söylentileri ortalığı kasıp kavuruyordu. Erken genel seçim için Eylül 2020 tarihini veren isimler bile vardı. Tam burada revizyon söylentileri ile ilgili çok önemli bir kulisi sizlere aktarmadan geçemeyeceğim. Saray kulislerinde iddia ile konuşuluyor; " Özellikle Ankara yenilgisinin faturası İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya kesilecek" diye... Erdoğan seçim öncesinde ısrarla "Ankara'ya gel sen aday ol" dediği kendisini reddeden Süleyman Soylu'ya çok kızgınmış. İlk görevden alınacak ismin Süleyman Soylu olduğu iddia ediliyor...

YENİÇAĞ'ın bu sütunundan hep beraber bir seçim sonucu tiviti atalım mı;

"Adamlar kazandı..."

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/adamlar-kazandi-51382yy.htm

================================

================================

BEKİR COŞKUN: "Lider" diyordunuz işte size lider…

İmamoğlu…

İstanbul'u Tayyip Erdoğan'dan geri alan adam…

Hiç karşılaşmadık elini sıkmadım…

Ama sokakta görsem eminim gidip boynuna sarılasım gelir…

Belki de Cumhuriyeti yıkmak demokrasiyi yok etmek hukuk devletini silip süpürmek gibi iri suçlar yanında çok "ah" almış bir iktidarın karşısında bir lider bulamayışımızın acısını çok çekmekten…

"İşte" dedim…

"İşte; çağdaş insanların Atatürkçülerin yurtseverlerin karanlığa karşı direnenlerin hukuku ve demokrasiyi arayanların lideri…"

CHP'nin başarısı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir süre daha orada oturmasını sağlayabilir… Ama "Türkiye'yi de geri almak lazım" derseniz benim gibi sizler de İmamoğlu'nu CHP'nin başında görmek istersiniz…

Yazgı; İstanbul belediye başkanlığından başlayarak çizgisini çiziyor…

Seçim gecesine dönelim; son saatlerde büyük bir oyun sahneye koymak istediler… Her seçimde bunu yaptıklarını anımsıyorsunuzdur… Muhalefetin stanbul'u kaybettik" diyerek eve gitmesini beklediler…

Ama o zarif kuvvet tam 12 kez ekranlara çıktı…

Elinde kesin kanıtlar kendinden emin belli ki mutfakta çalışan güçlü bir ekibin verileri çıkıp geldi…

Binali Yıldırım bir ara "Kazandık" dedi…

"İmamoğlu geliyor" dediler…

Karşısında; Yüksek Seçim Kurulu Saray Anadolu Ajansı devletin tüm olanakları… Karanlığın içinden gelip her seçimde yapılan büyük oyunu bozdu…

Şimdi onu başarısız kılmak için olmadık oyunlar yapacaklarını hepimiz biliyoruz…

Bu yazı yazıldığı sırada AKP seçim sonuçlarına itiraz ediyordu hiç fark etmez… Biz bu seçimde en önemli şeyi kazandık bir lider…

Sicilini didik didik ettiklerinden emin olabilirsiniz…

Tertemiz…

Dürüst…

Çalışkan…

Donanımlı…

Yürekli…

Korkusuz…

Biz sevdik onu…

"Lider" diyordunuz…

İşte size lider…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/bekir-coskun/lider-diyordunuz-iste-size-lider-4257658/

================================

CAN ATAKLI: Bundan sonra dikiş tutmaz

Erdoğan'ın mutlu olduğunu hiç sanmıyorum.

Her ne kadar "zoraki" de olsa bir balkon konuşması yaptı ve karşısındaki küçük kalabalığa "zafer kazandıklarını" söyledi ama gerçeğin bu olmadığını kendisini de biliyordur herhalde.

İstanbul Ankara Adana Mersin Antalya gibi büyük kentlerde seçimi kaybetmiş ve başkanlıkları devretmiş bir AKP'nin seçimden başarılı çıktığını söylemek her halde mantıklı değildir.

Ancak Erdoğan aylar süren çalışmasından sonra doğruluğunun gerçek olup olmadığına inanmamız zor olan bir sonuç elde etti.

Bu da AKP'nin MHP ile oyunun yüzde 51 olduğudur.

Erdoğan'ın dayandığı nokta burası.

Zaten seçimlerin kaybedildiğini anladığı an o kibirli havası gitti yerine "Bu yerel seçimdir Meclis ve cumhurbaşkanlığı sistemi yerinde duruyor. Önümüzdeki 4.5 yıl seçimsizdir" diyerek yenilgiyi gizleme yolunu tercih etti.

Tabii ki bu doğaldır.

"Yenildik" demeyecektir çünkü asıl beklentisi olan "24 Haziran'daki oyu aldım demek ki bir meşruiyet tartışması açılamaz" hedefine de YSK marifetiyle ulaşmış durumdadır.

Erdoğan'a bu yetecektir.

Saraya çekilecek ve lke yönetimi benim elimde bunu benden kimse alamaz"diyecektir.

Ancak hemen şunu belirteyim:

Bu uzun ömürlü ve kalıcı olmayacaktır olamaz.

Alınan bu sonuçlar AKP'nin iflas ettiğini göstermektedir.

Bundan sonra dikiş tutturmak çok zordur.

Erdoğan bir süre "dayatmacı" yönetim tarzı gösterebilir.

Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere kaçırdığı büyük kentlerin belediyelerini zora sokmak için elinden geleni yapacaktır.

İstanbul'da metro metrobüs çalışmayabilir sular akmayabilir çöplertoplanmayabilir.

Erdoğan'ın dediği gibi belki maaşların ödenmesinde de sıkıntı çıkabilir.

Ancak şurası göz ardı edilmesin; millet de seçim öncesi başlatılan bu kampanya nedeniyle olacaklara inanmayacağı gibi mutlaka karşı da çıkacaktır.

Ekonominin iyice çıkmaza girdiği geçim sıkıntısının had safhada olduğu anormal seçim masrafları nedeniyle bütçe disiplininin bozulduğu dış politikanın yerlerde süründüğü Türkiye'nin güven ve itibarını tüm dünyada kaybettiği bir ortamda Erdoğan'ın ülkeyi şimdiye kadar olduğu gibi keyfi yönetmesi pek mümkün olmayacaktır.

Gerek Erdoğan gerekse Devlet Bahçeli "Bundan sonra 4.5 yıl seçim yok" diyor ama bu öngörünün ve beklentinin de tutması çok zordur. Belki bu yıl sonuna ama önümüzdeki yıl içinde mutlaka ve mutlaka seçim talebi gündeme gelecektir.

Erdoğan'ın ülkeyi 2023 yılına kadar ama iyilikle ama baskıyla yönetmesi neredeyse olanaksızdır.

Muhalefet hiçbir şey yapmasa bile AKP içinde çok kısa bir süre sonra mutlaka tartışma hatta çatışma çıkacaktır.

İstanbul'un kaymağını elinden kaçıran AKP'nin sakin durması "Millet bize bir ders verdi beş yıl muhalefetteyiz" demesi akla ve mantığa aykırıdır.

Sonun başlangıcındayız.

Bu olay 7 Haziran 1 Kasım sürecine benzemeyecektir.

BUNU YAZMAK GEREK

Zaferin mimarı Ekrem İmamoğlu'dur

Aslına bakarsanız çok belli ki YSK seçimi sorunsuz atlatacağına inanıyordu.

Aylar öncesinden hazırlıklar yapılmıştı.

Büyük kentler AKP'nin olacaktı.

Erdoğan'ın arkasındaki destek de yine yüzde 50'nin üzerinde çıkarılacaktı.

Zaten Erdoğan "Kaybedeceğim seçime girmem" diye talimat da vermişti muhtemelen.

İlk saatlerde her şey plana göre yürüdü.

Cumhur İttifakı yüzde 52'nin de üzerindeydi. Ankara İstanbul'da açık ara Erdoğan kazanıyordu.

Sonra durum değişti.

Planlanan rakamlara ulaşılamadığı görüldü.

İstanbul bir koz olarak duruyordu.

10 milyon kişinin oy aldığı İstanbul'da yapılacak bir düzenleme ile Erdoğan'ın yüzde 51'i sağlama alınacaktı.

AA ve yandaş-tetikçi medya İstanbul'da AKP zaferini erken saatlerde ilan etmişti bile.

Sonra bir anda sahneye Ekrem İmamoğlu çıktı.

Çok sakin çok soğukkanlı ve çok mantıklı biçimde dedi ki; "Bütün sandık sonuçlarının ıslak imzalı tutanakları elimizde. Bunları kesinleştirdikçe sisteme giriyoruz. Şu anda rakibimin hayli önündeyim. "

Bütün plan bozuldu o anda.

YSK paniğe kapıldı veri girişi durduruldu.

Açıldığında ise yandaş-tetikçi medyanın gösterdiği fark neredeyse tamamen ortadan kalkmış iki aday başa baş hale gelmişti.

Ancak çok belli ki bu durum tüm Türkiye ortalamasını anlatmakta zorluk çıkaracaktı.

YSK tekrar kilitlendi.

Ancak dün öğle saatlerine doğru YSK Başkanı ortaya çıkıp gerçeği itiraf etmek zorunda kaldı.

Şunu mutlaka söylemeliyim; Bu zaferin mimarı İmamoğlu'dur. Eğer onun sakinliği soğukkanlılığı feraseti olmasaydı CHP elindeki bilgilere güvenerek yüksek perdeden konuşsaydı durum çok farklı olabilirdi.

İmamoğlu 24 Haziran'da Muharrem İnce'nin hatasına düşmedi "Adam kazanmadı"diyerek sandıkların başında durdu ekibini ölesiye çalıştırdı ve mutlu sona ulaştı.

ŞAŞIRDIM

YSK Başkanı Anadolu Ajansı'nı anında sattı

Kaç seçimdir sonuçları bütün medya Anadolu Ajansı üzerinden alıyor.

Tamamen sarayın denetiminde olan AA her seçimden önce iktidarı çok yüksek gösteriyor sonra düşürüyordu ama hep AKP'nin kazandığı açıklanıyordu. Bu seçimde de aynısı yaşandı. Ama oyun Ekrem İmamoğlu ekrana çıkıp "Ben öndeyim"dediğinde adeta duvara çarptı. AA ne yapacağını şaşırdı YSK veri girişini durdurdu ve sitesini de kapattı.

Ertesi gün ise YSK Başkanı nihayet kamuoyunun önüne çıktı sonucu "itiraf" etti ve çok önemli bir şey daha yaptı. Bunca seçimdir hiç ağzına almadığı Anadolu Ajansı'nı bir anda sattı. Dedi ki "Biz Anadolu Ajansı'na bilgi vermedik. Onlar sonuçları nereden alıp paylaştılar bilemem. "

İyi mi?

Tamam da şimdi soru şu; Anadolu Ajansı o sonuçları kimden alıyordu?

Süleyman Soylu biliyordur belki de.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

O üç ilçede durum ne oldu?

Seçimlerden bir gün önce İstanbul'daki üç ilçeyi çok merak ettiğimi yazmıştım.

Bunlardan biri Şişli'ydi.

Sanıyorum biraz da Sarıgül'ün medyada estirdiği rüzgardan etkilenerek "Kazanabilir" demiştim.

Ama Şişli halkı belli ki gözünü kararttı Sarıgül'ü de süpürdü attı. Böylelikle siyasette Mustafa Sarıgül dönemi de bitmiş oldu.

CHP'nin beş yıl önce yaptığı hatayı 2019'da Şişli halkı düzeltti.

Merak ettiğim ikinci ilçe Beşiktaş'tı.

Bu ilçede CHP'nin rekor oyla kazanacağı kesindi. Ama buna rağmen Genel Merkez bölgeyi emanet ettiği CHP ağasının talebi doğrultusunda yine Beşiktaş dışından birini getirdi.

Tahmin ettiğim gibi bu kişi büyük oyla kazandı ama ilk kez Beşiktaş seçmeni de çok küçük olmakla beraber "Bize yaptığın ayıp oldu" diyerek CHP'nin ilçedeki oyunu bir parça geri çekti.

Üçüncü merak ettiğim ilçe ise Çekmeköy'dü. Geçen seçimde Beşiktaş'ta hileli yollabelediye meclisine sokulan 17-25 Aralık skandalının isimlerinden Hüseyin Avni Sipahi DP adayı olarak seçime katıldı.

15 gün önce yapılan bir araştırmada Sipahi'nin AKP adayının arkasından ikinciolduğu görülüyordu.

Ben de bu merakımı dile getirmiştim. Ancak CHP'deki dip dalga burada da etkisini gösterdi. Seçimi yine AKP kazandı ama CHP adayı da Sipahi'yi geçti.

DEDİKODU

Geciktirmenin nedeni "belediyeyi boşaltmak" diyorlar

Seçim öncesi "Hesap soracağım hepsini görevden alacağım" diyen İçişleri Bakanı seçim gecesi ortalıkta hiç görünmedi.

Ama polisleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne giden yolları trafiğe kapadı.

Rivayet çıktı tabii ister istemez.

Deniyor ki "25 yıldır İstanbul'u dilediği gibi yönetenler kaybettiklerini anladılar. Şimdi zaman kazanıp belediyedeki belgeleri boşaltıyorlar. "

Doğru olabilir mi?

Bilemem.

Yazılı belgeleri yok etmek sorunu çözer mi?

Artık dijital çağdayız.

Ama İmamoğlu'nun kazandığı kesinleşir mazbatasını alıp da binaya girerse o zaman bir hasar var mı yok mu görebileceğiz.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/can-atakli/bundan-sonra-dikis-tutmaz-4258043/

================================

================================

Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU: Ekrem İmamoğlu etkisi

Işbara'nın bakıcı teyzesi 40'lı yaşlarında Çorumlu çocuk yaştan itibaren -zaman zaman aynı anda iki işte birden- hep çalışmış. Hafta içi bizdeki mesaisinin üzerine hafta sonları da başka evlere temizliğe gidiyor; dinlenmiyor. "Beyaz Türk" değil "beyaz yakalı" değil iktidarın bir hakaret olarak kullandığı haliyle "elit(!)" değil okul okumamış ama hayatın verdiği dersleri hiç es geçmemiş hepsine kulak vermiş. Hepsini kulağına küpe etmiş. Çilekeş ama bir gün olsun "avanta"ya tamah etmemiş erdemli bir köylü kızı. Cevval bir Anadolu kadını.

Etekleri zil çalarak geldi dün sabah;

Mansur Yavaş'a oy vereceğini söylemişti ama bir önceki seçimin travmasıyla "çalarlar mı" diye endişeliydi. Yavaş'ın kazanmasına yordum ilkin sevincini.

lk defa bir seçim sonucunu beklerken bu kadar heyecanlandım gecenin üçüne kadar uyumadım" dedi.

"Niye o kadar uykusuz kaldınız Mansur Bey'in kazandığı erkenden belliydi zaten" diye karşılık verdim.

"Yok ona zaten çok sevindik sokaklara çıkıp kutladık da ben Ekrem İmamoğlu'nu da merak ettim. Bir sürü arkadaşımız İstanbul'a gitti kutlamaya bir ben gidemedim…" oldu söylediği.

"Bir ben gidemedim" derkenki ses tonunu duysaydınız evladının düğününü görememiş sanırdınız öyle içtendi.

Yüksek siyasetten medyanın sermayenin tepelerinden uzak sıradan insanların günlük yaşamından küçücük bir örnek;

Hani Ankara için "domino etkisi" yapar da İstanbul'u da taşır mı diye konuşuyorduk ya…

Nazar değmez de siyasete bu tonda devam ederse sanırım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde gösterdiği dirençle Orta Anadolulu bir köylü kadınının yüreğinde karşılık bulabilen bir "Ekrem İmamoğlu etkisi"nden söz ediyor olacağız çok yakında Türkiye'nin en ücra köşesinde bile…

Benzetmek gibi olmasın ama biraz Beyoğlu Belediye Başkanlığı'ndan "Başkan(!)"lığa yürüyen Tayyip Erdoğan'ın biraz "Bir hayalim var" diyerek Amerikan Başkanlığı'na yürüyen "Barack Hüseyin Obama"nın hikayesini andıran bir "sihir" var İmamoğlu'nun attığı adımlarda.

Işıner'in (eşimin) dün gece attığı naralardaki gibi galiba "geliyor iki gözümün çiçeği"!

Demek ki oluyormuş…

Mansur Yavaş'ın da Ekrem İmamoğlu'nun da ortak özelliği -arkalarında elbette partilerin kurumsal desteği teşkilat çalışması vardı ama- kişisel dirayetleri. Kimse kusura bakmasın ama Ankara'da Yavaş değil de bir başka aday olsaydı pekala seçim AA'nın ilk açıkladığı rakamlarla tamamlanabilirdi. Keza İstanbul'da İmamoğlu değil de bir başka aday olsa bu kadar az farkla sittin sene "kazandığı" açıklanmazdı. Son on yüzbin milyon seçimde yaşanmışı var; oradan biliyorum.

İlk defa seçim gününe kadar süren mücadele seçim gecesi de sabaha kadar ve hiçbir teknik taktik hataya düşmeden sürdürülmüşse buradaki alkışın muhatapları "Genel Merkez bir baksın da…" "Genel Başkan bir konuşsun da…" "Genel Merkez ne diyor" diye bakmadan beklemeden seçmen iradesinin akıbetini siyasi partilerin kendi içlerinde verdikleri mikro iktidar mücadelesinin akıbetine endekslemeyen Yavaş ve İmamoğlu'dur.

Ve dilerim bugüne kadar onların yaptığını yapamadığı için oylarımızı heba etmiş olmaktan ötürü yüzü kızaranlar olmuştur.

Iğdır'da ne döndü?

Bir şey dönmüş olmalı;

Aksi halde MHP AK Parti ve İYİ Parti'nin toplam oyu HDP'nin altında kalamazdı.

31 Mart'ta Iğdır'ı yüzde 50 7'yle kazanan HDP BDP olarak girdiği önceki yerel seçimi ancak yüzde 44'le kazanabilmiş MHP de tek başına girdiği halde onu yüzde 42 4'lük bir oranla takip etmişti. 2014'te AK Parti'nin burada yüzde 10 9'luk bir oyu vardı. Koy bunu MHP'nin oyunun üzerine: Yüzde 53 3! Hani?

Hadi diyelim ittifaklar seçimini önceki yerel seçimle karşılaştırmak doğru değil yine ittifakla yarışılan 24 Haziran'a bakalım o zaman:

HDP'nin oyu yüzde 44 MHP'nin yüzde 23 9 AK Parti'nin yüzde 20 7 İYİ Parti'nin yüzde 5 8. Topla: Yüzde 50 4! Hani?

Biri bu sonucu açıklamalı; HDP o 6 puanı nereden aldı?

Ya da şöyle mi sormalı:

Iğdır'da HDP'ye aşağı yukarı 6-7 puanlık desteği kim attı?

Hiç "CHP" diye ezbere konuşmasın kimse; CHP'nin önceki gün aldığı yüzde 2 9'luk orana bakınca fire vermediği ortada; zira önceki seçimde yüzde 0 7 zaten burada alıp alabildiği!

Ankara İstanbul dururken niye dönüp dolaşıp burayı yazıyorsun diye soran/sorgulayan varsa…

Bunun stratejik önem ve değerini anlarlar mı bilmiyorum ama;

Çünkü Iğdır "serhat"!

Çünkü Iğdır misal bir gün iktidar yine Ermenistan'a açılmaya karar verirse o açılımın "kapısı" Kars'la birlikte!

Çünkü Iğdır misal bir gün iktidar yine PKK'ya açılmaya karar verirse hainlerin "Kürdistan" ütopyası içinde!

Çünkü Iğdır misal bir gün birileri "etnik" temelli bir "iç savaş"ı kaşırsa toplumun etnik kimlikler temelinde birbirinden bıçakla kesilmiş gibi ayrıldığı ayrıştığı ve bütün tercihlerini bu ayrışma uyarınca yaptığı bu minvalde "pimi çekilmiş bomba" gibi bir şehir.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ekrem-imamoglu-etkisi-51393yy.htm

================================

TOKMAK: Aşk ve rüzgâr!

Tayyip Bey stanbul benim aşkım" diyordu… Koca kent afişlerle donatılmış o da ilçe ilçe dolaşıp halka bunu anlatmıştı.

Ne oldu?

Aşk dramatik bir şekilde bitmiş görünüyor ve seçimi İmamoğlu'nun kazandığı anlaşılıyor. Binali Bey yasalara aykırı şekilde galip ilan edilirse bunun vebali büyük olur.

Hileli seçim kazanmak kimseye şeref getirmez!

Arada çok az fark var. Bu nedenle itirazlar yapılacağı ve resmi açıklamanın gecikeceği kesin!

Ya Başkent'te ne oldu?

Ankara rüzgârı da ters esti başkent kalesi düştü. Mansur Yavaş seçimin tartışmasız galibi oldu ve Ankara yönetimi 25 yıl sonra tekrar CHP'ye geçti.

Erdoğan "Kaybettiğimiz yerlerde sesimizi duyuramadık" diyor. Medyanın yüzde 90'ı sabah-akşam Sayın Erdoğan'ın mitinglerini canlı nakletmiş ayrıca uzun süren özel yayınlar yapmıştı. Bu olağanüstü desteğe rağmen sesini duyuramadıysa ne zaman duyuracak?

Sonuçlara bakılınca milletin önemli bir bölümünün kavgadan hakaret ve tehditlerden bıktığı anlaşılıyor!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/rahmi-turan/ask-ve-ruzgar-4257581/

================================

YILMAZ ÖZDİL: 25 senelik gece…

Oturuyorum olmuyor.

Ayağa kalkıyorum olmuyor.

Nasıl seviniyorduk biz yahu?

Güya televizyon karşısındayım koltukta.

Ruhum fırlamış caddeye koşturuyor.

Kalbim yerinden fırlayacak sanki.

Oturduğum yerde nefes nefeseyim.

Müzik yok.

Göbek attığımı hissediyorum iyi mi.

Hem içim içime sığmıyor coşkuluyum hem neşeli şarkılar geçiyor zihnimden ama büyüsü bozulmasın diye korkuyorum…

Haykıra haykıra sessizim.

Keyiften huzursuzum.

Yatayım bari diyorum.

Uyuyamıyorum.

Duygularım çoktaaan kırlara uçmuş bile.

Sırtüstü uzanmışım papatya tarlasına.

Ağzım kulaklarımda.

Mutluluğa hazırlıksız yakalanmak diye bir şey mi var acaba?

Durup dururken Kırşehir'e gidesim var mesela.

Bilecik'i göresim var.

Edirne'den Ardahan'a…

Akp'nin üzülmeyi öğrenmesi kaç gün sürer orasını bilmem…

Benim sevinmeyi hatırlayabilmem için en az bir güne ihtiyacım var galiba.

Mesaj yağıyor cep telefonuma sabahın ilk ışıklarında:

İzmir'in dağlarında…

Ankara'nın bağlarında…

İstanbul'un boğazında…

Yahu çocuk gibi ağlıyorum be.

Dile kolay kabus gibi 25 sene

Hakaret.

Küfür.

Aşağılama.

Tehdit.

Sevinmeyi unutmuşuz…

Sevilmeye sevilmeye.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/25-senelik-gece-4257917/

================================

Ahmet TAKAN: Adamlar kazandı

Her seçim ertesi benzer şeyler yazılır...Benzer şeyler yazarım... Seçmenin verdiği mesaj vs. gibi... Ama- YENİÇAĞ'ın değerli okurları bilir- rakamlarla analiz işine girmem. En kolay iştir rakamları kullanarak gerçekleri çarpıtmak. Bir de Türk siyasetinin klasiğidir; seçimin kaybedeni asla olmaz!. . Yine öyle oldu 31 Mart gecesi sabaha kadar hiç uyumadan izledim kaybeden yine yoktu. Özellikle iktidar cephesi ve yandaş borazanları elmalarla armutları topladı kendilerine yüzde 52'lik bir başarı hikayesi yazdı.

Peki öyleyse Ankara'da İstanbul'da Adana'da Mersin'de Antalya'da Kırşehir'de Artvin'de Bolu'da Ardahan'da Bilecik'te ne oldu?. . Dedim ya!. . Rakamlara yine girmeyeceğim. Bu seferki seçim ertesi yazımızda duruş öykülerinden bahsedeceğim. Her zamanki gibi merak ettiğiniz mini kulisler vereceğim. En önemlisi bazı kahramanların da hakkını teslim edeceğim. Siyasi düşüncelerimizin aykırılığına rağmen!. .

"Kıyıdan köşeden gelen adam" "hiç tanınmıyor şansı yok" dendi... Kağıt üzerinde karşısında birçok kez Bakanlık yapmış eski Başbakan eski TBMM Başkanı vardı. Sahada karşısında medyasıyla sınırsız devlet imkanlarıyla mahalle mahalle miting düzenleyen R. Erdoğan'ı buldu. Aday ilan edilir edilmez kolları sıvadı sahaya indi... Kimseyi ayırt etmedi herkese dokundu. Nefret diline hiç oralı olmadı. Kavgadan itina ile uzak durdu. Kısa zamanda sadece İstanbul'un değil tüm Türkiye'nin sempati ve sevgisini kazandı. Ankara'dan esen düzgün ve dürüst adam Mansur Yavaş rüzgarının yarattığı domino etkisinden faydalanmasını bildi. Her şeyden önemlisi seçim gecesi o nefeslerin tutulduğu AA'nın bir kez daha karardığı o gece dosta düşmana esaslı bir devlet adamlığı dersi verdi. Ekrem İmamoğlu... Geceye damga vuran ilk sözü söyledi "Kimsenin hakkını yemedim. Hakkımı da yedirmem". Kriz süreci nasıl yönetilir seçmenin oyuna nasıl sahip çıkılır; CHP'nin müzmin malum muhaliflerine de ders niteliğindeydi...Gecenin siyasi tarihe geçecek en anlamlı sözünü de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kurdu; "Zafer düşmana karşı kazanılır. Zafer değil bir başarı bu".

Evet huzur isteyen Türk milleti kazandı. Bu seçimin çok önemli bir kazanımı daha oldu. Kürt kökenli seçmen PKK diktasından kurtuldu. HDP seçmeni tavrını Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünden yana kullandı. Hem terör örgütüne hem de onun kuklası HDP'li sözde yönetici şarlatanlara esaslı bir şamar attı. Millet İttifakı'nın bileşenleri bu kazanımın değerlerini iyi bilmeli!. . İyi analiz etmeli. Gereksiz duygusallıklara hamasete kapılmamalı. Et tırnaktan ayrılmıyor işte... Siyaset bile bunu bir kez daha gösterdi... 31 Mart seçim gecesi oluşan tablo 1974 Kıbrıs Barış Harekatında Diyarbakır asker alma şubesinin önünde oluşan kuyrukların ta kendisiydi!. .

***

Türkiye'nin çok büyük kazanımlarla çıktığı bu seçimin en büyük kahramanı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'dur... Yıllar boyu tüm tahriklere rağmen sakin ve kararlı duruşunu hiç bozmadı. Önce kendisini ve partisini değil Türkiye'yi düşündü. Birçok haksız eleştiriye sabırla göğüs gerdi. En ağır tahrik ve provokasyonlara rağmen Türkiye'nin kaos ortamı içine düşmesine müsaade etmedi. Koltuğunu kurtarmak sağlama almak adına taraftarlarının en hassas yerlerini kaşımaya hiç yeltenmedi niyet bile etmedi. Partisini sabırla ilmek ilmek Türkiye'nin yeniden demokrasiye dönüşü için hazırladı. Düşünün onun yerinde eski tüfek hırçın aşırı kavgacı nobran kibir abidesi bir CHP'li olsaydı neler olurdu!. . Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetiştirdiği bir siyaset insanıdır. 31 Mart gecesi de aynı devlet adamlığı terbiyesi ile hareket etti. Tebrikler ve teşekkürler Kemal Kılıçdaroğlu!. .

Aday belirleme sürecinde bir yazımda perde arkasında kritik süreçlerin kilit açan sorun gideren bir isminden sizlere bahsetmiştim. Kendisi müsaade ederse seçim sonrasında onun hikayesinden bahsedeceğimi söylemiştim. Daha henüz izin için müracaat etmedim. Methedilmekten hoşlanmaz ama müsaade almadan ben buradan ona teşekkür etmek istiyorum. Devlet adamı Aytun Çıray... Ankara ve İstanbul'daki başarıda büyük payı emeği ve hizmetleri var...Sürecin görünmeyen kahramanı... Tebrikler ve teşekkürler Aytun Çıray...

Siyasette yeni umut ışıkları doğdu... Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş çok önemli koltuklara oturuyor. Bundan sonraki süreçte milletin gözü onların üstünde olacak. Daha şimdiden söyleyebilirim yakın gelecekte olabilecek Cumhurbaşkanlığı seçiminde iktidarın ve R. Erdoğan'ın işi çok zor olacak... Birlik beraberlik ve huzur isteyen bu büyük millet bu seçimde alternatiflerini kendi elleriyle belirlemekle kalmadı hem iktidar hem de muhalefet içindeki kibir abidelerine de esaslı ders verdi!. .

Mecburi balkon konuşmasında Erdoğan yalnızdı. Bundan önceki seçim gecelerine göre bir tuhaflık vardı balkonda! Karelere girmek için birbirlerini ezen objektiflere kafa sokan AKP kurmayları yoktu. Bir tek Emine Erdoğan hanımefendi vardı. Seçim gecesi sandıklar patlarken AKP kulisleri allak bullak olmuştu. Kabine de AKP Genel Merkezi'nde revizyon olacağı söylentileri ortalığı kasıp kavuruyordu. Erken genel seçim için Eylül 2020 tarihini veren isimler bile vardı. Tam burada revizyon söylentileri ile ilgili çok önemli bir kulisi sizlere aktarmadan geçemeyeceğim. Saray kulislerinde iddia ile konuşuluyor; " Özellikle Ankara yenilgisinin faturası İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya kesilecek" diye... Erdoğan seçim öncesinde ısrarla "Ankara'ya gel sen aday ol" dediği kendisini reddeden Süleyman Soylu'ya çok kızgınmış. İlk görevden alınacak ismin Süleyman Soylu olduğu iddia ediliyor...

YENİÇAĞ'ın bu sütunundan hep beraber bir seçim sonucu tiviti atalım mı;

"Adamlar kazandı..."

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/adamlar-kazandi-51382yy.htm

================================

BEKİR COŞKUN: "Lider" diyordunuz işte size lider…

İmamoğlu…

İstanbul'u Tayyip Erdoğan'dan geri alan adam…

Hiç karşılaşmadık elini sıkmadım…

Ama sokakta görsem eminim gidip boynuna sarılasım gelir…

Belki de Cumhuriyeti yıkmak demokrasiyi yok etmek hukuk devletini silip süpürmek gibi iri suçlar yanında çok "ah" almış bir iktidarın karşısında bir lider bulamayışımızın acısını çok çekmekten…

"İşte" dedim…

"İşte; çağdaş insanların Atatürkçülerin yurtseverlerin karanlığa karşı direnenlerin hukuku ve demokrasiyi arayanların lideri…"

CHP'nin başarısı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir süre daha orada oturmasını sağlayabilir… Ama "Türkiye'yi de geri almak lazım" derseniz benim gibi sizler de İmamoğlu'nu CHP'nin başında görmek istersiniz…

Yazgı; İstanbul belediye başkanlığından başlayarak çizgisini çiziyor…

Seçim gecesine dönelim; son saatlerde büyük bir oyun sahneye koymak istediler… Her seçimde bunu yaptıklarını anımsıyorsunuzdur… Muhalefetin stanbul'u kaybettik" diyerek eve gitmesini beklediler…

Ama o zarif kuvvet tam 12 kez ekranlara çıktı…

Elinde kesin kanıtlar kendinden emin belli ki mutfakta çalışan güçlü bir ekibin verileri çıkıp geldi…

Binali Yıldırım bir ara "Kazandık" dedi…

"İmamoğlu geliyor" dediler…

Karşısında; Yüksek Seçim Kurulu Saray Anadolu Ajansı devletin tüm olanakları… Karanlığın içinden gelip her seçimde yapılan büyük oyunu bozdu…

Şimdi onu başarısız kılmak için olmadık oyunlar yapacaklarını hepimiz biliyoruz…

Bu yazı yazıldığı sırada AKP seçim sonuçlarına itiraz ediyordu hiç fark etmez… Biz bu seçimde en önemli şeyi kazandık bir lider…

Sicilini didik didik ettiklerinden emin olabilirsiniz…

Tertemiz…

Dürüst…

Çalışkan…

Donanımlı…

Yürekli…

Korkusuz…

Biz sevdik onu…

"Lider" diyordunuz…

İşte size lider…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/bekir-coskun/lider-diyordunuz-iste-size-lider-4257658/

================================

BEKİR COŞKUN: Hadi Ankara…

İzmir Türkiye'nin nasıl olması gerektiğini söyler bize…

İstanbul ne halde olduğumuzu anlatır…

Ankara?. .

Derdine çare arayan köylü milletvekilini yakalamak için Meclis'in karşısındaki Bulvar Palas'a her girişinde kasketini vestiyere bıraktırdılar her çıkışta 5 lira aldılar…

Milletvekilini bir türlü yakalayamayınca bulvarın kaldırımında kasketinin üzerinde tepinip arada bir tekme vuran köylü söyleniyordu:

"Ulan Beypazarı pazarından 2 liraya aldığım her vestiyere girişinde 5 lira para aldıkları içine ettiğimin kasketi…"

Cumhuriyetin are yeri" olarak kurulmuştu Ankara derdi olan koşardı…

Gençliğimin şehrini çok sevmiştim barlarda-gazinolarda müzik yapan üniversiteliyken şehir ile ortak yanlarımız var gibi gelmişti bana; Solfasol semti Bestekar Sokak Opera Meydanı Misket çıkmazı Dedeefendi Kaside sokak Neyzen yokuşu…

Sonraki yıllarda Kızılay Meydanı'nda atlı polislerin önünden kaçarken özgürlük ve bağımsızlık savaşımızın bu şehirden başlayarak kazanılacağını zannediyorduk…

Ama olmadı…

Atatürk'ün geceleri geç saatlere kadar gece lambasının ışığında "Cumhuriyeti" yazdığı ve arada Çankaya sırtlarından gururla seyrettiği şehir ona sahip çıkmadı…

Cumhuriyetin kurulduğu şehir cumhuriyetin yağmalandığı ve yok edildiği şehir oluvermişti…

Ve o derdine çare arayan köylü yıllardır Bulvar Palas'ın önünde kasketinin üzerinde tepinip durur…

İzmir'i çok sevdiğim halde cumhuriyet sevdasında hep kıskandım…

Yarın seçim var…

Bu seçim demokrasiyi ve hukuk devletini geri almanın ilk adımı olabilir…

Ve cumhuriyet sevdalılarının umudu Ankara'dır…

Polatlı'ya kadar sokulmuş düşmanı silip süpüren Saltanata karşı cumhuriyeti kuran Atatürk'ü bağrına basan bu şehrin sürprizlerle dolu tarihi bir kez daha ışıl ışıl parlayabilir…

Hadi Ankara'm…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/bekir-coskun/hadi-ankara-4220726/

================================

CAN ATAKLI: Bundan sonra dikiş tutmaz

Erdoğan'ın mutlu olduğunu hiç sanmıyorum.

Her ne kadar "zoraki" de olsa bir balkon konuşması yaptı ve karşısındaki küçük kalabalığa "zafer kazandıklarını" söyledi ama gerçeğin bu olmadığını kendisini de biliyordur herhalde.

İstanbul Ankara Adana Mersin Antalya gibi büyük kentlerde seçimi kaybetmiş ve başkanlıkları devretmiş bir AKP'nin seçimden başarılı çıktığını söylemek her halde mantıklı değildir.

Ancak Erdoğan aylar süren çalışmasından sonra doğruluğunun gerçek olup olmadığına inanmamız zor olan bir sonuç elde etti.

Bu da AKP'nin MHP ile oyunun yüzde 51 olduğudur.

Erdoğan'ın dayandığı nokta burası.

Zaten seçimlerin kaybedildiğini anladığı an o kibirli havası gitti yerine "Bu yerel seçimdir Meclis ve cumhurbaşkanlığı sistemi yerinde duruyor. Önümüzdeki 4.5 yıl seçimsizdir" diyerek yenilgiyi gizleme yolunu tercih etti.

Tabii ki bu doğaldır.

"Yenildik" demeyecektir çünkü asıl beklentisi olan "24 Haziran'daki oyu aldım demek ki bir meşruiyet tartışması açılamaz" hedefine de YSK marifetiyle ulaşmış durumdadır.

Erdoğan'a bu yetecektir.

Saraya çekilecek ve lke yönetimi benim elimde bunu benden kimse alamaz"diyecektir.

Ancak hemen şunu belirteyim:

Bu uzun ömürlü ve kalıcı olmayacaktır olamaz.

Alınan bu sonuçlar AKP'nin iflas ettiğini göstermektedir.

Bundan sonra dikiş tutturmak çok zordur.

Erdoğan bir süre "dayatmacı" yönetim tarzı gösterebilir.

Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere kaçırdığı büyük kentlerin belediyelerini zora sokmak için elinden geleni yapacaktır.

İstanbul'da metro metrobüs çalışmayabilir sular akmayabilir çöplertoplanmayabilir.

Erdoğan'ın dediği gibi belki maaşların ödenmesinde de sıkıntı çıkabilir.

Ancak şurası göz ardı edilmesin; millet de seçim öncesi başlatılan bu kampanya nedeniyle olacaklara inanmayacağı gibi mutlaka karşı da çıkacaktır.

Ekonominin iyice çıkmaza girdiği geçim sıkıntısının had safhada olduğu anormal seçim masrafları nedeniyle bütçe disiplininin bozulduğu dış politikanın yerlerde süründüğü Türkiye'nin güven ve itibarını tüm dünyada kaybettiği bir ortamda Erdoğan'ın ülkeyi şimdiye kadar olduğu gibi keyfi yönetmesi pek mümkün olmayacaktır.

Gerek Erdoğan gerekse Devlet Bahçeli "Bundan sonra 4.5 yıl seçim yok" diyor ama bu öngörünün ve beklentinin de tutması çok zordur. Belki bu yıl sonuna ama önümüzdeki yıl içinde mutlaka ve mutlaka seçim talebi gündeme gelecektir.

Erdoğan'ın ülkeyi 2023 yılına kadar ama iyilikle ama baskıyla yönetmesi neredeyse olanaksızdır.

Muhalefet hiçbir şey yapmasa bile AKP içinde çok kısa bir süre sonra mutlaka tartışma hatta çatışma çıkacaktır.

İstanbul'un kaymağını elinden kaçıran AKP'nin sakin durması "Millet bize bir ders verdi beş yıl muhalefetteyiz" demesi akla ve mantığa aykırıdır.

Sonun başlangıcındayız.

Bu olay 7 Haziran 1 Kasım sürecine benzemeyecektir.

BUNU YAZMAK GEREK

Zaferin mimarı Ekrem İmamoğlu'dur

Aslına bakarsanız çok belli ki YSK seçimi sorunsuz atlatacağına inanıyordu.

Aylar öncesinden hazırlıklar yapılmıştı.

Büyük kentler AKP'nin olacaktı.

Erdoğan'ın arkasındaki destek de yine yüzde 50'nin üzerinde çıkarılacaktı.

Zaten Erdoğan "Kaybedeceğim seçime girmem" diye talimat da vermişti muhtemelen.

İlk saatlerde her şey plana göre yürüdü.

Cumhur İttifakı yüzde 52'nin de üzerindeydi. Ankara İstanbul'da açık ara Erdoğan kazanıyordu.

Sonra durum değişti.

Planlanan rakamlara ulaşılamadığı görüldü.

İstanbul bir koz olarak duruyordu.

10 milyon kişinin oy aldığı İstanbul'da yapılacak bir düzenleme ile Erdoğan'ın yüzde 51'i sağlama alınacaktı.

AA ve yandaş-tetikçi medya İstanbul'da AKP zaferini erken saatlerde ilan etmişti bile.

Sonra bir anda sahneye Ekrem İmamoğlu çıktı.

Çok sakin çok soğukkanlı ve çok mantıklı biçimde dedi ki; "Bütün sandık sonuçlarının ıslak imzalı tutanakları elimizde. Bunları kesinleştirdikçe sisteme giriyoruz. Şu anda rakibimin hayli önündeyim. "

Bütün plan bozuldu o anda.

YSK paniğe kapıldı veri girişi durduruldu.

Açıldığında ise yandaş-tetikçi medyanın gösterdiği fark neredeyse tamamen ortadan kalkmış iki aday başa baş hale gelmişti.

Ancak çok belli ki bu durum tüm Türkiye ortalamasını anlatmakta zorluk çıkaracaktı.

YSK tekrar kilitlendi.

Ancak dün öğle saatlerine doğru YSK Başkanı ortaya çıkıp gerçeği itiraf etmek zorunda kaldı.

Şunu mutlaka söylemeliyim; Bu zaferin mimarı İmamoğlu'dur. Eğer onun sakinliği soğukkanlılığı feraseti olmasaydı CHP elindeki bilgilere güvenerek yüksek perdeden konuşsaydı durum çok farklı olabilirdi.

İmamoğlu 24 Haziran'da Muharrem İnce'nin hatasına düşmedi "Adam kazanmadı"diyerek sandıkların başında durdu ekibini ölesiye çalıştırdı ve mutlu sona ulaştı.

ŞAŞIRDIM

YSK Başkanı Anadolu Ajansı'nı anında sattı

Kaç seçimdir sonuçları bütün medya Anadolu Ajansı üzerinden alıyor.

Tamamen sarayın denetiminde olan AA her seçimden önce iktidarı çok yüksek gösteriyor sonra düşürüyordu ama hep AKP'nin kazandığı açıklanıyordu. Bu seçimde de aynısı yaşandı. Ama oyun Ekrem İmamoğlu ekrana çıkıp "Ben öndeyim"dediğinde adeta duvara çarptı. AA ne yapacağını şaşırdı YSK veri girişini durdurdu ve sitesini de kapattı.

Ertesi gün ise YSK Başkanı nihayet kamuoyunun önüne çıktı sonucu "itiraf" etti ve çok önemli bir şey daha yaptı. Bunca seçimdir hiç ağzına almadığı Anadolu Ajansı'nı bir anda sattı. Dedi ki "Biz Anadolu Ajansı'na bilgi vermedik. Onlar sonuçları nereden alıp paylaştılar bilemem. "

İyi mi?

Tamam da şimdi soru şu; Anadolu Ajansı o sonuçları kimden alıyordu?

Süleyman Soylu biliyordur belki de.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

O üç ilçede durum ne oldu?

Seçimlerden bir gün önce İstanbul'daki üç ilçeyi çok merak ettiğimi yazmıştım.

Bunlardan biri Şişli'ydi.

Sanıyorum biraz da Sarıgül'ün medyada estirdiği rüzgardan etkilenerek "Kazanabilir" demiştim.

Ama Şişli halkı belli ki gözünü kararttı Sarıgül'ü de süpürdü attı. Böylelikle siyasette Mustafa Sarıgül dönemi de bitmiş oldu.

CHP'nin beş yıl önce yaptığı hatayı 2019'da Şişli halkı düzeltti.

Merak ettiğim ikinci ilçe Beşiktaş'tı.

Bu ilçede CHP'nin rekor oyla kazanacağı kesindi. Ama buna rağmen Genel Merkez bölgeyi emanet ettiği CHP ağasının talebi doğrultusunda yine Beşiktaş dışından birini getirdi.

Tahmin ettiğim gibi bu kişi büyük oyla kazandı ama ilk kez Beşiktaş seçmeni de çok küçük olmakla beraber "Bize yaptığın ayıp oldu" diyerek CHP'nin ilçedeki oyunu bir parça geri çekti.

Üçüncü merak ettiğim ilçe ise Çekmeköy'dü. Geçen seçimde Beşiktaş'ta hileli yollabelediye meclisine sokulan 17-25 Aralık skandalının isimlerinden Hüseyin Avni Sipahi DP adayı olarak seçime katıldı.

15 gün önce yapılan bir araştırmada Sipahi'nin AKP adayının arkasından ikinciolduğu görülüyordu.

Ben de bu merakımı dile getirmiştim. Ancak CHP'deki dip dalga burada da etkisini gösterdi. Seçimi yine AKP kazandı ama CHP adayı da Sipahi'yi geçti.

DEDİKODU

Geciktirmenin nedeni "belediyeyi boşaltmak" diyorlar

Seçim öncesi "Hesap soracağım hepsini görevden alacağım" diyen İçişleri Bakanı seçim gecesi ortalıkta hiç görünmedi.

Ama polisleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne giden yolları trafiğe kapadı.

Rivayet çıktı tabii ister istemez.

Deniyor ki "25 yıldır İstanbul'u dilediği gibi yönetenler kaybettiklerini anladılar. Şimdi zaman kazanıp belediyedeki belgeleri boşaltıyorlar. "

Doğru olabilir mi?

Bilemem.

Yazılı belgeleri yok etmek sorunu çözer mi?

Artık dijital çağdayız.

Ama İmamoğlu'nun kazandığı kesinleşir mazbatasını alıp da binaya girerse o zaman bir hasar var mı yok mu görebileceğiz.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/can-atakli/bundan-sonra-dikis-tutmaz-4258043/

================================

MURAT MURATOĞLU: Ekonomiyi ben mahvettim!

"Türkiye ekonomisinin sorumlusu benim ben! Şu anda devletin başında kim var? Tayyip Erdoğan var" dedi. Beni korumak için mi söylüyor bilemedim şimdi!

Hele "Yerel seçimler bitecek. Bunlar sanki Türkiye'nin ekonomisini düzeltecek"demesi bir şeylerin bozuk olduğunun göstergesi. Demek ki benden memnun değil kendisi… Yerin dibine girdim sanki… İçim elvermedi… İtiraf etme zamanı geldi.

★★★

Çekilin… Kara Murat benim… Her şeyi ben mahvettim. Ha düzeltebilir miyim? Düzeltemem ama bilmenizi istedim. Yaşanan ekonomik krizde kimsenin en ufak bir suçu yok. Ben yaptım. Durun Hepsini anlatacağım…

"Ahdim olsun ki faizler enflasyon ve cari açık düşecek" dedim. Bilimsel olsun istedim. Ekonomide "ahdim olsun" teorisini denedim. Başaracağıma dair içimde kalan son şüphe kırıntılarını giderdim.

★★★

Meğer ahdim ile dolar arasında bağlantı yokmuş. Sonradan öğrendim! Nasıl böyle bir hataya göz yumabildim?

Tamam işsizlik kriz yıllarından beter olabilir. Tamam insanlar daha fakirdir. Tamam enflasyon da yüksektir. Tamam ülke de küçülebilir. Hiç bana sordunuz mu? Sorun bakalım niye?

★★★

Kendisi İstanbul için "Biz bu şehrin kıymetini bilmedik biz bu şehre ihanet ettik hâlâ da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum" demişti. Oysa hepsi benim fikrimdi.

Bir kere inşaat ve beton şahsi hobim… Parayı buldum mu toprağa gömerim. Evleri yıkar apartman dikerim. Apartmanı yıkar rezidansa çeviririm. Ben esasında kuleleri daha çok severim.

★★★

Tarımı bitirdim. Neden? İnsanlarımız köylerde sürünmesin şehre gelsin istedim. Geldiler. 2 lira daha ucuza zerzevat alabilmek için tanzim kuyruklarına girdiler. Aldığı parayla ay sonunu getiremediler.

Örnek alsınlar diye 5 milyon Suriyeli soktum ülkeye… 40 milyar dolar harcadım gelenlere… Dağıttım bütün büyük şehirlere… İşgücünü artırdım daha ne?

★★★

Reform önlem destek paketlerini Merkez Bankası kararlarını para ve maliyepolitikalarını bizzat hazırladım. Kitabı okurken belli ki tam anlamamışım. Ekonomiyi batırdım!

Ülkeyi 17 yıldır yöneten bendim! Lütfen onlara bir şans daha verin. Denesinler bir görelim! Şahsım ve yaptıklarım adına halkımızdan özür dilerim.

★★★

Aslında Erdoğan haklı… Ekonomiden sorumlu olduğunu hatırladı. Ya dış güçler?Ekonominin kötü gitmesinden onlar sorumluydu. Ne oldu da sorumluluğu üzerine aldı?

Esas merakım Berat Albayrak ne iş yapıyor? Titri Hazine ve Maliye Bakanı diye geçiyor. Herkes onu ekonomiden sorumlu sanıyor merak ediyor. Karar verin artık; ekonomiyi kim yönetiyor?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/ekonomiyi-ben-mahvettim-4220908/

================================

NECATİ DOĞRU: Altın sonuç!

24 saat sonra seçim sandığındayız. En değeli seçim olacak. Altın değerinde.

Elmas.

Pırlanta.

Haksızlığa tokat olacak.

Ve yok edilen "adalet duygusuna" yeniden kavuşma yolu açılacak.

Oylar sayılmayacak.

Oylar tartılacak.

Türkiye tarihinde böyle "haksız- adaletsiz- eşitsiz" seçim süreci daha önce hiç yaşanmadı. Haksızlığı ve adaletsizliği yaratan ve fırsat eşitliğini bozan Cumhurbaşkanı'nın kendisi oldu.

Tarafsızlık yemini etmişti.

Yeminini tutmadı.

Cumhurbaşkanlığı'ndan geçici olarak istifa etmeden ittifakın başına geçip propagandaya girişti.

★★★

Bir vali.

Aday oluyor.

Seçime giriyor.

Valilik sıfatını bırakıyor.

Valiliğin imkanlarını gücünü imtiyazını zırhını seçim propagandası sırasında kullanamıyor.

Oy istiyor.

Seçilmezse!

Valiliğe geri dönüyor.

Emniyet Müdürü.

Aday oluyor.

Seçime giriyor.

Seçim boyunca Emniyet Müdürlüğü'nden istifa ediyor. Emniyet Müdürü olmanın kendisine verdiği tüm devlet gücü ve imtiyazlarını seçimi kazanmak için kullanamıyor.

Seçilmezse!

Makamına geri dönüyor.

★★★

Aynısı bekleniyordu.

Cumhurbaşkanı'nın başında yer aldığı ittifak önde gelenlerinde "toplu iğne başı kadar bir hakkaniyet duygusu" olsaydı "Vali'nin Emniyet Müdürü'nün kamu görevlisinin yaptığını biz de yapmalıyız" diyebilirlerdi.

Ve yaparlardı.

Cumhurbaşkanı 60-65 günlük seçim propagandası sırasında "geçici olarak istifa eder" ve propaganda sırasında "eşit şartlarda yarışıyormuş havası" doğardı.

Yapmadılar.

Haksızlık doğdu.

Eşitlik bozuldu.

Adalet yara aldı.

★★★

Bir akil adam.

Bir sözü dinlenen

Bir yandaş yazar.

Çıkmadı.

Geçici olarak istifa et. 60-65 günlük seçim propaganda günlerinde Cumhurbaşkanı olarak değil "parti başkanı" olarak meydan meyden gez konuş.

Böylece eşit görünelim.

Hak yemiş olmayalım.

Demediler.

Tersine Cumhurbaşkanı yanına kendi ittifakının belediye başkan adayını alarak meydan kürsülerinden; imdi dört buçuk sene bu kardeşiniz Türkiye'nin Cumhurbaşkanı mı? Cumhurbaşkanı… Ve aday kardeşimizi büyükşehir belediye başkanı seçtiğiniz takdirde ele le vereceğiz… Şehri çok daha ileri götüreceğiz…" konuşmaları yaptı.

★★★

En değerli seçim.

Haksızlığa tokat inecek.

Altın sonuç çıkacak.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/altin-sonuc-4220768/

================================

Orhan UĞUROĞLU: Erdoğan'ı balkona sakın çıkartmayın

İşsizlikten enflasyondan hayat pahalılığından ay sonunu getirememekten zamlardan patates soğan ve gıda fiyatlarından hayatımızı karartan zamlardan şikâyet ediyorsanız;

2023'e kadar devam edecek Recep Tayyip Erdoğan iktidarına "ekonomik halimizi sıkıntımızı artık anla" diyecekseniz

"Fakirlikten fukaralıktan bıktık aş istiyoruz iş istiyoruz" diyorsanız

"Kentlerimize ihanet istemiyoruz" diye haykıracaksanız

Tohum gübre mazot tarım ilaçlarının pahalılığından şikâyet ediyor GDO'lu ithal gıda ürünleri değil yerli ve milli tarım ürünleri istiyorsanız

16 yıllık AKP iktidarına geçim sıkıntınızı yerel seçimde açıklamak istiyorsanız

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) iseniz 3600 gösterge bekliyorsanız

Miting alanlarından küfür hakaret tehdit yağdıranlardan şikâyet ediyorsanız

Sizleri küz Adi Terörist" yerine koyanlara oylarınızla "hadi oradan" diyecekseniz

Demokrasi size 31 Mart'ta AKP'ye ve yandaşı MHP'ye "ders verme kulak çekme" fırsatı veriyor…

Yıllardır "alternatifi yok" söylemleriyle emekliyi işçiyi esnafı tüccarı sanayicileri köylüleri çiftçileri hayvancıları umursamayan ve fakirden fukaradan değil zenginden yana tavır koyanlara "yeter artık" demek fırsatıdır 31 Mart seçimi.

Tank Palet fabrikamıza Katar Ordusu'na ortak yapılmasına "Durun yapmayın bu satışı iptal edin" derseniz

Millet İttifakının CHP'li ve İYİ Partili adaylarına oy vermelisiniz.

ERDOĞAN'I BALKONA ÇIKARTMAYIN

Değerli seçmenler

Recep Tayyip Erdoğan'ı 31 Mart gecesi sakın ha balkona çıkartmayın.

Böylece 16 yıl sonra Erdoğan sizlerin sıkıntılarının farkına varsın.

Muhalefetin uyarılarını dikkate alsın.

Meclisi yok saymasın.

Yargıya müdahale etmesin.

Medyayı özgür bıraksın

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ortaya çıkan aksaklıklarını muhalefet ile sivil toplum örgütleri ile bilim insanları ile gidermek için derhal çalışma başlatsın.

Partili Cumhurbaşkanı ısrarından vaz geçsin.

Beton yatırım değil insana üretime yatırım yapsın.

Erdoğan 31 Mart seçim gecesi balkona çıkmasın ama 1 Nisan'dan sonra sokağa çıksın çarşı pazara çıksın.

Milletin derdiyle dertlensin.

Değerli seçmenler Türkiye'yi 16 yıl sonra bu ekonomik krize düşüren AKP ve Erdoğan'ın 2023'de yapılacak cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimine kadar görevde kalmasını muhalefet partileri CHP İYİ Parti ve Saadet Partisi de istiyor.

Endişelenmeyin "erken seçim" gündeme kesinlikle gelmeyecek.

Dün yazdım tekrar tek cümle ile özetleyeyim.

Çünkü Erdoğan erken seçim yaparsa anayasaya göre aday olamayacak ve bir daha seçilemeyecek.

Görev süresi dolmadan eminim Erdoğan cumhurbaşkanlığını bırakmaz.

SEÇMENE DE TEHDİT

Öyle bir kaybetme paniği yaşıyor ki Erdoğan artık seçmeni de tehdit etmeye başladı.

Şöyle diyor;

"Ya AKP adayını seçersiniz ya da belediyeniz iflas eder maaş dahi ödeyemez. "

Merhum Turgut Özal da seçmeni tehdit etmiş ama ANAP hezimet yaşamıştı.

Bakın size bir şey söyleyeyim ki eminim bana hak vereceksiniz.

Erdoğan baktı ki Ankara İstanbul başta seçtiği adaylar çok zayıf kaldı çareyi pankartlara kendi resimlerini koymaya mecbur kaldı.

Yetmedi Erdoğan miting alanlarında sanki kendisi belediye başkanı adayı gibi projeler açıklamaya başladı.

Bu mitinglerde demokrasi açısından korkunç kötü fotoğraflar ortaya çıktı.

Halkın seçeceği belediye başkan adayları arka planda "el pençe divan" duruyor ön planda Erdoğan konuşup o başkan adayının projelerini açıklıyor.

İstanbul'a aday gösterilen Binali Yıldırım Yenikapı mitinginde sözde 1 6 milyon İstanbullunun önünde "projelerimi Cumhurbaşkanımız Erdoğan açıklayacak" diyor.

Binali Yıldırım televizyon yayınlarına çıktığında tüm vaatlerini önündeki ya da elindeki kâğıttan okuyor Mehmet Özhaseki ise iftira ve çamur ile kazanmak istiyor.

Ve gördük ki metal yorgunu AKP bir dersi kulak çekmeyi hak etti…

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş kazanacak AKP ders alacak…

Millet İttifakı da millet de kazanacak…

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/erdogani-balkona-sakin-cikartmayin-51339yy.htm

================================

Rıfat Serdaroğlu: YAZ KOCA SEYYAH YAZ

(Atıyla Boğaz köprüsü üzerinden nehirlerden şehirlerden atlayan biri bir asırlık hayallerin on yedi yılda AKP tarafından gerçekleştirdiğini (!) animasyon olarak anlatan komik AKP tanıtım filminin karşıt senaryosu olarak yazılmıştır!)

Yaz Koca Seyyah sen bunlara şahitsin yaz!

Bir asırlık hayallerin on yedi senede nasıl çöp haline getirildiğini yaz.

Tüm emperyalist devletleri Türk Milletinin gücü ile yenen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'e ve 2. Cumhurbaşkanı İnönü'ye utanmadan İKİ AYYAŞ diyenleri yaz.

Kendisi altı bağlanan emzikli bir bebe iken darbe mahkemelerinde demokrasi mücadele veren TBMM Başkanına "AHMAK" diyen hadsizi yaz!

Cumhuriyetin en önemli değerleri olan Hukuk Devleti-Lâiklik- Sosyal Hukuk Devleti damarlarının nasıl koparıldığını yaz.

Yaz Koca Seyyah; Cumhuriyet ve Demokrasi sayesinde din ve vicdan özgürlüğünü serbestçe yaşadığı halde Türk Milletine ihanet eden FETÖ yobazlarının nasıl Türk Devletinin içine sokulduğunu yaz.

T. C Başbakanlık makamında oturup 23 İslam ülkesinin parçalanmasına yol açacak Genişletilmiş Orta Doğu Projesine eşbaşkan olan ve milyonlarca Müslümanın perişan olmasına sebep olanları yaz.

54 bin insanımızın yaşamını alan 400 milyar dolar kaybımıza neden olan PKK Narko-Terör örgütü ile silah bırakmadıkları halde müzakere edenleri yaz.

Türk Askerini Polisini öldüren PKK militanlarının seyyar mahkemeler aracılığıyla serbest bırakılmalarını yaz.

Dünyada tarım ürünü ihraç eden 7 ülkeden biri iken samandan-patatese kadar yüzlerce tarım ürünü ithal eden bir ülke olduğumuzu yaz.

Tüm Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan borcun tam üç katının 17 senede yapıldığını yaz.

Yaz Koca Seyyah yaz "Deniz Feneri e. V" adıyla Almanya'da "Yüzyılın Yardım Soygununu" yapanların AKP ile ilgilerini yaz.

Tansu Çiller-Cavit Çağlar-Mehmet Ağar-Süleyman Soylu-Köksal Toptan-Ahmet İyimaya vs AKP'li olduklarını yaz.

17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olayları kapsamında dönen 200 Milyar Dolarlık çarkın adına dünya tarihinde ilk defa "Darbe Girişimi" dendiğini yaz.

Şaşırma yaz koca seyyah yaz…

Tüm serveti bir nişan yüzüğü olanların dünyanın en zengin sekiz kişisinden biri olduğunu yaz.

Köprüleri-otoyolları-tünelleri dünya fiyatlarından 5-10 misli pahalı yapılmasını hazinemizin de bu soyguna garantör olmasını yaz.

Dünyada bir tane dostumuzun kalmadığını yaz.

Libya-Mısır-Suriye-Irak ile ilişkilerimizin SIFIR olduğunu yaz.

Hırsızlığın oğuldan babaya değil babadan oğula geçtiğini yaz. Sıfırlama rezaletini yaz.

İtibarlı yatırım yapan ihraç ettiği sanayi ürünlerinin %75'ini AB ülkelerine satan Türkiye'den Tanzim Satış Kuyruklarına mahkûm olan bir ülke olduğunu yaz…

Eyy Koca Seyyah;

Yaz dedim ama bırak yazma be!

Yazarsan bu cennet vatan için canlarını vermiş şehitlerimiz okur!

Atatürk okur Cumhuriyeti kuranlar okur rahmetli devlet adamlarımız okur!

Biz onların yüzlerine nasıl bakacağız be Koca Seyyah?

Mutlaka yazmak istersen şunu yaz;

Birbirine "HIRSIZ-ŞEREFSİZ-HAZİNE SOYGUNCUSU- KANDİL UŞAĞI" diye ağır hakaretler eden iki kişi hem ortak hem de kanka oldu de! Her şey anlaşılır…

Not;

02 Nisan 2019 Salı günü görüşmek umuduyla. Herkes sandığa…

================================

Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU: Ekrem İmamoğlu etkisi

Işbara'nın bakıcı teyzesi 40'lı yaşlarında Çorumlu çocuk yaştan itibaren -zaman zaman aynı anda iki işte birden- hep çalışmış. Hafta içi bizdeki mesaisinin üzerine hafta sonları da başka evlere temizliğe gidiyor; dinlenmiyor. "Beyaz Türk" değil "beyaz yakalı" değil iktidarın bir hakaret olarak kullandığı haliyle "elit(!)" değil okul okumamış ama hayatın verdiği dersleri hiç es geçmemiş hepsine kulak vermiş. Hepsini kulağına küpe etmiş. Çilekeş ama bir gün olsun "avanta"ya tamah etmemiş erdemli bir köylü kızı. Cevval bir Anadolu kadını.

Etekleri zil çalarak geldi dün sabah;

Mansur Yavaş'a oy vereceğini söylemişti ama bir önceki seçimin travmasıyla "çalarlar mı" diye endişeliydi. Yavaş'ın kazanmasına yordum ilkin sevincini.

lk defa bir seçim sonucunu beklerken bu kadar heyecanlandım gecenin üçüne kadar uyumadım" dedi.

"Niye o kadar uykusuz kaldınız Mansur Bey'in kazandığı erkenden belliydi zaten" diye karşılık verdim.

"Yok ona zaten çok sevindik sokaklara çıkıp kutladık da ben Ekrem İmamoğlu'nu da merak ettim. Bir sürü arkadaşımız İstanbul'a gitti kutlamaya bir ben gidemedim…" oldu söylediği.

"Bir ben gidemedim" derkenki ses tonunu duysaydınız evladının düğününü görememiş sanırdınız öyle içtendi.

Yüksek siyasetten medyanın sermayenin tepelerinden uzak sıradan insanların günlük yaşamından küçücük bir örnek;

Hani Ankara için "domino etkisi" yapar da İstanbul'u da taşır mı diye konuşuyorduk ya…

Nazar değmez de siyasete bu tonda devam ederse sanırım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde gösterdiği dirençle Orta Anadolulu bir köylü kadınının yüreğinde karşılık bulabilen bir "Ekrem İmamoğlu etkisi"nden söz ediyor olacağız çok yakında Türkiye'nin en ücra köşesinde bile…

Benzetmek gibi olmasın ama biraz Beyoğlu Belediye Başkanlığı'ndan "Başkan(!)"lığa yürüyen Tayyip Erdoğan'ın biraz "Bir hayalim var" diyerek Amerikan Başkanlığı'na yürüyen "Barack Hüseyin Obama"nın hikayesini andıran bir "sihir" var İmamoğlu'nun attığı adımlarda.

Işıner'in (eşimin) dün gece attığı naralardaki gibi galiba "geliyor iki gözümün çiçeği"!

Demek ki oluyormuş…

Mansur Yavaş'ın da Ekrem İmamoğlu'nun da ortak özelliği -arkalarında elbette partilerin kurumsal desteği teşkilat çalışması vardı ama- kişisel dirayetleri. Kimse kusura bakmasın ama Ankara'da Yavaş değil de bir başka aday olsaydı pekala seçim AA'nın ilk açıkladığı rakamlarla tamamlanabilirdi. Keza İstanbul'da İmamoğlu değil de bir başka aday olsa bu kadar az farkla sittin sene "kazandığı" açıklanmazdı. Son on yüzbin milyon seçimde yaşanmışı var; oradan biliyorum.

İlk defa seçim gününe kadar süren mücadele seçim gecesi de sabaha kadar ve hiçbir teknik taktik hataya düşmeden sürdürülmüşse buradaki alkışın muhatapları "Genel Merkez bir baksın da…" "Genel Başkan bir konuşsun da…" "Genel Merkez ne diyor" diye bakmadan beklemeden seçmen iradesinin akıbetini siyasi partilerin kendi içlerinde verdikleri mikro iktidar mücadelesinin akıbetine endekslemeyen Yavaş ve İmamoğlu'dur.

Ve dilerim bugüne kadar onların yaptığını yapamadığı için oylarımızı heba etmiş olmaktan ötürü yüzü kızaranlar olmuştur.

Iğdır'da ne döndü?

Bir şey dönmüş olmalı;

Aksi halde MHP AK Parti ve İYİ Parti'nin toplam oyu HDP'nin altında kalamazdı.

31 Mart'ta Iğdır'ı yüzde 50 7'yle kazanan HDP BDP olarak girdiği önceki yerel seçimi ancak yüzde 44'le kazanabilmiş MHP de tek başına girdiği halde onu yüzde 42 4'lük bir oranla takip etmişti. 2014'te AK Parti'nin burada yüzde 10 9'luk bir oyu vardı. Koy bunu MHP'nin oyunun üzerine: Yüzde 53 3! Hani?

Hadi diyelim ittifaklar seçimini önceki yerel seçimle karşılaştırmak doğru değil yine ittifakla yarışılan 24 Haziran'a bakalım o zaman:

HDP'nin oyu yüzde 44 MHP'nin yüzde 23 9 AK Parti'nin yüzde 20 7 İYİ Parti'nin yüzde 5 8. Topla: Yüzde 50 4! Hani?

Biri bu sonucu açıklamalı; HDP o 6 puanı nereden aldı?

Ya da şöyle mi sormalı:

Iğdır'da HDP'ye aşağı yukarı 6-7 puanlık desteği kim attı?

Hiç "CHP" diye ezbere konuşmasın kimse; CHP'nin önceki gün aldığı yüzde 2 9'luk orana bakınca fire vermediği ortada; zira önceki seçimde yüzde 0 7 zaten burada alıp alabildiği!

Ankara İstanbul dururken niye dönüp dolaşıp burayı yazıyorsun diye soran/sorgulayan varsa…

Bunun stratejik önem ve değerini anlarlar mı bilmiyorum ama;

Çünkü Iğdır "serhat"!

Çünkü Iğdır misal bir gün iktidar yine Ermenistan'a açılmaya karar verirse o açılımın "kapısı" Kars'la birlikte!

Çünkü Iğdır misal bir gün iktidar yine PKK'ya açılmaya karar verirse hainlerin "Kürdistan" ütopyası içinde!

Çünkü Iğdır misal bir gün birileri "etnik" temelli bir "iç savaş"ı kaşırsa toplumun etnik kimlikler temelinde birbirinden bıçakla kesilmiş gibi ayrıldığı ayrıştığı ve bütün tercihlerini bu ayrışma uyarınca yaptığı bu minvalde "pimi çekilmiş bomba" gibi bir şehir.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ekrem-imamoglu-etkisi-51393yy.htm

================================

Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU: İftirada nirvana

Gazete sayfasında televizyondaki gibi yanarlı dönerli "son dakika"ların yarattığı kalp çarpıntısını yaratamıyor olabiliriz. Ama inanın o nevi bir meraklı bekleyişi hak ediyor az sonra öğrenecekleriniz.

Hani "İYİ Parti listelerindeki 29 PKK'lı" diye bir haber yaydılar ya; çarşaf çarşaf… Talimat altına aldıkları gazete TV ve internet sitelerindeki yayınlar umdukları etkiyi yaratmayınca meydanlardan bağıra bağıra…

Hıh işte o iddia olunan "29 PKK'İYİ Parti'li"den biri PKK'yla mücadele sırasında şehit verdiğimiz bir evladımızın yeğeni çıktı iyi mi!

Bir diğeri Pervari'nin Demokrat Partili eski Belediye Başkanı'ymış; dün Manisa yolunda konuştuğum İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener söyledi.

Bakın burası çok önemli(!); şimdi PKK'lı denilen İYİ Partili aday DP'den Belediye Başkanıyken DP'nin Genel Başkanı kimmiş peki?

Her fırsatta bu ithamı tekrarlayarak "seçilseler bile göreve başlayamazlar" diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun ta kendisi!

SON KOZLARI: KAOS SENARYOSU

Ama tebrik etmek lazım; tam "daha ne olabilir" denilen yerde "dahasını" yapmayı başarıyorlar. Seçime iki gün kala "Millet İttifakı kazanırsa" konseptli(!) bir "kaos senaryosu"nu yürürlüğe soktular.

Sanki Iğdır'ın -keza Ahlat'ın da- HDP'ye teslim edilmemesini sağlayan İYİ Parti değilmiş gibi… Sanki Iğdır'da HDP'ye karşı "adayı tekleştirin" çağrısını yapan Akşener değilmiş gibi…

( Ki tam burada deli sorular oluşsun kafanızda: Neden her yaerde ittifak yapan AK Parti ve MHP seçime burada ayrı girecekti? Kayyum atanmayan neredeyse tek HDP'li belediye olan Ermenistan sınırında -iktidarın diliyle- "PKK'nın elinde" olmasında mahzur görülmeyen Iğdır'ın sırrı neydi?)

HDP Iğdır adayı Barzani'nin televizyonundan Akşener'e hakaret ederken sanki övüyormuş gibi Türkçe altyazı yazarak çarpıtmaları yetmemiş gibi…

Millet İttifakı kazandığında HDP'liler ellerinde Apo posterleriyle sokağa çıkacaklarmış FETÖ'cü'ler sevinç naraları atacaklarmış Kandil'deki katiller kutlama yapacaklarmış el altından yaydıkları videoya göre.

Yahu PKK tarafından aldatılma sürecinde o paçavraları dalgalandıran FETÖ tarafından aldatılma sürecinde o "firari"lere "ne istedilerse veren" kendileri değil miydi?

Bitmedi.

Kulaktan kulağa "Ankara'da Millet İttifakı İstanbul'da Cumhur İttifakı" diyorlar.

"Aman ha" diyor Akşener;

"Ankara'da kaybettiklerini anladılar Moralinizi bozmak için yapıyorlar. İnanmayın. İstanbul'da Ekrem İmamoğlu önde. "

BU SEÇİMDE HİLE YAPAMAYACAKLAR

Bu seçimin en büyük başarısı seçmeni sandığa taşıyabilme oranları olacak aslında. Şu "bir konsolidasyon uğruna ya Rab ne yalanlar iftiralar haksızlıklar hukuksuzluklar oluyor" hikayesi de bu yüzden; Akşener'in "kulağını çekin" metaforu karşılığını buldu. Bazıları başka partiye yönelmeyecek belki ama sandığa gitmeyerek yapacak iktidara uyarısını.

Lakin…

Muhalefeti destekleyen seçmen de kaygılı:

-Oyumuza sahip çıkılacak mı?

Yine "aman ha" diyor Akşener;

"Bu seçimde hile yapamazlar. Çalamazlar. Yerel seçim diğerlerine benzemez; muhtarından meclis üyesine şahsı için çalışmak üzere sahada olan çok fazla aktör var. Hiçbiri sandık başından ayrılmayacaklar. Biz ıslak imzalı tutacağı almadan sandığı terk etmeyeceğiz; sonra ne yaparlarsa yapsınlar işe yaramaz…"

8 İLÇE 2 BELDENİN ÜZERİ BAŞARI

Bu seçimde hangi sonuç İYİ Parti için başarı?

"Seçime 8 ilçe ve 2 belde belediyesi ile gidiyoruz; bunun üzerine koyduğumuz her sonuç başarıdır" oldu Akşener'in cevabı.

Adettendir bu da seçmene son mesajı:

"Bu bir yerel seçim. Aziz milletimden kendisini unutan iktidarı silkelemesini istirham ediyorum. Bu yapılırsa iktidar kendine çeki düzen verecek ve yeniden milletin derdine kulak vermek zorunda kalacak. Mutlaka sandığa gidin ve size yabancılaşan bu iktidara kim olduğunuzu gösterin. "

MERAL AKŞENER'İN "EN"LERİ

Kampanya boyunca;

En öfkelendiğiniz an?

- Demokratik hakkını muhalefetten yana kullanan vatandaşlarımıza "terörist" denildiği an.

En kırıldığınız an?

- Vatanını milletini bayrağını seven yol arkadaşlarımdan 29'una terör örgütüyle mücadele ettikleri bilindiği halde "PKK'lı" diye iftira atıldığı an.

En hayalkırıklığı yaşadığınız an?

- Bu seçim sıkça yaşadım; bu kadar yalan söylenebileceğini seviyenin bu kadar düşebileceğini beklemiyordum. Halkın içinden manşetlerle savaşarak gelen bir iktidarın şimdi manşetleri milletine hakaret için kullandığını görmek büyük hayal kırıklığıydı.

En ümitlendiğiniz an?

- Sokakta kahvede işyerlerinde milletimle buluştuğum her an.

En unutamadığınız an?

- Mersin'de bir vatandaşın "Açım" diye bağırmasını unutmayacağım. "Ben Kürt'üm. Ülkemi seviyorum. Terörist değilim" diye haykıran vatandaşlarımı unutmayacağım.

En heyecanlandığınız an?

- Karadeniz kızı Asiye ablanın Trabzon'da sahneye çıktığı an. Mikrofonu gerçek sahibine milletin ferasetine bıraktığım o an ben ondan daha heyecanlıydım.

En huzur duyduğunuz an?

- Milletim bu kadar huzursuzken kendimi hiç huzurlu hissedemedim. Milletin dertlerine çare üretmeye başladığımız gün huzurlu olacağımı düşünüyorum.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/iftirada-nirvana-51341yy.htm

================================

SONER YALÇIN: Erdoğan'a katılıyorum!

Erdoğan seçmene diyor ki; "duygusal davranmayın!"

Aynı görüşteyim:

Elinizde fırsat varken iktidarı uyarın!

Uyardınız uyardınız; uyarmadınız yük omuzlarınıza binecek çünkü.

Mesele sadece hayat pahalılığı değil…

Mesele sadece işsizlik değil…

Ekonomik krizin yükü çıkarılacak vergilerle tamamen size yüklenecek…

Elektrik faturanızı düşünün:

Sadece enerji bedeli yok.

Arkasında şunlar var:

-Dağıtım bedeli…

-Enerji fonu…

-Belediye Tüketim Vergisi…

-TRT payı…

-Sayaç okuma bedeli…

-Sayaç bedeli…

Faturalar ikiye kimi bölgelerde -özellikle sayaç okuma bedeli nedeniyle- üçe katlanıyor.

Sebebi alınan vergiler…

Demedi demeyin; eğer sandıkta uyarmazsanız iktidar elektrik vergilerini daha da artıracak.

Bitmedi:

Su faturasında neler yazılı:

Su bedelini anladık…

-Belediyelerin atık suları uzaklaştırma bedeli (KSUB) var.

evre Temizlik Vergisi (ÇTV) var.

-Katma Değer Vergisi (KDV) var.

-Yapsın yapmasın bakım bedeli var.

-Bir de kuruşu kuruşuna ödeme yapmanıza rağmen "ön küsürat" bedeli var!

Katlandı mı su bedeli iki katına?

Sebebi alınan vergiler…

Demedi demeyin; eğer sandıkta uyarmazsanız iktidar su vergilerini daha da artıracak.

Bitmedi:

Ya doğal gaz faturasındaki vergiler?

Tüketim bedelini anladık başka…

-Sistem kullanım bedeli var.

zel Tüketim Vergisi (ÖTV) var.

-Katma Değer Vergisi (KDV) var.

-Doğal gaz faturalarında daha ne "ince işler" dönüyor; anlayana aşk olsun!

Bu yazdıklarım hep konut için…

Ülkenin kalkınması için çalışan üretim yerlerinde vergiler iki katı. İktidar sanki Türkiye üretmesin istemiyor gibi vergilerle boğuyor üreticileri. Oysa. Fransa Yunanistan İrlanda Polonya Çekya Portekiz gibi ülkelerde sanayide kullanılan doğal gaz vergiye tabi değil…

Demedi demeyin; eğer sandıkta uyarmazsanız doğal gaz vergilerini daha da artıracaklar.

Bitmedi:

Seyredilmeyen TRT

Emlak Vergisi var…

Çevre Temizlik Vergisi var…

Zorunlu deprem sigortası var…

Deprem nedeniyle 20 yıl önce "geçici" olarak konan "Özel İletişim Vergisi" var; telefonlardan hâlâ alınıyor! Telefonlarda KDV-ÖTV dışında "telsiz kullanım bedeli" var; 27 lira 86 kuruş! Burada da TRT'ye yüzde 6 para kesiliyor. Neymiş bu TRT arkadaş; her türlü radyo ve TV yayını alan cihazlardan da yine yüzde 10 TRT payı alınıyor.

Keza: İnternetten alınan vergi var. Bilgisayar ve tabletlerden alınan vergi var.

Evdeki; yataktan yorgana televizyondan buzdolabına çataldan kaşığa kadar hepsinin vergisi var. Bebek bezinde bile vergi oranı yüzde 18.

Ekmekten süte makarnadan pirince ayakkabıdan cekete kadar vergi var!

25 kuruşluk poşetin bile 15 kuruşu vergi…

Bir paket sigaranın yüzde 86.4'ü vergi. Bir paketteki 20 tane sigaranın artık 17 tanesi vergi!

Bir kutu bira'dan alınan vergi toplamı 5.21 lira!

Bir şişe 70'lik rakı'dan alınan vergi toplamı 79.86 lira!

"Eğlenceye gideyim" desen yüzde 18 vergi ödüyorsun!

Mağazaya as "ucuzluk var" diye pankart hemen kapına dayanırlar "ilan ve reklam vergisi öde" diye…

Belediyeler 70 çeşit harç alıyor…

Noterlerde bile 18 çeşit harç alınıyor…

Otomobil vergisine filan girmeyeyim. Kaba hesapla; 100 bin TL olan otomobil için ÖTV-KDV-MTV-TRT paylarıyla aracın fiyatı 311 bin 49 TL oluyor!

Vergiler yazmakla bitmez…

Eğer sandıkta uyarmazsanız vergiler-harçlar daha da artacak…

299 çeşit vergi

Türk vergi mevzuatında kişi ve kurumları ilgilendiren 299 çeşit vergi türü var!

Ceza vergisi 46 çeşit

Harç ödemeleri 22 çeşit

Fon ödemeleri 20 çeşit

Diğer vergiler 211 çeşit

Bunları siz ödüyorsunuz. Yetmiyor:

İktidarlar her sıkıştıklarında çeşitli adlar altında vergiler çıkarıyor! Bunların çoğu -halk anlamasın diye- dolaylı vergiler.

Ama halk biliyor ki; iktidar kayıt dışı ekonomiye göz yumup sabit maaş-ücretlilerin tepesine biniyor. Sık sık zenginlere çıkardığı vergi affıyla işçiyi-memuru bezdiriyor. Sessiz çoğunluk iktidarın vatandaşlara eşit davranmadığını görüyor. Ödediği onca verginin karşılığını almadığının farkında!

Peki 31 Mart'tan sonra vergilerin daha da artacağını biliyor mu?

Belki çoğu habersiz. Halbuki bilmeli ki:

Dört yıl seçim yok.

Bu son şansı. Gücünü göstermeli. Yoksa…

Hayat pahalılığı; ve daha da ağırlaştırılacak vergilerin altından kalkması zor. Tek yolu iktidara nasihat etmek; "kendine gel" demek!

Eğer bile bile…

Duygusal davranıp sandıkta uyarısını yapmazsa; sadece kendinin ve ailesinin değil ülke zorluklarından da sorumlu olacaktır.

Yıkıma ortak olmaması için iktidarı silkeleyip kendine getirmelidir!

Bir oy uyarı demektir…

Bir oy nasihat demektir…

Bu ülke hepimizin.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/soner-yalcin/erdogana-katiliyorum-4196513/

================================

TOKMAK: Aşk ve rüzgâr!

Tayyip Bey stanbul benim aşkım" diyordu… Koca kent afişlerle donatılmış o da ilçe ilçe dolaşıp halka bunu anlatmıştı.

Ne oldu?

Aşk dramatik bir şekilde bitmiş görünüyor ve seçimi İmamoğlu'nun kazandığı anlaşılıyor. Binali Bey yasalara aykırı şekilde galip ilan edilirse bunun vebali büyük olur.

Hileli seçim kazanmak kimseye şeref getirmez!

Arada çok az fark var. Bu nedenle itirazlar yapılacağı ve resmi açıklamanın gecikeceği kesin!

Ya Başkent'te ne oldu?

Ankara rüzgârı da ters esti başkent kalesi düştü. Mansur Yavaş seçimin tartışmasız galibi oldu ve Ankara yönetimi 25 yıl sonra tekrar CHP'ye geçti.

Erdoğan "Kaybettiğimiz yerlerde sesimizi duyuramadık" diyor. Medyanın yüzde 90'ı sabah-akşam Sayın Erdoğan'ın mitinglerini canlı nakletmiş ayrıca uzun süren özel yayınlar yapmıştı. Bu olağanüstü desteğe rağmen sesini duyuramadıysa ne zaman duyuracak?

Sonuçlara bakılınca milletin önemli bir bölümünün kavgadan hakaret ve tehditlerden bıktığı anlaşılıyor!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/rahmi-turan/ask-ve-ruzgar-4257581/

================================

YILMAZ ÖZDİL: 25 senelik gece…

Oturuyorum olmuyor.

Ayağa kalkıyorum olmuyor.

Nasıl seviniyorduk biz yahu?

Güya televizyon karşısındayım koltukta.

Ruhum fırlamış caddeye koşturuyor.

Kalbim yerinden fırlayacak sanki.

Oturduğum yerde nefes nefeseyim.

Müzik yok.

Göbek attığımı hissediyorum iyi mi.

Hem içim içime sığmıyor coşkuluyum hem neşeli şarkılar geçiyor zihnimden ama büyüsü bozulmasın diye korkuyorum…

Haykıra haykıra sessizim.

Keyiften huzursuzum.

Yatayım bari diyorum.

Uyuyamıyorum.

Duygularım çoktaaan kırlara uçmuş bile.

Sırtüstü uzanmışım papatya tarlasına.

Ağzım kulaklarımda.

Mutluluğa hazırlıksız yakalanmak diye bir şey mi var acaba?

Durup dururken Kırşehir'e gidesim var mesela.

Bilecik'i göresim var.

Edirne'den Ardahan'a…

Akp'nin üzülmeyi öğrenmesi kaç gün sürer orasını bilmem…

Benim sevinmeyi hatırlayabilmem için en az bir güne ihtiyacım var galiba.

Mesaj yağıyor cep telefonuma sabahın ilk ışıklarında:

İzmir'in dağlarında…

Ankara'nın bağlarında…

İstanbul'un boğazında…

Yahu çocuk gibi ağlıyorum be.

Dile kolay kabus gibi 25 sene

Hakaret.

Küfür.

Aşağılama.

Tehdit.

Sevinmeyi unutmuşuz…

Sevilmeye sevilmeye.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/25-senelik-gece-4257917/

================================

YILMAZ ÖZDİL: İstanbul

Aslında her şey stanbul'u Londra yapacağız" dediklerinde başladı.

Londra ayaklarıyla çift katlı otobüs getirdiler.

Küçük bi pürüz vardı…

Londra'da trafik tersten akıyor duraklar solda dolayısıyla ithal ettikleri çift katlı otobüslerin kapıları da soldaydı.

E İstanbul'da sağdan gidecekler duraklar da sağda…

Hadi bakalım eşşek yükü para ödedikleri gıcır gıcır otobüslerin soldaki kapılarını söktüler kaynakla parça ekleyip kapattılar sağ tarafı kaynakla kesip soldan sökülen kapıları sağa taktılar.

Oldu sana Londra!

Yolun ortasına yol yaptılar.

Durakları da yolun ortasına yaptıkları yolun ortasına diktiler.

Küçük bi pürüz vardı…

Çift katlı otobüslerin kapısını soldan söküp sağa taktıkları için yolun ortasına diktikleri duraklar da çift katlı otobüslerin solunda kaldı!

İndirmeye bindirmeye yanaşamıyorlardı.

Düşündüler taşındılar.

Hadi bakalım trafiğin akışını ters yönden yürüttüler çift katlı otobüsleri yolun sağından değil solundan götürmeye başladılar.

Oldu sana tam Londra!

Küçük bi pürüz vardı…

Raysız imitasyon metromuz tek hat üstünde gayet güzel gidiyordu ama gelemiyordu!

Yol bitince kafayı asansörün kapısına kaptırmış gibi sıkışıp kalıyor dönemiyordu.

İşte o anda hattın başladığı ve bittiği yere U dönüşü için kavşak yapmayı unuttukları anlaşıldı.

Derhal kriz masası topladılar zabıtaları devreye soktular.

Zabıtalar E5'e fırladı… El kol işaretleriyle trafiği durduruyor balina ebatlarındaki metrobüsleri geniş bir kavisle manevra yaptırarak E5'e çıkarıyor gene geniş bir kavisle tekrardan metrobüs hattına sokuyordu.

Küçük bi pürüz vardı…

Trafik keşmekeşine çözüm olarak icat ettikleri metrobüsler zabıta marifetiyle yoldan çıkıp tekrardan yola girme manevrası yaparken trafiği hiç görülmediği kadar felç ediyordu.

Yumruklaşmalar başladı.

Direksiyon başında sinir krizi geçiren asabi vatandaşlarımız zabıtaları dövdü.

Derhal kriz masası topladılar trafik sıkışıklığına çözüm olarak icat ettikleri metrobüsleri trafiğin yoğun olduğu saatlerde seferden çekme kararı aldılar iyi mi!

Hava kararınca trafik rahatlıyor bu süperzeka arkadaşlar da metrobüsleri hava kararınca sefere koyuyordu.

Küçük bi pürüz vardı…

Seferlerin hava kararınca başladığı saatlerde sokakta kimse kalmadığı için metrobüsler boş boş gidip geliyordu.

Baktılar ki şoförden başka kimse metrobüse binmiyor kriz masasını topladılar düşündüler taşındılar E5'in ortasına uçan daire gibi havada duran U dönüşü yerleri yaptılar.

Küçük bi pürüz vardı…

U dönüşü yapılacak yerleri nihayet akıl etmişlerdi ama yolun ortasına diktikleri duraklara insanların nasıl geleceğini düşünmemişlerdi.

Metrobüs şakır şakır gidip geliyor ahali uzaktan seyrediyordu.

Metrobüs hattının kenarlarında duvar gibi bariyer olduğu için E5'te de acayip trafik olduğu için E5'in ortasına dikilen duraklara geçemiyorlardı E5'i aşsalar duvarı aşamıyorlardı.

Derhal kriz masası topladılar.

Aralarından biri "acaba üstgeçit mi yapsak" dedi.

Öbürleri alkışladı.

Küçük bir pürüz vardı…

Çift katlı otobüsler üst geçitlerin altından geçemiyordu üst geçitler alçak kalıyordu çift katlı otobüsler yüksek kalıyordu sığmıyordu.

Hadi bakalım Hollanda'dan tek katlı otobüs almaya karar verdiler.

Küçük bi pürüz vardı…

Hollanda'nın elinde yeteri kadar tek katlı otobüs yoktu ha deyince üretilmiyordu en az üç dört aya ihtiyaç vardı.

Derhal kriz masası topladılar otobüsler üretilene kadar Hollanda'nın elinde varolan kullanılmış otobüslerden kiralama yoluna gittiler.

Küçük bi pürüz vardı…

Öylesine titizlikle planlama yapmışlardı ki Hollanda'dan apar topar kiraladıkları metrobüs otobüslerinin durak levhalarını sökmeyi unutmuşlardı.

Kiminde Utrecht yazıyordu kiminde Eindhoven yazıyordu.

Üstelik sanki memlekette şoför yokmuş gibi şoförleri de Hollanda'dan kiralamışlardı güya Hollandalı şoförler bizim şoförleri eğiteceklerdi.

"Birader nereye gidiyor bu?" diye sorulduğunda Hollandalı şoförler "ben anlamiyo Turkce" diye cevap veriyordu.

Deneme yanılma yöntemiyle Eindhoven'e binersen Cevizlibağ'a Utrecht'e binersen Topkapı'ya gideceğin anlaşıldı.

E baktılar ki bu iş tamam asrın projesi dedikleri metrobüsü köprüyü geçirip Anadolu yakasına götürmeye karar verdiler.

Küçük bi pürüz vardı…

Hollanda'dan tanesini 1.5 milyon eurocuğa aldıkları 70 otobüs düz yolda gidiyor yokuşta çekmiyordu!

Kadıköy'den binenler şoförün "beyler bi el atalım" anonsuyla köprü yokuşunda iniyor ittiriyor düze çıkınca tekrar biniyordu.

Derhal kriz masası topladılar bildiğin körüklü otobüsleri devreye soktular kırk yıllık körüklü otobüsleri metrobüsmüş gibi yaptılar.

Tanesini 1.5 milyon eurocuğa aldıkları 70 otobüsü düz yerlerde körüklü otobüsleri yokuşta kullanmaya başladılar.

Küçük bi pürüz vardı…

Yağmur yağdı metrobüs hattı Fırat Nehri'ne döndü.

Zodyaklar çalışıyor otobüsler çalışamıyordu.

Derhal kriz masası toplandı incelendi yolun ortasına yaptıkları yolu normal yoldan beş santim aşağı yaptıkları ortaya çıktı!

Seferleri durdurup asfaltı yükselttiler.

Bu sefer kar yağdı. Asfalt sütlaca döndü. Hadi bakalım gene seferleri durdurup çukurları yamadılar.

Küçük bi pürüz vardı…

Tamirat için bölüm bölüm kapatıp çift yönlü yolu tek yönlü kullanırken zaten ters yön kullanan şoförlerin iyice nevri döndü.

Sağdan mı gidiyorduk soldan mı filan derken tek hat üzerinde kafa kafaya tokuşmaya başladılar.

Nasıl becerdiler bilmiyorum iş makinesi metrobüse patlattı ölenler oldu.

Tamirat nihayet bitti kalan sağlarla devam edildi.

Küçük bi pürüz vardı…

Asrın projesi dedikleri proje muhteşem hesap kitap nedeniyle asrın maliyetini yarattı.

Mesela Avcılar'a tünel yaptılar 37 trilyon liracık harcadılar bizzat asrın liderimiz tarafından açıldı gel gör ki metrobüsler sığmadı dar geldi manevrayı engelliyordu. Hadi bakalım trafiği rahatlatması için 37 trilyon liracık harcadıkları tüneli beton duvarla kapattılar metrobüslerin manevra yapabilmesi için kavşak yaptılar.

Küçük bi pürüz vardı…

Makine Mühendisleri Odası basın toplantısı düzenledi metrobüs hattındaki ters istikamet uygulamasının acilen kaldırılmasını istedi. Ters trafik nedeniyle şoförlerde konsantrasyon kaybı oluştuğunu gerekenin aksi yönünde refleks vermelerine sebep olduğunu çarpışmaların ölümlü kazaların meydana geldiğini açıkladılar.

Bunun üzerine İETT genel müdürü açıklama yaptı yeni ihale açacaklarını sol tarafında kapıları olan yeni otobüsler alacaklarını böylece metrobüs hattındaki İngiliz trafiğinin son bulacağını açıkladı.

Küçük bi pürüz vardı…

Asrın liderimiz Kadir Topbaş'ı zart diye görevden aldı onun yerine zurt diye Mevlüt Uysal'ı getirdi.

Mevlüt Uysal da bismillah ilk iş İETT genel müdürünü zart diye görevden aldı sanki o İETT genel müdürü CHP'nin İETT genel müdürüymüş gibi "biliyorsunuz en çok şikayet metrobüsten geliyordu" dedi.

Küçük bi pürüz vardı…

Zart diye görevden alınan İETT genel müdürünün aslında zaten İstanbulla pek alakası yoktu İETT genel müdürü olmadan önce Kayseri belediyesinde ve Malatya belediyesinde çalışıyordu Malatya'dan getirip İETT'nin başına oturtmuşlardı.

Zart diye görevden alınınca gitti Çankırı'ya Akp'den belediye başkan aday adayı oldu.

Küçük bi pürüz vardı…

Kadir Topbaş tarafından zurt diye İETT'nin başına getirilen Mevlüt Uysal tarafından zart diye İETT'nin başından alınan İETT genel müdürüne zurt diye Çankırı'yı vermediler adaylığı kabul edilmedi.

Küçük bi pürüz daha vardı…

Asrın liderimiz tarafından Başakşehir belediye başkanlığından alınarak zart diye Kadir Topbaş'ın yerine getirilen Mevlüt Uysal büyükşehir belediye başkan adayı yapılmadı zurt diye Büyükçekmece'ye belediye başkan adayı yapıldı.

Akp'nin İstanbul vizyonunun özeti metrobüstür.

Komiktir.

Trajiktir.

Milyar dolarların heba edilmesi senelerin senelerin senelerin kaybedilmesi insanımızın eziyet çekmesi bir yana… Akıla mantığa bilime Türkiye'nin bilgi birikimine gözbebeğimiz İstanbul'un imajına hakarettir.

Yarın sadece seçim değil köprüden önce son çıkıştır.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/istanbul-2-4221223/



--
AltNot
--
a45UyF587661
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Ey kahraman Turk kadini sen yerde surunmeye degil omuzlar uzerinde goklere yukselmeye layiksin.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

-   -   -   -   -   -   -   -   -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

58. CEHENNEMIN SUREKLI CEZA VE EZIYET INANCINI ICAT ETMEKLE ILAHIYATCILAR, ALLAHLARINDAN, TIKSINILECEK VE INSANLARIN EN KOTUSUNDEN DAHA KOTU, AHLAK BOZUCU, AMACSIZ VE YALNIZCA KEYFI ICIN ZALIM BIR ZORBA YAPMISLARDIR

Cehennem azabinin sonsuzlugu inancini icat edenler, pek iyi oldugunu soyledikleri Allah'tan, mevcutlarin en igrenc olanini yaptilar. Zalimlik insanda yaramazligin son derecesidir; ancak hicbir duygulu ruh yoktur ki, en buyuk kotulukcunun bile ugradigi iskencelerin hikayesini dinlerken ofkelenmesin ya da isyan etmesin. Ancak bu gaddarlik, gerekcesiz ve tumuyle keyfi olursa insani daha cok kizdirabilir, daha cok isyan nedeni olur. En kan dokucu zorbalar, Caligula'lar, Domitien'ler*, Neron'lar dahi kurbanlarina aci cektirmek ve bunlarin izdiraplarini asagilamak icin bazi gerekcelere sahip bulunuyorlardi. Bu gerekce, ya kisisel guvenlikleri, ya intikam cigliklari, ya korkunc ibret ornekleriyle korkutmak istemeleri, ya da barbar meraklarini tatmin etme arzulariydi.

Bir Allah, bu gerekcelerden bir tanesine sahip olabilir mi?

Gazabinin kurbanlarini uzmekle, bir Allah, ne sarsilmaz kudret ve buyuklugunu tehlikeye dusurebilmis, ne de hicbir seyin bozamadigi huzur ve mutlulugunu bozabilmis (bunlarin hicbirini yapamamis) olan yaratiklarini cezalandirmis olur. Ote yandan, ahiretin cezasi bu dunyada bulunan ve bundan dolayi ahiretin eziyetine tanik olamayacak olan hayat ehli icin yararsizdir. Cezalar, eziyetler, cekenler icin de yararsizdir; cunku cehennemde hidayete erilmez, affedilme zamani artik gecmistir. Nasil oluyor ki, Allah, sonsuz intikamciligini gostermekten, kendisini eglendirmekten ve yaratiklarinin gucsuzluklerini asagilamaktan baska bir amaca sahip bulunmuyor!

Butun insan turunun akil ve insaflarina basvururum: Dogada bir tek adam var midir ki, hemcinsim demiyorum, herhangi bir duygulu varligi, kin olmaksizin, misilleme olmaksizin, merak etmeksizin ve hicbir korkusu olmaksizin, yani kendini koruma durumunda bulunmaksizin, sogukkanlilikla uzmek isteyecek kadar kendisini zalim hissetsin? Boyle bir varlik, sizin ilkelerinize gore insanlarin en kotulerinden daha kotudur.

Muhtemel ki, bana, "sonsuz tecavuzler sonsuz cezalari hak eder, sonsuz cezalari gerektirir" diyeceksiniz. Ben de size derim ki; mutlulugu sonsuz olan Allah'a asla tecavuzde bulunulamaz. Sunu da ekleyecegim; olumlu olan yaratiklarin tecavuzleri sonsuz olamaz. Kendisine tecavuz edilmesini istemeyen bir Allah, yaratiklarinin tecavuzlerini sonsuzluga kadar surdurmeye razi olamaz. Size derim ki; sonsuz iyi olan bir Allah, ne sonsuz zalim olabilir, ne de yalnizca onlara eziyet etmekten zevk almak icin yaratiklarinin omrunu sonsuza kadar uzatabilir.

Azaplarin sonsuzlugu inancini, ancak en vahsice barbarlik, en buyuk fesatlik, en kor hirs dusundurebilir. Eger kendisine tecavuzde bulunulabilecek ya da kendisine kufredilebilecek bir Allah mevcut olsaydi, bu Allah'in zayif yaratiklarini, yararsiz cezalarla surekli olarak uzmekten zevk alacak kadar kotu bir zorba oldugunu soylemeye cesaret edebilen kimseler, yeryuzundeki en buyuk kufurbazlar olurlardi. (Yani bu Allah'in en buyuk cinayetini yuzune vuranlar olurlardi. )

Domitien, 18-96 yillari arasinda Roma imparatorudur. Istibdadin en zalimcesini Roma'ya cektirmistir.

Sonunda karisinin destegiyle oldurulmustur ve 12 kayzerin sonuncusu bu zalim imparator olmustur.
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Insan uretmeden tuketen tek yaratiktir.
Sut vermez, yumurta yumurtlamaz, sabani cekecek gucu yoktur, tavsan yakalayacak kadar hizli kosamaz.
Yine de, tum hayvanlarin efendisidir.

George OrwellHayvan Ciftligi

-   -   -   -   -   -   -   -   -
Pullugun mucidi tespihin mucidinden daha yararli olmustur, cunku ne derseniz deyin ama topragi pulla surmek dua etmekten daha iyidir.

PAINE,THOMAS (1737-1809) Ingiltere dogumlu ABD'li siyaset felsefecisi.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

-   -   -   -   -   -   -   -   -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder