24 Kasım 2010 Çarşamba

BOP hiyerarşisi: Öcalan-Baydemir-Erdoğan-Türk Milleti



-------- Original Message --------
From: Ali Serdar Bolat <serdarbolat@superonline.com>


BOP hiyerarşisi: Öcalan-Baydemir-Erdoğan-Türk Milleti
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Ali Serdar Bolat   23 Kasım 2010
 
Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi'nin de Türkiye'ye dayattığı bir hiyerarşi var.
(Veya bir zamanlar Cumhuriyet'te yazan adını hatırlayamadığım doktor ağabeyimizin deyişiyle HIYAR-ARŞİ)
 
Bu HIYAR-ARŞİ'ye göre, yukarı kademede olan aşağı kademeyi fırçalayabilir, hakaret edebilir.
Alt kademe buna karşı sesini çıkaramaz.
 
Şimdi BOP'un bize uygun gördüğü  HIYAR-ARŞİ nasıl çalışıyor bakalım:
 
Biz "AKP Öcalan'la müzakere yapıyor" deyince Recep Bey: "Bunu söyleyenler alçaktır, şerefsizdir" diye dişlerini gösteriyor.
Ama Baydemir AKP Hükümeti'ne: "Hasstirin" diye hem de şeddeli (tekrarlı) küfür edince Recep Bey'in sesi soluğu duyulmuyor.
Hele hele Baydemir "Meşenin dalı bir yerinize mi battı" deyince Recep Bey ortalıkta hiç görünmüyor.
Öcalan "Müzakere yapıyoruz, anlaşıyoruz" demeçleri verince Recep Bey "Devlet görüşür" diye alttan alıyor. "Bunu söyleyen Öcalan alçaktır, şerefsizdir" diyemiyor.
Fakat gençler Recep Bey'i protesto edince 1 yıl 3 aya hüküm giyiyorlar.
 
Buradan anlıyoruz ki Recep Bey Türk Milleti'ne karşı bir üst kademede, Baydemir'e göre de bir alt kademede bulunuyor.
 
Peki, Baydemir'e kim fırça atabiliyor, yani ondan bir üst kademede kim var?
Onu da bugünkü Vatan gazetesinin sürmanşetinden ve Milliyet'ten öğreniyoruz:
"Onun ağzını yırtarlar. Şarlatanlığın soytarılığın gereği yok"
Bu sözlerle Baydemir'i fırçalayan kim? Tabii ki Öcalan.
Demek ki Baydemir'in bir üstünde Öcalan var. Baydemir bir alt kademede olduğu için bu fırçaları duymazdan geliyor.
Baydemir'in küfürlerine Recep Bey nasıl ses çıkaramıyorsa, aynı sebeple Baydemir de Öcalan'ın küfürlerine ses çıkaramıyor.
 
Böylece HIYAR-ARŞİ yerli yerine oturmuş oluyor. Tam tersine çevirmek görevimiz.
 
Peki, Öcalan niye kızmış, bu fırçaları niye atıyor?
Çünkü Baydemir, Türkiye'nin nasıl daha kolay bölünebileceğini araştırmakla görevli Ahtisaari başkanlığındaki Akil (Akıllı) Adamlar heyeti ile görüşmesi esnasında, güzellik olsun diye "Silah miadını doldurmuştur. Ölümler Türkiye demokrasisini geliştiremez" demiş.
 
Vay sen misin bunu söyleyip çizmeyi aşan. Öcalan fırçayı tehditle karışık yapıştırıyor. PKK'ya yakın ANF ajansı tehditleri sansür edince Öcalan küplere biniyor, avukatlarının verdiği tam metni sansürlemeden bu defa Vatan ve Milliyet yayımlıyor.
 
İşte o tehditler.
 
++++++++++++++++
 
Tehditlere dikkat edin. Terör örgütü lideri, hapishaneden örgütü yönetmeye devam ediyor,
--hem kendisinden farklı görüş ortaya koyan örgüt elemanlarını tehdit ediyor,
--hem avukatları tehdit ediyor,
--hem de  "devletle anlaşıyoruz, anlaşamasaydık korkunç katliamlar olurdu" diyerek devleti tehdit ediyor.
Bütün bunlar AKP'nin onay vermesi ile yapılıyor. Bütün bunlar suç değil mi?
Öcalan'ın bunları söylemesi suç değil mi?
Bu sözleri dışarı taşıyıp nakleden ve yayımlanmasını sağlayan avukatların yaptığı suç değil mi?
Bunları yayımlayan gazetelerin bu yaptığı suç değil mi?
AKP hükümetinin bütün bunların olmasına onay vermesi suç değil mi?
 
++++++++++++++++++
 
Milliyet sayfasından Öcalan'ın tehditleri:
 
"Osman çıkıyor kendi işi olmayan bir konuda söz söylüyor. Çıldırıyorum. Söyleyecek söz bulamıyorum kerizler mi. Kalkıp silahlı güçler miadını doldurmuş diyorsun, silahlı güçler miadını doldurduğunda sen düşünmüyor musun o koltuğunda iki ay oturabilir misin, AKP seni bırakır mı? Hem parası, hem olanakları, hem gücü var."
 

‘Ya bir gücün uzantısı ya da şovmen...’

Bu hakkı kendinde nasıl bulursun. Sen Kürdistan’ın en önemli en büyük şehrinin Diyarbakır'ın Belediye Başkanısın ancak zerre kadar Kürtlerle ilgin yok. Çoğunuzun durumu da bundan farklı değil. Oyun kurmuşlar sizin altınızı oyuyorlar, farkında değilsiniz. Çoğunuzun durumu da bundan farklı değil. Hepinizi kendi başınıza bıraksak hiçbir şey yapamazsınız, doğru düzgün birşey yapacağınız da yok.

Şimdi size de soruyorum, benim aklıma şu geliyor, bu adam ya bir yerlere dayanıyor, sahte liderliğe oynuyor, bir gücün uzantısı, birilerinin adamı ya da böyle basın karşısında şov yapan, şovmen, hophop, işgüzar biri mi? Benim aklıma başka birşey gelmiyor. iki seçenek var, siz ne diyorsunuz? (Avukatlar Öcalan’ın bu sorusuna, “Bizce ikincisi olabilir” diye cevap veriyor. Öcalan devam ediyor.:

‘Kendilerini oyunlarla öldürtmek mi istiyorlar’

Doğru ben de öyle düşünüyorum. Ama burada bir oyun var. AKP referandumdan önce bağır bağır bağırmadı mı sivil toplum örgütleri cesur olsun, ön plana çıksın demedi mi. İşte senin yaptığın buna hizmet ediyor. Bunlar bu oyunlara gelerek kendilerini düşürdükleri tehlikeyi farketmiyorlar mı, yani güvenliğini sağlamadan siyaset yapmakla kendilerini oyunlara gelerek öldürtmek mi istiyorlar.”

‘Ona anlatacaksınız, yoksa sizi sorumlu tutarım’

Osman’ın önünde üç seçenek var; Bir, ya derhal istifa eder gider Diyarbakır’da o AKP’ye yakın STK’larda çalışır. İki, kapsamlı, samimi bir özeleştiri verir, görevinde kalır. Üç, gider evinde oturur, işine gücüne bakar. Bunları gidip kendisine anlatacaksınız, gidip bizzat konuşacaksınız. Anlatmazsanız aksi taktirde sizi sorumlu tutarım. Bunlar bu tür açıklamalar yaparak tasfiye planının değirmenine su taşıyorlar. Basın da bilinçli olarak bunları ön plana çıkarıyor. (Avukatlar araya giriyor: Zaten bu konuşmayı da bir tv programında sıkıştırma sorular üzerine yaptı.)

‘Gençlerin öfkesini bilmiyorlar mı?’

“Türk basını çok tecrübeli hemen o eğilimi ön plana çıkarıp, “İşte muhatap alınması gerekenler bunlardır” diyor. Bunlar hiçbir şeyden de korkmuyorlar mı? Gençlerin öfkesinden de mi çekinmiyorlar? Ben Diyarbakır gençlerini bilirim, onun ağzını yırtarlar, müsaade etmezler. herkes kendi işini yapacak.Kandil’in bile üstesinden gelemediği bir konuda sen nasıl böyle olmalı dersin, kurucusu sen misin? Bunlar ahlaki değil, saygısızlıktır. Siz de gidip bunları anlatacaksınız, kendilerine diyeceksiniz ki, Apo vicdan sahibidir ama bu tür şarlatanlıklar karşısında da asla taviz vermez, bunlara karşı çok acımasızdır, Şarlatanlığın, soytarılığın gereği yok.“

‘Yoksa korkunç katliamlar olurdu’

“BDP’nin de Kandil’in de sizlerin de vereceğiniz mesajlar bu anlamda çok önemlidir. Çoğu zaman bizimkilerin, Kandil’in, BDP’nin, Kışanakların, Ahmetlerin kullandıkları dil Hükümeti de devleti de zor durumda bırakıyor. Bu dil burada bizim işlerimizi de zorlaştırıyor. Ben bütün bunları BDP’ye de yazdım, kendilerini ağır da eleştirdim. İşte bu nedenle ben her fırsatta demokratik siyaset akademisi diyorum ne kadar yerine getiriliyor bilmiyorum. Burada devletle olgun bir dil geliştiriyoruz. Karşılıklı saygı temelinde birbirimizi anlıyoruz. Bu olmasaydı korkunç katliamlar gelişirdi. Öyle parti kurma falan, toplantılar yapma, bunları bırakalım bir yana Kürt sözcüğünü bile ağzınıza alamazdınız. Hatta sizin avukatlığınızın da güvencesi benim. Rahat geliş gidişinizi de burada konuştuk, bu konuda güvence aldım.”

http://www.milliyet.com.tr/sen-git-akp-ye-uye-ol/siyaset/sondakika/23.11.2010/1317289/default.htm


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder