18 Ekim 2010 Pazartesi

Bir zamanlar kartaldık

Rahmi TURAN

 rturan@hurriyet.com.tr

Bir zamanlar kartaldık


TOPLUM olarak gerçekleri ya göremiyoruz ya da görmek istemiyoruz.

Durumumuz bir fıkraya benziyor. İki arkadaş, güzel bir yaz günü pikniğe çıkar ve gece bastırınca çadırlarını kurup yatarlar. Gecenin bir vaktinde, iki arkadaştan biri, gürültü duyup uyanır, gözlerini açınca şaşırıp kalır. Hemen arkadaşını dürter:
“Hey, uyan uyan! Yukarı bak!”
Arkadaşı kalkar, şaşkın şaşkın bakarken o sorar:
“Yukarıya bak bakalım, ne görüyorsun?”
Beriki gözlerini ovuştura ovuştura yukarı bakar:
“Yıldızlar... Ay... Lacivert gökyüzü” diye mırıldanırken öbürü patlar:
“Ulan salak! İyice bak! Üzerimizdeki çadırı yürütmüşler!”
 Biz böyleyiz işte... Ta ki, kıçımız açıkta kalınca aklımız başımıza gelecek. Gidiş, o gidiş!
* * *
9 ay sonra, Haziran 2011’de “genel seçim” var. Partiler şimdiden kollarını sıvadılar bile... Bu arada seçim fıkraları da konuşulmaya başlandı.
Aceleci bir partinin genel merkezinde genel başkan:
“Unutmayın, aday listelerine Zülfikâr Bey’le, Hayrullah Bey’i de koyacağız... Not alın, zamanı gelince bana hatırlatın. Adil davranmamız lazım!”
Parti kurmaylarından biri itiraz edecek olmuş: “Ama efendim, onlar aptalın tekidirler!”
Genel başkan bilgiç bir tavırla: “Biliyorum” demiş “ama ben demokrasiye inanırım. Ülkemizde o kadar çok aptal var ki, onların da Meclis’te temsil edilmek haklarıdır!”
* * *
Siyasete atılmak isteyen bir adam, aşağılık duygusunu yenmek için ruh doktoruna gitmiş:
“Doktor bey, hayattaki en büyük arzum, bir partiye kaydolup siyasete girerek milletvekili olmak ama bir türlü buna cesaret edemiyorum” demiş.
“Anlat bakalım, neden cesaret edemiyorsun?”
“Doktor bey, sebebini bilmiyorum ama bende aşağılık duygusu var da ondan!”
Doktor sormaya devam etmiş, adam da anlatmış:
“Doktor bey, ben hayata küçük yaşta yankesicilik ve hırsızlık yaparak başladım. İlk servetimi kadın satışından kazandım. Evimi yakıp sigortadan parasını aldım. Kumarhane işletirken, silah ve uyuşturucu kaçakçılığına başladım. Komşumun karısını baştan çıkardım. Baldız baldan tatlıdır lafına kapılarak baldızlarımdan biriyle yatıp karımı aldattım, sonra diğerine sulandım...”
Adamın yediği herzeleri dinleyen doktor daha fazla dayanamamış:
“Sende aşağılık duygusu yok!”
“Ya ne var?”
“Sen zaten aşağılık bir herifsin!”
* * *
Bir zamanlar kartaldık... Yükseklerden uçar, imparatorluklar kurardık...
Ya şimdi? Çok değiştik, çoook... Kanadımız mı kırıldı, tüylerimiz mi yolundu, nedir? Bırakınız uçmayı, neredeyse yürümeyi bile unutur hale geldik!
Bir hikâye var... Bizimle bir ilgisi yok tabii ama nedense aklıma hep o takılıyor.
Bir kartal yumurtası, bir tavuk kümesine düşer.
Tavuklardan biri onu kendi yumurtasıymış gibi alıp kuluçkaya yatar. Yumurtadan çıkan civcivi, kümesin tavukları kendilerininmiş gibi büyütürler.
Civciv kartal, yeri gagalamayı öğrenir, tavuk gibi, yetişir, gelişir...
Bir gün büyük bir kuşun üzerinden uçtuğunu görür, imrenerek bakar. Tavuklar onun tüm yaratıkların en mükemmeli olduğunu söylerler...
O dönüp, yeri gagalamaya devam eder, bir tavuk olduğunu sanarak yaşar ve ölür!
--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Her bildiğini söyleme, her söylediğini bil.   Clavdius  oO-------------------------------------------------------------------Oo  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder